28 Nisan 2012 Cumartesi

Anti-Kapitalist Müslüman Gençler:‘Allah'ın Sesi Ekmek ile Ayrılmış’

Anti-kapitalist Müslüman Gençler, 1 Mayıs günü Taksim'de Türkçe, Kürtçe, Ermenice ve Arapça, “Kölelere özgürlük” diyecekler.

Bu yılki 1 Mayıs'ın ilklerinden biri de Anti-kapitalist Müslüman gençlerin Taksim'deki 1 Mayıs buluşmasına katılması olacak. Muhafazakarlığın ve İslam'ın merkezi olarak kabul edilen Fatih'ten, Batı modernizminin ve solun merkezi olarak kabul edilen Taksim'e yürüyecekler. En temel sloganları ise, Kur'an-ı Kerim'deki Beled Suresi'nin Fekku Ragabe ayeti olacak: Kölelere özgürlük. Bu taleplerini, Türkçe, Kürtçe, Ermenice ve Arapça dillerinde yazacaklar.

Kadınlı erkekli yoğun bir biçimde 1 Mayıs çalışmalarını sürdüren antikapitalist Müslüman gençlerden Zeynep Duygu, Zeynep Tekiner, Muhammed Cihad Ebrari, Kadir Bak, Kadir Kaçan, Mem Aslan ve Hasan Musevi Fatih'te çalışmalar için kullandıkları büroda sorularımıza yanıt verdi.

* İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs'a “Antikapitalist Müslüman Gençler” olarak katılacağınızı duyurdunuz. Bu bir ilk. Neden katılıyorsunuz?

Muhammed Cihad Ebrari: Bizler daha önce bireysel olarak 1 Mayıs'lara katılan insanlarız. Ancak ilk kez antikapitalist Müslüman gençler olarak katılacağız. 1 Mayıs bizim için emek, adalet ve özgürlüğün savunulduğu günlerden biri. Taksim Meydanı'nı da bu talepleri dile getireceğimiz bir meydan olarak gördüğümüz için ve Müslümanlar olarak emeğin, adaletin, özgürlüğün savunulduğu her yerde olmamız gerektiğine inandığımız 1 Mayıs'a katılacağız. Aslında bu bizim için gecikmiş bir karar olduğunu söyleyebilirim.

ALLAH'IN SESİ EKMEK İLE AYRILMIŞ


Kadir Bak: Müslüman gençlerin kendilerine referans aldığı kaynaklardan birisi Kur'an-ı Kerim. Diğeri İslam tarihinde ezilenlerden yana olan, hakkını arayan tüm direniş dinamikleri. Biz emeğin, ekmeğin ve irfanın bir arada akıp geldiği bir tarihin kodlarını takip ediyoruz. Ama bu özelde, 80 yıldır, genelde 280 yıldır Batılılaşma baskılarının ekseninde İslamın ulvi sesinin ezilenler cephesinden ayrıldığını ve kopartıldığını görüyoruz. Buradan yola çıkarak, başta tevhidin tüm peygamberlerinin, tüm devrimcilerin, ezilenlerin yanında olan tüm erdemli çığlıkların toplamı olarak, günümüzün 21. yüzyılında o sesi bir araya getirmek istedik. Bunu bir sorumluluk olarak üstlendik.

1 Mayıs, ne yazık ki Müslümanlardan, kendilerini “Müslüman, muhafazakar, dindar, inanan” diye tanımlayan kitlelerde, uzaklaştırılmıştır. Aynı şekilde muhafazakarların da kendilerini içinde hissetmediği bir alandır. Burada sosyolojik bir problem var. Biz bu problemin ortasına girdik ve dedik ki; Allah'ın sesi, ekmek ve yoksulla, ezilen insanların hak arayışları ile ayrılmış. Buna “dur” demek istedik. 1 Mayıs'a katılmayı, hem kendi şahitlik görevimizin gereği olarak, hem de sosyalist dünyaya ve Müslüman dünyaya bir çağrı olarak görüyoruz.

KARANLIK HAYALETİN OTORİTESİNİ KIRMAYA ÇALIŞIYORUZ
*Bu söyleminiz, Müslümanlar arasında karşılık buluyor mu?

Kadir Bak: Bizim üzerinde kendimizi bulduğumuz ve altını doldurmaya çalıştığımız söylemin, İslam tarihi ve ondan önceki tevhit dinleri tarihi boyunca karşılıkları var. Günümüzde ise, şu an “abdestli kapitalizm” diye tabir ettiğimiz ve muhafazakarların üzerine çöken karanlık bir hayaletin otoritesini kırmaya çalışıyoruz. Aynı şekilde sol, sosyalist dünyanın aydınlanmacı ve laiklikten beslenerek almış olduğu din düşmanlığının otoritesine de aynı şekilde karşı çıkmış oluyoruz.

* 1 Mayıs günü kortejinize nasıl bir katılım bekliyorsunuz?

