30 Haziran 2012 Cumartesi

ABD’li Yetkililer: Uçak Suriye Hava Sahasında Düşürüldü

ABD’li istihbarat yetkilileri, Suriye tarafından düşürülen Türk savaş uçağına ilişkin Ankara’nın iddialarını yalanlayarak, uçağın Suriye tarafından kendi hava sahası içinde uçaksavarla düşürüldüğünü söyledi.

The Wall Street Journal gazetesi, 22 Haziran günü meydana gelen olayda Ankara’nın uçağın uyarı yapılmaksızın uluslar arası hava sahasında düşürüldüğünü, yine uçağın uçaksavarla düşürülmesinin mümkün olmadığı iddiasına yer verdi. Buna karşın Şam yönetiminin Türk uçağını uçaksavar baterisiyle, Suriye hava sahası içinde 2 kilometre mesafeden vurdukları açıkladığı aktarıldı.

Gazeteye konuşan, ismi açıklanmayan ABD’li savunma bakanlığı yetkilisi, “Turkiye’nin iddia ettiği gibi uçağın füze ile vurulduğuna dair her hangi bir gösterge yok” dedi.

Uçaksavar kullanımının Türk uçağının alçak uçuş yaptığını gösterdiğini belirten ABD’li yetkili,“Uçaksavar ateşi kullanılması Türk jetinin yere yakın ve yavaş uçtuğuna, Suriye kıyısına Türkiye’nin söylediğinden daha fazla yaklaştığına işaret ediyor" diye konuştu.

Gazete, düşürlen F-4 Phantom uçağının tipik keşif uçağı olduğuna dikkat çeken bazı ABD’li yetkililerin Ankara’nın Suriye’nin savunma güçlerini test ettiğine inandıklarını kaydetti.

“Uçağın yanlışlıkla orada olduğunu mu düşünüyorsunuz?” diye soran, Türkiye’ye yakın çalıştığı belirtilen eski bir üst düzey ABD’li yetkili ise düşürülen uçağın rotasına dikkat çekerek, bunun Suriye’nin vereceği karşılığı test etme amaçlı olduğunu gösterdiğini söyledi.

Gazete, Türk uçağının düşürülmesiyle ilgili Ankara ve Washington arasında ortaya çıkan Ankara için utanç verici olan farklılığın iki ülke arasında devam eden tartışmaları daha da zorlayabileceğine vurgu yaptı.

Gazete bununla birlikte Türkiye’ye ihtiyaç duyan ABD’nin, Ankara’nın açıklamasını dikkate alan NATO’yu Şam’ı sert dille kınayan bir açıklama yapması için baskı uyguladığına dikkat çekti. NATO geçtiğimiz hafta olayla ilgili Şam yönetimini kınayan açıklamasında, olayın tekrarlanmaması yönünde temennide bulunmuştu.

WSJ ROBOSKİ KATLİAMINDA ABD'NİN ROLÜNÜ YAZMIŞTI


Wall Street Journal gazetesi, Mayıs ayında da Uludere'de düzenlenen ve 34 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan Roboski Katliamının da ABD'nin verdiği istihbarat üzerine gerçekleştirildiği yazmıştı.

Gazete, ABD Savunma Bakanlığı yetkililerine dayandırdığı haberinde, Türk yetkililerinin iddiasının aksine saldırının ABD yapımı Predator insansız hava aracının verdiği istihbarata bağlı olarak yapıldığını bildirmişti.


ANF

Aldar Xelil: Türkiye Suriye’de Savaş İstiyor

Batı Kürdistan Halkı oluşturmuş oldukları Öz Savunma Güçleri ile güvenliklerini kendileri sağlıyor.




HALEP - Suriye krizine ilişkin yaşanan gelişmeleri ANF için değerlendiren Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Meclis Üyesi Aldar Xelil, Türkiye’nin Suriye politikalarında kaybettiği etkisini yeniden kazanmak istediğine dikkat çekerek, “İzlediği politik taktikleri tutmayınca, tehlikeli provakasyonlara başvurma dönemine girmiştir” dedi.

Türkiye’nin Suriye’de savaş istediğini belirten Aldar Xelil, gelişmeleri şöyle değerlendirdi:

“Türkiye devleti son günlerde Suriye politikalarında kaybettiği etkisini yeniden kazanma peşine düşmüştür. Suriye politikasını Batı Kürdistan halkının kazanımlarını engelleme konseptine oturtmuş Türkiye devletinin izlediği politik taktikleri tutmayınca, tehlikeli provokasyonlara başvurma dönemine girmiştir.

