16 Aralık 2012 Pazar

Serêkaniyê’de Anlaşma Sağlandı

Serêkaniyê - Çeteci gruplarının Serêkaniyê’ye saldırması ardından çeteci gruplar ile YPG güçleri arasında yaşanan çatışmalar TEV-DEM ve bölge ileri gelenlerinin arabuluculuğunda anlaşmayla sonuçlandı. Buna göre, tüm silahlı güçler kenti terkedecek ve kentten, kurulacak olan sivil bir meclis sorumlu olacak. Sınır kapıları da söz konusu meclisin kontrolünde olacak.
Serêkaniyê’de çeteci grupların 11 Aralık günü bir fırına saldırmasına Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) müdahalesiyle başlayan çatışmalar üzerine bazı Kürt ve Arap ileri gelenler ile Batı Kürdistan Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) harekete geçerek arabuluculuk yaptı. Bunun üzerine çatışmalar dururken YPG, çözüm için ‘kente tüm halklardan oluşacak bir meclisin kurulması’ ile ‘kent içindeki tüm askeri kontrol noktalarının kaldırılması’ şartlarını tekrarladı.

Girişimler ardından kurulan heyetler arasında dün müzakere görüşmeleri başladı. Görüşme heyetlerine yakın kaynaklardan edinilen bilgilere göre taraflar, bölgenin sivil bir meclise devredilmesi konusunda anlaştı. Söz konusu meclis kurulana kadar ise çalışmalar geçici bir komite tarafından yürütülecek.

Edinilen bilgilere göre tarafların üzerinde anlaştıkları maddeler söyle:

1. Tüm silahlı gruplar kenti terk edecek ve kentten kurulacak olan sivil meclis sorumlu olacak.

2. Meclis kurulana kadar geçici bir komite oluşturulacak. Bu komitenin görevi meclis kurulana kadar bölgenin işlerini yürütmek olacak. Komite ayrıca sınır kapısı sorunu ve diğer tüm sorunların takipçisi olacak.


Bununla birlikte, sınır kapısının kontrolü sivil meclisin elinde olacak, sınırdaki görevliler de söz konusu meclis tarafından belirlenecek.
Serêkaniyê’de 19 Kasım’da başlayan ve 24 Kasıma kadar devam eden çatışmalarda ağır kayıplar veren çeteci grupların talebi üzerine görüşmeler başladı. Görüşmeler devam ederken, sorunların çözümü için bölgedeki Kürt, Arap ve diğer çevre ileri gelenlerinden oluşan bir heyet oluşturuldu. Yine Özgür Suriye Ordusu’na bağlı muhalifler de bir heyet oluştururken, söz konusu heyetler arasında görüşme planları yapıldı. Ancak çeteci gruplar 11 Aralık günü yeniden saldırıda bulunmaları üzerine söz konusu görüşmeler gerçekleştirilemedi.

11 Aralıkta başlayan çatışmalarda da ağır kayıplar veren çeteci gruplar yeniden ateşkes ve görüşme çağrısında bulunmuş, YPG, bunun için şartlarını açıklamıştı. Bu kez anlaşma ile sonuçlanan görüşmelerin gerçekleşmesinde Batı Kürdistan Demokratik Toplum Hareketi’nin (TEV-DEM) önemli derecede rol aldı. 


ANF

Salih Müslim: Davutoğlu Sınırlarını Bilmeli

PYD Eşbaşkanı Salih Müslim
Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun sözlerine yanıt veren PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, “Suriye’de oluşacak bir parlamentonun özgür olup olmayacağı kararını Davutoğlu veremez. Kendi sınırını bilmesi lazım. Davutoğlu önce kendi parlamentosuna, kendi parlamenterlerine saygılı olmayı öğrenmeli” dedi.

PYD Eşbaşkanı Salih Müslim Serêkaniyê’deki son durum ve Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun açıklamalarına ilişkin Nuçe Tv gece yayınında Amed Dicle'nin sorularını yanıtladı.

