Başörtüsü takan BDP'li kadınların gözaltı, emniyet, adliye ve cezaevinde
başörtüsü takmasına ve namaz kılmasına izin verilmezken, başörtülerine
ise "suç delili" olarak el konuldu. KCK operasyonları kapsamında
gözaltına alınan ve daha sonra tutuklanan üniversite öğrencisi Nurcan
Yolvercan ve BDP üyesi Suzan Toprak, başörtüsü taktıkları için gözaltı
ve cezaevi girişlerinde yaşadıklarını anlattı.
KCK adıyla düzenlenen operasyonlar kapsamında gözaltına alınan üniversite öğrencisi ve BDP üyesi iki kadın, inançları gereği taktıkları türban nedeniyle emniyet işlemleri ve cezaevi girişinde yaşadıkları sorunları yine KCK operasyonları kapsamında tutuklu bulunan kadın gazetecilere anlattı. Avrupa İslam Üniversitesi İlahiyat Bölümü öğrencisi Nurcan Yolvercan (26), 9 Ocak'ta Türkiye geneli "KCK" adı altında gerçekleştirilen operasyonda İstanbul Nurtepe'deki evi basılarak gözaltına alınmıştı. 13 yaşından beri başörtüsü takan Yolvercan, gözaltına alındıktan sonra götürüldüğü İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde keyfi bir şekilde 4 gün boyunca türbanını takmasına izin verilmediğini iddia etti. Avukatların tepkisi ve basında çıkan haberler üzerine polisler, "Nurcan başörtüsü takmıyor, BDP başörtüsünü kullanıyor" diye açıklama yaparak yine BDP'yi suçlamıştı. Şu anda Bakırköy Kadın Cezaevi'nde tutulan Yolvercan, baskın günü yaşadıklarını şu cümleler ile anlattı: "Sabaha karşı kaldığım öğrenci evinin kapısı sert bir şekilde polisler tarafından çalındı. Kapıyı çalan polislere, 'bekleyin başörtümü takayım' dedim, ama polis kapıyı açmamam durumunda kapıyı kıracaklarını söyledi" dedi.
Gözaltı süreci
Evinde çıkan dini, sosyolojik ve psikoloji içerikli 25 kitaba el konulduğunu aktaran Yolvercan, gözaltında yaşadıklarını ilişkin şu bilgileri verdi: "Polis 'hazırlan idam sehpasına gideceksin' dedi. Gözaltında 4 gün kaldım. İlk gün yemek vermediler. Emniyette iken parmak izi, fotoğraf çektirme gibi işlemler yapıldı. Fotoğraf çektirmede önce türbanlı halimle çektiler. Sonra çıkarmamı istediler. Kabul etmedim. Polis bana, 'burada başörtüsü takmak yasak' dedi. Ben, 'yasalarda böyle bir şey yok' dediğim zaman ise benim üzerime yürüyerek, 'yasaları senden mi öğreneceğiz' dediler. Polisler üzerime yürüyünce korktum ve başörtümü kendim açtım. Fotoğraf çekiminin ardından nezaret odasına götürüldüğümde türbanımı istedim. Yine vermediler. Bir polis bana 'kendimi asacağım' gerekçesiyle vermeyeceğini söyledi. Oysa odada kamera var, hücreye girdiğimde türbanımdan daha uzun bir ip vardı. 'bu ne' diye sorduğumda 'polisin ihmali' dediler. Avukatlar ziyarete geldiğinde başörtümün verilmediğini söyledim. Avukatlarım polislere sorduğunda 'nezaretten çıkınca vereceğiz' dediler. Oysa diğer avukat görüşlerimde ifade alımlarında nezaretten çıktığımda da vermediler. 'Zaten binanın içerisindeyiz bizden başkası yok' dediler. Adliyeye gidene kadar türbanımı vermediler."
