Ferda ÇETİN
“2013 Yılı nasıl olacak?” sorusunun karşılığı geçen hafta iki “yetkili”nin değerlendirmeleri ile aşikar oldu. Tayip Erdoğan ve Mahir Ünal’ın açıklamaları hükümetin yeni yıl planını içeriyordu.
Erdoğan’ın TRT ve Urfa konuşmalarının özeti: “Kürt gerillalar silah bırakır teslim olursa, onların canları bağışlanacak, gitmek istedikleri yer neresiyse oraya gitmelerine müsaade edilecek. Ondan sonra varsa Kürt halkına verilmesi gereken haklar, onlar da verilecek.” Erdoğan ve onun akıldaneleri yüz yıllık piyesi bir kez daha oynamak istiyor. Şeyh Sait ve Seyit Rıza’nın başına getirilenleri bu halkın unuttuğunu sanıyorlar. Bu bakış, Kürt ulusunun özgürlük taleplerini yok sayan, hileci ve dalavereci mantığın dışa vurumundan başka bir şey değil. “Önce silahlarınızı bırakın, teslim olun sonrasına bakarız” cingözlüğü…Gerçek hayatta hiçbir değeri ve karşılığı olmayan, asker uğurlama törenlerinde, maç çıkışlarında alelade yığınların topluca attıkları sloganların, başbakan tarafından dile getirilmesi bu bayağılığa nitelik kazandırmıyor.
Bir başka konuşma AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’a ait. Mahir Ünal AKP’nin seçim stratejilerini hazırlayan grubun önde gelen isimlerinden. Uzmanlık alanı toplum ve birey psikolojisi. Bu uzmanlığını AKP’nin Kürdistan’daki seçim planlarına tedavül etmeye çalışıyor. Ayrıca seçimlerin “saha dışı” bölümünde de “mahir” bir isim. Sanıldığının aksine, Erdoğan’a Yalçın Akdoğan’dan daha çok akıl veren kişi o. Son AKP kongresinde MYK’ya seçilemediği halde Erdoğan’ın tercihi ile etkili bir pozisyona getirilmiş.
Ne demiş Erdoğan’ın yeni gözdesi: “Kürt sorununda süreç çözüme doğru akıyor. Son 1.5 yıldan beri bölgede ilk kez kararlı bir şekilde nokta operasyonlara dayalı bir terörle mücadele sürdürülüyor. Siyaseten de doğru bir şekilde gidiliyor. İçinde bulunduğumuz süreç bu dengeler üzerinden yürütülürse 2 yıl sonra bu konuştuğumuz şeyleri konuşmayacağız. Planladığımız şekilde giderse 2 yıl sonra bu konuları çözmüş olacağız.”
Ünal’ın “bu dengeler” dediği, Kürt halkının hem askeri hem siyasi örgütlülüğüne yönelik saldırıların sürdürülecek olması. “İki yıllık süreç” ise yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini kapsayan süreç. Belliki AKP bütün motivasyonunu seçimlere hazırlamakta. Bu süreçte bir taraftan gerillaya yönelik operasyonlar, diğer yandan siyasal alana ve Kürt kurumlarına yönelik polis-yargı-hükümet terörü kesintisiz bir şekilde devam edecek.
Bu plan aynı zamanda AKP ve Fethullah Gülen’in asgari ve azami müştereği. BDP’ye, Kürt halkının temsilcilerine, topluma doğal önderlik yapma kapasitesindeki çalışanlara, kadınlara, öğrencilere, gençlere yönelik gözaltı ve tutuklamalar, ev baskınları devam edecek. Demokratik eylemliliklere silahlarla, coplarla, gaz bombaları ile saldırılacak. “Seçim stratejisti” Ünal’ın önerdiği AKP faşizminin seçimlere kadar devam etmesi.
AKP’nin 2013 seçimleri sonuna kadar sürdürmeyi düşündüğü plan tam tamına budur. Bunun için tekrar gündeme getirilen “Öcalan’la görüşülüyor. Bu demektir ki alttan alta taraflar arasında çözüme dair görüşmeler yapılıyor. İşler çözüm yoluna girmek üzere” gibi tespitlerin gerçek yaşamda bir karşılığı yoktur. Eğer bu konuda ciddi bir yaklaşım söz konusu olsaydı, Kürt Halk Önderi Öcalan üzerinde 520 güne varan tecrit, Kürt halkına yönelik bu kesintisiz saldırılar, ev baskınları, tutuklamalar, yüz yıllara varan cezalar, halkın temsilcilerine ve değerlerine bu kadar aleni saygısızlık yapılmazdı. Dil aynı dil, baskı ve zulüm aynı, toplumu Kürt halkına karşı kışkırtan linç propagandası devam ediyor. Hasılı hoşgörülü veya iyiniyetli olmak için en küçük bir sebep yok.
“Çözüm olacak” beklentileri olsa olsa Kürt halkının rehavete girmesine, bu devlet terörü karşısında örgütlenme, mücadele ve savunma tedbirlerinin ihmal edilmesine yol açar.
Kürt özgürlük mücadelesinin de 2013 yılı planı olduğunu biliyoruz. Bu plan şimdiye kadar etkili olmuş ve hep sonuç almış bir plan… Erdoğan ve Ünal’ın planının tam tersi: AKP-Gülen faşizmine karşı örgütlenme, direniş ve birlikte mücadele!