Suriye’nin Halep kentinde Batı Kürdistan Halk Savunma Birlikleri (YPG),
dün kendilerini Özgür Suriye Ordusu olarak tanıtan ve Eşrefiye
mahallesine halkı tarayarak 5 kişiyi öldüren silahlı gruba karşı
misilleme eylemi gerçekleştirdi. Eylem sonucu gruptan 19 kişi
öldürülürken, çok sayıda saldırgan da yaralandı. Grubun mahalleden
kaçtığı çatışmalarda 1 YPG'li yaşamını yitirirken, 1 YPG'li ise
yaralı olarak esir düştü.
Halep’te dün kendilerini Özgür Suriye
ordusu olarak tanıtan silahlı bir grubun Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı
Eşrefiye mahallesine girerek burada 5 sivili katletmesi ardından Batı
Kürdistan Halk Savunma Birlikleri (YPG) güçleri müdahalede bulunmuştu.
Müdahale sonucu yaşanan çatışmalar gece geç saatlere kadar devam
etmişti.
YPG, silahlı gruba karşı gerçekleştirdikleri müdahale ile ardından yaşanan çatışmalar hakkında yazılı açıklamada bulundu.
Açıklamada,
Özgür Suriye Ordusu adı altında hareket eden silahlı bir grubun,
kontrolüne alarak rejime karşı savaşta çatışma alanına dönüştürme
amacıyla Eşrefiye mahallesine girdiği belirtilerek, “Söz konusu silahlı
grup, mahallelerinden çıkmalarını dile getirmek amacıyla barışçıl
yürüyüş düzenleyen halkımıza karşı silah kullanarak birçok kişiyi şehit
ederek çok sayıda kişiyi de yaraladı” dendi.
‘MEŞRU SAVUNMA TEMELİNDE MİSİLLEME YAPILARAK 19 SALDIRGAN ÖLDÜRÜLDÜ’
Olay
ardından YPG güçlerinin meşru savunma ve ‘Eşrefiye şehitlerinin
intikamını alma’ temelinde saldırılara cevap verdiği belirtilen
açıklamada, ”Yaşanan çatışma sonucu silahlı gruptan 19 kişi öldü, çok
sayıda kişi yaralandı ve bazı saldırganlar silahlarıyla birlikte esir
alındı. Bir silah deposu ele geçirildi. Yine söz konusu grubun kaçarken
arkada bıraktığı çok sayıda araca da el konuldu” bilgisi verildi.
1 YPG’Lİ YAŞAMINI YİTİRDİ
Açıklamanın
devamında, çatışmada Omer adlı bir YPG’linin de yaşamını yitirdiği, bir
YPG’linin yaralandığı, diğer bir YPG’linin de yaralı olarak esir
düştüğü belirtildi. Eşrefiye ve Şeyhmeqsud mahallelerinin YPG güçlerinin
kontrolü altında olduğu belirtilen açıklamada, “Bundan böyle bu iki
mahalle ile burada bulunan tüm halkların savunmasını ‘Şexmeqsud
Şehitleri Tugayı’ yapacaktır” dedi.
‘HİÇBİR SALDIRIYI KARŞILIKSIZ BIRAKMAYACAĞIZ’
YPG,
açıklamanın devamında hiçbir saldırıyı karşılıksız bırakmayacaklarını
belirterek, kimden gelirse gelsin saldırılara mislisiyle karşılık
vereceklerini vurguladı. YPG, “Biz Batı Kürdistan halkının güvenliğini
hiç kimseyle pazarlık konusu yapmayız” diye belirtti.
Açıklamanın
devamında, YPG olarak kendilerini Suriye devriminin bir parçası olarak
gördüklerini, Kürt halkının meşru haklarını tanıyan tüm demokratik
güçlerin yanında yer alacakları vurgulandı. Suriye devriminde yer alan
tüm devrimci demokratik çevrelere Kürt halkının iradesine saygılı olmaya
davet eden YPG, tüm Kürt siyasi ve toplumsal çevrelere de birlik ve
her türlü saldırıya karşı Kürt halkının değerlerini savunmada seslerini
yükseltme çağrısında bulundu. YPG, açıklamanın sonunda Kürt gençlerine
de YPG etrafında örgütlenme çağrısında bulundu.
