TSK komutası içinde AKP iktidarı ile en olumlu ilişkiye sahip isim
olarak bilinen Jandarma Genel Komutanı Necdet Özel dışında genelkurmay
komuta kademesinin istifasının ya da kitabına uygun deyişle
emekliliklerini istemesinin politik arka planı ve sonuçlarının ne
olacağına ilişkin ayrıntılı öngörülerde bulunmak güç. Ancak sistem içi
krizlerin bugüne dek her koşulda AKP’nin işine yaradığı, AKP’nin bu tür
krizleri yönetmekte ustalaştığı dikkate alındığında direniş kılıklı yeni
bir tavizden de söz edilebilir. Çünkü bu istifa/emeklilik isteme
olayının sonucunda Jandarma Genel Komutanı Necdet Özel'in Genelkurmay
Başkanlığı'na atanması gündeme gelebilecek.
Generallerin kararlarını muhtemelen borsa zarar görmesin diye cuma akşam mesai bitiminde açıklaması da bu "erdemli" hamlenin, karşı tarafı yıpratma amacından ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.
Çok büyük bir sürpriz olmazsa sistem yine AKP’nin iktidarı yeniden yapılandırma planı doğrultusunda seyrini sürdürecek. Bu seyir de çok uzak olmayan bir gelecekte genelkurmay kademesinin de AKP’nin/cemaatin mutlak denetimine gireceği bir hedefe doğru ilerliyor.
Tam da bu nokta da yazarımız Mustafa Peköz’ün 4 Haziran’da yayımladığımız ilgili makalesini yeniden okurlarımızın ilgisine sunmakta fayda görüyoruz. (Sendika.Org)
Generallerin kararlarını muhtemelen borsa zarar görmesin diye cuma akşam mesai bitiminde açıklaması da bu "erdemli" hamlenin, karşı tarafı yıpratma amacından ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.
Çok büyük bir sürpriz olmazsa sistem yine AKP’nin iktidarı yeniden yapılandırma planı doğrultusunda seyrini sürdürecek. Bu seyir de çok uzak olmayan bir gelecekte genelkurmay kademesinin de AKP’nin/cemaatin mutlak denetimine gireceği bir hedefe doğru ilerliyor.
Tam da bu nokta da yazarımız Mustafa Peköz’ün 4 Haziran’da yayımladığımız ilgili makalesini yeniden okurlarımızın ilgisine sunmakta fayda görüyoruz. (Sendika.Org)
Dr. Mustafa Peköz
Doktora tezimin konusu ‘Türkiye’de Politik İslam’ın Gelişmesinin Ekonomik Politik ve Sosyal Nedenleri’ydi. Tezim daha sonra ‘İslami Cumhuriyete Doğru’ adıyla 2009 yılında Kalkedon yayınlarında kitap olarak yayınlandı. Konulardan biri İslamcı hareketin ve özellikle Gülen Cemaatinin sistem içerisindeki örgütlenmesini anlatıyordu.
Sistem stratejik kurumlarını hedefleyen cemaatin örgütlenmesi hemen hemen tamamlanma aşamasına gelmiş bulunuyor. Özellikle Milli Eğitim ve İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Yargı, Ordu, Diyanet İşleri Başkanlığı, YÖK, MİT, Milli Güvenlik Kurulu Sekreterliği gibi kurumlar ön plana çıktı. Cemaat bunların çok önemli bir kısmında örgütlenmesini bütünlüklü olarak tamamladı. Yargının üst kurumları ve ordu örgütlenmesi en sona kalanlardı. Anayasa referandumuyla birlikte cemaatin yargıdaki örgütlenmesinde çok ciddi bir gelişmeler oldu ve kısa sürede etkin duruma geldi. En son olarak orduya yönelik yapılan operasyonlar da giderek sonuç almaya başlandı. Genelkurmay bürokrasisine önemli darbeler vuruldu ve geriletildi. Sürekli generaller tutuklanıyor. Ama aynı zamanda kendisiyle uyumlu olabilecek generalleri de ön plana çıkarıyorlar.
