26 Ekim 2010 Salı

Kürtçe Gerçeği-2

Yeni_Özgür_Politika Giderek her lehçenin bir dil gibi algılanmaya başlandığı ve aidiyet duygusunun bu lehçe üzerinden şekillendiğini iyi gözlemlemek lazım. Kürtlerin lehçelerine göre Soran, Kurmanc, Goran ve Zaza diye tanımlandıklarına tanık olmaktayız. Bunun ne Kürtlerin birliğine ne de Kürtçe’nin gelişimine bir faydasının olmadığı açıktır.
Kürtçe’ye ilişkin belirtilmesi gerekenler kısaca; Hint-Avrupa dil ailesinin batı İran koluna mensup bir dildir. Kürtçe çok lehçeli, çok gramerli çok alfabeli ve daha birliği sağlanmamış bir dildir. Kürt coğrafyası dört ülke arasında bölünmüştür, aşiret sistemi hala toplumsal birlik önündeki en büyük engeldir, Kürtçe hala Kürtlerin yaşadığı her yerde eğitim dili değildir, Kürtçe ve Kürtler üzerinde baskı, inkar ve asimilasyon politikaları devam etmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı Kürtçe ve Kürtler arasında bir birlik hala sağlanamamıştır. Ulusal birliğin dil birliğinden geçtiği gerçeğinden hareketle Kürtçe’de lehçeler hakim oldukça Kürtler arasında dil birliğinin gerçekleşmeyeceğini ve bunun doğal sonucu olarak da Kürtlerin ulusal birliğinin gerçekleşmeyeceğini söyleyebiliriz. Kimliğin en büyük göstergesi olan dil alanındaki parçalı görüntü aslında Kürtlerin parçalı görüntüsüdür. Bu durumun ortadan kalkmasının tek yolu; tek alfabe, tek gramer ve ortak dildir. Kürtçe üzerine bu analiz dizimizi, Kürtçe’nin lehçelerinin karşılaştırılmasını içeren örneklemelerin devamıyla sonlandıralım:

Bazı kelimeler
Kurmancî: jin, jiyan, dû, ba, deng, berf, sal, mal, nav, spî, zebeş, girs, nêzîk, kêm, av, der, hêk, guh, dûr, erzan Soranî: jin, jiyan, pey ba, deng, befir, sal, mal, name, sipe, zebeş, girs, nêzîkî, senik, aw, dever, hêlke, guwê, dur, herzan Zazakî: ceni, ciwiyayiş, pey, va, veng, vewre, serre, keye, name, sipî, zebeşe, gir, nejdi, şenik, awe, der, hak, goş, dûrî, erjan Goranî: jeni, jiway, dua, va, deng, werwe, sal, mal, naw, sifîd, şamî, geura, nizîk, kem, aw, der, hak, gos, dûr, erjan Türkçe: kadın, hayat, arka, rüzgar, ses, kar, yıl, ev, isim, beyaz, karpuz, büyük, yakın, az, su, dışarı, yumurta, kulak, uzak, ucuz. Kelimelerle ilgili önemli noktalar: 1) ‘Kadın’ kelimesi Kurmancî ile Soranî’de (jin, jin) ve Zazakî ile Goranî’de (ceni, jeni) aynıdır 2) ‘Hayat’ kelimesi Kurmancî ile Soranî’de (jiyan, jiyan) aynıdır ama Zazakî ile Goranî’de (ciwiyayiş, jiway) farklıdır. 3) ‘Rüzgar’ kelimesinde Kurmancî ve Soranî’de ‘b’ harfi varken bunun Zazakî ve Goranî’de ‘v’ harfine dönmesi dikkat çekicidir. (ba-va) 4) ‘Kar’ kelimesi Kurmancî ile Soranî’de (berf, befir) ve Zazakî ile Goranî’de (werwe, verwe) benzerdir. 5) Kelimelerde j, z (erjan, erzan), b, v (ba, va), z, j (nêzik, nejdi), d, v (deng, veng), s, h, w, ş (gos, goş, guh, guwê), w, m (naw, name) v, w (av, aw) f, p (sifîd, spî) sessiz harflerinin birbirine dönüşümü vardır. Kelimelerde yine e, ê (kem, kêm), u, û (dur, dûr), ê, i (nêzîk, nizîk) o, u (gos, guh) a, ê (hak, hêk) e, i (jeni, jin) sesli harflerinin birbirine dönüşümü vardır. 6) Tüm farklara rağmen kelimelerin yüzde 80 aynı olması dikkat çekicidir.

İsim tamlaması (Zamir ile)
Kurmancî: Dilê min, Dîlê te, Dilê wî, Dilê wê, Dilê me, Dilê we, Dilê wan Soranî: Dilîm, Dilît, Dilî, ———, Dilman, Diltan, Dilyan Zazakî: Zerriya min, Zerriya to, Zerriya ey, Zerriya aye, Zerriya ma, Zerriya şima, Zerriya înan Goranî: Dilim, Dilit, Diliş, Dileş, Dilman, Diltan, Dilşan Türkçe: Benim kalbim, Senin kalbin, Onun kalbi, ————, Bizim kalbimiz, Sizin kalbiniz, Onların kalbi Zamirle isim tamlamasında önemli noktalar: 1) Soranî ve Goranî lehçelerinde, isim tamlamalarının yapılış şekli benzerdir. ‘Benim kalbim, Senin kalbin, Bizim kalbimiz ve Sizin kalbiniz’ tamlamaları her iki lehçede de aynıdır. (Dilim, Dilit, Dilman, Diltan) 2) Soranî haricindeki tüm lehçelerde ‘Onun kalbi’ tamlamasının hem eril hem dişil şekli vardır. (Dilê wî, Dilê wê- Zeriya ey, Zeriya aye- Diliş, Dileş) 3) Kurmancî ve Zazakî lehçelerinde isim tamlaması yapılırken iyelik zamirleri bozulmaya uğramamaktadır. İyelik zamirleri, isimlerden ayrıdır. 4) Goranî ve Soranî lehçelerinde, tamlama yapılırken iyelik zamirleri sondan bitişik olarak eklenir ve şekilleri bozulmaya uğrar. 5) Zazakî lehçesindeki ‘Zerri’ kelimesi dişildir. Eğer eril bir kelimeyle tamlama yapsaydık şu şekilde olacaktı: Vengê min (Benim sesim) Veng, eril olduğu için ‘ê’ ekini, Zerrî dişil olduğu için ‘a’ ekini alır.

İsim tamlaması (isim ile)
Kurmancî: Pirtûka Baran, Pirtûkên Baran, Destê Delal, Destên Delal Soranî: Pirtûkî Baran, Pirtûkekanî Baran, Destî Delal, Destekanî Delal Zazakî: Pirtûka Baranî, Pirtûkê Baranî, Destê Delale, Destê Delale Goranî: Ktewu Barani, Ktewani Barani, Destu Delali, Destani Delali Türkçe: Baranın kitabı, Baranın kitapları, Delalın eli, Delalın elleri

İsim ile isim tamlamasında önemli noktalar:
1) Zazakî’de hem tamlayan hem de tamlanan ek alır. (Pirtûk-‘a’ Baran-‘î’, Dest-’ê’ Delal-‘e’) 2) Zazakî’de, hem tamlayan hem de tamlanan erillik dişillik durumuna göre farklı ekler alır. Tamlanan durumundaki Pirtûk dişil olduğu için ‘a’ eki, Dest eril olduğu için ‘ê’ eki almıştır. Yine tamlayan durumdaki Baran eril olduğu için ‘î’ eki, Delal dişil olduğu için ‘e’ eki almıştır. Tamlamalarda cinsiyete göre ek alma durumu tüm isimlerde geçerlidir. 3) Tamlamalarda; Zazakî ve Kurmancî’de tamlanan cinsiyete göre değişik ek alırken(Pirtûka, Destê, Pirtûka, Destê) Goranî ve Soranî’de farklı ek alma durumu yoktur. (Ktewu, Destu, Pirtûkî, Destî) 4) Goranî’de, tıpkı Zazakî’de olduğu gibi, hem tamlayan hem tamlanan ek almaktadır. (Ktewu Barani). Ama Goranî’de kelimeler eril veya dişil olmalarına göre farklı ek almamaktadır (Dest-u:eril, Ktew-u: dişil.