HALEP’TE NELER OLMUŞTU?
25
Ekim günü Özgür Suriye Ordusu’na bağlı bir grup Kürtlerin çoğunlukta
yaşadığı Eşrefiye mahallesine girmek istedi. Mahalle sivil savunma
güçleri ile YPG güçleri buna izin vermedi. Bu olaydan kısa bir süre
sonra aynı günde Suriye rejim ordusu mahalleye havan topları ile saldırı
düzenledi. Saldırıda 9’u Kürt 15 sivil hayatını kaybetti, 15 kişi de
yaralandı. Halk henüz cenazelerini kaldırmamışken, bir gün sonra, 26
Ekim günü sabah saatlerinde Özgür Suriye Ordusu’na bağlı silahlı bir
grup Eşrefiye mahallesine girdi. Bunun üzerine mahalle halkının
talebiyle, silahlı grubun mahalleden çıkmasını istemek amacıyla bir
heyet oluşturuldu. Heyet görüşmeye gideceği sırada silahlı grup Eşrefiye
mahallesinde kontrolü ele geçirerek ‘özgürleştirdiklerini’ ilan etti.
Buna tepki gösteren halk öğle saatlerinde toplanarak mahallede barışçıl
yürüyüş yaparken silahlı grup tarafından tarandı. Olayda 5 sivil
hayatını kaybederken, 10 sivil de yaralandı. Sivil halka saldırı arından
YPG güçleri olaya müdahale ederek söz konusu silahlı grupla çatışmaya
girdi.
ANF
Savaş haberciliğinin 5N 1K olarak bilinen "Ne, nerede, ne zaman, nasıl,
neden ve kim?" sorularına yanıt olacak bilgileri birinci elden
gerilla güçlerinden aldık. Bilgiler belgeler tanıklar dolayısıyla gerçek
apaçık ortada. Ancak AKP bu gerçeği gizlemek için büyük bir çaba
gösteriyor.
Gerillalar ve gerilla komutanları ile yaptığımız
sohbetlerde, öne çıkan konu doğallığında son eylemler oluyor. Gerilla,
AKP iktidarına, Tayyip Erdoğan'a ve onun danışmanlarına çok öfkeli.
Çünkü sorunu yanlış tahlil edip Kürtleri oyalamakla çözüm getirmenin
büyük bir yanılgı olduğuna işaret ediyorlar. AKP'nin de medyayı kontrol
ederek bu alışkanlığını hala bozmadığına vurgu yapıyorlar. Medyanın AKP
ve Tayyip Erdoğan'ın korkusuyla savaş gerçeğini nasıl gizlediğini günlük
örneklerle anlatıyorlar. Gerçekten de öyle. Eylül ayının sonlarından
itibaren Ekim ayının ilk iki haftasında Çarçela ve Cilo bölgesindeki
yoğun operasyon, çatışma ve savaş uçaklarının bombardımanını
anımsatıyorlar. Suriye'deki iç savaşta bile bu kadar hareketlilik
yokken, Türkiye Suriye'yi gündemde tutuyor. Kendi savaşını ise gizleme
telaşında.
AKP'nin son dönemdeki gerçeği gizleme politikası
öylesine abartılı bir hal aldı ki, 1980'leri, 1990'ları bile geçiyor.
