RAHMİ YAĞMUR
/
Felgenhauer, NATO’nun yeni stratejisinin Baltık alanındaki üstlenme ve Avrupa’nın askeri politikaları uygulama noktasında yenilik getirmeyi amaçladığını belirtiyor.
Ortadoğu’daki İran gerginliğinin İsrail’in bir saldırısı beklenmeden Körfez’de yaşanacak küçük bir kıvılcımın bile bütün bölgeyi büyük askeri çatışmaya sürükleme tehlikesi taşıdığını belirtiyor.
Dünyanın önde gelen savunma uzmanı gazeteci yazar Felgenhauer ANF’nin sorularını yanıtladı.
YENİ STRATEJİ BALTIK İÇİN ÖNEMLİ
* NATO neden yeni bir strateji oluşturmak istiyor?
- NATO’nun yeni stratejisinin eski stratejisinden, stratejik farkları olacağını sanmıyorum. Ama belgeyi hazırlama izleği oldukça uzun. Bütün üye ülkelerin onayından geçmek zorunda. Ama ilkesel değişikliler olacağını sanmıyorum. Çünkü son dönemde büyük değişikler olmadı. Fakat yapılacak değişikler stratejinin desteklenmesi ve istikrarına katkı sunacak değişiklikler olacaktır. Örneğin terörizm ve uyuşturucuyla mücadele konularında olabilir. Ama eksen konusunda değişikler yaşanmayacak.
Pratik uygulamalar güçlendirmesine yönelik kararlar alınmak isteniyor. Rusya ile Gürcistan savaşında ortaya çıkan anlaşmazlıklar yine Baltık ülkelerinin güvenliğini sağlamaya yönelik mekanizmalar güçlendirilebilir. Bu eskiden sözkonusu değildi. En ciddi değişiklikler oraya yönelik yenilikler olacak. Şimdi işte orda askeri tatbikat ve yeni manevralar yapılması planlanıyor. Belki de oraya başka ülkelerin bazı güçlerinin aktarımı söz konusu olur. Bu planı gözönünde bulundurmak zorunda. Çünkü, Rusya Gürcistan’a kendi vatandaşlarını korumak zorunda kaldıysa Baltıklarda da çok fazla Rus nüfusu var. Bunun bir tehlike oluşturduğunu biliyorlar. Bu ciddi bir değişiklik olur ama stratejik olmaz.
* Yeni strateji Batı Avrupa ve ABD’de arasında yeni sorunlara yol açabilir mi?
- Doğu Avrupa ile ABD arasında ciddi bir sorun yaşanmaz, ama baskılar sürecektir. Baskılar Batı Avrupa’nın daha fazla katkı sunmasına yöneliktir ama bu zaten 1945’ten bu yana yaşanan bir sorundur. Washington Avrupa’nın yeterli derecede harcama yapmadığını düşünüyor. Avrupa harcamaların yüzde 20 sini karşılıyor. Tabiî ki ABD tüm askeri harcamaların yüzde 60 yapıyor ve bununla karşılaştırınca Avrupa ‘az yapıyor’ diyebilir. ABD şimdiki en büyük talebi Avrupa’nın Afganistan’a daha fazla katkıda bulunmasıdır. ABD Avrupa’ya kendisini aptal yerine koymadan gerekeni yapmasını istiyor. Ama Avrupa’nın Afganistan’a ilgi görmemesi büyük bir sorun, Almayanın oradaki birlikleri sıcak çatışmalara katılıyor. Oysa bu başta öngörülmüyordu. Sorun işte bu pratik konulardan kaynaklanıyor stratejik sorunlardan değil. Her şeyden önce bu stratejik boyuttaki sorunlar olmayacak.
SENATO ANLAŞMAYI SIKI TUTUYOR
* Yeni START beklenenden daha mı gecikti?
