19 Nisan 2012 Perşembe

Suriyeli Muhalif'lerin İleri Karakolu Türkiye'de

Reuters ajansının "Türkiye sınırında" dediği, Times gazetesinin ise "Asi Nehri'nin Türkiye tarafında" diye tanımladığı "Özgür Suriye Ordusu"na ait "ileri karakol"un çadırları ilk kez görüntülendi. Vatan Gazetesi'nin konuştuğu Times yazarı çadırların Türkiye tarafında olduğunu doğruladı.

Masrafları Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn gibi ülkeler tarafından karşılanan Özgür Suriye Ordusu'nun sözcülüğünü de yapan Yarbay Halid Hamud'un da silahıyla birlikte Kızılay çadırı içerisinde poz verdiği fotoğraflarda görülüyor.

İngiliz The Times gazetesinin Yazı İşleri Müdürlüğü'nü yapan eski Washington Büro şefi ve Dış Haberler Müdürü Martin Fletcher tarafından yazılan haberde çadırların Asi nehrinin en daraldığı bölgede yer aldığı iddia edildi. Fletcher çadırların Türkiye tarafında bulunduğunu ve 4 çadırın terk edilmiş bir çiftlik evinin hemen yanında kurulduğunu öne sürdü. Hatta bu üssün, hem kaçakçılık yapmak için hem de insan kaçırmak için kullanıldığını, Suriye tarafına geçip çay ve sigara alan muhalif askerlerin bunları Hatay'da 3 katı fiyatına satarak Esad rejimine karşı operasyonlarını da bu şekilde finanse ettiklerini anlattı.

Vatan Gazetesi haber üzerine Times gazetesinden defalarca yılın gazetecisi ödülüne aday gösterilen Fletcher'a ulaştı. İngiliz gazeteci, "Orada yazdıklarımın arkasındayım. Ancak beni bağışlayIn ama bu tartışmanın bir parçası olmak istemiyorum. Ama yanımda bir Reuters muhabiri yoktu" ifadesini kullandı.

Cumartesi günü çadırları ziyaret ettiğini belirten İngiliz gazeteci birkaç düzine üniformalı askerle karşılaştığını belirtti. Bu askerlerin ateşkesi bir maskaralık olarak yorumladığını kaydeden grubun lideri 29 yaşındaki Muhammed el-haj Hasan adlı askerin, "Ateşkes kararını duyduğum zaman o kadar sinirlendim ki Kalaşnikofumu alıp nehri geçerek Suriye kontrol noktasını taradım" sözlerine yer verdi.

Hasan'ın daha önce Suriye ordusunda yüzbaşı rütbesinde görev yaptığı da belirtiliyor.

Demirtaş, Kışanak ve Türk,Politik ABD’ye Gidiyor

BDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak'ın da aralarında bulunduğu heyet, 22-29 Nisan tarihleri arasında ABD'ye giderek çeşitli temaslarda bulunacak.

BDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, DTK Eş Başkanı ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk ile BDP Van Milletvekili Nazmi Gür'ün de aralarında bulunduğu BDP heyeti, 22-29 Nisan tarihlerinde ABD'ye giderek çeşitli temaslarda bulunacak. Heyet 1 haftalık ziyaretleri sırasında heyet, ilk 3 gün Washington'da ardından ise, New York’ta temaslarda bulunacak. Üst düzey gerçekleştirilecek temaslarda Kürt sorununda hükümetin yaklaşımı, PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit, Suriye'de yaşanan sorunlar ve Kürt sorununda BDP'nin çözüm önerileri ele alınacak. Eş Genel Başkanların ABD'nin en prestijli üniversitelerinden birisi olan Columbia Üniversitesi'nde konferans düzenlemesi de beklenirken, temasların ardından San Fransisco'da ise halk toplantısı yapılmasının planlandığı öğrenildi.

Heyetin ayrıca temasları sırasında Nazmi Gür'ün ardından boşalan BDP ABD temsilciliğine de atama yapması bekleniyor.

ANF NEWS AGENCY

Suriye Ulusal Koordinasyon Kurulu Moskova'da...

Demokratik Birlik Partisi (PYD)'nin de içinde yer aldığı Suriye muhalefetinden bir heyet, Moskova'da görüşmeler yaptı. Dışişleri Bakan Sergey Lavrov ile görüşen heyet, Suriye'de demokratik değişimin sağlanması için Moskova'dan destek istedi. PYD Başkanı Salih Muslim Mihemed ise ‘’Annan Planı olumlu ancak sonuçlarının belirsiz’’ dedi.