AKP iktidarı gerillanın alan hakimiyeti karşısında zorlanıyor. Ordusunu
savaştıramıyor. Karakollar gerilla kuşatmasında. Karakollara gitmesi
gereken erzak, cephane ve yeni askerlere izin verilmiyor. Askeri
yollardaki köprüler imha ediliyor. Karakolların elektirik ve telefon
şebekeleri işlevsiz hale getirilmiş. Karakollar çaresiz kalmış. Bazı
karakollar köylüleri kendilerine kalkan olarak kullanıyor. Köylülerden
büyük paralar karşılığı erzak alıyorlar. Hatta bazı köylerde köylüler
vasıtasıyla alandaki gerilla komutanlarına haber gönderip elektrik ve
telefon hatlarının yapılması için izin isteyenler bile var. Gerillalar
bunu reddediyor. Türk ordusunun askeri üslerinin bu topraklarda meşru
olmadığını söylüyorlar.
Evet savaşın gerçeği böyle. Biz bile bu
gerçeğin çok küçük bir bölümüne ancak tanık olabiliyor ve size
aktarıyoruz. Çünkü öylesine örnekler var ki! Örneğin Oramar (Dağlıca)
Karakolu'nda gerillar bir tankı imha ediyor. Tankın içerisinden asker
cenazeleri çıkarılıyor. Et soğutma araçları içinde taşınan asker
cenazeleri, gerillanın eylemi ile yanan tanklar, büyük paralar ve
reklamlarla Türk ordusuna satılan zırhlı araçların nasıl işlevsiz hale
gelip parçalandıklarını görüyoruz. Askerlerin sahip olduğu üstün
teknolojiye karşı gerillalar da teknikler geliştirmiş.Gerilla bu konuda
askeri yaratıcılığı ile Türk ordusunun kullandığı tekniği işlevsiz hale
getirebiliyor.
BMC'NİN KİRPİLERİ PARÇALANIYOR!
Bunun en
çarpıcı örneğine yine Zagros alanındaki bir dağ doruğundaki gerilla
mevzisinde tanık oluyoruz. Bir gerilla komutanı Çukurova Holding'e bağlı
BMC firmasının ürettiği ve Türk ordusuna sağladığı zırhlı araçlardan
"Kirpi" olarak tanımlanan araçların nasıl parça parça haline geldiğini
anlatıyor. Bunun görüntüsünün olduğunu ve yakında basına vereceklerini
de sözlerine ekliyor. Bize de bazı görüntüler gösteriyor. Askerlerin
nasıl korktuklarını, yolların nasıl işlevsiz hale geldiklerini anlatan
görüntüler bunlar. Türk ordusu, hükümeti ve medyası bizim gözümüzle
gördüğümüz bu yaşanmışlıkların hiçbirini kamuoyuna duyurmadı.
HAKİMİYET GERİLLADA HÜKÜMET GİZLİYOR
Türk
ordusunun başındaki orgeneral Necdet Özel'in bizzat gelip operasyonlara
katıldığı ve denetim kurmaya çalıştığı Şemzinan, Gever ve Çele hattında
gerillanın hakimiyeti devam ediyor. Cilo, Avaşin, Zap eyaletiyle
Şemzinan'ı içine alan Xakurke eyaletinden sorumlu gerilla komutanlarını
görüyoruz. Gerillala komutanlarına bu alanla ilgili son bilgileri
soruyoruz. Her komutan kendi alanı ile ilgili bilgiler veriyor.
Gever/Şemzinan ve çevresini kuşatan Cilo Eyaleti komutanlarından Perver
ve Kendal Gılord 12 Ekim günü 14.00-18.00 saatleri arasında yapılan
eylemin detaylarını bize anlatıyorlar. Türk medyasının 6 askerin hafif
yaralandığını haber yaptığı bu eylemin detayları ise AKP'nin yaşanan
gerçeği nasıl gizlediğini göstermesi açısından ibret verici bir örnek
teşkil ediyor. İşte gerçek yaşananlar:
12 Ekim günü gerillalar 3
koldan Salara tepesine giriyor. Birçok asker mevzisi imha ediliyor.
