1 Ocak 2013 Salı

AKP Devletinin 2013'te Kürt ve Emek Karşıtı Politikası Belli Oldu


Ferda ÇETİN

“2013 Yılı nasıl olacak?” sorusunun karşılığı geçen hafta iki “yetkili”nin değerlendirmeleri ile aşikar oldu. Tayip Erdoğan ve Mahir Ünal’ın açıklamaları hükümetin yeni yıl planını içeriyordu.

Erdoğan’ın TRT ve Urfa konuşmalarının özeti: “Kürt gerillalar silah bırakır teslim olursa, onların canları bağışlanacak, gitmek istedikleri yer neresiyse oraya gitmelerine müsaade edilecek. Ondan sonra varsa Kürt halkına verilmesi gereken haklar, onlar da verilecek.” Erdoğan ve onun akıldaneleri yüz yıllık piyesi bir kez daha oynamak istiyor. Şeyh Sait ve Seyit Rıza’nın başına getirilenleri bu halkın unuttuğunu sanıyorlar. Bu bakış, Kürt ulusunun özgürlük taleplerini yok sayan, hileci ve dalavereci mantığın dışa vurumundan başka bir şey değil. “Önce silahlarınızı bırakın, teslim olun sonrasına bakarız” cingözlüğü…Gerçek hayatta hiçbir değeri ve karşılığı olmayan, asker uğurlama törenlerinde, maç çıkışlarında alelade yığınların topluca attıkları sloganların, başbakan tarafından dile getirilmesi bu bayağılığa nitelik kazandırmıyor.


Bir başka konuşma AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’a ait. Mahir Ünal AKP’nin seçim stratejilerini hazırlayan grubun önde gelen isimlerinden. Uzmanlık alanı toplum ve birey psikolojisi. Bu uzmanlığını AKP’nin Kürdistan’daki seçim planlarına tedavül etmeye çalışıyor. Ayrıca seçimlerin “saha dışı” bölümünde de “mahir” bir isim. Sanıldığının aksine, Erdoğan’a Yalçın Akdoğan’dan daha çok akıl veren kişi o. Son AKP kongresinde MYK’ya seçilemediği halde Erdoğan’ın tercihi ile etkili bir pozisyona getirilmiş.


Ne demiş Erdoğan’ın yeni gözdesi: “Kürt sorununda süreç çözüme doğru akıyor. Son 1.5 yıldan beri bölgede ilk kez kararlı bir şekilde nokta operasyonlara dayalı bir terörle mücadele sürdürülüyor. Siyaseten de doğru bir şekilde gidiliyor. İçinde bulunduğumuz süreç bu dengeler üzerinden yürütülürse 2 yıl sonra bu konuştuğumuz şeyleri konuşmayacağız. Planladığımız şekilde giderse 2 yıl sonra bu konuları çözmüş olacağız.”


Ünal’ın “bu dengeler” dediği, Kürt halkının hem askeri hem siyasi örgütlülüğüne yönelik saldırıların sürdürülecek olması. “İki yıllık süreç” ise yerel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini kapsayan süreç. Belliki AKP bütün motivasyonunu seçimlere hazırlamakta. Bu süreçte bir taraftan gerillaya yönelik operasyonlar, diğer yandan siyasal alana ve Kürt kurumlarına yönelik polis-yargı-hükümet terörü kesintisiz bir şekilde devam edecek.


Bu plan aynı zamanda AKP ve Fethullah Gülen’in asgari ve azami müştereği. BDP’ye, Kürt halkının temsilcilerine, topluma doğal önderlik yapma kapasitesindeki çalışanlara, kadınlara, öğrencilere, gençlere yönelik gözaltı ve tutuklamalar, ev baskınları devam edecek. Demokratik eylemliliklere silahlarla, coplarla, gaz bombaları ile saldırılacak. “Seçim stratejisti” Ünal’ın önerdiği AKP faşizminin seçimlere kadar devam etmesi.


AKP’nin 2013 seçimleri sonuna kadar sürdürmeyi düşündüğü plan tam tamına budur. Bunun için tekrar gündeme getirilen “Öcalan’la görüşülüyor. Bu demektir ki alttan alta taraflar arasında çözüme dair görüşmeler yapılıyor. İşler çözüm yoluna girmek üzere” gibi tespitlerin gerçek yaşamda bir karşılığı yoktur. Eğer bu konuda ciddi bir yaklaşım söz konusu olsaydı, Kürt Halk Önderi Öcalan üzerinde 520 güne varan tecrit, Kürt halkına yönelik bu kesintisiz saldırılar, ev baskınları, tutuklamalar, yüz yıllara varan cezalar, halkın temsilcilerine ve değerlerine bu kadar aleni saygısızlık yapılmazdı. Dil aynı dil, baskı ve zulüm aynı, toplumu Kürt halkına karşı kışkırtan linç propagandası devam ediyor. Hasılı hoşgörülü veya iyiniyetli olmak için en küçük bir sebep yok.


