9 Eylül 2011 Cuma

Türkler ve Kürtler için Sri Lanka Dersleri!

2009 Mayıs ayına gelindiğinde Tamil Kaplanları ağır bir yenilgi yaşadı. Yenilgiden sonra Sri Lanka devleti söz verdiğinin tersini yaptı. Tamil sorununu çözmek yerine yeniden ‘inkara’ saptı. Sorun yerli yerinde duruyor.


Türkiye’de epey bir süredir ‘Sri Lanka Modeli’ tartışılıyor. Konuyu gündeme Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e –çok- yakınlığıyla bilinen İslamcı yazar Fehmi Koru getirdi.

İslamcı kimi gazeteci, yazar ve kanaat önderleri, Sri Lanka devletinin Tamil Kaplanları’na karşı bundan 2 yıl kadar önce uyguladığı ‘sınırsız şiddetin’ PKK’ye de uygulanmasını istiyor! Bu yönlü çağrılar yapıyor. Bunun (Sri Lanka’da olduğu gibi!) sorunu ‘kökünden’ çözeceği ileri sürüyor.

Fehmi Koru, İslami medyanın ‘amiral gemisi’ Zaman gazetesinde Taha Kıvanç koduyla yazdığı yazısında, ‘bir dostunun’ söylediklerinden yola çıkarak, Sri Lanka’daki katliamın benzerinin Kürdistan’da da yapılabileceğini ifade etmiş, konuyu tetiklemişti.

‘İyi şeyler’den kasıt Sri Lanka Modeli’ymiş!

 
Koru’nun ‘dostum’ dediği kişinin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olduğu anlaşılıyor. Hatırlanacaktır; Sri Lanka ordusu Tamillere karşı başlattığı, 8 ay süren ve 40 bin kişinin ölümüne, 400 bin kişinin sürgün edilmesine, köylerin, kasaba ve şehirlerin yerle bir edilmesine ve çoğu çocuk yaşta binlerce kadının ırzına geçilmesine neden olan ‘topyekün savaşın’ hemen ardından Sri Lanka Cumhurbaşkanı Rajapaksa, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e telefon etmişti.

Sri Lanka Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhurbaşkanı’na hem zafer müjdesi (!) vermiş hem de ondan diplomatik yardım talep etmişti. Gül bu talebe olumlu yanıt vermişti. Türk diplomasisi Avrupa’daki Tamil diplomasisine karşı harekete geçmişti!

Tamil Kaplanları, Avrupa’da güçlü lobi ilişkilerine sahip bir örgüt. Savaşın yenilgiyle sona ermesinin ardından Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinde protesto eylemleri düzenlediler. Avrupa Barış Meclisi adına bu eylemlerin bazılarına katıldık ve onları bu acılı günlerinde yalnız bırakmadık.

Tamiller, Türk devletinin Sri Lanka devletini desteklediğini söylemişlerdi ancak, o günlerde buna inanmakta zorlanmıştık. Ancak gerçeğin onların iddia ettiği gibi olduğu kısa sürede anlaşıldı. Bundan tam 2 yıl önce; Tamiller katliamdan geçirilip yenildiği ve Sri Lanka Cumhurbaşkanı Gül’e zafer müjdesi verdiği günlerde Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sadece Tamil diplomasisine karşı Sri Lanka devletine destek vermekle kalmamış, Kürt meselesini kastederek ‘iyi şeyler olacak’ da demişti!

Onun ‘iyi şeylerden’ kasettiği meğer Sri Lanka Modeli’ymiş. Bunu Fehmi Koru’dan öğrendik. Öğrenmemiz iyi de oldu. Aradan geçen 2 yılda nelerin döndüğü ve hangi sinsi planların yapıldığı şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Gül’ün ‘çok yakın dostu’ Fehmi Koru, yükselen tepkiler üzerine 19 Ağustos günü yeni gazetesi Star’da konuyu yeniden ele aldı ve bu kez şunları yazdı:
“Sri Lanka Hükümeti 2006 yılında terörist Tamil Kaplanları örgütüyle müzakereleri yeniden başlattı. Arabulucu Norveç’ti, görüşmeler Cenevre’de yapıldı. Buluşmaları tetikleyen, 30 yıl süren ayrılıkçı terörün dört yıllık ateşkes sürecinden sonra yeniden gündeme oturmasıydı. Üç yıl süren barış arayışı, örgüt militanlarının ellerini tetikten çekmeye yanaşmayacaklarının anlaşılması üzerine tıkandı. Hükümet sorunu barışçı yollardan çözemeyince, çareyi klasik yönteme başvurmada buldu: Sınırsız şiddet..!”

