12 Şubat 2010 Cuma

Taraf Gazetesi, AKP’nin kucağına doğmuş

Alkım Basım Yayın Dağıtım Ticaret Ltd. Şirketi’nin hazineye yaptığı başvuru kabul ediliyor. Şirket, yapacağı yeni yatırımlar için hazineden teşvik alıyor.


Ne kadar mı?
Tam 3 trilyon 653 milyar 543 milyon Eski Türk Lirası.
Yani günümüzün parası ile yaklaşık 4 milyon TL.
Ne için alıyor Alkım Yayınları bu teşviki?
İthalat mı yapıyor? İhracat mı yapıyor?
Hayır, hiçbiri için değil.
Yeni yatırım yaptığı için.
Ne yatırımı?
Alkım Basım Yayın Dağıtım Ticaret Ltd. Şirketi’nin yaptığı özel bir tesis için bu yardım alınıyor.
Ne tesisi belirtilmiyor.
Ancak 85530 No’lu teşvik belgesinde tesiste nelerin olacağı belirtiliyor:
“120 KİŞİLİK Okuma Bölümleri,
48 KİŞİLİK Okuma Tiyatrosu,
72 KİŞİLİK Seminer Salonu, Sergi Salonu
3 ADET Çalışma Odası
5 ADET Aktivite Odası”
Bu kadar da değil, bu yeni tesiste tam 100 kişi istihdam edilecek.
100 kişinin çalışacağı bu dev tesis ne olabilir?
Herkesin merak ettiği dev tesis için şirketin verdiği adres “Mühürdar Caddesi no.60 Kadıköy/İstanbul”.
Peki, daha önce Alkım Kitabevi’nin olduğu bu adreste yeni olarak ne kuruluyor?
Teşvikten tam 10 ay sonra, 15 Kasım 2007 tarihinde Taraf Gazetesi kuruluyor.
Bir kısım medya vergi cezaları ile baskı altına alınırken, Taraf’ın kuruluşu öncesinde Alkım Basım Yayın Dağıtım Ticaret Ltd. Şirketi’ne can suyu hazine tarafından veriliyor.
Taraf Gazetesi, aldığı siyasi destek, basıldığı matbaa, yapılan dağıtım, yandaş şirketler tarafından verilen yardımlar dışında ilk desteğini hazineden alıyor.
Kısacası Taraf, AKP’nin kucağına doğuyor.
İşte olay yaratacak o belge:


Postager Haber

İstiklal Mahkemeleri belgeleri açıklanmayacak

Meclis Başkanlığı 12 milyon tarihi belgeyi kullanımına açmaya hazırlanıyor.



Meclis Başkanlığı 12 milyon tarihi belgeyi kullanımına açmaya hazırlanıyor. Ancak devletin resmi verilere göre yaklaşık 60 bin kişinin yargıladığı, en az 10 bin kişinin idamına karar veren İstiklal Mahkemeleri'ne ait belgeler açıklanmayacak.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sırasında ‘iç güvenliği’ sağlamak amacıyla özel kanunla kurulan, ama daha sonra tam bir kıyım makinesine dönerek çoğu Kürt binlerce kişiyi katleden İstiklal Mahkemeleri’yle ilgili arşivlerin açılması uygun görülmedi.

12 MİLYON BELGE AÇIKLANACAK

Türk Meclis Başkanlığı, 12 milyon tarihi belgeyi kamuoyunun kullanımına açmaya hazırlanıyor. Açıklanacak belgeler arasında 1876 yılında kurulan Meclis-i Ayan ve 1877 yılında kurulan Meclis-i Mebusan kararları ile Milli Birlik Komitesi, Cumhuriyet Senatosu, TBMM'nin kurulduğu tarihte verilen kararların da aralarında yer aldığı, 12 milyon resmi belgeyi bulunuyor.

Ancak ‘’Milli birlik ve bütünlüğü bozacağı’’ iddiasıyla 1920’den 1927 yılına kadar görev yapan İstiklal Mahkemeleri'ne ait 962 dosyadaki belgeler açıklanmayacak.

'YALNIZ ALLAHTAN KORKAR'

İstiklal Mahkemeleri yaklaşık 60 bin kişiyi yargıladı. 50 bin civarında insan da para ve hapis cezalarına çarptırıldı. 10 bini aşkın kişi idam edildi.

Kapılarının üstünde ‘İstiklal Mahkemesi Mücadelesinde Yalnız Allahtan Korkar” yazan İstiklal mahkemeleri verdikleri kararlardan sorumlu değildiler. Ancak cezaların gecikmeden infazından sivil ve asker bütün bürokratlar sorumluydu. Kararın verilmesi için delile gerek yoktu. Sanıkların avukat tutmaları yasaktı. Kararlar hâkimlerin vicdani kanaatine göre verilirdi ve temyiz edilemezdi. Verilen cezalar ve idamlar anında infaz edilirdi.

