Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi 1 Şubat 1979’da evinin önünde öldürüldü. 1 Şubat 2011 Salı günü Zincirlikuyu Mezarlığındaki mezarı başında hep birlikte toplandık.
Törende Nükhet İpekçi’nin yerine Meryem Göktepe bir konuşma yaptı:
-Bizi acılara akraba ettiler!
Meryem, 1996’da gözaltındayken polisler tarafından dövülerek öldürülen Metin Göktepe’nin ablasıydı. Abdi Bey öldürüldüğünde Metin ilkokul öğrencisiydi. Büyüdü, okudu, gazeteci oldu, öldürüldü. Adı “öldürülen gazeteciler” listesine eklendi. Abdi İpekçi’nin kaderini paylaştı. Öldürenler geride kalanlara “ortak bir acı” armağan ettiler: Acı akrabalığı!
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti TGC 1 Şubat Salı günü öğlenden sonra “Öldürülen Gazeteciler Anısına bir panel düzenledi.
Bilgi dolu bir paneldi. Onlar arasından üç konuşmacının anlattıklarının alt alta dizince Abdi İpekçi’yi ve diğer faili meçhul cinayetleri kimin işlediği son derece açık olarak ortaya çıkıyor.
Cumhuriyet’ten Şükran Soner, 1967 yılında Beyazıt Meydanında gözlerinin önünde işlenen cinayeti anlattı:
-Siyah paltolu biri geldi, tabancasını çıkarttı, öğrencilerden birinin üzerine ateş etti, kurşunlanan düştü, katil ağır adımlarla uzaklaştı. Ben olayları izleyen bir gazeteci olarak oradaki polis şefi Mehmet Şirin’e gidip, ateş eden şurada diye gösterdim, o tam tersi yöne bakarak hani nerede dedi. Katil bir cipe bindi ve gitti.
Ertesi gün gazetelerde “İstanbul Üniversitesi öğrencisi Taylan Özgür öldürüldü” haberi çıktı. Katili belli değildi!
***
İpekçi ailesinin avukatı İstanbul Barosu eski başkanı Turgut Kazan bir başka olayı anlattı:
-İpekçi Cinayeti’nin kilit ismi Yalçın Özbey, Almanya’da hapisteyken yetkililere Türkiye Büyükelçiliğiyle görüşmek istediğini söylüyor. Bu istek, Türk devletine iletiliyor. Bütün kademeler devreye girdikten sonra MİT iki mensubunu Almanya’ya gönderiyor. Bu elemanlar tam üç gün Özbey’in ifadesini alıyorlar. Bunu bir yazılı hale getirip ilgili yerlere teslim ediyorlar.
Kazan, bu rapordan tesadüfen haberdar olduğunu, Mahkemeye raporun dosyaya konulması talebini iletiyor. Bunun üzerine mahkemeye MİT’ten yazılı olarak bu raporu istiyor.
Ne yanıt geliyor biliyor musunuz?
-Önemsizdi yırtıp attık!
-!!!?????
Turgut Kazan “peki” diyor:
-O zaman ifadeyi alanlar gelsinler mahkemeye dinlediklerini anlatsınlar.
Uzun bürokratik aşamalardan sonra iki eleman geliyor mahkeme heyetinin karşısına çıkıyorlar. Hakim soruyor:
-Yalçın Özbey size ne anlattı?
-Hatırlamıyoruz, unuttuk!
Turgut Kazan soruyor:
-Abdi İpekçi Cinayeti ile ilgili hiç soru sordunuz mu?
-Valla onu da hatırlamıyoruz!
Kazan araştırmalarını sürdürüyor. Yalın Özbey’in çok önemli ifadelerinin imha edilmesi için kim emir vermiş?
Onun da yatını geliyor devletten:
-Mehmet Ağar!
***
Eski TGC Başkanı şimdi Basın Senatosu Başkanı Nail Güreli mikrofona geldi, tarihi tespitini yapmıştı ve sonucu ilan etti:
-Abdi İpekçi ve diğer bütün faili meçhul cinayetlerin azmettireni ve katili devlettir!