“Çözüm olacak” beklentileri olsa olsa Kürt halkının rehavete girmesine, bu devlet terörü karşısında örgütlenme, mücadele ve savunma tedbirlerinin ihmal edilmesine yol açar.


Kürt özgürlük mücadelesinin de 2013 yılı planı olduğunu biliyoruz. Bu plan şimdiye kadar etkili olmuş ve hep sonuç almış bir plan… Erdoğan ve Ünal’ın planının tam tersi: AKP-Gülen faşizmine karşı örgütlenme, direniş ve birlikte mücadele!

Irkçılık Afyon'u

Artık Irkçı-Faşist kimliğini gizlemeyen Başbakan Erdoğan, ne zaman Kürtlere karşı bir konuşma yapsa Türkiye'nin batısında Kürtlerin yaşadığı yerlerde Irkçı-Faşistlerin saldırıları başlıyor. Bunun onlarca örneği linç kampanyaları biçiminde, bir düğmeye basılmış, sanki erdoğan'ın talimatı bekleniyormuş gibi Anadolu'nun çeşitli yerlerinde, örgütlü ve planlı bir şekilde aniden ortaya çıkıyor. Kürt halkına yönelik en son yaptığı konuşmada ''ya türkleşeceksiniz yada beğenmeyen gider'' sözlerinin ardından yine provokasyon, linç ve katliam provaları devreye girdi...
Afyon'un Sultandağı İlçesi'nde iki grup arasında yaşanan kavgada bir kişinin ölmesinin ardından toplanan Türk ırkçılar, "Kürtler buradan defol, burası Kürtlere mezar olacak, Kahrolsun Kürtler" sloganları atarak Kürtlerin işyerlerine ve evlerine saldırdı. Polis ve jandarma, Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Pazaraltı Mahallesi'ni ablukaya alırken, ilçede gerginlik dün de devam ediyordu.
Afyon'da Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yer olan Sultandağı İlçesi'nde dün akşam saatlerinde iki grup arasında, "araçla hız yapmayın" uyarısının ardından kavga çıktı. Kavga sırasında Antalya Akdeniz Üniversitesi öğrencisi olduğu belirtilen 18 yaşındaki Orhan Şahin yaşamını yitirirdi. Bunun üzerine toplanan bir grup, Kürtlerin yaşadığı mahalleye yönelerek, "Kürtler gitsin" diye slogan attı. Grup, Kürt yurttaşların araçlarına zarar verirken, ilçede başlayan gerginlik devam etti. 

Afyon Valisi İrfan Balkanlıoğlu da ilçeye gelerek, yetkililerden durum hakkında bilgi aldı ve sonra ilçeden ayrıldı. 


Sultandağı'nda yaşananlarla ilgili telefonla ulaştığımız ve güvenlik nedeniyle ismini vermek istemeyen bir yurttaş, ilçe merkezinde bulunan kavşakta seyir halinde olan iki araçta bulunan kişiler arasında yol verme nedeniyle tartışma çıktığını belirterek, tartışmaya iki grubun yakınlarının da dahil olmasıyla birlikte bıçaklı kavgaya dönüştüğünü söyledi. İki grup arasındaki bıçaklı kavgada üç kişinin yaralanarak hastaneye kaldırıldığını ifade eden yurttaş, yaralılardan Orhan Şahin'in kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdiğini kaydetti. Şahin'in ölüm haberini alan yakınlarının hastane önünde bekleyen diğer gruptaki kişilerin ailesine saldırdığını kaydeden yurttaş, Şahin'in ölüm haberini alan iki bin kişilik kalabalık bir grubun ise kavganının yaşandığı kavşakta toplanıp, buradaki direklere Türk bayrağı asarak Kürtler aleyhine slogan attığını ve ilçe merkezine doğru yürüyüşe geçtiğini aktardı. 


Öte yandan yaşanan kavgayı gören tanıklar ise Orhan Şahin ve yanındakilerin alkollü olduğunu, Şahin’in bıçakla yaşamını yitirmediğini belirtiyor. İlçede bulunan okullarda Kürt öğrencilerin eşyaları ise “Ne mutlu Türküm diyene” sloganları ile yakıldığı iddia edildi. Saldırıya uğrayan Kürtler, Valiliğin polisin bölgede uzun süre duramayacağını söylediğini belirtirken, Kaymakamlığın ise mal varlıklarına değer biçerek ilçeden ayrılmalarını istediğini söyledi.  

