Ağrı Yanıyordu. Bir yandan Bro, bir yandan Xoybun’un askeri İhsan Nuri, Türk askerleriyle çarpışıyorlardı. Xoybun’un andı içilmişti: “Ümidinizi kaybetmeyiniz! Kürdistan bağımsızlığına kavuşacak ve Kürt ulusu bahtiyar olacaktır. Atalarımızın şu sözünü unutmayınız: ‘Bextê Romê Tüneye!’(Rom’un bahtı yoktur)”
Ağrı’da ateş sönmeyince ve Zilan’da başkaldırı patlak verince, Mustafa Kemal’in ordusu oraya yöneldi. Sonra 20. yüzyılın ilk toplu Kürt katliamı olan Zilan Katliamı yapıldı. Yıl 1930… aylardan Haziran…

Akşam olduğunda teker teker atlara binip dağın eteğinde toplandılar… Atlarının yönlerini çevirdiler. Yön Çakırbeg yönüydü… Şebabê Misto ile Bekirê Qulîxan’ın destesi Çakırbeg üzerine gönderildi. Ve tarihte 1930 Zilan direnişi, devletin deyimi ile Zeylan İsyanı olarak yer alan Kürt başkaldırısı, İhsan Nuri’nin fermanda belirttiği 4 Temmuzu beklemeden yaklaşık 15 gün önceden, çok zamansız bir şekilde başlamış oldu.

Sırasıyla Çakırbeg, Hesenevdal, Norşat karakollarında konuşlanan 15. seyyar jandarma alayı askerlerine baskınlar düzenleyen Kürt direnişçiler, alay namına bir şey kalmayınca, Erciş’i kuşattılar. Erciş Tayyare Taburu ile bazı mahalleler alındı. İdris Erdinç ve kardeşi Süleyman Erdinç adındaki şahıslar tarafından silahlandırılan Türkmenler, Kürt direnişçilere karşı koyunca işler değişti. Van’dan gelen kara birlikleri ile Ağrı’dan kalkan uçakların müdahalesiyle Kürt direnişçiler geri çekilmek zorunda kaldılar. Geri çekilirken de Erciş Tayyare taburundaki el konulmuş uçakları ateşe verdiler. Daha sonra Nadir Bey (Süphandağ) ile kardeşi Mehmet Bey tarafından Patnos kuşatıldı fakat alınmadı. Bargıri yani Muradiye ise alındığı halde korunamadı. Böylece Zilan, Ağrı Kürt Cumhuriyeti’ne dâhil edilemedi.
En önemlisi ise bütün bunlar olurken Ağrı’daki direniş komitesinin hiçbir şeyden haberi yoktu. Bu habersizliğin bedeli ağır olacaktı.
TÜRK ORDUSU ZİLAN’DA YANGIN BOMBASI KULANDI

Nitekim dönemin Cumhuriyet gazetesi bununla gurur duyuyordu: “Harp bu havalide pek müthiş şekilde cereyan etmekte… Şakiler tayyarelerimizin ateş bombaları altında inlemekte…”


Ankara, binlerce kişilik bir orduyu Zilan’a gönderdi. Askerler Yekmal ve Arnês iskelelerinden Zilan’a ayak bastıklarında, Erciş Tayyare Taburu’ndan kalkan uçakların attıkları bombaların gümbürtüleri duyuluyordu. Patnos, Muradiye ve çaldıran sahalarında da 26 köy havadan bombalandı. Zilan’da toplam 80’e yakın köy yakılıp yıkıldı. Zilan vadisinin bütün giriş ve çıkışları tutuldu. Tenkil dedikleri katliamın boyutları korkunçtu. Milisler bölgeyi avuçlarının içi gibi biliyorlardı, bölgedeki herkesi tanıyorlardı. İlk etapta 1000’den fazla Kürt direnişçi öldürüldü. Temmuzdu, bazı Kürt köyleri yaylalara çıkmışlardı bazı Kürt köyleri ise sırtlarını dağlara dayamış, bekliyorlardı. Temmuzun eritici sıcağından alçak damlardaki kil, balçığa dönüşmüştü. Çakırbeg’de dama çıkmış, ayakları yarısına kadar kil balçığına batmış,

Hacı Şebab Kandemir o günlerde daha çocuktu: “Köyün yanı başındaki ormana sığındık. Kurtulduğumuzu, her şeyin bittiğini sanmıştık ama yanılmıştık her şey yeni başlamıştı.”