Eylem 4 saat sürüyor. Eylemde gerillalar 27 asker cenazesinin üzerine
gidiyor. 30'un üzerinde de yaralı asker var. Bu eylemde de BMC
firmasının sattığı 1 kirpi aracı tahrip ediliyor. Gerillalar bu
eylemlerde 2 yedek namlusu ve 100 mermisiyle birlikte 1 adet A6 ağır
makineli tüfek, 1 yedek namlusu ve 100 mermisiyle birlikte 1 adet BKC
tam otomatik silah, 20 şarjörüyle birlikte 1 adet HK33 melez tipi silah,
20 mermisiyle birlikte 1 adet G3 silah, 3 asker raxtı, 1 Nicon dürbün, 1
gece dürbünü, 2 telsiz, 1 bilgisayar, 2 çanta, 1 yağmurluk ve ölen
askerlere ait 2 kimliğe el koyuyor. Gerillalar eylemde ayrıca 2 kutu A6
ağır makineli tüfek mermisi, 1 adet BKC ve 1 adet termal cihazı da imha
ediyor. Bu eylemde bir gerilla da yaşamını yitiriyor.
Biz bu
eylem yerine yakınız. Savaş uçakları bulunduğumuz alanları yine rastgele
bombalıyor. Bir gerilla "Kayıpları çok ve yine çok kızmışlar" diyor.
Eylemden sonra yaralanan bir gerilla ile karşılaşıyoruz. O gerilla bütün
yaşananları ayrıntıları ile arkadaşlarına ve bize aktarıyor.
Yaşanılanlar bu kadar net. Tanıklı. Belgeli. Ancak AKP iktidarı, Türk
ordusu ve medyası bu yaşanılanları "6 Hafif Yaralı asker" olarak
geçiştiriyor. Oysa ölü ve yaralı asker sayısı çok ağır. Paralı
askerlerin anlaşma gereği ölümleri açıklanmıyor. Yaralı askerlerin ölüme
varmış halleri ise daha sonra "intihar, kaza, şimşek çarpması, trafik
kazası" altında küçük haberler olarak verilip geçiştiriliyor.
AKP'NİN YALAN VADİSİ "KAZAN"
Devletin
savaş gerçeğini gizlemesine tipik bir örnek de "Kazan Vadisi" (Geliye
Tiyare) gerçeği. Son iki yıldır AKP'ye yakın medyada "Kazan Vadisi"
çokça yer alıyor. Devlet medyası kendilerine verilen telkinlerle Kazan
vadisini 1990'lardaki Zap, 2000'li yıllarda ise Kandil gibi
sembolleştirmek istiyorlar. Kendilerine göre Kazan vadisi'nde olan biten
herşeyi önce tanımlayıp sonra da tanımladıkları gerçeği istedikleri
gibi şekillendirip yorumluyorlar. AKP'nin akıl hocaları ve medyası
hiçbir coğrafik bilgiye sahip olmadıkları, gerilla mevzilenmesi
konusunda cahil kaldıkları bu alan için "şehir efsaneleri" üretip
duruyorlar. Hakkari'nin Çele (Çukurca) bölgesindeki bu alan için olmadık
haberler üretildi. Gerillalar, kendi çalışmaları için her alan gibi
kullandıkları ve mevzilendikleri bu vadide tabii ki de varlar. Ancak AKP
medyası Kazan vadisinde akla ve hayale sığmayan gerilla kampları kurdu.
Bu kamplarda aslı ve astarı olmayan operasyonlar düzenledi. Sayısı
yüzleri neredeyse binleri bulan gerillayı imha ettiklerini açıkladılar.
Oysa HPG bu alana ilişkin de gerekli açıklamaları yaptı. Ancak Türk
medyasında her gün "Kazan Vadisi" ile ilgili yeni bir haber çıkıyor. Son
günlerde de bu haberlere sıkça yer veriliyor.
