BDP’nin Batı Kürdistan’daki halk devrimine
destek amacıyla yapmak istediği mitingler, Türk devletince yasaklandı.
Yasak kararını tanımayan Kürtler, dün Yüksekova, Cizre ve Kızıltepe’de
devlet barikatlarını aşarak alanlara çıktı. Cizre’de polis saldırısıyla
başlayan çatışmalar, akşam saatlerinde devam ediyordu.
Türk devleti ile hükümetinin tüm yasak ve tehditlerine rağmen Yüksekova,
Cizre ve Kızıltepe’de BDP’nin çağrısına uyan onbinlerce kişi alanlara
çıktı; Rojava’daki Kürtleri selamladı.
BDP, Rojava’da kendi öz
yönetimlerini ve birliğini kuran Kürtlerin mücadelesini selamlamak için
“Özgürlük Yürüyüşünüzü Selamlıyoruz” sloganıyla Cizre, Kızıltepe ve
Yüksekova’da miting yapma kararı aldı. Ancak Türk devleti yine yasaklama
yoluna girdi. İçişleri Bakanlığı’nın yasak kararıyla birlikte kentlere
polis ve asker yığıldı. Belediye hoparlörlerinden anons yapılarak
“katılmayın” telkininde bulunuldu. Ancak devlet yine de başarılı
olamadı.
Yüksekova’da onbinler toplandı
Hakkari
Yüksekova’da onbinlerce kişi biraraya geldi. DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk
ile BDP milletvekilleri Yüksekova’ya 20 kilometre uzaklıkta bulunan
Şekîtan Köprüsü’nde karşılandı. Konvoy eşliğinde ilçe merkezine giren
heyet Oslo Oteli’nin önünde Öcalan, PKK, KCK bayraklarıyla karşılandı.
Karşılama ardından kitle, Eski Cezaevi Kavşağı’na yürüyüşe geçti.
Coşkulu yürüyüş sırasında PKK ve Öcalan lehine sloganlar atıldı. Miting
alanına yakın yerlerde bulunan yüksek binalara ve miting alanına
“Münafık Naim’i taşlayan Colemêrg gençliğini selamlıyor, insan olanı
insanca karşılarız”, “Şemzînan, Çelê ve Oremar’da gelişen devrimci
operasyonları Rojava’daki devrim ruhuyla selamlıyoruz”, “Kürdistan
Kürtlerindir, işgalci TC ordusu Kürdistan’dan defol”, “Ya Önderliğimizin
özgürlüğü ya sonuna kadar direniş” yazılı pankartlar ile çok sayıda
Öcalan, PKK, KCK ve Mahsum Korkmaz posterleri asıldı. Miting alanını
dolduran 10 binlerce kişi ellerinde bulunan yeşil, sarı ve kırmızı
flamalarla alanda renkli bir tablo oluşturdu. DTK Eşbaşkanı Aysel
Tuğluk, BDP Eşbaşkan Yardımcısı Hamit Geylani, Hakkari BDP
milletvekilleri Adil Kurt ve Esat Canan’ın da katıldığı miting coşkuyla
devam etti.
Cizre’de kimse tehdidi dinlemedi
BDP’nin
Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde düzenlemek istediği mitinge izin verilmedi.
Kaymakamlık, BDP’li belediye hoparlöründen anons yaparak, mitingin
yasaklandığını, halkın mitinge gitmemesi uyarısında bulundu. Ancak
Cizreliler bu anonsu dikkate almadı. İlçe merkezinde fırın ve eczaneler
dışında diğer işyerleri kepenklerini açmadı. İlçe adeta ablukaya alındı.
İlçe merkezinde önemli noktalarda çevik kuvvet polisleri ve zırhlı
araçlar konuşlandırıldı. Ancak tüm tehdit ve ablukaya rağmen miting
saatinin yaklaşmasıyla halk, Şırnak il ve ilçelerinden yüzlerce araçla
Cizre’ye giriş yaptı.
Polis saldırdı, halk yanıt verdi
Polis
ablukasına rağmen binlerce kişi Nur Mahallesi’ndeki miting alanında
toplandı. Ancak alana girmeyi başaran binlerce kişiye polisler gaz
bombalarıyla saldırdı. Taşlarla karşılık veren kitle, polisi miting
alanının dışına çıkardı. Özel hareket polisleri eşliğinde bir kez daha
alana girmek istenince başlayan çatışmalar, haberimiz hazırlandığı
sırada devam ediyordu.