ABD Çöküyor mu?

ABD mevcut askeri planındaki 2.5 savaş kapasitesini, yeni doktrininde tek savaşa indirirken ve Çin’den gelen tehditleri ön plana çıkarırken, Rusya Medvedev’in onayladığı yeni Askeri Doktrini’nde ana hedefi NATO’nun genişlemesi olarak belirledi ve savunma yerine taarruz konsepti ilan etti.


İki ülkeye karşı iki konvansiyonel savaş ile başka ülkelerde küçük çaplı varlık bulundurma üzerine kurulu mevcut ABD Askeri Planı artık tarihe gömüldü! “Artık bölgesel çatışmaları ABD güçlerinin boyutlandırılması, şekillendirilmesi veya değerlendirilmesinde tek ve hatta ana şablon olduğunu söylemek uygun olmaz” denilen “Yeni Strateji Belgesi” ABD açısından yenilginin de itirafı olarak değerlendirilebilir.
Mevcut Strateji Belgesi’ndeki son büyük gözden geçirmenin 2006 yılında yapıldığını kaydeden CNN, Pentagon’un son dört yılda dünyaya bakışında önemli değişiklikler olduğunu, bu nedenle de yeni bir plana ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Washington 2006 yılındaki gözden geçirmede, Çin ve Tayvan nedeniyle yaşanacak geniş çaplı konvansiyonel bir savaş olasılığına odaklanırken, 2010’daki gözden geçirme ve yeni planlamada da, Çin’den gelen tehditleri ön plana çıkardı.
Peki, CNN’nin belirttiği gibi, ABD’nin son dört yılda dünyaya bakışı aslında neden değişti? Obama’nın Nobel Barış Ödülü almasına neden olan barışseverliği nedeniyle mi?!?
ABD 13 CEPHEDE KAYBETTİ
Bu değişime neden olan tek gerçek, ABD’nin son dört yılda tam 13 cephede kaybettiği gerçeğidir! Sıralayalım:
1.ABD, Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesine yanıt veremedi ve Kafkasya’da büyük yenilgi aldı. Washington, Sorosçu Turuncu Darbeyle işbaşına getirdiği Saakaşvili’nin çaresizliğini sessizce izlemek zorunda kaldı.
2.Gürcistan’a müdahale gibi bir gerekçe üzerinden Karadeniz’e girmek isteyen ABD, hem Rusya’nın hem de Türkiye’nin direnci karşısında geri çekildi.
3.Washington, İran’ı değil de aslında Rusya’yı açıkça hedef alan Doğu Avrupa Füze Kalkanı’nı rafa kaldırmak zorunda kaldı. (Yeni füze kalkanı yeri için Türkiye önerilirken, zaman zaman Romanya seçeneğiyle Moskova’nın tepkisi ölçülüyor)
4.ABD, Irak’ta tam bir bataklığa sağlandı! Bölgesel başarısı Irak’ın kuzeyinde kuracağı kukla devlete bağlı olan ABD, Irak’tan geri çekilirken kukla devletini Türkiye’ye himaye ettirme çabası içinde.
5.ABD, 2002’de, Irak’la birlikte şer ekseni ilan ettiği Suriye’yi değil işgal etmek, artık tehdit bile edemiyor. Mevcut bölgesel politik şartlar, Washington’u yıllar sonra Şam’a Büyükelçi atamaya bile yönlendirdi!
6.Irak’tan hemen sonra İran’a saldıracağına kesin gözüyle bakılan ABD, aradan geçen 7 yıl sonunda, değil saldırmak Tahran’la diplomatik temaslara bile geçti.
7.ABD’nin şer ekseni ilan ettiği bir diğer ülke, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ise çoktan unutuldu bile.