İşte bu kadar!
Törende Nükhet İpekçi’nin yerine Meryem Göktepe bir konuşma yaptı:
-Bizi acılara akraba ettiler!
Meryem, 1996’da gözaltındayken polisler tarafından dövülerek öldürülen Metin Göktepe’nin ablasıydı. Abdi Bey öldürüldüğünde Metin ilkokul öğrencisiydi. Büyüdü, okudu, gazeteci oldu, öldürüldü. Adı “öldürülen gazeteciler” listesine eklendi. Abdi İpekçi’nin kaderini paylaştı. Öldürenler geride kalanlara “ortak bir acı” armağan ettiler: Acı akrabalığı!
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti TGC 1 Şubat Salı günü öğlenden sonra “Öldürülen Gazeteciler Anısına bir panel düzenledi.
Bilgi dolu bir paneldi. Onlar arasından üç konuşmacının anlattıklarının alt alta dizince Abdi İpekçi’yi ve diğer faili meçhul cinayetleri kimin işlediği son derece açık olarak ortaya çıkıyor.
Cumhuriyet’ten Şükran Soner, 1967 yılında Beyazıt Meydanında gözlerinin önünde işlenen cinayeti anlattı:
-Siyah paltolu biri geldi, tabancasını çıkarttı, öğrencilerden birinin üzerine ateş etti, kurşunlanan düştü, katil ağır adımlarla uzaklaştı. Ben olayları izleyen bir gazeteci olarak oradaki polis şefi Mehmet Şirin’e gidip, ateş eden şurada diye gösterdim, o tam tersi yöne bakarak hani nerede dedi. Katil bir cipe bindi ve gitti.
Ertesi gün gazetelerde “İstanbul Üniversitesi öğrencisi Taylan Özgür öldürüldü” haberi çıktı. Katili belli değildi!
***
İpekçi ailesinin avukatı İstanbul Barosu eski başkanı Turgut Kazan bir başka olayı anlattı:
-İpekçi Cinayeti’nin kilit ismi Yalçın Özbey, Almanya’da hapisteyken yetkililere Türkiye Büyükelçiliğiyle görüşmek istediğini söylüyor. Bu istek, Türk devletine iletiliyor. Bütün kademeler devreye girdikten sonra MİT iki mensubunu Almanya’ya gönderiyor. Bu elemanlar tam üç gün Özbey’in ifadesini alıyorlar. Bunu bir yazılı hale getirip ilgili yerlere teslim ediyorlar.
Kazan, bu rapordan tesadüfen haberdar olduğunu, Mahkemeye raporun dosyaya konulması talebini iletiyor. Bunun üzerine mahkemeye MİT’ten yazılı olarak bu raporu istiyor.
Ne yanıt geliyor biliyor musunuz?
-Önemsizdi yırtıp attık!
-!!!?????
Turgut Kazan “peki” diyor:
-O zaman ifadeyi alanlar gelsinler mahkemeye dinlediklerini anlatsınlar.
Uzun bürokratik aşamalardan sonra iki eleman geliyor mahkeme heyetinin karşısına çıkıyorlar. Hakim soruyor:
-Yalçın Özbey size ne anlattı?
-Hatırlamıyoruz, unuttuk!
Turgut Kazan soruyor:
-Abdi İpekçi Cinayeti ile ilgili hiç soru sordunuz mu?
-Valla onu da hatırlamıyoruz!
Kazan araştırmalarını sürdürüyor. Yalın Özbey’in çok önemli ifadelerinin imha edilmesi için kim emir vermiş?
Onun da yatını geliyor devletten:
-Mehmet Ağar!
***
Eski TGC Başkanı şimdi Basın Senatosu Başkanı Nail Güreli mikrofona geldi, tarihi tespitini yapmıştı ve sonucu ilan etti:
-Abdi İpekçi ve diğer bütün faili meçhul cinayetlerin azmettireni ve katili devlettir!
İşte bu kadar!