Linç girişiminin mağdur ve tanıkları yaşadıklarını Dicle Haber Ajansı’na (DİHA) anlattı. Olay meydana geldiğinde spor salonunda voleybol maçını izledikten sonra evine döndüğünü belirten İsa Kıran, “Arkamdan bir lastik sesi duydum. Arkama döndüm. Dönmeseydim araba çarpacaktı. Araba durunca ‘Yavaş az kalsın beni eziyordunuz’ dedim. 4 kişi üzerime çullandı. Ardından koşarak bir markete sığındım. Amcamları aradım. Onlar geldiğinde karşıdakilerin sayısı 100’ü buldu. Nasıl oldu anlamadık bu kadar kalabalık. Daha sonra hastanede kendimizi bulduk. O ölen kişi bıçak saldırısı sonrası ölmedi. Ortada bıçak saldırısı falan yok. Saldıran 4 kişilik grup alkollüydü. O kişi fenalık geçirmişti orada. Hastanenin önünde ‘Pis Kürtler buradan defolun’ diye bağırıyorlardı” dedi. 

'Kürt arıyorlar'

 
"İlçe merkezine gelen kalabalık grubun Kürtleri bulsak öldürsek hesabıyla ilçede Kürt arıyor" ifadesini kullanan yurttaş, kabalık grubun önceki akşam saatlerinde Kürtlerin evlerine saldırmaya çalıştığını, ancak bunların polis ve jandarma tarafından engellendiğini söyledi. Polis ve jandarmanın Kürtlerin yoğunlukta oturduğu Pazaraltı Mahallesi'ni ablukaya alarak kimsenin buraya yaklaşmasına izin vermediğini ifade eden yurttaş, grubun daha sonra kavgaya karıştığını ileri sürdükleri kişilerin yakınlarının araba, işyeri ve evlerinin camlarını kırdığını belirtti. Kürtlere iş verdiği gerekçesiyle ilçede mütahitlik yapan bir kişiye ait Tuna Kız Öğrenci Yurduna saldırıldığını da aktaran yurttaş, polis ve jandarmanın saldırganları oradan uzaklaştırdığını söyledi.

Öğrenciler terk etti

 
Sultandağı Meslek Yüksekokulu'da okuyan Kürt öğrencilerin kendilerine bir şey yapılır korkusuyla ilçeyi terk ettiğini belirten yurttaş, "Öğrencilerin haftaya sınavları başlıyor ne yapacaklarını bilmiyorlar. Burada yaşayan bütün Kürtler evlerine kapanmış, bekliyor. Polis ve askerler ilçenin giriş ve çıkışlarını kapatmış. Kimseyi ilçeye sokmuyor" diye kaydetti.

Evleri basıyorlar

 
Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı Pazaraltı Mahallesi'nde yüz kişiyle birlikte mahsur kalan Tahir Çakır ise, şunları söyledi: "Saldırgan grubun dün öğle saatlerine doğru bir kaç eve baskın yaparak ev ve arabaların camlarını kırdı. Bunun yanında ilçe pazarında tehgahları bulunan Kürtlerin tezgahlarını dağıtıp eşyaların talan etmişler. Saldırganlar 'Kürtler buradan defol, burası Kürtlere mezar olacak. Kahrolsun Kürtler, şehitler ölmez vatan bölünmez' sloganları atıyor. Dün akşam yanımıza gelen ilçe emniyet müdürü bize kalabalık grubun öfkesi dinene kadar bir kaç günlüğüne buradan ayrılmamazı istedi. Biz de buradan ayrıldığımızda evlerimiz talan ederler gerekçesiyle gitmeyeceğimizi söyledik. Daha sonra ilçe kaymakamıyla görüştük. Kaymakama endişelerimizi anlattık o bize 'sizin güvenliğinizi sağlayacağız' dedi." 


DİHA/AFYON



Karabük’te saldırılar devam ediyor


Roboski Katliamı’nın birinci yılında anma etkinliği düzenleyen Karabük Üniversitesi’ndeki Kürt öğrencilere saldıran ırkçı grup, öğrencilerin evlerini de bastı. 
Karabük Üniversitesi öğrencilerine, önceki gün yapılan saldırının ardından akşam saatlerinde ikinci bir saldırı gerçekleştirildi. 15 kişilik bir ırkçı grup, ellerinde sopa ve bıçaklarla, 3 Kürt öğrencinin kaldığı evin kapılarını kırdı. Evde kimsenin olmaması olası can kaybını önlerken, saldırganlar evdeki bütün eşyaları dağıtarak zarar verdi. Kürt öğrenciler, ırkçı grupların son günlerde sürekli saldırı düzenlediğini belirtti. Eve saldıranlar hakkında suç duyurusunda bulunan Kürt öğrenciler, evi incelemeye gelen Olay Yeri İnceleme ekiplerinin, “Elimizden bir şey gelmez” dediğini aktardı. Kürt öğrenciler, çevredekilerin saldırıyı gördüğünü; ancak hiçbir şekilde saldırganlar hakkında bilgi vermediğini kaydetti. 