Aralarında PYD Başkanı Salih Muslimin ve Suriye Ulusal Koordinasyon Kurulu üyelerinin bulunduğu Suriye muhalefetinden bir heyet Rusya'nın başkenti Moskova'da bir dizi temasta bulundu. Heyet, Kremlin Ortadoğu özel temsilcisi Mihail Bogdanov, parlamentonun alt kanadı Duma Uluslararası İlişkiler Komisyonu Başkanı Aleksey Puşkov ve Dışişleri Bakan Sergey Lavrov ile bir dizi görüşmede bulundu.

Görüşmelerde Ulusal Koordinasyon Kurulu Başkanı Hassan Abdülazim, Annan planının başarısız olması halinde askeri müdahalenin kaçınılmaz olacağına dikkat çekti. Esed yönetimi ile müzakere masasına oturmalarının imkânsız olduğunu ifade eden Abdulazim, “Bizim için bu kabul edilemez. Rüşvet ve yolsuzluğa bulaşmış görevlilerle müzakere masasına oturamayız” dedi.

Rusya ile ilişkilerini koruyacaklarını belirten Suriye muhalefeti, Moskova'nın Şam'daki rejimin demokratik değişimi konusunda destek istedi. Görüşmelerin ardından ANF'ye konuşan PYD Başkanı Salih Muslim Mihemed ise Annan Planın olumlu ancak sonuçlarının belirsiz olduğunu belirterek "Gerçek sonuçları Suriye'de yaşayan halklar ve demokratik güçler belirleyecek" dedi.

"RUSYA ESAT’IN ASKERLERİNİ ÇEKMESİNDE ROL OYNADI"


Suriye Ulusal Koordinasyon Kurulu Dış Temsilcisi Abdulaziz Xeyr ise Esat’ın askeri güçlerini çekmede Rusya’nın önemli bir rol oynadığına dikkat çekti. ANF'ye bilgi veren Xeyr Rusya’nın tutumu konusunda şunları söylerdi: "Rusya’da Annan planını destekliyor, net bir yaklaşımı var. Suriye askeri güçlerini çekti, bunda Rusya’nın önemli bir payı var. Rusya bu tutumlarıyla dış müdahaleyi önledi."

Xeyr, hem Suriye’nin iç konjonktürünün hem de ABD ve Fransa’daki seçimlerin müdahaleyi güçleştirdiğini, Türkiye’nin ise tereddüt içinde olduğunu savundu. Şam'a baskının artması halinde barışçıl bir süreç yaşanabileceğini belirten Xeyr şöyle konuştu:

"Annan planı başarısız olsa bile olası bir askeri müdahale zor görünüyor. Çünkü Fransa ve ABD seçimlerle meşgul. Acaba Türkiye Atlantik paktının desteği olmadan askeri bir müdahaleye girişebilir mi? Sanmıyorum. Bu yüzden Türkiye bir yıldır tereddüt içinde. Avrupa ve Washington’un desteği kuşkuludur. Oysa müdahale için ortak karara gerek var."

Türkiye’de bazı mültecilerin Suriye içinde çatıştığı ve tekrar döndüğüne dair basında yer alan haberlere ilişkin Xeyr, “Bölge ülkelerinden bazıları onları silahlandırıyor bu ülkenin kanlı bir iç savaşa sürüklenmesine yol açabilir. Bu Suriye devrimi için büyük bir tehdit oluşturuyor. Elbette ki meşru savunma olabilir ama ateşkes rejim değişikliğinin önünü açacaktır. Çatışmalar azaldıkça herkes rejimi yeni adımlar atması konusunda baskı uygulamalıdır” dedi.

'KÜRTLERİN HAKLAR ANAYASA YER ALSIN'

Suriye Ulusal Koordinasyon Kurulu'nun ülkedeki diktatörlüğün yıkılmasını ve demokratik bir rejimin kurulmasını öngördüğüne dikkat çeken kuruluşun dış temsilcisi Abdulaziz Xeyr, "Uzun bir mücadele geleneğimiz var. Biz Suriye halkının geleceğini kendisinin yaratması ve çoğulcu parlamenter demokrasi insan hakları ve diğer özgürlüklerin inşası için çalışıyoruz. Bundan daha açık bir şey var mı?" dedi.

