29 Mart 2013 Cuma

Karayılan: Biz Hazırlık Yapıyoruz Karşı Tarafın da Yapması Lazım

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ve Yürütme Konseyi Başkanlığı üyesi Ronahi Serhat, sınırdışına çekilme ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Sınırdışına çekilme için Meclis'in sorumluluk almasının şart olduğunu belirten Karayılan, “Bu sürecin götürülebilmesi için karşılıklı gelişmesi lazım. Biz geri çekilme için hazırlık yapıyoruz ama karşı tarafın da hazırlık yapması lazım. Kolaylık sağlaması için Önderliğimizin koşullarının düzeltilmesi bir biçimde devreye girmesi lazım” dedi. Rohani Serhat da, çözüm projesinin sahibi olan Öcalan'ın diyalog kanallarının oluşturulması gerektiğini belirtti.

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan ve Yürütme Konseyi Başkanlığı üyesi Ronahi Serhat, Nuçe Tv'de yayınlanan programda gazeteciler Koray Düzgören, Erdal Er ve Halit Ermiş'in sorularını yanıtladı.

Sadece Türkiye'yi değil bütün 4 parçadaki Kürtleri hem de bölge ülkelerini yakından ilgilendiren bir şeyden bahsediyor Öcalan… Bunu açar mısınız?

Bölgede yeni bir anlayışı yeni bir çizgiyi geliştirmeyi öngörüyor. Yeni bir sürecin başlangıcıdır.

Bölgede iki temel halk olarak Kürt ve Türk halkını esas alıyor. Bu iki halkın birlikteliği, ortak yaşam perspektifini esas alan bir çözümü geliştirmesi tüm Ortadoğu’da yeni bir sürecin gelişmesini beraberinde getirecektir. Sadece Türkiye sınırları içerisindeki halkları ve kültürleri değil, bütün Kürt halkını hedefleyen, Misak-ı Milli’ye ucu açık açılımı öngören- yani bu sınırların değişimi anlamına gelmemektedir, o biçimde anlamamak lazım- halkların birliğini, giderek de bir Ortadoğu Halklar Konfederasyonu amaçlayan bir perspektif. Halkların gönüllü birliğiyle ortak yaşam kültürüyle Ortadoğu’da sınırların anlamsızlaşmasını öngören bir perspektif ve paradigma söz konusu.

BU BİR TAKTİK ÇIKIŞ DEĞİLDİR

Taraflara ne gibi sorumluluklar düşüyor?

Öncelikle bu perspektifin doğru ele alınması ve anlaşılması önemlidir. Hem bizim açımızdan hem de Türk devleti, hükümeti ve esasında halklar açısından doğru anlaşılması önem taşıyor. Şimdi herkes tartışıyor. Tartışılması da gerekiyor çünkü herkesi ilgilendiren bir perspektif söz konusu. Ama öncelikle bunu doğru anlamak önemlidir. Bu bir taktik çıkış değildir. Sadece Kürt sorununu çözelim de ne olursa olsun, gibi bir yaklaşım değildir. Bir zihniyet değişimi, yeni bir zihniyetin temsil edilmesidir. Şimdiye kadar halklar, kültürler, mezhepler arası farklılık ve çatışma konusuydu; ayrılık konusuydu. Şimdi bunun yerine farklılıkları çatışma değil barışma ve bir arada yaşamanın formülasyonu olarak ele alıyor. Yani yeni bir zihniyeti temsil ediyor. Bu stratejik bir yaklaşımdır. Biz gücümüz oranında bunu geliştirmeye çalışacağız. Ortadoğu’da şimdi kıyasıya bir çatışma var. Her gün kan dökülmekte. Suriye’de kapsamlı bir çatışma var, Irak’ta adı konulmamış ama çok yaygın mezhepler arası bir çatışma var, bunun daha da tırmanacağından bahsediliyor. Uluslar arası güçler bu çelişkiler üzerinden politika geliştiriyor. Bu perspektif tüm bunları giderecek, var olan çatışmaları barışa dönüştürecek bir perspektiftir. Mütevazıdır, önce Kürt sorununu çözme, Türkiye’de halklar arasındaki barışı sağlama, oradan hareketle bu yeni zihniyetle Ortadoğu’yu şekillendirme ya da buna dönük bir örnek olmanın mücadelesini vermeyi esas alan bir çerçevedir. Önemli olan tabii tarafların doğru ele alması, doğru anlamasıdır. Biz doğru anlamak için bir süreden beri tartışıyoruz. Bu, aslında çok yeni bir şey değil. Önderliğimizin AİHM savunmasından bu yana yazdığı savunmaları, yani 2000 yılından yazdığı savunmaları. belgeleri okuyan biri bu paradigmasal bakış açısının, bu felsefik anlayışın rafine edilmiş bir formülasyonu olduğunu bilir. Durup dururken değil, bir düşüncenin rafine edilmiş sunumudur. Ama zenginliği içeriyor ve çok önemli bir belgedir. Biz bu kadar çok yeni paradigma üzerinde yoğunlaşıyor olmamıza rağmen anlamak için tartışıyorsak, o zaman dışımızdaki güçlerin de lütfedip daha iyi anlaşılması için kendini biraz yorması gerekiyor.