Edirne’de 2 kişi tutuklandı

Edirne’de gözaltına alınan 6 kişiden 2’si tutuklanarak cezaevine gönderildi.  Edirne’de 27 Aralık’ta iki eve düzenlenen polis baskını sonucu gözaltına alınan ve aralarında üniversite öğrencilerinin de bulunduğu 6 kişi dün emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Savcılık sorgularının ardından tutuklanmaları talebi ile mahkemeye gönderilen 6 kişiden üniversite öğrencisi Mahmut Öngör ile inşaat işçisi Feyyaz Aras tutuklandı. Diğer 4 kişi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Tutuklanan 2 kişi Edirne Cezaevi’ne gönderildi. 


Yeni Özgür Politika

Batı Kürdistan'da Demokratik Özerklik Yasaları Oluşturuluyor


Özerklik sistemini inşa eden Rojava Kürdistan’da erkek egemen sisteme büyük darbe. Daimi Meclis’in hazırladığı yeni Medeni Kanun’a göre, ‘zorla evlilik, çok eşlilik, berdel, başlık parası, kadına şiddet’ yasak

ÖZERKLİĞİN YASALARI YAZILIYOR

Batı Kürdistan Daimi Meclisi’nin ‘Rojava Demokratik Özerklik Yasaları’ gündemiyle yaptığı 3. Olağan Meclis toplantısında devletçi sistemlerin alternatifi kent ile bölge meclisleri, belediye, güvenlik ve asayiş, yargı, adalet, sosyal hizmetler ve Medeni Kanun yasalarının çerçeveleri oluşturuldu.

ERKEK EGEMEN SİSTEME DARBE

Medeni Kanun kadın özgürlüğü için bir devrim adeta. Erkek egemen sistemi parçalayan yasaya göre, zorla ve küçük yaşta evlilik, çok eşlilik, başlık parası, berdel gibi uygulamalar yasaklandı. Kadına şiddetin cezaya bağlandığı yasada boşanma da erkek tekelinden çıkarıldı.

 
ROJAVA DEVRİMİ’NİN İLK ADIMI KADINLAR
Rojava Kürdistan Daimi Meclisi’nin “Rojava Demokratik Özerklik Yasaları” gündemiyle yaptığı 3. Olağan Meclis toplantısı sürüyor. Şam, Halep, Hesekê, Afrin, Qamişlo, Derbisiyê, Derik, Girkê Lege’den Meclis üyelerinin katılımıyla Amudê’de başlayan toplantının ilk gün oturumları gece saat 22.00’a kadar devam etti. Gün boyu süren tartışmalar sonucunda Kent, bölge Meclis yasaları, belediye, güvenlik ve asayiş, yargı ve adalet ile Sosyal hizmetler yasalarının çerçeveleri oluşturuldu. Tartışmalarda oluşturulacak yasalarda devletçi sistemlerin öngördükleri hukuk yerine, alternatif bir sistem olarak özerklik yasaları da tartışıldı.

Kadına yasal güvence
Toplantının önceki günkü oturumunda ise Medeni Kanun başlığıyla kadının toplumsal ve siyasal yaşamdaki yeri, kadına karşı şiddetle mücadele, cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesine dönük yasalar ele alındı. Oluşturulan yasaya göre bundan böyle zorla ve küçük yaşta evlilikler ile çok eşlilik, başlık parası, berdel gibi uygulamalar yasaklandı. Boşanmaların karşılıklı rıza ve anlaşma ile olması, boşanmanın erkeğin tekelinden çıkarılması, eşlerin ayrılması durumunda çocukların 15 yaşına kadar annenin yanında kalması da yasanın diğer başlıklarından.

Kadın karar süreçlerinde
Miras ve mülk edinmedeki eşitsizliklerin kaldırılmasına da yasada yer veren Daimi Meclis, kadının yaşamın her alanında karar süreçlerine katılımının esas alınmasını da yasaya bağladı. Toplantıda yapılan konuşmalarda da, Demokratik Özerkliğin toplumsal eşitliğin sağlanması ve cinsiyetçiliğin aşılması hedefiyle çıkarılan bu yasalarla gerçek karşılığını bulacağı ve toplumsal özgürlüğün bu yasalarla sağlanacağı dile getirildi.


Özgür Gündem

AKP-Erdoğan'dan Faşizmi Gizleme Raporu

AB’nin eleştirilerine demokratikleşme ve insan haklarını geliştirrerek yanıt veremeyen hükümet, bütün bunların üzerine örtmeye kalkışarak kağıt üzerinde kendi ‘ilerleme raporunu’ hazırladı

Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla hazırlanan raporda, “Siyasi Kriterler”, “Ekonomik Kriterler” ve “Üyelik Yükümlülüklerini Üstlenebilme Yeteneği” gibi başlıklara yer verildi. 


Demokratikleşme yerine başta Kürtler olmak üzere toplumun ezilen kesimlerine yönelik baskıyı artıran hükümetin raporunda büyük tepki toplayan KCK operasyonları, Roboski Katliamı gibi temel konular nedense hiç yer almadı.
 
