Bu yazıda söz konusu olan devşirmeliktir. Özelde ise Türk devşirme sistemi ve kişiliğidir. Söz konusu edilen, ne bir halk ne de bir inanç grubudur. İnsan Yahudi ise Yahudiliğini özgürce yaşamalı, özgürce “Yahudi’yim” diyebilmeli. Aynı şekilde Ermeni ise Ermeniliğini özgürce yaşamalı, haykırarak “Ermeni’yim” diyebilmelidir. Ama TC ırk rejiminin oluşturduğu virüs kişiliği olan hastalıklı devşirme kişiliğine bürünerek iktidara yerleşmek insan olmaya aykırıdır!
Böyle devşirme bir sistem üzerine kurulan Türk ırkçı rejiminin varlığı insanlık için en büyük tehlikedir. Devşirme olan insan, insan olma vasfını yitirdiği için herkesin kendisi gibi canavarlaşmasını ister. Devşirme kendine düşman olup Boşnak, Arnavut, Laz, Rum, Yahudi, Süryani, Arap ve Kürt iken Türk olmayı kabul ederek hasta bir kişiliğe dönüştüğü için herkesin kendisi gibi hastalıklı, bulaşıcı ve canavarlaşmış Türk devşirmesi olmasını ister. Kürdistan, Anadolu ile Trakya halklarının özgürleşmesi Fetullah Gülen gibi ‘süper’ devşirmelerin deşifre edilmesiyle gerçekleşebilir. Zaten Ermeni, Rum, Süryani ve Kürt katliamı ile Yahudi toplumu üzerindeki baskının altında bu devşirme kişilik yatmaktadır. Dikkat edilirse bu katliamları yapanların hemen hemen hepsi devşirmedir. Hiçbiri Türk değildir. Dr. Bahattin Şakir, Dr. Nazım, Talat paşa, Enver paşa, Cemal paşa ile şimdiki katliamcı genelkurmay başkanları Doğan Güreş, Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ ile katliamcı cumhurbaşkanları ve başbakanlardan Süleyman Demirel, Abdullah Gül, Tansu Çiller ve Tayip Erdoğanlardan hiçbiri Türk değildir. Hepsi devşirmedir. Bu devşirmelerin en tehlikelisi süper devşirme Fetullah Gülen olduğu için onun üzerinde duruyoruz. Bugün Kürtleri öldüren, annesinin koynunda süt emen 18 aylık Mehmet Uytun gibi kundaktaki bebekleri katleden polisler Fetullahçıdırlar. Kürt siyasetçileri ile belediye başkanlarını zindana atan savcılar Fetullahçıdırlar. Kürt çocuklarını kültürel soykırımdan geçiren öğretmenler Fetullahçıdırlar. Kürdistan’ın yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömüren şirketler Fetullahçı şirketlerdir. Elindeki medya aracılığıyla Türk ırkçılığını yaparak, Kürtlere düşmanlık yapan yine Fetullahçı medyadır. Kürtlerin değerlerine saldıran yine aynı medyadır. Tüm bu nedenlerden dolayıdır ki Fetullah’ın kim olduğunu bilmenin birincil görevlerimizden olduğunu düşünüyorum. Şimdi bakalım bu Fetullah Gülen kimdir, neyin nesidir, kimin fesidir?
Fetullah Gülen’in babasının ismi Ramiz’dir. Babası Erzurum’un Pasinler ilçesinin Ermenilerindedir. Yani babası Ermeni ve Hıristiyan’dır. Gülen, baba tarafından bir Hıristiyan dönmesi, anne tarafından ise Yahudi dönmesidir. Baba tarafından Hıristiyan olduğu için, bir kardeşinin ismi de Mesih’tir. Dinler diyalogunu ön plana çıkarmaya çalışırken, hem Papa hem de Yahudi hahamları tarafından korunması, Hıristiyan dönmesi bir baba ve Yahudi dönmesi bir anneden geldiği içindir. Gülen’in annesinin ismi Refia’dır. Annesi Refia’nın annesinin ismi Hatice’dir. Yani Yahudi olan anne tarafından nenesinin ismi Hatice’dir. Hatice’nin aslen Edirneli ve Şükrüpaşazade ailesindendir. Şükrüpaşazade ailesi, İspanya’dan Edirne’ye göç eden Safarad Yahudilerindendir. Yahudilerde annesi Yahudi olan biri, Yahudi olarak kabul edilir. Aradan bin yıl da geçse anne tarafından Yahudi olanlar, Yahudiler tarafından korunur ve Siyonizmin hedefleri doğrultusunda kendisine sahip çıkılır. Bundan dolayıdır ki Fetullah Gülen, ilkin 1957 yılında Erzurum’da medrese eğitimi görürken, Türk Özel Harp dairesi (ÖHD) elemanı ve Türk ordusuna mensup üsteğmen olan Yahudi asıllı Esat Keşafoğlu ile aynı dairenin elemanları Osman Demirci ve Mehmet Kırkıncı tarafından, ÖHD ajanı olarak Said-i Kurdi’nin Nur cemaati içerisine sokulmuştur. Türk kontrgerillası Fetullah Gülen vasıtasıyla, Said-i Kurdi’nin Nur cemaati mensupları ile Kürtleri Türk-İslam sentezi doğrultusunda Türk ırkçılığının hizmetine sokmayı amaçlamıştır. Yani Kürtleri Türkleştirmek amacıyla Fetullahçılık örgütlendirilmiştir. Hiçbir şey tesadüf olmadığı gibi, Fetullah Gülen’in de anne tarafından Yahudi olan dedelerinin yaşadığı Edirne’ye gidişi ve orada imam olarak görev yapması da planlı ve uzun süreli bir görevlendirme sonucudur. Bu görevlendirmeyi yapan CIA ile MİT teşkilatlarıdır. Edirne’de iken hem İttihat Terakki kökeninden gelen hem de ÖHD elemanı olan ve İspanya’dan gelen Safarad Yahudilerinden asker kökenli vali Sabri Sarp tarafından korunup kollanır. Yine Safarad Yahudilerinden emniyet müdürü Resul bey tarafından aynı biçimde himaye edilir. 1961 yılında askerliğini de istihbarat elemanı olarak ilkin Ankara Mamak’taki acemi birliğinde istihbarat muhaberecisi olarak yapar. Üstelik yine bir Yahudi olan Albay Reşat Taylan’ın yanında görev yapar.