Bu özellikle Türkiye için çok iyi bir çerçevedir. Türkiye’nin mevcut sorunlarını çözmesi büyük bir atılımı yapabilmesi ancak böyle bir çerçeve ile mümkündür.

BUNDAN ÖNCE 8 KEZ ATEŞKES İLAN ETTİK

Ateşkes ilan ettiniz. Birtakım takvimler veriliyor, tarihler veriliyor. Bu yeni dönemde ne bekliyorsunuz, ne öngörüyorsunuz?

Hareket olarak Önderliğimizin 1993’te ilan ettiği ateşkesten bu yana, Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözümü için çok çaba sarf ettik. Şimdiye kadar bundan önce 8 kez ateşkes ilan ettik. 1999’da hiçbir çatışmaya mahal vermemek, demokratik çözümün zeminini olgunlaştırmak için Önderliğimizin çağrısıyla tüm güçlerimizi Türkiye sınırları dışına çektik. Maalesef tüm bu çabalarımız karşı taraf tarafından doğru cevaplandırılmadı. Ve boşa çıkarıldı, sonuç almadı. Hatta son üç dört yıldan bu yana bazı uluslararası güçlerin de araya girmesiyle Oslo süreci yaşandı. Tam 3 yıl boyunca çeşitli aralıklarla her iki tarafın heyetleri bir araya gelip tartışmalar yürüttü. O da sonuçsuz kaldı. Belirtmek istediğim şey; bir hayli tecrübemiz oluştu.

Bu 9. ateşkes artık gerçekten barışa, kalıcı bir çözüme yol açsın. Herşeyi olgunlaştırarak zeminini oluşturarak yapmak gerekiyor. Geçmişte bu yeterli değildi. Oslo sürecinde bu zemin vardı ama bu sefer de başka nedenlerle boşa çıkarıldı. Şimdi daha ustalıklı, yapıcı bir süreci geliştirmek zorundayız. Önderliğimizin çağrısı esasta artık bu konuda yeni bir bakışın oluşması gerektiği yönündedir. Askeri yöntemler yerine siyasetin esas alınması, bu temelde de güçlerin geri çekilmesi şeklindeydi. Biz ilk olarak ateşkesi ilan ettik. Bu ateşkesle daha olgun bir tartışma zeminini oluşturmak, diyalog imkanlarını geliştirmek ve bir de geri çekilmek için hazırlık yapmak istedik. Bunun örgütsel, siyasal ve yasal zeminini oluşturmak istedik. Öncelikle güçlerimizin hazırlanmasını, konumlanmasını, örgütlenmesini bu yeni sürecin esaslarına göre yapacağız. Bunun çalışmalarını yürütüyoruz şu anda. Ve en önemlisi tüm güçlerimizin bu yeni perspektif çerçevesinde ikna faaliyetlerini yürütmeyi planladık. Her alandaki güçlerimize ulaşarak bu çağrıyı kavratmaya çalışıyoruz. Biz geri çekilme için lazım gelen, olması gereken hazırlıkları başlattık.