- Evet, anlaşmanın daha çabuk imzalanacağı tahmin ediliyordu. Sanki bu anlaşma çok da önemli değilmiş gibi bir hava vardı. İlk anlaşma ağır gerginliklerin olduğu bir dönemde ele alındığı için ciddiye alınmıştı. Şimdi o düzeyde bir silah yarışı yok, ama sorun yine de ciddi. Rusya artık bir silahlanma yarışına giremediği gibi eski nükleer silahların bakımını bile yürütemiyor. Amerikalılar ise güçlerini sürdürüyor. Ama Washington, Moskova ile olan ilişkilerinin iyileşmesi ve önemli sorunlarda ortak tavır almaya çekmesi için bu anlaşmayı yapmaz zorunda. Yani ABD avantajlarına rağmen anlaşmayı yapmak istiyor. Ama anlaşma riske düştü, çünkü Rusya büyük taleplerde bulundu. Bu ABD kongresinde büyük sorunlara yol açabilir. Beyaz Saray bunu imzalayabilir ama kongre Obama’yı Amerikan’ın güvenliğini zaafa uğratmakla suçlayabilir. Kaldı ki anlaşma Senato’dan geçmesi gerekiyor, bunun için üçte ikilik çoğunluğa ihtiyaç var. Demokratlar tek başına bu kadar sandalyeye sahip değil. Bu görüşmeleri bir arkadaşım bir yürütüyor zten. Onu buraya birkaç defa davet ettiler. O Senato’ya bilgi eriyordu ama Senato bunu ret ediyordu. Tabiî ki sonuç itibarıyla bir belge imzalanacak, ama bunun Senato tarafından onaylanıp onaylanmayacağı çok net değil.
* Bulgaristan ve Romanya ile müzakere edilen füzeler konusunda yeni gerginlikler yaşanabilir mi?
- Rusya için hoş olmayan bir şeydir. Ama aynı zamanda Rusya’daki askeri kanadına bir tehlikeye işaret etme fırsatı sunuyor, ki onlar da bunu istiyor. Polonya ve Çekya’ya yerleştirilmek istenenler bile Rusya için büyük bir tehdit oluşturmuyordu. Buna rağmen bundan büyük bir tehlike yaratmayı başardılar. Rusya’da bazı askeri güçler var ki tehlike ne kadar büyük olursa onlar için daha iyi oluyor. Böylece askeri harcamalar için daha fazla bütçe ayrılmasını sağlıyorlar.
Diğer bir konu ise Rusya eski SSCB’nin Doğu Avrupa kanadının kendileri için özel bir anlam taşıdığını ve burayla ilgili kendisine danışılmasını istiyor. Silahlar konusunda ise bugün bunlar yerleştiriliyor yarın farklı şeyler yerleştirilir diye itiraz ediyor. Yani Rusya danışma hakkı istemekle aslında veto hakkı istiyor. Eski SSCB’yi kendi alanı olarak görüyor. Yâda onlara geçtiğini kabul ettiği noktada da kendilerinin dikkate alınmasını istiyor. Esas talep ise ABD alanda askeri yerleşimi olmamasıdır.
‘İRAN İKTİDARI ABD İLE KÜÇÜK BİR ÇATIŞMAYI İSTİYOR’
* İran konusuna gelmek istiyoruz. ABD ne yapmak istiyor. Askeri müdahale bir seçenek mi?
- ABD ve ortakları ile İran arasındaki mücadele aslında şiddetleniyor. Amerika’da bazı güçler ve İsrail zaten açık karşıt, ama Körfez ülkeleri İran’ı durdurmaları gerektiğini düşünüyorlar. Bu sadece ABD’den kaynaklı değil İran’dan da kaynaklanıyor. İran şimdi iç sorunlar yaşıyor, büyük çalkantılar var. Bundan kurtulmak için tüm toplumu ortak düşmana karşı yönlendirmek istiyor. Bazı kesimlerde (özellikle iktidardakiler) ABD ile küçük bir çatışmanın kendilerinin işine yarayacağını düşünüyorlar. Bu muhalefeti tasfiye etmek için iyi bir fırsat verebilir. Bu çatışmada çıkarı olanlar çok fazla. Çatışma her an olabilir. Bu sadece İsrail’in ani bir hava saldırısıyla değil Körfezde yâda Amur’daki güçler karşı karşıya gelebilir. Yani savaş deniz kuvvetlerinde başlayabilir yâda çok farklı şeyler olabilir. Örneğin Şattul Arap’da yaşandığı gibi bir karşılaşma olsa kesin bir çatışma yaşanırdı. Küçük bir kıvılcım bütün Ortadoğu’yu kapsayan bir çatışmaya yol açabilir. Örneğin Hizbullah ve diğer güçler hemen katılabilir ki oralarda İran’ın hava güçleri de var. Çoğu güç bunun içine çekilebilir Filistin çatışması ve diğer alanlar. Yine Suriye ve İsrail arasında bazı füze saldırıları olabilir. Bütün Ortadoğu’da büyük bir savaş olabilir.