İmamın kuvvetleri iktidarlarını üç ana noktada yoğunlaştırmış bulunuyorlar:
1- İKTİDARDAKİ İMAMIN YENİ GENERALLERİ
Gülen Cemaatinin ordu içinde çok gizli ve derinden gelen örgütlenmesi önemli bir aşamaya geldi. Artık fiili olarak orduyu kendisine göre yeniden dizayn etme sürecine girmiş bulunuyor. ‘Ergenekon’ davası gerekçe gösterilerek birçok generalin tutuklanmış olmasının arka planındaki hedef, 2017 yılının komuta kademesinin Gülen’e bağlı olan generaller tarafından şekillendirilmesidir.
Türk ordusu içinde adı darbelere bulaşmamış hiçbir üst düzey subay gösteremezsiniz. Özellikle Ankara merkezli genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları bürokrasisinin tamamı bu sürecin içerisindedirler. Bunu bilmeyen yok. Ancak burada ilginç bir durum söz konusu: İslamcı AKP iktidarı, Ergenekon davasında isimleri geçmesine rağmen bazı generaller hakkında hiçbir işlem yaptırmadığı gibi, bu kişileri yanı başında tutuyor.
Bugüne kadar çok gizli çalışan, hedeflerine varmak için en iyi Kemalist generaller olarak geçinen, hatta darbe çalışmasında yer alan İmamın generalleri stratejik merkezlere gelmeye ve daha açık oynamaya başladılar. İmamın politik ve askeri güçleri hedefe varmak için çok yönlü projelerini kesintisizce uyguluyorlar. Kemalist rejimi temsil eden generallerin önemli bir kısmını birçok gerekçeyle tutuklayarak özellikle kuvvet ve ordu komutanlıklarına gelmesini engelliyorlar. Buna paralel olarak kendilerine bağlı generaller ekibini oluşturmaya başlardılar. Örneğin Jandarma Genel Komutanı (Necdet Özel), İmamın cemaatine yakınlığıyla bilinir ve aynı zamanda cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yakın bir ilişki içindedir. Kürt coğrafyasında koşullandırılmış ve özel olarak eğitilmiş olan 2. Ordu Komutalığına, Özel Kuvvetler Komutanlığı yapmış olan Orgeneral Servet Yörük getirildi. Darbe dosyalarında ismi geçen Yörük, Erdoğan tarafından desteklendi ve hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Kendisi, İslamcı AKP hükümeti tarafından ön plana çıkartılan bir generaldir.
Dikkat çeken bir başka alan ise ‘Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın (ÖKK) yapılandırması sırasında görevlendirmede Erdoğan’ın özel bir etkide bulunmasıdır. ÖKK bünyesinde iki komutanlık oluşturuldu. Birinci komutanlığa Tuğgeneral Mustafa Bakıcı, ikinci komutanlığa Tuğgeneral Zafer Çelik sorumlu kılındı. ÖKK, ordu içerisinde stratejik öneme sahip kontrgerilla rolünü oynaması bakımından da Erdoğan ve cemaat lideri tarafından önemsenmektedir.
Yine 2. Ordu Komutanlığına bağlı olan 6. Kolordu Komutanı Korgeneral Mehmet Eröz de Erdoğan’a yakın generallerden biri olduğu biliniyor. İşin ilginç tarafı, Mehmet Eröz de Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın yakından tanıdığı ve atanmasında tercihini kullandığı bir komutan.
Ayrıca Korgeneral Mehmet Eröz, Balyoz kapmasında darbe planın altında imzası bulunan ve daha sonra darbe planlarını yapan ve Harekat Başkanlığı ve Bilgi Destek Dairesi’ndeki bilgisayar kayıtlarını sildiren kişidir. Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, bu generali ifadeye çağırdı ama gitmedi ve bir daha isminden söz edilmedi. Çünkü Eröz, Erdoğan’ın askeri konularda başdanışmanıydı ve darbe dosyaları konusunda Erdoğan’ın akıl hocalığını yaptı. Geçen yıl YAŞ kararıyla 6. Kolordu Komutanlığına atandı ve geleceğin kuvvet veya ordu komutanlarından biri olarak düşünülüyor.