Sıfat tamlaması
Kurmancî: Hespê reş, Hespeke reş, Hespên reş, Marê mezin, Mareke mezin, Marên mezin Soranî: Espî reş, Espeki reş, Espanî reş, Marî mezin, Mareki mezin, Maranî mezin Zazakî: Astorê siyayî, Astorêde siyayî, Astorê siyayî, Morê girsî, Morêde girsî, Morê girsî Goranî: Espi reş, Espeke reş, Espe reş, Mari geura, Mareke geura, Mare geura Türkçe: Siyah at, Siyah bir at, Siyah atlar, Büyük yılan, Büyük bir yılan, Büyük yılanlar Sıfat tamlamasında önemli noktalar: 1) Çoğul tamlamalarda ise alınan ekler ve tamlamanın yapılma şekli açısından her dört lehçede de farklılıklar vardır. (Hespên reş, Espanî reş, Astorê reş, Espe reş). 2) Kurmancî, Soranî ve Goranî lehçelerinde ‘Siyah bir at’ tamlamasındaki bir anlamı aynı ekle verilirken şekilde yapılırken ( Hespeke reş, Espekî reş, Espeke reş), Zazakî lehçesinde farklı bir ekle verilmiştir. (Astorêde siyayî) 3) Zazakî lehçesinde hem tamlayan hem de tamlanan ek alır. Astor eril olduğu için tamlayan ‘î’, tamlanan ‘ê’ ekini alır (Astor-ê siya-yî). Eğer dişil bir kelimeyle tamlama yapsaydık şu şekilde olacaktı: Manga girse. (Mange-a girs-e. Burada dişil olan Mange kelimesindeki ‘e’ harfi düşmüş ve dişil tamlanan kelimelere gelen ‘a’ eki gelmiştir, tamlayan olan girs kelimesine de ‘î’ eki gelmiştir. Hem tamlayanın hem de tamlananın ek alması durumu sadece Zazakî lehçesinde vardır.

Bazı Fiiller
Kurmancî: çûn, nivîsandin, rûniştin, şûştin, dîtin, xwarin, kuştin, ketin, firotin, kirin Soranî: çûn, nuştin, daniştin, şuten, ditin, xwarin, kuştin, kewtin, firoştin, kirdin Zazakî: şiyone, nivistine, roniştine, şutene, diyene, werdene, kiştene, kewtine, rotişîne, kerdene Goranî: çûn, nusîn, royştin, şîtin, dîtin, wardin, kuştin, kewtin, wrêtin, kerdin Türkçe: gitmek, yazmak, oturmak, yıkamak, görmek, yemek, öldürmek, düşmek, satmak, yapmak Fiillerde önemli noktalar: 1) Zazaki lehçesinde diğer lehçelerden farklı olarak tüm fiilerin sonunda ‘e’ harfi vardır. (kerdene-kirin,kirdin, kerdin) Ayrıca Zazakî’deki ; gitmek (şiyone), görmek (diyene), öldürmek (kiştene) yemek (werden), satmak (rotişîne) filleri diğer lehçelerden farklıdır. 2) Kurmancî lehçesinde; düşmek (ketin) yıkamak (şuştin) fiilleri diğer lehçelerden farklıdır. 3) Soranî lehçesinde; oturmak (daniştin) fiili diğer lehçelerden farklıdır. 4) Goranî lehçesinde; yemek (wardin), satmak (wrêtin) fiilleri diğer lehçelerden farklıdır. 5) Yazmak (nivîsandin, nuştin, nivistine, nusîn), yapmak (kirin, kirdin, kerdene, kerdin) fiilleri tüm lehçelerde farklıdır. 6) Kurmancî’de nivîsandin, Soranî’de daniştin, Zazakî’de şiyone, diyene ve rotişîne, Goranî ‘de ise wrêtin fiilerinde diğer lehçelere oranla çok farklılık vardır.

Fiil çekimi
(-di li geçmiş zaman) Kurmancî: Ez Ketim, Tu Ketî, Ew Ket, ——-, Em Ketin, Hûn Ketin, Ew Ketin Soranî: Min Kewtim, To Kewtit, Ew Kewtî, ————, Ême Kewtman, Êwe Kewtan, Êwan Kewtyan, Zazakî: Ez kewtu, Ti Kewta, O Kewto, A Kewta, Ma Kewtime, Şima Kewtê, Ê Kewtê Goranî: Min Kewtim, To Kewtit, Aw Kewtiş, Awe Kewteş, Em Kewtman, Şima Kewtan, Awe Kewtşan Türkçe: Ben düştüm, Sen düştün, O düştü, ........., Biz düştük, Siz düştünüz, Onlar düştüler Fiil çekiminde önemli noktalar: 1) Zazakî ve Goranî lehçelerinde ‘O’ zamiri için hem eril hem dişil çekim vardır. O Kewta (eril), A Kewta (dişil), Aw Kewtiş (eril), Awe Kewteş (dişil). 2) Goranî ve Soranî fiil çekimleri benzerlik göstermektedir. (To Kewtît, Min kewtim, Em Kewtman, Şima Kewtan) 3) Kurmancî lehçesinde çoğul fiil çekimlerinin her üçünün sonu aynı ekle bitmektedir. (Em ketin, Hûn ketin, Ew ketin) 4) Goranî ve Soranî lehçelerinde (dili geçmiş zaman çekimi yaparken) fiil çekimi ve zamirle isim tamalaması yaparken aynı mantık uygulanır. Zamirle isim tamlaması ve fiil çekiminde kelime sonlarına aynı ekler gelir. (Soranî: Dilîm- Kewtim, Dilît, Kewtit, Dilî Kewtî, Dilman-Kewtman, Diltan-Kewtanan. Goranî: Dilim-Kewtim, Dilit-Kewtit, Diliş-Kewtiş, Dileş-Kewteş, Dilman-Kewtman, Diltan-Kewtan, Dilşan-Kewtşan)

Tekillik-çoğulluk
Kürtçe’nin her lehçesinin tekilden çoğul yapma eki farklıdır. Kurmancî için ‘–an’, Soranî için ‘–ekan’, Zazakî için ‘–i’ ve Goranî için ‘–e’ eki kullanılır. Kurmancî için örnekler: Hesp - Hespan, Çav - Çavan, Bajar - Bajaran (At - Atlar, Göz, - Gözler - Şehir, Şehirler) Soranî için örnekler: Mal - Malekan, Dest - Destekan, Name - Namekan (Ev - Evler, El - Eller, İsim - İsimler) Zazakî için örnekler: Doman - Domani, Hewr - Hewrî, Zern - Zernî (Çocuk - Çocuklar, Bulut - Bulutlar, Altın - Altınlar) Goranî için örnekler: Dil - Dile, Roç - Roçe, Sal - Sale (Kalp - Kalpler, Gün - Günler, Yıl -Yıllar) Tekillik çoğulluk ile ilgili önemli nokta: Çoğul eklerinde, Kurmancî ve Soranî arasında bir benzerlik mevcutken diğer lehçeler arasında bir benzerlik mevcut değildir.)

Günler
Kurmancî: Yekşem, Duşem, Sêşem, Çarşem, Pencşem, În, Şemmî Soranî: Yekşamma, Duşemma, Seşamma, Çwarşamma, Pencşamma, Cuma, Şamma Zazakî: Yewşeme, Dişeme, Sêşeme, Çarşeme, Pancşeme, Înî, Şeme Goranî: Yeksemme, Dusemme, Sesemme, Çwarsemme, Pencsemme, Cuma, Semme Farsça: Yekşenbe, Doşenbe, Seşenbe, Çeharşenbe, Pencşenbe, Come, Şenbe Türkçe: Pazar, Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi Günler ile ilgili önemli nokta: Cuma gününde lehçeler arasında biraz değişiklik olsa da tüm lehçelerde birbirileriyle ve Farsça ile benzerlik nettir.

Sahiplik durumu
Kurmancî: Hespek min heye, Hespek te heye, Hespek wî heye, Hespek wê heye, Hespek me heye, Hespek we heye, Hespek wan heye (Hespê min tine ye) Soranî: Espekem heya, Espeket heya, Espekey heya, —-, Espekeman heya, Espeketan heya, Espekeyan heya (Espem niye) Zazakî: Astorêde min esto, Astorêde to esto, Astorêde ey esto, Astorêde aye esto, Astorêde ma esto, Astorêde şima esto, Astorêde înan esto (Astorê min çino) Goranî: Espekem hen, Espeket hen, Espekiş hen, Espekeş hen, Espekeman hen, Espeketan hen, Espekeşan hen (Espem nia) Türkçe: Bir atım var, Bir atın var, Bir atı var, ————, Bir atımız var, Bir atınız var, Bir atları var (Atım yok) Sahiplik durumunda önemli noktalar: 1) Sahiplik durumunda da Soranî ve Goranî lehçelerinde yine zamir anlamı sondaki eklerle sağlanmaktadır. (Espeke-‘m’, Espeke’y’, Espeke’şan’). Aynı zamanda sahiplik durumu oluşturulurken yine her iki lehçede hem fiil çekimi hem de isim tamlamasında olan mantık uygulanmaktadır. (Dilim, Kewtim, Espekem) 2) Sahiplik durumu yapıcı kelimelerden Heye, Heya, Hen kelimeleri arasında benzerlik varken, Esto kelimesi farklıdır. 3) Soranî haricindeki diğer lehçelerde ‘Onun bir atı var’ çekimi hem eril hem dişil olarak yapılmaktadır. (Hespek wî heye, Hespek wê heye- Astorêde ey esto, Astorêde aye esto- Espekiş hen, Espekeş hen) 4) Zazakî lehçesinde eril ve dişil kelimelere göre ‘var’ kelimesinin sonu değişmektedir. Astorê min esto (Astor eril olduğu için ‘esto’ kullanılır) Manga min esta (Burada ise Manga (inek) dişil olduğu için ‘esta’ kullanılır. Eril kelimeler için var kelimesisin sonu ‘o’ harfiyle, dişil kelimeler için ise ‘a’ harfiyle biter.