Ahmet Türk Kızıltepe’deydi
Mardin’in
Kızıltepe İlçesi’nde “Özgürlük yürüyüşünüzü selamlıyoruz” mitingi için
kent merkezinde polis tarafından yoğun önlemler alındığı görüldü. İpek
ve Cumhuriyet mahalleri ile Özgürlük Meydanı’ndan miting alanına
yapılacak yürüyüş öncesi yollar zırhlı araçlarla ablukaya alınırken,
mitingin yapılacağı Newroz Alanı’nda ise 7 TOMA aracı hazırda
bekletildi. DTK Eşbaşkanı ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk bir gün önce
yaptığı açıklamada “yasağı tanımıyoruz” demiş ve Kürtlerin özgürlükleri
için alanda olacaklarını söylemişti. BDP’nin siyasi bir parti olarak
ülkenin her yerinde özgürce miting yapma hakkı bulunduğuna dikkat çeken
Türk, “Biz bu uygulamaya da asla boyun eğmeyeceğiz, çünkü mesnetsiz,
hukuksuz bir yaklaşımdır” diye konuşmuştu.
Türk’ün çağrısı karşılık buldu
Seçmenleri
Ahmet Türk ile BDP’nin çağrısına uyarak polis ablukasına rağmen miting
saatinin yaklaşmasıyla İpek ve Cumhuriyet mahalleri ile Özgürlük
Meydanı’nda toplanmaya başladı. Yoğun polis önlemine rağmen binlerce
kişi yürüyüş kollarına akın etti. Binlerce kişi miting alanına giriş
yaptı.
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Şemdinli'de BDP'li ve DTK'li heyetin HPG gerillalarının yol kontrolüne
takılması ve Antep'teki bombalı saldırı ardından günlerdir annelik
kavramı üzerinden kirli bir propaganda yürütülüyor. Kimileri (Esra Elönü
adındaki köşe yazarı) BDP'li kadın vekillere ağza alınmayacak hakarete
kadar işi vardırıyor. Kimileri de 'şehit edebiyatı' üzerinden,
yürüttükleri kan siyasetini maskelemeye çalışıyor.
Antep
saldırısı ardından özellikle bir isim, Bakan Fatma Şahin medyada
"annelik" duygularıyla öne çıkar oldu. Saldırıda yaşamını yitiren 1
yaşındaki Almina bebeğin cenaze töreninde verdiği poz, döktüğü timsah
gözyaşları herkesi "duygulandırdı."
Günlerdir saldırıyı PKK
üzerine yıkma çabaları AKP siyasetinin çıkmazını gidermeye yetmemiş
olacak ki, Şahin cenaze töreninden 3 gün sonra yine annelik edebiyatı
üzerinden demeçler vermeye başladı.
Star gazetesinin "Almina'nın
minik tabutunu görünce acımı unuttum" başlıklı manşet haberinde teknik
olarak da vicdani olarak da bir sorun yok. Sorun Şahin'in yalanlarını,
Almina bebeğin de ölmüş olan annesine mal etmesine kadar
çirkinleşmesinde...
Habere bakılırsa, "baksana daha çok küçükler"
feryadıyla Türkiye'yi gözyaşına boğan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı
Şahin, o fotoğrafın perde arkasını anlatıyor. Aynı gün annesini
kaybeden Şahin'e acısını, saldırıda çocuklarını kaybeden annelerin yürek
dağlayan sözleri unutturuyor.
Şahin, o "duygu patlamasını" nasıl yaşadığını izaha girişiyor.
“Ölen
bebeğin anası bana ‘Bakanım senin anan yaşadı, öldü. Benim bebeğimi,
daha dişleri çıkmadan katlettiler’ dedi. Hakikaten bu ifadeler çok ağır
ve çok doğru ifadelerdi. Çocuk annesi olarak empati yaptım ve aynı acıyı
ben de yüreğimde hissetim. Annenin feryadı bütün dikkatleri o noktaya
getirdi.”
Oysa Antep'teki saldırıda 1 yaşındaki Almina bebekle
birlikte, asker olan babası Onur Fikret Aker ve annesi Duygu Aker de yaşamını
yitirdi. Yani Duygu Aker'in Bakan Şahin'e bunları söylemiş olması
imkansız. Yani Bakan Şahin, çok açık biçimde yalan söylüyor.