Başka bir isim de 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı görevini yürüten Mustafa Bakıcı’dır. Ergenekon davasında yargılananları Genelkurmay Başkanlığı adına ziyaret eden kişi ve dosyada ismi geçmesine rağmen, savcılık tarafından çağrılmasına rağmen ifade vermeye gitmeyenlerden biridir. Kürt coğrafyasında görev yapan tümgeneral hakkında hiçbir işlem yapılmadı ve hükümetle ilişkileri gayet iyidir. Hükümetin önemli bir görevler yüklediği Bakıcı’nın da geleceğin komutanlarından biri olacağı söyleniyor.
Bir başka ilginç örnek ise Elazığ 8'inci Kolordu Komutanı Korgeneral Galip Mendi. Kocaeli Garnizon Komutanıyken, Kandıra F Tipi Cezaevi’ne gidip, Ergenekon davasında tutuklu bulunan emekli Orgeneral Şener Eruygur ve emekli Orgeneral Hurşit Tolon‘u ziyaret etti. Ayrıca AKP’ye komplo örgütlediği iddiasıyla Ergenekon dosyasında ismi geçmesine rağmen ifade vermeye gitmedi ve hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Özel savaş örgütleyicisi generalin hükümetle ilişkisi iyi olduğu söylenir ve geleceğin kuvvet veya ordu komutanlarından bir olarak görülüyor.
İktidar güç ilişkilerinde ordular her zaman stratejik öneme sahiptir. Orduyu kontrol edemeyen bir gücün gerçek anlamda iktidar olma şansı yoktur. İktidarın çok önemli bir aracı olan silahlı birliklerin kontrolü hemen her ülkede aynı derecede önemlidir. Cemaat bu gerçeğin farkındadır. İktidarı sağlamlaştırmak için ordudaki kontrolünü güçlendirmek istiyor. Bu bakımdan Kemalist geleneği temsil eden generallerin bir kısmını kendi safına çekmeyi başarmış görünüyor ve ayrıca generaller bürokrasisine karşı sürekli hamleler yapıp tutuklatarak ciddi bir psikolojik baskı uyguluyor ve genelkurmayın kendi gücüne olan güvensizliğini derinleştiriyor. Arkasına ABD’yi alan cemaat hedefine ciddi adımlarla ilerliyor.
2- İMAMIN POLİS KUVVETLERİ
Ordudan sonra sistemin en önemli ikinci silahlı gücü polis teşkilatıdır. Sayısı 300 bine yaklaşan polis gücünün örgütlenmesinin çok yönlü önemli avantajlar sağladığı kesindir. Cemaat, yıllardır çok sabırlı bir şekilde polis merkezinde örgütleniyor ve artık bu alanı bütünlüklü olarak ele geçirdiği gibi başka alanlarda etki gücü yaratmak içinde kapsamlı olarak kullanıyor. Cemaatleşmiş polis teşkilatının daha ağır silahlarla donatılmasının bir yanını orduyla girdikleri iktidar rekabeti oluşturuyor. Bu bakımdan polis teşkilatı içinde örgütlülük düzeyini tamamlamış olup, cemaatin merkez üssü olarak kullanılmaktadır.
Geçmişten beri cemaatin temel örgütlenme üssü Emniyet Genel Müdürlüğü olduğuna dair çok sayıda rapor hazırlandı. 1992’de 54, 1999’da ise 132 polis hakkında cemaatle ilişkisi olduğu iddia edildi. dava Büyük bir çoğunluğu, komiser ve baş komiser rütbesinde olan polisler hakkında, 05.02.1999 gün ve B.05.1.EGM.0.06.01.27.(126).439/99 sayılı yazı Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından dava açıldı.
Gülen Cemaatinin emniyetteki örgütlenmesi hakkında dava açılmaya karar verildikten kısa bir süre sonra, cemaat hakkında soruşturma yapan Ankara İstihbarat Şube Müdürlüğünün bilgisayarlarına girilerek cemaate ilişkin bütün raporlar silindi. Ayrıca soruşturmada görevli polislerin kişisel bilgisayarına girilerek bütün hard diskleri işlevsiz hale getirildi.
Hükümetler üzerinde ciddi etkide bulunan cemaat liderinin müdahalesiyle açılan davalar kısa bir süre sonra kapatıldı ve sadece dosyada adı geçen polislerin yerleri değiştirildi. Başsavcılığın dosyayı kapatmasından hemen sonra cemaat soruşturmasını yürüten polisler de görevlerinden alındılar.