ÇİN’İN İSRAİL İLE İLİŞKİLERİ DAHA GÜÇLÜ
* Çin ve Rusya nasıl yaklaşabilir?
- Rusya, İran konusunda nötr yaklaşabilir. İran’a silah satmak isteyen kesimler var. İran’ın Moskova’da lobilisi güçlüdür. Ayrıca İran’ın Moskova büyük elçisi iyi çalışıyor. İsrail’in de Moskova da güçlü bir lobisi var. Yine İsrail’i savunan başbakan ve ulusal lider Putin var. Çok zengin Yahudiler var, bunlar çok ciddi etkide bulunuyor.
Çin’in de İran’da çok yatırımı var. Oradan petrol alıyor. Ama aynı şekilde İsrail ile daha önemli ilişkileri var. İsrail, Çin’e ABD ve Avrupa’nın ambargodan dolayı vermediği yeni silah teknolojilerini veriyor. Şu anda batının gelişmiş silah teknolojilerini Çin’e satan tek ülke İsrail.
Aslında hem politik hem stratejik boyutuyla bölgesel güçlerdir. Ve onlar direkt olarak Ortadoğu çatışmasına müdahale etmezler. Kimi destekleyecekleri konusunda Moskova’da da iç mücadele var. Ama genel olarak nötr kalacaklar. Hem Çin hem de Rusya Ortadoğu’da bir sorun çıkarsa müdahale etmeyeceklerdir.
TÜRKİYE JEOPOLİTİKASI BELİRSİZ KARAKTER TAŞIYOR
* Türkiye bu konuda Batıyla sorunlar yaşayabilir mi?
- Türkiye son dönemlerde batıyla ilişkili olarak çok büyük çelişkiler yaşıyor. Türkiye dış politikası ve genel olarak Türkiye çok ağır bir durum yaşıyor. AB’ye alınmak için uzun dönemdir reformlar yapıyor, çaba harcıyor ama alınıp alınmayacakları belli değil. Bunu yanında Türkiye içinde dış politika konusunda ciddi çatışmalar var. Askeri kanat ABD ve İsrail yanlısı. İktidar partisi yani Erdoğan ise dengelerde hareket etmek istiyor. Yine İran taraftarı politikanın temelinde ucuz enerji ihtiyacı yatıyor. İran ile ilişki çok kazançlı bir iştir, bundan dolayı jeopolitikası çok belirsiz bir karakter taşıyor. Bu birazda Türkiye’deki iç sorunlardan dolayıdır. Askeri ve siyasi güç arasında, Kemalistler ile İslamcılar arasında sorunlar yaşıyor. Kemalistlerin ve İslamcıların çok farklı politik bakışları var. Ondan dolayı Türkiye dış politikası çok belirsiz bir karakter taşıyor. Ama bence genel olarak onlarda böyle bir çatışmadan kaçınacaklar yâda içine girmemeye çalışacaklar. Türkiye’nin kendi iç çatışması var. Diğer yandan Avrupa’da uyarıyor.
ORDU İÇİNDE İSLAMCILAR ARTTI
* Geçmişte Türkiye’de ordu ülke politikalarında önemli bir yere sahipti. Ama şimdi hükümetle ciddi sorunlar yaşıyor. Türk ordusu zayıfladı mı?