ZİLAN KASABI ALBAY DERVİŞ
Zilan katliamının komutası albay Derviş’teydi. 1886 yılında Vardar’a bağlı (Makedonya sınırları içinde) Yenice’de doğdu. Son görev yeri Erzincan’dı. Erzincan’dan Malazgirt hattı üzerinden Zilan’a geldi. Rütbesi Albay’dı. Zilan’da malum katliamı gerçekleştirdikten sonra, 30 Ağustos 1930’da rütbesi generalliğe yükseltildi. Madalya ile ödüllendirildi. 1932’de öldü. Kemal Derviş’in akrabası, Dersim kasabı Abdullah Alpdoğan’ın bacanağı, Koçgiri kasabı sakallı Nurettin Paşa’nın damadıydı. Sağ kurtulan çocukların öldürülmesini istiyordu.
Erciş’in Ziyareta Baso köyünden Hüseyin Yıldız, katliam döneminde 7. Kolordu’nun bünyesinde Diyarbakır’da asker olduğunu söylüyordu. 7. Kolordu, başkaldırıyı bastırmakla görevli 9. Kolordu’ya takviye birlikler gönderir. Bu birliklerin içinde Hüseyin Yıldız da vardır. Hüseyin Yıldız yerli er olduğu için Derviş Bey alayına verilir.

MİLİS ZULMÜ

Ömer Ağa (Kasımbağlı) ve adlarını sıralasak sayfaları dolduracak olan Xergin, Pülur, Pülumark, Yekmal ve Erciş yerli Türkmenleri…
TECAVÜZE UĞRAYAN, YAKILAN CENAZELER
Zilan’dan getirilen esirler, gündüz şehir camisine kapatılırdı. Akşam oldu mu Örene, Heyderbeg, Êrşat yolu kenarında kurşuna dizilirlerdi. Yeni bir yer bulundu. Aşê Davuda… Mevsim yazdır. Erciş de yemyeşildir.