Cemaatin denetiminde olduğu belirlenen Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı İstihbarat Şube Müdürlüğünde “Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genel Kurmay Başkanlığı ve Bakanlıklar ile bazı siyasi partiler, hatta Emniyet Genel Müdürlüğü ve ailelerinin telefonlarının dinlendiği ortaya çıktı.” Türkiye’de çok yaygın olarak kullanılan dinlenme olayları, uluslar arası güçlerin desteğiyle cemaatin Emniyet Genel Müdürlüğü içerisindeki yapılanması tarafından yapıldığı biliniyor. Cemaat polis teşkilatı içindeki gücünü pekiştirmek ve etki alanını genişletmek için ‘dinlenme tezgâhını’ tam bir şantaj aracı olarak kullanmakta ve politik dengelerin oluşturulmasında bir özel bir araç olarak değerlendirmektedir.
Gülen’in ‘polis imamları’ olarak bilinen ve haklarında dava açılan132 kişilik listede adı geçenlerin önemli bir kesimi, bugün emniyet müdürlükleri içerisinde üst düzeyde önemli kritik görevlerde bulunuyorlar. Özellikle isimleri kamuoyuna yansımış olan ‘imamın polislerinin’ bu kadar etkin olması, iktidarın bütünlüklü olarak ele geçirme stratejisiyle ilişkilidir.
Dosyada isimleri bulunan ve kamuoyunda yayınlanan isimlerden bazıları şunlar:
“ Murat Güller: ‘Fethullahın Talebeleri’ isimli örgüt üyeliğinden yargılandı. Şuan Aksaray Polis Merkezi'nde amirdir.
Ahmet Cemil Bezci: 1999 yılında hakkında soruşturma açılmasına rağmen. 2000 yılında Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürü Yardımcılığına getirildi.
Mehmet Pacci: 1999 listesinin 46. Sırasında bulunuyordu. Polis Akademisi'nde öğretim üyesi ve 3. sınıf emniyet müdürü.
Yunus Ayhan: Maltepe Emniyet Müdürlüğü, Ümraniye Emniyet Müdürlüğü yaptı. Daha sonar, 2008 yılında Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne getirildi.
Sait Yayla: 4. sınıf emniyet amiri olarak Terörle Mücadele Şubesinde görevli.
Erdal Özbek: Yozgat Emniyet Müdürlüğü Toplum destekli Polislik Büro amiri.
Ayhan Falakalı: Van Emniyet Müdürlüğüne atandı ancak görevinden alındı.
Harun Yıldız: Malatya Emniyet Müdürlüğü'nde görev yapıyor.
Recep Güven: Siirt Emniyet Müdürü oldu.
Recep Gültekin: İkinci soruşturmada adı geçti, şimdi Emniyet Genel Müdürlüğü Dış İlişkiler Daire Başkanı oldu.
Fettah Ünsal: İkinci soruşturmada adı geçti, şimdi Emniyet Genel Müdürlüğü'nde Terörle Mücadele Daire Başkanı.
Özgür Aytaç: İçişleri Bakanı Danışmanı
Kerem Al: İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Bşk., Bayburt Valisi
Osman Karakuş: Emn. Gen. Md. Hukuk Müşaviri
Abdullah Bey: Müsteşar Danışmanı
Rahmi Kızıltoprak: Emn. Amiri
Mehmet Erdem: Şb. Md.
Ayhan Demiröz: Emn. Amiri
Mehmet Bey: Genel Md. Yard.
EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜGÜ
a- İstihbarat Dairesi
1. Ramazan Akyürek, Daire başkanı
2. Recep Güven, Değerlendirme Şb. Md.
3. Sadettin Akgüç, Eğitim Şb. Md
4. Sabri Dilmaç, Organize Şb. Md.
5. İsmail Duman, Teknik Şb. Md.
6. Coşkun Çakar, Personel Şb. Md.
7. Fikret Salmaner, A Şb. Md.
8. Nafiz Yüksel, B Şb. Md.
9. Ali Fuat Yılmazer, C Şb. Md.
10. Yunus Yazar, Tekop Şb. Md.
11. Bekir Akarsu, İd. Mali İş Şb. Md.
12. Hasan Çobanoğlu, Bilgi İşlem Şb. Md
13. Muharrem Durmaz, Ankara İst. Şb. Md.
14. Ali İhsan Güler, İstanbul İst. Şb. Md.
15. Hasan Ali Okan, İzmir İst. Şb. Md.
b- Kaçakçılık Ve Organize Suçlar Dairesi
1. Ahmet Pek, Daire Bşk
2. Ömer Aydın, Başkan Yard.