Bakan
Şahin konuşmasının devamında saldırıda yaşamını yitiren 11 yaşındaki
Sena'nın 4 yaşında olduğunu da iddia ediyor. Bunu da yalanlardan biri
daha değil de, bir unutkanlık ya da dil sürçmesi olarak kabul edelim.
Zira, Almina bebeğin ve annesinin adına yapılmış olan yeterince büyük
bir hakaret ve zulüm... İnsanın "Baksana ne büyük yalanlar" diyesi
geliyor...
ANF
CİZRE -
Cizre'de düzenlenen "Özgürlük yürüyüşünüzü selamlıyoruz" mitingi polis
ile kitlenin sürekli karşı karşıya gelmesine sahne oldu. Büyük coşkunun
hakim olduğu mitingde kitle ile polis defalarca çatıştı. Polisin bütün
saldırılarına rağmen binlerce kişi, miting alının terk etmeyerek,
özgürlük yürüyüşünü serhildanla selamladı.
Şırnak'ın Cizre
İlçesi'nde BDP tarafından organize edilen "Özgürlük yürüyüşünüzü
selamlıyoruz" mitinginde kavurucu sıcağa rağmen binlerce kişi, "Biji
Serok Apo" sloganları eşliğinde Nur Mahallesi'ndeki miting alanına
girdi. DTK Koordinasyon Kurulu Üyesi ve BDP Bitlis Milletvekili
Hüsamettin Zenderlioğlu'nun da yer aldığı binlerce kişi, miting alanına
iki koldan yürüdü. Alanda toplanan kitleye dağılması çağrısı yapan
polis, kitlenin "Öcalan" şeklinde slogan atarak cevap vermesi üzerine,
gaz bombaları ile saldırdı. Saldırıya alanda bulunan gençler taş, havai
fişek, ses bombaları ve molotoflarla karşılık verdi. Kitlenin büyük
direnişiyle karşılaşan polis, geri çekildi.
ALANA GİREMEYEN POLİS SİLAH KULLANDI
Polislerin
saldırısını önlemek için sokak başlarında barikat kuran kadın ve
gençlere polisler tekrar gaz bombalarıyla saldırdı. Gençlerin kurduğu
barikatlar nedeniyle alana giremeyen polisler, sokak başlarından miting
alanı ve çevresine rast gele gaz bombaları attı. Polisin attığı gaz
bombaları çevredeki evlerin içerisine de girdi.
Polislerin yoğun
gaz bombalı saldırısına rağmen miting alanını bırakmayan binlerce kişi,
5 kez polislerle karşı karşıya gelerek, uzun süre çatışmaya girdi. Biri
büyük olmak üzere onlarca Kürt Halk Önderi Öcalan'ın posteri, KCK ve
PKK bayraklarının asıldığı alanda Sur Mahallesi'nden gelen ve aralarında
Milletvekili Zerderlioğlu'nun da bulunduğu yürüyüş kolunun gelişiyle
coşku doruğa ulaştı. Alanda bir araya gelen 10 bini aşkın kişiyi tekrar
dağıtmak için polis iki koldan saldırıya geçti. Polislerin saldırısına
direnişle karşılık veren binlerce kişi, uzun süren çatışmaların ardından
polisleri geri çekilmek zorunda bıraktı. Polislerin geri çekilmesi
sırasında silah kullandığı görüldü.
GAZ BOMBALARI İÇİNDE ROBOSKİ'YE AĞIT
Mitingin
en çarpıcı görüntüsü ise Roboski katliamında yaşamını yitirenlerin
ailelerinin, kaybettikleri yakınlarının fotoğraflarını taşıması oldu.
Aileler, mitingde Roboski adına yazılmış bir ezgiyi gaz bombaları içinde
okurken, kitle zafer işaretleri eşliğinde saygı duruşuna geçti.
Çatışmalar sürdüğü sırada binlerce kişiye seslenen DTK Koordinasyon
Kurulu Üyesi Zenderlioğlu, önemli ve tarihi bir süreçten geçtiklerini
belirterek, "Bu süreç çok keskindir. Kürt halkı için başarı ve özgürlük,
ırkçılara da korku getiriyor. Bunun için elimizde silah yoktur. Bir
saattir polisler silahlarla, gazlarla demokrat halka saldırıyor. Bu
demokrasi karşıtlılığıdır. Ey Tayyip Erdoğan, bu demokrasi değil,
özgürlük değil bu, halka tahammülsüzlüktür" dedi.