AKP’den gerçekleri gizleme raporu
Ekim ayında yayınlanan 2012 AB İlerleme Raporu’nda Türkiye’de ilerleme değil gerileme olduğu belirtildi. KCK operasyonları, Roboski Katliamı’na dikkat çeken AB raporunda gerileme olduğu eleştirileri ön plana çıkarken, “Üstü örtülmeye çalışılan Roboski Katliamı, Kürtlere yönelik ‘KCK’ adı altındaki soykırım operasyon ve davaları, BDP milletvekillerine yönelik ‘dokunulmazlık’ tehditleri, azınlık haklarıyla din ve vicdan özgürlüğü, Alevilerin talepleri konusunda adım atılmaması” geliyordu. Kamuoyunda çokça tartışılan rapor, gerçekleri gün yüzüne çıkardığı için hükümetin de tepkisini aldı. Demokratikleşme yerine başta Kürtler olmak üzere toplumun ezilen kesimlerine yönelik baskıyı artıran ve bu kesimlerden gelen hak taleplerine kulaklarını tıkayan veya şiddetle bastıran hükümet olan bitenleri gizlemek amaçlı ‘kendi ilerleme raporunu’ hazırladı.

Erdoğan’ın talimatı
Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla, AB Bakanlığı’nın koordinasyonu ve ilgili tüm bakanlıkların ‘katkı’larıyla hazırlanan rapor, AB Bakanlığı’nın internet sitesinde yayınlandı. Raporda, “Siyasi Kriterler”, “Ekonomik Kriterler” ve “Üyelik Yükümlülüklerini Üstlenebilme Yeteneği” gibi başlıklara yer verdi.

‘Reform’ diye baskılar gizlendi
Türkiye’de son 10 yılda AB müktesebatına uyum içeren yaklaşık 2 bin mevzuatın hayata geçirildiğini ileri sürülen raporda, 2012’de binlerce Kürt siyasetçisinin ve gazetecilerinin cezaevlerine tıkıldığı Türkiye’de bunları görmeden “reform” adı altında sıralanan bazı başlıklar şöyle: ''3. Yargı Reformu paketi ve diğer reformlarla birlikte, 2006 yılında yüzde 49,2 olan tutukluluk oranı, 2012 Aralık ayı itibariyle yüzde 23,5’e düştü. Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlardan mahkumiyet durumunda verilen cezaların, genel hükümler çerçevesinde ertelenmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve diğer yaptırım seçeneklerine çevrilmesi imkanı getirildi. Türkiye’nin ilk Kamu Başdenetçisi TBMM tarafından seçildi ve görevine başladı. Hukuk uyuşmazlıklarında “arabuluculuk” müessesesi oluşturuldu.''


  Hükümetin “reform” diye sunduğu kamu denetçiliğine Hrant Dink’i katleden karar olarak bilinen karara imza atan Mehmet Nihat Ömeroğlu’nun getirilmesi demokratik kamuoyunun şiddetli tepkisine neden olmuştu.

ÖZGÜR GÜNDEM GAZETESİ

Karayılan’dan Erdoğan’a: Asıl Siz Çekin Gidin Ülkemizden

"Silah bırakan PKK’li başka ülkeye gidebilir" diyen Türk Başbakan Erdoğan’a yanıt veren KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, “Erdoğan diyor ki, ya Türkleşerek tek milleti kabul edeceksiniz ya da nereye gidiyorsanız gidin. Ben de diyorum ki sizin ne işiniz var ülkemizde. Burası Kürdistan'dır. Bizim ülkemizdir. Asıl siz çekin gidin ülkemizden” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan Sterk TV’de yayınlanan yeni yıl mesajında 2012 yılında yaşanan gelişmeleri değerlendirerek Kürdistan halkının yeni yılını kutladı.

2013 yılının özgürlüğe, demokrasiye ve halkların kardeşliğine vesile olmasını dileyen Murat Karayılan, 2012 yılında Kürt halkının topyekün saldırılara karşı her alanda direndiğini söyledi.

Karayılan, AKP'nin tasfiye politikasının, başta İmralı direnişi olmak üzere, zindanlardaki özgürlük tutsaklarının, Kürt siyasetinin, özgürlük gerillasının ve Kürt halkının direnişiyle boşa çıkartıldığını belirtti.

Kürdistan'ın tüm parçalarında ve ülke dışında hem siyasi hem de diplomasi alanında önemli bir mücadelenin verildiğini belirten Karayılan, 2012 yılını Kürt halkı açısından direniş ve başarı yılı olarak tanımladı.

'KÜRT HALKI KAZANIMLARINI HER ALANDA KORUYACAKTIR'

Batı Kürdistan’da 19 Temmuz’da başlayan devrim sürecinin Kürt halkı açısında tarihte yeni bir sayfa olduğuna dikkat çeken Karayılan, 2012 yılında Kürt halkının kazanımlarını koruduğunu ve bundan sonrada koruyacağını vurguladı.