“…20 binden fazla militan Sri Lanka ordusu tarafından hunharca öldürüldü; liderleri Vellupillai Prabhakaran dahil. Örgüt tamamiyle bitirildi. O gün bugündür, Aman, şu işi sulh yoluyla çözelim, devletlerin en iyi bildiği yöntemi zorlamayalım, Tamil Kaplanları formülü gündeme gelmesin uyarısında bulunup duruyorum!”

Sri Lanka süreci Koru’nun iddia ettiği gibi mi gelişip sonuçlandı, ona birazdan bakacağız. Ne ki İslamcı yazar yükselen tepkiler karşısında bu kez geri adım atıyor! Olası katliamların ‘suç ortağı’ olmaktan çekindiği için olsa gerek, çark ediyor ve şimdi de, ‘gündeme gelmesin uyarısında bulunuyorum’ diyor.

Öldürelim, bitirelim modeli

İnce hesaplardan, kirli pazarlıklardan ve bunların sonucu olan kitlesel katliamlardan başka bir şey olmayan Sri Lanka Modeli’ni, affedersiniz ama, eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürürcesine Türkiye’nin gündemine getiren Koru çark ediyor ama, onun yarım bıraktığını da ‘okurları’ tamamlıyor.

Yazısının altına seçilmiş iki ‘okur yorumunun’ ilkinde, ‘Teröristleri şımartmamak lazım. Devlete başkaldırmanın bedelinin ağır olduğunu göstermek lazım, acımamak lazım. Tepelemek lazım’ diyor. Diğerinde ise ‘Sri Lanka Modelini tuttum! Hükümet bunu uygularsa, millet olarak arkasındayız, kaç bin terörist varsa öldürelim’ diye yazıyor!

AKP Hükümeti ve yandaş İslamcı medyanın Sri Lanka Modeli’nden muradına birazdan geleceğim fakat, isterseniz önce kısa süreliğine Sri Lanka’ya gidelim.

Sri Lanka ya da bizim kaçak çay meraklısı Kürtlerin bildiği ismiyle Seylan; Asya’da bir ülkedir. Dört tarafı denizlerle çevrili bir ada ülkesidir. 20-22 milyon arasındaki nüfusuyla Hint Okyanusu’nun ‘incisi’ bir ülkedir. Doğal güzellikleriyle dikkat çekmektedir. Adem Baba’nın Cennet’ten kovulduktan sonra buraya yerleştiği söylenmektedir. Ne de olsa Seylan ‘yeryüzünün cenneti’dir.

İslamcı kesimin yalnızca katliamlarını örnek aldığı ‘cennet ülke’ Sri Lanka’ aynı zamanda ‘Demokratik Sosyalist’ bir Cumhuriyet’tir! 200 yıl kadar İngilizlerin sömürgesi olarak kalan Seylan, 1948 yılında bağımsızlığını elde etmiştir. 20 küsur milyonluk ülkenin yüz ölçümü 65 bin kilometrekaredir. (Kürdistan 550 bin Km2’dir. Yani neredeyse onun on katı büyüklüktedir.) Sri Lanka’nın bir boydan bir boya uzunluğu da 430, genişliği ise 220 kilometredir.
Ülke nüfusunun yüzde 70’i Sinhala, yüzde 8’i Moor, yüzde 20’ye yakını Tamil’dir. Tamiller, bizim Behdinan ve Soran Kürtleri gibi bazı ‘kültürel  farklılıklara’ sahiptir. Toplam nüfusları 4 milyon civarındadır. (Kürdistan’ın yüzölçümü gibi nüfus oranı da on katıdır. Kürtler 40 milyondur!)

Sri Lanka’da Sinhala resmi dildir. Tamil dilinin ‘kamusal alanda’ kullanması yasaktır. Sri Lanka devleti Tamillere seçme, seçilme hakkı gibi kendi dillerinde eğitim hakkı da vermiyor!

Tasfiye amaçlı görüşüldü!

Tamiller ve Moorların küçük bir kısmı Müslüman’dır. Geri kalanı da Budisttir. Tamil Kaplanları (Ealem Kurtuluş Örgütü -LTTE) örgütü ise Marksisttir. Tamiller, Sri Lanka halkının yerlileri değildir. 200 yıl kadar önce Hindistan’dan göç etmiş, ülkenin kuzeyine yerleşmişlerdir. Yaygın olarak bilinen adıyla Tamil Kaplanları Örgütü de 1976 yılında öğrenciler tarafından  kurulmuştur.