' O GÜZEL ADI BİNLERCE KEZ SELAMLIYORUM'
Miting
alanından "Öcalan Öcalan" sloganlarının yükselmesine Zenderlioğlu, "O
güzel adı yüzlerce, binlerce kez saygıyla selamlıyorum" dedi.
Zenderlioğlu, Kürt Halk Önderi Öcalan üzerinde uygulanan tecride de
dikkat çekerek, "Bir yılı aşkın bir süredir, Sayın Öcalan ailesi ve
avukatları başta olmak üzere kimseyle görüştürülmiyor. Tecritle Kürt
halkını ve iradesini birbirinden ayırmayı amaçlıyorlar. Yalnız şunu iyi
bilsinler, öldürseler de, dövseler de, tutuklasalar da, bu halk
iradesiyle buluşmak için alanlarda olacak" diye ifade etti.
SALDIRGAN VE KAN EMİCİ AKP!
"Ey
saldırgan ve kan emici AKP!" diye seslenen Zenderlioğlu, şöyle devam
etti: "Sen ne zamana kadar bu şekilde devam edeceksin? Sen dünya
halklarından utanmıyor musun? Çocuklarımız, kadınlarımız ve gençlerimiz
üzerine gazla saldırmaktan utanmıyor musun? Senin demokrasi ve
özgürlüğün nerede? Buradan AKP yandaşı kesimlere sesleniyorum. Aklınızı
başınıza alın. Bu süreç Kürt halkının varlık ve yokluk sürecidir. Kürt
halkı artık uyanmıştır ve hiçbir oyuna gelmeyecektir artık."
ÇATIŞMALAR İLÇENİN GENELİNE TAŞINDI
Kitleye
müdahalede bulunan polislere de seslenen Zenderlioğlu, "Bu halka
saldırmaya hakkınız yoktur. Saldırılar devam ederse bu halk meşru
savunma hakkını kullanacaktır" tepkisinde bulundu. Konuşmaların ardından
binlerce kişi, saldırıya devam eden polislere yönelerek, uzun süre
çatıştı. Mitingin sona ermesiyle birlikte çatışmalar, Nur Mahallesi'nin
bütün ara sokaklarına ve ilçenin birçok değişik noktasına taşındı.
Çatışmalar esnasında yüzlerce ses bombası ve havai fişeklerle kitle
polise karşılık verince, ilçe savaş alanına döndü. İlçede olaylar yer
yer devam ediyor.
ANF
BEHDİNAN -
KCK, Türk yetkilileri ile basının ''Antep bombacısı'' olarak lanse ettiği
Muraz Filiz adlı gerillanın KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat
Karayılan’ın koruması olduğu yönündeki iddiaları yalanladı. KCK, “Cemal
yoldaşımızın Murat Filiz isminde bir koruması hiçbir zaman olmamıştır”
dedi.
KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, Türk devlet yetkilileri ve
basınının Antep’teki bombalı saldırının sorumlusu olarak gösterdiği HPG
gerillası Murat Filiz’in KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın
koruması olduğu yönündeki iddialarına sert tepki gösterdi. KCK, söz
konusu iddiaları yalanlarken, “Yalan ve iftirada hiçbir sınır tanımayan
AKP, Firaz kod adlı Murat Filiz'in başkanlığımızın, yani Cemal
yoldaşımızın koruması olduğunu iddia edebilecek kadar çirkefleşmiştir”
dedi.
AKP devleti ve medyasının, özgürlük hareketi ile direnen
Kürdistan halkına karşı son dönemlerde tamamen yalan, hile ve
manipülasyona dayalı oldukça kirli ve tehlikeli bir saldırı başlattığını
kaydedilen KCK açıklamasında şunlar belirtildi:
“Siyasi ve
psikolojik yenilgi yaşayan AKP devleti, işgalci Türk ordusunun, HPG
gerillaları karşısında Zagros ve Botan'da uğradığı hezimeti gizlemek ve
kamuoyunu yalan – yanlış bilgilendirerek yönlendirmek için, olmadık hile
ve yalan dolu iftiralara başvurmaktadır.
HPG, Antep'te
gerçekleşen bombalı saldırıyı üstlenmemesine rağmen, sömürgeci basın ve
AKP devleti, ısrarla ve ahlaksızca bu olaydan hareketimizi sorumlu
tutmaya çalışmaktadır.
