26 Ekim 2011 Çarşamba

32. Gün'deki Görüntüler Başbakan'ı Yalanladı

Amed - Başbakan Erdoğan'ın BDP ve BDP'li belediyeleri kastederek Van depremi için 'Hani neredeler?' dediği belediyelerin, depremin ilk gününden itibaren deprem bölgesine iş makinaları gönderdiği bu akşam tekrarı yayınlanan 32.Gün programındaki görüntülerde ortaya çıktı.

Tekrarının bu akşam yayınlandığı 32. Gün programının görüntülerinde ekrana gelen konukların arkasındaki görüntülerde yer alan iş makinelerinin üzerinde "Cizre Belediyesi" yazdığı görüldü.

Başbakan Erdoğan'ın suçladığı BDP'li belediyeler depremin ilk gününden itibaren yardım seferberliği başlattı ve hem kurtarma ekipleri hem de iş makinalarıyla bölgede çalışmalara başladı.
Erdoğan'ın 'Hani neredeler?' dediği belediyelerden Cizre Belediyesi görüntülerde depremin ilk gününden itibaren bölgeye iş makineleri gönderdiği ortaya çıkarken, Cizre'nin Belediye Başkanı, Başkanvekili ve Başkan Yardımcısı ise halen KCK davası nedeniyle tutuklu bulunuyorlar.

Kışanak: Erdoğan Van'a Şov İçin Geldi

Ankara - BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, bazı kesimlerin ırkçı söylemler kullandığı bir dönemde Başbakan Erdoğan’ın da aynı ırkçı üslupla konuştuğunu belirterek, "Tam da bu zihniyet nedeniyle depremin sonucu bu kadar ağır olmuştur. Erdoğan'ın Van'a gidişi de ‘şov’ amaçlıydı’’ dedi.

Erdoğan'ın bugün yaptığı açıklamaya cevap veren BDP Eşbaşkanı Kışanak, "Başbakan ilk 24 saat yapılması gerekenlerin yapılmadığını itiraf etmiştir. Oysa depremde ilk 24 saat hayat kurtaran saattir. İlk 24 saati kaybedersiniz hayatları, insanları kaybedersiniz. Başbakan da bunu dile getirmiştir. Devlet 24 saat yapması gerekenleri yapmamıştır. Şimdiye kadar enkazın altında yaklaşık 500 insan hayatını kaybetti. Eğer bu ilk 24 saat kaybedilmemiş olsaydı belki de bu insanların yarısı kurtarılacaktı" dedi.

"Erdoğan, Van'a geldi, ama ne yardım ne ekipler ne çadır gelmedi’’diyen Kışanak konuşmasında şöyle dedi: ‘’Depremden 7 saat sonra biz oraya ulaştığımızda henüz kurtarma çalışmaları başlamamıştı. Ekipler gelmemişti. İnsanlar enkazın altında ölümü bekliyorlardı. Başbakan ve bakanları özel uçağıyla Van'a gezmeye geldi ve gitti. Şov yaptı. Bugün çıkıp Van'a gitmenin reklamını yapmak için oraya gitti."

BDP Eşbaşkanları olarak, onlarca belediye başkanı ve milletvekilleriyle birlikte arama kurtarma çalışmalarına katıldıklarını hatırlatan Kışanak, "Ama biz Erdoğan gibi de şov yapmadık. Onun gibi 10 dakika poz verip, oradan ayrılmadık. Felaketi duyar duymaz bütün belediyelerimiz iş makineleriyle, sağlık ve kurtarma ekipleriyle, seyyar mutfaklarıyla anında Van'a hareket ettiler. Bundan sonra da orada kalmaya halkımızın yaralarını sarmaya devam edeceğiz. Belediye başkanlarımız ve milletvekillerimiz hala orada çalışmaları koordine ediyorlar" dedi.

Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın, "Bu kadar çadıra ihtiyaç duyulacağını tahmin etmiyorduk" açıklamasına da cevap veren Kışanak, "Bu bir itiraftır. 7.2 şiddetinde bir depremde çadıra ihtiyaç olacağını anlayamayacak kadar şaşkın bir hükümet ile karşı karşıyayız. İlk andan itibaren tüm kanallar Erciş'te tüm binaların yıkıldığını haber olarak geçtiği halde bu şekilde yaklaşmak kabul edilemez" değerlendirmesini yaptı. 24 saat boyunca yetkililere ulaşmaya çalıştıklarını, ama yetkililerin kulaklarını kapattıklarını belirten Kışanak, "Bütün bu olanlar bize şunu gösterdi; AKP bu depremin altında kalmıştır. Sağa sola suçu atarak bundan kurtulamaz. Yine Başbakan'ın herkesin ırkçı söylemleri kullandığı bir dönemde aynı ırkçı üslupla konuşması zihniyetini gösteriyor. Tam da bu zihniyet nedeniyle depremin sonucu bu kadar ağır olmuştur" ifadesini kullandı.

Somali'ye 526 Milyon, Van'a 5 Milyon


Amed - Somali'de yaşanan açlık nedeniyle bugüne kadar hesaplarda toplanan paranın 526 milyon 100 bin TL olduğu öğrenilirken, Van'da 500'e yakın kişinin ölümü ve binlerce evin yıkılmasına neden olan depremzedeler için bu akşam itibariyle toplanan paralaların ise 5 milyon TL olduğu bildirildi.

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Başbakan Erdoğan'ın talimatıyla başlatılan Van Depremi İnsani Yardım Kampanyası'nda saat 16.00 itibariyle 5 milyon TL nakdi yardım toplandığını açıkladı. AFAD yaptığı diğer yazılı açıklamasında Somali'ye yardım kampayasında hesaplarda toplanan miktarın 526 milyon 100 bin TL olduğunu belirtti. Ayrıca depremzedeler için GSM operatörlerinden 1865'e kısa mesaj atılarak 5 TL. yardım yapılabileği belirtildi .Öncelikli İhtiyaç listesinin ise kışlık çadır, konteynır, uyku tulumu, çabuk bozulmayacak ve stok imkanı bulunan gıda maddeleri, katalitik soba (tüpü ile birlikte), temizlik malzemeleri, seyyar tuvalet olduğu belirtildi.

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından yapılan açıklama şöyle; "Başkanlığımıza ve Van Valiliğine; valilikler, kurumlar, STK'lar ve vatandaşlarımızdan yoğun bir şekilde yardım gönderme talepleri gelmektedir. Bu çerçevede; toplanan yardımlar bölgeye gönderilmeden önce, Van Valiliği ile koordine sağlanması, yardımların sağlıklı bir şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını kolaylaştıracaktır. Yardımlarda, aşağıdaki listede yer alan malzemelere öncelik verilmesi uygun olacaktır. Öncelikli İhtiyaç Listesi ; Kışlık çadır, konteynır, uyku tulumu çabuk bozulmayacak ve stok imkanı bulunan gıda maddeleri, katalitik soba (tüpü ile birlikte), temizlik malzemeleri, seyyar Tuvalet"

SOMALİ'YE YAPILAN YARDIMLAR


AFAD yaptığı diğer yazılı açıklamasında Somali'ye yardım kampayasında hesaplarda toplanan miktarın 526 milyon 100 bin TL olduğunu belirtti. "Başkanlığımızın koordinasyonunda Somali'ye; 11 uçak, 8 gemi ile 67 milyon TL. tutarında ve yaklaşık 22 bin ton ağırlığında insani yardım malzemesi gönderilmiştir.Nakliye, dağıtım, güvenlik hizmetleri ve diğer giderler ile birlikte toplam yardım miktarı 87 milyon TL olmuştur."

Depremde Hayatını Kaybedenlerin Sayısı 471'e Çıktı

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Van depreminde hayatını kaybedenlerin sayısının 471’e, yaralı sayısının ise bin 650’ye çıktığını açıkladı.

AFAD, 23 Ekim’de meydana gelen ve arama-kurtarma çalışmalarının sürdüğü Van depreminde hayatını kaybedenler ile yaralılara ilişkin son rakamları açıkladı. AFAD saat 16.40 itibarıyla Van'da meydana gelen depremde hayatını kaybeden yurttaşların sayısının 471, yaralıların ise bin 650’ye çıktığını duyurdu. AFAD sabah verdiği rakamlarda; hayatını kaybedenlerin sayısının 461, yaralı sayısının ise bin 352 olduğunu duyurmuştu.