MECLİS KARAR ALMALI

Ama geri çekilme için karşı tarafın da yapması gerekenler var. Herkes biliyor ki Türkiye’nin en ciddi, en temel sorunu Kürt sorunudur. Bu kadar ciddi olan bir konuda en yüce irade olan Meclis’in karar alması gerekiyor, en doğru olan da budur. Biz ne istiyoruz; nasıl bir karar? Güçlerimiz 1999 yılında çekildiğinde tuzağa düşürüldüler. Hepsi geldi Amed’de birikti. Ve kendisini kuşatılmış halde buldu. Bir alanda kuşatıldı. Bu bir. İkincisi, kimse sahip çıkmadı. Orta yerde kaldı. 5 yıl tek bir mermi patlamadı, fakat çözüm iradesi gelişmedi. Hem güvenlik için, hem bir yerde güvence için, hem de sağlıklı bir geri çekilmenin olması için Meclis şöyle bir karar alabilir: “Kürt sorununu barışçıl yöntemlerle çözmek üzere PKK’nin silahlı güçleri yurtdışına çıkması, bu sürecin gözlenmesi için bir komisyonun kurulması.”

“Meclis Kürt sorununu çözsün sonra geri çekilelim” demiyoruz. Bunu önceden öne sürüyorduk. Geri çekilme 4-5 yıldır gündemdedir. Oslo’da da temel gündem buydu. “Siz sınır dışına çıkın, biz çözeriz” dedi. Daha önce biz anayasal düzeyde birtakım değişikliklerle geri çekileceğimizi belirtiyorduk. Oslo sürecinin tıkanmasının bir nedeni de buydu. Şimdi Önderlik inisiyatif kullandı. Devlet Kürt sorununun çözümünde daha köklü bir adım atmadan, sadece hukuki bir zemini oluşturacak bir yasayla düzenleme yapacak. Bu şekilde geri çekilmiş olacağız.

Silahlı mücadele dönemi bitti, siyasal mücadele yürütülecek, deniyor. Ama siyasal mücadele nasıl yürütülecek? Bu sorunun cevabı verilmeden geri çekilmede bir terslik yok mu?

Planlanan 3 aşamadır. Ateşkes ve sınırların ötesine çekilme, birinci aşamadır. Bize düşen şeyleri yaparken, Meclis’in de üstüne düşeni yapması gerekiyor, dedik. İstediğimiz yeni anayasal bir düzenleme değil, Meclis’in bir komisyon kurması, bu konuda karar alması. Meclis’e mal ederek çözüm sürecini topluma mal etmiş oluruz. AKP fazlasıyla kendisini esas alıyor. Dar yaklaşım yüzeysel tutum söz konusu. Bunun meclise getirilmesi herkese mal edilmesi demektir. Herkes katılmayabilir ama Meclis bu toplumun en yüksek iradesiyse buna ihtiyaç var. İkinci olarak, diğer siyasi partileri de bu sürece katmak gerekiyor. Öyle yansıtılıyor ki, sanki orada birkaç grup var gel desen gelecek! Olur mu, 30 yıllık savaşan bir güç var orada. Savaşta başarılı olacağına inanıyor, güveniyor. Gel demekle gelmez, ben getiremem. Sorun öyle yüzeysel yaklaşımla çözülmez. Karşı tarafın bu ciddiyetle yaklaşması gerekiyor.

Bir de şimdi bu yaptıklarımız Türkiye yasalarına göre, yasadışıdır. Heyet geliyor yanımıza. Yasadışı bir çalışma oluyor. Heyet gidiyor Önderlikle görüşüyor, savcı o heyeti sorguya çekti. Avukatlar tutuklu. Başbakan, MİT Müsteşarı'nı kurtardı, yasa çıkardı. Ama aynı işlevi gören avukatlar içeride. Madem bunu çözeceksek bunu yasal zemine kavuşturmak lazım. Bu ‘yasadışılık’ aşılmalı. Hem İmralı’ya gidişte hem geri çekilmede.

Bu konuda doğru bir yaklaşım olmazsa tıkanma tehlikesi yaşanır. Şimdiden ciddiyetin herkes tarafından anlaşılması gerekir.