Bu alanı iyi bilen
HPG yetkililerine bu durumu sorduğumuzda aldığımız yanıtlar yine
oldukça somut ve açıklayıcı. HPG yetkilileri bu alana ilişkin Türk
medyasında çıkan haberlerin gerçeği yansıtmadığını ifade ediyor.
Gerçekten de yine hem tanık olduğumuz gerçekler, hem resmi açıklamalar,
hem de bütünüyle ortaya çıkan sonuçlar Türk medyasında yer alanları
açıkça yalanlıyor.
ÇELE'DE 8 NOKTAYA GERİLLA BASKINI
Zagrosların
en sarp bölgelerinden geri döndüğümüzde bu alanda yaşanan operasyon ve
çatışmalara ilişkin yeni bilgiler edindik. Birlikte yolculuk yaptığımız
üst düzey gerilla komutanı Çele bölgesinde bir hareketlilik olduğunu
söyledi. Biz her saat başı TRT radyosu ve fırsat bulduğumuzda
izleyebildiğimiz Türk televizyonlarında Çele (Çukurca) kırsalıyla ilgili
haberlere kulak kabarttık. Türk televizyonları önce her zamanki gibi
sessizdi. Sonra önce askerlerin bu bölgede operasyona çıktığı ve
gerillalar ile sıcak temasın sağlandığını söyledi. Sonra 3 askerin
öldüğünü haber verdi. TRT radyosu ilk haber yaptığı bu çatışmayı
"Hakkari'nin Çukurca Kırsalı'nda çıkan çatışmada şehit oldu" cümlesiyle
geçiştirdi. Biz beraberimizdeki üst düzey gerilla komutanına baktık.
Gerilla komutanı "asker operasyona çıkmadı. Arkadaşlarımız birkaç koldan
eylem yaptı" dedi. Biraz daha ilerledikten sonra TRT radyosu bu kez
"Gerillaların 3 koldan karakollara baskın yaptığını" duyurdu. Gerilla
komutanı ise bir süre sonra birliklerinden aldığı bilgileri bizimle
paylaştı.
Çukurca hattında gerillalar eş zamanlı baskın eylemleri
gerçekleştirmişti. Kazan Vadisi'nde 14 Ekim günü saat 20:00'de 50
araçlık bir askeri konvoya eylem yapılmış. 6 zırhlı araç imha edilmiş, 2
araç da tahrip edilmiş. Kepe Mirişka alanına indirme yapmak isteyen
helikopterlere de gerilla müdahale etmiş. 14/16 Ekim tarihleri arasında
meydana gelen çatışmalarda tespit edilebilen 25 asker ölmüş. 2 gerilla
da çatışmalarda yaşamını yitirmiş. Haberin gerçeği böyle. Türk medyası
ise gazete manşetlerinde ve tv haberlerinde "kazan vadisi" ile ilgili
yalan bir habere daha yer vermiş. Ancak çatışmalar bununla sınırlı
değildi. Helikopter, obüs ve havan saldırılarıyla bir köylü kadın da
yaşamını yitirmişti. Gerillanın eylemi kapsamlıydı. Daha geniş bilgiyi
ise yine HPG'nin üst düzey yetkilisi bize haber verecekti.
Gerilla
komutanının aktardığı kadarıyla, 16 Ekim günü saat 22:10'da Çele
kırsalındaki Gire Orte askeri üssüne yönelik gerillalar bir baskın
geliştiriyor. Gerillalar eş zamanlı olarak Çukurca Tugayı, Sere Seve
taburu, Gire, Şîkêr, Karataş karakolları ve Karataş karakolu güvenlik
tepesini ateş altına alıyor.
2 koldan tepeye giren gerillalar 1
tank ve 3 mevziiyi imha ediyor. Tank mevziisinde bulunan 5 asker ile
diğer mevziilerde bulunan 8 asker gerillalar tarafından öldürülüyor.
Eylem ardından 2 saat boyunca alanda çatışmalar yaşanıyor. Bu
çatışmalarda da 4 asker öldürülüyor. Toplam 17 asker ölümünü tespit
edebiliyor. Diğer ölü ve yaralılar skorsky helikopterle alandan
uzaklaştırılıyor.