Açıklamada, deprem bölgesindeki arama-kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmalarının aralıksız sürdüğü de kaydedildi.

Baydemir: Dayanışmamızı Sürdürelim

Amed - Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği (GABB) Başkanı Osman Baydemir, 50 saat içerisinde organize olarak deprem bölgesine yapılan yardım ve duyarlılığın aynı vicdan ve ruhla devam ettirilmesi çağrı yaptı. Baydemir, “Önümüz kara kış, dolayısıyla bu dayanışmayı en az üç ay daha sürdürmemiz gereklidir” dedi.

GABB Başkanı ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, GABB Genel Sekreteri İsmail Doğan, ilçe belediye başkanları ve Afet Koordinasyon Merkezi’ni oluşturan ilçe belediye başkanları ve sivil toplum örgütleriyle birlikte deprem bölgesine gönderilen yardım malzemelerine ilişkin basın açıklaması yaptı. Açıklama, gönüllü öğrencilerin çalışmalarını sürdürdüğü, yardım toplama merkezinin bulunduğu Büyükşehir Belediyesi’nin otoparkında yapıldı.

Baydemir, depremi duydukları ilk saatlerinden itibaren ilçe belediyeleri ve sivil toplum örgütleriyle birlikte kriz masasını oluşturduklarını ve daha toplantı halindeyken İtfaiye Daire Başkanlığının arama kurtarma ekiplerinin deprem bölgesine doğru yola çıktığını söyledi. Aynı gece saat 22.00 sıralarında BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak ve tüm belediye başkanlarıyla birlikte Van ve Erciş’e vardıklarını söyleyen Baydemir tanık olduğu manzarayı şöyle ifade etti: “Doğrusu gördüğümüz manzarayı kelimelerle ifade etmek yetersiz. Bugün ulusal basına da yansıyan tablo maalesef halen gerçeği ve trajedinin boyutunu izah etmekte yetersiz kaldığını ifade etmek isterim.”


50 SAATLİK TABLO

Baydemir, GABB’a üye olan belediyelerin 50 saat içerisinde ortaya çıkardığı dayanışma tablosunu şu rakamlarla anlattı: “55 belediyemizin Van ve Erciş ilçesine 43 TIR, 258 kamyon, 23 kamyonet, 16 iş makinesi, 2 su tankeri, 4 pikap, 2 transit, 4 toplu taşıma aracı, 2 kurtarma aracı, 15 kişilik arama kurtarma ekibi 26 hemşire, 12 kişilik arama-kurtarma timi ve günde 9 bin kişiye sıcak aş verecek seyyar mutfak, sağlık ekibi, ambulans olay mahalline intikal ettirilmiştir. Bütün büyük araçlarla muhtelif gıda, battaniye ve benzeri ihtiyaç malzemeleri taşınmıştır. Sadece Diyarbakır’ın il sınırları içerisinde bulunan belediyelerden 50 saat içinde intikal ettirilen 49 kamyon ve 19 TIR dolusu destek malzemesi, başta battaniye giyecek, yiyecek ekmek vb malzemelerden oluşmaktadır.”


BU TABLO VİCDAN TABLOSUDUR

Diyarbakır ve 55 belediyenin halkına kadirşinaslığı ve verdiği destekten dolayı teşekkür eden Baydemir “Evet gün dayanışma günüdür, gün yaraları birlikte sarmak günüdür” dedi. Büyükşehir Belediyesi’nin toplama merkezinde çalışma yürüten, tamamı üniversite öğrencilerinden oluşan gönüllülerine teşekkür eden Baydemir, “Bu tablo tam da dayanışma, insanlık ve vicdan tablosudur” diye konuştu.

Baydemir, önümüzün kış mevsimi olduğunu hatırlatarak halka şu çağrıda bulundu:

“Önümüz kara kış, dayanışmamız bu 50 saat içindeki ruhla ve vicdanla en az üç ay daha sürmelidir.”

“Kimin eksikliği var tartışmasına girmeyeceğim ama büyük bir eksiklik var ki o da çadır sıkıntısıdır” diyen Baydemir şu anda Erciş’te oturulacak durumda olan tek bir evin olmadığını belirterek 80 bine yakın nüfusun bulunduğunu ve ortalama aile nüfusundan hesap edildiğinde 10 bin çadıra ihtiyaç olduğunu söyledi. Kızılay Başkanının tüm bölgeye 10 bin çadırın gönderildiği açıklamasını anımsatan Baydemir bu rakamın sadece Erciş ilçesinin ihtiyacı olduğunu söyledi. Çalışma ve dayanışmalarını bu saatten itibaren çadır temini üzerinde yoğunlaştıracaklarını ifade eden Baydemir sadece Diyarbakır il sınırı içerisindeki belediyelerin hedefinin en kısa zaman içinde 1000 çadıra ulaşmak olduğunu ifade etti ve bunu satın alma ile tedarik edeceklerini belirtti. Gücü oranında üç-beş ailenin bir araya gelerek bir çadır almaları yönünde halka çağrı yapan Baydemir, “Öyle bir şey yapalım ki, bu kara kışta çadırı olmayan tek bir ailemiz kalmasın” dedi. Kızılay’ın çadır stokunun 45 bin olduğu ve bu çadırların hepsi gönderilse bile ihtiyacı karşılamayacağını söyleyen Baydemir, “Kızılay Başkanı ‘Bütününü de zaten veremiyorum ve bundan sonra da göndermeyeceğim’ diyor. Dolayısıyla yapılması gereken tek şey bizlerin bu çadırları temin konusunda çaba sarf etmektir” dedi. Bu çağrıyı bütün belediye başkanlarına da yaptığını aktaran Baydemir, “Örneğin Diyarbakır bin tane çadır çıkartacaksa; Batman da, Siirt’te bu minvalde çadır çalışmasını sürdürecektir” dedi.

Şu anda Diyarbakır’da 5 belediye, sivil toplum örgütleri ve halkın çabasıyla 50 kamyonluk muhtelif malzeme biriktiğini ifade eden Baydemir, bu malzemelerin aralıklarla deprem bölgesine gönderileceğini belirtti.


Baydemir, TV kanallarında ve sosyal medya sitelerindeki faşizan yorumlara ilişkin bir gazetecinin sorusunu şöyle yanıtladı: “Bu tür polemiklere girmek istemiyorum. Sadece Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olarak ve Diyarbakır halkının bir evladı olarak Sayın Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu açıklamayı yeterli ve değerli buluyorum.”


HEPİMİZ ENKAZ ALTINDA KALDIK

Arama-Kurtarma çalışmalarının yetersizliğine ilişkin başka bir soruya da Baydemir şu gözlemiyle yanıt verdi: “Gece Erciş’e intikal ettiğimizde karanlıktı, elektrik yoktu. 5-6 noktada yoğun kurtarma çalışması vardı. Ama Erciş’in en az yüz binasının enkazında insanlar vardı. Yeterliliğin anlaşılması açısından herhalde bu gözlem yeterlidir.”

Bölgeye ilk ulaşan ekiplerden biri olan Büyükşehir Belediyesinin arama-kurtarma ekiplerinin ilk binaya müdahale ederken komşu binalardaki enkazlardan canlı sesleri geldiğine yönelik kurtarma talepleri aldığını belirterek, “Sizin bir ekibiniz var ama 10 ayrı noktadan talep geliyor. Çaresizliğin ne demek olduğunu bir kez daha Erciş’te yaşadım. Bu itibarla galiba bir kez daha başta mesul olanlar olmak üzere hepimiz enkaz altında kaldık” dedi. “Aslında çare var” diyen Baydemir şunları söyledi: “Bugün yeri mi, zamanı mı bilmiyorum ama hakikaten çare var. Bu kadar büyük bir yıkım ve tahribat olmayabilirdi. Bu kadar insan yaşamını yitirmeyebilirdi. Unutulmamalı bunlar. Marmara depreminde de biz benzerini yaşadık. Aradan bir müddet geçti tekrar benzerini yaşıyoruz. Gidişat böyle devam ederse belki 5yıl-10 yıl sonra tekrar benzerini yaşayacağız. Ama gidişat bu olmak zorunda değil, bunu engelleyebiliriz. Bunun yol ve yöntemi çok açıktır.”