Kürtçe ve lehçelerinin bugünü ve geleceği
Kürtçe’de dil birliği gerçekleştiğinde lehçeler zenginlik olabilir ama günümüzde lehçeler Kürtlerin birliğini engelleyen faktörlerden biridir. Her lehçenin ayrı alfabesi, fonetiği, grameri ve kuralları vardır. Dört lehçeyi anlayabilen Kürt neredeyse yoktur ve lehçeler arasındaki ayrışma artarak sürmektedir. Giderek her lehçenin bir dil gibi algılanmaya başlandığı ve aidiyet duygusunun bu lehçe üzerinden şekillendiğini iyi gözlemlemek lazım. Kürtlerin lehçelerine göre Soran, Kurmanc, Goran ve Zaza diye tanımlandıkları ve lehçeler arasında birbirilerini yasaklamaya varan bir mücadelenin yaşandığını görmekteyiz. Bu durumun ne Kürtlerin birliğine ne de Kürtçe’nin gelişimine bir faydasının olmadığı açıktır. Günümüze kadar sürekli dış saldırılara maruz kalan Kürtçe şimdi de Kürtlerin saldırılarına mı maruz kalacak? Buna acil bir çözüm bulunmalıdır. Kürt siyasetçi, aydın ve dilbilimcilerinin bir an önce dil birliği konusunu ele almaları gerekmektedir. Kürtlerin ve Kürtçe’nin geleceği dil birliğindedir. Kürtlerin birliği Üst Ortak Kürtçe’nin yaratılmasındadır. Gerçek bu ama yüzyıllardır tüm inkar, imha, baskı ve asimilasyon politikalarına canları pahasına direnen, dört ülkenin zulmüne rağmen yok edilemeyen, mücadaleleriyle tüm dünyada kendilerinden bahsettiren Kürtler, hem ulusal hem de dil birliklerini sağlayacaklardır. Benim bu yazımda dile getirdiğim gerçekleri bir çok Kürdün gördüğüne ve yetkili konumda olanların buna çareler düşündüğüne inanıyorum. Umarım yazdıklarım Kürtçe’nin dil birliğinin sağlanması için küçük bir katkı olur. Not: Bazı kesimlerin hala kafalarını kuma gömerek, ‘Kart Kurt’, ‘Kürtçe aslında Türkçe’dir’ ve ‘Kürtler dağlı Türklerdir’ tezlerinin temelinin olmadığını bir daha göstermek için bu analizde Türkçe Kürtçe karşılaştırması da yapılmıştır. Karşılaştırmalarda Türkçe ve Kürtçe’nin ne kadar farklı iki dil olduğu net olarak görülmektedir. 

                                            -BİTTİ-

Kaynaklar:
www.wikipedia.org, www.google.com, www.wiktionary.org, www.hakkarim.net, www.ferheng.org, www.kurdishacademy.org, http://www.zimanekurdi.org/, http://anthropology.ir/, www.dicts.info/dictionary.php?l1=Kurdish_Sorani&l2=Kurdish_Kurmanji, http://www.kirmashan.com/, www.zazaki.de, www.zazaki.org, http://www.ilhamisertkaya.net, http://www.kurdis.net/, http://www.institutkurde.org/, http://www.enstituyakurdi.org/, http://www.dibistanakurdi.com/, http://www.kurdica.com/, http://www.ethnologue.com/, http://www.britannica.com/, http://www.kurdmania.com/, http://www.hawraman.com/, http://www.encyclopedia.com/, http://www.thefreedictionary.com/, http://www.navend.de/, http://www.zazaca.com/, www.yeniozgurpolitika.com, Kürtler-Bazil Nikitin, Şerefname-Şerefxan, Zarathustra-M. Siraç Bilgin, Gorani Influence on Central Kurdish - Michiel Leezenberg (ILLC Department of Philosophy University of Amsterdam), Ergativity and Role Marking in Hawrami - Anders Holmberg (University of Newcastle & CASTL) David Odden (Ohio State University), Sorani Kurdish A Reference Grammar with Selected Readings - W. M. Thackston
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Kürtçe Gerçeği-1

Medler, Karduklar, Guttiler, Hurriler ve Mittanilerden günümüze kadar, Kürtlerin konuştuğu Kürtçe’nin tartışılacak bir tarafı yoktur. Tartışılması gereken tek şey Kürtçe’ye saldıranların ve Kürtçe’den korkanların ruh hali ile niyetleridir. 

Kürtçe üzerine analiz - 1
 
Kürtçe’nin dil birliği hep tartışmalı bir konudur. Bunun temel sebepleri; Kürtçenin çok lehçeli olması, ortak bir alfabesinin olmaması ve Kürtçe’nin, Irak’taki Federal Kürdistan Bölgesi dışında eğitim dili olmamasıdır. Latin, (Türkiye) Arap (Irak, İran, Suriye) ve Kiril (Rusya, Türkmenistan, Kazakistan) alfabelerinin kullanılması da Kürtlerin, Kürtçe’den ‘tek bir dil’ yaratamamasının sebeplerinden biridir. Tabi temel faktör, Kürtlerin dört ülkenin (Türkiye, Suriye, Irak, İran) sınırları içinde yaşamalarıdır. Hem yaşadıkları ülkelerin yönetimleri tarafından baskı altında tutulan, hem de devletlerin sınırlarından dolayı birbirileriyle ilişki kuramayan Kürtler, dil birliklerini sağlayamamaktadır. Bu durum dil kadar ulusal birliğin de gelişmesini engelleyen bir faktördür. Bu yazıda Kürtçe’nin eksi ve artılarıyla bir analizi yapılacaktır.
Önce Kürtçe’yi tanıyalım. Kürtçe; Hint-Avrupa dil ailesinin batı İran koluna ait bir dildir. Farsça, Urduca, Osetçe, Peştuca ve Tacikçe dilleriyle akrabadır. Bu konuda kanıtlarımız şunlardır:

Kürtçe ve Hint-Avrupa dil ailesi


  a) Kürtçe’nin Hint-Avrupa dil ailesi içinde bulunduğunun temel kanıtı, Kürtçe’nin bükümlü (çekimli) bir dil olmasıdır. Kelimeler ek aldıklarında ya da tamlama yapıldığında, kelime köklerinde değişiklik olur. Fiiller de zamanlara göre çekildiklerinde bükülmeye uğrarlar. Eğer bu özellik varsa dilin Hint-Avrupa dil ailesinden olduğu kesinleşiyor. (Ayrıca Sami dillerinde büküm özelliği vardır.) Bunun için Türkçe-Kürtçe karşılaştırması yapacağız.
Kürtçe: şivan, diran, bajar, zilam, xulam, beran gibi kelimelerle tamlama yapıldığında kelime kökü bozulmaya uğrar. İkinci hecede bulunan ‘a’ harfi ‘ê’ olur.
Tamlamalar: Darê şivên, êşa dirên, kolanên bajêr, destê zilêm, simbêlê xulêm, qloçê berên gibi.
Türkçesi: çoban, diş, şehir, adam, uşak, koç.
Tamlamalar: Çobanın değneği, Dişin acısı, şehrin caddeleri, uşağın bıyığı, koçun boynuzu. Görüldüğü gibi aynı kelimelerin Türkçeleriyle tamlama yapıldığında kelime köklerinde herhangi bir bozulma olmuyor.
Almanca’da da aynı özellik vardır. Ama bu dilde kelimeler çoğul hale getirildiğinde kelime köklerinde değişiklik olur.
Örneğin: Buch, Mann, Blatt, Stuhl, Sohn, Ball (Kitap, Adam, Kağıt, Sandalye, Oğul, Top) kelimeleri çoğul hale gelince sesli harfleri değişikliğe uğrar:
Bücher, Männer, Blätter, Stühle, Söhner, Bäller. (Kitaplar, Adamlar, Kağıtlar, Sandalyeler, Oğullar, Toplar).
Görüldüğü gibi büküm olayı farklı şekillerde hem Kürtçe’de hem de Almanca’da vardır ama Türkçe’de yoktur.

Fiil için ise şöyle bir örnek 


  Kürtçe: Tu dibînî, Tê bibînî, te dît, te dîtibû, te ditibaya, tu nabînî (kelime kökü ‘dît-in’). Türkçe: sen görüyorsun, sen göreceksin, sen gördün, sen görmüştün, sen görseydin, sen görmüyorsun. (kelime kökü ‘gör-mek’)
Almanca: du siehst, du wirst sehen, du sahst, du hast gesehen, du würdest sehen, du siehst nicht. (kelime kökü ‘seh-en’).
Kürtçe ve Almanca dillerinde, fiildeki bozulma net olarak görülmektedir.

