21 Kasım 2009 Cumartesi

Kılıç Artığının İncileri…




Geçen günlerde Dersim katliamının kılıç artığı Kılıçdaroğlu “af olabilir” diye bir açıklamada bulundu. Bay Kılıçdaroğlu celladına taparak ve kendini affettirerek devlet bürokrasisinin en tepesine yerleşmeyi başardı. Böylece aynı soydan geldiği ama sonradan ihanet ettiği Dersimlileri katleden partinin ikinci “adamı” oldu.  Hiç belli olmaz belki onu yakında birinci adam da yaparlar. Sormak gerekir: Bunlar nasıl elde edildi?

Türk devleti bir Kürdü bekçi yapmak için yedi sülalesini soruşturur, soy geçmişinde en ufak bir şüphe bulursa onu bekçi bile yapmazlar. Kılıçdaroğlu mevcut gösterdiği duruş ile Türkten daha fazla Türk olduğunu bu devlete kanıtlamıştır. O açıdan “af olabilir, affedebiliriz” türünden yaptığı safsatalara Kürtlerin karnı toktur. Kaldı ki Kürtlerin böyle bir affa ihtiyacı yoktur. Affedilecek birileri varsa eğer bu da Kılıçdaroğlu vb kişiliksizlerdir.

İşin özü de, olması gereken de farklıdır. Kim kimi affetmeli? Kim kimi katliamdan geçirdi? Kim kimi talan etti? Kim kimi inkar etti? Kim kimi asit kuyularına attı?

Bütün bu insanlık suçlarını Kürtlerin başına getiren Türk devletidir. Peki bunca trajediyi yaşatan zalim bir devlet af mı edilmelidir, yoksa ondan af  mı dilenmelidir?

Af sözcüğü ve tartışmaları aklıma İskoçyalıların işgalci Britanya krallığına karşı direnişini anlatan Cesur Yürek filminin kahramanı William Volts’u getirdi. Yakalandığı zaman kraliyet cellatları kraldan af dilemesi halinde acı çektirmeden kendisini öldüreceklerini söylerler. William Volts’un bu teklife verdiği yanıt insanlık var oldukça geçerliliğini koruyacak manifesto niteliğindedir. Af dilemenin kendisi için asıl ölüm olacağını belirten Volts “özgürlük” diye bağırarak direnişini zirveye çıkarır.

Kılıçdaroğlu kendini güya Kürtlere şirin göstermek için o açıklamayı yapmıştır. Partisinin bile karşı çıkması ardından affı kastetmediğini söyleyerek tükürüğünü yutmak zorunda kalmıştır.

Oysa ki Kürt özgürlük hareketinin gündeminde af adına hiçbir talep yoktur. Celladına tapan işbirlikçiler kendi kendine gelin güvey oluyorlar. Ama bu tutarsız kişiliklerin yapmaya çalıştığı politika da batmıştır. Çünkü biri “af” derken diğeri “olmaz” diyor. Bu komedi tutarsızlıklarını fazlasıyla ortaya koymaya yetiyor.

Kürt özgürlük hareketi onurlu bir barış dışında gündemlerinde farklı hiçbir çözüm seçeneğinin olmadığını, neredeyse her gün dile getirmesine rağmen, ne hikmetse bazı kulaklar bunu duymazlıktan gelmeye devam ediyorlar.

Af talebi suçu itiraf etme anlamını taşımaktadır. Oysa Kürt halkı Ortadoğu’nun en mazlum halkıdır. Bu açıdan yaklaşımında af dilemek değil, af etmek vardır. Çünkü tarihin hiçbir aşamasında Kürt halkı kimsenin yurdunu işgal etmedi, hiçbir halkı soykırıma tabi tutmadı, hiçbir halkı göçe zorlamadı, hiçbir halkı asimile yöntemiyle devşirme çababası içerisine girmedi. Bunun için hiç kimseye af dileme borcu yoktur.

Kılıçdaroğlu’na bir çift lafım var. Bay Kılıçdaroğlu siz kendinizi Kürt katili partinizin ve kafatasçı genel başkanınızın kılıcı olarak görebilirsiniz. Ancak şunu çok iyi bilmelisiniz ki onları için siz celladına aşık olmuş bir kılıç artığı dışında hiçbir anlam ifade etmiyorsunuz. Kürd düşmanlığı genlerinize kadar işlemiş. CHP gibi bir partide yer almanız bunu doğrular niteliktedir. Bu açıdan Onur Öymen’in Dersim katliamı hakkında açıklama yaparken “Öymen gereğini yapmalı” deyişiniz abes kaçar. Çünkü Öymen Kürt katili malum partinin gerçek sahibidir. Hem de bütün kirli geçmişiyle! Siz yarandığınız oranda işlerine yararsınız.

Dilbirin Amed