Kadir Bak: Sayısal olarak sosyal medya verilerini söyleyebiliriz. En az 200 en fazla 600'ün üzerinde bir katılım bekliyoruz. Emeğin mücadelesinden kopmuş muhafazakar dünyanın otoritesi ile dini aydınlanmacı, laik zihniyetle okuyan solun zihniyetinin otoriteleri arasında konuştuğumuz için sesimiz bugün zor anlaşılıyor. Biz Allah dediğimizde sol dünya bunu “gericilik, feodalite, cemaat ve Amerika” diye okuyor. Ekmek dediğimiz zaman bunu muhafazakar dünya da “sosyalizm, komünizm, kafirlik, sekülerizm ve profanizm diye okuyor. Bu otoriter algıların arasında biz bu vicdani ve saf sesi insanlara ulaştırmaya çalışıyoruz. Ne kadar karşılık bulacağını göreceğiz.

MÜSLÜMANLARIN KUR'AN İLE BAĞI KESİNTİYE UĞRADI
* 1 Mayıs'a katılmak için gecikmediniz mi? Neden?

Kadir Bak: Özelde 80 yıl, genelde 280 yıldır Türkiye'de Müslüman olarak kendilerini tanımlayan insanların Kur'an'la olan bağları ciddi anlamda kesintiye uğradı. Bunun bir sebebi, toplumsal. İkincisi ise; Kemalist laik zihniyetin dini düşman olarak görmesinden kaynaklandı. Kur'an'ın ayetlerine yöneldiğimizde, ezilenin sesi ile karşılaştığımızda ve “bunu insanlar neden görmedi” diye sorduğumuzda, insanların ya karşılarında Batıcı, aydınlanmacı zihniyet taşıyan solu ya da iktidar ve tahakküm araçlarını bulduklarını gördük. Onların Kur'an'la buluşmasını engelledi. Ayrıca Müslümanlar bir türlü kendileri olamadılar. Sağ-sol süreçlerinde birbirlerine düşürülmüş bir halkın çocukları hangi arada Kur'an-ı Kerim'in Bele Süresi'ni açıp, Fekku Ragabe'yi bulup, direnişleri gördükten sonra, “İslam'ın istediği adalettir, emektir” noktasına gelecekti. Ama gelemediler. Onları savunma amaçlı söylemiyorum ama sosyolojik durumu bu.

KENDİMİZİ YENİ BULUYORUZ

İkincisi din algımızı, Ehl-i Sünneti ve'l-Cemaati Eşari ve Mürciye kollarından devraldık. Sürekli olarak kaderci ve aciz varlıklar olarak kendini düşünen süreçten bunu devraldık. İnsanın kendisi bir türlü bu söylem içinde özne olamadı. Müslümanlar gerçek vicdanın ve adaletin sesi ile bulaşamadılar. Buluşamamaları biraz kendilerinden biraz sistemden kaynaklandı. Bizim dönemin gençliği bunun imkanlarını buldu. Solu, sağı, Marksizmi, Batı düşünce tarihi, doğu düşünce tarihi, dinler tarihi okuduk. Gördüğümüz şu oldu, bizim büyüklerimiz bu mevzuyu anlayabilecek ne zamana ve şartlara sahiplermiş ne de sosyolojik olarak bilinçsel seviyeye. Emekliye emekliye gelen sosyolojik bir süreç var, biz de bu sürecin devamıyız. Bugüne kadar neden 1 Mayıs ve emek mücadelesi görülemedi, diye sorgularsak... Dindarın zihninde o kadar korkutucu ve ürkütücü bir algı var ki. 1 Mayıs'a katılırsa, kafir olacağını düşünen insanlar var. Sosyolojik olarak kendimi içinden geldiğim İslamcı gelenekte, geç kalmış ve suçlu görmüyorum. Bilakis sistemden yakamızı ancak yeni kurtarabiliyoruz. Kendimizi yeni bulabiliyoruz.

ETİKETLER ÇIKTIĞINDA GERİYE İNSANLIK KALIR


Kadir Kaçan: 1 Mayıs'la ilgili olarak dışarıdan bize gelen tepkiler ise, "Tam zamanında başladınız" şeklinde. Bizler uzun süredir kendi sorgulamalarımızı yapıyoruz. Ben Mardinli bir Kürdüm. 'Sen Müslüman mısın, sosyalist misin?' sorusu ile çok karşılaştım. Bunu sormaktansa, ortak paydalar üzerinde gidilseydi, etiketlerle uğraşmayacaktık. Bütün etiketleri çıkarttığımız zaman ortaya saf bir şey kalır; insanlık. İnsanlıkta bizim argümanımız din, sizin argümanınız sosyal bilimler olabilir. Bunun çok önemi yok bence. Fatih'ten Taksim'e köprü olacaksak, bunların hiçbirinin önemi yok, tek bir şeyin üzerinde duralım; insanlık ve insanlığın yegane temeli paylaşım.