Diğer bir tanık ise mele Ahmet Yıldızdı: ‘’Aşê Davuda ceset doluydu, Ağustos sıcağında cesetler şişmiş, kokuyordu. Askerler, genç kız ve kadınların cesetlerine tecavüz ediyorlardı: “Aşê Davuda (Davutlar değirmeni), Erciş kız yatılı ilköğretim bölge okulunun bulunduğu yerdir, Van –Erciş yolu üzerinde bulunuyor ya. En büyük toplu katliamlardan bir de orda yapıldı. ben o zamanlarda. Askerlere erzak taşırdım. Birkaç defa Aşê Davuda’da kamp kurmuş olan askerlere erzak götürdüm; kendi gözlerimle gördüm. Cenazeleri üstü üste kule şeklinde yığmışlardı. Hiç unutmam, askerler cenazelerin arasına girip güzel kadın ve kızların cesetlerine tecavüz ediyorlardı.”
REŞO DAĞLARIN PİRİ
Reşo ismi, halkın sempatisinden dolayı kısalttığı Reşit isminden gelir. Babasının ismi Süleyman’dır. Onun için de Reşê Silo diye anılır. Şeyh Sait İsyanı’ndan sonra gündeme gelen 1926 sürgününde Batı Anadolu’ya gönderilmek istenmiş, o da Bekirê Qulîxan gibi beylerle birlikte dağa çıkmıştı. O günden sonra da bir daha Zilan dağlarından inmedi. Zilan İsyanı vahşi bir katliamla sonuçlanınca, eşi Zeyno’nun öldürüleceğini hesap ederek onu yanına aldı. Zeyno da en az Reşo kadar cesaretli ve yiğitti. Reşo adamlarıyla birlikte 1931’in kışına kadar direnir, Zilan bölgesi boşalttığı için Reşo’ya bağlı direnişçiler arasında açlık başlar. Bunun üzerine Reşo birkaç akrabasıyla karısı Zeyno ile Zeyno’nun iki kardeşini yanına alarak Tendürek dağı yakınlarındaki Devetaş mevkisine çekilir. Reşoyê Silo, Zilan’daki Çakırbeg karakol baskınına katılan direnişçilerden biriydi. Yöredeki pek çok çatışmalarda Nadir Beyin yanında yer alan Reşo, Ağrı dağındaki direniş merkezinin dağılmasıyla birlikte sınırdaki dağlarda faaliyetlerini sürdürdü.
Reşo bir efsaneydi.1931 kışında, Reşo’nun Devetaş adında bir mağarada olduğunu duyan Türk askeri, milisler eşliğinde bölgeye operasyon düzenlerler. Reşo’nun silahı tutukluluk yapar. Reşo esir düşer. Askerlerin önünü düşüp mağaraya giderler. Tek derdi eşi Zeyno’dur.
O günü milis Şükrü Yardımcı İbrahim Bey şöyle anlatıyor: ‘Söz Reşo, gidelim eşin Zeyno da teslim olsun, size dokunmayacağım.’ Reşo önde biz arkada, Zeyno’nun saklandığı Tendürek dağındaki Devetaş mağarasına gittik. Mağarayı sardığımızda Zeyno bizi fark etti. Bir anda üzerimize kurşun yağdırdı. Reşo dayanmadı; ‘Zeyno beni yakaladılar, bundan sonrası fayda etmez, silahını bırak’diye bağırdı. Bunun üzerine Zeyno da: ‘Hani sen Emer ailesinin yiğidiydin, ölürüm de teslim olmam diyordun? Ne oldu, neden teslim oldun?’Reşo da: ‘Zeyno ben teslim olmadım, tüfeğim bana hainlik etti. Yoksa teslim olmazdım, bensiz mi savaşacaksın?’ Bu sözler üzerine Zeyno mağaradan çıkıp, tüfeğini yere attı. İbrahim Bey sordu: ‘Zeyno bak işte seni de, kocanı da yakaladım. Şimdi söyle bakalım ben mi yiğidim yoksa kocan Reşit Bey mi?’ Zeyno gülerek: ‘Sen Reşit beyin köpeği bile olamazsın. Bizi öldüreceksin biliyorum. Reşit beyin tüfeğini geri ver, 20 metre uzaklaşalım öyle vur’ dedi ve devam etti: ‘Emrinde yüzlerce asker ve milis var ve arkanda da bir devlet var. Benim kocamın da sadece bir tüfeği var. O tüfek de hainlik etti.’ Dedi ikisi de öldürüldü ”
Reşo efsanesi bitmemişti, yeni başlamıştı. Dengbêj Şakiro, Reşo’yu da stranlaştırdı. Bu stran da dilden dile dolaştı. Elime geçen fotoğraflar, sadece Reşo’nun katline ışık tutmuyor. Aynı zamanda bütün bir katliamın en net tanığı…yıllar sonra eski bir asker, İran’dan Reşonun ailesine bir mektup ile bir fotoğraf göndermişti… Mektup Arap harfleriyle yazılıydı… Mektupta Reşo’nun katline dair birkaç ayrıntı daha vardı : “İbrahim Bey Reşo’ya sordu:
-Seni nasıl öldürmemi istiyorsun?
Reşo da:
-Tüfeğim tutukluluk yaptı, o tüfeği ağzıma sık… dedi

** Not: Yayınladığımız fotoğraflar Kürt katliamlarına dair en eski ve ilk fotoğraflardır. Çünkü bugüne kadar Kürt katliamlarına dair ilk fotoğraflar 1938 Dersim katliamına dairdir. Bu fotoğraflar Dersim katliamından 8 yıl öncesine aittir.