

Behdinan -
21 ve 28 Mart tarihleri arasını kapsayan hafta, uzun yıllardır Kürt
halkı tarafından Kahramanlık Haftası olarak tanımlanıyor. Kahramanlık
Haftası Kürdistan’ın dört parçasında ve Kürtlerin yaşadığı her yerde
çeşitli etkinlik ve anmalarla geçiyor.
KCK Yürütme Konseyi Üyesi
Duran Kalkan ile yaptığımız söyleşide Kahramanlık Haftasının dünü ve
bugününü konuştuk. Kahramanlık Haftasının nerede, ne zaman ve hangi
amaçla ilan edildiğini, böylesi bir ilanın nedenlerini tartıştık.
Kürtlerin kahramanlık çağının yeni başladığını söyleyen Kalkan
sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
* Ulusal Kahramanlık Haftası ne zaman ve neden ilan edildi? Böyle bir hafta ilanındaki amaç neydi?
-
Öncelikle ulusal kahramanlarımız Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz
yoldaşları ve bu yoldaşlar şahsında tüm kahraman şehitlerimizi bu
vesileyle bir kere daha saygı ve minnetle anıyorum. Anılarını yaşatmaya
dair sözümüzü bir kere daha yineliyorum.
21 Mart Newroz günü ve
bayramı zaten Kürt halkının tarihten gelen bir kahramanlık günüdür.
Demirci Kawa’dan bu yana 2624 yıldır bu gerçeklik böyle anılıyor. 1982
yılı Newroz’unda 12 Eylül faşizmine karşı Amed zindanında geliştirdiği
direnişle Mazlum Doğan, Demirci Kawa kahramanlığını bir kere daha
canlandırmış bulunuyor. Dolayısıyla Önder Apo bu direnişçiliği Çağdaş
Kawa direnişçiliği olarak tanımladı. Demirci Kawa’dan Çağdaş Kawa Mazlum
Doğan’a kadar uzanan bir tarihsel kahramanlık çizgisi ortaya çıktı.
Kürt halkı en zor dönemlerde bile büyük kahramanlık ifade eden özgürlük
direnişini en yüce bayram günü olarak hep andı ve hatırladı.
1986
yılının Ekim ayı sonunda gerçekleştirilen PKK 3. Kongresi ise Mahsum
Korkmaz yani Agit yoldaşın şahadet günü olan 28 Mart’ı Ulusal
Kahramanlık Günü olarak kararlaştırıp ilan etti. Çünkü Demirci Kawa’dan
bu yana ortaya çıkan Kürt kahramanlığının Mazlum Doğan 1982 yılında Amed
zindanında çağdaşlaştırdığı gibi 1986 yılı 28 Mart’ında da Mahsum
Korkmaz Botan’ın Gabar dağında 12 Eylül faşist askeri rejimine karşı
geliştirdiği gerilla direnişiyle çağdaşlaştırıp silinmez kıldı. Zindan
direnişini dağa, gerillaya taşıyarak Kürt halkının varlık ve özgürlük
yolunu açtı. Dolayısıyla da PKK 3. Kongresi bu gerçeğin ifadesi olarak
bu büyük gerilla komutanının şahadet günü olan 28 Mart’ı Kürt halkının
Ulusal Kahramanlık Günü olarak tanımladı.
Böyle bir tanım
herkesten çok ona yakışırdı. Dolayısıyla da kendine yakışanı buldu.
Tarihten gelen ve Mazlum Doğan direnişçiliğiyle de çağdaşlaştırılan 21
Mart kahramanlığıyla, gerilla direnişinde yaratılan 28 Mart kahramanlığı
Kürt halkının 12 Eylül faşizmine ve onun şahsında sömürgeci soykırım
rejimine karşı geliştirilen varlık ve özgürlük direnişinin sembolü
durumundaydı. Dolayısıyla da bu iki büyük kahramanlık günü, direnme günü
ulusal direniş ve özgürlük günü arasındaki bir haftalık süreç 21
Mart’tan 28 Mart’a kadar geçen dönem, süre Ulusal Kahramanlık Haftası
olarak tanımlandı ve ilan edildi.
* Kürt halkı bu kararı nasıl karşıladı? Bu haftanın ilanı Kürtler açısından ne anlama geliyor?
-Çağdaş
Kawa Mazlum Doğan ile ölümsüz gerilla komutanı Mahsum Korkmaz’ın
şahadet günleri arasındaki bir haftalık süreyi 1986’dan sonra Kürt halkı
hep Ulusal Kahramanlık Haftası olarak tanımladı, andı, yaşadı, yaşattı.
İki büyük kahramanlık günü arasındaki hafta Ulusal Kahramanlık Haftası
haline geldi. Böyle bir hafta boyunca halk, Mazlum Doğan ve Mahsum
Korkmaz şahsında hep kendini var eden ve özgürlük iradesini ortaya
çıkartan kahraman şehitlerini andı.
21 ve 28 Mart tarihleri
arasındaki her gün ve an’da bu büyük kahramanlar şahsında tüm şehitlerin
anılması elbette ki Kürt halkını ve Kürt insanını doğruya çekme,
kendine getirme rolü oynadı. Bu büyük kahramanlar şahsında insanlar
kendilerini sorguladılar. Toplum sorguladı. Bu kahramanlık çizgisinin
neresinde olduğunu, onlara ne kadar uygun ve denk yaşadığını
sorgulayarak varsa eksiklik ve hataları onları düzelten doğru bir özgür
yaşam çizgisine kendisini çeken bir gelişmeyi yaşadı.