KİBİR VE GURUR YAPMA GÜNÜ DEĞİLDİR

Hükümet tarafından dünya ülkelerinden gelen yardım taleplerinin reddedilmesine ilişkin soruya ise Baydemir, “Eğer dayanışma talebini kabul etmiyorsanız o zaman eksiksiz ve kusursuz olmalısınız. Eğer eksiğiniz varsa -ki bu doğaldır- o zaman dayanışmaya kapınızı kapatmamanız lazım” dedi. “Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki; kibir yapma, gurur yapma, düşmanlık örgütleme dönemi değildir” diye vurgu yapan Baydemir, “Gün; vicdanlı davranma, vicdanları harekete geçirme ve yaraları sarma günüdür. Herkesin dayanışma elini uzatması ve uzatılan eli tutmamız gerekiyor. Eğer şu anda Van’da, Erciş’te nüfusun tamamı sokakta yaşıyorsa bizim uzatılan yardım elini reddetme lüksümüz ve hakkımız olmadığını düşünüyorum. Ya gereğini yapacağız ya da reddetmeyeceğiz” şeklinde konuştu.

Paris'te Kürt Gençleri Devlet Televizyonlarını İşgal Etti

Paris - Fransa’nın başkenti Paris’te 60 Kürt genci Türk ordusunun askeri operasyonları ile PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi protesto için Fransız Devlet Kanallarını işgal etti.

Almanya’nın Köln ve Berlin kentlerinde Hıristiyan Demokrat Birliği’ne (CDU) yönelik işgal eylemleri ardından Fransa’nın başkenti Paris’te Devlet Televizyonları TF2,TF3,TF4,TF5 kanaları işgal edildi. Eylemciler taleplerini içeren bir dosyayı kanal yetkililerine sundu. Eylemin devam ettiği bildirildi.

Hagen’de Irkçı Saldırıya Karşı Büyük Yürüyüş

HAGEN - Almanya’nın Hagen kentinde, Türkiye metropolleri ile Avrupa’da Kürtlere karşı yapılan linç saldırıları büyük bir yürüyüşle protesto edilecek.

Geçtiğimiz Pazar günü Türkiye metropolleri ile Avrupa’nın birçok kentinde Kürtlere karşı linç saldırıları düzenlendi. Saldırılardan biri Almanya’nın Hagen kentinde gerçekleşti.
Hagen’de yürüyüş düzenleyen bir grup faşist kentteki Kürt derneğine saldırmak istedi. Derneği kuşatan 300 faşist içerdekileri linç etmek istedi. Saldırı, dernekte bulunanlar ile polislerin aldığı önlemle engellenirken, olay kentte bulunan Kürt ve demokratik kesimler tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı.

Hagen’deki Kürtler, hem derneklerine yönelik saldırı, hem de Türkiye metropolleri ile Avrupa’nın diğer kentlerinde düzenlenen benzeri saldırıları protesto etmek için, "Fasist saldirilar cevapsiz kalmayacak! Önderligimiz üzerindeki tecridi kiracagiz!" şiyarıyla Cumartesi günü büyük bir yürüyüş düzenleyecek.

Aynı zamanda PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ile askeri operasyonların protesto edileceği yürüyüşe Dortmund, essen, Duisburg, Düsseldorf ve Wuppertal gibi kentlerde yaşayan Kürtler de katılacak.

Yürüyüş Tertip Komitesi 29 Ekim Cumartesi günü Hagen Hbf (Merkez istasyon) önünde saat 14.00’da başlayacak yürüyüşle Kürt halkına karşı yapılan ırkçı faşist saldırılara karşı tepkilerini ortaya koyacaklarını belirtti. Komite, benzer ırkçı faşist saldırılara geçit vermemek için Hagen ve çevresindeki kentlerde yaşayan tüm Kürt ve demokrat kesimleri düzenleyecekleri yürüyüşe katılmaya çağırdı.

Bir Grup Genç CDU Binasını İşgal Etti

Köln - Almanya’nın Köln kentinde Kürt gençleri PKK lideri Öcalan üzerindeki tecrit ve gelişen askeri operasyonlara dikkat çekmek için Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) binasını işgal etti.

Avrupa ülkelerinde bir süredir Kürt gençleri tarafından başlatılan işgal eylemleri sürüyor. Bugün de Köln kentinde yaklaşık 20 kişi Öcalan üzerindeki tecrit, askeri operasyonlar ve Van’da gelişen depreme karşı duyarsız kalan AKP hükümetini protesto etmek için CDU’nun binasını işgal etti.

İşgal eyleminde gençlerin CDU yetkilileri ile görüşme taleplerinin ise CDU yetkilileri tarafından kabul edilmediği öğrenildi. Eylemin gerçekleştirildiği CDU binası önünü polisin geldiği öğrenilirken, polis ile gençler arasında görüşmelerin sürdüğü belirtildi.

Almanya’nın en çok üyesi bulunan ve en büyük partisi olan CDU’ya Almanya’ başbakanlık görevini yürüten Angela Merkel başkanlık yapıyor.

Karayılan: Devletle 3 Gün Konuştuk

Brüksel - KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan MİT-PKK görüşmeleri ile PKK lideri Abdullah Öcalan’ın devlete sunduğu protokollere ilişkin ilk kez çarpıcı bilgiler verdi: “Görüşmelerde sadece MİT yoktu, devlet-hükümet yetkilileri de vardı. Bazı toplantılar 3 gün sürdü. Protokolleri de 10 Mayıs’ta devlet bize getirdi.”

Roj TV’de önceki gün yayınlanan özel programda konuşan Karayılan, “önceki güne kadar herhangi bir sınırötesi kara harekatının söz konusu olmadığını, 17 Ağustos’tan bu yana süren hava saldırılarında 20 PKK’linin yaşamını yitirdiğini, Çelê saldırısının hava saldırılarında yaşamını yitiren PKK yöneticileri için bir misilleme olduğunu, Kazan Vadisi’nde ise herhangi bir kayıplarının olmadığını” söyledi.

Karayılan, “Çelê saldırısı sonrasında sadece 7 gerilla yaşamını yitirdi. İddia edildiği gibi Kazan Vadisi’nde öyle çatışma falan çıkmadı, yer yer küçük çaplı çatışmalar yaşandı, onun dışında operasyon sürüyor, ancak öyle kayıplarımızın yüksek olduğu boyutta hiçbir zaman bir çatışma yaşanmadı” şeklinde konuştu.

Karayılan, PKK-MİT görüşmelerine ilişkin de ilk kez çarpıcı açıklamalarda bulundu. Söz konusu görüşmeleri doğrulayan Karayılan, bu görüşmelerin kamuoyunda tartışıldığı gibi “sadece PKK ile MİT arasında gerçekleşen sıradan bir görüşme olmadığına” dikkat çekerek, “Bu görüşmelerde hükümet ve devlet yetkilileri de vardı” dedi. Karayılan, söz konusu görüşmelerden bazılarının “3 gün bile sürdüğünü” açıkladı.

Öcalan’ın hükümete sunduğu protokollere de değinen Karayılan, protokollerin “devlet yetkilileri tarafından 10 Mayıs 2011’de kendilerine iletildiğini, kendilerinin bir toplantı alarak bu protokoller üzerinde tartıştıklarını ve devlet yetkililerine protokolleri kabul ettiklerini söylediklerini” açıkladı. Öcalan’ın 3 protokolünden söz eden Karayılan, “Bu protokollerin her biri el yazısı ile 2’şer sayfaydı” dedi. Karayılan, devlet yetkililerinin protokolleri hükümete sunduğunu, ancak hükümetin protokolleri kabul etmediğini dile getirdi. Söz konusu tarihlerde Başbakan Erdoğan’ın “Ben olsaydım Öcalan’ı asardım” dediğini ve söylemini sertleştirdiğini, bunun da protokolleri reddetmesinden kaynaklanıdığını belirten Karayılan, “Seçimden önce ortaya çıkan bu durum bugüne kadar uzayan çatışmalı sürecin neden geliştiğini ve kimler tarafından geliştirildiğini ortaya koyuyor” diye konuştu.

Karayılan, hükümetin güven verici adımlar atması halinde sorunun siyaset yoluyla çözülmesinden yana olduklarını da dile getirdi. Karayılan, “Biz sorunun demokratik yollardan, diyalogla çözülmesini istiyoruz. Bunun için İmralı’da Önderliğimizle müzakerelerin sürmesi gerekiyor” dedi.