Geri çekilme ne zaman olacak? Bu tamamiyle Hükümet’in temposuyla ilgili bir şeydir. Bizim için de henüz mevsim koşulları elverişli değil. Biz hazırlıklarımızı başlattık ama yasal bir çerçeve olmadan, bu konuda gözetleme komisyonu gerekiyor. Bir de daha geniş çerçevede “akil insanlar” komisyonuna ihtiyaç vardır. Çünkü biz geri çekileceğiz, ama o alanlara kim yerleşecek? Köylere geri dönüş var o nasıl olacak? Birçok soru var. Hem meclis içinde hem de meclis dışında faaliyeti daha geniş olabilecek birtakım çalışmalara ihtiyaç var.

Ronahi Serhat: Aslında maksat Kürt sorununu çözmekse bunun doğal olarak Meclis’e taşınması gerekir. Ama maksat PKK’yi çözmekse, bu da hep söyledikleri gibi ‘Hükümet’in terörle mücadelesi’ kapsamına girer. Bunu pratik idari bir durum olarak görür. Sorun sadece gerillaların güvenli çekilmesi meselesi de değil. Komple bir çözüm için ilk etapta yapılması gerekenler olarak bakılmalı. Bu, Meclis’e sorumluluk yükler. Bu olmazsa kuşkular artar tabii.

YENİ ANAYASA GEREKLİ

Öcalan, “özgürlüğe ve eşitliğe dayalı kardeşlik hukukunun yeniden tesisi için muhatapları, Kürt halkını, herkesi göreve çağırıyorum” diyor. Bunu da biraz açar mısınız

İlk Misak-ı Milli’de inkar edilen haklar var. Azınlık hakların da hiçbir hakkı verilmeyerek bir Türkiye şekillendi. Tüm bu halkların eşit şekilde yaşaması için yeni bir anayasa gerekli. Sorun da zaten bir demokrasi eşitlik sorunudur. Bu köklü bir değişimi gerektirir. Bu hem Kürt sorununun çözümü anlamına gelecek, hem de halklar açısından örgütlenme ifade etme kültürel kimliklerini yaşama gerçek anlamda anayasal bir forma kavuşması anlamına gelecektir.

Geri çekilme, ateşkes, nihayetinde silah bırakmaya gelecek. Bir televizyon programında Başbakan'ın danışmanı “Öcalan AKP’nin savunduğu paradigmaya geldi. Türkiye demokratikleşince Kürt sorunu çözülecektir” dedi. Gerçekten Öcalan bunu mu dedi?

Karayılan: Hükümet’in çözüm dilinin olması gerekiyor. Çözümü yansıtan yaklaşım vurgular önemli. Başdanışmanın ifade ettikleri doğru değil tabii ki. Önderlik paradigmasal bir değişim yaşamıştır. Ama bu 93’lerde başlayan 2000’li yıllardan itibaren daha da gelişen bir paradigmasal değişimdir. Aslında son söyledikleri 5. savunmasının bir özetidir. Önderlik çözümü dayatmak istiyor. Daha makul, herkesin hassasiyetlerini dikkate alan bir çözüm dili geliştirmek istiyor.

AKİL İNSANLAR HERKESE GÜVEN VERMELİ

‘Akil insanlar’ komisyonu tartışılıyor. Başbakan “Bir havuzumuz var” dedi. Siz nasıl görüyorsunuz?

Biz sadece akil insanlar komisyonunun oluşturulmasıyla soruna cevap olunacağını düşünmüyoruz. Bu akil insanların dayanacağı bir prosedür olmalı. Hükümet tarafı “Meclis kararına gerek yok, komisyona gerek yok, akil insanlar yeterlidir” demektedir. Öyle düşünmüyoruz. Bu, hükümetin görevidir. Akil insanlara ilişkin elbette düşüncelerimiz vardır. Ama daha ortada bir şey yokken isim zikretmek istemiyorum. Bu insanlar herkese güven verecek insanlardan olmalı. Tanınan, bilinen, bu soruna vakıf yazarlar, sanatçılar, STÖ temsilcileri, hem toplumun güven duyduğu hem de tarafsız olan, vicdanına dayanan insanlardan oluşmalıdır. Bu insanların bir yetkisi olmalı, iradesi olmalı. Her şeyden önce bağımsız olmalı. Bu yasayla kurulmaz, ama yasal dayanağı olması gerekiyor.

GERİ ÇEKİLME İÇİN YASAL ÇERÇEVEYE İHTİYAÇ VAR

Başbakan “Geri çekilme sürecini denetlerler” diyor. Bu akil insanlarla olabilecek bir şey mi?