SURİYE’NİN HAZIRLIKSIZ YAKALANMASINA TÜRKİYE YOL AÇTI

2012’den bir buçuk yıl öncesine kadar Suriye rejimini markaja alarak oyalamış, her koşulda yanında olacağı vaatlerinde bulunarak Ortadoğu'da yaşanan gelişmelere hazırlıksız yakalanmasına yol açmıştır. Suriye rejimini Kürt Özgürlük Mücadelesine karşıt bir konsepte dahil etmiştir. Suriye rejimi Kürtlere yönelik politikasında Türk devletinden daha fazla Türk devlet konseptini uygulamıştır: Kürt katliamı yapmış, işkencelerde Kürtleri katletmiş, binlercesini tutuklamış, onlarca Kürt'ü Türkiye'ye teslim etmiştir. Bu Türkiye'ye güven vermiş, iki devlet ortak bakanlar kurulu toplantısı yapacak kadar siyasi, diplomatik ilişkiler geliştirmiştir. Türkiye dürüst olmadığı için, 15 Mart 2011’de başlayan Suriye içi muhalefet süreci ile bu defa muhalif güçlere silahlı mücadele vermeleri halinde her türlü desteği sağlayacağını açık-gizli ifadelerle, sözler vererek muhalefetin demokratik siyaset yamasını engellemiştir. Dolayısıyla Suriye'deki ölümlerden rejim ve muhalifler kadar Türkiye de sorumludur. Bu konularda bilgi ve belge sahibiyiz.

DEĞİŞİMİ TÜMDEN ÇIKMAZA SÜRÜKLEME TAKTİĞİ YÜRÜTTÜ

Türkiye son bir buçuk yıldır Suriye’yi içi kargaşaya, savaşa sürükleyerek demokratik değişimini tümden çıkmaza sürükleme taktiğini yürütmektedir. Türkiye devleti, Suriye deki muhalefetin demokratik siyaset yöntemleri ile mücadele etmesini engelleyen temel güçtür. Bir kaç gün önce basın yoluyla deşifre olan Türk dış işleri bakanlığı belgesinin bu konsepti nasıl planladığı ana hatları ile kamuoyuna da yansımış bulunmaktadır. Bu plan ve stratejisi Suriye'nin sosyal, siyasal, jeopolitik nedenlerden kaynaklı tutmamıştır.

Türk devletinin Suriye'deki değişimi engellemesinin başlıca sebebi Kürtlerin kazanımlarını engellemektir. İzlediği bu politika tutmamış, Suriye politikasında yalnızlaşmış ve giderek devre dışı kalmıştır.

SURİYE’DE DEĞİŞİM KAÇINILMAZDIR

Suriye'de değişim kaçınılmazdır. Bu değişimde Batı Kürdistan Kürtleri demokratik özerklik sistemsilerini kuracaktır. Bu adım TC'nin Kuzey Kürdistan'da yürüttüğü inkar ve imha siyasetini ve Kürt düşmanlığının endeksli politikasını önemli oranda boşa çıkaracaktır. Bunu iyi bildiği için yeni taktiklere dayalı bir hamle sürecini ile bu süreci baltalamak istemektedir. Bu hamle sürecinin provokasyonlar üzerinden gelişeceğine dair güçlü işaretler vardır. İlk somut işaret Suriye hava sahasında uçurduğu için düşürülen keşif uçağıdır. Bu uçak düşmemiş olsaydı da "uçağımıza ateş edildi" diyecekti.

UÇAK PROVOKASYONU, OSMANLI OYUNU

Bu tam bir "Osmanlı Oyunu”dur. Bu olayda Türk devleti "bir taşla bir kaç kuş vurma"yı hedeflemiştir. Birincisi; Suriye'ye dışarıdan askeri müdahaleyi bir NATO kararı olarak yaptırmak, buna öncülük etmek ve her kesi kendi politikasına çekmek istemesidir. Burada Kürt düşmanlığı ve neo-osmanlıcı politikası kendisini yöneten NATO'yu kandırır mıyım fikrine götürmüştür. İkincisi; Suriye'nin Rusya politikasından çok ciddi rahatsız olduğu için NATO'yu Rusya'nın karşısına dikebilir miyim hesabı yapmıştır. Bu tutmayınca Erdoğan, Putin’i arayarak bir anlamda özeleştiri yapmıştır. Üçüncüsü; bu uçak hadisesini tam da HPG gerillalarından darbe yediği günlere denk getirtmiş ve iç gündemini saptırarak nefes almıştır.

TÜRKİYE YENİ PROVOKASYONLAR PEŞİNDE

Bu "Osmanlı oyunu" tutmamış ancak yeni provokasyonlar için "sınıra" yakınlaşmıştır. Suriye politikasında askeri angajmanlarını değiştirme vesilesi yapmıştır. Ve böylece Suriye sınırına askeri yığınak yapma gerekçelerine yalandan haklı gerekçeler yaratmıştır.

Bundan sonraki ikinci provokasyon adımına gerekçeleri Kürt Özgürlük Mücadelesinin Batı Kürdistan'daki faaliyetleri olacağını belirtmek mümkündür. Bir süre önce basına düşen Dış İşler Bakanlığı gizli belgesinde de belirtmiş olduğu gibi. Buna dönük ilk işaret iki gün önce propaganda etmeye başladığı "sınırın sıfır noktasında PKK bayrağı" haberleridir. Türk devletinin Suriye politikası "kendin pişir kendin ye" derekesine düşmüştür. Elindeki argümanlar demokratik haklılığa dayanmadığı için herkesi kendi oyunlarına dahil etmede zorlamış ve provokasyonlara başvurma noktasına gelmiştir. Yeni provokatif adımlarında argüman olarak Kürt halkının demokratik mücadelesini daha çok kullanmaya karar vermiş olduğu görülüyor. Dolayısıyla Batı Kürdistan Kürtlerinin mücadelesini yeni provokasyonlara her zamandan daha çok gerekçe yapmak isteyecektir.

