Bundan bir süre önce, Taraf Gazetesi yazarlarından Doçent Önder Aytaç'ın kendi sesinden Abdullah Öcalan hakkındaki sözlerini dinlemiş, hemen ardından da, benimle telefon bağlantısı kuran Roj TV haber bültenine konuyla ilgili konuşmuştum.
Taraf yazarı Önder Aytaç 18 Haziran 2010'da Küre TV'de şöyle demişti: Öcalan 'madem elinizde, alacaksınız karşınıza, dersiniz ki, 'eğer Türkiye'de bir ay içerisinde bir yaprak kımıldarsa, bu terörü bitirmezsen, seni idam ederim, seni asarım'. Bakın bakalım bu olayların hepsi bitmiyor mu! Bitmiyor mu! O zaman alır asarsınız, öldürürsünüz. O zaman geleceğli kurtarabilirsiniz.'
Haber Aktüel programında, dinlediğim bu sözlerden sonra, 'bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük provokasyonudur' demiş, ardından da Taraf Gazetesine, Önder Aytaç'la ilişkiyi kesmesini önermiş, bu olmuyorsa, gazetede yazan dürüst, demokrat, solcu, sosyalist yazarların Taraf Gazetesinden ayrılması çağrısında bulunmuştum. O günden beri bekliyorum. Ses yok. Doç. Önder Aytaç gazetede yazmaya devam ediyor. En son yazısı 21 Haziran'da, yani yukarda aktardığım TV programındaki sözlerinden üç gün sonra yayınlanmış. Aytaç Taraf'ta haftada bir gün yazıyor. Gelecek yazısı 28 Haziran'da yayınlanacak.
Nihayet, yazı günü gelince Suzan Samancı kendi köşesinde, geçerken konuya işaret etti. Onun yazısını 'okuyarak' konudan haberdar olduğunu söyleyen Halil Berktay da, yazısının en sonunda köşe arkadaşını protesto etti. Hepsi bu.
Gazete büyük bir pişkinlikle yoluna devam ediyor.
Can güvenliği devletin korumasına bırakılmış bir insanın 'öldürülmesini' talep eden bir kişiyle birlikte geçirilen her gün, Taraf yazarlarının, çoktan beri aşınan saygınlığını bin defa yerle bir ediyor. 'İslamcı' çevrelerin 'tepkisi' yüzünden Sevan Nişanyan'ı 'kapı önüne' koyanlar, 'idamcı' yazardan hiç de rahatsız değiller.
Bu gazetede 'PKK devlet gibi hastalıklı bir organizmadır, çünkü insan öldürmeyi olağanlaştırıyor' diye yazan kimseler, burunlarının dibinde 'cinayet' çağrıları yapan kişiyle can ciğer, kuzu dolması yaşıyor.
Şimdi bu gazete, aklı sıra Kürt toplumunu Kürt özgürlük hareketine karşı 'harekete geçmeye' çağırmakta, 'cinayet' provokasyonu yapan yazarın 'ikizi' yazar Emre Uslu, PKK'yi 'sınır dışına' çıkartma konusunda 'zihni sinir procesi'ne benzer bir öneri yaparken, bir yandan da Ahmet Altan'ın gözlerinin içine baka baka şöyle yazmakta: 'Bu süreçten en fazla yararlanacak kişi de Abdullah Öcalan olur. Karşılıklı kin duygularının törpülenmesiyle onun hapishane koşullarının yumuşatılabilmesi için gereken zemin de doğmuş olur. Yoksa karşılıklı kin yükseltilmeye devam ederse korkarım toplumsal baskı Öcalan'ın asılmasını istemeye kadar gider ve bir noktadan sonra bunun önüne kimse geçemez.'
Evet, böyle. İçindeki mesaj da şöyle: 'Ya rahat bir zından, ya da idam'... Bu Küre TV'de değil, Taraf gazetesinde söyleniyor. Taraf Gazetesinde 'idam' provokasyonu sürdürülüyor.
Bu gazetenin stratejleri akılları sıra, Kürt toplumunda 'devletten de, PKK'den de bağımsız' bir 'alternatif' yaratmak için, AKP'yle tam bir dayanışma, birlik ve beraberlik içinde canhıraş bir kampanya yürütüyorlar. 'Kürt coğrafyasında Devletten ve PKK'den bağımsızlık' lafları, yufka yürekli, konformist, rahatına düşkün çevrelerin kulaklarına çok hoş geliyor.