Serêkaniyê’de Kürtlere saldıran çetelerin Türkiye destekli olduğunun altını çizen Müslim, “amaç Batı Kürdistan’ı istikrarsızlaştırmak, işgal etmektir. Kasım’daki çatışmalardan sonra bölgedeki kanaat önderleri devreye girerek ateşkes sağlanmasını istedi. Ateşkesin temel şartı kenti terk etmeleriydi. Ancak verdikleri söze bağlı kalmadılar ve tekrar saldırdılar. Çünkü bunlar kendi başlarına hareket eden gruplar değildir. Ateşkesten sonra Türk yetkililer onlarla toplantı yaparak yeniden saldırmalarını istedidiye konuştu.

Türkiye’nin söz konusu gruplara “sizi bir amaç için gönderdik o amaca göre hareket etmezseniz sizi desteklemeyiz” şeklinde baskı uyguladığını kaydeden Salih Müslim, “Peki bu gruplar kentten çıkmazsa” sorusuna da, “çıkmazsalar YPG gereğini yapacak, zaten yapıyor da. Bu grupların orayı terk etmesi gerek” şeklinde yanıt verdi.

Salih Müslim, Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Suriye’de Kürtlere federasyon kararını özgür parlamento verirse saygı duyarız” yönündeki beyanlarına ilişkin ise, “bir kere Suriye’de oluşacak bir parlamentonun özgür olup olmayacağı kararını Davutoğlu veremez. Bu kararı Suriye halkları verir. Davutoğlu kendi sınırını bilmesi lazım. Biz bu sözleri daha önce bazı muhaliflerden de duyduk. Demek ki bu tür belirlemeler belirli merkezlerde kurgulanıyor. Ayrıca Davutoğlu önce kendi parlamentosuna, kendi parlamenterlerine saygılı olmayı öğrenmeli. Kendi parlamentosuna saygılı olmayı bilmeyenler başka ülkelerin parlamentosuna da saygılı olmayı bilmezler” dedi. 


ANF

HPG: Uyuşturucu Ticareti Bizzat Bölgedeki Askeri Komutanlar ve Emniyet Yetkililerinin Onayı ve Bilgisi Dahilinde Yapılmaktadır

HPG Anakarargah Komutanlığı, Diyarbakır Valiliğinin, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde ele geçirilen uyuşturucunun PKK’ye ait olduğu yönündeki iddiaları yalanlayarak, “Hareketimiz üzerine yıkılmaya çalışılan uyuşturucu ticareti suçlamaları tümüyle yalan olup bu ticaret bizzat bölgedeki askeri komutanlar ve emniyet yetkililerinin onayı ve bilgisi dahilinde yapılmaktadır” dedi.

HPG Anakarargah Komutanlığı, Diyarbakır Valiliğinin, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde ele geçirildiği ileri sürülen uyuşturucu ve söz konusu uyuşturucunun "PKK’ye ait olduğu" yönündeki iddialarla ilgili açıklamada bulundu.

“14 Aralık günü Amed Valiliği tarafından Lice ve çevre köylerinde jandarma tarafından yapılan operasyonlarda 21 ton uyuşturucu madde ele geçirildiği iddia edilmiştir” denilen HPG Anakarargahı açıklamasında bu iddiaların tümüyle yalan olduğu belirtildi.

“Türk özel savaş karargahı, Amed’in Lice ilçesinde ele geçirildiği iddia edilen uyuşturucu maddelerle hareketimiz arasında bağlantı kurmaya çalışmakta, hareketimizin uyuşturucu ticaretinden fayda sağladığı yönlü propagandalar yapmaktadır” denilen açıklamada devamla şu ifadelere yer verildi:

“Hareket olarak, ideolojik çizgi, yaşam tarzı ve ahlaki değerlerimize bağlılığımızın bir gereği olarak uyuşturucu ve ticaretiyle ilişkilenmek bir yana, bu tür faaliyetler ve faaliyet sahipleriyle sürekli mücadele içinde bulunduğumuz başta Kürdistan halkı olmak üzere tüm kamuoyu tarafından iyi bilinmektedir.

