AKP adalet, kalkınma, özgürlükler ve ileri demokrasi söylemleriyle birçok kesimi iktidar kervanına kattı.
AKP adalet, kalkınma, özgürlükler ve ileri demokrasi söylemleriyle birçok kesimi iktidar kervanına kattı. Her kılığa, her karaktere ve her söyleme büründü. Yerine göre en koyu ırkçı kesilip MHP’yi solladı, yerine göre solcu kesildi. Muhazakar oldu, liberal oldu. Her kesimden “adam” devşirdi. Bir de ABD’nin işaret ettiği yere yönelen “her dönemin adamları” toplandı AKP etrafında... Özcesi tam bir “serbest piyasa” partisi oldu. Arka planda Fetullah Gülen çoktan “gavur memleketi”ne postu sermişti. Daha doğrusu çiftliğini kurmuştu.
AKP adalet, kalkınma, özgürlükler ve ileri demokrasi söylemleriyle birçok kesimi iktidar kervanına kattı. Her kılığa, her karaktere ve her söyleme büründü. Yerine göre en koyu ırkçı kesilip MHP’yi solladı, yerine göre solcu kesildi. Muhazakar oldu, liberal oldu. Her kesimden “adam” devşirdi. Bir de ABD’nin işaret ettiği yere yönelen “her dönemin adamları” toplandı AKP etrafında... Özcesi tam bir “serbest piyasa” partisi oldu. Arka planda Fetullah Gülen çoktan “gavur memleketi”ne postu sermişti. Daha doğrusu çiftliğini kurmuştu.
Ve bu AKP “yeni
bir sayfa” iddiasıyla Kürtleri de kandırmaya çalıştı. Kabul etmek
gerekir ki azımsanmayacak bir bölümünü de bir süre peşinden sürükledi.
Bunlar git gide azalsa da hala sürüklenmektedirler. Sonra demokrasicilik
oyunlarıyla Kürt Özgürlük Hareketi karşısında katliamlardan yorgun ve
başarısız düşmüş asker ve diğer katillere yöneldi. Kürt hareketi
bunların ipliğini çoktan pazara çıkarmıştı. Ama AKP şark kurnazlığıyla
bunu kendi başarısı gibi sundu. Özünde onlarla bir iktidar mücadelesi
yürütüyordu. AKP onları kendi önünde engel oluşturdukları için içeri
attı. Engel olmayıp AKP ile uzlaşanlar ise ödüllendirildi. Kimyasal
Necdet bunların başında gelmektedir.
Özcesi tıpkı Fransa
devrimindeki Jakobenler gibi AKP toplumsal muhalefetin önemli bir
kesimini peşinden sürüklemeyi başardı. Sonra da yine Jakobenler gibi
hepsine sırasıyla yöneldi. Tarihte de faşistinden dincisine, reel
sosyalistinden liberaline pek çok iktidar kesimi ya da diktatör aynı
şeyi yaptı. Halkın özgürlük beklenti ve umutlarını sömürüp iktidara
geldikten sonra tepesine bindi. Şimdi AKP sırasıyla herkese yöneliyor.
Kürtler, iktidar karşıtları, solcular derken şimdi liberalleri tehdit
ediyor. Çünkü en yakınındaki Ali Bayramoğlu önce itiraz etti. Sonra
Hasan Cemal meydan okudu ve diğerleri seslerini yükselttiler. Erdoğan
son konuşmasında hepsini açıkça tehdit etti. Ve nihayet öteden beri
binbir çeşit komplo teorisiyle ona çanak tutmuş olan Ahmet Altan da
sesini çıkardı.
