Her özerk belediye, 2-3 yıl süreyle görev yapan özerk bir konsey tarafından yönetiliyor. Yerel yürütme görevlerinin büyük bir kısmını yürüten konseyin üyeleri dönüşümlü olarak görev yapıp, görevleri süresince hiçbir ücret almıyor. |
Birer koordinasyon merkezi gibi işleyen caracol’ler sosyal hizmetler konusunda önemli bir rol oynuyor. Hemen her yerelde bulunan kooperatifler caracol alanında bulunan sosyal mağazalarda üretimlerini sergilerken, park, kültür merkezi, kütüphane, okul, hastane gibi yerler de burada. Her bir bölgede, bağlı cemaatlerin temsil edildiği bir ‘İyi Yönetim Cuntası’ oluşturuldu. Koordinasyon merkezlerini aşan konuların çözüme bağlandığı bu cuntalar ise en merkezi yönetsel birim olarak karşımıza çıkıyor. Her bir cunta, 7 ‘İsyancı Özerk Zapatista Belediyesi’ni temsil ediyor. Cunta üyeleri belediye meclis üyeleri arasından rotasyonla seçiliyor ve sürekli değişiyor. Bu şekilde hem sorumluluk paylaştırılıyor, hem de iktidarlaşmanın önüne geçiliyor. Rotasyon olgusu burada önem teşkil ediyor, zira cunta üyeleri görev süresi boyunca sürekli bir şekilde halka hizmet ediyor ve bu anlamda yorucu bir görevi yerine getiriyor.
Her özerk belediye, 2-3 yıl süreyle görev yapan özerk bir konsey tarafından yönetiliyor. Yerel yürütme görevlerinin büyük bir kısmını yürüten konseyin üyeleri dönüşümlü olarak görev yapıp, görevleri süresince hiçbir ücret almıyor. Ancak görevde oldukları süre içerisinde toprakları cemaat üyeleri tarafından işleniyor. Bu konseyin görev ve sorumlulukları başında adaleti sağlamak, sağlık, eğitim, konut, besin, ticaret, enformasyon, kültür hizmetleri, cemaatlerdeki gündelik yaşam, üretimin planlanması, cemaat toprakları üzerindeki kooperatifllerin işleyişinde karşılaşılan sorunlar, okul ve sağlık ocağının işleyişi geliyor. Konseyler ayrıca ‘iyi yönetim cuntası’ için dönüşümlü olarak birer ya da ikişer delege görevlendirir. Bu cuntalar bir nevi belediyeler birliği görevini yürütüyorlar. Her bir caracol’da 4-5 farklı cunta ekibinin bulunması, yönetim görevinin haftalık ve dönüşümlü olarak gerçekleştirilmesini ve zaman içerisinde tüm yetişkin cemaat üyelerinin cunta’larda görev almasını sağlıyor. ‘İyi Yönetim Cunta’larının özünü ise ‘söz dinleyerek yönetme’ fikri oluşturur. Zira Chiapas’ta yönetmek emretmek veya dayatmaktan ziyade, halkın emirlerini yerine getirmektir. Bu ideallerin pratikte de teminat altına alınması içinse cuntalar hoşgörüsüzlük, yolsuzluk, adaletsizlik gibi risklere karşı her bir bölgedeki ‘Gizli Devrimci Yerli Komitesi’nin denetimi altındadır.
Temel birim köylerdir
Cuntalar, kendi bölgelerindeki cemaatler arasındaki koordinasyonu sağlanakla görevliler. Koordinasyon derken, özellikle eşitlik olgusunun çalışmalarında belirleyici olduğunu görmek mümkündür:
1) Dışarıdan gelen bağışların tek bir kişi ya da cemaat tarafından değil, cunta tarafından kabul edilerek cemaatler arasında dengeli bir tarzda paylaştırılması;
2) İsyancı cemaatleri kaydederek, ilişkisiz kişi ya da grupların ‘Zapatista’ kisvesiyle haraç toplanması ya da askeri eğitim vermesinin önüne geçilmesi.
3) İsyancı cemaatlerden toplanan ‘dayanışma vergisi’nin cemaatlere yönelik hizmetlerde adil biçimde dağıtılması.
4) Çevredeki, Zapatista-olmayan topluluklarla ilişkilerin yürütülmesi
EZLN’in geliştirdiği bu özerklik modelde her karar, her tasarı önce köy meclislerinden geçiyor. Köyün iradesine rağmen hiçbir karar alınmıyor ve uygulanmıyor. Belediye, koordinasyon merkezi ve sonunda cuntaya doğru çıktıkça yönetim ve karar-alım süreçleri sadeleşiyor, ancak seçilmişlerin sorumluluğu da aynı ölçüde artıyor. Örneğin ‘İyi Yönetim Cuntası’ en fazla tavsiye kararı çıkarabiliyor, yerel düzeyde çözülemeyen sorunlar burada çözülüyor.