Şahıs ve iyelik zamirleri


  Bükümle ilgili son örnek ise zamirlerdir. Kürtçe’de şahıs zamirleri, iyelik (sahiplik) zamirlerine döndüklerinde bükülmeye uğrarlar. Bu bükülme sonucunda kelimeler tamamen değişikliğe uğrayabilirler. Burada Türkçe, Kürtçe ve İngilizce karşılaştırması yapacağız.
Kürtçe şahıs zamirleri: Ez, Tu, Ew, Em, Hûn, Ew.
Kürtçe iyelik zamirleri: Min, Te, Wî (eril), Wê dîşil), Me, We, Wan.
İngilizce şahıs zamirleri: I, You, He (eril), She (dişil), It (cansız-hayvan), We, You, They.
İhgilizce iyelik zamirleri: My, Your, His (eril), Her (dişil), Its (cansız-hayvan), Our, Your, Their.
Türkçe şahıs zamirleri: ben, sen, o, biz, siz, onlar.
Türkçe iyelik zamirleri: Benim, Senin, Onun, Bizim, Sizin, Onların.
(Türkçe’de şahıs ve iyelik zamirleri arasında kelime bozulması yoktur. Kelimelere sadece iyelik ekleri getirilmiş ve kök korunmuştur. Kürtçe ve İngilizce’de ise şahıs ve iyelik zamirleri arasında kelime bozulması vardır. Bükülme meydana gelmiştir.)
Bükülme özelliği; Kürtçe’nin, Hint-Avrupa dil ailesi içinde bulunduğuna en güçlü kanıttır.


Kürtçe ve Farsça benzerliği


  b) Kürtçe ve Farsça arasında zamirler, sayılar ve bazı eylemler ile çok sayıda kelime aynıdır.

Farsça ve Kürtçe arasındaki benzerlikler;


  Kürtçe sayılar: yek, du, sê, çar, penc, şeş, heft, heşt, neh, deh.
Farsça sayılar: yek, do, se, cehar, penc, şeş, heft, heşt, noh, deh.
Türkçe sayılar: bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.
Kürtçe zamirler: ez, tu, ew, em, hûn, ew.
Farsça zamirler: men, to, u, ma, şoma, işan
Türkçe zamirler: Ben, sen, o, biz, siz, onlar Benzer gün isimleri:
Kürtçe gün isimleri: yekşem, duşem, sêşem, çarşem, pencşem, în, şemî.
Farsça gün isimleri: yekşenbe, doşenbe, seşenbe, çaharşenbe, pencşenbe, come, şenbe.
Türkçe gün isimleri: Pazar, Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi. Benzer 

 
Bazı fiiller:


  Kürtçe: temam kirin, kar kirin, dîtin, xwestin, şuştin, firotin, xwendin, pirsîn, lerizîn, kirin, dan.
Farsçaları: temam kerdan, kar kerdan, didan, hastan, şostan, foruhtan, handan, porsidan, larzidan, kerdan, dadan.
Türkçeleri: Tamamlamak, çalışmak, görmek, istemek, yıkamak, satmak, okumak, sormak, titremek, yapmak, vermek.
Benzer bazı isimler:


  Kürtçe; Roj, Mêr, Zer, Hefte, xalti, sal, zivistan, ezman, meh, pivaz, dijmin gibi.
Farsça: Ruz, Merd, Hefte, khale, sal, zemestan, aseman, mah, piyaz, doşman.
Türkçe: Gün, Erkek, Sarı, Hafta, Tavşan, Yıl, Kış, Gökyüzü, ay, soğan, düşman.

Kürtçe-Farsça farkı


Tüm bunlara bakarak ‘Kürtçe aslında Farsça’dır’ denilebilir ama iki dil arasındaki büyük ayrım şudur. Kürtçe’de erillik dişillik vardır. Yani tüm kelimelerde cins ayrımı. (Almanca, Fransızca ve İngilizce yani diğer bir çok Hint-Avrupa dilinde olduğu gibi). Ama Farsça’da bu yoktur. Bu yüzden Kürtçe Farsça’dan ayrılır. Kürtçe’de kadınlardan bahsederken ‘a’ eki, erkeklerden bahsederken ise ‘ê’ eki kullanılır.
Mesela Birayê min: Benim kardeşim (Bira:Kardeş, Min: Benim, ê: erillik eki)
Xwişka min: Benim kızkardeşim (Xwişk: Kızkardeş, Min: Benim a: dişillik eki)
Bu tüm kelimelerde geçerlidir. Çavê min: Gözüm, Bejna min: Boyum, Pirtûka min: Kitabım, Gundê min: köyüm v.b.
(Ayrıca Rus Kürdolog Vlademir Minorsky, Kürtçe ve Farsçanın birbirlerinden ayrı ve bağımsız diller olduğunu söyleyerek bu ayrılıkları beş başlık altında toplar: 1) Fonetik bakımdan: Kürt dilinin fonetiği Farsçanınkinden ayrıdır. 2) Ses değişmeleri: Farsça ve Kürtçede bulunan ortak kelimeler ses bakımından büyük bir değişime uğramışlardır. 3) Şekil ayrılıkları: Zamirlerden tutalım fiil çekim ve bükümlerine, aitlik takılarından isim tamlamalarına kadar birçok ayrılık mevcuttur. 4) Söz dizimi farkları. 5) Kelime ayrılıkları.)

Hint-Avrupa dilleri ve Kürtçe’de yüklem


c) Kürtçe’de, diğer Hint-Avrupa grubu dillerde de olduğu gibi, yüklem bazen sonda bazen de ortada olur. Ama Türkçe’de yüklem genelde sondadır. Burada hem Türkçe-Kürtçe karşılaştırması hem de Kürtçe-Almanca karşılaştırması yapacağız.
Örneğin; Ez diçim malê: Ben eve gidiyorum. Diçim: Gidiyorum. (Burada görüldüğü gibi fiiller farklı yerlerde bulunur).
Min av vexwar: Ben su içtim. Vexwar: İçtim. (Burada ise fiil her iki dilde de sondadır). Örneklerden de görüldüğü gibi Türkçe’de devrik cümle kurulmadığı sürece fiil sondadır. Ama Kürtçe’de bu durum fiilden fiile farklılık gösterir.
Kürtçe-Almanca için örneğin: Ez diçim malê: Ich gehe nach Hause diçim:gehe (Her ikisinde de fiil ikinci sıradadır) Min av vexwar: Ich habe das Wasser getrunken: vexwar: getrunken.
Ama elbette Almanca ve Kürtçe aynı diller değil, aynı dil grubundaki dillerdir. Farklılıklar da vardır. Mesela: ich mache Essen: Ez xwarin çêdikim: Ben yemek yapıyorum. Mache: çêdikim: yapıyorum. Türkçe’de fiilin sürekli sonda olması ama Kürtçe ve Almanca’da fiilin hem ikinci sırada hem de sonda olabilmesi bizim için bir veridir.

Hint-Avrupa dilleri ve Kürtçe’de ekler 


d) Kürtçe’nin Hint-Avrupa dil ailesine mensup olduğunu kanıtlayan bir başka kanıt, eklerin hem sondan hem de baştan kelimelere eklenebilmesidir. Ama Türkçe’de bilindiği gibi ekler sadece sondan eklenir.
Mesela: göz, gözetmek, gözlük, gözü, gözsüz, göz ile, gözde gibi... Burada kelimelerin kökü ‘göz’ hep başta bulunur.
Kürtçe’de ise ekler kelimeye şu şekillerde gelir. Aynı kelimeleri ele alırsak: Çav, raçav kirin, berçavk, çava, bêçav, bi çavan, di çav de. Burada kelimelerin kökü ‘çav’ bazen sonda bazen de başta bulunur.
İngilizceleri: eye, make eyes, eyeglasses, eye, eyeless, with eye, in eye.
Görüldüğü gibi İngilizce kelimelere de gelen ekler bazen sonda bazen de başta bulunur.

Hint-Avrupa dilleri ve Kürtçe’de bazı ortak kelimeler 

 
e) Bazı kelimeler, Hint-Avrupa dil ailesi dillerinin çoğunun içinde küçük değişikliklerle bulunur. Bu evrensel veri, Kürtçe’nin Hint-Avrupa dil ailesi içinde olduğununu kanıtlayan son kanıtımızdır.


Mesela:
Erd (Kürtçe), Erde (Almanca), Earth (İngilizce), Eradi (Farsça), Terra (Fransızca), Yeryüzü (Türkçe).
Stêrk (Kürtçe), Stern (Almanca), Star (İngilizce), Sitare (Farsça), Astre (Fransızca), Yıldız (Türkçe).
Du (Kürtçe), Zwei (Almanca), Two (İngilizce), Do (Farsça), Deux (Fransızca), İki (Türkçe).
Hebûn (Kürtçe), Haben (Almanca), Have (İngilizce), Hestem (Farsça), Avoir (Fransızca), Olmak, Sahip olmak (Türkçe).
Tu (Kürtçe), Du (Almanca), You (İngilizce), To (Farsça), Tu (Fransızca), Sen (Türkçe).
Min (Kürtçe), Mein (Almanca), My (İngilizce), Men (Farsça), Mon (Fransızca), Benim (Türkçe).
Na (Kürtçe), Nein (Almanca), No (İngilizce), Ne’kher (Farsça), Non (Fransızca), Hayır (Türkçe).
Milyon (Kürtçe), Million (Almanca), Million (İngilizce), Melyun (Farsça), Millions (Fransızca), Milyon (Türkçe).
Bet (Kürtçe), böse (Almanca), Bad (İngilizce), bed (Farsça), Mauvais (Fransızca), Kötü (Türkçe).
Nav (Kürtçe), Name (Almanca), Name (İngilizce), Nam (Farsça), Nom (Fransızca), İsim (Türkçe).
Nû (Kürtçe), Neu (Almanca), New (İngilizce), Nev (Farsça), Nouveau (Fransızca), Yeni (Türkçe).
Heşt (Kürtçe), Acht (Almanca), Eight (İngilizce), Haşt (Farsça), Heut (Fransızca), Sekiz (Türkçe).
Neh (Kürtçe), Neun (Almanca), Nine (İngilizce), Noh (Farsça), Neuf (Fransızca), Dokuz (Türkçe).
Mêr (Kürtçe), Mann (Almanca), Man (İngilizce), Merd (Farsça), Mâle (Fransızca), Erkek (Türkçe).
Derî (Kürtçe), Tür (Almanca), Door (İngilizce), Der (Farsça), Porte (Fransızca), Kapı (Türkçe).