ANF NEWS AGENCY

Barzani: Halk Referandumda Bağımsızlık Derse Arkasındayız

Hewler - Federal Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani, Irak’ın toprak bütünlüğüne bağlı olduklarını ancak Kürdistan halkının referandum yoluyla bağımsızlık istemesi halinde, koşullar ne olursa olsun destek vereceklerini söyledi.

Peymaner ajansına göre Alarabiya internet sayfasına mülakat veren Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani, Kuzey (Türkiye) ve Doğu (İran) Kürdistan halklarına mücadelelerini barışçıl yöntemlerle yürütme çağrısında bulunurken Suriye Kürtleri (Batı Kürdistan) ile her yönüyle dayanışma içinde olduklarını söyledi.

SURİYE MUHALEFETİNE ELEŞTİRİ

İstanbul’da kurulan Suriye Ulusal Meclisi’nin halen resmi olarak Kürtleri tanımadığı eleştirisinde bulunan Barzani, “Kürdistan Bölgesi, Batı Kürdistan Kürtlerini her yönüyle destekliyor” dedi.

ABD güçlerinin Irak’tan çekilme konusunu da değerlendiren Barzani, Irak’ta halen bir iç savaş zemini olduğu konusunda uyardı. Barzani, ancak Kürtlerin böyle bir savaşta yer almayacağını kaydetti.

Kürtlerin Irak’ın toprak bütünlüğüne bağlı olduğunu ifade eden Barzani, “ancak Kürdistan halkı bir referandum yoluyla Kürdistan’ın bağımsızlığına oy verirse, buna destek vermeye ve sonunda savaş olsa bile böyle bir kararın bedelini ödemeye hazır olduklarını” söyledi.

ANF NEWS AGENCY

Hopa'da Neler Oluyor?


Artvin - Mayıs ayından bu yana Hopa’da ismi konulmamış bir olağanüstü hal uygulaması var. En son dün 12 kişi gözaltına alındı. Erdoğan'ın protesto edilmesiyle birlikte yaşanan olayların ardından gelişen süreç, "Hopa'da neler oluyor" diye sordurtuyor.

ETHA'nın haberine göre 31 Mayıs günü Artvin'in Hopa İlçesi'nde 2011 Genel Seçimleri çalışmaları kapsamında Başbakan Erdoğan Hopa'da miting düzenlemek istemiş ancak, deresine, çayına, suyuna, doğasına, toprağına, yaşam hakkına sahip çıkmak isteyen Hopalılar tarafından protesto edilmişti. Emniyet güçlerinin bu protesto eylemine müdahalesi çok sert olmuş ve yoğun biçimde kullanılan gaz bombası nedeniyle emekli öğretmen Metin Lokumcu yaşamını yitirmişti.

Hopa'da yaşanan bu olaylara polisin müdahalesi 31 Mayıs günü ile sınırlı kalmamış Metin Lokumcu'nun cenaze töreninde sert tutumu devam ettirmişti. Hopa'da neredeyse OHAL ilan edilmiş, günlerce ilçeye giriş çıkışlar kontrol altına alınmıştı. Evler sabah saatlerinde basılmış ve adeta 'insan avı'na çıkılmıştı.

Gelişmelerin ardından Başbakan Erdoğan'ın "Eşkıyalar basmış" dediği Hopa'ya Çevik Kuvvet Grup Amirliği kurulmuştu. Çevik kuvvetin Hopa'ya yerleşmesiyle birlikte Hopa halkı, esnafı, demokratik kurum ve siyasi partiler üzerindeki baskılarda artmaya başladı.

EMNİYET MHP'Yİ ZİYARET ETTİ

Hopa halkının verdiği bilgiye göre, Çukurca'da 26 askerin yaşamını yitirmesinin ardından Emniyet yetkilileri MHP ilçe örgütünü ziyaret etti ve "Burada solcular örgütleniyor. Siz sağcı değil misiniz? Neden birşeyler yapmıyorsunuz, bunların örgütlenmelerini engellemiyorsunuz?" dedi. MHP ilçe yöneticileri de "12 Eylül savcıları siz sağcı, siz solcunuz demeden bizleri birbirimize kırdınız. Biz artık böyle oyunlara gelmeyeceğiz. Onlarda sonuçta siyasi parti ve örgütlenebilirler. Biz de örgütlenmeye çalışıyoruz" şeklinde yanıt veriyorlar.

Ancak geçtiğimiz gün yaşananlar ise emniyet güçlerinin bu çabalarının sonuç getirdiğine işaret ediyor.

Cumartesi günü Hopa'da yaşananlara ilişkin bilgi veren ESP Hopa İlçe Örgütü yönetcilerinden Erkan Akbıyık, olayı şöyle aktarıyor: "Teröre lanet, şehitlere saygı" adı altında bir yürüyüş gerçekleştiriliyor. Bu aradan parkta oturan 5 gence yaklaşan polis, "Siz Türk değil misiniz? Neden İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkmıyorsunuz?" diye soruyor. Gençlerde 'değiliz, ne var bunda?" diye karşılık veriyor. Polisin ardından gençlerin yanına bu defa ülkücüler geliyor ve "Siz polise Türk olmadığınızı söylemişsiniz, kim bu Türk olmayanlar?" diye soruyorlar. Gençlerde "Size ne biz polise gerekeni söyledik. Bu konuda size bilgi vermek zorunda değiliz" şeklinde cevap veriyor. Bunun üzerine 20-30 kişilik ülkücü grup gençlere saldırıyor. Sara hastası bir gencin de aralarında olduğu bu genç yapılan saldırıdan dolayı yaralanıyor."

HOPA TUTUKLULARININ DURUŞMASINDA GAZ KULLANILDI

Geçtiğimiz Pazartesi günü 31 Mayıs günü yaşanan olaylar nedeniyle tutuklanan 5 kişi Hopa Adliyesi'nde mahkemeye çıkarılmıştı. Polis, tutukluların aileleri de dahil olmak üzere siyasi parti ve demokratik kurum üyelerini adliye önüne yaklaştırmamış, gaz bombalarıyla müdahalede bulunmuştu.

Dün de Hopa Meslek Yüksek Okulu'nda 11 öğrenci ülkücü saldıraların ardından, polis tarafından yine aşırı güç kullanılarak göz altına alındı. Dün yaşanan olaylara ilişkinde bilgi veren ESP Hopa İlçe Örgütü yönetcilerinden Erkan Akbıyık, yaşananları şöyle aktardı: "Halkevleri üyesi gençler meslek Yükseköğretim Okulu'na gittiklerinde polislerde arkalarından gidiyor ve amir öğrencilere dönük tehditler içeren şu şekilde bir konuşma yapıyor; 'Okuldaki öğrencilerin huzurunu biz sağlayacağız. Siz burada bir şeyler yapmaya çalışırsanız allah yarattı demem, kafanızı gözünüzü kırarım.'

Gençler de 'siz neden bizi tehdit ediyorsunuz. Bize saldıranlar burada karşınızda, neden onlara müdahale etmiyorsunuz' diyorlar. Bunun üzerine solcu gençlerle orada bulanan ülkücü gençler arasında çatışma yaşanıyor. Polis solcu öğrencileri kafalarına ayakları ile basarak, aşırı güç uygulayarak gözaltına alıyor: Yaşananlara halk tepki gösteriyor. Ancak tepkilere de aldırmayan emniyet müdürü, 'Burada bizim sözümüz geçer, size gününüzü göstereceğiz. Hepinizin kafasını ezeceğiz' diyerek tehdit etmeye devam ediyor. Yaralılar hastaneye götürülüyor. Olayı duyan Hopa halkıda karakol önünde toplanmaya başlıyor ve polis burada toplananlara yönelik tehdit ve taciz girişimlerini devam ettiriyor. Daha sonra da halka gazlarla müdahalede bulunuyor. Yaşanan olayda, gaz bombası ile yaralanlar ve parmağı kırılanlar oluyor."

'ÇATIŞMA YARATMAK İÇİN ASKER ÖLÜMLERİ KULLANILIYOR'


31 Mayıs'ta yaşananların ardından Hopa'da yaşanan sürece ilişkin olarak Akbıyık konuşmasını şöyle sürdürüyor: "Hopa'da sadece demokratik güçlere değil, aynı zamanda esnafa karşı da bir polis baskısı var. 'Fuhuşu önlemek' adı altında gece eğlence merkezlerine baskınlar düzenleniyor. Sokakta haftanın iki günü arama noktaları oluşturuluyor, keyfi biçimde üst aramaları dayatılıyor ve insanlar baskı altına alınmaya çalışılıyor. Adeta OHAL yaratmaya dönük uygulamalar söz konusu ve "Siz Başbakan'a bunları yaptınız, bizde sizi böyle yola getireceğiz babında bir uygulama var. Muhalif harekete yönelik özel bir yönelim var. Ortamı proveke etmek isteyen ve çatışma ortamı yaratmak isteyen polis, Çukurca'da 26 askerin ölümünü de kendine olanak olarak kullanmaya çalışıyor."