Seylan, İngiltere’den ayrıldıktan sonra onun yerine kurulan yeni Sri Lanka, Tamil halkının ulusal-demokratik haklarını gasp etti için örgüt, Tamillerin yaşadığı kuzeyde ‘bağımsız devlet’ kurmak amacıyla, 1983 yılında silahlı mücadele başlatmıştır.

Dünyanın en iyi donatılmış, teknik birikimi yüksek ve direngen gerilla hareketlerinden biri olan Tamil Kaplanları’nın Sri Lanka devletine karşı verdikleri 26 yıllık gerilla mücadelesinde 70 bin kişi hayatını kaybetmiştir! Sri Lanka ordusu 2000’li yılların başında çöküşün eşiğine gelmişti. Barış görüşmeleri tam da bu süreçte başladı. Hükümet bir yandan gerilla hareketiyle görüşmeler yürüttü, diğer yandan da orduyu yeniden yapılandırdı. Yapılandırma süreci sona erer ermez de saldırdı. (Ahmet Altan’ın kulakları çınlasın!)

Evet, Sri Lanka devleti Eylül 2008’de Tamillere karşı  ‘topyekün savaş’ başlattı çünkü, görünürde görüşmeler sonuçsuz kalmıştı. Fakat görüşmeler oyalama amaçlıydı. Ne acı ki örgüt görüşmenin cazibesine kendini kaptırmıştı! Tamil Kaplanları savaşı sona erdirmek, siyasi yollardan sonuç almak istiyor, görüşmelere bu anlamda büyük değer biçiyorlardı. Fakat her konuyu görüşen hükümet, hiçbir konuda ilerleme sağlamıyor, adım atmıyor, sadece zamana oynuyordu!

Sonunda savaş yeniden başladı. Dört yıllık ateşkes süreci örgütü pasifize etmişti. Buna rağmen, devletin 2008 Eylül ayında başlayan topyekün saldırısı kısa sürece sonuç vermedi. Savaş bütün şiddetiyle 2009 Mayıs’ına kadar devam etti. Bir günde yüzlerce Tamil gerillası katledildi! (Şimdi de Mehmet Baransu’nun kulakları çınlasın!)

 Ancak, uygar dünyadan hiçbir tepki gelmedi. Çin açıktan Sri Lanka’yı destekliyor, sesiz kalmaları için Amerika ve Avrupa nezdinde diplomasi yürütüyordu. Küresel sermaye de Sri Lanka’ya destek veriyordu zira, ülke onlar için ‘turizm cenneti’ydi. Bu sayede devlet güçleri, ‘son terörist öldürülünceye kadar’ elinden ne geliyorsa yaptı. ‘Sınırsız şiddeti’ her alanda hayata geçirdi. Küçücük, bizim Van’dan biraz büyük, dört tarafı denizlerle çevrili bölge, askerler, özel timler ve para-militer güçlerce alt-üst edildi.

Örgüt yenildi devlet inkara geri döndü

2009 Mayıs ayına gelindiğinde örgüt ağır bir yenilgi yaşadı. Örgütün lideri Prabhakaran dahil binlerce militan vahşice katledildi. İş işten geçtikten sonra Sri Lanka’ya gözlemci heyeti gönderen Birleşmiş Milletler’e göre 40 bin kişi hayatını kaybetti. Evler, köyler, kasabalar, şehirler yerle bir edildi. 400 bin kişi de zorunlu olarak göç etti.

Tamil Ealam Kurtuluş Kaplanları’nın lideri de dahil, binlerce militanı aylarca ölümüne direndi. Örgütün efsanevi lideri Prakhabaran dahil önemli kadroları hayatını kaybetti. Bir kısım militan ise devletin ‘çözüm’ çağrılarına olumlu yanıt vererek teslimiyeti seçti. (Osman Öcalan’ın kulakları çınlasın!) Bunlar şimdi derin hayal kırıklığı yaşıyorlar.

Sri Lanka’yı ve Tamil meselesini yakından bilen birçok gözlemci örgütün 10 binin üstündeki militanından 3 bininin öldüğünü, bir o kadarım teslim olduğunu, diğerlerinin geri çekildiğini ve ormanın derinliklerinde gizlendiklerini, yeniden geri döneceklerini belirtiyor. Kaldı ki yenilgiden sonra Sri Lanka devleti söz verdiğinin tersini yaptı. Tamil sorununu çözmek yerine yeniden ‘inkara’ saptı. Sorun yerli yerinde duruyor. Tamillerin öldürüldükleri yerlerde, yerle bir edilmiş kasaba ve kentlerde ise küresel sermayenin beş yıldızlı otelleri yükseliyor.