Dolayısıyla
bu hafta Kürt insanının aslında özgürce yeniden var olma, dirilme, her
türlü kötülükten, teslimiyetten, zayıflıktan kendinin kurtararak özgür,
iradeli insan ve toplum haline gelme, en derin özeleştirisel
sorgulamayla kendini kahramanlık çizgisinde özgürce yeniden yaratma
haftası olarak anlam buldu. Böylece hem toplumu özgürce var eden
insanların hakkı verilmiş, hem de o yüce insanların ölçü ve
özelliklerine, duygu ve ruhlarına uygun bir özgür insan ve toplum
yaratılması gerçekleşmiş oldu.
*Tam da “Kahramanlık çağı
kapandı” şeklinde değerlendirme ve iddiaların yoğunlaştığı bir süreçte
ulusal kahramanlık haftası ilanı ne anlama geliyor?
-Kahramanlık
çağı kapandı türünden iddialar anlamsız ve boş sözden başka bir şey
değildir. Böyle bir iddianın geçerli bir anlamı olmadığı gibi iddia
olarak doğru da değildir. Çünkü kahramanlık çağı diye bir çağ yoktur.
Her olgunun kahramanlık çağı yani kahramanlık zamanı, kahramanlık dönemi
vardır. Her insanın kahramanlık dönemi vardır, her toplumun kahramanlık
dönemi vardır, her ulusun kahramanlık dönemi vardır. Her halkın
kahramanlık çağı vardır. Yani kahramanlık zamanı vardır.
Dikkat
edilirse toplumsal olgular o toplumların niteliğini en üst düzeyde
temsil eden kahramanlıklarla varlık buluyor ve tanımlanıyorlar.
Dolayısıyla kahramanlık ile toplumsallık çelişen iki yan değil, tam
tersine iç içe geçmiş, birbirini bütünleyen iki yan oluyor. Kahramanlık
kısa bir çağ ya da tekil bir olay gibi görünse de aslında toplumsallığı,
ister aşiret, ister halk, ister kabile, ister ulus düzeyinde olsun en
ileri düzeyde temsil etmeyi ifade ediyor. Dolayısıyla kahramanlık ile
toplumsallık iç içe geçmiş bulunuyor. Birbirinin olmazsa olmazı gibi bir
içerik taşıyor. Bu nedenle toplumlar var oldukça ve özgür olma
iradesini ve iddiasını sürdürdükçe kahramanlık çağı yok olmaz.
*Sanırım kahramanlık tanımınız savaşlarda ortaya çıkan kahramanlık dışında bir tanımı kapsıyor.
-Kuşkusuz
savaş kahramanlığı kahramanlıkların en büyüğü, en yücesidir.
Dolayısıyla ulus olsun, halk, aşiret, kabile hatta klan olsun bir
toplumu var eden ve özgür kılan bir savaşın yaratıcısı, kazandırıcısına;
bu temelde canını verene, şahadete gidene kahramanlıkların en yücesi,
en büyüğü denir. Bu bakımdan savaş kahramanlığı elbette ki toplumsal
kahramanlıkların en büyüğüdür, en anlamlı ve en yücesidir.
Yalnız,
kahramanlık sadece savaş kahramanlığı da değildir. Toplumların yaşamı
ve gelişmesi içerisinde onları özgürlük yönünde ilerleten, niteliğini
tanımlayan, onlara şekil veren öncü, sürükleyici rol oynayan her
temsiliyet aslında bir tür kahramanlık sembolü olma özelliği taşır.
Kahramanlık
sadece savaş kahramanlığı olmadığı gibi toplumsal gelişmenin bir
döneminde ortaya çıkmış bir olgu da değildir. Toplumsal gelişmenin her
aşamasında o aşamanın temel niteliğine göre çeşitli kahramanlıklar
ortaya çıkar ve toplum kendisini o kahramanlar sayesinde bulur,
tanımlar, ifade eder. Başkalarından ayrı nitelik kazanır. Dolayısıyla
toplumsallaşır. Demek ki aslında kahramanlık düzeyindeki tekillik ile
toplumsallaşma düzeyindeki genelliğin diyalektik bir birliği vardır.
Birbirini reddetmedikleri gibi birbirinin olmazsa olmazı
niteliğindedirler.
* Bu kadar yaşamsal ve güncel bir konuyken kahramanlık çağı kapandı iddialarını dillendirenlerin amacı ne o zaman?
-Kahramanlık çağı kapanmıştır diyen çevreler aslında biraz da kendileri
en çok buna dayanarak yaşatmaya çalışırken başkalarını bundan alı koyup
yanıltma çabası içinde olanlardır. Çünkü biz biliyoruz ki en çok
milliyetçiler, ulus devletçi güçler, faşistler çağımızda bunu
söylüyorlar.
Aslında burada bu çağ kapanmıştır denerek toplumu
temel bir değerinden, öncüsünden, önderinden yoksun kılma gibi bir amaç
güdülmektedir. Toplum, insanlık bu biçimde yanıltılmaya, bilinci
çarpıtılmaya, dolayısıyla da toplum olmaktan çıkartılmaya, toplumsallık
gücünü kaybeder hale getirilmeye çaba harcanmaktadır.
* Peki, neden?