Dün yaşanan olaylarda hedef gösterilerek gözaltına alındığını belirten Halkevleri Hopa temsilcisi Kamil Ustabaş'da, 31 Mayıs günü itibariyle Hopa'da polis baskılarının arttığını belirterek, "Hopa'yı 'adam' etmeye geldiklerini söyleyen polislerin bu tür girişimleri demokratik, sol sosyalist kesimlerin çalışmalarını ve mücadelesini engelleyemeyecektir. Hopa demokratik kimliğine sahip çıkmaya devam edecektir" dedi.

Gabar'da Suikast, Çukurca ve Başkale'de Çatışma

HPG gerillaları Şırnak’ın Gabar alanında suikast eylemi düzenlerken, Hakkari’nin Çukurca ilçesi ile Van’ın Başkale ilçesinde de çatışmalar yaşandı. HPG, her üç olayda 13 askerin öldüğünü açıkladı.

GABAR’DA SUİKAST

Şırnak’ın Gabar alanına bağlı Avina-Benatê alanında 24 Ekim günü saat 17.00’da gerillaların bir suikast eylemi gerçekleştirdiğini duyuran HPG Basın İrtibat Merkezi (HPG-BİM) bir askerin öldüğünü belirtti.

ÇUKURCA’DA 6 ASKER ÖLDÜ


Hakkari’nin Çukurca ilçesinde 19 Ekim günü gerillaların gerçekleştirdiği eylem ardından Türk ordusu eylem alanında bir operasyon başlattığı bildirildi. 24 Ekim günü geri çekilen operasyon gücüne yönelik olarak gerillalar tarafından saat 14.00’da bir eylem düzenlendiğini belirten HPG-BİM, eylemin Tiyare yolu üzerinde hareket halindeki akrep tipi bir askeri araca yönelik olarak gerçekleştiği bilgisini verdi.

HPG, eylem sonuçlarına ilişkin açıklamasında herhangi bir bilgiye yer vermezken, yerel kaynaklar 6 askerin öldüğünü iddia etti.

BAŞKALE’DE 6 ASKER ÖLDÜ

HPG-BİM 24 Ekim günü saat 17.40 sularında ise Van’ın Başkale ilçesine bağlı Kani Sipi ve Albayrak köyleri arasında gerillaların bir eylem gerçekleştirdiğini açıkladı. HPG-BİM, “Gerçekleştirilen eylem sonucu bir panzer imha edilirken, Reo aracı da darbelenmiştir. Gerçekleştirilen eylem sonucu düşmanın 6 askeri gerillalarımız tarafından öldürülmüştür.” dedi.

Eylem ardından 25 Ekim akşamına kadar Türk ordusunun alana giriş-çıkışları yasakladığı bildirildi.

ŞEMDİNLİ SINIRINDA HAREKETLİLİK


Bu arada sınır hattındaki askeri hareketlilik de devam ediyor. Yerel kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre dün Türk ordusu Şemdinli’ye bağlı Rubarok ve Tepe Sülo karakollarına 14 araçlık takviye güç gönderdi.

Van'da 34 Mahalle Muhtarı İstifa Etti

Van'da depremin ardından 3 gün geçmesine rağmen halkın en acil ihtiyacı olan çadırların dağıtılmadığını, yetkililerin kendileri ile iletişime geçmediğini, bu nedenle halkın tepkisinin kendilerine yöneldiğini belirten 34 mahalle muhtarı istifa etti.

Van'da 23 Ekim'de meydana gelen deprem nedeniyle kentte hala enkaz kaldırma çalışmaları sürerken, dempremzedelerin çoğu kendi imkanlarıyla kurdukları branda ve naylonlardan çadırlarda kalıyor. Yetkililer tarafından yapılan, 16 bin 500 çadırın dağıtıldığı açıklamasına karşın, halk ve muhtarlar bunun gerçeği yansıtmadığını vurguladı.

İl Afet Acil Kurumu, DSİ önünde ve İl Özel İdaresi önünde sık sık halkla polis arasında gerginlik yaşanıyor. Çadırların okullara götürülerek dağıtılacağı belirtilirken, halk duruma tepki gösteriyor. Birçok kişi, yiyecek veya su istemediklerini, sadece çadıra ihtiyaçları olduklarını ifade ederek, valinin halk karşısına çıkıp bir açıklama bile yapmadığını kaydetti. Yurttaşlar ayrıca özellikle televizyonlarda çıkan haberlerde yardımların yapıldığı açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını kaydetti. "Biz çadır istiyoruz. Yağmur yağıyor ve naylon çadırlarda kalıyoruz" diyen depremzedeler, "Devlet memurlarına ve polislere çadır dağıtılıyor. Vali veya diğer yetkili bize bakmıyorlar. Yandaşlarına veriyorlar yardımları. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in kendi ailesi ve köylülerine yardım gönderiyor" şeklinde tepkilerini dile getirdi.

Acil ihtiyaçları karşılanmayan ve çadır verilmeyen dempremzedeler, yetkililerin yanı sıra, taleplerini iletmedikleri gerekçesiyle mahalle muhtarlarına da tepki göstermeye başladı. Taleplere yetkililerin cevap vermediğini belirten muhtarlar ise, bundan kaynaklı tepkinin giderek kendilerine yöneldiğini kaydederek, yaptıkları açıklama ile istifa ettiler.

İl Afet Acil Kurumu önünde toplanan 25 mahalle muhtarı 34 mahalle muhtarı adına basın açıklaması yaptı. Muhtarlar adına açıklama yapan Muhtarlar Derneği Başkanı Temez Demez, halkın belli bir süreden sonra giderek gerginleştiğini ve bu nedenle kendilerine saldırılar olduğunu kaydederek, "Yardımlar geliyor muhtarlar dağıtım yapmıyor" söylentinin yayıldığını söyledi. Demez, "Dün ben, bu gün de başka bir muhtar arkadaşımız halkın saldırısına uğradı. Çünkü bu halk sadece kendilerine bir çadır istiyor. Bizim elimizde bir yetki yok. Devlet yetkilileri bizimle organize değil. Bu sebeple biz de ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bu nedenle biz de toplu olarak istifa edeceğiz. Halka bir an önce çadır verilsin ve bu gerginlikler de sona ersin" dedi.

Açıklamanın ardından 34 muhtarın istifa dilekçeleri 25 mahalle muhtarı tarafından Van Valiliği'ne sunuldu.

HPG: Türk Ordusu Geri Çekildi

Gerillanın denetimindeki Medya Savunma Alanlarına bağlı Kaşura alanına üç koldan giren Türk ordusuna yönelik düzenlenen gerilla eylemleri ardından geri çekilmek zorunda kaldığı bildirildi.

HPG Basın İrtibat Merkezi (HPG-BİM) tarafından yapılan açıklamaya göre; 25 Ekim günü Kaşura alanına bağlı Orê ve çevresine üç koldan giren Türk ordusuna yönelik gerillalar tarafından bir eylem gerçekleşti.

Eylem ardından askerler ile gerillalar arasında bir çatışma yaşandığını belirten HPG-BİM, çatışmadan sonra da Türk ordusunun kobra tipi helikopterler, havan ve obüs toplarıyla rastgele çatışma alanını vurduğunu kaydetti.

HPG-BİM geri çekilen Türk ordusunun kayıplarının olduğunun kendileri tarafından netleştirilemediğini belirtirken, alanda ilerleyemeyen Türk ordusunun geri çekildiğini vurguladı.

BDP'den Van'a Büyük Yardım




Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Ortada yoklar" dediği BDP'li belediyeler, 7.2'lik depremle sarsılan Van ve Erciş İlçesi için günlerdir yardım seferberliği içinde. Diyarbakır, Şırnak, Mardin, Siirt, İstanbul, Hatay ve ilçelerinde toplanan onlarca TIR ve kamyonluk yardım malzemesi Van'a gönderilirken, fırın ve tandırlar depremzedeler için yandı.

Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'nde gıda, giyecek, içecek, katalitik soba, çadır gibi birçok yaşam malzemesi yardımında bulunmak için Bismilliler ilçede adeta seferber oldu. Şuana kadar ilçeden 11 kamyon, 6 TIR, 1 tıbbi ihtiyaç malzemesi gönderilirken dün akşamdan bu yana ilçedeki fırıncılar ve mahallelerdeki tandırlar Van halkına ekmek pişirmek için yandı. Ekmek satışlarına ara veren Bismilli fırıncılar Van halkın ekmek ihtiyacını gidermek için gece saat 01.00 civarında fırınlarını yaktı.

KADINLAR TANDIRLARI VAN HALKI İÇİN YAKTI

Bismilli kadınlar ise mahallelerde bulunan tüm tandırları Van halkı için yaktı. İlçede ortalama her bir evin üç tandır ekmek pişirdiklerini belirten Bismilli kadınlar, Van halkıyla dayanışma içinde olduklarını söyledi. Kadınların pişirdikleri ekmekler kamyonlarla Van’a gönderiliyor.

Bir diğer dayanışma desteği İlçede bulunan tüm okullarda okuyan öğrencilerden geldi. Binlerce öğrenci sabah erken saatlerden itibaren öğretmenleriyle birlikte topladıkları kendi okul harçlıklarını kiriz masasına teslim etti. Köylerde ise yaşam malzemelerinin toplatıldığı öğrenildi.

ÇOCUKLAR OKUL HARÇLIKLARIYLA MAKARNA ALDILAR

Diyarbakır'ın Bağlar Belediyesi'nin organize ettiği yardım kampanyasına büyük bir katılım olurken, Kampanyası çerçevesinde battaniye, halı, katalitik soba, tüp, süt, çocuk bezi, giyim eşyası ve kuru yiyeceklerden oluşan 5 kamyon ve 1 TIR dolusu malzeme depremzedelere için yola çıkarıldı. Buradaki kampanyaya çocukların gösterdiği ilgi ise özellikle dikkati çekti. Kimi çocuklar okul harçlıklarından topladıkları paralarla makarna alarak, kimisi de kendi ayakkabılarını getirerek yetkililere teslim etti. Bağlar Belediyesi kız ve erkek sporcuları ise okul çıkışında antrenman yapmak yerine Vanlı çocuklara katkı sağlamak amacıyla Bağlar Belediyesi Kapalı Spor Salonu'na gelerek toplanan çocuk giysilerinin paketlenip ayrıştırılmalarına yardımcı oldu.

ŞIRNAK 2 KAMYON GİDA VE YAŞAM MALZEMESİ GÖNDERDİ

Şırnak'ta başlatılan yardım seferberliği de sürüyor. Üç gündür toplam 15 ton gıda malzemesi, 41 bin adet su, 2 bin adet halı, 20 bin adet ekmek, 15 bin 3 adet battaniye, 121 adet elektrikli soba, 97 adet ketelikli soba, gibi malzemeleri Van'a gönderen Şırnaklılar, evlerinden getirdikleri yardım torbalarını kilometrelerce omuzlarında taşıyıp belediye garajında yardım komisyonuna teslim ediyor. 2 kamyon dolusu gıda, giysi ve yaşam malzemesi da gönderdi.

Şırnak'ın Silopi İlçesi'nde BDP İlçe Örgütü, ilçenin beş ayrı noktasında toplanan gıdalar ve giyecekleri 6 TIR'a yükleyerek deprem bölgesine gönderdi. Silopi Belediyesi de 1 tır dolusu yardım paketi gönderdi.

İKİ KÖYDEN 2 TIR DOLUSU YARDIM

Silopi’ye bağlı Doruklu (Xezaye) köylüleri, Sere Biyê Köyü de topladıkları kışlık giyecek, giyim, çocuk bezi, çocuk maması, yatak, yorgan, temizlik ürünleri gibi 2 tır dolusu malzemeyi Van'a gönderdi.

Beytüşşebap İlçesi'nde ise kimisi üzerindeki battaniyeyi, kimisi evde bulunan bulgur, pilav, şeker gibi gıdaları Van'a göndermek için belediyeye getirdi. Esnaflar da gıda paketleri hazırlayarak belediye çalışanlarına verdi. Toplanan tonlarca su, gıda ve battaniyeler paketlenerek kamyonetlere yüklenerek Van'a yolandı.

Şırnak'ın Cizre Belediyesi, kadın, çocuk, yaşlı ve her yaş yaştan halk desteği ile 8 tır dolusu gıda ve yaşam malzemesini Van'a gönderdi. Cizre'de şuana kadar Van'daki depremzedeler için 9 tır, 9 kamyon gıda ve yaşam malzemesi gönderildi.

NUSAYBİNLİ KADINLAR KADINLAR İÇİN 1 KAMYON YARDIM TOPLADI

Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) aktivisti kadınlar, Mardin'in Nusaybin Belediyesi öncülüğünde deprem bölgesinde bulunan kadınların ihtiyaçlarını karşılamak için 1 kamyon dolusu yardım paketlerini Van'a gönderdi. Akşam saatlerinde hazırlanan kamyonu kadınlar yüklerken, kadınlar kamyonlarla yola çıktı. Van'da yardım paketlerini kadınların dağıtacağı belirtildi.

Mardin'in BDP'li Yalım Belde Belediyesi de kısıtlı imkanlarına rağmen dün akşam saatlerinde 1 TIR ve 1 kamyon ihtiyaç malzemesini Van'a gönderdi. Nusaybin Belediyesi de, dün akşamdan bu yana süren hararetli çalışmaları sonucunda 2 TIR ve 2 kamyon daha hazırlayarak Van'ın Çelebibağı ve Erciş ilçelerine ulaştırdı.

KURTALAN KÖYLERİ DE EKMEK PİŞİRDİ

Siirt'in Kurtalan Belediyesi tarafından dün köy muhtarları aracılığıyla ulaştığı köylülere "her ev bir tandır ekmek yapsın" çağrısı ses getirdi. Kurtalan'a bağlı yaklaşık 50 köyde depremzedeler için hummalı bir çalışma yapıldı. Her ev bir tandır ekmek yaparak Kurtalan Belediye çalışanlarına teslim edildi. Kurtalan Belediyesi 3 gün içinde ilçe genelinde ve köylerde topladığı yardımları depremzedelere ulaştırdı. Kurtalan Belediyesi bugün de 1 kamyon sadece tandır ekmeği, 1 kamyon giyecek ve 1 kamyon da su ve temel gıda malzemesini gönderdi.

Siirt Cezaevi'nde bulunan PKK'li ve PJAK'lı tutuklular da, Kurtalan Belediyesi'ne gönderdikleri giyecek ve battaniyeleri de yardım malzemelerinin içine koyarak depremzedelere gönderdi. Kurtalan Belediyesi 3 gün içinde 10 kamyon yardım malzemesini Van Belediyesi'ne gönderdi.

İSTANBUL’DAN 7 TIR BİR KAMYON YARDIM GÖNDERİLDİ

İstanbul'da da BDP ve İHD öncülüğünde başlatılan yardım kampanyası devam ediyor. İçinde çadır, katalitik soba, battaniye, yorgan, ayakkabı, çocuk bezi, giysi, gıda gibi malzemeler bulunan 7 TIR dün gece Van'a doğru yola çıktı. Doğu ve Güneydoğu Dernekler Platformu üyesi Dargeçitliler Derneği (DARDER) de, battaniye, halı ve kuru gıdadan oluşan 400 çuvallık yardım kamyonunu bu sabah Van'a gönderdi.

Diğer bazı il ve ilçelerde toplanıp gönderilen yardımlar şöyle:

Hakkari merkez: Belediye aracılığıyla deprem bölgesine bugüne kadar 5 iş makinesi, 12 bin adet ekmek, 10 bin battaniye, 100 katalitik soba, 4 ton gıda malzemesi ve 4 ton su.

Çukurca: Toplanan 2 bin 500 adet battaniye

Yüksekova: Dört gün süren yoğun çalışma sonucunda 13 bin 600 adet battaniye, 15 bin adet ekmek, çok sayıda branda, 109 adet çadır, 4512 adet çocuk bezi, 4 ton su ile 4 araçlık yaşam malzemesi gönderdi. Ayrıca Esendere Beldesi'nden 150 adet battaniye, 50 yastık ve yorgan ile katalitik soba gönderildi.