Arap Birliği'nin gönderdiği heyetin içinde yer aldıkları için eleştirilere maruz kaldıklarını hatırlatan Xeyr, Kürt sorunu konusunda geçmişten gelen bir politikalarının olduğunu Kürtleri ülkedeki temel halklarından biri olarak gördüklerini ve tanıdıklarını belirtti. Kürtlere verilecek haklarının anayasada güvence altına alınmasından yana olduklarını söyleyen Xeyr, "Suriye’deki bütün halkların kendi kimlik ve kültürleriyle eşit haklara sahip olması gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.

'KATAR VE ARABİSTAN PROVAKSYON PEŞİNDE'


İsminin açıklanmasını istemeyen Suriye muhalefetinden bir yetkili ise Katar ve Suudi Arabistan’ın Annan planın başarıya ulaşmasını istemediğini ve bunun için ciddi provokasyonlar peşinde olduğunu iddia etti. Aynı kaynak, Suriye’nin etnik ve çok mezhepli yapısı onun siyasal İslam’a kayışını engelleyeceğini savundu.

ANF NEWS AGENCY

Burhan Galyun: Suriye Kürdistan’ı Diye Bir Şey Yok!

Burhan Galyun, AKP'nin verdiği dersi iyi ezberlemiş
Türkiye’nin desteğiyle İstanbul’da kurulan Suriye Ulusal Konseyi (SNC) lideri Burhan Galyun, “Suriye Kürdistan’ı diye bir şey yok” diyerek gündemlerinde Kürtlerin federalizm taleplerinin olmadığını söyledi. Galyun, ‘'Kürtler ülkenin her tarafında yaşıyor” sözleriyle Kürtlerin özerlik taleplerini de reddetti.

Suriye Ulusal Konseyi (SNC) lideri Burhan Galyun, Federal Kürdistan Bölgesi’nde yayın yapan Rudaw gazetesine konuşarak, Kürtlerin federasyon-özerklik taleplerine karşı çıktı.
Galyun, Kürt Ulusal Konseyi’nin (KNC) Suriye’deki Kürtlere ilişkin bir soruyu yanıtlarken, SNC’nin kuruluşundan bu yana Kürt grup ve bireyleriyle yaptıkları görüşmelerde Kürtlere federasyon gibi konuların gündeme gelmediğini ileri sürdü.

‘TARİHTE KÜRDİSTAN DİYE BİR ŞEY YOK!’

Suriye’de Kürtlere büyük haksızlıkların yapıldığını, SNC olarak bunu kabul ettiklerini, Kürt kimliğini tanıdıklarını, yerel yönetimlere daha fazla yetki verilmesinden yana olduklarını belirten Galyun, ancak Suriye’de yüzde yüzünü azınlık Kürtlerin oluşturduğu bir bölge bulunmadığını ileri sürerek, “Suriye Kürdistan’ı diye bir şey yok” dedi. Galyun, daha da ileri giderek, “Mevcut durumda bahsi edilen Kürdistan tarihte yoktur ve Kürt partileri literatüründe de bahsi edilmemektedir. Bu Irak deneyimini Suriye’ye kopyalamadır” dedi.

FEDERALİZM VE ÖZERKLİK HAYALMIŞ!

Türkiye’de Kürtlerin inkarında alışıldık, Kürtlerin başbakan dahil olabildiklerini tezini ileri süren Galyun, Suriye’deki Kürt partilerini, “Suriye tarihi ile uyuşmayan görüşlere sahip olmak” ile suçladı. Kürtlerin Suriye’deki diğer topluluklardan ayrı oldukları düşüncesinin, Baas rejiminin ayrılıkçı, ırkçı politikaları sonucu olduğunu söyleyen Galyun, federalizmin hayal olduğunu, Kürtleri daha da izole edecek bu hayalin karşı tarafta yanlış anlaşmaya neden olacağını ileri sürdü. Galyun, “Bu projeyi sunan partiler Suriye’deki Kürt halkının çıkarlarına hizmet etmiyor” diyerek Kürt partilerinin federasyon, özerklik ve kendi kaderini tayın hakkı taleplerini reddetti.