-Çünkü
bu duruma gelen toplumlar üzerinde egemenlik daha kolay kurulur. Baskı
ve sömürü daha rahat uygulanır. Öyle bir toplum daha kolay
köleleştirilir ve üzerinde baskı ve sömürü uygulanabilir. Bu bakımdan
aslında kahramanlık çağı kapandı sözü anlamsız, boş söz olmaktan öte
dikkat edilirse bir de tehlikeli aldatmacayı ifade eden bir sözdür. Ulus
devletin insanlığı, toplumu yanıltma, aldatma, bilinçsizleştirme
çabasının önemli bir parçası olmaktadır. Kendisi en çok sözde
kahramanlar, bu tür sembollere dayanarak varlık ve güç gösterirken
başkaları için böyle bir olgu kalmamıştır diyerek aslında toplumun
elinden bu gücü almak istemektedir. İşte burada bir yalan, hile, aldatma
var. Herkes bu gerçeği iyi, doğru görmek, bilmek durumunda.
* Kürtlerde ulusal kahramanlık nasıl şekillendi?
-
Özellikle partileşmeden, Kürt olgusunun kendi varlığını
kesinleştirdiği, inkar ve imhanın artık kendini savunamaz duruma
getirdiği 2000’lere kadarki dönem Kürt halkının ulusallaştığı dönem
oluyor. Dolayısıyla bu dönemi temsil eden, sembolize eden olaylara,
dönemlere, kişiliklere ulusal kahramanlık çağının sembolleri deniyor.
Yani ulusal kahramanlar deniyor. Dolayısıyla bu dönemin bütün şehitleri
ulusal kahramanlık şehitleridir. Bu şehitlere öncülük eden, onu
sürükleyen öncü şahadetler ulusal kahramanlığı temsil ederler.
* Bunlardan söz edebilir misiniz?
-
Örneğin Haki Karer kişiliği böyle bir öncü, kahramanlık sembolü
niteliğindedir. Nitekim şahadet günü Kürt ulusu açısından şehitler günü
olarak tanımlanmıştır. Örneğin Mazlum Doğan böyle bir sürükleyici, öncü
kişiliktir. 12 Eylül faşizminin partiyi tasfiye etmek, dolayısıyla
ulusal dirilme adımlarını daha yeşermeden kurutmak istemesine karşı bu
adımları yeşertmek üzere, hayat suyu olma rolü oynamıştır. 12 Eylül
faşist rejimini ideolojik olarak yenilgiye uğratıp Kürt ulusal varlığını
en zor koşullarda bile yaşamını ortaya koyarak temsil etmiştir. İşte
Mazlum Doğan kişiliğinin ulusal kahramanlık düzeyine ulaşması zindandan
direnişin önünü açarak dalga dalga dağlara, ovalara, şehirlere ulusal
direnişi yayması bunu ifade ediyor.
Mahsum Korkmaz kişiliği
kahramanlık kişiliğidir. 12 Eylül faşist rejiminin her türlü askeri,
siyasi gelişmeyi önleyerek soykırımı tamamlamak istediği dönemde böyle
bir soykırım rejimine karşı gerilla direnişini örgütleme, eğitme,
geliştirme, ona öncülük etme, komutanlık etme iradesini, gücünü
göstermiştir. Bu temelde yaşamını ortaya koyarak, canını vererek böyle
bir olguyu var etme temelinde gerilla direnişinin önünü açmıştır. Bu da
bir öncü, sürükleyiciliktir.
Beriwan kişiliği, Beritan kişiliği,
Zilan kişiliği hem ulusal hem de kadın cinsi açısından kahramanlık
kişiliğidir. Kadının ulusal dirilişteki rolünü, öncülüğünü yarattığı
gibi her türlü köleliğe karşı toplumun yarısı olan özgür kadını yaratma
gücünü, iradesini göstermiştir.
Elbette bütün bunların
yaratıcısı olarak Önder Apo bir kahramanlık kişiliğidir. Çünkü bütün bu
kahramanlık örnekleri ruhlarını, duygularını, düşüncelerini,
davranışlarını, kahramanca var oluşlarını Önder Apo gerçeğinde buldular.
Oradan aldılar. Kahramanlık ölçü ve özelliklerini oradan kazandılar.
Dolayısıyla da kendilerini silinemez kahramanlar haline getirdiler.
Dolayısıyla Önder Apo kişiliği büyük kahramanlık kişiliği, sembol
kişilik olmaktadır.
*Kürt halkı bu kişilikleri nasıl ele alıyor? Kürt halkı açısından söz ettiğiniz kişiliklerin anlamı nedir?
-Bütün
bu kişiliklerle Kürt halkı her türlü sömürgeci ve soykırımcı saldırıya
karşı varlığını koruma ve özgür yaşama iradesi ve iddiasına sahip
olduğunu ortaya koydu. Her türlü saldırıyı kırma iradesine ve gücüne
sahip olduğunu bir kere daha kanıtladı. Böyle bir direniş ile
uluslaşacağını, bir ulusal topluluk haline geleceğini herkese gösterdi. O
nedenle Kürt uluslaşmasının kahramanlık dönemi kahramanlık çağı PKK ile
yaşandı. Bütün PKK şehitleri bu kahramanlık çağının temsilcileri,
sembolleri oluyorlar.
Bu şahadetlere öncülük eden, yön veren
şehitler şehidi olan semboller ise hepsini temsilen ulusal halk
kahramanları olarak anılıyorlar. Bütün ulus, tüm halk yediden yetmişe,
kadın-erkek bu kahramanlar şahsında kendi kişiliğini buluyor, kendini
tanımlıyor. Varlığını ve özgür yaşama iddia ve iradesini ortaya
çıkarıyor. İnsan ve toplum olarak var olma gücüne, iradesine ulaşıyor.