Hareketimiz üzerine yıkılmaya çalışılan uyuşturucu ticareti suçlamaları tümüyle yalan olup bu ticaret bizzat bölgedeki askeri komutanlar ve emniyet yetkililerinin onayı ve bilgisi dahilinde yapılmaktadır.”


2000'LERDE YENİDEN ÖZENDİRİLDİ

Bölgede yapılan uyuşturucu ticaretine ilişkin bilgi veren bölge halkı, birçok karakol ve askeri üssün uyuşturucu ekimi, üretimi ve ticaretinde aktif rol aldıklarını belirtiyor. Lice merkezli örgütlendirilen uyuşturucu ticaretinin 2000’lerde köylere dönüş projeleriyle birlikte başladığına dikkat çeken yerel kaynaklar, uyuşturucu ekiminin özendirildiğini belirtiyor.

ÖRGÜTLEME VE PAZARLAMAYI SUBAYLAR YAPIYOR

Uyuşturucu ekiminin örgütlenmesini ve pazarlamasını komutan ve subayların yaptığı, korucuların ise pratik örgütlemeden sorumluğu olduğunu ifade eden kaynaklar, ekonomik sıkıntı çeken bilinçsiz kesimlerin “kolay para kazanın” adı altında özendirildiği, bir kere işin içine çekilen kişilerin ise kameraya alınarak daha sonra kendisine “kabul etmez ve devam etmezsen yirmi sene yatarsın” denilerek şantaj yapıldığını kaydediyorlar.

UYUŞTURUCU PAZARINDA AKTİF ROL ALAN KARAKOLLAR


Lice ve Lice’ye bağlı bazı köylerle, Kulp, Dicle ve Bingöl’ün Genç ilçesinde örgütlendirilen uyuşturucu ekim ve pazarlamasında aktif olarak yer alan kimi karakol ve üslerin isimleri ise şöyle:

Lice Motorize Tank Taburu, Qaxkê, Laver, Hezan, Angul, Hedîk karakolları ve Bilbilk hareket üssü, Dicle ilçesinde bulunan Şingirik karakolu ve Bingöl’ün Genç ilçesinde bulunan Bawan karakolu.

Bu karakol ve üslerin çoğunlu ovalık alanda bulunup jandarmanın operasyon düzenlediği ve uyuşturucu maddeleri ele geçirdiğini iddia ettiği köy ve yerleşim yerlerinin tümü bu ismi geçen karakolların çevresinde veya denetimleri altında yer alıyor.


Daha önceki yıllarda, özellikle 1990'larda uyuşturucu ve eroin ticaretinin nasıl Türk Ordusu, Korucular ve Polis tarafından panzerler, helikopterler ve tüm devlet olanakları kullanılarak Kürdistan üzerinden Avrupa'ya taşındığı defalarca basına yansımış ama üzeri yine devlet tarafından kapatılmaya çalışılmıştı. Özellikle Susurluk süreci bu tür kanıtların ortalığa saçıldığı bir dönem oldu. Devletin Kontrgerilla, JİTEM, Korucu ve Polis Örgütü tarafından bizzat örgütlenen dev uyusturucu ticareti Kürdistan'daki Kirli Savaşın finanse edilmesinde kullanılıyor.

ANF

Kürdistan'da Boynu Bükük, Ama Kral Tacı!


PERWER YAŞ


Berlin - 11 Ekim 1848 gecesi İstanbul-Beyoğlu'nda çıkan yangın mahalledeki yüzlerce evin yanmasına neden oldu. Yangın, Mekteb-i Tıbbiye'ye yani günümüzdeki adıyla İstanbul Tıp Fakültesi binasına da sıçramış, burayı küle çevirmişti. Yangında yok olan tıbbiyedeki arşiv aslında Osmanlı'nın bilim hafızasıydı. Yangında doğa tarihi koleksiyonları, kitaplık ve laboratuarlar büyük ölçüde harap oldu.