Kürtçe kendi başına özgün bir dildir

 
Kürtçe’nin, Hint-Avrupa dil ailesi içinde bulunduğu kanıtlarla bir daha ortaya koyduktan sonra Kürtçe’ye yapılan saldırılara da biraz değinelim. Bir çok yerde ‘Kürtçe aslında Farsça’dır’ veya ‘Kürtçe; Arapça, Farsça veya Türkçe’den alınan kelimelerle oluşturulmuş toplama bir dildir’ gibi saçma ötesi saldırılara uğrayan Kürtçe’nin kendi başına özgün bir dil olduğu net olarak ortadadır. Yukarıda da görüldüğü gibi Kürtçe ve Türkçe arasında hiç bir benzerlik yokken, Kürtçe ‘de erillik-dişillik (cinsiyet) bulunması da Kürtçe ve Farsça arasındaki en büyük farktır. Gerçi bu saldırıları yapanlara sadece İtalyanca, İspanyolca ve Portekizce örneğini vermek yeterlidir. Dünyada üç ayrı dil olarak kabul edilen bu dillerin üçü de Latince’den türemiştir. İtalyanlar, İspanyollar ve Portekizlilerin birbirini belli oranda anladıklarını da belirtelim. Buna rağmen kimse İtalyanca, İspanyolca veya Portekizce diye diller yoktur, bunlar aslında Latince’dir demiyor. Hatta kimse, bu insanlar büyük oranda birbirilerini anlıyorlar demekki üç dil birdir de demiyor. Neden? Çünkü İspanyolların, Portekizlilerin ve İtalyanların devletleri var. Yani güçleri var. Ama aslında bu üç dil büyük oranda aynıdırlar. İşte aynı durum Kürtçe için de geçerlidir. Kürtçe ile Farsça arasında benzerlikler vardır. Her iki dilin Avesta’nın yazıldığı dilden türemelerinin yanı sıra Kürtçe’nin Farsça’dan veya Farsça’nın Kürtçe’den türemesi de ihtimal dahilindedir. Çünkü Farslar da Kürtler de Ari kökenli iki halktır. Dilleri ve kültürleri de benzeyebilir. Ama Kürtçe ve Farsça arasında benzerliğin olması (Tıpkı İtalyanca, İspanyolca ve Portekizce arasındaki benzerlik gibi) bu iki dilin bir olduğunu göstermez. Benzer iki dilin bir olduğunu iddia etmek, ancak bir karalama kampanyası olabilir. Çünkü Kürtçe ile Farsça arasında erillik dişillik, gramer, telafuz, tamlama yapma şekli, kelimeden kelime türetme ekleri ve daha bir çok konuda farklılıklar vardır. Yani Farsça ve Kürtçe benzerlikleri olan özgün iki ayrı dildir


Güç olmak köken tartışmalarını sonlandırır

 
Medler, Karduklar, Guttiler, Hurriler ve Mittanilerden günümüze kadar, Kürtlerin konuştuğu Kürtçenin tartışılacak bir tarafı yoktur. Tartışılması gereken tek şey Kürtçe’ye saldıranların ve Kürtçe’den korkanların ruh hali ile niyetleridir. Kürtçe ve Kürtler üzerine ahkam kesenlerin yapması gereken öncelikli şey, 13. yy’da Selçuklu Sultanı Sencer’in Kürtlerin yaşadığı bölgeye ‘Kürdistan’ ismini vermesini anlamaktır. Yine aynı kişilerin, Osmanlı Padişahı Abdülhamit’in 1847 yılında (Mîr Bedîrxan isyanından sonra) tekrar Kürdistan ismini Kürtlerin yaşadığı bölgeye vermesini anlamaları gerekmektedir. Kendi ataları olan Selçuklu ve Osmanlı’nın kabul ettiği Kürt ve Kürtçe gerçeğini kendilerinin de kabul etmekten başka çareleri yoktur. Kürtlerin de anlaması gereken gerçek şudur. Kürtlerin dilinin, kültürünün, kökeninin ve varlığının tartışma konusu olmaktan çıkması için güç olmaları şarttır. Tıpkı İtalyan, İspanyol ve Portekizliler gibi güç olmak zorundadırlar. Bugün kimse İtalyan, İsyanyol ve Portekizlilerin kökenini ve dilini (dilleri büyük oranda aynı olmasına rağmen) tartışmıyor. Neden çünkü İtalya, İspanya ve Portekiz diye devletler var. Kürtlerin bunu, yani güç gerçeğini iyi anlamaları gerekmektedir. Gerçi çok uzağa gitmeye gerek yok, İran’a bakmak da yeterlidir. Bugün Kürtçe, Urduca, Peştuca ve Tacikçe ile benzer olan Farsça’yı kimse tartışıyor mu? Farsça veya Farslara, Kürtlere saldırıldığı gibi saldırılıyor mu? Hayır. Bunun nedeni de Farsların devleti yani güçlerinin olmasıdır. Bu noktayı iyi görmek lazım. Kürtlerin dilinin ve varlığının tartışma konusu olmaktan çıkması için bir an önce birlik olup, kendi güçlerini kurmaları zorunludur. Tüm Kürtler bir çatı altında birleşip kendi dillerini ve kültürlerini araştıracak güce kavuştuklarında, kendi dillerini eğitim ve bilim dili yaptıklarında, ekonomik, askeri, bilimsel, toplumsal ve dil birliklerini sağladıklarında, yani dünyada güç olduklarında kimse Kürtlerin dilini ve varlığını tartışmaya cesaret edemeyecektir.

SÜRECEK 


ehmedkurdari@hotmail.com

KCK Davasi ve Gercekler-2

Yeni_Özgür_Politika ‘’Çok geniş, hukuki ve siyasi savunma hazırladılar. Siyasal bakış açılarını, örgütlenme tarzlarını yansıtan, tarihsel bir bilinç ve arka planın geniş yer aldığı bir savunma hazırladılar. Hatta şu anda basım aşamasında. Bunu hem Kürtçe hem Türkçe yapacaklar”
151 sanıklı KCK davası dün yeniden başladı. Cumhuriyet tarihine ‘özel’ bir bölüm olarak geçen dava, 300 avukat tarafından takip ediliyor. Davanın içerik ve teknik bilgilerini dün aktardığımız röportajımızın, bugünkü son bölümünde ise Kürt sorununun kaderini bu davanın nasıl etkileyeceğine ayırdık. Hukukçu kimliği ile bilinen, BDP Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş sorularımızı yanıtladı.

Bir kesim operasyonun, ‘Kürt halkının iradesini özgürleştirmek üzere yapıldığı’ yorumlarında bulundu. ‘Siyasi bir dava’ derken siz de bunu mu kastediyorsunuz?
Bu çok yaygın bir propaganda. Bir hatırlatma yapmak istiyorum. Ben operasyonların yapıldığı sabah 05.00’de telefonlarla uyandım. Eşbaşkan yardımcısı Kamuran Yüksek alındı, hemen emniyete gittik. ‘Gizlilik var, görüşemezsiniz’ dediler. Dönüp, TV’leri izlemeye başladık. AKP’nin danışmanlığına soyunmuş, akıl hocalığı yapan bazı isimlerin, daha gözaltıların üzerinden birkaç saat bile geçmemişken, operasyonunun ne kadar haklı ve gerekli olduğu yorumlarını yaptıklarını duyunca ‘eyvah’ dedim. Çünkü bunun çok boyutlu bir operasyon olduğunu anladım.

Siyasi bir kararla bu operasyonun yaşama geçtiğinin en önemli kanıtı, daha operasyon devam ederken televizyonlara yapılan servislerdi. AKP’nin, devletin, Kürtleri kendi kökeninden, partisinden, düşüncelerinden vazgeçirmek için kullandıkları bir yöntem. Halkın tümünü alamayacaklarına göre temsilcilerini alıyorlar. ‘Halk temsilcisiz kalır. Böylece halkı çok daha rahat manipüle ederim’ diye düşündüler. Ama başarısız oldular. Bu halk ne istediğini, nerede durduğunu biliyor. Kendi taleplerini kimin ifade ettiğini, kimler tarafından da temsil edildiğini çok iyi biliyor. Şimdi AKP’nin bu akıl hocaları ve bu operasyonu destekleyenler, operasyonun bir fiyaskoyla sonuçlandığını söylemeye başladılar. Ama Kürt halkına ne kadar acı yaşattıklarını, partiye verdikleri zararı hiç tartışmıyorlar. İnsanlar sorgusuz sualsiz 18 aydır tutuklu.