Baskın eylemi sırasında 3 gerilla yaşamını
yitiriyor. Yani gerillalar 8 ayrı koldan karakol ve askeri üslere eylem
gerçekleştiriyor. Gerillalar 17 Ekim günü de Bilican Alayı'nı bütün gün
boyunca ateş altına alıyor. Biz bütün bu bilgileri birincil elden
alıyoruz. Hava hareketliliği ve yapılan bombardımanlar da gelişmeleri
doğruluyor. Daha sonrasında eylem yerinden gelenleri görüyoruz. Onlar da
detaylar veriyor. Yapılan eylemin kamera kaydının olduğunu ve bunu da
kamuoyu ile paylaşacaklarını da sözlerine ekliyorlar.
SAVAŞ GİZLENSE DE AKAN KAN GİZLENEMİYOR
Sonuç
olarak Türk medyasının geniş bir alana yayılan operasyon ve çatışma
alanını "Kazan Vadisi" yalanı ile gizlemesi sonuç vermiyor. Çünkü sadece
bizim tanık olduğumuz, gördüğümüz, yaşadığımız ve birincil elden
aldığımız bu bilgiler ve savaş gerçeğinin nasıl gizlendiğini, gizlenmeye
çalışıldığını yeterince gözler önüne seriyor. Bu eylemlerin yanı sıra
Ağrı, Bitlis, Van, Amed, Botan, Dersim ve diğer bölgelerdeki
çatışmaların bilançosu ise Türk ordusu açısından çok daha büyük. HPG ve
YJA Star gerillalarının yaptığı eylemler, bu eylemlerde yaşanan
gerçekler Türk devleti tarafından gizlenmek isteniyor. Medya ölümleri
"hafif yaralı" başlıkları ile geçiştirmek isterken Türk Başbakanı Recep
Tayyip Erdoğan "Akan kanın durması için gereken yapılacak!"
açıklamalarında bulunuyor. Bu açıklamaları yorumlayan bir gerilla haklı
olarak "Madem savaş ve çatışma yoksa kan nerede ve nasıl akıyor!" diye
soruyor.
Savaş gerçeği gizlense de savaşta akan kanın ölçüsü
gizlenemiyor. Savaş haberciliğinin 5 N 1 K olarak bilinen "Ne nerede,
ne zaman, nasıl, neden, niçin ve Kim?" sorularına yanıt olacak bilgiler
böyle. Gerçek apaçık ortada. Ancak AKP bu gerçeği gizlemek için büyük
bir çaba gösteriyor. Bizim tanık olduğumuz savaş gerçeği böyle. Bu
bilgilerin bir kısmı HPG'nin resmi açıklaması olarak kamuoyuna yansıdı.
Hal böyle olunca insanın sorası geliyor: Peki Türk medyası komşusu
Suriye ile uğraşırken ve oradaki çatışmayı manşetlere taşırken neden bu
topraklardaki savaşı gündemden düşürüp gerçeği gizliyor? Bunun nedenleri
ve sonuçları üzerine neden barışcıl çözüm aklı inşa edilmiyor. Bunun
önünde engel oluşturan faktörler neler?
Bu durumun oluşmasındaki
birinci faktör Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "yaşanan savaştaki
kayıpları medya vermesin, görmesin" telkininin katı bir talimat olarak
medya tarafından uygulanıyor olması. Erdoğan bunun için Afganistan'daki
savaşta NATO üyesi ülkelerin kayıplarının medyada yer almamasını örnek
olarak göstermişti.
İkinci faktör ise Türk ordusunun gerilla
karşısında kullandığı gelişmiş teknik, ağır silahlar ve çok yönlü
ittifaklarının inisiyatifsiz kalması ve büyük kayıplar vermesi gerçeği.