Dolayısıyla halk olarak var olmanın, ulus olarak gelişmenin sürükleyici
gücü, temsil gücü, öncü gücü olmayı bu semboller sürdürüyorlar.
Dolayısıyla
da böyle kahramanlar yarattığı ölçüde bir halk, bir ulus kendini bu
düzeyde kanıtladığı ölçüde var olup özgür yaşama gücü, iddiası kazanmış
oluyor. Kendini tanımlama imkanı, fırsatı buluyor çünkü. Kürt halkı da
varlığını bu büyük kahramanlarla kanıtladı. Özgür yaşama iddia ve
iradesini bu büyük kahramanlarla gösterdi. Dolayısıyla halk ve ulus
olarak özgürce var olma ve yaşama gücü kazandı. Kürt uluslaşması bu
büyük kahramanlarla sembolize edildi, nitelik kazandı. Uluslaşmanın,
ulusal direnişin bütün özellikleri kendini bu büyük kahramanların ölçü
ve özelliklerinde buldu. Onlar Kürt uluslaşmasını temsil eden en yüce
değerler haline geldiler. Ulusal demokratik gelişmenin öncü, çekim gücü,
sembolü oldular.
Tarih boyunca Kürt uluslaşması bu büyük
kahramanlarla anılacak, tanımlanacak, sembolize edilecektir. Dolayısıyla
Kürtler için ulusal kahramanlık çağı geçmemiştir. Tersine daha yeni
başlamış durumdadır. Şimdiye kadar savaş kahramanlığı olarak ortaya
çıktı. Bundan sonra özgür toplum yaşamının diğer bütün alanlarında
sanatta, siyasette, sporda, üretimde her alanda kendi öncü
sürükleyicilerini, sembollerini, kahramanlarını ortaya çıkartarak bu
ulus demokratik bir toplum olarak gelişme ve yaşam gücü gösterecektir.
*Siz
Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz ile birlikte kaldınız. Bize biraz Mazlum
Doğan ve Mahsum Korkmaz’ın kişilik özelliklerini değerlendirebilir
misiniz?
-Mazlum Doğan kişiliği için Önder Apo,
“Hareketimizin bilinç hamuruydu” dedi. Mahsum Korkmaz için ise herkes
“PKK’nin kılıcıydı” diyor. Bilinç de kılıç da iki şeyle vardır:
sorumluluk ve örgütlülük. Yüksek düzeyde bilinç olmak, sorun çözecek
kılıç olmak, aynı düzeyde sorumlu olmayı ve örgütlü davranmayı
gerektirir. Örgütsüz bilinç hiçbir şey ifade etmez. Yüksek bir
sorumluluk duygusu olmadan da hiçbir bilinç yaratılamaz. Yine örgütsüz
kılıç değil sorun çözmek, zorlukları alt etmek, tersine sahibine zarar
verir. Yine yüksek bir sorumluluk olmadan bir sorun çözücü haline
kesinlikle gelmez. Bu bakımdan da ister bilinç hamuru olsun, ister sorun
çözen kılıcı olsun bütün bunların en üst düzeyde sorumluluk duygusu ve
örgütlülük olduğu tartışmasızdır.
İşte Mazlum ve Mahsum
kişiliğinin Kürt toplumunda yarattığı en temel kültür bu iki büyük yüce
değeri kazandırmış olmalarıdır. Elbette bunu Önder Apo’nun yüce
düşüncesinden aldılar. Önderlik doğuşunda ve gelişiminde ifadesini bulan
yüksek sorumluluk duygusu ve keskin mücadelecilikten bu özellikleri
kazandılar. Örgütlü duruş ve davranıştan aldılar o karakterlerini.
Önderlik gerçekleşmesinin, Apocu sorumluluk ve örgütlülük ölçülerinin en
üst düzeyde cisimleşmesi oldular.
* Peki, Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz’ın nasıl bir ‘kültür’ yarattı?
-PKK’nin
ölçü ve özelliklerini de en yüksek düzeyde Mazlum Doğan ve Mahsum
Korkmaz kişilikleri temsil ediyorlar. Önderlik çizgisinin, Apocu
çizginin en iyi anlayanı ve en güçlü uygulayanı oluyorlar. Birisi
ideolojik cephede 12 Eylül faşizmini ve bu temelde sömürgeci soykırım
rejimini yenen, diğeri gerilla direnişi alanında 12 Eylül faşizmini ve
onun gerisindeki sömürgeci soykırım rejimini yenen iki büyük direniş
çıkışına imza atıyorlar. Dolayısıyla da aslında kahramanlık çağının
sembolü haline geliyorlar.
Onları bu duruma getiren kuşkusuz
yüce bilinçleridir. Önder Apo’nun dehasını herkesten önce görmeleri,
anlamaları ve ona en yüksek düzeyde katılmalarıdır. Yüksek sorumluluk
duygularıdır, mücadele iradeleridir. Kendi bireysel yaşamlarını,
çıkarlarını değil de tarihsel bilinç temelinde toplumsal varlığı ve
özgürlüğü düşünen, kendi yaşamlarını toplumsal özgürlüğün, harcı yapmayı
bilen bir cesaret ve fedakarlığın temsilcisidirler. Mütevazılığın,
sorumluluk duygusunun, örgütlü yaşamın temsilcileri durumundadırlar.
Mazlum
ve Mahsum kişiliklerinin temsil ettiği yüce değerlerdir ki bugün bir
bütün toplumu yediden yetmişe kucaklamış ve yeni bir yaşam kültürü
yaratmış bulunuyor. Bu kültür politik ve ahlaki toplum kültürüdür. Bu en
yüce sorumluluk duygusudur. En derin bilinçtir. En büyük cesarettir. En
derin fedakarlıktır. En güçlü örgütlülüktür. Cesur eylemliliktir.
Örgütlenme ve eylemin bir toplumu var edecek ve kanıtlayacak düzeydeki
en ileri temsilidir. Eğer bugün Kürt toplumunda yurtseverlik,
demokratiklik, eşitlik, özgürlük, vatan, adalet, toplumsallık,
yoldaşlık, halk severlik yükselen değer ise, insan ve toplum olmanın
temel ölçü ve özelliklerini temsil ediyorsa işte bütün bunların
yaratıcısı, böyle bir toplumsal kültürün ortaya çıkartıcısı bu büyük
kahramanlık kişilikleridir.
Aslında bu kahramanlar öncülüğünde
Kürt toplumunda yaşananın büyük bir kültür devrimi olduğu ortadadır.
Geleneksel devletçi sistemin ve kapitalist modernitenin her türlü kültür
erozyonuna, kültür dejenerasyonuna karşı halk kültürünü, ülke
sevgisini, demokratik kültürü, vatan sevgisini, insan sevgisini yaratan
işte bu kültür olmaktadır.
*Kürt halkı, varlığını koruma ve
özgürlüğünü elde etme dönemi olarak adlandırılan bir süreçten geçiyor.
Böylesi bir dönemde kahramanlık olgusu nasıl anlam buluyor?
-Bireysel
ve toplumsal düzeyde Kürt’ün varlık ve özgürlük iradesi ulusal
kahramanlarıdır. Yani Mazlum Doğan’lar ve Mahsum Korkmaz’lardır.
Bağrından ulusal kahraman çıkartma gücü gösteremeyen bir toplum ya da
topluluk eriyip yok olmaya, tarihten silinmeye mahkûmdur. Yine bağrından
çıkardığı yüce değerlerini temsil eden ulusal kahramanlarını
anlayamayan ve yeterince sahiplenip doğru izleyemeyen topluluklar
yenilmeye ve tasfiye olmaya mahkûm olurlar. O nedenle de tarihin her
döneminde olduğu gibi günümüzde de ulusal demokratik var oluşun
toplumsal düzeyde gerçekleşmesine öncülük eden değer ve semboller ulusal
kahramanlardır.
Bu, bütün toplumlar açısından böyle olduğu gibi
Kürt toplumu açısından da böyledir. Bu bakımdan da henüz varlığı
üzerindeki tehdidin yok edilemediği, tam özgürlüğe ulaşamamış Kürt
toplumu açısından elbette ki kahramanlık en yüce değer durumundadır.
Çünkü böyle bir toplumun sorumluluğa ve örgütlülüğe ihtiyacı vardır.
Yani bir toplum olarak var olma ve özgür yaşama bilinciyle bunu elde
etme eylemini gerçekleştirmesi zorunludur. Bunları yapmazsa o zaman
böyle bir toplum tarihten silinip yok olup gider. Bunları yapabilmesinin
de en üstteki çekim gücü bu değerleri en ileri düzeyde temsil eden
güçler, ulusal kahramanlardır.
* Fakat özellikle Kürt kimliğine sahip kimi kesimler Kürtlerin tanındığını, devletlerce kabul edildiğini söylüyor...
-
Kürt toplumuna kahramanlık çağı kapanmıştır, ulusal kahramanlar hiçbir
anlam ifade etmiyor demek ona en büyük hakareti ve kötülüğü yapmak
demektir. Aslında sömürgeci soykırım rejiminin yapamadığını yapmayı
ifade ediyor. Çünkü henüz soykırım tehdidi altında bulunuyor Kürt
toplumu. Varlığını garantilemiş değil. Her gün, her an üzerinde çok
örgütlü ve sistemli bir kültürel soykırım uygulanıyor. Kürt kimliği ve
varlığı hâlâ küresel sistem tarafından inkâr ediliyor. Bu inkârın hayata
geçmesi için de çok örgütlü, bilinçli ve ittifak halinde bir politika
uygulanıyor.
*Bu inkâr politikasını biraz açar mısınız?
-Mevcut
devletçi sistem Kürt toplumunu yok etme üzerine kurulmuş bir sistem.
Kürt’ün özgür olup olmadığını tartışmak bir yana varlık yokluk
mücadelesi içinde bulunan bir toplum düzeyinde. Çünkü devletçi sistem
gericiliği küresel düzeyde Kürt toplumunun yokluğu üzerine kurulmuş bir
sistem. Bunu gerçekleştirebilmek için de her türlü ideolojik siyasi,
askeri, ekonomik, kültürel saldırıyı son derece örgütlü ve planlı bir
biçimde yürütüyor. Adeta Kürt’e nefes aldırmadan onu yok etmeye
çalışıyor.
Elbette kılıçla vurup fiziken yok etmiyor. Fiziki
varlığını yaşatıyor ama ruhunu öldürüyor, duygusunu yok ediyor,
bilincini ortadan kaldırıyor. Kimliğini ve varlığını yok ediyor.
Kimliksiz, kültürsüz, dilsiz; sadece fiziken var olan ve bu temelde de
başkalarına en aşağılık kölece hizmet eden bir varlık durumuna düşürmek
istiyor. Böyle bir tehlike altında olan bir toplumun yüksek bir
sorumluluk duygusuna, güçlü bir örgütlülüğe, cesur ve fedakar bir
direnişe ihtiyacı olduğu açıktır. Bunu gerçekleştirebilmesi için de
elbette onu böyle bir mücadeleye çekecek örgütleyecek, bilinç
kazandıracak, cesaret ve fedakarlık verecek yüce değerlerinin,
öncülerinin olması gerekiyor.
İşte Önder Apo gerçeği Kürt
toplumu açısından bunu ifade ediyor. Şehitler gerçeğimiz bunu ifade
ediyor. Bugün Kürt’ün varlığı, kimliği, adı Önderlik ve şehitler
gerçeğiyle temsil buluyor. Önderlik ve şehitler gerçeğinin olmadığı bir
durumda aslında Kürt’ün adı bile yoktur. Sömürgeciliğin tam bir
hakimiyeti söz konusudur. Eğer bugün sömürgecilik kısmen parçalanmışsa,
kültürel soykırım açığa çıkartılarak belli ölçüde zayıflatılmışsa
elbette bu ona karşı yürütülen büyük özgürlük mücadelesiyle olmuştur.
Böyle bir mücadeleyi var eden, ona öncülük eden, bu mücadelenin
değerlerini yaratan çekim gücü olan da onun Önderliğidir. Yani Önder Apo
ve şehitler gerçeğidir. Mazlum Doğan’lar, Mahsum Korkmaz’lar, Haki
Karer’ler, Kemal Pir’ler, Hayri Durmuş’lar, Beritan’lar, Beriwan’lar,
Zilan’lar, Adil’ler, Nuda’lar, Rüstem’ler, Şilan’lar, Xebat’lar,
Çiçek’ler, Alişer’ler gerçeğidir. Herkes bu gerçeği iyi bilmek, iyi
anlamak durumundadır.
*Bu konuda bir eksik anlama olduğunu mu düşünüyorsunuz?
-Düşünelim
bir kere Kürt’ün ulusal ve demokratik var oluşu anlamında PKK ile
gerçekleşen mücadele değerlerinin dışında başka neyi vardır? Böyle büyük
bir mücadele de kahraman şehitleriyle anlam bulmuyor mu, temsil
bulmuyor mu, ifade edilmiyor mu? Bugün Kürdistan’da kadın-erkek,
genç-ihtiyar herkesi sorumluluğa çeken, onlara duygu veren, ruh veren,
bilinç veren, onlara örgütlülük kazandıran, onları eylem yapma cesaret
ve fedakarlığına götüren bu yüce değerler değil mi? Bunun böyle olduğu
tartışmasızdır. Herkes çok iyi biliyor ki özgür Kürt insanı ve özgür
Kürt toplumu şehitleriyle varlık buluyor. Ruhunu onlardan alıyor.
Bilincini onlarla kazanıyor. Duygularını onlarla düzeltiyor. Davranışını
onlarla cesur ve fedakâr kılıyor. Onlara dayanarak onların izinde
yürüyerek örgütleniyor, bir araya geliyor. Her türlü sömürgeci oyunu,
hileyi görerek onları bozan, özgür var olma iddia ve iradesini yaratan
bir duruşu onlar sayesinde elde ediyor.
Bu bakımdan da kim ki bu
yüce değerleri ulusal kahramanları umursamıyorsa iyi bilinmeli ki o bir
haindir. Sömürgecilik ajanıdır. Yine unutulmamalı ki kim bu yüce
değerleri doğru ve yeterli anlayamıyorsa o bir köledir, sefildir,
zavallıdır. Kim olduğunu, nasıl yaşadığını ve nasıl yaşaması gerektiğini
bilemeyecek durumda olan biridir. Dolayısıyla bu tür anlayış ve
yaklaşımlara karşı özgürlük ve demokrasiden yana olan, ulusal bilinç,
kimlik ve yaşam sahibi olmak isteyen herkes dikkatli ve duyarlı olmak
durumundadır. Sömürgeci soykırım rejimine karşı mücadelenin her şeyden
önce bu kesimlere karşı doğru bir duruş ve ideolojik mücadeleden
geçtiğini iyi bilmek durumundadır. Doğru bir ideolojik mücadeleyle iç
düşman, yani ihanet ve teslimiyet geriletildikçe dış düşmana karşı yani
sömürgeciliğe, faşizme ve soykırıma karşı doğru ve sonuç alıcı bir
mücadelenin yürütülebileceği açıktır.
*Sözünü ettiğiniz ulusal bilinç kazanma ve demokratik mücadele yürütmeyi biraz daha açar mısınız?
-Bütün
bunları başarılı yapabilmek de ancak kahraman öncülerin izinde doğru
yürümekle mümkündür. Yüce değerleri, devrimimiz ortaya çıkardığı yeni
ölçü ve özellikleri, bunları yaratan kahraman öncüleri doğru anlayıp
onların izinden doğru ve başarılı yürümeyi bildikçe ancak ulusal
demokratik kişilik haline gelebiliriz. Ulusal demokratik toplum
olabiliriz. Bu yüce değerler karşısında her gün, her an kendimizi
özeleştirisel sorgudan geçirip her türlü işbirlikçilik, ihanet,
teslimiyet, kölelik, zayıflıktan kurtarıp güçlendirdikçe özgür, iradeli
kişilik ve toplum haline geliriz. Dolayısıyla özgürlük, demokrasi ve
eşitlik için mücadele etme bilincini, iradesini, gücünü, cesaret ve
fedakarlığını kazanırız.