'Bu kara çarşafın altında neler var diye dalga geçtiler'
Başörtüsüne izin verilmemesinin basına yansıdığını hatırlatan Yolvercan, internet siteleri ve Haber Türk'ün polisin ifadelerine dayanarak, "BDP'liler Zerdüşt, kullanmak için başörtüsünü gerekçe gösteriyorlar. Zaten açıktı. Biz de fotoğrafları var" şeklinde yapılan haberleri avukatlarından öğrendiğini kaydetti. Polisin türbanlı olduğunu bildiğini ve mülakat denilen polis ifadesinde kendisine bazı eylemlerdeki başörtülü halini gösterdiklerini dile getiren Yolvercan, "Bir tane fotoğrafta siyah türban taktığım için 'bu kara çarşafın altında neler var?' diye dalga geçtiler. Başörtüsüne özgürlük' eylemlerinden fotoğraflar gösterdiler" dedi. Emniyette polisler tarafından para teklif edildiğini kaydeden Yolvercan, "Bana 'sen temiz kızsın başörtülüsün zaten BDP'ye yeni gidiyorsun. Bize tehlikeli isimleri söyle sana yardım edelim. Evini Fatih'e taşıyalım bu sene okula kaydını yaptıralım, burs ayarlayalım, masrafını biz karşılayalım' dediler" diye konuştu.
'Dini inançlarımla dalga geçildi'
Kafasında ve saçlarında çıkan bir hastalıktan dolayı doktorun tavsiyesiyle bir ay başörtüsü takamadığını aktaran Yolvercan, şunları söyledi: "Bu konuda doktor raporum var. Ama vicdan azabı çektiğim için dayanamadım ve gözaltına alınmadan bir hafta önce yeniden takmaya başladım. Polislerin bahsettikleri fiziki takipte son hafta taktığımı da görmüşlerdir. AKP ve polisi sadece kendine Müslüman AKP'li olmayanları Müslüman bile saymıyor. AKP'li olmayınca dini inancını yaşamana da izin vermiyor. AKP'li olmayana Müslümanlığı bile hak görmüyor. Türbanlı birini BDP'li olabileceğini hazmedemediği için başörtüsünü açtırmaya çalışıyor. Dini inançlarımla dalga geçildi. Müslümanlıkta ayrımcılık ve milliyetçilik yoktur."
Başörtüsü gözaltında
KCK operasyonları kapsamında İstanbul Güneşli Evren Mahallesi'ndeki evine 3 Ocak'ta yapılan baskında gözaltına alınan BDP Bağcılar İlçe Kadın Meclisi Üyesi Suzan Toprak (24) ise, başörtüsü nedeniyle sorun yaşayan bir başka kadın tutuklu. Toprak, polis eve girdiğinde başörtüsünü takmak istediği belirterek, evde bulunan bütün başörtülerinin polis tarafından toplandığını ifade etti. Polis, "Onlar suç delili" diyerek başörtülerini kendisine vermediğini belirten Toprak, "Ben 10 yıldır inancım gereği başörtüsü takıyorum" sözlerine karşılık da hakarete maruz kaldığını iddia etti.
'Başörtüsüne adliye önünde de el konuldu'
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürülen Toprak, "Namaz kılmak için başörtüsü istiyorum. Sözde inançlı insanlarsınız, günaha giriyorsunuz" diyerek başörtüsünü istediğini belirtti. Toprak, "Siz inançtan ne anlarsınız? Müslümanlık maskesi altında teröristlik yapıyorsunuz" diye kendisine hakaret edildiğini iddia etti. Toprak bu defa, avukatı aracılığıyla ailesine haber göndererek, adliyeye başörtüsü getirmelerini istedi. 3 günlük gözaltı sürecinden sonra Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne getirilen Toprak'ın başörtüsüne bu defa da adliye önünde el konuldu.
'Cezaevinde de başörtüsünü alamadı'
Başörtüsü çilesi bununla da sınırlı kalmayan Toprak, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "örgüt üyesi" iddiasıyla tutuklandıktan sonra Bakırköy L Tipi Kadın Cezaevi'ne gönderildi. Burada da giriş işlemleri yapan görevliden başörtüsü isteyen Toprak'ın talebi yerine getirilmedi. Maruz kaldığı uygulamalara isyan eden Toprak, "Bu ülkede Başbakan'ın eşi ve kızları başörtüsü takıyor. Ancak, inancıma hakaret ediliyor. BDP'li olunca başörtüsü takmak suç oluyor" diye konuştu.
'BDP'li yöneticinin başörtüsüne de el konuldu'
Bir başka başörtüsü sorunu da 13 Ocak'ta gerçekleştirilen KCK operasyonlarında yaşandı. BDP Bağcılar İlçe yöneticisi Zekiye İlbasan'ın evine baskın düzenleyen polisler, evde bulunan bütün başörtülerine el koydu. El konulan başörtülerinden birini almak isteyen İlbasan'a polisler tarafından hakaret edildiği iddia edilirken, emniyet ve adliyede de başörtüsü alamayan İlbasan, "Bu zulmü yapanların yanına kalmayacak" sözleriyle tepki gösterdi. İlbasan da, götürüldüğü Bakırköy Kadın Cezaevi'nde başörtüsünü alamadı.