Yalan ve iftirada hiçbir sınır tanımayan
AKP, Firaz kod adlı Murat Filiz'in başkanlığımızın, yani Cemal (KCK
Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan) yoldaşımızın koruması olduğunu
iddia edebilecek kadar çirkefleşmiştir.
Oysa gerçek şudur ki,
Cemal yoldaşımızın Murat Filiz isminde bir koruması hiçbir zaman
olmamıştır. AKP medyası ve kalemşörlerinin buna rağmen bu tür gerçek
dışı beyanatlarda bulunması şüphesiz ki, Hareketimizin imajını ve
itibarını bozmak ve gölgelemeye yöneliktir. Ancak insanlığa ve Kürdistan
halkına karşı hesap veremeyecek kadar affedilemez ağır suçlara sahip
olan AKP devletinin bu tür iddiaları, onun suçlarını hiçbir şekilde
hafifletmeyeceği gibi, çürüme ve bitiş sürecini de geciktiremeyecektir.
Hareket
olarak sorumluluklarımız gereği, yurtsever devrimci kamuoyunu bu konuda
doğru bilgilendirmeyi bir görev olarak bildiğimiz gibi, duyarlı tüm
kesimleri AKP’nin bu utanmaz, yalan ve hileye dayalı politikalarına
karşı tutum belirlemeye çağırıyoruz. “
ANF
Veysi Sarısözen
Artık kabak tadı verdi.
CHP’li vekil Aygün, bir HPG “devriyesi”
tarafından “gözaltına” alındıktan sonra, BDP Eşbaşkanları bu eylemi
eleştirdi. Onlar eleştirdiği halde, AKP ve AKP yanlısı medya “alçakça
susuyorlar” demeye devam etti.
Antep’teki sivil katliamı
karşısında, BDP hiç tereddüt etmeden, resmi bir açıklamayla, bu “eylemi”
sert biçimde eleştirdi. Ama aynı koro devam etti: “Utanç verici
suskunluk”
Yapmak istedikleri açık. PKK’nin yaptığı ya da
yapmadığı “sivilleri hedef alan” her eylemden sonra, BDP’yi, o tür
eylemlerin yapılmasını önlemek için, o eylemlere karşı çıkmak yerine,
doğrudan doğruya “PKK’ye karşı” çıkmaya zorlamak.
Bunlar boş işlerdir.
Haydi
gelin bir kere daha durumu açıklığa kavuşturalım. Bu açıklama işlemini,
öyle BDP’nin, şunun bunun üzerinden değil, bu satırların yazarı
üzerinden yapmaya başlayalım.
Bir: Şu anda PKK, kimilerinin iddia
ettiği gibi, “ben stratejimi değiştirdim, sivilleri hedef alacağım,
tıpkı Başbakan’ın dediği gibi, kadın, çocuk, yaşlı dinlemeyeceğim’
dese, bu satırların yazarı, aynı gün, yapabildiği tek “eylem” olan “yazı
yazma eylemine” son verir. Böyle bir PKK ile arasına “mesafe” kor.
Çünkü böyle bir çizgiyi benimseyen örgüt “terörist örgüt” olur.
Ama
durum böyle değil. PKK “Antep eylemi benim bilgim dahilinde olmadı, biz
sivilleri hedef alan eylemlere karşıyız” demekte. Bu satırların yazarı
da, “böyle diyorlarsa, bu çok iyi bir şey demekte; herkes için büyük bir
şans, böyle bir ifadeyi senet’ sayıp, dört elle sarılmak gerekir, bu
açıklamayı yok saymak aptallık olur; açıklamanın gerçeği yansıttığını
anlamak zor değildir, çünkü aksi olsaydı, şu anda Türkiye yaşanamaz bir
ülke haline çoktan gelirdi, Oslo’da MİT elemanları PKK’nin şehirlerde
büyük patlayıcı yığınağı yaptığını söylediklerine göre, PKK eğer
sivilleri hedef alan sistematik bir eylem çizgisi belirleseydi, şu ana
kadar ülkede kan gövdeyi götürmüş olurdu.”
Böyle bir anlayışla “arana mesafe koymak” olur mu?