Halk nasıl algıladı bu operasyonları?
Kürt halkı özgür iradesini kullanmak için bu kadar direniyor zaten. Kürt halkı iradesini sandığa yansıtmak, meclise yansıtmak için uğraşıyor zaten. Madem Kürt halkının iradesini özgürleştireceksiniz, gelin şu barajı kaldırın. Kürt halkının iradesi böyle özgürleştirilir. Siz tam tersine, korkutma ve baskı yoluyla Kürt halkının iradesini baskı altına alıyorsunuz. Yıldırma politikasının başka bir resmiyle karşı karşıyayız. Dün öldürüyordunuz bugün tutukluyorsunuz.

İnsanlarda şöyle bir duygu da oluşmadı değil. İnsanlar ‘Osman Baydemir’i de sorgularlarsa bana ne yapmazlar’, duygusu yaşıyor. Ya da ‘Sara Aktaş’ı, Leyla Güven’i tutukladılarsa, bana ne yaparlar’ duygusu yaşıyor. Bu korkuyu yaşatmadıklarını iddia etmemiz mümkün mü? Ama buna rağmen halk büyük bir direnişle, büyük bir iradeyle temsilcilerinin yanında yer alıyorsa, kimin kimi baskıladığını, kimin halkın özgür iradesini engellediğini bence tartışmaya gerek yok.

Referandum günü buradaydım. Bakan, vali, emniyet müdürü kırmızı plakalarla sandıkları dolaştı. Halka bu gözdağını biz vermedik. Bütün bir emniyeti arkamıza alıp çalışmadık. Bütün siyasetçileri tutuklamadık. Bütün güç, otorite, yönetim erki onların elinde, onlar bu zoru ve baskıyı sonuna kadar kullanıp, sonra da çok büyük bir pervasızlıkla dönüp bizi şiddeti desteklemekle suçluyorlar. Bugün şiddetin tırmandırılmasını sağlayan tam da kendi politikalarıdır. Çünkü bundan nemalanan onlar.

Davada, Kürtçe savunma yapma kararı, çok önemli bir hamleydi. Davanın siyasi olduğu tezini de güçlendirdi. Bu tür başka hamleler var mı sırada?
Anadilde savunma taleplerini, biz savunmanları olarak, çok haklı ve doğru bir talep olarak görüyoruz. Bu hakkı kullanabilmeleri gerekir.

Mahkemenin bunu reddetmesinin gerekçesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başta Lozan olmak üzere, uluslararası belgelere aykırı bir karar. İç hukukumuzda da lehe bir yorumla, -sonuçta kanun uygulayıcının taktirine bağlıdır- kabul edilmesi gereken bir taleptir. Ayrıca işin etik ve ulusal yönü de dikkate alınacak olursa kabul edilmesi gerekli bir talepti. Bu kararı müvekkillerimiz verdi. Kürt sorunu demokratik-siyasi yöntemlerle çözme konusunda durdukları yeri koruyorlar. Bugün Kürt sorununda Kürt dili; anadilde eğitim, kamu ve kuruluşlarında, yargıda kullanma boyutuyla öne geçtiği bir alan. Hatip Dicle, bu yüzden böyle bir karar aldıklarını açıkladı. Kürt sorununun temeli, dildir. Bir halkın dili yoksa, kendi diliyle ifade edemiyorsa, hiçbir hakkı yok demektir. Şöyle bir hazırlık yaptıklarını biliyorum. Çok geniş, hukuki ve siyasi savunma hazırladılar. Aylardır hazırlanıyorlar. İddianameye cevap ve kendi siyasal bakış açılarını yansıtan, örgütlenme tarzlarını yansıtan, tarihsel bir bilinç ve arka planla çok geniş bir savunma hazırladıklarını biliyorum. Hatta şu anda basım aşamasında. Bunu hem Kürtçe hem Türkçe yapacaklar. Çünkü aynı zamanda anlaşılmak önemli. Çünkü demokratik kamuoyu, siyasal sebeplerle tutuklandıklarını biliyor.

Kaç sayfalık bu savunmalar?
Yüzlerce sayfalık savunmalar. Her biri ayrı ayrı savunmalarını hazırladılar ve ayrıca ortak savunma yapıyorlar. Böyle olunca binleri bulacak tabi. Çok yoğun ve kapsamlı bir hazırlık yaptıklarını biliyorum.

Savunmaların ana tezi ne olacak?
Ana stratejisi, temel tezi tabii ki Kürt sorunu olacak. Bu sorunun nasıl çözümleneceği, yakın tarihte yaşanılanlar, HEP’ten, DEP’ten bugüne gelinen süreç, geniş bir tarihsel arka plan olacak. Bunun içinde uluslararası belgeler ve diğer dünya deneyimleri olacak. Zaten cezaevinde yapacakları başka iş de yok, sadece okuyup yazıyorlar.

İstedikleri kitapları, kaynakları almalarına izin veriliyor mu?
Geç de olsa idare bu talepleri kabul etti. Bilgisayarlar da verildi.

Savunma hakkı kullanılabilir durumda mı bu davada?
Şu aşamaya kadar savunma hakkının engellendiğini söyleyebilirim. Bir kere, kimlik bilgilerini, ekonomik bilgilerini yargıç soruyor ama anlamıyor. Anlamadığı halde geçiyor. Yarın öbür gün, esas savunmalara geçince nasıl bir karar verilecek?

Kürtçe savunma anlaşılmadığına göre, bu savunmayı yok mu kabul edecekler? Tutanaklara geçmeyecek mi?
Bunu yanıtlamak çok güç. İlk kez Diyarbakır’da sesli ve görüntülü kayıt yapılıyor. Zabıt tutulmuyor. Bu kayıtlar çözümlenecek ve tutanak haline dönüştürülecek. Yani her halükarda o savunma kayıtlara geçecek. Yani ‘zabta geçirmiyorum’ diyemez. Sanıkların anlatımlarının ve savunmalarının muhatabı mahkeme heyetidir. Mahkeme heyeti bunu anlayacak ve ona göre yargılamada karar verecek. Ama anlamadığı bir dil karşısında, değerlendiremeyecek ve böyle karar verecek. En vahim tarafı bu.

Bu davayı sonuçları açısından değerlendirmek gerekirse neler söylersiniz?
Kürt sorunu açısından çok önemli sonuçları olduğunu ve olacağını söyleyebilirim. Şu ana kadar da, gerek KCK’nin, gerek BDP’nin gerek demokratik kamuoyunun açıklamalarını bir bütün olarak değerlendirirsek; barışçıl bir ortamın gerçekleşmesi, diyalogla sorunun çözümlenmesi konusunda hayati bir öneme sahip olduğunu söyleyebilirim. Bu nedenle verilecek tahliye kararları, tutukluların özgürlüğüne kavuşması düşünülenin çok üstünde katkı yapacak. Sadece onların özgürlüğüne kavuşması değil, bu operasyonların durdurulması da bir o kadar öneme sahip. Çünkü halen devam ediyor.

Kaç ilde bu operasyonlar sürüyor?
Tırnak içinde ‘KCK’ yani demokratik siyaset davaları sadece Diyarbakır’daymış gibi algılanıyor, bu yanlış. Şu anda eskiden DTP’nin, bugün BDP’nin örgütlü olduğu her il ve ilçede bu operasyonlar var. Adana, Mersin, Antep, Aydın, İzmir, Van, Urfa, Siirt, Mardin gibi onlarca ilde dava var. Bunların zamanlaması da çok paralel. En son Urfa’da yapıldı ve halen devam ediyor. Yeni tutuklamalar var. Ama bütün davaların çıkış noktası Diyarbakır’daki dava. Bu illerdeki davaların hepsinin iddianamesini tek tek okudum. Bütün iddianameler, birbirinin aynısı diyebilirim. Türkiye’nin dört bir yanında, demokratik siyasetin yürütüldüğü her yerde bu davalar da yürütülüyor.

Peki beklediğiniz tahliyeler olmazsa, ya da sadece bazı isimler tahliye olursa yansıması nasıl olur?
Doğrusunu isterseniz bunu düşünmek istemiyorum. Çok çaba sarf ettik, büyük bir beklentimiz var. Çünkü şuna çok inanıyorum; tutuklamalar, ilk anından bugüne kadar haksız ve hukuka aykırı biçimde devam ediyor. Hukukçu kimliğimle söylüyorum; bir an bile tutuklamaların, hukuken olabilirliğine ikna olmadım, inanmadım. Bu yüzden 18 aydır bugünü bekliyorduk. Ve ayrımsız hepsinin serbest bırakılması gerektiğini, beklentimizin bu yönde olduğunu söylemek istiyorum. Aksi durum gerçekten, Kürt sorununun çözümünün başka baharlara ertelenmesi, umutların yıkılması, gerilimin yeniden tırmanması, hiç istemediğimiz belirsizliklerin ortaya çıkması demek olur ki; emin olun duruşmanın üçüncü gününde bunu düşünmek istemiyorum.

