Benzeri hiç bir ülkede yaşanmayan, bir olay yaşandı ülkemizde bir ay önce: Ahmet Işık isimli bir yazar, bir kitab yazmak için evinde uğraşmış; kitab taslağını kağıtlara dökmüş. Kitab olacak taslağın içeriğinden zarar göreceğini düşünen devlet yetkilileri, taslağı ele geçirmiş. Yazarı da cezaevine tıkmış. Mahkemesi halen devam ediyor. İnsanın inanası gelmiyor. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz diye insanın sorası geliyor.
Bu ülke AB’ine girmek için sözde çaba sarfediyor. “Ağır oturun da mulla desinler beyler.” Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Sarkozi “yeriniz Ortadoğu’dur” demedi boşuna.
Yarın savcının biri, herhangi birimizin kapısına dayanıp “ sizler ülkeyi ortadan kaldırmak için plan yapıyorsunuz, bence düşünceniz böyle” der ve bizi tutuklarsa hiç şaşmayalım, burası Türkiye...
Çünkü ortada bir kitab yok, yayınlanmamış ve okuyucuya ulaşmamış; kitabın suç unsuru teşkil ettiği bilirkişilerce tesbiti yapılmamış. Ortada oluşmuş bir suç fiili yok. Sadece yazarın evindeki bir taslaktan hareketle insan cezaevine alınır mı? Soruşturmaya tabi tutar mı?
Kitab yayınlasaymış adı: “İmamın Ordusu" olacakmış. Bu kitab taslağı sanal dünyaya düştü. Herkes gibi bizlerde okuduk. Savcılarımızın nazarında suçlu muyuz okuduğumuz için? Onu da bilmiyoruz.
Bu taslakta, çok önemli konulara parmak basılmış. Şayet bunlar gerçekse vay ülkenin haline...
Fetullah Gülen Cemaatı’nın özellikle polis teşkilatının içinde örgütlendiğini, Polis Kolejlerinin ve Polis Akademilerin tümünde örgütlendiğini, polis teşkilatın genel müdürlüklerini, ilgili şübe ve birimlerini ele geçirdiğini detaylarıyla anlatıyor. Alt yapıyı İmam Hatip liselerinde ve İlahiyat fakültelerinde temin edildiğini yazıyor.
Kitap taslağına göz atalım: “...1981’e kadar 1 tane olan İlahiyat fakültesi 1982’de 21’e çıkarıldı.
"İmam Hatip liseleri mezunlarına tüm üniversitelere girme izni verildi.
"Süleyman Demirel döneminde 36 İmam Hatip lisesine ek, cunta (1980) döneminde 35 tane daha eklendi. Din dersleri İlk ve orta okullarda zorunlu hale getirildi. Felsefe dersi kaldırıldı. 1984-1997 yıllarında 235 İmam Hatip okulu daha eklendi. Sayıları 600’ün üzerine çıktı. İmam için açılan okullara kız öğrenciler de alındı. Kızların imam olacak hali yoktu... Eğitim Sen’in araştırmasına göre: Bugün 100 bin öğrenci İmam Hatip liselerinde okuyor. İlahiyat fakültelerinde 10 bin öğrenci okuyor. Türkiyenin imam ihtiyacı 5 bin. Yapılan hesaplara göre imam ihtiyacı 2 bin ile 2500 arası ihtiyaç varken, yılda 52 bin mezun veren İmam Hatip lisesi kursları engellenmedi. Bunlar zamanla milyonları bulan oya dönüştü.
"Amerika’da işi organize eden Gülen, Ergenekonu, “28 Şubat”ın rövanşı olarak kullanıyor...
“Çoğu burslu 2 milyondan fazla öğrenci bulunuyormuş Gülen Cemaatın. Cemaatın, maddi olanakları ve oyu ile AKP iktidara geldi ve onun yardımıyla iktidarını sürdürüyor. Buna karşılık da Gülen Cemaatı, devletin her kademesinde örgütleniyor. AKP ile karşılıklı alış veriş içerisindeler.
"Üst düzey bir emniyet yetkilinin belirttiğine göre: F. G. Cemaatın 5 milyonun üzerinde müridi ve milyar dolarlık serveti varmış. 25 yıldan bu yana polis Koleji ve Polis Akademilerinde dikey ve yatay örgütlenmişler. Burda mezun olanlar personal, istibarat, araştırma dairelerine ve önemli birimlere atanmışlar, orda örgütlenmişler. Cemaatla ilgili şikayetleri polis yapacaktı. İstibarat kendilerinde olduğu için korkulacak bir şey kalmıyordu. Bu düzenden rahatsız olan öğrenci, esnaf, sıradaki vatandaş endişesini dile getireceği zaman, polis engeline takılıyordu. AKP bundan memnun kalıyordu. Onun için cemaatın örgütlenmesine göz yumuluyordu. Başbakan boşuna “polisimi ezdirmem” demiyordu ve askerlikten muaf tutması, bütçeden ayrılan pay geçen yıla göre % 23.2 oranında artırılması bunun göstergesi.
“Ağır harp silahlarının ithal izni Emniyet genel müdürlüğüne, Milli İstiparat Teşkilatına, Olağanüstü Hal bölge valiliğine veriliyor. Silahlı kuvvetlerine karşı bir ordu mu kuruluyor? Bugün 250 bin polis bulunuyor. Artırılması isteniliyor. Özel muhafız gücü kuruluyor sanki."
"F. Gülen bir konuşmasında: ” Denge unsuru yakalamadan, atağa geçmek yok. Bekleyelim ve çalışalım. Bazen hasmından kaçmak da bir manevradır. Bir boşluk bulunca yeniden maratona geçeriz” diyor. Ve ekliyor: "Bütün Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre Anayasal müeseselerdeki kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır” diyor. Teknik takip, izleme ve dinlenme daireleri, İstibarat ve Kaçakçılık, organize suçlarla mücadele (KOM) etkin olması ve bağlı şubelere hakim olması, Ankara, İstanbul başta olmak üzere büyük illerde 7 bin dinliyen izleyen memur var ülkede. Bunların hepsi Gülen Cemaatın denetimindedir.
“1980’den sonra ANAP döneminde İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu, Nakşibendi mensubu olduğu için, Gülen Cemaatı özgürce örgütleniyordu.
“Turgut Özal, Üniversite mezunlarına ve lise dengi okul mezunları için Polis Akademisinin yolunu açtı.
“Sadettin Tantan, İçişleri bakanı olunca bir yasa çıkardı, Polis Akademisinde görevli öğretim görevlilerin isteği olmaksızın yerlerinden alınamıyacağını yasaya bağladı. Bu yasayı yaptıran Gülen Cemaatıydı. Örgütlenmek için önlerinde hiç bir engel kalmıyordu. Polis Akademisinde ve polis kollejlerinde öğretim elemanları istediği gibi at oynatıyordu. B.C. olarak belirtilen öğretmen derslerde: ” çalışan kadınların tümü orus... İslam dinine göre kadının çalışması yasaktır” dermiş. Bu kişi sonra Refahyol hükümeti döneminde Erbakan’ın müşaviri olmuş."
Bugünlük bu kadarla yetinelim. Yetkililer ne denli acele edip, kitabın basılıp yayınlamasına müsaade etmedikleri anlaşılıyor. Bu etkinin de şu seçim atmosferinde Gülen Cemaatından gelmiş olabileceğini anlamak için kahin olmaya gerek yotur sanırım. Yanılıyor muyum????