Şemdinli: 500 adet battaniye, 400 adet yastık ve yorgan, çok sayıda kışlık elbise, 50 adet çadır ile 5 ton kuru gıda

Doğubayazıt: 11 minibüs ile 5 kamyon yaşam malzemesi, 20 adet çadır 5 iş makinesi, 2 doktor ile birlikte 1 adet ambulans, 1 adet cenaze nakil aracı

Diyadin: 3 kamyon yaşam malzemesi, 1500 yorgan, yatak ve yastık, 2 cenaze aracı, 1 ambulansla birlikte 2 doktor

Patnos: 10 iş makinesi ile birlikte 100 kişilik personel, 18 bin adet ekmek, 2 cenaze aracı, 2 doktor ile birlikte 1 ambulans

Tatvan: 6 iş makinesi ile çok sayıda kamyon dolusu gıda malzemesi

Norşin: 3 kamyon battaniye ve yaşam malzemesi, 5 iş makinesi ile 1 ambulans

Muş, Varto, Malazgirt, Bulanık ilçeleri ile Erentepe Beldesi: 15 kamyon yaşam malzemesi, 5 iş makinesi

Kars, Digor, Dağpınar ve Kağızman: 2 kamyon yardım malzemesi, yüzlerce battaniye ile çok sayıda su.

Irkçılar Her Yerde Polisle Kolkola

En az 24 askerin yaşamını yitirdiği Çelê (Çukurca) saldırısının ardından ırkçı açıklamaların ardı arkası kesilmedi. İlk önce kameralar karşısına geçen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ‘İntikam’ çağrısı yaptı. Ardından da Başbakan Tayyip Erdoğan savaşı durdurun çağrısı yapan BDP’yi hedef göstererek, “Yapılan olayları kınarken PKK’yi ve diğer isim değiştirmek suretiyle ortalarda dolaşanları terör örgütü olarak ilan edemeyenlerin bu sürece olumlu bir katkısı olamaz. Onların ağzına barış ifadesi de yakışmıyor. Barış yaşanır, barış konuşulmaz. Bugün her zamankinden daha fazla birlik ve bütünlük sergilemek durumundayız” dedi. Gül ve Erdoğan’ın açıklamalarının ardından dört bir yanda hem BDP binalarına hem de Kürtlere ırkçılar, saldırdı.

Irkçılarla polis kol kola


BDP’ye yönelik saldırılar İstanbul’da önceki gün, gün boyu sürdü. 6 ilçede ırkçı saldırılar gerçekleşirken, BDP’liler de saldırılar karşısında kendilerini korudu ve yer yer çatışmalar yaşandı. BDP Üsküdar İlçe Örgütü önceki gün ırkçı saldırıya maruz kaldı. Polis ise sadece izlemekle yetindi. Irkçı grupların attıkları taşlar sonucu partinin bütün camları kırılırken, 2 parti görevlisi de linç edilmekten son anda kurtarıldı. Yine Bağcılar İlçe Örgütü de ırkçıların hedefindeydi. Irkçılar parti binasına girmek istedi. Binanın kapısının kapatılması üzerine saldırganlar, bu sefer de Med Kültür-Sanat Merkezi’ne saldırdı. Saldırgan grup, içerisinde çocukların da bulunduğu kültür merkezini bina dışından taş yağmuruna tuttu. Irkçı grubun gösterisine herhangi bir şekilde ses çıkarmayan polis, burada toplanan partililerin üzerine biber gazı sıktı.


Irkçıya değil halka saldırdılar


Esenyurt’ta da ilçe örgütünün önüne gelen ırkçılar, Kürtlere küfür edip, BDP binasına taşlarla saldırdı. Küçükçekmece’de ise, Kürtlerin yoğun yaşadığı mahalleye yürüyüş düzenlemek isteyen ırkçı bir grup, mahallelinin engeliyle karşılaştı. Irkçı grubun yürüyüş yapmasına izin veren polis, kendilerini korumak için barikat kuran Kürtlerin üzerine saldırdı. BDP Bayrampaşa İlçe Örgütü’ne de kalabalık bir ülkücü grup, taşlarla saldırdı. Esnaf saldırının polis kontrolünde gerçekleştiğini söyledi. Irkçı ve ülkücü grupların son birkaç gündür dolup taştığı Beyoğlu’nda ise, Taksim Meydanı’nda gösteri yapan gruplar Tarlabaşı’nda bulunan BDP İstanbul İl Örgütü’ne saldırmak istedi. Ardından da ırkçı grup Sosyalist Demokrasi Partisi’ne (SDP) yöneldi. Ümraniye’de de saldırı vardı. Yaklaşık 20 partilinin bulunduğu BDP ilçe binası, ırkçı bir grup tarafından kundaklanmak istendi. Olaylar nedeniyle Ümraniye İlçe Emniyet Müdürü, BDP’lilere “Grubu tahrik etmeyin” dedi.


Antalya’da da toplanan ırkçı bir grup, polisin gözleri önünde BDP binasını taşladı. BDP yöneticilerinin polis ile görüşme talepleri muhatapsız kalırken, bölgedeki bazı yerel gazetelerin kışkırtıcı yayınlarla grupları provoke ettiği bildirildi.


Kayseri’de ise BDP’li yöneticilerin tehdit edildiği mektup, BDP Kayseri il binasına bırakıldı. Aynı mektubun Hacı Bektaşi Veli Derneği, Emek Partisi ve İşçi Köylü Evi’ne de bırakıldığı öğrenildi.

 
 

Kürt öğrencilere saldırı

Kuzey Kıbrıs’ın Lefkoşa kentinde bulunan Yakın Doğu Üniversitesi’nde Çelê’de yaşamını yitiren askerler için ülkücü öğrenciler üç gün önce eylem yapmıştı. Ülkücülerin, Kürt öğrencilere saldırmasıyla başlayan gerginlik taşlı çatışmaya dönüştü. Yaşanan çatışmanın ardından 21 öğrenci gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlardan Serdar Kayaalp, Fırat Sandalcı, Talhar Sevim Ceylan, Hamdi Seren İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla sınır dışı edilmişti.


Yaşanan gelişmeler olayla ilgili konuşan öğrenciler, “Dört gündür ülkücüler ile polisler okulun dört bir yanını sararak ve okul içinde dolaşarak adeta Kürt öğrenci avına çıkmış durumdalar” diye konuştu. Can güvenlikleri olmadığı için okula gidemediklerini ifade eeden öğrenciler, Ankara’ya Meclis’e gidip BDP milletvekilleri ile görüşecek.


Özsavunma çağrısı


Kürtlere saldırılar Avrupa’ya da sıçradı. Avrupa’daki saldırılara ilişkin açıklama yapan KON-KURD, tüm Kürtlerle dostlarını kurumlarına en etkili biçimde sahip çıkma ve kendilerini savunmaya çağırdı. Fransa, Almanya, Belçika, İsviçre ve Hollanda’daki bazı Kürt derneklerine de saldıran ırkçı gruplar, Kürt gençlerinin direnişiyle karşılandı. Her iki taraftan da çok sayıda kişi gözaltına alındı.


Irkçı saldırılar Avrupa’nın Hageng, Köln, Hamburg, Amsterdam, Basel Mulhouse kentlerinde gerçekleşti. Saldırılara ilişkin açıklama yapan, KON-KURD, tüm Kürtlerle, dostlarını kurumlarına en etkili biçimde sahip çıkma ve kendilerini savunmaya çağırdı. KON-KURD, Avrupa devletlerinden de, ülkelerindeki Kürt kurumları, esnafları ve tüm Kürtlerin can ve mal güvenliğinin sağlanmasında daha sorumlu davranma ve görevini yapmasını istedi.


ODTÜ’de 1 öğrenci yaralı


Ankara’da ODTÜ’de okuyan Kürt öğrencilere saldıran ırkçı bir grup, bir kişiyi dört yerinden bıçaklayarak, yaraladı. Bu konuda bilgi veren S.A. isimli öğrenci, önlerini kesen 6 kişilik grubun bıçak ve satırlarla, “Allah-u Ekber”, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganları ile kendilerine saldırdıklarını ifade etti. Can havli içinde kendilerini kampüsün içine attıklarını belirten S.A, ismini vermek istemeyen C.D. isimli öğrencinin sırtından iki, bacağından bir, kolunda bir bıçaklama olmak üzere dört yerinden yaralandığını ve Ankara Dışkapı Hastanesi’ne oradan da Numune Hastanesi’ne sevk edildiğini söyledi.