 Tabii, Tamillerin yenilgisi AKP Hükümeti’nin iştahını kabarttı.  ‘Orada oluyor, burada neden olmasın?’ sesleri yükselmeye başladı. Sri Lanka dendi mi hükümetin ve yandaş medyanın deyim yerindeyse ağzının suyu akıyor! İslami kesim küreselleşme döneminin bu en kanlı katliamlarından birini kendine örnek alıyor. Tamil Kaplanları gibi PKK’nin de yenileceği günü iple çekiyor!

Sri Lanka orada, Kürdistan buradadır

Sri Lanka Hükümeti ‘çözüm’ çabalarıyla önce örgütü pasifize etmiş, ateşkes sürecinin uzatmasını sağlamış, bu arada ordusunu yeniden yapılandırmış, altan alta savaş hazırlığı yapmıştı! Çin’den gerilla mücadelesine karşı etkili olan silahları satın almış, bölgesel ve uluslararası alanda diplomatik atak başlatmış, örgütü yalnızlaştırmayı da başarmıştı.

AKP Hükümeti açıktan söylemese de, kendini Sri Lanka Modeli’ne kaptırmış bulunuyor. Konunun gündemde tutulması bunu gösteriyor. Ayrıca son iki yılda yaşananlar bu modeli çağrıştırıyor. Türk devletinin PKK lideriyle yaptığı görüşmelerde Kürt sorununu değil, PKK’yi çözmeyi hedeflediği ortaya çıkmış da bulunuyor. Bunu yandaş medya bile itiraf ediyor.

Ordunun yeniden yapılandırılması ise sürüyor. Son Askeri Şura’da önemli bir mesafe alındı ancak daha gidilecek yol var. Propaganda savaşı ise Roni Margulies’in isabetle belirttiği gibi ‘başarılmış’ bulunuyor. Birçok kişi ve kurum yaşanan savaştan dolayı PKK’yi suçluyor.

Öte yandan devletin, PKK’ye karşı İran’ı, Amerika, Avrupa ve Güney Kürdistan’ı yanına almak amacıyla uzun süredir gizli diplomasi yürüttüğü de biliniyor. ‘Çözüm’ adına çözümsüzlüğü dayatan, kamuoyu önünde sureti haktan görünen, gerçekte ise saman altından da su yürüten Erdoğan ve partisi sözüm ona kurnazca davranıyor ancak, karşındakinin kim olduğunu bilmiyor. Hem bunu hem de Kürdistan’ın Sri Lanka’ya benzemediğini bilmiyor!

PKK, bırakın Van şehri kadar olan Tamil bölgesini, Sri Lanka’nın bile on katı büyüklüğündeki Kürdistan’ın neredeyse her kilometresini yayılmıştır. Kandil İzlenimleri’nde anlatmıştım; Sadece Medya Savunma Alanı 60 bin kilometrekaredir. Yani Sri Lanka kadardır. Orası gibi dört tarafı denizlerle çevrili de değildir. Tamamı dağlıktır ve başka yalçın dağlarla bağlantılıdır.

Bundan dolayıdır ki Güney Savaşları’nın da çok açık gösterdiği gibi PKK gerillası bir alana çakılıp kalmıyor. Hareketli gerilla örgütlenmesine sahip PKK, çok çabuk alan değiştirebiliyor.

Kaldı ki Medya Savunma Alanı Hollanda’dan büyük; 2 İsrail, 24 Lüksemburg büyüklüğünde olsa da, PKK’nin asıl gücü dağda değil, ovadadır. Kürdistan’ın, Türkiye’nin, İran, Irak, Suriye, Rusya ve Avrupa ülkelerinin değişik şehirlerindedir. Ve, bu güç organizedir.

Dolayısıyla PKK’nin askeri yeteneği ve birikimi kadar siyasi ve kurumsal birikimi de önemlidir. Bu kazanımlar yenilginin önündeki en büyük engellerdir. Demek istediğim Sri Lanka Modeli’nden AKP’ye ve İslamcı medyaya ekmek çıkmaz. Şanslarını deyeceklerse kendileri bilir ancak, alacakları sonuç bellidir.
Sri Lanka oradaysa Kürdistan buradadır!

GÜNAY ASLAN

Hiç yorum yok: