Osmanlı'nın son dönemlerinde İttihat-Terakkicilerle, Abdülhamit
yanlılarının mücadelesi yaklaşık yarım asır sürmüştü.
İttihat-Terakkiciler o dönemde yenilikçi gibi görünen ulusalcı bir
yapıyı; Abdülhamit yanlıları da daha çok klasik Osmanlıcılık ekseninde
İslamcılığı savunuyordu.
Padişah Abdülhamit, yönetimini sağlamlaştırmak için kendisine muhalif
bütün aydınları o dönemde tutuklayıp Magosa vb Ege adalarında sürgüne
gönderiyordu. Yine Türk basını, sansürle Abdülhamit dönemiyle tanıştı.
Kürtler de Abdülhamit döneminde günümüz koruculuk sisteminin o dönemdeki
adı Hamidiye Alaylarıyla tanışmışlardı.
Bu iki kesimin mücadelesinden bir dönem İttihat-Terakkiciler galip
gelse de, İttihat-Terakkicilerin I. Dünya savaşından yenilgiyle
çıkmasıyla birlikte Kemalizm yönetimi devralmış ve bir asırdır da
Türkiye'yi bu kesim yönetmekteydi.
Abdülhamit yanlıları da yıllarca yönetimi tekrar devralmak için
pusuda beklediklerini, örgütlendiklerini günümüz cemaatçilerinin
Abdülhamit'e olan hayranlıklarından biliyoruz. Özellikle dini
sohbetlerinde Abdülhamit'in aslında çok iyi bir adam olduğunu,
Kemalizm'in onu karaladığından sık sık dile getirmeleriyle Abdülhamit'e
olan hayranlıklarını anlayabiliyoruz. Özellikle Fetullahçıların
Neo-Osmanlı çizgisi, Abdülhamit döneminden sonra kaldığı yerden devam
etme özlemini taşıdıklarını öngörebiliriz.
Türkiye'deki aydın ve sol çevreler yıllardır Kemalizm'in Türkiye'deki
demokrasinin önünde büyük bir engel teşkil ettiği gerekçesiyle onlarla
mücadele halindeydi. Demokrasinin daha da gelişmesi beklenirken AKP
iktidarıyla bir asır daha geriledi.
AKP başa geldiğinde bir asırdır betonlaşmış Kemalizm'i adım adım
tarihe gömdü. Bütün kurumları ele geçirdi. Bu kimi çevrelerce
demokrasinin gelişmesi noktasında büyük bir gelişme olarak görüldü.
Ancak ters giden bir durum vardı ki; AKP, Kemalizm zihniyetini yıktıktan
sonra kendi diktatörlüğünü yerleştirdi. Fetullahçı zihniyet, AKP
yoluyla adeta Abdülhamit dönemini tekrar yeşertmiş bulunmaktadır. Bugün
Türkiye'deki bütün muhalif kesimler tıpkı Abdülhamit döneminde olduğu
gibi tutuklanmaktadır.
Türkiye'deki bütün muhalif kesimlerin sesini kesen
AKP'nin önünde tek örgütlü güç olarak Kürtler kalmıştı. Bugün saçma
sapan gerekçelerle Kürtlerin bütün kurumları baskı altında; bu
kurumların çalışanlarının hemen hemen hepsi içeri atılmış bulunmaktadır.
AKP'nin "KCK" saçmalığını tartışmaya açmak ve bu konuda bir savunmaya
gitmek bile saçmalamaktır. Çünkü bunun büyük bir oyundan ibaret olduğu
ortadadır. Tek bir gerçek var ki AKP bu ülkede örgütlü tek bir Kürde
tahammül etmemektedir.
Ülkenin içinde bulunduğu ortam demokrasi açısından korkunç bir
merhalededir. Türkiye bugün demokrasi açısından yüzyıl geriye dönmüştür.
Erdoğan Abdülhamit'in mirasını devralarak Osmanlının son dönem
diktatörlüğünü devam ettirmiştir.
Bugün Kürtler Padişaha baş eğmediğinden dolayı büyük bir tutuklama
kırımıyla karşı karşıyalar. Eskiden padişahın etrafındaki yağcı
kesimler, padişaha bağlılıklarını ifade etmek ve kellelerini kurtarmak
için "Padişahım çok yaşa!" derlerdi. Kürtler de bugün Padişah Recep
Tayyip Erdoğan ve onun şeyhülislamı Fetullah Gülen için; Namık Kemal'in
Abdülhamit için söylediği:
Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ye bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten
(Ey adaletsiz, milletin yiğitleriyle mücadeleden sakın; senin zulmünün kılıcı hamiyet kanının ateşi karşısında erir.)
Erdoğan'ın bu zulmüne çanak tutup alkışlayan çevresindekiler için:
Muini zâlimin dünyada erbâb-ı denaettir
Köpektir zevk alan, sayyâd-ı bi-insâfa hizmetten
Köpektir zevk alan, sayyâd-ı bi-insâfa hizmetten
(Dünyada zâlimin yardımcısı, alçaklardır. İnsafsız avcıya hizmet etmekten zevk alanlar, köpektir.)
Kürtler ve demokrasi mücadelesi veren kesimler için:
Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten
(Ey yaralı kızgın aslan, senin gezdiğin nazlı sahrâlar, zulüm köpeklerine kaldı. Artık bu gaflet uykusundan uyan.)
Demektedir.
Mekselina LEHENG
mekselinaleheng@gmail.com