Akil insanlar sürecin işleyişini denetler. Her iki tarafın üstüne düşeni yapıp yapmadığını denetler. Fakat daha oraya gelmedik. Geri çekilme için yasal bir çerçeveye ihtiyaç vardır. Geri çekilmenin basit olmadığını, geri çekilmeye herkesin ikna edilmesi için, sağlıklı bir biçimde pratikleşmesi için özellikle en büyük ikna gücü olan Önder Apo’nun devreye girmesi gerekmektedir. Ben hemen ilk etapta bu olsun demiyorum. Ama koşullarının normalleştirilmesi lazım. Değişik biçimde grupların gidip gelmesi, ilişki kurulması lazım. Önderlik devreye girmeden biz bu güçlerin hepsini ikna edemeyiz. Yönetim olarak hemfikiriz. Ama daha alta indiğimizde, orta kademede birçok arkadaş tam ikna değil. Birkaç yıldır savaşa motive olan bir düzey yakalandı. Savaş olarak güçlü olduğumuz bir pozisyondayız. İkincisi böyle avantajların bulunduğu bir dönemde böyle bir karara gitmek kolay değil. Bunu ancak önderliğimizin güçlü etkisi ve barışa olan inancımız sağlamıştır. 2013’te büyük bir savaşı geliştirmenin zemini vardır. Ama Önderliğimizin stratejik bakış açısı çok daha değerlidir. Biz aslında 2 aşamalı bir plan yapmıştık. Bir kapsamlı bir savaş. ikincisi “demokratik çözüme dair diyalog süreci çözüme ulaşırsa biz buna da açık olacağız” diye karar aldık. İkincisinde karar kıldık. Ama bu kolay olmadı. Bunu hem halkımızın, hem kamuoyunun hem de devletin bilmesi lazım. Halkımız, “AKP’ye niye güvendiniz, başarı imkanınız olmuştu” diyor. Biz bunları reddetmiyoruz. Bu süreci yürütürken kimseye güvenerek değil, doğru olduğuna, barışa, demokratik çözümün gerekliliğine inandığımız için geliştiriyoruz. Önderliğimizin bu konuda karar kılması ve bizim de katılımımızın temelinde bu vardır: Biz kendimize güveniyoruz. Savaşa da barışa da hazırız. Tercihimiz barıştır, demokratik çözümdür.

Bu sürecin götürülebilmesi için karşılıklı gelişmesi lazım. Biz geri çekilme için hazırlık yapıyoruz ama karşı tarafın da hazırlık yapması lazım. Kolaylık sağlaması için Önderliğimizin koşullarının düzeltilmesi bir biçimde devreye girmesi lazım. Bu olursa çözüm sürecinin ilk aşaması gerçekleşir.

Tam olarak ne düşünüyorsunuz Sayın Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesiyle ilgili?

Ronahi Serhat: Kısıtlı imkanlarla süreç yönetilmez. Projenin sahibi kendisidir. O halde kamuoyunu heyecanlandıran bu çağrının sahibi ile hareketin temasının sağlanması gerekiyor. Bu onun hakkıdır. Doğası gereği bunun böyle olması gerekiyor. Arada heyetler gidiyor, görüşme periyodu belli değil, Önderlik istediği zaman görüş belirtme imkanına sahip değil. Önderlik çeşitli kesimlere, kadınlara, STÖ’lere sürece katılmaları çağrısı yaptı. Peki bu kesimler nasıl katılacak. Diyalog kanallarının oluşması gerekiyor. Sürecin şeffaf işlemesi gerekiyor. Kısıtlama, engel, korku, devlet konseptiyle yaklaşılmaması gerekiyor. Rahat çalışma ortamının sağlanması gerekiyor.

Karayılan: Bu devreye giriş aşama aşama olabilir. İlk etapta gidiş gelişlerin olgunlaşması gerekiyor. Mesele gerçekten çözüme giden yolu açmaktır.

AVRUPA DA ÇÖZÜME DESTEK OLMALI

Uluslararası güçlere ilişkin değerlendirmeleriniz neler?

