Şike olayında AKP içinde farklı sesler ortaya çıktı. Bu konuda bir
tartışma yaşanıyor. Hükümet, Cumhurbaşkanı’nın onaylamadığı yasayı
değiştirmeden geri gönderecek. Hükümet ile Cumhurbaşkanı arasında görüş
farklılığı mı çıktı, yoksa bir rol paylaşımı mı üstlenilmiş, bu konuda
bir şey söyleyemeyiz. Ancak kamuoyundan bazı şeylerin saklandığı
kesindir.
Şike operasyonu aslında siyasi alanda kayma yaşayan iktidar merkezinin futbol alanına kaymasını sağlamaya yönelikti. Çünkü futbol bugün bir ekonomik sektör haline gelmiştir. Kuşkusuz sadece bununla sınırlı değildir. Toplumları uyutmada futbolun gerçek anlamda bir afyon niteliği taşıdığı da tartışmasızdır. Kapitalist modernist sistem toplumu 3 ‘S’ ile kontrol altında tutmaktadır: Spor, seks ve sanat. Bunlar siyasete ve ticarete bulaştırılmaması gereken üç olgudur. Ne var ki her üçü de siyasete ve ticarete bulaştırılmıştır. Kapitalist sistemin toplum için ‘kanserli sistem’ tanımlamasını hak etmesi en fazla da bu üç alanı siyaset ve ticaret alanı haline getirmesi nedeniyledir.
Türkiye’de futbol özellikle Kürt halkının mücadelesinin geliştiği dönemde tam bir özel savaş aracı olarak kullanılmıştır. Türk devleti zaten Kürtlere karşı bir özel savaş devleti olarak şekillenmiştir. Bu özel savaş devleti karakteriyle Kürtler Türk uluslaşması içinde eritilip yok edilmek istenmektedir. Bu nedenle siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel, eğitsel ve diğer alanlar Kürtleri yok etme amaçlı kullanılmaktadır. Futbol her dönemde toplumları uyutma aracı olarak kullanılmıştır. Ama Kürt halkının mücadelesi gelişince, futbol tamamen özel savaş sisteminin kontrolüne geçmiştir.
“Futbolda da Ergenekon var” belirlemesi doğrudur. Futbol özellikle 1990’lı yıllarda tamamen derin devletin kontrolünde olmuştur. Haluk Ulusoy’un Futbol Federasyonu Başkanı olduğu dönemi böyle değerlendirmek gerekir. Kimin şampiyon olacağı, kimin ligden düşeceği, kimin lige çıkacağı siyasi ortama göre belirlenmiştir. İnsanlar statlara sanki adil bir yarış varmış gibi koşmuşlar, ama sonuçlar kapalı kapılar arkasında belirlenmiştir. 1990’lı yıllarda hakemler tamamen kendilerine verilen emirlere göre hareket etmişlerdir. Bunlar futbol camiası içinde çok konuşulmuş, ama hiç kimse açıktan bu durumu gözler önüne sermeye cesaret edememiştir.
Şike tartışmaları gündeme geldiğinde, “Devlet de şike yapıyordu” dedikodularının yapılması bir gerçeği ifade etmektedir. Diyarbakırspor’un devlet isteğiyle Birinci Lige çıkarıldığını herkes biliyor. Ancak devlet şikeleri ve ayarlamaları sadece Diyarbakırspor’un Birinci Lige çıkarmasıyla ilgili değildir. İstanbul MİT Şube eski Başkanı ve Beşiktaş Kulübünü yıllarca yönetmiş olan Süleyman Seba’nın ‘şerefli ikincilikler’den söz ettiği bilinmektedir. Süleyman Seba Kürt gençleri içinde sayın Abdullah Öcalan’dan dolayı Galatasaraylıların çok olduğunu bilmektedir. Kürt gençleri ‘terör örgütü’ne katılmasın diye yıllarca Galatasaray’ın şampiyon yapıldığı spor camiasının derinliklerinde konuşulur. Bu nedenle Süleyman Seba ikincilikleri bir şeref olarak görmüştür. Bu yıllarda futbola devlet tarafından önemli düzeyde kaynak aktarıldığı bilinen diğer bir gerçektir. En son devletin örtülü ödeneğinden Trabzonspor’a para aktarıldığı basına yansımıştır. Ne var ki Van’da görüldüğü gibi devlet elini cebine atmamıştır.
Şike operasyonu İstanbul takımlarının ve İstanbul sermayesinin futboldaki hakimiyetine son vermek için yapılmıştı. Bu operasyon anlaşıldığına göre bazı delillere dayanmaktadır. Zaten geçen seneki Fenerbahçe-Trabzon yarışması futbol camiasını şaşırtıyordu. Her iki takım daha önceki lig tarihinde olmadığı kadar üst üste galibiyetler alıyorlardı. Öyle anlaşılıyor ki, Fenerbahçe de Trabzon da şampiyon olmak için iddianameye yansıyan biçimde şike tanımına giren olaylara karışmıştır.