En çok zarar gören ise bir yıl önce 1844 yılında kurulan Mekteb’in Botanik Bahçesi ve herbaryumdu. Kurutulmuş bitki örneklerinin preslenerek saklandığı herbaryum dolaplarında neler yoktu ki; Anadolu, Mezopotamya ve İran'a uzanan geniş bir coğrafyada çiçekler, güller, bin bir çeşit bitki örnekleri.

İstanbul'daki botanik bahçesi ve herbaryumun kurucusu ise Alman bilim insanı Friedrich Wilhelm Noë'ydi. 1789 Berlin doğumlu Wilhelm Noë aslında eczacıydı. Ama doğa ve çiçek merakı onu Osmanlı'nın en büyük toplayıcılarından biri yapacaktı. 1858'de İstanbul'da vefat eden Wilhelm Noë, Anadolu'yu dolaşarak çiçek örnekleri topluyor, onları familya-tür ismi, toplandığı yükseklik-yere göre koleksiyonuna kayıt ediyordu.

1847, VAN GÖLÜ...

Friedrich Wilhelm Noë'nin yolu Beyoğlu yangınından bir yıl önce 1847'de Kürdistan'a da uğramıştı. Van gölünün güneyinde dolaşırken gördüğü laleler Wilhelm Noë'nin dikkatini çekmiş, onları Kürt coğrafyasından toplandığını belirterek koleksiyonuna not etmişti. Ters bakan bu laleler, Van'dan başlayıp Hakkari, oradan da Zagros dağlarına uzanan geniş bir coğrafyada, ortalama 1500 metreyi geçen bütün yüksekliklerde yetişiyordu.

Wilhelm Noë, bu lalelerin örneklerini aynı yıllarda onun gibi botanik bilimine merak sarmış İsviçreli bilim insanı Pierre Edmond Boissier'e gönderdi. Wilhelm Noë'nin topladığı örnekler hala Avrupa'nın birçok herbaryumunda bulunuyor. Van'da topladığı lale ise onun ölümünden bir yıl sonra, 1859'da "Fritillaria Kurdica" adı ve bulan kişi; "Boiss. & Noë" şeklinde doğa bilim literatürüne geçti.

Boissier ise Wilhelm Noë'den daha şanslıydı. Güney Avrupa'dan Afrika'ya, oradan Kafkasya ve İran'a kadar gitmiş, 6 binden fazla çiçek türünü kategorize ederek, dünya botanik bilimine büyük katkı sunmuştu. 1847 yılında Moskova'dan başlayıp Hazar gölü kıyısında tamamladığı gezisini ise 1860 yılında bastığı "Transkafkasya ve İran gezisinde topladığım bitkiler" kitabında anlattı. O kitapta Boissier'in not ettiği Kürt çiçekleri şunlardı:

Althea kurdica: Hazar gölü kıyısında genelde de ormanlık yerlerde yetişiyor. (Kayıt tarihi; Ağustos 1847). Veronica kurdica: İran'ın kuzey batısında yer alan 4 bin metre yüksekliğindeki Sabalan dağında bulundu. (Kayıt tarihi; Haziran 1847)

Ayrıca Boiss'in 1899'da isim verdiği bir başka çiçek de "Merendera kurdica" adıyla bilim dünyasında geçiyor. Hakkari'nin Uludere ve Şemdinli ilçelerinden başlayıp Güney Kürdistan'ın Rewanduz bölgesine kadar uzan coğrafyada, 1800 metreden başlayan yüksekliklerde bu çiçeğe rastlamak mümkün.

Ancak ne gariptir ki toplayıcıların notlarına rağmen, günümüzün bilim dünyası bu çiceklerin anavatanının Kürdistan olduğundan söz etmiyor. Çiçeklerin coğrafyasına ilişkin verilen bilgilerin Kürdistan'ı tarif ettiğini anlamaksa hiç de zor değil; Türkiye'nin güneydoğusu, Irak'ın kuzeyi ve İran'ın batısı...