Ama bu iş nasıl olacak? Kürt coğrafyasında 'devletten yana' bir güç var mı? Olmayan devlet 'yanlılarının' devletten 'uzaklaşmasına' karşılık, şu ana kadar PKK yanlısı olanların da PKK'den uzaklaşmasını istemek kurnazlık gibi görünse de, bir hamakat ürünü 'tuzak' değil mi? Serçe kapanıyla 'ayı' avlamaya kalkışan ahmak avcı misali, Tarafçılar, boş işlerle uğraşıyorlar. Bölgede gezen, panellere katılan, bilgi, veri, 'istihbarat' toplayan, sonra Taraf'ta liberal şekere bulanmış, Küre TV'de ise aşikar 'cinayet' önerileriyle polisiye işler peşinde koşan yazarlarıyla Kürt toplumunda etkili olma düşüncesi size nasıl bir düşünce izlenimi veriyor?
Taraf Gazetesi Kürt özgürlük hareketini 'Ergenekon'la ilişkilendirmeyi, en etkili yıpratıcı yöntem sayan bir gazete. Ama o, her konuda binlerce sayfalık belgelere sahipken, bu iddiasını tek bir belgeyle kanıtlayamıyor, buna rağmen, iddiasında ısrar ediyor.
Ama 'idam', 'öldürme', 'cinayet' tehditleriyle Taraf Gazetesinde icra-i mesleklerine devam edenlerle yan yana verdiği resimle, kendisi hakkında çok kötü 'kanıtları' bizzat yayınlamaya devam ediyor.
Taraf Gazetesi, Kürt sorununda kendine özgü ve Kürt özgürlük hareketine karşı yüklendiği misyonu çoktan yitirdi.
Ama şimdi bu gazetenin önünde duran çok büyük bir tehlike var: Yazarlarının 'idam edilsin, öldürülsün' dediği Öcalan'a, bu kışkırtmaları bahane ederek yapılacak bir saldırının, Türkiye'yi iç savaşa aynı gün sürükleyecek sonuçlarıyla karşı karşıya kalmak...
Bu ağır yükü hanginiz yüklenebilirsiniz, sevgili Taraf yazarları, çalışanları?...
Tekrar ediyorum: Önce bu yazarlarınızı okurlarınızın önünde Kürt toplumundan özür dilemeye çağırın. Sonra düşünün: Bu ortaklığı sürdürmek ne işe yarar?
* Kaynak: Günlük Gazetesi
Taraf yazarı Önder Aytaç 18 Haziran 2010'da Küre TV'de şöyle demişti: Öcalan 'madem elinizde, alacaksınız karşınıza, dersiniz ki, 'eğer Türkiye'de bir ay içerisinde bir yaprak kımıldarsa, bu terörü bitirmezsen, seni idam ederim, seni asarım'. Bakın bakalım bu olayların hepsi bitmiyor mu! Bitmiyor mu! O zaman alır asarsınız, öldürürsünüz. O zaman geleceğli kurtarabilirsiniz.'
Haber Aktüel programında, dinlediğim bu sözlerden sonra, 'bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük provokasyonudur' demiş, ardından da Taraf Gazetesine, Önder Aytaç'la ilişkiyi kesmesini önermiş, bu olmuyorsa, gazetede yazan dürüst, demokrat, solcu, sosyalist yazarların Taraf Gazetesinden ayrılması çağrısında bulunmuştum. O günden beri bekliyorum. Ses yok. Doç. Önder Aytaç gazetede yazmaya devam ediyor. En son yazısı 21 Haziran'da, yani yukarda aktardığım TV programındaki sözlerinden üç gün sonra yayınlanmış. Aytaç Taraf'ta haftada bir gün yazıyor. Gelecek yazısı 28 Haziran'da yayınlanacak.
Nihayet, yazı günü gelince Suzan Samancı kendi köşesinde, geçerken konuya işaret etti. Onun yazısını 'okuyarak' konudan haberdar olduğunu söyleyen Halil Berktay da, yazısının en sonunda köşe arkadaşını protesto etti. Hepsi bu.
Gazete büyük bir pişkinlikle yoluna devam ediyor.
Can güvenliği devletin korumasına bırakılmış bir insanın 'öldürülmesini' talep eden bir kişiyle birlikte geçirilen her gün, Taraf yazarlarının, çoktan beri aşınan saygınlığını bin defa yerle bir ediyor. 'İslamcı' çevrelerin 'tepkisi' yüzünden Sevan Nişanyan'ı 'kapı önüne' koyanlar, 'idamcı' yazardan hiç de rahatsız değiller.