‘BARZANİ’NİN FİKİR DEĞİŞTİRMESİNE ANLAM VEREMEDİM’

Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani’nin, El Hayat gazetesine verdiği demeçte, “Suriye Ulusal Konseyi’nin Kürtlere bir şey sunmadığını, Kürt partilerinin Suriye Ulusal Konseyi’nin bir parçası olmayacağı” şeklindeki sözlerine anlam veremediğini belirten Galyun, zira bunun Barzani ile daha önce yapmış oldukları görüşmede hemfikir oldukları temel noktalarla çeliştiğini vurguladı. Gulyun, “Eğer bu federalizm görüşüne geri dönüş ise, biz Suriye Ulusal Konseyi olarak bunun mevcut durumda gündemimizin bir parçası olmadığını söyleyeceğiz” dedi.

‘FEDERALİZM DE KARAR YETKİMİZ YOK’

Gulyun ayrıca, federalizm ve özerklik gibi konularda karar yetkilerinin olmadığını, bu yetkinin seçilmiş parlamentoya ait olduğunu, ancak parlamentonun bu konuda karar verebileceğini belirterek, bunun mevcut durumda gündem yapılmamasını istedi.

TÜRKİYE PATENTLİ ‘MİİLİ MİSAK BELGESİ’Nİ GÖRMEZDEN GELDİ

Federal Kürdistan Yönetimi’nin Suriye’deki devrimi desteklediğini söyleyen Galyun, PKK’yi ise Şam rejimine yakın durmakla suçladı. Türkiye’nin etkisiyle Kürtlerin taleplerini reddettikleri yönündeki iddiaları reddeden Galyun, Türkiye’nin baskıları ile kabul ettikleri, Kürtlere yönetim hakkının engellenmesi anlamına gelen ‘Milli Misak Belgesi’ni görmezden geldi. Suriye’deki Kürt sorunu konusunda Türkiye’yi iknada zorlandıklarını belirten Galyun, Suriye Ulusal Konseyi kadar Kürt sorununu çözmede çıtayı yüksek tutan hiçbir devlet ve partinin bulunmadığını ileri sürdü.

ANF NEWS AGENCY

AKP’nin Şartı: ‘Ya Takla At, Ya Dağa Çık!’

Veysi Sarısözen


Bu yazı yazıldığı sırada Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve onun başındaki şahıs, “suç işlemeye” devam ediyordu. “Manevi” bir suç bu. Ne “hafif cezalık”, ne “ağır cezalık”... Yurttaş vicdanında “müebbet mahkumiyeti” gerektiren bir suç.

İçişleri Bakanı işlediği suça rağmen dört gündür görevinin başında ve hükümet ile onun başındaki şahıs bu Bakanı dört gündür görev başında tutma suçunu işlemeye devam ediyor.

Suç yeri işçilerin boğularak can verdiği Erzurum havalisi. Suç ise medyada şu şekilde haberleşti:

“İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin Erzurum’a gitmiş. 5 TEDAŞ işçisinin öldüğü gölette incelemelerde bulunmuş. Ardından da Pasinler ilçesine geçmiş.

60 yaşındaki bir vatandaş yanına gelip “Sayın Bakanım senin geldiğine çok sevindim” deyince Bakan şöyle cevaplamış:

“Yok ya... Nereden bileyim sevindiğini? Hadi bir takla at ya da oyna göreyim.”!!!!

Uzun lafa gerek yok. Bu şahsın eline silah ve emrine polis verilemez. Kendisine zavallıca “dalkavukluk” edeni “takla attıran” bu kişi, karakola düşen insanlara neler yapmaz!..

Bir gün bile görevde durması herkes için tehlikelidir.

Bu tamam. Peki, hükümetin elindeki yargı cihazı nasıl işliyor? Onu da Malatya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Yargıtay’ın bozma kararından sonra verdiği beraat kararı çok iyi anlatıyor. Buna göre, Şemdinli’de “iyi çocukların” Umut Kitabevi’ni bombalamasından sonra halka silahla saldıran ve bir kişiyi öldüren, dört kişiyi ağır yaralayan uzman çavuş T.Ç. beraat ediyor. “Meşru savunma” nedeniyle beraat eden bu “kardeşimiz”, Isparta’da da Salih Uçar adındaki Vanlı bir Kürdü öldürmüş. Az sonra oradan da “yırtacağı” kesin gibi görünüyor.

Demek ki, üç kuvvetten “icra”nın en kritik adamı olan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in durumu meydanda. Yürütme “erki”, “Halka takla attırıyor.”

İkinci kuvvet olan yargının haline son örnek malum. Kürt öldüren “Seri katile beraat.”