EZLN, Meksika hükümetince sürekli ‘bölücü’ olarak nitelendirilse de, ayrı bir devlet kurmayı amaçlamıyor. Zapatistalar Meksika’yı ülke olarak kabul ediyor. Dolayısıyla Meksikalılığı üst kimlik olarak da ele alıyorlar. Ancak İndigena olarak öz kimliklerinin kabulünü talep ediyorlar. Hareket her şeyden önce devrimci bir örgüt olup, Chiapas halkının kurtuluşunu toplumsal kurtuluş ile paralel bir şekilde geliştirmeye çalışıyor. Yani; mesele coğrafik bir bölgenin özgürleştirilmesi ile sınırlı olmayıp, o bölgedeki yaşamın demokratikleştirilmesinden ibarettir de. Kendi kaderini tayin hakkı için verilen mücadele bundan dolayı neoliberalizme, kapitalizme, doğa katliamına, her türlü sömürüye ve eşitsizliğe karşı bir mücadeledir.
Zapatistaların öz yönetim modelinin temel ayaklarından biri, radikal bir yerel demokrasi anlayışıdır. Ortak yaşamla ilgili bütün kararlar en alt birimler, yani köy ve komünler tarafından alınır. Toplumu ilgilendiren sorunlar köy ve belediye meclislerinde tartışılıp, çoğunluk esasına göre değil de uzlaşma ile karara bağlanır.
Sürekli uygulanan rotasyon da önemli bir özellik. Bu şekilde hem görevin kötüye kullanılmasının veya yolsuzluğun önüne geçilirken, mümkün olduğu kadar çok insanın görev ve sorumluluk üstlenmesi ve böylece öz yönetim konusunda pratikte eğitilmesi sağlanıyor. Bir nevi toplumun bütün üyelerinin bu sürece katılım sağlaması teminat altına alınıyor.
Zapatistaların özerklik modelinde homojenliğe yer yoktur. Zira, Chiapas toplumu da homojen bir yapıdan oluşmuyor. Siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik farklılıklar - eşitsizlik yaratmadığı müddetçe - kabul ediliyor. Çünkü EZLN’in hedefi ‘bir çok dünyanın kendine yer bulabileceği bir dünya yaratmak’tır.
‘Özerklik EZLN’in icadı değil’
EZLN, Haziran 2005’te yayımladığı Altıncı Lacandon Cangılı Bildirgesi’nde özerkliği geliştirme sürecini şu şekilde değerlendirmişti: ‘EZLN sonra tek taraflı olarak yerli halkın hakları ve kültürü hakkındaki San Andrés antlaşmasını hayata geçirmeye karar verdi. Dört yıl boyunca (2001-2005) bu ve başka görevlere yoğunlaştık. Onlardan da söz etmek istiyoruz. İsyancı özerk Zapatist bölgeleri inşa etmeye başladık. Halklar, yönetmek ve kendilerini yönetmek ve daha güçlü olmak için örgütlendiler. Özerk yönetim EZLN’in icadı değildir, yerli halkların yüzyıllar boyu gösterdiği direnişten ve Zapatista deneyiminden doğdu ve bir nevi cemaatlerin öz yönetimini teşkil ediyor. Yani, kimse dışarıdan gelip yönetmiyor. Halklar kendi aralarında kimin nasıl yöneteceğine karar veriyor ve yönetimdeki itaat etmezse görevinden düşürülür. Yani, yönetimdeki halkı dinlemezse otorite olarak düşürülür ve yerine başkası geçer.
Sonra özerk bölgelerin aynı koşullara sahip olmadığını, bazı bölgelerin sivil toplumdan daha fazla destek alırken, bazılarının unutulduğunu gördük. Bunu dengelemek için bir şeyin örgütlendirilmesi gerekiyordu. Ve EZLN’in siyasi-askeri işlerden sorumlu bölümün, aslında demokratik otoritelerin görev alanına giren ‘sivil’ işlere karıştığını gördük. EZLN’in siyasi-askeri bölümü bir ordu olmasından dolayı demokratik değildir ve tepede askeri olanın, aşağıda ise demokratik olanın durmasının iyi olmadığını gördük. (...) Bu sorunu çözmek için siyasi-askeri alanı Zapatista komünlerin özerk ve demokratik örgütlenme biçimlerinden ayrıştırmaya karar verdik. Ve böylece daha önce EZLN’in görev alanına giren eylem ve kararlar adım adım halkın demokratik bir şekilde seçilen temsilcilerine devredildi. Tabii bunun sözü kolaydır, ancak pratiği zordur ve uygulanması bir kaç yıl sürüyor. (...) Ve böylece Ağustos 2003’te İyi Yönetim Cuntaları oluştu ve onlarla birlikte ‘söz dinleyerek yönetme’ ilkesinin uygulanması ve kendi kendine öğrenme süreci devam etti. O süreçten 2005 yılının ortalarına kadar EZLN yönetimi sivil alana yönelik talimat vermedi, ama demokratik bir şekilde halklar tarafından seçilen temsilcilere eşlik etti ve onları destekledi. (...)