Bu gazetede 'PKK devlet gibi hastalıklı bir organizmadır, çünkü insan öldürmeyi olağanlaştırıyor' diye yazan kimseler, burunlarının dibinde 'cinayet' çağrıları yapan kişiyle can ciğer, kuzu dolması yaşıyor.
Şimdi bu gazete, aklı sıra Kürt toplumunu Kürt özgürlük hareketine karşı 'harekete geçmeye' çağırmakta, 'cinayet' provokasyonu yapan yazarın 'ikizi' yazar Emre Uslu, PKK'yi 'sınır dışına' çıkartma konusunda 'zihni sinir procesi'ne benzer bir öneri yaparken, bir yandan da Ahmet Altan'ın gözlerinin içine baka baka şöyle yazmakta: 'Bu süreçten en fazla yararlanacak kişi de Abdullah Öcalan olur. Karşılıklı kin duygularının törpülenmesiyle onun hapishane koşullarının yumuşatılabilmesi için gereken zemin de doğmuş olur. Yoksa karşılıklı kin yükseltilmeye devam ederse korkarım toplumsal baskı Öcalan'ın asılmasını istemeye kadar gider ve bir noktadan sonra bunun önüne kimse geçemez.'
Evet, böyle. İçindeki mesaj da şöyle: 'Ya rahat bir zından, ya da idam'... Bu Küre TV'de değil, Taraf gazetesinde söyleniyor. Taraf Gazetesinde 'idam' provokasyonu sürdürülüyor.
Bu gazetenin stratejleri akılları sıra, Kürt toplumunda 'devletten de, PKK'den de bağımsız' bir 'alternatif' yaratmak için, AKP'yle tam bir dayanışma, birlik ve beraberlik içinde canhıraş bir kampanya yürütüyorlar. 'Kürt coğrafyasında Devletten ve PKK'den bağımsızlık' lafları, yufka yürekli, konformist, rahatına düşkün çevrelerin kulaklarına çok hoş geliyor.
Ama bu iş nasıl olacak? Kürt coğrafyasında 'devletten yana' bir güç var mı? Olmayan devlet 'yanlılarının' devletten 'uzaklaşmasına' karşılık, şu ana kadar PKK yanlısı olanların da PKK'den uzaklaşmasını istemek kurnazlık gibi görünse de, bir hamakat ürünü 'tuzak' değil mi? Serçe kapanıyla 'ayı' avlamaya kalkışan ahmak avcı misali, Tarafçılar, boş işlerle uğraşıyorlar. Bölgede gezen, panellere katılan, bilgi, veri, 'istihbarat' toplayan, sonra Taraf'ta liberal şekere bulanmış, Küre TV'de ise aşikar 'cinayet' önerileriyle polisiye işler peşinde koşan yazarlarıyla Kürt toplumunda etkili olma düşüncesi size nasıl bir düşünce izlenimi veriyor?
Taraf Gazetesi Kürt özgürlük hareketini 'Ergenekon'la ilişkilendirmeyi, en etkili yıpratıcı yöntem sayan bir gazete. Ama o, her konuda binlerce sayfalık belgelere sahipken, bu iddiasını tek bir belgeyle kanıtlayamıyor, buna rağmen, iddiasında ısrar ediyor.
Ama 'idam', 'öldürme', 'cinayet' tehditleriyle Taraf Gazetesinde icra-i mesleklerine devam edenlerle yan yana verdiği resimle, kendisi hakkında çok kötü 'kanıtları' bizzat yayınlamaya devam ediyor.
Taraf Gazetesi, Kürt sorununda kendine özgü ve Kürt özgürlük hareketine karşı yüklendiği misyonu çoktan yitirdi.
Ama şimdi bu gazetenin önünde duran çok büyük bir tehlike var: Yazarlarının 'idam edilsin, öldürülsün' dediği Öcalan'a, bu kışkırtmaları bahane ederek yapılacak bir saldırının, Türkiye'yi iç savaşa aynı gün sürükleyecek sonuçlarıyla karşı karşıya kalmak...
Bu ağır yükü hanginiz yüklenebilirsiniz, sevgili Taraf yazarları, çalışanları?...
Tekrar ediyorum: Önce bu yazarlarınızı okurlarınızın önünde Kürt toplumundan özür dilemeye çağırın. Sonra düşünün: Bu ortaklığı sürdürmek ne işe yarar?
* Kaynak: Günlük Gazetesi