Halbuki Avrupa'nın Kürdistan'da yetişen çiçeklerle tanışması çok eskilere dayanıyor. İnsanlığın "çiçek aşkı" 16. yüzyılda keşiflerle başlamıştı. 1585-1702 yılları arasındaki "Hollanda Altın Çağı"nın vitrini ise baha biçilmez lalelerdi. Hatta kimi tarihçilere göre "ilk ekonomik kriz ve piyasalardaki 'spekülatif balon' lalelerden" dolayı çıkmıştı. 1634-1637 yılları arasında, "Lale Çılgınlığı" adı verilen bu dönemde lale soğanları bir ev veya bir gemi fiyatından daha pahallıya satılıyordu.

BRUEGHEL'İN TABLOSUNDA 130 ÇİÇEĞİN KRALI!

19. Yüzyılın sonunda Boiss ve Noë'nin adını verdiği "Fritillaria kurdica" laleler İran'ın kuzeyinden Hollanda'ya getiriliyordu. Laleler Avrupa'da "Kralın Tacı" adıyla satılıyordu. Aynı dönemdeki Osmanlı kayıtlarında ise lalenin adı "Tuğ-u şah" olarak geçiyor. Dönemin Hollandalı ünlü ressamı Jan Brueghel ise 1606/1607 yılları arasında çizdiği bir vazonun ortasına bu laleyi yerleştirmişti.

Şu an Avusturya'nın başkenti Viyana'daki tarih müzesinde bulunan, 93x73 cm boyutundaki gölgesiz tabloda Brueghel, vazoda 130 değişik çiçeği birlikte resim etmiş. Müzedeki çiçek tablolarını "Sanatta çiçeklerin pırıltısı" adlı katalog kitapta anlatan Dainel Uchtmann'a göre ise ressam Brueghel, bu lalenin Mezopotamya'dan geldiğinden habersizdi.

O yıllarda bu lale soğanın günümüz ekonomisiyle 100 bin Euro değerinde satıldığı hatırlatan Uchtmann "Laleler o kadar pahallıydı ki Brueghel'in bile bu laleleri gördüğünü sanmıyorum. Büyük ihtimalle o başka çizimlere bakarak bu tabloyu yaptı" diyor. Müzenin sanat tarihçisi Dainel Uchtmann ile ayrılırken, kitabını bize "Umarım Kürdistan Kral Tacının izini bulursunuz" sözleriyle imzalıyor.

Doğanın mı, yoksa duygularımızın dili midir? Belki de ikisinin. Kimi zaman hüzünlerimizi, kimi zaman üzüntümüzü, kimi zaman da sevincimizi anlatır. Milattan Sonra birinci yüzyılda yaşayan doğa bilimci Gaius Plinius Secundus tarihin ilk ansiklopedisi "Doğa Tarihi"nde "Doğa çiçeklerle sanat resmini gösterir; her an kaybolmaya hazır zenginliğini ve taze yüzünü bize hatırlatır" demişti.

Ralp Waldo Emerson'a göre ise "Çiçekler, yeryüzünün gülümsemesidir". Ancak Kürdistan'daki bu laleler "Gulxwîn" (Kanlı Gül) ya da "Guldexwîn" (kan içindeki gül), "Gultewandî- stû/Gerdenxwar, Nikûnser" (boynu bükük gül) veya "Ağlayan Gelin" olarak biliniyor. Bunun sırrı kim bilir belki yetiştikleri topraklardadır, Kürdistan'dadır...

Kaynaklar;

1- İstanbul Florası Araştırmaları (155-1965), Prof. Turhan Baytop, Eren Yayınları, İstanbul, 2002

2- Osmanlı Bilimi Araştırmaları, İstanbul Üniversitesi yayınları, Cilt 11, Sayı 1-2, (2009-2010).

3- "Aufzaehlung der auf einer Reise durch Transkaukasien und Persien gesammelten Pflanzen in Gemeinschaft", Pierre Edmond Boissier, Moskova, 1860.

4- İsviçreli botanik tarihçisi Martyn Rix'in derlediği ve "www.fritillariaicones.com" sitesinde yer alan bilgiler.

5- "Blumenpracht in der Kunst", Daniel Uchtmann, Brandstätter Yayınları, Viyana, 2011.


ANF