18 aydır hangi koşullarda kalıyorlar?
Bir kere kadınlara yine eril bir zihniyetle yaklaşıldı, emin olun buna. Kadınları üç ayrı cezaevine sevk ederek darmadağın ettiler. Urfa, Siirt ve Midyat. Yer olmadığı gerekçesiyle. Ve her değişiklik bir ring aracı demek, saatlerce havasız bir yerde, kelepçeyle yolculuk yapmak demek. Tahmin edersiniz. Erkek arkadaşlar, Diyarbakır’dalar. Diğer tutuklu ve hükümlüler nasıl kalıyorsa onlar da aynı koşullarda kalıyorlar. Cezaevinde yaşanan bütün sıkıntıları onlar da yaşıyorlar.

‘’Bence çok terleyecekler’’

Siyasi bir dava olduğu tezini ileri sürüyorsunuz. Siyasi olduğunu nasıl kanıtlayacaksınız?
Bu konuda çok rahatız. Bir kere sanıkların yüzde yüzü siyasetçi. Eşbaşkan yardımcısından başlıyor, mahalle komisyonu üyesine kadar geliyor. Geri kalanı DTK’nın eşbaşkanı, divan üyeleri, yöneticileri, meclis üyeleri. Geri kalan birkaç kişi de İHD’li, GAP’ta çalışıyor, uzman, sosyolog. Bir kere davanın siyasi olduğunu kanıtlamak için bizim özel bir çaba sarf etmemize gerek yok emin olun.


Düşünün GAP, örgüt kurumu gibi gösteriliyor ve bu insanlar silahlı örgüt üyesi olmaktan yargılanıyorlar. TCK’ya göre 314/ 1-2 ve 302 maddelerinden yargılanıyorlar. Bir insan silahlı örgüt üyesi olursa, silahı olur, örgütün profesyonel üyesi olur, talimatlarını uygular. Bunlar Yargıtay kararlarındaki dayanaklar. Kafamdan söylemiyorum. Organik bir bağı olur, ‘emir ve komuta’ zinciri içinde, profesyonelce emek ve zamanını örgütün amaçlarını gerçekleştirmek için kullanır. İlk şart yok. Silahı yok. 151 kişiyi yakalarsınız da bir evden bir tane kesici, delici alet bile bulmaz mısınız?

Örgütle organik bağ da yok. Kod adı da yok. İspatlanmış hiç bir şey yok. ‘Devletin birliğini, ülkenin bütünlüğünü bozmak’ bunların hepsi çok bildik. Bizi bir yana koyun; PKK söylüyor, KCK söylüyor; ‘’Ben Türkiye sınırları içerisinde çözüm istiyorum” diye. İddianame kendini çürütüyor. Peki 302’ye nasıl muhalefet ettiler? Nevroz kutlayarak mı, 8 Mart kutlayarak mı? Hasankeyf için konser yaparak mı?

Belediye Başkanı olarak, il genel meclisinde vali ile beraber çalışarak mı yapıyorlar bunu?

Bunun siyasi bir dava olduğu açık. Aksini onların ispatlaması lazım. Bunun hukuki mesnetini açıklamayı onlar düşünsün. Bence çok terleyecekler. Birilerinin akıl hocalarını, o danışmanlarını değiştirmeleri lazım.


                                               -BITTI-
İNCİ HEKİMOĞLU

KCK Davasi ve Gercekler-1

Yeni_Özgür_Politika ‘’DTP’nin, DTK’nın ve diğer sivil toplum örgütlerinin yaptıkları bütün çalışmalar delil olarak sunulmuş. İHD raporu gibi, DTP programı gibi, MYK kararları gibi. Bölge barolarının, anayasa profesörlerinin katıldığı bir anayasa çalıştayı suç olarak gösteriliyor.
‘KCK’ adı verilen dava, şimdiden Cumhuriyet tarihinde ‘özel’ bir bölüm olarak yer aldı. Seçilmişlerin, yasal bir siyasi partinin görevlilerinin elleri kelepçeli, sıraya dizilmiş fotoğraflarının basına servis edilmesiyle başlayan sürecin; ‘Kürt sorunu’nun en kritik aşamalarından biri olarak, Türkiye’nin ve Kürt halkının kaderinde önemli bir rol oynayacağı açık.

Dünya ve Türkiye kamuoyunun gözünü diktiği davada yargılanan sanık sayısı 151, savunmayı üstlenen avukat sayısı ise 300’e yakın. İçlerinde Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Hatip Dicle, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Viranşehir Belediye Başkanı Leyla Güven, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş gibi isimlerin bulunduğu sanıkların savunmalarını Kürtçe yapmaları, davanın ‘siyasi’ boyutuna vurgu yapan en önemli hamlelerden oldu. Avukatların koordinasyonu kolaylaştırmak amacıyla aralarında oluşturduğu 5 kişilik komisyonun üyesi Avukat Meral Danış Beştaş’a davanın kamuoyuna yansımayan, çarpıtılan ayrıntılarının yanı sıra siyasi sonuçlarını da sorduk. Meral Danış Beştaş da, sorularımıza hukukçu kimliğinin yanı sıra BDP Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı olarak yanıt verdi.

7561 sayfalık iddianamenin tamamını satır satır okudunuz mu?

Evet, satır satır okudum.

Ne kadar sürdü bu?

Gece yarılarına kadar, sabah 04.00’e, 05.00’e kadar olmak suretiyle bir buçuk aya yakın sürdü. Tabi iddianameyi okumak yetmiyor. Bir de bunun 130 bin sayfalık ek delil klasörleri var. İddianamede delil klasörüne atıf yapılan yerlerde bir de dönüp bu delillere göz atmak zorunda kalıyorsunuz. Zaten iddianamenin bu kadar uzun olmasının temel esprisi de bu. Hukukçu deyimiyle iddianamede aynı zamanda delil ikamesi de yapılıyor. Yani delilleri de iddianamede görebiliyorsunuz.

Okumayı bitirdiğinizde sizde kalan duygu ve düşünce ne oldu?

Abartabilmek, çarpıcı hale getirebilmek için Obama’dan Baykal’a Türkiye ve dünya siyasetinin önemli isimlerinin hepsini yan yana koymuşlar. Davanın avukatı olarak, ‘nelere yer verildi, nelerle desteklendi’ diye baktığım için iddianameye, bana göre tam bir ‘skandal’ diyebilirim. Hukuki verilere dayalı bir kurgu yok. Sanki savcı bir gözlük taktı, ‘bunların attığı her adım, söylediği her söz, KCK adına yapılmış’ diye karar verdi ve iddianameyi hazırladı. Önce yargısını koymuş çünkü. Objektif hiçbir değerlendirmeye rastlayamıyorsunuz, hepsi sübjektif.

Hukuken delil olarak sayabileceğiniz hiçbir şey yok mu?

Şüphesiz böyle bir dosyada, ceza hukuku açısından tartışılabilecek çok şey var. Ama, davanın çıkış noktası siyasi saik olduğu için, DTP’nin, DTK’nın ve diğer sivil toplum örgütlerinin yaptıkları bütün çalışmalar delil olarak sunulmuş. Oysa hepsi aleni ve yasal. Mesela İHD raporu gibi, DTP programı gibi, MYK kararları gibi.

Örneğin DTK’nın anayasa çalıştayı bile örgüt faaliyeti olarak gösterilmiş. Bölge barolarının tümünün, Türkiye’den pek çok hukukçunun, anayasa profesörlerinin katıldığı bir anayasa çalıştayı suç olarak gösteriliyor. Hukukta en önemli şey meşru olmasıdır, meşru olan yasaldır, meşruiyetin kaynağında da halkın iradesi vardır. Ve aleniyet meşruiyetten önemli kıstaslardan biridir.

Dava, bazı isimler seçilerek mi açılmış?

Eğer illegal faaliyetse katılan herkesi kapsaması lazım. Tabii ki bunu herkese dava açılsın diye söylemiyorum. Mesela bölgede her yıl Newroz bayramı kutlanır. Bu yıl da bir milyon kişinin katıldığı bir bayram kutlaması oldu. İddianamenin yüzlerce yerinde illegal bir eylem olarak gösterilmiş. Mesela ‘şu tarihte Nevroz kutlamalarına katıldığı anlaşılmıştır’, ya da ‘8 Mart Dünya Kadın Günü kutlamalarına katıldığı tespit edilmiştir’ gibi. Bunlar örgüt üyeliğinin dayanağı olarak kabul ediliyor. En korkuncu o. Buna benzer onlarca örnek vermek mümkün.

Gülümsediğiniz örnekler var mı?

Özellikle ‘Örgüt içinde kullanılan kodlar’ diye bir bölüm var. Efendim ‘Kanco’ Ahmet Türk’müş. Herkes bilir ki Ahmet Türk Kasr-ı Kanco da oturur. Ona da zaman zaman Kanco denmesi çok doğal. Aşiretinin ismi Kanco. Bu kod ismi gibi geçiyor mesela. Ya da ‘Uzun’ şunun, ‘Kısa’ şunun kod adı gibi. Gerçekten komik ama traji-komik. Güldüğüm yerlerden biri de Hasankeyf’e ilişkin etkinliğin değerlendirmesi. Dünyada pek çok kurum kuruluşun, aydın, yazar, sanatçının; Tarkan’dan Pelin Batu’ya, Ajda Pekkan’a kadar pek ismin destek verdiği bir etkinlik. Ama iddianame nerede Hasankeyf geçiyorsa ‘Terör örgütü mensuplarının geçiş güzergahı olması sebebiyle Hasankeyf’in kurtarılması etkinliklerine katıldığı’ diyor. ‘Yuh’ diyorsunuz artık gerçekten. Hasankeyf’in sular altında kalmaması için çalışmak örgüt mensuplarına yardım etmek oluyor yani.