Herhalde Fenerbahçe
Trabzon’dan daha becerikli çıkmış ve ipi göğüslemiştir! Trabzonspor da
şike iddianamesi içinde yer almaktadır, ama iddianamenin esas olarak
İstanbul sermayesinin futboldaki hakimiyetine yönelik olduğu
anlaşılıyor.
Ancak şike operasyonu yapıldıktan sonra devletin derinliklerinden ya da istihbarat birimlerinden belirli raporlarla müdahalede bulunulmuştur. Bu nedenle sporda şiddet yasası değiştirilerek bu operasyondan büyük takımların zarar görmemesi hedeflenmiştir. Belki bazı yöneticiler bir süre cezaevinde yatırılacak ve bulundukları konumdan uzaklaştırılacak, ama esas olarak üç büyük takım ve Trabzonspor bu davadan yakayı sıyıracaklardır.
Türkiye’de Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş toplumun uyutulması ve apolitikleştirilmesinde önemli bir rol oynuyorlar. Trabzon da Karadeniz bölgesinde böyle bir rol oynuyor. Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın oynadığı toplumu uyuşturma rolünü diğer takımlar yerine getiremez. Üç büyük takım Türkiye’nin ulus-devlet takımlarıdır. Adanaspor Adanalıyı, Eskişehirspor Eskişehirliyi, Bursaspor Bursalıyı etkiliyor, apolitikleştiriyor. Ama Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş ise her yerdeki insanları uyutuyor. İşte bu nedenle yeni şike yasasıyla Fenerbahçe ve Beşiktaş kurtarılıyor. Zaten Galatasaray Kürt gençlerini uyutmak için yıllardır kullanılıyor ve şampiyon yapılıyor. Özellikle Kürt sorununun ciddi olarak gündeme geldiği ve Kürt mücadelesinin arttığı dönemde Galatasaray’ın şampiyon olması tercih ediliyor. Siyasi durum dikkate alındığında, bu sezon şampiyonun Galatasaray olması büyük bir olasılıktır.
Türkiye’de futbol başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye halkına karşı tamamen bir psikolojik savaş aracı olarak kullanılıyor. Bu konuda Türkiye’de önemli bir sonuç da alınmıştır. Ancak son şike olayları göstermiştir ki, seyirciler stadyumlarda aldatılıyor, tüm seyirciler aptal yerine konuluyor. Bu durum toplumda futbol olgusuna karşı güvensizliği ortaya çıkarmıştır. Böylece devletin en önemli uyutma araçlarından biri önemli bir yıpranma yaşamıştır.
Kuşkusuz tüm futbolcular bu tezgahın içinde değil. Onlar bir yarış varmış gibi ter döküyorlar. Ama sonucu özel savaş devletinin federasyon içinde üslenmiş ekipleri belirliyor. Futbolda da Ergenekon vardı. Şimdi bu Ergenekon’un da karakteri değişiyor. Futbola artık yeşil Türkçü Ergenekon hakim kılınacaktır. Haluk Ulusoy Federasyonu başta olmak üzere eski federasyonlardaki ekip yerine, şimdi AKP denetimindeki derin yapı hakim kılınacak. Şamil Tayyar “Futbolda Ergenekon var” diyor. Ama hiç merak etmesin, futbol camiası içindeki yeni Ergenekon kendilerine yakın olanlardan seçilecek! Öte yandan uzun süredir federasyon içinde bu işlerle uğraşanlar da hükümete biat edeceklerdir.
Devlet ve AKP şimdi kalkıp eski defterleri karıştırırsa, elindeki büyük psikolojik savaş silahını kaybeder. Bu nedenle devlet bizzat şike yaparak şike yasasını yeniden Cumhurbaşkanı’na gönderecek. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi, toplumun demokratikleşmesiyle ilgili çok acil yasalar konusunda adım atmayan partiler şike kardeşliği üzerinde birleşmişlerdir.
Şimdi yapılması gereken toplumu ve özellikle de seyircileri bilinçlendirmektir. Seyirciler statlara giderek kendilerini aptal yerine düşürmemelidir. Bu devletin ali menfaatleri kimin şampiyon olmasını gerektiriyorsa o takım şampiyon oluyor.
Şike yasasıyla bireylerin kurtulacağı ve hapisten çıkarılacağı söyleniyor. Bu tür değerlendirmeler yaşanan durumları basitleştirmektedir. Bu yasayla bireylerden çok özel savaşın hizmetindeki ‘futbol alaveresi’ kurtarılmaya çalışılıyor.
Herhalde hükümet ilk önce siyaset alanındaki eksen kaymasını futbolda da yapmayı hedefledi. Ancak sorunun sadece bir endüstri değil, psikolojik savaş boyutu olduğunu anlayınca, şimdi bu davayı uygun biçimde bitirmeyi planlıyor. Kuşkusuz bundan sonra İstanbul kulüpleri de siyasi eksen kaymasına uygun davranacaklardır. Ona göre yönetimler giderek el değiştirecek ya da mevcut hükümetle uyumlu hale geleceklerdir.