KCK adıyla düzenlenen operasyonlar kapsamında gözaltına alınan üniversite öğrencisi ve BDP üyesi iki kadın, inançları gereği taktıkları türban nedeniyle emniyet işlemleri ve cezaevi girişinde yaşadıkları sorunları yine KCK operasyonları kapsamında tutuklu bulunan kadın gazetecilere anlattı. Avrupa İslam Üniversitesi İlahiyat Bölümü öğrencisi Nurcan Yolvercan (26), 9 Ocak'ta Türkiye geneli "KCK" adı altında gerçekleştirilen operasyonda İstanbul Nurtepe'deki evi basılarak gözaltına alınmıştı. 13 yaşından beri başörtüsü takan Yolvercan, gözaltına alındıktan sonra götürüldüğü İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde keyfi bir şekilde 4 gün boyunca türbanını takmasına izin verilmediğini iddia etti. Avukatların tepkisi ve basında çıkan haberler üzerine polisler, "Nurcan başörtüsü takmıyor, BDP başörtüsünü kullanıyor" diye açıklama yaparak yine BDP'yi suçlamıştı. Şu anda Bakırköy Kadın Cezaevi'nde tutulan Yolvercan, baskın günü yaşadıklarını şu cümleler ile anlattı: "Sabaha karşı kaldığım öğrenci evinin kapısı sert bir şekilde polisler tarafından çalındı. Kapıyı çalan polislere, 'bekleyin başörtümü takayım' dedim, ama polis kapıyı açmamam durumunda kapıyı kıracaklarını söyledi" dedi.
Gözaltı süreci
Evinde çıkan dini, sosyolojik ve psikoloji içerikli 25 kitaba el konulduğunu aktaran Yolvercan, gözaltında yaşadıklarını ilişkin şu bilgileri verdi: "Polis 'hazırlan idam sehpasına gideceksin' dedi. Gözaltında 4 gün kaldım. İlk gün yemek vermediler. Emniyette iken parmak izi, fotoğraf çektirme gibi işlemler yapıldı. Fotoğraf çektirmede önce türbanlı halimle çektiler. Sonra çıkarmamı istediler. Kabul etmedim. Polis bana, 'burada başörtüsü takmak yasak' dedi. Ben, 'yasalarda böyle bir şey yok' dediğim zaman ise benim üzerime yürüyerek, 'yasaları senden mi öğreneceğiz' dediler. Polisler üzerime yürüyünce korktum ve başörtümü kendim açtım. Fotoğraf çekiminin ardından nezaret odasına götürüldüğümde türbanımı istedim. Yine vermediler. Bir polis bana 'kendimi asacağım' gerekçesiyle vermeyeceğini söyledi. Oysa odada kamera var, hücreye girdiğimde türbanımdan daha uzun bir ip vardı. 'bu ne' diye sorduğumda 'polisin ihmali' dediler. Avukatlar ziyarete geldiğinde başörtümün verilmediğini söyledim. Avukatlarım polislere sorduğunda 'nezaretten çıkınca vereceğiz' dediler. Oysa diğer avukat görüşlerimde ifade alımlarında nezaretten çıktığımda da vermediler. 'Zaten binanın içerisindeyiz bizden başkası yok' dediler. Adliyeye gidene kadar türbanımı vermediler."
'Bu kara çarşafın altında neler var diye dalga geçtiler'
Başörtüsüne izin verilmemesinin basına yansıdığını hatırlatan Yolvercan, internet siteleri ve Haber Türk'ün polisin ifadelerine dayanarak, "BDP'liler Zerdüşt, kullanmak için başörtüsünü gerekçe gösteriyorlar. Zaten açıktı. Biz de fotoğrafları var" şeklinde yapılan haberleri avukatlarından öğrendiğini kaydetti. Polisin türbanlı olduğunu bildiğini ve mülakat denilen polis ifadesinde kendisine bazı eylemlerdeki başörtülü halini gösterdiklerini dile getiren Yolvercan, "Bir tane fotoğrafta siyah türban taktığım için 'bu kara çarşafın altında neler var?' diye dalga geçtiler. Başörtüsüne özgürlük' eylemlerinden fotoğraflar gösterdiler" dedi. Emniyette polisler tarafından para teklif edildiğini kaydeden Yolvercan, "Bana 'sen temiz kızsın başörtülüsün zaten BDP'ye yeni gidiyorsun. Bize tehlikeli isimleri söyle sana yardım edelim. Evini Fatih'e taşıyalım bu sene okula kaydını yaptıralım, burs ayarlayalım, masrafını biz karşılayalım' dediler" diye konuştu.