8. Şanghay İşbirliği Örgütü’nü çevreleme-zayıflatma-etkisizleştirme politikası izleyen ABD hem başarılı olamadı hem de örgütün yeni üye ve gözlemci kazanmasını engelleyemedi. ABD, örgüt üyesi ülkelere yönelik üs politikasını da uygulayamadı. Öte yandan ŞİÖ’nün temel unsurları olan Çin ve Rusya, tarihte ilk kez ortak askeri tatbikat yaparak ABD’ye meydan okudu.
9.ABD küresel ölçekteki planlamasının sıklet merkezi olan Afganistan’da bataklığa sağlandı. Kabil’den çıkamayan ABD, istediği oranda muharip destek gücü bulamadığı gibi askeri kayıpları artan ülkelerin geri çekilme tartışmalarıyla da boğuşuyor. Obama Afganistan için yeni bir strateji belirledi: El Kaide’nin güvenli barınak olanağına erişmesinin engellenmesi, Taliban’ın sağladığı ivmenin tersine çevrilmesi ve Afgan hükümetini devirebilme kapasitesine ulaşabilmesinin önlenmesi, Afgan güvenlik güçleriyle hükümetinin güçlendirilmesi.
10.Sincan ve Tibet üzerinden Çin’i karıştırmaya çalışan ABD, bu alanda da başarısız oldu. (ABD Tayvan konusunu kaşımayı sürdürüyor) Ekonomik büyüklük olarak Çin’le arsındaki makas hızla daralan ABD, Pekin yönetiminin Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya, Afrika’dan Avrupa’ya uzanan büyük yatırımlarını seyretmekle yetindi.
11.ABD’nin arka bahçesi olan Latin Amerika, teker teker Bolivarcı devrimlere ve iktidarlara sahne oldu.
12.ABD, Almanya-Fransa eksenli AB’nin uluslararası desteğini hemen hiçbir konuda alamadı. Rusya Alman Başbakanı Merkel’in en çok ziyaret ettiği ülke olmayı sürdürdü!
13.Washington ekonomik krizin üstünden bir türlü gelememektedir. Washington, 2010 bütçe tasarısına göre rekor bütçe açığı veriyor. 1.56 trilyon dolarlık açık ilk defa milli gelirin yüzde 10’un da üstüne çıkıyor! ABD doları son 8 yılda yüzde 25 değer kaybetti. Dünya genelindeki dolar cinsinden döviz rezervi 2002’de yüzde 71.6 oranındayken, 2009’un üçüncü çeyreğinde bu oran yüzde 61.6’ya kadar geriledi! Açığını on yıllardır, doların rezerv olmasıyla dengeleyen Washington, çok önemli bir kozunu kaybediyor!
Öte yandan ABD tekelleri içinde de büyük bir savaş yaşanmaktadır. Obama’nın durduk yere “istifa etmeyeceğim” açıklaması yapması manidardır!
RUS TAARRUZ DOKTRİNİ
ABD 2006 tarihli doktrinini güncellerken, Rusya da 2001 tarihli doktrinini yeniledi. Rusya’ya yönelik tehditlerin azalmadığı, tersine arttığı kaydedilen savunma doktrininde, “Kuzey Atlantik ittifakı kuvvetlerinin, NATO’nun genişlemesi de dahil olmak üzere, çeşitli şekillerde Rusya’nın sınırlarına yaklaşmış olması” birinci tehdit olarak belirlendi. İkinci tehdit ise ABD’nin Doğu Avrupa’ya füzesavar sistemleri yerleştirme projesi.
Rusya’nın yeni savunma doktrininin en çarpıcı bölümü ise nükleer silahlarla ilgili. Rusya, nükleer silahları sadece nükleer saldırıya maruz kaldığı ya da ülke güvenliğine yönelik konvansiyonel silahlarla saldırının gerçekleşmesi durumunda değil, kendisini böyle bir tehdit altında hissetmesi halinde bile, “önleyici saldırı” olarak kullanacağını ilan etti.
Böylece Rusya yeni askeri doktrinin ruhunun savunma değil taarruz ağırlıklı olduğunu ilan etmiş oldu!
Mehmet Ali Güller
Postager Haber