Karayılan: Kürt sorununun sorun olmasında Avrupa’nın rolü belirleyici. Bugüne kadar Kürt halkı büyük trajedilerle karşı karşıya geldi. Yaşanan katliamlar, trajediler, çığlıklara Batı kulaklarını kapadı. Sorunun devamında çıkarlarını görüyorlardı, çözümünde değil. Biz yeter artık diyoruz. Vicdana gelin. Biz çatışacağız onlar da fayda sağlayacak. Artık buna son verilmeli. Temsilciler açıklama yaptılar, Önder Apo’nun açıklaması ardından. Herşeyden önce engel olmamaları önemlidir. Kürt sorunu uluslar arası bir sorun oldu. Eğer çözüm için katkı yaparlarsa çözüm daha kolaylaşır. Ama engel de olabilirler. Mesela Paris Katliamı. Bu katliamın faillerinin açığa çıkarılması gerekiyor. Kesinlikle bu süreci tıkatmaya dönük bir saldırıdır. Yani Avrupa tarafı da çözüme destek olmalı, engel olmamalı. AB, ABD için çağrımız budur: Sürece katkı sunun, engel olmayın. Daha değişik biçimde girişimlerde bulunabilirler. Ateşkes döneminde bu hareketi ‘terör listesi’ne aldılar. Savaş tırmanırken almadılar, tek bir mermi patlamazken aldılar. PKK’yi bu listeden çıkartırlarsa bu çözüm için büyük bir katkı olur.

ULUSAL ÇERÇEVEYİ ESAS ALDIK

Güney Kürdistan yönetimi de önem kazanıyor. Bununla ilgili görüşleriniz neler?

Karayılan: Bu süreci sadece Kuzey’le sınırlı bir süreç olarak görmüyoruz. Tüm Kürtleri ilgilendiriyor, bu nedenle son iki haftada birçok güçle irtibata geçtik. Kendilerinin görüşlerini almak istiyoruz. Dışımızdaki partilerin büyük çoğunluğu ile irtibata geçtik. Ulaşamadıklarımıza da mesaj gönderdik. Aydınlar, sanatçı çevrelerinden de görüş almak istedik. Ulusal bir çerçeveyi esas aldık. Bu süreçte destekleyici açıklamalar da oldu. Süreci götürmekte samimiyiz. Bu kez gerçekten bozulmamasını, şuradan buradan çomak sokulmamasını istiyoruz. Karşı tarafın da aynı kararlılıkla yaklaşması halinde sorun çözülür.

Sonuç olarak nasıl işleyecek bu süreç?

Karayılan: Biz aslında 1. aşamayı tartıştık. Çözüm projesi 3 aşamadan oluşuyor. Geri çekilme başladıktan sonra 2. aşama başlayacak. Nedir? Devletin ve hükümetin yapması gerekenler. Çözümü de kapsayan yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. Sorunun çözümünü tam demokratikleşmede görüyoruz. Bütün kimliklerin kabul edildiği, tüm kimliklerin temsil edildiği, yaşayabildiği bir sistem. Kürtlerin de kendi dili kültürüyle yaşayabildiği, kendi kendini yönetmede söz hakkının olduğu, Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde Kürt toplumu olarak kendisini ifade edebildiği anayasal çerçeveye ihtiyaç vardır.

Özellikle 3 ana noktada düzeltme yapılmalı: Birincisi, vatandaşlık tanımı yeniden yapılması. Kapsayıcı olması, değişik kimlik ve kültürleri etniki değil de herkesin içinde kendisini göreceği bir tanımlamaya ihtiyaç var. İkincisi kimliklerin kabulü. Kimliklerin kendisini ifade edeceği koşulların sağlanması. Üçüncüsü, Türkiye ulusunun doğru tanımlanması. Kimlerden oluşuyor bir açılımın yapılması. Bunlar önemli veri oluşturur. İkinci aşama budur aslında, bunların yapılmasıdır.

Üçüncü aşama, normalleşme aşamasıdır. Çözüm yolunda “yol temizliğinin” yapılması lazım. “Siyaset yapın diyorsunuz” ama siyasetçilerin hepsi içeride. KCK tutukluları, tutuklu kaldığı müddetçe çözümden bahsetmek mümkün değil. Bu temizliğin yapılıp normalleşme sürecine doğru ilerlemek gerekiyor.

ANF