Ortadoğu sisteminin çöktüğünü ve yeni bir dizayn sürecinde oluğunu bu yeni süreçte Kürt halkının da yerini alacağını belirten Karayılan, hiçbir gücün Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve Kürdistan hakikati önünde engel olamayacağını vurguladı.

'TEKÇİ TÜRKÇÜLÜK POLİTİKASI ASİMİLASYONU DAYATMAKTIR'

Kuzey Kürdistan ve Türkiye’deki gelişmeleri değerlendirirken AKP hükümetine tekçi politikaları terk etme çağrısında bulunan Karayılan şöyle dedi: "Çünkü tekçi politikaları sürdürmek zorla Türkleştirmek anlamına geliyor. 90 yıllıdır bunu başaramadınız bundan sonra da başaramayacaksınız. AKP devleti bu hakikati kabul etmek zorundadır"

'BURASI BİZİM ÜLKEMİZ KÜRDİSTAN'DIR'

Son günlerde sık sık “Silah bırakan PKK’li başka ülkeye gidebilir” diyen Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sert yanıt veren Karayılan, Erdoğan’ın Kürt halkına ve değerlerine saldırdığını belirterek şunları söyledi:

"Ben onun gibi ağzımı bozmayacağım ama tüm söylediklerini ona aynen iade ediyorum. Erdoğan bilmeli ki biz Kürdistanlıyız, bu ülkeyi çok seviyoruz ve bu ülke için çok bedel verdik. Erdoğan diyor ki, 'ya Türkleşerek tek milleti kabul edeceksiniz ya da nereye gidiyorsanız gidin'. Ben de diyorum ki sizin ne işiniz var ülkemizde. Burası Kürdistan'dır. Bizim ülkemizdir. Asıl siz çekin gidin ülkemizden. Kürt halkı üzeride silahlı baskı ve siyasi soykırım olduğu sürece bu özgürlük gerillası ve Kürt halkının direnişi de olacaktır. Bunu herkes iyi bilmelidir."

KCK Yürütme Konseyi Başkanı, Türk medyasında son günlerde yer alan PKK’yi karalama haberlerine de değinerek şunları kaydetti:

"Biz şu anda güçlüyüz. Mücadelemizden geri adım atmayız. Ancak eğer Kürt halkını tanırlarsa, hakikati görür ve kabul edip işgalci politikalarda vazgeçerlerse biz de diyalog ve müzakere yoluyla sorunların çözülmesinden yanayız."

‘İMZA KAMPANYASI BAŞARIYLA SONUÇLANDIRILMALI’

Uluslararası alanda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü için başlatılan imza kampanyasına da değinen Murat Karayılan yurtdışında yaşayan Kürdistanlılara imza kampanyasını başarıyla sonuçlandırma çağrısında bulundu.

Murat Karayılan, geçtiğimiz günlerde tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Diyarbakır bağımsız milletvekili Şerafettin Elçi’nin ailesine başsağlığı diledi.

Karayılan, Almanya’nın başkenti Berlin’de tedavisi süren Irak Cumhurbaşkanı ve YNK lideri Celal Talaban'nin ise 2013 yılında sağlığına kavuşması dilediğinde bulundu.

Son olarak 2013 yılının tarihi bir yıl olacağını ve yeni yılda Kürt halkının başarılı olacağına inandığını belirten Karayılan, tüm Kürdistan ve Ortadoğu halklarının yeni yılını kutladı.


ANF

Enstrüman Seni Danışman Yapandır



Ferda ÇETİN

Erdoğan’dan sonra başbakanın baş danışmanı Yalçın Akdoğan da dün akşam “yıl değerlendirmesi” yapmış. AKP hükümetinin çok başarılı olduğunu, 2012 yılının PKK için hezimet yılı olduğunu, PKK’nin hem şehirde hem kırsalda kaybettiğini, bunda KCK operasyonlarının etkisinin olduğunu belirtmiş. 523 gündür ağır tecrit altında tutulan Kürt halk önderi Öcalan’a ilişkin olarak da ‘başbakanın belirttiği gibi görüşmelerin devam ettiğini’, ihtiyaç duyulduğunda bu tür enstrümanların kullanılacağını belirtmiş.

AKP – Gülen faşizmi Kürt halkına ve onun meşru temsilcilerine saldırarak iktidarını sürdürmek istiyor. Hak ve özgürlükleri ortadan kaldırmakla yetinmiyor; gayrimeşru pratiğini meşrulaştırmaya çalışırken gerçekleri çarpıtıyor, yalanı doğru, yenilgiyi yengi diye yansıtıyor. Olmamışı olmuş gibi sunuyor. Bütün faşist iktidarlar gibi, AKP faşizmi de psikolojik savaş yöntemleri ile algı yaratmak, dibe kadar melanete bulanmış bu zulüm rejimini temize çıkarmaya çalışıyor.