İddianamedeki dinleme kayıtları yasalara uygun mu?

Hayır değil. Buna ilişkin ilk itirazlarımızı sunduk. İletişim tespit tutanakları, arama kararları kesinlikle ne CMK’ya ne de uluslararası sözleşmelere uygun. Soruşturmanın bütününe bir keyfiyet hakim zaten. Şöyle örnekleyeyim: 15 Mayıs 2007 yılında emniyetin istemiyle, savcılık tarafından soruşturma başlatılıyor. Ve 2009’un 14 nisanına kadar savcılığın hiçbir katkı ve katılımı olmuyor. Yerel yönetimler bürosunu, belediye başkanlığını, DTP Diyarbakır İl Başkanlığını ve daha yüzlerce kişiyi polis dinliyor.

Dinleme talebinin gerekçesi ne?

Emniyet savcılıktan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı dinlemek için karar istiyor. Savcılık hiçbir değerlendirme yapmadan bunu mahkemeye iletiyor. Mahkeme de, emniyetin talebini kabul ediyor. Ve ‘Ben Diyarbakır gibi büyük bir şehrin belediye başkanlığını sizin ileri sürdüğünüz gerekçelerle nasıl dinlerim? Daha sağlam kanıtlar getirin’ demiyor. Burası örgüt evi değil ki. İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan, her şeyi yasal sınırlar içinde olan, kamuoyunun gözü önünde, her gün müfettişlerin denetlediği bir yasal kurum. Mahkeme bunu hiç sorgulamıyor. Önemli olan bizim için gerekçe. Burayı dinlemeye niye ihtiyaç duyuyorsunuz. Normalde yasal olarak ceza soruşturmalarında böyle bir sorgulama bekleriz.

Hedefleri ne?

Aslında bir siyasi partinin tasfiyesi temel amaç. Ve bu siyasi partiyi tasfiye etmeye giden yolda hukuk, yargı kullanılan bir araç. Bu resim bence artık tüm Türkiye’de de görülmeye başlandı. Hepsi legal siyasetçilerin, legal faaliyetleri. Bu 2010 yılı Türkiye’sinin bir utanç resmidir.

Devletin geçmişte yaptıkları hala hafızamızda. Ben 91’de avukatlığa başlayan biriyim. Köy boşaltmaları, işkenceleri, faili meçhulleri, yargısız infazları yaşamış biriyim. Ama Kürt sorunu çözülmedi, Kürtler susmadı. Tek bir talepleri vardı aslında: Eşit yurttaş olmak. Hani ‘bu sorun çok karmaşık’ falan deniyor ya. Aslında, son derece yalın! Nereden baktığınla ilgili. Madem bu cumhuriyetin ortağı olduğumuzu söylüyorlar, o zaman niye eşit yurttaş değiliz?

Bugün baskı yöntemlerini değiştirmek zorunda kaldılar ama esas niyet değişmedi. KCK operasyonları tam da bu. ‘Siz bu partiye oy veriyorsunuz ha, milletvekili seçiyorsunuz bu partiden ha, 99 tane de belediye başkanı seçtiniz, ben onları tutuklarım ve sizin iradenizi çizerim’ demek bu. Bu çok ağır bir şey. Yüz binlerce insanın oy verdiği Zülküf Karatekin, Leyla Güven, Ethem Şahin tutuklu. Bu aslında Kürt halkına karşı bir operasyondur. Onların nezdinde bir halk cezalandırılmak isteniyor. Temel amaç da kendi iktidarlarını kurmak. Çözmek niyetleri yok.

Dinleme kayıtları ve arama tutanaklarının yasal çerçevesine dönersek…

Evet, oraya dönersek 2007 nisanında yapılan operasyonda 54 siyasetçi, hukuk dışı evleri aranarak, tahrip edilerek ve kendilerine yönelik kötü muamelelerle gözaltına alınıyorlar. Ama tarih çok dikkat çekici. 14 Nisan 2009’un en önemli özelliği, yerel seçimlerin 15 gün sonrası. DTP’nin 2007 seçimlerine oranla çok ciddi bir başarı sağladığı bir seçim. 99 belediye başkanlığını kazanıyor. Bu birilerini rahatsız etti. Bu okumayı yapmak için siyasetçi olmaya, hukukçu olmaya gerek yok aslında. En önemlisi 13 Nisan 2009. Tek taraflı ateşkes ilan ediliyor, sonrasında operasyon başlıyor. Birileri Kürt sorunun çözümünü istemiyor. Çünkü ateşkes, Kürt sorununun demokratik zeminde çözümüne hizmet edecek ve hepimizin arzuladığı şiddetsiz, ölümsüz, kansız bir ortamda, diyalogla, tartışarak, demokratik yollarla çözüme yol verecek bir dönem başlıyor. Bu yol açılıyor ama bu yolu kullanacak kişiler tutuklanıyor. Böyle bir tezat olabilir mi? Bu sorunun siyasi çözümüne katkı sağlayacak kişileri aldı, örgütleyenleri aldı, muhatapları aldı.

‘Baydemir’e yönelik manipülasyon yapılıyor’

Bu davaya dayanak olarak gösterilen en önemli örnekler; bir temizlik işçisinin belediye başkanına emir vermesi ve Belediye Başkanı’nın Başbakan’ı talimat nedeniyle karşılamaya gitmemesi. Bunlara sizin yanıtınız nedir?

Böyle bir durum söz konusu değil. Adını koyarak söyleyeyim; Osman Baydemir’e ilişkin verilen bir örnek bu. Partinin genel başkan yardımcısının (DTP’nin) Osman Bey’le bir telefon görüşmesi var. O gün partinin eş başkanları Emine Ayna ve Ahmet Türk Diyarbakır’da. Eş başkanların burada olduğunu kendisiyle görüşmek istediklerini söylüyorlar. Osman Bey’de ‘Başbakan’ı karşılamaya gidiyordum’ diyor. Ona toplantı olduğu ve gelmesinin gerektiği söyleniyor. Bu ‘KCK talimat verdi’ şeklinde bir suçlamaya dönüyor. Ama şunu dikkatten kaçırıyorlar. DTP siyasi bir parti ve genel başkan tabi ki Belediye Başkanına talimat verebilir. Son derece doğal. Osman Bey de, “genel başkan yardımcım aradı ve gitmem gerektiğini söyledi. Bu talimatsa, evet bir talimat” dedi.

Diğer mesele ise, Yerel Yönetimler Bürosu’nda meydana gelen bir vaka aslında. Partinin işleyişinin, yerel yönetimler bürosunun çalışmalarının, belediye başkanlarına düşen rollerin tartışıldığı bir toplantı kayda alınmış. O kişinin belediye işçisi olup olmaması, onun partide görev alıp almamasını engellemez. Bir belediye işçisi MYK üyesi olamaz mı? Ya da yerel yönetimler bürosu üyesi olamaz mı? Biri, o kişinin hayatını idame ettirdiği bir iş, diğeri onun siyasi faaliyeti. Bunları ayırmak lazım. Sınıfsal bir bakışla küçümseme de var. Bilinçli bir hiyerarşi yaratılıyor.

Bu kayıtlarda bir emir cümlesi var mı?

Kesinlikle yok. Sadece parti çalışmaları konusunda fikir yürütülüyor, öneriler getiriliyor ve tartışmalar yapılıyor. Osman Bey ifadesinde de, savunmalarında da açtı; “Biz partiliyiz ve aile gibiyiz. Tartışabiliriz, görüş ayrılıklarımız olabilir ama bu çalışmaları zaten böyle yürütürüz” dedi. İddianamenin kamuoyuna özellikle bu biçimde servis edilmesi, ellerinde başka bir malzeme olmadığını ve olayı ne kadar büyütmeye çalıştıklarını gösteriyor.

Belediye başkanları zaten çok farklı bir modeli hayata geçirmeye çalışıyor. Doğrudan katılımı esas alan, halkın söz ve hak sahibi olduğu, kararların alımına katkıda bulunabileceği hedefler öngörülüyor. Tabii ki bunun sonucunda, Antalya ya da İstanbul belediye başkanı gibi çalışmıyor. Orada bu tartışmayı yapan belediye işçisi değil de halktan başka biri de olabilirdi. Partinin merkez yürütme kurulu bir karar alıyor. Yerel Yönetimler Bürosunu kuruyor. Bir eş başkan yardımcısının başkanlığında yerel yönetimler bürosunun üyeleri çalışmayı yürüyor. Yani partiden yetkilendiriliyor. Parti yetki verirken, bu işçi mi, memur mu, profesör mü diye bakmıyor. Bu alanda çalışan, üreten, katkıda olabileceğini düşündüğü kişileri atıyor. Yerel yönetimler bürosu kamuoyuna yanlış yansıtılıyor. Ve savcılık da bunu manipüle ediyor.

Yarın: ‘Kürt sorunu’nun kaderi bu davada’

İNCİ HEKİMOĞLU