Ya üçüncü kuvvet olan Yasama’nın durumu ne?

Onu da geçtiğimiz gün MHP’li Bal, CHP’li Türmen ile üçüncü kuvvetin başındaki TBMM Başkanı Cemil Çiçek arasındaki “sohbetin” medyaya yansımasıyla öğreniyoruz. Konuşmanın bir yerinde Türmen ve Bal, seçilmiş vekillerle ilgili taleplerini dile getiriyorlar. Meclis Başkanını ikna etmenin yolu malum: Kürt düşmanlığı. Nitekim MHP’li Bal, tutuklu BDP’lilerle CHP’li ve MHP’li tutuklu vekilleri birbirinden ayırmak gerektiğini, yani MHP’li ve CHP’lileri serbest bırakırken, BDP’li altı vekili hapiste tutmanın doğru olacağını söylüyor. Ve ekliyor “Bunu yapmazsanız, yarın öbür gün dağdakini milletvekili seçer gönderirler...”

Bu iğrenç pazarlığa üçüncü kuvvet olan Yasama’nın başı ne diyor. Okuyalım:

“Şimdi bu yol açılırsa ne olur? Bildiğim kadarıyla Murat Karayılan’ın bir mahkumiyeti yok. Karayılan dağdayken aday gösterilir, seçilirse ne yapacaksınız? Yol açılırken nereye varabileceğini düşünmek lazım.”

İşte böyle... BDP vekillerinin hapiste tutulmasının gerekçesi işte böylece anlaşılmış oluyor. Yasamanın başı “takla attıran bakanın” emrindeki polis fezlekesiyle ve “seri Kürt katilini beraat ettiren” mekanizmanın kararıyla tutuklanan vekillerin, seçildikleri halde hapiste kalmasının nedenini, “onlar bırakılırsa yol açılır, Karayılan vekil seçilip, Meclis’e girer” diyerek “onaylıyor.”

Kuvvetler ayrılığı böylece Kürt halkına ve onun iradesine karşı “birleşiyor”, tek bir yumruk oluyor; vatandaşa “takla”, katile “beraat” ve vekile “hapis” böylece bu “kuvvetler birliğinin” kararıyla gerçekleşiyor.

İnsan fesüphanallah diye iç geçiriyor.

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Karayılan’a sorsak; “TBMM Başkanı Cemil Çiçek hapisteki vekilleri bırakırsak, Karayılan adaylığını koyar, seçilir, bu yolu açmamak için BDP’li vekilleri hukuka aykırı olarak hapiste tutuyoruz’ mealinde laflar etti. Siz bu işe ne diyorsunuz? Aday olma niyetiniz var mı?”

Acaba bize ne derdi?

Belki de şöyle derdi; “Biz dağa piknik yapmak, mebus olmak için çıkmadık!”

Gerçekten akıl almayan işler bütün bu yazdıklarımız. Bakan yurttaşa “beni gördüğüne sevindiğini göstermek için takla at” diyor; yargıç “seri Kürt katiline beraat” veriyor, Meclis Başkanı “BDP’li vekilleri bırakırsam Karayılan Meclis’e girer” diye korkuyor.

Neden? Karayılan “elini tetikten çekiyor”, çekmekle kalmıyor, üniformasını çıkarıp, silahını gömüp, “silahsızlanıyor”, dağdan kendi ayağıyla Amed’e değil de Ankara ovasına iniyor, inip de “serhildanın” başına bile geçmiyor, “Özerk Kürdistan Meclisi’ne” değil de, doğru Cemil Çiçek’in başında olduğu Türk Meclisi’ne varıp, mazbatasını alıyor, ve... “Atatürk devrimleri” filan diye “Türklük” adına “vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü” hakkında yemin ediyor...

Hey Allah’ım. Cemil Çiçek’in çevirdiği bu filmi Nusaybinli “tren yolu çocukları” seyretse, emin olun, polisten korkmayan bu çocuklar ebediyen tırsar ve bir daha da ellerine “taş” almazlardı. Barış anneleri ise “tövbe, Allah yazdıysa bozsun” diye dua ederlerdi.

Karayılan’ın Meclis’e girmesinden korkacağına, dua et ki Meclistekiler dağa çıkmak zorunda kalmasın!... Öyle ya, vatandaşa “takla attıran” şu rejim insanı Meclis’ten de çıkarır, zıvanadan da çıkarır, dağa da çıkarır.

ANF NEWS AGENCY