Fettullah Gulen Cemaati ve Avro-İslam Projesi

Fettullah Gulen Cemaati, Münih'te Gönüllüler Hareketi'ne yol haritası sundu. Avrupa misyonunu gerçekleştirmek için düğmeye basildi.
Kısa adı IDIZEM olan "Münih Kültürlerarası Diyalog Merkezi'' derneğinin yoğun güvenlik çerçevesinde düzenlediği sempozyumda cemaatin küreselleşen dünyadaki rolü anlatıldı ve Avrupa’da Musevilik-Hıristiyanlık sentezi bir İslam’ın biçimlendirilmesi ve yayılması için yol haritası açıklandı.
Her fırsatta Türkiye’nin Müslüman bir ülke olduğu için AB’ye girmesine karşı çıkan, liberal-muhafazakar eğilimli Alman FAZ (Frankfurter Allgemeine Zeitung) gazetesinin 2008 yılına kadar Türkiye temsilciliğini yapan Dr. Rainer Hermann cemaatin Almanya'daki hedefini açıkladı.
Amaç Avrupa’nın da hoşuna giden yeni bir Müslümanlık türü yaratmak, yani
Avro-İslam.

Sempozyumda, Musevilik-Hıristiyanlık sentezi olan Müslümanlığı Avrupa’da yaymak için Gönüllüler Hareketi olarak adlandırılan Gülen sempatizanlarına büyük görevler düştüğü saptandı.
Önerilen yöntem Hıristiyan Kilisesi’ne bağlı Protestanların bir kolu olan Pietistlerin ve Yahova’nın Şahitleri’nin sadakat ve sohbet aracılığıyla uyguladıkları misyonerliği anımsatıyor.
Küreselleşen dünyada İslam dinini yaygınlaştırmanın ancak böylesine modern yöntemlerle mümkün olduğunu söyleyen Hermann, bunu yaparken sadece Türkiye'ye bağımlı kalınmamasını, örgütsel bir yapılanmadan kaçınılmasını ve özellikle akademisyen ve orta tabakaya hitap edilmesini önerdi.
Milli Görüş’ün Hataları ve Cemaat’in Yol Haritası
Alman Anayasayı Koruma Dairesi’nin yıllardır takibi altında olan Milli Görüş ve alt kuruluşlarına da değinen Hermann,
“Milli Görüş katı bir İşletme İdari yapısına sahipti,
Cemaat idari yapısı olmayan bir Gönüllüler Hareketi’dir.

Milli Görüş Avrupa’da hareket ederken Türkiye’ye dönük bir çizgiye sahipti,
Cemaat bulunduğu ülkenin kurallarına uyumlu hareket etmelidir.

Milli Görüş ağır koşullarda çalışan yoksul Ford isçilerine hitap ediyordu,
Cemaat akademisyenlere ve orta tabakaya hitab etmeli.

Milli Görüş çantasında silah bulunduran şeriatı savunan bir örgüttü,
Cemaat’in çantasında ise diyalog, eğitim ve medya var.

Cemaatin hedefi çoğulcu bir demokrasidir”, diye konuştu.
Sempozyumda adeta Gülen’in bas propagandist rolünü üstlenen Hermann,
“Bürokrasi, TSK ve yargı cemaatin önündeki en büyük engeldir“, dedi.
Hermann, "Onlar laiklik derken dini toplum dışına itmek istemektedirler. Nasıl Kürtler ulusçuluk anlayışına; solcu ve liberaller devletçilik anlayışına karşı çıkıyorsa, cemaat de dini toplum dışına iten bir anlayışa karşı çıkıyor. Biz dinin toplum içinde özgürce hareket edebilmesini sağlayan, ABD’de ve Avrupa’nın bazı ülkelerinde uygulanan, sekulerlik anlayışını destekliyoruz", dedi.
Gülen’in şiddeti savunan vaazlarını hatırlatan bir dinleyiciye “Gülen değişti, umarım artik siz de değişirsiniz”, diye tepki gösterdi.
Öte yandan İranlı bir dinleyici şöyle bir uyarıda bulundu:
“Biz İran’da putlaştırılmış kurtarıcılardan çok çektik. Siz ise bir yandan Atatürk’e karşı çıkıyorsunuz, diğer yandan ise başka bir kişiyi tanrılaştırmaya çalışıyorsunuz.“
Bu eleştiriye karşı Türkiye'den İstanbul Fatih Üniversitesi'nden konuşmacı olarak katılan Dr. Savaş Genç “Biz, sevdiğimiz, saydığımız kişinin sözlerini seve isteye dinleriz ve onu yüceltmeye çalışırız. Bunun kötü bir yanı yok“, diye yanıtladı.
Gülen'in halen ABD'de yaşıyor olmasını ve Türkiye’ye dönmemesini Din- ve Evrimbilimci Dr. Michael Blume söyle savundu:
"Türkiye'ye bu konuda fazla yüklenmemek gerek. Türkiye su an Gülen'i hazmedebilecek bir istikrara sahip değildir. Kuşkum yok. Bu değiştiğinde hemen dönecektir. "
Sempozyumu Cemaat’in Münih öğrenci derneği IDIZEM Münih Belediyesi, Almanya'da önde gelen Münih Ludwig-Maximilians Üniversitesi, Halk Yüksek Okulu, Hazreti İbrahim Dostları (Freunde Abrahams) adında bir örgüt, Katolik Kilisesi'ni temsil eden "Pax Christi" hareketi ve Protestan Kilisesi ortaklaşa düzenledi.
Sempozyuma söz ettiğimiz konuşmacılarla aynı ağızdan konuşan Brüksel’den Katolik “Beyaz Babalar” tarikatı üyesi Prof. Dr. Pater Hans Vöcking“, Washington'dan Gülen ve Saidi Nursi araştırmalarıyla bilinen Prof. Dr. Thomas Michel, Berlin'den Ercan Karakoyun, Moskova'dan Prof. Dr. Leonid R. Sykiainen ve Gülen’in kitaplarını Almancaya çeviren Wilhelm Willeke katıldı.
Konuşmacı olarak davet edilen Patrikhane sözcüsü Dr. Peder Dositheos Anagnostopoulos sempozyuma gelemediği için, sempozyumun açılış konuşmasını onu temsilen Münih Chorepiskoposu Malamoussis yaptı.