MÜSLÜMANLAR SİLKELENMELİ


Muhammed Cihad Ebrari: Bence Müslüman toplumu aklamaya çalışmak doğru değil. Türkiye özelinde ve son 80 yıl ile sınırlandırmak da doğru değil. Bu çok geniş ve derin bir konu ama kısaca şunu söylemek istiyorum. Müslüman toplum, kesinlikle ve kesinlikle sorumludur. Türkiye kapsamında konuşursak, Kürt sorunu, Aleviler, Ermeniler, kadın sorunu konusunda asla ve kat'a hiçbir gerekçeyi mazaret olarak kabul etmiyorum. Müslüman toplum, kendine gelmeli, silkelenmeli ve bu sorumluluklarını bir an evvel yerine getirmelidir. Müslüman toplum, duyarsız, inançlarının gereğini yerine getirmiyor. Yollarında olduklarını iddia ettikleri peygamberlerin vermiş oldukları mücadelenin binde birini göstermiyorlar.

Mem Aslan: Kürt kardeşlerimiz, Ermeni kardeşlerimiz ölürken, sessiz kalamazsın. Çünkü, kabul ettiğin kitap, önder aldığın kişi zulme sessiz kalmadı. Müslümanların bunlara sessiz kalmaması, direniş göstermesi gerekiyor.
Muhammed Cihad Ebrari: Neden geciktik, sorusunun yanıtına bir ek yapmak istiyorum. Bu ne Türkiye ile ilgili 80 senelik, ne de 280 senelik bir mesele. Ali Şeriati'nin kavramlaştırdığı gibi "dine karşı din mücadelesi" vardı. Binlerce senelik bir mücadeledir. Sömürücülerin dini bir afyon ve silah olarak kullandığı bir yüzü vardır. Dinin bir de, özü dediğimiz, peygamberlerin mücadelesini yürüttüğü, emek, adalet, özgürlük, eşitlik ve barış mücadelesi vardır. Her zaman, egemenler tarafından kullanılan dinin afyon yüzü, bastırmıştır. Şu an yaptığımız çalışmaları baskılar altında yapıyoruz. Peygamberler de bu şekilde yaptılar. Tarih boyunca bir çok örnek olmasına rağmen, günümüzde bu isimlerin bilinmemesinin nedeni de, egemenlerin kullandığı din algısıdır.

Hasan Musevi: Alevi sorunu ya da Kürt sorununa karşı Müslümanların ses çıkarmamış olmalarını, masum ifadelerle geçiştiremeyiz. Türkiye'de Müslümanlar, Cumhuriyet ile beraber her zaman orta burjuvaziliğe oynadı. Son 30 yılda, orta burjuvaziye tamamen yerleşti. Orta burjuvazi neyi temsil eder? Büyük burjuvazini yerine geçmenin her gün hayalini kurar. Bu nedenle sisteme karşı bir başkaldırıyı gerçekleştirmez. En fazla kendi kurumlarına bağışlar yapar.

KADINLARIN ÖZGÜRLÜĞÜ VE EŞİTLİĞİNİ İSTİYORUZ
* Antikapitalist Müslüman gençler olarak, 1 Mayıs'ta dile getireceğiniz talepler neler olacak?

Zeynep Tekiner: Ana talebimiz, Beled Suresi'nin Fekku Ragabe ayeti, "Kölelere özgürlük" olacak. Adalet, özgürlük ve eşitlik istiyoruz. "Asgari ücret azami köleliktir" demek için Taksim'de olacağız. “Kürt halkının talepleri taleplerimizdir” demek için 1 Mayıs'a gidiyoruz. Ayrıca erkekçiliğe, erkek egemenliğine karşı, bedeni metalaştıran, kişilikleri değil dişilikleri kimlikleştirilen, kapitalizmin ve tarih boyunca tüm sömürü düzenlerini en etkili silahlarından biri olarak kullanılan, din, örf, töre adına hakları ellerinden alınan ve yok sayılan kadınların özgürlüğü ve eşitliği için orada olacağız. Tutuklularla dayanışmak için, zorunlu askerliğe hayır demek için 1 Mayıs'a katılıyoruz. Halkın ve hakkın sesini yükseltmek için orada olacağız.

BARIŞ KÖPRÜSÜ OLUŞTURACAĞIZ
* Fatih'ten Taksim'e yürüyorsunuz... Neden böyle bir güzergah?

Zeynep Duygu: Bir köprü oluşturmak, bütün mahalle duvarlarını yıkmak ve "artık yeter" demek için böyle bir güzergah seçtik. Fatih, İslam'ın bir simgesi gibi duruyor. Şimdiye kadar birbirine dokunmayan, ama birbirine karşı ön yargı oluşturan, birbirini ötekileştiren insanlarız. Ama bu tablo egemenleri mutlu ediyor. Bu tablonun değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Egemen sınıflara karşı birleşilmesi gerektiğini düşündüğümüz ve ön yargıları yıkmak istediğimiz için, Fatih'ten Taksim'e yürüyoruz. Bir barış köprüsü oluşturacağız. Hiçbirimiz birimizden farklı değiliz. İkimizin de bir işçi hayatını kaybettiğinde canı yanıyor. Madem öyle hep birlikte bütün duvarları yıkalım. Eğer bir kavga olacaksa, bu ezen ile ezilenin kavgasıyla, biz ezilenin yanındayız.

ANF NEWS AGENCY