Gülen, 1962-1963 yıllarında usta olarak askerliğini İskenderun’da 2. Ordu komutanı orgeneral Cemal Tural’ın yanında ÖHD adına büyük telsizci olarak yapar. Cemal Tural ise hem Safarad Yahudilerindendir hem de Kürt isyanlarından Şeyh Said, Sason, Agiri ve Dersim serhildanlarında katliam yapan bir generaldir. Sadece bu durum bile her şeyi açıkça ifade etmektedir. Fetullah Gülen “Küçük Dünyam” adlı kitabında niçin Cemal Tural’ı sevdiğini şu sözlerle dile getiriyor: “Cemal Tural o sıralarda 2. Ordu komutanıydı. Ve hakikaten milliyetçi görünüyordu. Barzani hareketini adım adım takip ediyordu. O günlerde Güneydoğu’daki bazı evlerde Barzani’nin resimleri asılıydı. Barzani her an halkı ayaklandırabilir şeklinde bir düşünce vardı. Cemal Tural’a karşı duyduğumuz alaka biraz da Barzani’yi yakın takibe almasından dolayıydı. Dünkü şaki bugün eller üstünde. Tural paşamıza milliyetçi diyorlar. Türk askeri milliyetçi olmayacak da ne olacak. Allah milliyetçilere uzun ömürler versin”. Bunları söyleyen Gülen, ÖHD adına Cemal Tural’ın yanında görev yaparken aynı zamanda camilerde de vaaz veriyordu! O zaman şunu sormak gerekir: Askerlik yapan biri kontrgerilla elemanı değilse nasıl vaaz verebilir?
Askerde imam olarak bir camide vaaz vermek yasak iken Gülen’in vaaz vermesi onun Gladio elemanı olduğunun kanıtıdır. Yine 1963 yılında askerde iken ‘özel bir izin’le Erzurum’a gönderilmesi ve ABD CIA’sının kurmak istediği ‘Komünizmle Mücadele Derneği’ni Erzurum’da kurması ayrı bir kontrgerilla faaliyetidir. 1965 yılında İzmir Kestanepazarı’ndaki dernekte, dernek başkanı olarak Safarad Yahudilerinden olan Ali Rıza Güven tarafından görevlendirilmesi de Yahudi Siyonistleri tarafından nasıl peyderpey görevlendirildiğinin ayrı bir kanıtıdır. Bunun dışında İzmir’in, İspanya’dan gelen Safarad Yahudilerinin merkez seçtiği bir şehir olması, onbinlerce Yahudi’nin bu şehirde yaşaması ve aynı zamanda Sabetaycılık öğretisini yayan Sabetay Sevi’nin bu şehirden olması, Fetullah Gülen’in hangi zincirin halkalarına bağlı olduğunu göstermektedir. Yine ABD’den oturum alması için Yahudi olan CIA ajanı Graham Fuller, ABD’nin eski Ankara büyükelçileri Yahudi Morton Abromovitz ile Yahudi Mark Parris’in, Fetullah Gülen’e kefil olmaları onun Yahudi olmasından kaynaklanmaktadır. ABD’deki Pensilvanya eyaletindeki karargahında FBI tarafından korunması, süper devşirme Fetullah’ın kimin adına Kürtlere düşmanlık yaptığını anlamak açısından yeter de artar bile. Eğer Fetullah Gülen dese ki, ‘benim babam Hırıstiyandır’, kabulümüzdür. Yine dese ki, ‘aslında benim annem de Yahudidir’, kabulümüzdür. Ama ve lakin aslını inkar edip, Müslümanlığı da araç olarak kullanarak Kürtleri Türkleştirmeye çalışmasını hiç bir şekilde kabul etmeyiz. Hele devşirmeci Türk ırkçılığını hiç mi hiç bir şekilde kabul etmeyiz. En önemlisi de CIA ile MİT’in Kürdistan’daki son ‘Türk misyoneri’ olarak, Kürtleri soykırımdan geçirmesini hiç mi hiç bir şekilde kabul etmeyiz.
Sonuçta diyoruz ki, 21.yüzyılın son ‘devşirme misyoneri’! Kürt’ten size yar, Kürdistan’dan size diyar olmaz! Vazgeçin bu sevdadan!
Özgür Bilge