EZLN ayrıca bu süre içinde belli bir ekonomik ve siyasi destek inşa edip, Zapatista komünşerinin daha az zorluk ile özerkliklerinin inşası ve yaşam koşullarının iyileştirilmesinde ilerlemeyi mümkün kıldı. Hükümetlerin yapmış olduğu araştırmalara baktığınızda, sağlık, eğitim ve konaklanma bakımından yaşam koşullarının iyileştiği tek yerli cemaatlerin, Zapatista alanındaki cemaatlerin olduğunu göreceksiniz.’
Hala devam eden özerkliği geliştirme süreci kuşkusuz sorunsuz bir şekilde ilerlemedi. Ancak devlet dışı radikal demokrasi bakımından incelenmesi gereken bir deneyimdir.
Özerkliğe giden yol haritası
Chiapas’ta uygulanan özerklik resmi olarak Meksika devletinden kabul görmüş değil. Hedef, özerkliği devletin kabul etmek zorunda kalacağı bir düzeye taşımaktır. Kabul edilmesi istenen haklar şu şekilde özetlenebilir:
Siyasi haklar: Birimler iç yönetimlerini aldıkları kararlar doğrultusunda organize eder ve kendi mekanizmaları ile ulusal temsiliyet organlarına katılabilir. Kamu hukukunun bir parçası olarak bütün özerk birimler ve bir yerel halka aidiyetliklerini ilan eden ilçeler, koordineli bir şekilde birlikte çalışmak için özgürce birleşme hakkına sahiptir. Bunun yanı sıra merkezi hükümetten, özerk olarak belirlenen alanlara yönelik yetki ile bütçe devredilir. Yine konuyla ilgili ortak karar alınması ve halkın onayının da alınması durumunda ilçeler yeniden düzenlenebilir. EZLN, var olan devlet sınırlarına kesinlikle dokunulmayacağını belirtiyor.
Ekonomik haklar: EZLN, yerel halkların yaşadığı veya kullandığı topraklardaki doğal kaynakların kullanımı ile ilgili söz ve karar sahibi olduğunu savunuyor ve bunun hükümet tarafından da kabul edilmesini istiyor.
Hukuksal haklar: Zapatistalar ayrı bir hukuk sistemini oluşturmayı hedeflerken, Meksika Anayasası’nı reddetmiyor. Anayasa ile uyumlu hukuk sistemi gayri resmi olarak bazı köylerde uygulanıyor. Chiapas’taki yerel halk toplulukları çoğunlukla resmi hukuk sistemi ile olumsuz deneyimler yaşadı ve bunun sonucu olarak bu hukuk sistemini haksızlık düzeni olarak görmeye başladı. Hukuk tarafından haksızlığa uğrayan değil, mülk sahipleri, polisler veya devlet partisinin taraftarları korunan olunca hukuka güven yok oldu. Yine Chiapas’ta çok sayıda insanın resmi dil İspanyolca’yı bilmediğinden ve mahkemede tercüman hakkı bulunmadığından, sırf Chiapas’ta yüzlerce tutuklu ne ile suçlandığını bile bilmiyor.
Hukuk konusu aslında oldukça önemli bir alanı kapsıyor. Çünkü birarada yaşamı da düzenleyen hukuk kodları, kurallar ve yasalar topluluğun değerlerinden ayrı ele alınamaz. Ve Meksika’daki yerel halklar arasında da Meksika devletinden ayrı bir norm ve hukuk anlayışı söz konusu - zira Meksika devletinin adliye ve ceza sistemi bir çok yerel halk grubu tarafından sömürgeciliğin mirası olarak görülüyor. EZLN yapıları içinde bu nedenle komünler tarafından farklı bir hukuk kodlaması geliştirildi ve halk tarafından onaylandı. Bu kanunname bazı cemaatlerde uygulanıyor. Zapatistaların bu ‘alternatif hukuku’ örneğin tutukluluk gibi fiziki cezalar yerine manevi cezalarla toplumsal yaşamı korumaya çalışıyor. Verilen her ceza ile, söz konusu kişinin yeniden ‘ahengle’ topluma dahil edilmesi hedefleniyor.
Kültürel haklar: Zapatistalar kendi kültür ve kimliklerini var eden bütün unsurları yaşatma ve zenginleştirme hakkının tanınmasını istiyor. Bunun içine dil de girerken, kendi iletişim araçlarını kullanma ve geliştirme hakkını savunuyor. Aynı zamanda merkezi veya bölgesel makamlarla anlaşmaya dayalı yerel ihtiyaçlar ve özgün sosyo-kültürel yapıya göre okullardaki eğitimin içeriğini belirleme hakkının tanınması isteniyor. MERAL ÇİÇEK