Tam
tersine. Mesafeyi ne kadar ortadan kaldırırsan, “sivilleri hedef
almayan çizgiye” o kadar destek vermiş olursun. Herkesin istediği de bu
değil mi? Bir aydır Türk silahlı kuvvetleriyle aralıksız çarpışan bir
güçten söz ediyoruz. Öyle “bir şarjör” mermiyi boşaltıp, ortadan
kaybolan insanlardan söz etmiyoruz. Bir aydır havan topları, doçkalar,
kaleşnikoflar mermi yağdırıyor, ordunun geçeceği yollar “anti-tank”
mayın dolu. Karşı karşıya olunan gerçek “sen şu kadar, ben bu kadar
öldürdüm” değil. HPG’nin TSK karşısında sergilediği hayret uyandıran
savaş potansiyeli.
Bu potansiyele sahip bir güç, eğer kalkıp da
“sivilleri de hedef alan bir çizgi izliyorum” derse, dediğini yapar.
Dediğini yaptığında bunu onun açıklamalarından değil, büyük şehirlerin
sokaklarında, kalabalık alanlarında patlayan bombalardan, kana bulanan
meydanlardan anlarız.
Şükür ki, PKK böyle bir yönelime sahip değil.
Böyle
bir durumda “PKK’yle arasına mesafe koymayan BDP’yi Meclisten atacağız”
kabadayılığı yapan ağzı bozuk Bakan’a sormak gerekir; “BDP, PKK’nin
sivilleri hedef almayan çizgisiyle arasına mesafe koymuyor, sen neden
mesafe koyuyorsun; sen ne istiyorsun? PKK’nin gerçekten sivilleri hedef
alan bir “terör örgütü” halini almasını mı? Öyle olduğu zaman, bırak
BDP’nin parlamentodaki sandalyesini, sen kendi koltuğunu koruyabilir
misin? Ülke kan gölüne döndüğü gün, AKP’nin işi biter. İnisiyatif,
Suriye’deki gibi, ne idüğü belirsiz, Selefilerin, El Kaidecilerin,
“Ülkücü lümpenlerin” eline geçer. Cenaze törenlerinde başınıza
yağdırılan pet şişelerinin yerini, “Allahüekber” nidalarıyla patlatılan
bombalar alır. Ülke şimdiki “savaşı” aratacak olan bir “iç savaş
cehennemine” yuvarlanır.
Demek ki neymiş? Antep katliamı karşısında PKK’nin yaptığı açıklama, basit bir şey değilmiş. Yaşamsal bir şeymiş.
Gelelim,
ikinci hususa... Eğer bu katliam, PKK’nin merkezine rağmen ya da askeri
hedefe yönelikken diyelim ki kazara patlayan bir PKK bombasının eseri
olsun. Ya da PKK merkezine rağmen bir yerel birimin işi olsun.
Ne olur?
AKP yanlısı medyatör, “o zaman BDP bu eylemi lanetleyemez” diye meydan okuyor.
Lanetler. Lanetliyor. Lanet olsun bu eyleme...
Ama
aklı başında hiç kimse, bu eylemi sahiplenmeyenlere “düşmanlık” etmez.
“Lanet okumaz”. Bu eyleme lanet okur. Bu eylemin yanlış olduğunu
söyleyene değil. Böyle eylemlere lanet okuyarak, PKK’nin “sivilleri
hedef almıyoruz” sözlerine “destek” verir, bu sözlerle arasına asla
mesafe koymaz. Mesafe koymayarak, ortada varsa böyle “sivilleri hedefe”
alma yanlıları, onlara karşı “sivilleri hedef almayız” diyen PKK’yi
güçlendirmiş olur. Doğrusu budur.
AKP ise Antep katliamını PKK’nin üstüne yıkıyor ve BDP’yi “sivillere karşı eylemlere” değil, PKK’ye “lanet okumaya” zorluyor.
Siz ki, bırakalım “TSK’yi lanetlemeyi”, TSK’nın Hava Kuvvetlerine bağlı bir “biriminin” yaptığı katliamı bile “lanetleyemediniz”.
Bizler ise, Antep’te yaşanan eylemi kim yapmış olursa olsun, lanetliyoruz.
Hepsi bu. Ama “Antep’teki patlamayla ilgimiz yok, biz sivilleri hedef alan eylemlere karşıyız” diyenleri lanetlemiyoruz.
Bu yüzden “dokunulmazlıkları” mı kaldıracaksınız? Kaldırın bakalım. Lanet olsun size...
Kaynak: Özgür Gündem