Bunun için de ikbal peşinde koşan elemanlara, ihtiras delisi kadrolara, diktatör yardakçılarına, yalan ekiplerine ihtiyaç duyuyor. Tiran, bütün bu mekanizmayı kendisi kuruyor. Tek hakimi olduğu sarayın içindeki bu yardakçıların, alçaklaşarak kendisinden lütuf dilendiklerini unuttuğu an, iktidarını da kaybedeceğini iyi biliyor . Onun için ayıklama ve seçme işini bizzat yapıyor.

Erdoğan ve yakınındaki halk düşmanlarından söz ediyoruz. Mahir Ünal’dan, Hüseyin Çelik’ten, Bülent Arınç’tan ve Yalçın Akdoğan’dan. Bu sonuncusu o kadar zıvanadan çıktı ki… Dr. Işık İşcanlı’nın bulduğu “Saray Soytarısı” tanımının, sahibine bu kadar yakıştığı başka bir tanım yok.

Bu ekip sadece AKP kongrelerindeki seçimler ile tespit edilen görevleri yerine getirmekle sınırlı kalmıyor. Mahir Ünal, Erdoğan’ı taklit ediyor. Ama fikirlerini değil; buyurganlığını, kabalığını, tehditkarlığını…Hüseyin Çelik saray tefsircisi; Erdoğan’ın sözlerini Türkçeden Türkçeye tercüme ediyor. Bülent Arınç, Erdoğan tarafından onlarca kez azarlandı, her seferinde, “başbakanımın dediği doğrudur” diyor. Yalçın Akdoğan ise bunlardan hiçbiri değil. Çünkü onun kendine özgü bir düşüncesi yoktur. Cahilin cahili bir insandır ve Kürt halkının şansıdır. O bütün benliğini tirana itaat üzerine inşa ediyor. Fakat bu noktada diğerlerinden farklı olarak, sadece itaat etmekle yetinmiyor; Erdoğan’ın ne düşündüğünü, ne hissettiğini, onun keyif alarak haz duyacağı şeyleri, sözleri de bulup buluşturuyor. Ama biz biliyoruz fikirleri ve sözleri taklit ve tefsirden ibaret siyasetçiden bir şey çıkmaz.

Türk halkı da bu saray dalkavukçularına göre biraz daha özgürdür. Çünkü halk sadece itaat ediyor, kendisine buyurulanı yapıyor. Ama Erdoğan’ın yerine düşünmek, onun hissettiklerini hissetmeye çalışmak, onun hoşlanacağı fikirler icat etmek gibi bir kabir azabı yaşamıyor.

Bu halklar düşmanı iktidar, Kürt halkının siyasal mücadelesini tutuklamalarla, gerilla mücadelesini de tasfiye ederek sömürgeci sistemini sürdüreceğine inanıyor. Oysa biliyoruz ki “iktidarın baskıya, fiziksel şiddete başvurması, genellikle hegemonya işlevinin başarısız olduğu anlamına gelir."

Kürt halkı devlet terörüne maruz kalabilir. Gece yarısı evleri basılabilir. Bir çok yurtsever gözaltına alınabilir, tutuklanabilir. Uyduruk iddianameler ve uyduruk mahkemelerce tutuklanabilir. Kürt gerillaları idealleri uğruna mücadele ederken şehit düşebilir. Ama bu halk, bu kadar fedakarlık, bu kadar büyük bedelden sonra asla boyun eğmeyecektir. Çünkü Kürt halkı son otuz yıllık mücadele ile çok büyük, çok kutsal bir değer oluşturdu: Türk sömürgeciliğine kulluk etmemeyi öğrendi.

Bu ne demektir?

Kulluk etmemeye karar verdiğiniz an, zaten özgürsünüz demektir.
Hepsi bu.

Lice'deki Çatışmada Kimyasal Şüphesi!

Güncellendi

Türk ordusunun Lice, Hani ve Genç üçgeninde hava destekli başlattığı operasyon sonucu dün yaşanan çatışmada en az 2 uzman çavuşun öldüğü, çok sayıda askerin de yaralandığı öğrenildi. Diyarbakır valiliğinin 10 gerillanın yaşamını yitirdiği açıklaması doğrulanmazken, Malatya Adli Tıp Kurumu morguna 2 gerilla cenazesi getirildiği bildirildi. Çatışma sırasında ise gerilla güçlerine karşı bir çeşit kimyasal silah kullanıldığı öğrenildi.
Türk ordusu Diyarbakır'ın Lice ve Hani ile Bingöl'ün Genç ilçeleri arasında bulunan alanda dün sabah saat 06.00 sıralarından itibaren geniş çaplı operasyon başlatılmıştı. Hava destekli operasyonda Dicle’nin Akçapınar mezrası bölgesinde şiddetli çatışma yaşanmış, Diyarbakır valiliği çatışmada 10 gerillanın yaşamını yitirdiğini ileri sürmüştü.