'Dini inançlarımla dalga geçildi'
Kafasında ve saçlarında çıkan bir hastalıktan dolayı doktorun tavsiyesiyle bir ay başörtüsü takamadığını aktaran Yolvercan, şunları söyledi: "Bu konuda doktor raporum var. Ama vicdan azabı çektiğim için dayanamadım ve gözaltına alınmadan bir hafta önce yeniden takmaya başladım. Polislerin bahsettikleri fiziki takipte son hafta taktığımı da görmüşlerdir. AKP ve polisi sadece kendine Müslüman AKP'li olmayanları Müslüman bile saymıyor. AKP'li olmayınca dini inancını yaşamana da izin vermiyor. AKP'li olmayana Müslümanlığı bile hak görmüyor. Türbanlı birini BDP'li olabileceğini hazmedemediği için başörtüsünü açtırmaya çalışıyor. Dini inançlarımla dalga geçildi. Müslümanlıkta ayrımcılık ve milliyetçilik yoktur."
Başörtüsü gözaltında
KCK operasyonları kapsamında İstanbul Güneşli Evren Mahallesi'ndeki evine 3 Ocak'ta yapılan baskında gözaltına alınan BDP Bağcılar İlçe Kadın Meclisi Üyesi Suzan Toprak (24) ise, başörtüsü nedeniyle sorun yaşayan bir başka kadın tutuklu. Toprak, polis eve girdiğinde başörtüsünü takmak istediği belirterek, evde bulunan bütün başörtülerinin polis tarafından toplandığını ifade etti. Polis, "Onlar suç delili" diyerek başörtülerini kendisine vermediğini belirten Toprak, "Ben 10 yıldır inancım gereği başörtüsü takıyorum" sözlerine karşılık da hakarete maruz kaldığını iddia etti.
'Başörtüsüne adliye önünde de el konuldu'
İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürülen Toprak, "Namaz kılmak için başörtüsü istiyorum. Sözde inançlı insanlarsınız, günaha giriyorsunuz" diyerek başörtüsünü istediğini belirtti. Toprak, "Siz inançtan ne anlarsınız? Müslümanlık maskesi altında teröristlik yapıyorsunuz" diye kendisine hakaret edildiğini iddia etti. Toprak bu defa, avukatı aracılığıyla ailesine haber göndererek, adliyeye başörtüsü getirmelerini istedi. 3 günlük gözaltı sürecinden sonra Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne getirilen Toprak'ın başörtüsüne bu defa da adliye önünde el konuldu.
'Cezaevinde de başörtüsünü alamadı'
Başörtüsü çilesi bununla da sınırlı kalmayan Toprak, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "örgüt üyesi" iddiasıyla tutuklandıktan sonra Bakırköy L Tipi Kadın Cezaevi'ne gönderildi. Burada da giriş işlemleri yapan görevliden başörtüsü isteyen Toprak'ın talebi yerine getirilmedi. Maruz kaldığı uygulamalara isyan eden Toprak, "Bu ülkede Başbakan'ın eşi ve kızları başörtüsü takıyor. Ancak, inancıma hakaret ediliyor. BDP'li olunca başörtüsü takmak suç oluyor" diye konuştu.
'BDP'li yöneticinin başörtüsüne de el konuldu'
Bir başka başörtüsü sorunu da 13 Ocak'ta gerçekleştirilen KCK operasyonlarında yaşandı. BDP Bağcılar İlçe yöneticisi Zekiye İlbasan'ın evine baskın düzenleyen polisler, evde bulunan bütün başörtülerine el koydu. El konulan başörtülerinden birini almak isteyen İlbasan'a polisler tarafından hakaret edildiği iddia edilirken, emniyet ve adliyede de başörtüsü alamayan İlbasan, "Bu zulmü yapanların yanına kalmayacak" sözleriyle tepki gösterdi. İlbasan da, götürüldüğü Bakırköy Kadın Cezaevi'nde başörtüsünü alamadı.
DİHA - FATMA KOÇAK / AYŞE OYMAN