3. Celal Bodur, Tadoc Md.
4. Osman Balcı, Mali Şb. Md.
5. Ömer Tekeli, Yük. Tek. Şb. Md.
6. Hilmi Bey, Araştırma Şb. Md.
7. Mehmet Ali Keskinkılıç, Organize Md.
8. Muhterem Çakır, Narkotik Şb. Md. Yard.
9. Nuri Uluayak, İns. Kay. Md.
10. Mustafa Bey, Tadoc Şb. Md. Yard.
c- Terör Dairesi
1. Cemal Kuloğlu, Bşk. Yard.
2. Zeki Bayut, Arge Md.
3. Ahmet Eren, Şb. Md.
d- Güvenlik Dairesi
1. Ahmet Zeki Gürkan, Bşk. Yard.
2. Murat Çetiner, Başkomiser
3. Ömer Zeren, Başkomiser
4. Magsut Bey, Emniyet Amiri
e- Dişilişkiler Dairesi
1. Recep Gürtekin, Daire Bşk.
2. Mustafa Özgüler, Şb. Md.
3. Mustafa Aygün, Bşk. Yard.
4. Beyhan Uğsuz, Şb. Md.
f- Polis Akademisi
1. Vadi Çiçekli, Akademi Bşk.
2. Osman Zoroğlu, Bşk. Yard.
3. Ali Osman Elmastaş, Şb. Md.
4. Dr. Süleyman Özeren, Başkomiser
5. Doç. Dr. Önder Aytaç,
6. Doç. Dr. İbrahim Cerrah
7. Doç. Dr. Eryılmaz
8. Ahmet Kaya Polis Koleji Md.
g- Personel Dairesi
1. Muammer Bucak, Bşk. Yard.
2. Osman Şişman, Şb. Md.
3. Ersin Bey, Başkomiser
h- Kriminal Dairesi
1. Mustafa Aydın, Bşk. Yard.
2. Oğuz Karakuş, Şb. Md.
i- Asayiş Dairesi
1. Müslim Bey, Bşk. Yard.
2. Harun Bey, Özel Güvenlik Şb. Md.
3. Özer Zeyrek, Şb. Md.
4. Naci Özmen, Şb. Md.
j- Eğitim Dairesi
1. Mustafa Çankal, Daire Bşk.
2. Metin Bey, Şb. Md.
3. Ahmet Bey, Bşk. Yard.
k- Bilgi İşlem Dairesi
1. İsmail Boşnak, Bşk. Yard.
2. Ekrem Oyun, Bşk. Yard.
3. Yusuf Aşkan, Şb. Md”
Bu listede ismi bulunan polislerin bir kısmı başka görevlerde bulunmaktadırlar. Bunun çok önemli bir etkisi yok. Belirleyici olan cemaatin polis içindeki gücünün düzeye ve yarattığı etkidir. Başta Emniyet Genel Müdürlüğü olmak üzere il valilikleri ve emniyet müdürlükleri gibi stratejik kurumları elinde tutan cemaatin gerçek gücünü ortaya koyan yer burasıdır. Sorun birkaç ismi aşmış devletin en önemli kurumsal yapının tamamen denetim altına alınmış olmasıdır. Emniyet Genel Müdürlüğü, cemaatin dışarıdaki imamları tarafından yönetildiğine dair çok sayıda bilgi kamuoyuna yansıdı.
3- İMAMIN YARGI KUVVETLERİ
Cemaatin en önemli sıkıntılarından biri de yargı gücüydü. Kemalist rejimin önemli merkezi olarak işlev gören yargının üst kurumları cemaat için hemen her zaman ciddi sorunlar yarattığı gibi devletteki iktidar gücünü pekiştirmek için mutlaka ele geçirilmesi gereken bir alan olarak görülüyordu.