Yerel kaynaklardan edinilen bilgilere göre, gerillalara karşı bir çeşit kimyasal silahın da kullanıldığı çatışmada en az 2 uzman çavuş öldü, çok sayıda asker de yaralandı.

Diyarbakır valiliğinin iddiasını da yalanlayan yerel kaynaklar, çatışmada 2 gerillanın yaşamını yitirdiğini söyledi. Malatya Adli Tıp Kurumu morguna 2 cenazenin getirilmiş olması yerel kaynakların verdiği bilgileri doğruluyor.

Dün gece geç saatlerde çatışma bölgesine giden köylüler gerillalara ait bir puşi bulmuştu. Puşide herhangi bir kan izi bulunmazken, puşiyi koklayan kimi köylülerin başlarının ağrıdığı ve midelerinin bulandığı kaydedildi. Köylüler, kokunun kimyasal olabileceğini tahmin ettiklerini ifade etti.  


.....................................................................................................

Türk ordusunun Lice, Hani ve Genç üçgeninde hava destekli başlattığı operasyonda çıkan çatışmalarda 2 HPG gerillası yaşamını yitirdi. Gerillaların yaşamını yitirdiği alanda arama yapan köylüler, gerillalara ait buldukları puşiden kimyasal silah kokularının geldiğini ve puşiyi koklayan kimi köylülerin baş ağrısı ve mide bulantısı şeklinde rahatsızlıklar yaşadığını kaydetti.

Türk ordusu Diyarbakır'ın Lice ve Hani ile Bingöl'ün Genç ilçeleri arasında bulunan alanda dün sabah saat 06.00 sıralarından itibaren geniş çaplı operasyon başlatılmıştı. Çok sayıda zırhlı aracın katılımıyla gerçekleşen operasyona 6 helikopter destek verdi. Lice ilçesinin Şenlik köyüne bağlı Akçapınar, Küçük Ziyaret, Büyük Ziyaret, Hambaz ve Taşlık mezralarının kırsalında yoğunlaşan operasyon saat 11.00 sıralarında şiddetli çatışmaya dönüştü. Çok sayıda jandarma ve özel harekat timlerinin de yer aldığı operasyonda, özellikle Akçapınar mezrasında bulunan alan yoğun bombardımana tutuldu. Kırsal alandan helikopterlere ateş açılırken, bölgeden uzun süre silah sesleri gelmeye devam etti.

Çatışmanın ardından bölgede yapılan arama tarama sonrası 2 HPG gerillasına ait cenazenin helikoptere yüklenerek götürüldüğü bildirildi. Söz konusu alanda köylülerin yaptığı arama sonucu gerillalara ait puşi bulundu. Puşide herhangi bir kan izi bulunmazken, puşiden gelen koku kimyasal silah kullanıldığı şüphesini akıllara getirdi. Puşiyi koklayan kimi köylülerin başlarının ağrıdığı ve midelerinin bulandığı kaydedildi. Köylüler, kokunun kimyasal olabileceğini tahmin ettiklerini ifade etti.

Öte yandan el fenerleriyle akşam saatlerinde çatışma bölgesine giden köylüler, gerillalara ait buldukları çakmak, tırnak makası, pil ve kanlı bezi köye getirdi. Gerillaların eşyalarını getiren köylüler "Şehit namirin" sloganlarıyla karşılandı. Köylüler, çatışmada yaşamını yitiren gerillaların bulunduğu alanda pimi çekilmiş bir el bombası bulduklarını ancak patlama ihtimaline karşı dokunmadıklarını ifade etti.

BDP'LİLER ÇATIŞMA BÖLGESİNE GİTTİ

Aralarında BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt, İl Eş Başkan Yardımcısı Ahmet Gezen, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, Lice Belediye Başkanı Fikriye Aytin'in de bulunduğu BDP'li heyet çok sayıda araçla çatışma bölgesine gitti. Köylüler tarafından çatışma bölgesinde karşılanan heyet, köylülerle görüştü.

KİMYASAL SİLAH KULLANILDIĞI ŞÜPHESİ!

Burada kısa bir konuşma yapan BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt, köylüler tarafından bulunan puşiyi hatırlatarak, "Şalı koklayamıyoruz, şuanda şalın yanında büyük zorluk çekiyoruz. Büyük ihtimalle bu çatışma içinde kimyasal silah kullanıldı. Bu koku bize bu hissiyatı uyandırdı. Bu kadar yoğun askeri yığınak bizi kaygılandırdı. HPG'lilere ait eşyalarda bulunan koku, normal bir koku değil. Bu köyde kimyasal silah kullanılıp kullanılmadığına diar araştırma yapılması gerektiğini düşünüyoruz" dedi. 


ANF