Kendi bağrından ulusal kahraman
yaratamamış ya da ortaya çıkardığı ulusal kahramanları yeterince
sahiplenip anlayarak, onların izinde yürümeyi başaramamış toplumların
acı sonu yok oluştur. Soykırımdır, tasfiyedir. Bu gerçeği herkes iyi
bilmek durumunda. Dolayısıyla bugün Kürtler açısından da var olan böyle
bir tehdide karşı Kürt’ün var olmasının ve özgür yaşamasının yegane
güvencesi özgürlük mücadelesinin ortaya çıkarttığı yüce değerlerdir.
Bunlar da kahraman şehitler olmaktadır.
Bunları görüp anlamadan,
bunlara doğru sahip çıkmadan nasıl özgür toplum olunur? Örgütlü hale
gelinir? Bunları doğru anlayıp izinde yürümeden nasıl özgür, iradeli
kişilik kazanılabilir? Böyle olmadan değil onurlu, özgür kişi olmak
toplum haline gelmek insan olarak var olabilmek bile mümkün değildir.
Dolayısıyla insanlığı koruyabilmek, varlığını, kimliğini geliştirebilmek
özgür yaşam iradesi kazanabilmek her şeyden önce bu değerleri temsil
eden öncü, kahraman kişilikleri doğru anlamaya, onları doğru özümsemeye,
onların izinden güçlü, doğru ve etkili bir biçimde yürümeye bağlıdır.
*Ulusal
kahraman unvanı alan ve sözünü ettiğiniz kadrolar aynı zamanda
döneminin gençlik öncüleriydiler. Bugün açısından gençlik öncülüğünün
durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Kahramanlık ile
gençlik arasında daha başat ve bütünlüklü bir ilişkinin olduğu
tartışmasızdır. Bir anlamda kahramanlık çağı demek her olgu için gençlik
çağı demek anlamına gelir. Bir insanın kahramanlık çağı neresidir diye
sorsak, hiç kuşkusuz gençliktir diyebiliriz. Yoksa çocukluk çağı bu
kişinin kahramanlık çağıdır denemez. Yine yaşlılık çağını hiç kimse onun
kahramanlık çağı olarak tanımlamaz. Olgunluk dönemi de meyve verir ama
yaratıcı olduğu dönem değildir. Yaratıcılık dönemi, çağı; dolayısıyla
yeni nitelik oluşturma çağı hiç kuşkusuz gençlik çağıdır. İşte yeniyi
yaratma, yeniyi temsil etme de kendisini kahramanlıkta ifade ediyor.
Demek ki aslında bir olgunun kahramanlık çağı onun gençlik çağı anlamına
geliyor. Dolayısıyla kahramanlığı gençlik temsil ediyor. Gençlik demek
kahramanlık anlamına geliyor.
O halde gençliğin bu gerçeği iyi
anlaması dolayısıyla da mensubu olduğu toplumun kahramanlık çağını
yaratma gücünü mutlaka gösterebilmesi gerekir. İlla bunu savaş
kahramanlığı biçiminde yapmak durumunda değildir. Eğer toplum savaşmak
durumundaysa, faşist baskı altındaysa, sömürgeci soykırım rejiminin
katliamlara altında bulunuyorsa elbette ki savaşacaktır. Savaşmaktan
başka bu tür baskı ve saldırı sistemleri karşısında var olmanın yolu
yoktur. Dolayısıyla da o zaman ortaya çıkacak kahramanlık hiç kuşkusuz
savaş kahramanlığıdır. Yüce şahadetlerdir.
Bir toplum savaşmak
durumundaysa o savaşı yürütecek, dolayısıyla savaş kahramanlığını
yaratacak olan gençlikten başkası elbette değildir. Yine demokratik
gelişme çağındaysa bir toplum o toplumun demokratik gelişimine yaşamın
her alanında öncülük edecek, nitelik kazandıracak, çıkış yaptıracak olan
yegane kesim gençlik kesimidir. Demek ki kahramanlık gençliğin bir
ürünüdür, gençliğin yarattığı bir değerdir. Gençliği ifade eden, temsil
eden bir durumdur.
*Kahramanlık haftasının anlamı ve önemi gençler açısından tam olarak anlaşılıyor mu?
-Gençliğin
kendi gerçeğini her zaman bilmesi, anlaması, bu gerçeğine uygun
davranmayı bilmesi gerekir. Bunun yüksek sorumluluğu, bilinci,
örgütlülüğü ve eylemi içerisinde olması gerekir. Böyle olursa ancak o
gençliğe gerçekten gençlik denebilir. Kahramanlık yarattığı ölçüde yani
toplumu yeniliklere taşıdığı, icatlar geliştirdiği, topluma yeni adımlar
attırdığı ölçüde o kuşağa yeterli gençlik kuşağı denebilir. Dolayısıyla
kahramanlık görevlerini başarıyla yerine getiren gençlik olabilir.
Bütün
toplumlar açısından olduğu gibi Kürt toplumu açısından da gençliğin
elbette böyle bir anlamı, tanımı, yeri vardır. Kürt gençliğinin de
kahramanlık gerçeğini böyle ele alması, algılaması gerekir. Kürt
halkının ulusal diriliş devrimini yaratan ulusal kahramanların hepsi
aynı zamanda birer gençlik kahramanıdır, gençlik sembolleridir. Haki
Karer de bir gençlik önderiydi. Mazlum Doğan da bir gençlik önderiydi.
Kemaller, Hayriler, Ali Çiçekler, Akifler gencecik yaşlarında ulusal
onurun, ulusal kahramanlığın sembolü haline geldiler. Agitler,
Beriwanlar, Beritanlar, Zilanlar gencecik yaşta kahramanlık eyleminin
sahibi oldular. Dikkat edelim PKK’nin kendisi bir gençlik partisi.