Yargı sisteminin alt tabakalarında örgütlenen ve önemli yerleri ele geçiren cemaat, kendi kuvvetini resmileştirmek için özellikle HSYK, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Sayıştay gibi kurumların mutlaka ele geçirilmesi gerekiyordu. Bütün dikkatini buna veren cemaat, yargı kurumları içerisindeki örgütlülüğünü aşamalı olarak sürdürdü ve çok ciddi bir etki gücü yarattı. Alt örgütlenmesini tamamlayan cemaat artık üst merkezleri olacak merkezlere yönelmektedir.
İslamcı güçler tarafından anti-demokratik bir kurum olarak görülen HSYK’nın yapısı anayasa referandumdan sonra değiştirildi. Yapılan seçimlerde Bakanlığın listesi kazandı. Bir başka ifadeyle, HSYK el değiştirdi. Kemalistler kaybettiler ve fiilen İslamcı güçlerin eline geçti. Kısa süre içinde aldıkları kararlarda bu çok açık olarak görüldü.Cemaat çevresi anti demokratik olarak gördüğü HSYK’ye şimdi toz kondurmuyor.
İkinci önemli hamle ise Anayasa Mahkemesinin ele geçirilmesiydi. Referandumdan sonra Anayasa Mahkemesinin yapısının yeniden düzenlenmesi ve üye sayısının çok ciddi oranda artırılması ile dengeler İslamcılar lehine değişti. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç İslamcı gelenekten geliyor. Anayasa Mahkemesinin yeni yapısı 17 üyeden oluşuyor ve bunların çoğunluğu İslamcı gelenekten gelen ve cemaate yakın olan insanlardır. Cumhurbaşkanı Gül’un yaptığı atamalarla dengeler önemli oranda değiştirildi. Artık İslamcı güçlerin çıkarlarını koruyan, esas alan bir Anayasa Mahkemesi gerçeği bulunuyor.
Cemaatin iktidar örgütlenmesinde hedeflediği diğer çok önemli bir merkezde ‘Yargıtay’dır. Yapılan yeni düzenlemeyle Yargıtay’a yeni 160 üye atanmıştı. Bunların çok önemli bir kesimi İslamcı geleneğe ve özellikle cemaat geleneğine yakın olanlar oluşturuyordu. Bu üyeler, Yargıtay seçimlerinde blok oy kullanarak seçimi doğrudan etkilediler Yargıtay Başkanlığına seçilen Nazım Kaynak, cemaat çevresinde olan biri olarak tanınıyor. Arınç buna ilişkin yaptığı değerlendirme bize bir fikir vermektedir: "Birinci turda, benim güzel kardeşim, sınıf arkadaşım Nazım Kaynak Yargıtay Başkanı oldu. Çok mutlu oldum. Kahramanmaraşlı, yurtta beraber kaldığımız, her şeyinden emin olduğum pırıl pırıl bir Anadolu delikanlısıdır. Yıllardır Yargıtay’da idi zaten.” Cemaatin önemsediği iki merkez daha var: Birincisi Yargıtay Başsavcılığıdır. Büyük bir olasılıklı bu merkezi ele geçirecektir. İkincisi ise Danıştay merkezidir. Burayı gele geçirmek için önünde hiçbir engel bulunuyor.
Sonuç olarak: Sistemi bütünlüklü olarak ele geçirmede önemli adımlar atan İslamcı iktidar ve dahası cemaat, kendi kuvvetlerini fiilen oluşturmuş durumda. Cemaatin kuvvetleri toplum üzerinde tam bir korku psikolojisi oluşturuyor. Medya cemaat aleyhine hiçbir şey yazmak istemiyor. Ellerinde önemli belgeler bulunmasına rağmen, kamuoyuna sunulmasına cesaret edemiyorlar.
Korku, toplumun farklı kesimlerinin öyle bir etki yaratmış ki; ‘DOKUNAN YANIYOR’ deniliyor. Hâlbuki gerçek tersinedir: DOKUNMAYAN YANAR, cemaatin kirli işler imparatorluğuna karşı mücadele etmeyen YANAR. Kendisine korku duvarı oluşturanlar tamamen kaybeder.
Dokunmaktan korkmamak gerek.
İktidardaki cemaatin kuvvetlerini etkisizleştirmemin yolu mücadeledir.