Verilen asker kayıp sayısının fazla olması hem orduyu, hem de hükümeti
zor durumda bırakıyor. Türk ordusunun sayısal, teknik üstünlüğüne karşın
gerilla karşısında hem arazide, hem de çatışmada büyük bir gerileme
yaşıyor olması savaş gerçeğini kamuoyuna yansıtmada isteksiz kılıyor.
Üçüncü
faktör ise AKP iktidarının Fetullah Gülen Cemaati ile birlikte
oluşturduğu ve hala sürdürdüğü KCK operasyonların sonuçlarının da
başarısız olma gerçeğini göstermesi. Çünkü siyasal alanda bütün baskı ve
zulüm politikalarına rağmen gerilla/halk ilişkisindeki bağ
zayıflamadı. Aksine gerilla ve halk ilişkisi daha da derinleşti.
Çatışmalarda yaşamını yitiren gerillaların cenaze törenlerine nitelikli,
kitlesel ve radikal halk katılımı ve en önemlisi de gerillaya katılım
oranının giderek artması AKP'yi gereğinden fazla zorluyor. Bunun için
AKP gerçeğin üzerini örtmek için daha fazla çaba gösteriyor.
AKP'nin
savaş gerçeğini örtme ve kendine göre yansıtma çabasındaki dördüncü
faktör ise "PKK'yi tasfiye planı ile Öcalan'ı etkisiz kılma
politikalarının" iflas etme gerçeğidir. Çünkü AKP 2009'da başlattığı ve
2010 ve 2011 yıllarında hız kazandırdığı "oyalama siyaseti" ile PKK'yi
yenilgiye uğrattığını, Öcalan'ı etkisiz kıldığını ve Kürt sorununu
kendine göre çözdüğünü iddia etmişti. Ancak yaşanan gerçekler ne PKK'nin
yenilgiye uğradını, ne ağır tecrite rağmen Öcalan'ın etkisiz kaldığını
ne de Kürt sorununun çözüldüğünü gösteriyor. PKK siyasi, toplumsal ve
askeri olarak belki de tarihindeki en güçlü süreçlerden birini yaşıyor.
Siyasal alanda gücünü nitelikli hale getirmiş, toplumsal alanda en
kitlesel dönemini, askeri alanda da yeni strateji ve taktiklerle en
güçlü dönemini yaşıyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ise bütün ağır
tecrit koşullarına rağmen en etkili aktör konumunda. Kürt sorunu ise
Kürtlerin verdikleri ağır bedellerle kazandıkları hakların bir halkın
sahip olması gereken statü bağlamında hala yasal/anayasal alanda güvence
altına alınamamış durumda.
Dolayısıyla AKP iktidarı kendisini
kurtarmak için ya yaşanan gerçekleri görmezden geliyor ya da gerçekleri
kendisine göre tersyüz ederek topluma sunuyor. Ancak bu eksenli bütün bu
politikalar hiçbir şekilde sonuç vermeyecek. Çünkü AKP, her gün
ortalama bir düzine asker kayıbını gizliyor. Her gün onlarca savaş
uçağını harekete geçiriyor. Onlarca karakol ve asker mevzisinden
yüzlerce tank ve top bombardımanı yapıyor. Savaş helikopterleri ya asker
taşıyor ya da boş araziyi bombalayıp duruyor. On binlerce askeri bir
yerden bir yere geçiriyor ve operasyon yaptırmak istiyor.
2012
yılının geride kalan bütün zamanında gerilla ile Türk ordusu arasında
büyük çatışmalar yaşandı. Gerilla yeni eylem strateji ve taktikleri ile
Türk ordusunu ve AKP iktidarını şaşkına uğrattı. AKP'nin 2011 ve 2012
yılı kışında yürürlüğe koyduğu "PKK'yi bitirme planı" ise tasfiye olmuş
durumda. Bunun en önemli göstergesi ise AKP iktidarının yaşanan gerçeği
toplumdan gizlemesidir.
BİTTİ
ANF