SUİKASTLER PLANLANIYOR


Suriye’deki gelişmeler barışçıl siyaset ile çözüme doğru gittikçe Türkiye’den "hır gür" sesleri daha fazla yükselmektedir. Suriye’deki değişim Suriye halklarının demokratik talepleri doğrultusunda gerçekleştikçe Türkiye merkezli tehlikelerde artmaktadır. Bu tehlikeler; Türk devletinin kendine yakın kimi muhalif guruplarla çatışmaları derinleştirmesi, kendine bağlı Kürtlerle Batı Kürdistan’ı karıştırması, istihbaratıyla Batı Kürdistan'da patlamalar ve suikastler yapması olacağını belirtmek mümkündür.

SURİYE’YE SADECE TBMM’DEN BAKMAYIN
Türkiye Kürt inkar ve imha siyasetinden vazgeçmedikçe Suriye’de iç savaş yandaşı ve savaşın tarafı olmaya devam edecektir. Suriye ile savaşın eşiğine gelmiş olmasının nedeni bu siyasetidir. Barış için, demokratik komşu bir ülke için Türkiye demokratik kamuoyunun yaşanan gelişmeleri AKP ve Erdoğan'ın söylemlerinden değil, bölgenin siyasal realitelerden okuması, mevcut politikaların Türkiye'yi savaş çıkartan ve bu yetmezse direkt savaşa giren devlet olmaktan çıkarması tarihi görevidir. Ortadoğu sadece Türkiye değildir. Türk halkına propaganda edildiği gibi Türkiye’nin ve AKP'nin bölgede etkisi yoktur. Etkili olmaya çalışan politik merkezler bellidir. AKP bu merkezlere yakın durma mesafesine paralel bir örtü olarak kullanılmaktadır. Mısır'daki gelişmeler bununda sonunu getirmiştir. Dolayısıyla Suriye'ye ve Türkiye'ye sadece AKP Merkezinden ve TBMM'den değil, tüm bölgesel gelişmeler kapsamında Batı Kürdistan'dan ve Suriye'den bakmak gerekir. Çünkü buralarda esen rüzgarın yönü başkadır. Bu halkların demokratik birliği için olması gereken doğru yaklaşımdır. 


ANF

Çatışmalarda Gizlenen Asker Ölümleri, Asker İntiharı Olarak Veriliyor



HPG Basın İrtibat Merkezi (HPG-BİM) Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde 26 Haziran günü bir askerin öldüğü iddia edilen çatışmayı yalanlayarak, “belirtilen gün ve saatte” herhangi bir temas yaşanmadığını kaydetti.

HPG-BİM, açıklamasında “Türk basınında 26 Haziran günü Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Uzunsırt mıntıkasında gerillalarımızla işgalci TC ordusu askerleri arasında bir temasın yaşandığı ve bu temasta Diyarbakır Bismil nüfusuna kayıtlı Jandarma er Hakan Koçer isimli bir askerin öldüğü iddia edilmişti” diye hatırlattı.

Açıklamada, “Belirtilen gün ve saatte belirtilen alanda güçlerimiz ile TC ordusu arasında herhangi bir karşılaşma veya çatışma yaşanmamıştır” denildi.

Türk ordusunun askeri kayıpları gizlediği yönündeki şüpheler her geçen gün daha da güçleniyor. Türk ordusunun çatışmalar sırasında ölen bir çok askeri daha sonra “intihar etti”, “kaza geçirdi” ya da “hayali çatışmalar yaratılarak” kamuoyuna duyurduğu belirtiliyor. Özellikle 19 Haziran’da Yeşiltaş Karakolu’na yönelik gerilla eyleminden sonra, şüpheli “asker intiharları” yeniden yaşanmaya başladı.

HPG çatışma ardından yaptığı açıklamada 109 askerin öldüğü, en az 100 askerin yaralandığı, 4 skorsky helikopterin düşürüldüğünü ve gerilla kaybının 14 olduğunu açıklamıştı. TSK ise 8 asker ve 32 gerillanın hayatını kaybettiğini ileri sürmüştü. HPG açıklamasında Türk ordusunun kayıplarını gizlediğini, ölen askerlerden çoğunun paralı askerler olduğunu duyurmuştu.

Hükümet ve medya asker kayıplarının gerçek boyutlarını gizlemeye devam etse de özellikle Haziran başında CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'in 3 ayda 150'nin üzerinde askerin öldüğü yönündeki açıklaması dikkatleri bir kez daha bu yöne çekmişti.
Bu arada Hakkari Devlet Hastanesi'ndeki bir görevli çatışma gününden bugüne kadar neredeyse her gün 1-2 askerin intihar ettiği şeklinde hastaneye getirildiği ve intihar otopsisi verildikten sonra memleketlerine gönderildiğini iddia etmişti.