Saldırıya uğrayan C.D, suç duyurusunda bulunacağını söyledi.

Çukurca Eyleminin Bize Anlattıkları

gerilla2 Fransız devriminden, Paris Komünü'ne oradan Ekim Devrim'ine ve Frantz Fanon'a uzanan şiddet ve devrimcilik geleneğinin bize gösterdiği en önemli sonuç 'devrimciliğin' ayıklayıcı, açıklayıcı ve en önemlisi de düşündürücü özelliği olduğudur.
PKK'nin 'devrimci halk savaşı' adını verdiği bu yeni mücadele sürecinin bütün stratejik ve tektiksel sebep ve sonuçlarının muhakemesi bir yana, uzan zamandır politikanın ağır sembolik gölgesinde semiren ideolojik niyet ve duruşları ortaya çıkarması açısından şimdiden önemli sonuçlara gebe görünüyor.

Bu çizginin yakıcı ve şiddetli atmosferinde en çokta, kendisini milliyetçiliğin forforlu dilinin arkasına saklayan ve birer kelaynak gibi 'bir halk savaşının sonuçlarından nasıl nemalanabilirimin' ince hesaplarını yapan Kürt milliyetçileri ile uzun zamandır Kürt siyasal hareketini kendi kurdukları kurgulasal semantik içinde anlamsızlaştıran,  'devrim' hayalsızlıklarını ve hayasızlıklarını sisteme ihale eden 'sol liberal kesimlerin' etkileneceğini görmekteyiz.

Bütün bu kesimler 'PKK neden şiddete yöneldi?' sorusunun arkasından uzun ve belirsiz politik izahatlar ve izafiyetler risaleleri yazıp, AKP hükümetinin oluşturduğu siyasal illizyonun değirmenine su taşıya dursun, Çukurca eylemi bu soruya yalın bir cevap oluşturması açısından anlamlıdır.
Çukurca eylemi devletin aylar önce hazırlığına başladığı adım adım iç ve diş politik zeminini oluşturduğu bir askeri müdahalenin erkenden başlaması için önemli bir askeri ve politik bir hamle olarak okumakta yarar var. Yani PKK zaman ve zeminini devletin hazırlayacağı mutlak bir askeri kara hareketini beklemektense bu sürece müdahale ederek, Türk devletini kendi zaman ve zeminine çekmeyi denemiştir. Dolayısla iki bayram arasında kız alınıp verilmez hasabıyla bütün planlarını bayram sonralarına erteleyen hükümet şimdi ister istemez bir kara harekatına başladı. Bu harekatının gelecek açısından büyük politik değişimlere gebe olduğuna hemen herkes hem fikir. 

Ancak bu hengamede ikincil güçlerin tutumunu şimdiden ortaya koymak, bir o kadar önemli görünüyor. Bu güçlerin başında Güneyli güçler gelmekte. Hala doğrulanmamasına rağmen kademeli olarak Kandil'deki köylerin boşaltılması haberleri, Türk medyasında yer almışken, Çukurca'daki eylemle onların gerçek niyetide ortaya çıkmış durumda.

İktidarını kaybetme telaşesi ile panikleyen Güney milliyetçiliği, Türk egemen sistemine yaranmanın binbir türlü yolu ve taktiği üzerine kafa yoruyor şimdi. Kürt milliyetçileri ise kendi yolunu, Güney'deki 'büyük (küçük k'lı) kürdistan hayallerinin kristalize' olmuş halının tehlikede olması telaşı ile PKK ve onun siyasal çizgisine saldırmada buluyor. Onlara göre herşey iyi gidiyordu. Devlet adım adım PKK ile ''uzlaşıyordu" (tasfiye ediyordu). Sonra 'güzel günler görecektik';Kürt orta sınıflarının parsayı kaptığı güzel günler. Hani tarihsel olarak hep öyle olmamış mıydı? Bütün ulusal hareketlerin kaderi böyleydi. Devrimciler ve yoksullar savaşır sonra 'diğerleri' ve hep devrime 'öteki' olmuşlar birden sahneye çıkarlar. Çünkü devran onların devranıdır.

PKK aslında bir yol ayrımından dönmüştür;  Kürt orta sınıflarının dayattığı kaba milliyetçilikten ve sol liberallerin dayattığı liberal solculuktan. Çukurca eylemi tarihsel sonuçlar doğuracak bir siyasal çizginin başlangıcıdır. Bunun askeri ve siyasal getirileri ne olursa olsun en uzun soluklu ve şiddetli Kürt siyasal ve ideolojik mücadele pratiğinin, neo-liberalizmin ve milliyetçiliğinin tuzağına düşmeden kararlı bir devrimci ideolojik çizgide ısrarının göstergesidir.

Yukarıda yazılanların uzun zamandır kıble tuttuğumuz reel politikada karşılığını bulmakta zorlananlara dünyadaki bütün büyük siyasal mücadelelerinin reel politikada karşılıksızlığını hatırlatmakta yarar var. Zaten devrimci çizgi, reel politikanın anlayamadığı veya kestiremediği yerden kendisine bir kanal açıp ortaya çıkıyor. Yani devrimci çizginin kendi içinde ve içkin bir mantığı vardır. Onda aşkın bir sebep arayan pozitivistlerin işi zor.

Sol libarellerin sorunu da bu. Anlayamamak. Zaten anlamamaları gerekiyor. Kendi kurdukları grammerin içinde devrimci bir cümleyi anlamalarını beklemek zor. Bunun içinde Hasan Bildirici'nin başlıkladığı gibi 'heronlarla katırların' fonksiyonlarından, uluslararası dengelerin zorlayıcılığından, Barzani'nin ve onun saçları jöleli yeğeninin kızgınlığından '24 gencin' hikayelerinin pazarlanmasına ve şiddetin 'onurlu barışı' gölgelemesinden söz eden garip ve anlamsız bir retorik çıkıyor ortaya.  
Mesela Ahmet Altan 'az bir kayıpla' geri çekilen PKK eylemini sorguluyor. Neden daha fazla gerilla ölmedi diyor. Bunu hergün 'şiddet karşıtı' ve 'gençler ölmesin' diyen Altan yazıyor. Neden daha fazla PKK'li öldürülmedi sorusunu soruyor.

Taraf gazetesi, saplantılı bir şekilde her eylemden sonra askeri zaafiyete dikkati çekiyor. Buradaki psikolojik alt yapıyı anlamakta yarar var. Bu durumun iki sebebi olabilir.

Bir, Türk ordusunun gücüne duydukları güven ve orduyu kusursuz görmeleri. Hani ilk başlarda millitarizmin yarattığı o kusursuz imajı sorguladıklarını düşünüp bu 'ordunu zaafiyeti araştırma gazeteciliğini' olumlu bile bulmuştuk. Ancak geçen zamanda niyetlerinin hiçte öyle olmadığını anlıyoruz. Altan eskiden 'vesayetçi ordunun şike' yaptığını ve bunun için bir çok eylemi sorguladıklarını söyledikten sonra baklayı ağzından çıkarıyor; nasıl olur da vesayetçi olmayan bu 'büyük Türk ordusu' bu kadar kayıp verebiliyor diye hayıflanıyor. Yine aynı sözü tekrar ediyor;'anlamamak'. Altan akıl sır erdiremıyor. Burada aslında her Türk liberali kalbinin bir yerlerinde nur topu gibi bir ordu hayranlığı taşır gibi sonuca bile varabiliriz.

İkincisi ise PKK ve Kürt siyasal çizgisine sorunlu bakışları. Yanı 'üç beş baldırı çıplağın dünün çoluk çocuğunun' bu düzeyde devrimci bir savaşı veremeyeceğine inanmalarından kaynaklanıyor.
Ancak birileri bunlara hiçbir ordu gibi Türk ordusununda kusursuz olmadığını ve Kürt siyasal hareketinin de 30 yıla aşkın deneyimi ile artık çocuk olmadığını anlatması gerekir. 
  
Başta dediğimiz gibi devrimci eylemlerin açıklayıcı, ayıklayıcı ve düşündürücü bir yanı var. Klasik anlamıyla kimyasal bir etkileşim yaratırlar.  Bütün nesneler ve özneler cümledeki dizileşlerine dönerler, bütün asitler ve bazlar kendi renklerini gösterirler.   

skemaloglu@yahoo.com