PKK’nin yarattığı bütün kahramanlar aslında aynı zamanda birer gençlik
kahramanları. Hepsi gençlik çağında bu kahramanlık mertebesine ulaşma
gücünü gösterdiler.
Bütün bu kahramanlıkların bileşkesi olarak
Önderlik çıkışı bir gençlik çıkışı oldu. Bir gençlik önderliği olarak
çıktı. Gençlik hareketi olarak kendisini örgütledi. PKK’yi bir gençlik
partisi olarak kurarak Kürt toplumuna öncü yaptı. O halde ulusal
kahramanlık, öncülük bir gençlik duruşudur. Bütün gençlerin her
dönemdeki genç kuşağın bu gerçeği anlaması, genç kuşak olmanın yegane
tanımının bu temelde gerçekleşmeyi ifade ettiğini bilmesi gerekir. Ancak
kahramanlık çizgisinde yüründüğü ölçüde bir kuşağa gerçek anlamda
gençlik kuşağı denebilir. Eğer öyle yürüyemiyorsa o kuşak yaş olarak
gençlik çağında bulunsa da somut olarak ya çocukluğu ya da ihtiyarlığı
yaşıyor ve temsil ediyor demektir. Bu bakımdan da gençlik çağı
kahramanlık çağıdır. Gençlik, kahramanlık çizgisinde yürümeyi bilmek,
kahramanlığın ifade ettiği yüce sorumluluğu, örgütlülüğü, cesaret ve
fedakarlığı, politik ve ahlaki toplum gerçeğini en üst düzeyde temsil
eden yaşatan olmak durumundadır.
* Gençliğin kahramanlık olgusuna bakışı nasıldır?
-
Günümüzde ağırlıklı olarak Kürt gençliği tarafından bu yüce değerlerin
ulusal kahramanlarımızın tam bilinçli olmasa da duyguyla, hisle
anlaşıldığı ve büyük ölçüde sahip çıkılmaya çalışıldığı bir gerçektir.
Dikkat edilirse dağa çıkan, gerillaya koşan, özgürlük bayrağını kaparak
yüksekte taşımaya çalışan gençlik işte bu kahramanlık çizisinde,
Agitlerin, Zilanların çizgisinde yürüyen gençliktir. Yine serhildanlarda
polisle göğüs göğse halka öncülük eden gençlik Beriwanların izinde
yürüyen gençliktir. Zindanlarda her türlü direnişi AKP faşizmine karşı
yiğitçe geliştiren gençlik Akiflerin, Ali Çiçeklerin izinde yürüyen
gençliktir. Demek ki kendi sembollerine öncülerin, kahramanlarına Kürt
gençliği büyük ölçüde sahip çıkmaktadır.
Elbette bu sahip çıkış
içerisinde eksiklikler vardır, eleştirilecek yönler söz konusudur.
Hatalı ve eksik duruşlar kapitalist modernite sisteminden, faşist,
sömürgeci etkilerden kaynaklanan hatalı tutumlar söz konusudur. Bunları
da sürekli eleştirmek, özeleştiriyle düzeltmeye çalışmak gerekir. Böyle
olmak elbette tehlikelidir çünkü faşizm zulüm demektir. AKP’cilik oyun
oynamayı ifade eder. Kapitalist modernite ayartıcılıktır. Bütün bu
tehdit ve tehlikelere karşı özellikle de gençlik üzerinde topyekûn özel
savaş kapsamı temelinde AKP faşizminin geliştirdiği her türlü planlı
saldırıya karşı uyanık olmak, dikkatli olmak gereği mutlaka söz
konusudur. Bu çerçevede de tehlikelere karşı kendimizi hep eğitmeliyiz,
uyarmalıyız. Doğru bilinç ve örgüt içine kendimizi çekmeliyiz.
* Sahiplenme düzeyi sizce nasıl olmalıdır?
-
Bu anlamda gençliğin sürekli bir tartışma, eğitim, eleştiri özeleştiri
içinde olması şarttır. Böyle olmazsa faşist sömürgeciliğin, soykırım
rejiminin, kapitalist modernitenin şu veya bu düzeydeki etkileri altında
kalması, sağa sola savrulması gerçekleşebilir. Bu tehlike her zaman
vardır. Bu tehlikeleri önleyebilmek, boşa çıkartabilmek için de sürekli
bir tartışma, bilinçlenme, eğitim, örgütlülük, arayış söz konusu olmak
durumundadır. Böyle yaptığı ölçüde gençlik bu tehlikelerden kendisini
kurtarır. Bu da onu kendi gerçeğini doğru anlamaya, ulusal
kahramanlarına, yüce değerlerine doğru sahip çıkmaya, onların izinden
güçlü ve başarılı bir biçimde yürümeye götürür. Doğrusu da budur, olması
gereken de budur.
Kürt gençliği bir düzeyde bunu
yapabilmektedir. Tabii bu düzeyi çok daha ileriye götürme, bütün Kürt
gençliğine yayma görevi de Kürt gençlik örgütlerinin omzundadır. Bu
örgütler kendileriyle yetinmemek, bütün gençlik kitlesine ulaşarak
onları faşizmin, sömürgeciliğin kapitalist modernitenin ayartıcı
etkilerinden kurtararak ulusal kahramanlarımızın temsil ettiği yüce
ulusal demokratik değerler temelinde eğitip, örgütlemeyi bilmek
durumundadır.
ANF NEWS AGENCY