- Ordunun bertaraf edildiğini söylemek erken bir öngörüdür. Ordu siyasette hala güçlüdür. Özellikle bunu birçok üyelerinin mahkemeden önce serbest bırakılmasından anlıyoruz. Genelkurmay Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile görüştükten sonra tutuklanan ordu mensupları serbest bırakıldı. Bu yüzdende ordu hala güçlü bir pozisyonda. Tabi ordunun askeri bir darbe yapması en son noktadır, ama bunu da gözardı etmemek gerekir. Eğer İslamcılar onları köşeye sıkıştırırlarsa onlar köşeden çıkarlar. O yüzden Türk ordusunun devre dışı kaldığını söylemek için erkendir.
Tabiî ki ordunun içinde İslamcı kesimin güçlendiğini ret edemeyiz. Buna rağmen ordu hala kendi içinde çok örgütlü bir güç olmaya devam ediyor. Tabi onların çıkarları yönetimde olan siyasal İslamcıların çıkarlar ile ilgili uzlaşmıyor. Ama bir de sivil Kemalistler var ki bunlar siyasal İslamcı karşıtıdır. Aslında toplum parçalanmış halde. Toplumda bir çatışma var, bu şimdilik siyasi bir çatışma olarak sürüyor. Yani şiddete başvurmadan sürdürebiliyorlar. Ama çatışmanın silahlı biçime geçme tehlikesi de var tabi.
HÜKÜMET BATIYLA ÇELİŞKİYE DÜŞERSE DARBE OLUR
* Süreç nasıl gelişir?
- Şu anda var olan askeri örgütlülük ciddi bir adıma gitme yâda darbe niyetinde değil. Ama bu iç örgütleri hiçbir şey yapmayacak diye bir şey yoktur. Yani onları sıkıştırırsalar harekete geçebilirler. Bu yüzden Erdoğan politikaları çok tehlikelidir. O uçurumun kenarından yürüyor. En ufak bir hata çok farklı noktalara götürebilir kendisini.
Yine batıyla olan ilişki daha da kötüleşebilir. Batı İran’a karşı yeni yaptırımlara hazırlanıyor. Bunu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi çerçevesinin yapmaya çalışıyor. Büyük ihtimalle Türkiye çekimser kalacak. Bu da fazla iyi olmayacak. Ama asıl ve sert yaptırımlar için kararları ABD ve Avrupa arasında alınacak. Bu ciddi olacak hatta belki de yakıt ihracının bloke edilmesine kadar varacak. Eğer Türkiye buna karşı çıkarsa o zaman AB ile ciddi sorunlar yaşayacak. Eğer iktidar ısrar ederse batıyla sorunlar yaşayacak ve o zaman ordu oluşan durumu değerlendirecek. Yani Türkiye batıyla çelişkiye girerse ordu bundan yararlanacak ve harekete geçecek, kimse de buna karşı çıkamaz.
RUSYA TÜRKİYE’YE KAFKASLARDA GÖRMEK İSTEMİYOR
*Türk-Rus ilişkilerine gelmek istiyoruz. Uluslararası ilişkilerde çok farklı parametrelerde olmalarına rağmen nasıl bu kadar yakınlaşma yaşanabiliyor?
- Bizim Türkiye ile ilişkilerimiz çok ağır ve karmaşık. Türkiye bizim için çok önemli, Güney Akım için önemli. Türkiyesiz bunu yapmak zor olacak. Bir lider olarak ve bir başbakan olarak bu idea Putin için çok önemlidir. Diğer taraftan Rusya, Türkiye’nin Kafkasya ve Kafkas ötesinde genişlemesini tehlikeli olarak görüyor asla istemediği bir durumdur.
Bir taraftan bizim için Türkiye’nin Ağustos ayında Gürcistan savaşı ve sonrasında oynadığı rol önemlidir, Türkiye bağımsız bir politika izledi. Ama diğer yandan bizim bölgelerde- Kafkaslarda ve eski Sovyet devletlerinde- genişlemesi hiç istenmeyen bir durumdur. Türkiye ticaretine Türkiye’nin bölgede bize yönelik desteğine evet ama Türkiye’nin Kafkaslardaki etkisi yine özellikle Azerbaycan’daki etkilerine hayır.
ANF NEWS AGENCY