Danışıklı mı yapıyor, içten mi yoksa korkusundan mı
bilemeyiz ama “eksik demokraside tam iktidar” dediği AKP’nin geldiği
pozisyona karşı çıkıyor. Altan’a göre AKP yasak meyve olan elmayı ısırdı
ve lezzetine varınca şimdi bırakmak istemiyor. “Günaydın Ahmet Altan”
demek gerekiyor. AKP elmayı sadece ısırmadı, tüm bir elma bahçesini
yağmalıyor. Karşı çıkana sopayı gösteriyor, dövüyor. Öyle ki, “bu deprem
de nereden çıktı, tam da yağma vaktiydi” dercesine Vanlıları kışın
soğuğuyla baş başa bıraktı. Önceki ve şimdiki deprem paraları uçup
gitti! Duble yollara harcandığı hikayesi de yalan! O paralar, “yandaş
filler”in midelerine giden yolda kayboldu! Ahmet Altan hala AKP’nin
başarılı geçmişinden bahsediyor. Evet doğru, elma bahçesini önce
çevreleme ve sonra yağmalama konusunda gerçekten de “başarılı” bir
performans gösterdi, hakkın teslim etmek lazım! Ama Altan gibiler de bu
yağmaya katıldı. Dolayısıyla Altan’ın sözünü ettiği “cennetten
kovulma”yı sadece Erdoğan ve AKP değil, Ahmet Altan da tadacak gibi
görünüyor!
Çünkü bugünlere bin bir yalanla geldiler. Kürtlerin
haklı davasına katliam, tutuklama ve kara propagandayla saldırdılar,
hala saldırıyorlar. Bunun için “gazeteci” kılığıyla tam bir saldırgan
ordusu oluşturdular. Öyle ki nerede bir Kürt ve PKK sözcüğü görseler
yarış halinde üzerine çullanıyorlar. En iyi çullanan, en yağlısından bir
parça ile ödüllendiriliyor! Tüm toplumsal muhalefete yöneldiler,
yöneliyorlar. Bunu yaparken en kuralsız ve hayasız yöntemleri
kullanıyorlar. Kendi çamurlarını Kürt – Türk özgürlükçü muhalefetinin
üzerine atıyorlar ve toplumsal değer ve emeği de kendilerine mal
ediyorlar. Müslüman kılığına bürünüp halkın inancına saldırıyorlar.
Beyaz takke giyip en büyük terör örgütü olan NATO ve CIA ile kol kola
halkların katliam ve kırımında “Eş başkanlık” görevi yürütüyorlar.
Erdoğan’ın bizzat kendisi katliam projesi olan Büyük Ortadoğu
Projesi’nin Eş başkanı olduğunu övünerek söylemedi mi?
Kürtleri “dış
güçlerin taşeronu” olmakla suçladılar. Oysa NATO ve CIA taşeronu,
Fetullah Gülen idi ve bunu gizleme gereği duymuyordu. Erdoğan da
taşeronun taşeronuydu. “Bu ülkede ameliyat yaptırmayız” dediler. En
büyük ameliyatı kendileri yaptılar. Hem de Amerika adına! AKP ve Gülen
sayesinde şimdi ABD, Ortadoğu’da art arda ameliyatlar yapıyor. Kürtleri
“paralel devlet” kurmakla suçladılar. Oysa onlar çoktan paralel
devletlerini kurmuşlardı! Üstelik koordinasyon merkezi ABD’nin
Pensilvanya eyaletiydi. Yani Fetullah Gülen’in ikamet yeri! Ergenekon
dediler, yönelip ele geçirdiler ve yerine yeşilinden yeni Ergenekon
kurdular.
Kandırdıkları insanların bilincine ve gözlerine perde
çektiler. Tanrı adına “tanrılar” ve tabular yarattılar. Ama kendi
yarattıkları tanrılara ve tabulara kendileri inanmadılar!
Artık
insanlar bilinçleniyor. Kürtler gördü, görmeyenler de uyanıyor. Fakat ne
yazık ki Türk halkının çoğu hala bunlara inanıyor ve şunun farkına
varamıyor. Kemalist de olsa sözde İslamcı da olsa devlet yöneticilerinin
üslenme ve koordinasyon merkezi Amerika olduğu sürece, Türk halkının
makus kaderi de değişmeyecektir. Ülkenin kaynakları öteden beri
yapıldığı gibi bu güçler ile beraber yağmalanacak. Halkın payına ise
yeşil kart, mikro kredi, yardım paketleri, kötü kömür, seçim dönemlerine
has beyaz eşya, işsizlik, dayak, cop, biber gazı vs düşecektir. Sonra
hedef şaşırtılacak.
Her şeyin nedeninin “sorun çıkaran Kürtler” olduğu
söylenecek, işlenecek. Onlar da arka kapıdan yağmayı sürdürecekler.
Tabanları yağlama günü geldiğinde de “çok sevdikleri ülkelerini” terk
etmek zorunda kalacaklar!
Akif Roj