2 Ağustos 2012 Perşembe

Yüksek Kürt Konseyi Lozan'dan Sonra Bir İlk

Amed Dicle

 
Qamişlo - Batı Kürdistan’da kurulan Yüksek Kürt Konseyi, Kürt bölgesi ve Suriye genelinde yaşayan tüm Kürtlerin en yüksek siyasal organı. Konsey 10 üyeden oluşuyor. Bünyesinde değişik komiteler var.

Bu komitelerden bazıları;

Savunma komitesi: Geçtiğimiz dönem kuruluşunu ilan eden “Halk Savunma Birliklerini” denetliyor. Halk savunma birlikleri Kürtlerin yönetimi devraldığı kentlerdeki asayişi sağlıyor. Yanı sıra; Qamışlo ve Halep gibi kentlerde sivil halkın güvenliğini sağlamak için devriye geziyor, sistematik olarak faaliyet yürütüyor.

Diplomasi komitesi: 10 üyeden oluşuyor ve bu komitenin görevi Batı Kürdistan’daki Kürtler adına diplomasi yapmak. Yani başka bir deyimle her Kürt örgütü ayrı ayrı değil bu komite Kürtler adına görüşmeler yapıyor. Komite Yüksek Konseyin çizdiği çerçevede çalışmalarını yapıyor ve yapılan anlaşma gereği görüşmeleri tüm Kürt partilerini bağlıyor.

İçişleri komitesi: Kürt kentlerindeki günlük yaşamı, toplumları sorunları, gıda, mitingler, sağlık, eğitim vb. Konulardan sorumlu. Diğer komitelerde olduğu gibi bu komitenin alt birimleri var ve her birim bir alandan sorumlu.

LOZAN’DAN SONRA BİR İLK


Yüksek Kürt Konseyi’nin tüm örgüt ve partilerin ortak kararıyla oluşturulması yakın dönem Kürdistan’ının Lozan’da dörde bölüştürülüp parçalamasından sonra bir ilktir. Zira ilk defa Kürdistan’ın bir parçasında tüm Kürt grup, örgüt ve partileri bir araya geliyor, ortak bir yönetim erki oluşturuyor. Daha da önemlisi ilk defa çok sayıda Kürt partisi birlikte diplomasi yapıyor ve halkı korumak amacıyla ortak bir çalışma yürütüyor.

Batı Kürdistan halkı da bu durumun farkında olmalı ki; 29 Temmuz akşamı yapılan gösterilere yoğun bir katılım sergiledi. Evde kimse kalmamıştı. İnsanların yüzde 90’ı gösterilere katıldı ve “konsey benim temsilcimdir” mesajı verdi.

“BİZ BİRİZ, BİZ KÜRDÜZ VE HAKLARIMIZI İSTİYORUZ. GEREKİRSE BEDELİNİ DE VERİRİZ”


Yüksek Kürt Konseyi sözcülüğüne seçilen Ahmet Süleyman’a halkın bu ilgisini sorduk. Ahmet Süleyman; “Halkımız iki mesaj verdi. Birincisi bize, ikincisi ise dışarıya. Halkımız bize özgürlüğün ancak birlikten doğacağının mesajını verdi. Artık hiç bir Kürt örgüt bu birlik perspektifi dışında hareket edemez. İkinci mesajı ise Dünya’ya, dışarıya, özellikle de buradaki gelişmelerden rahatsız olanlara verdi ve dedi ki; biz biriz, biz Kürdüz ve haklarımızı istiyoruz. Gerekirse bedelini de veririz.” diye belirtti.

Konseyin mevcut durumda önüne koyduğu en temel çalışma ise yeni Suriye’de Kürtlerin taleplerini formüle etmek. Zira Kürt örgütleri bu konuda geçmişte değişik modeller öneriyordu. Artık partilerin değil konseyin çıkaracağı taslak Kürtler için bağlayıcı olacak. Tartışmalar bunun üzerinde yoğunlaşıyor. Ancak uzlaşma büyük oranda sağlandı.

SALİH MÜSLÜM: KÜRTLERİN HAKLARININ TANINMASI BİZİM KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR

Yüksek Kürt Konseyi Üyesi ve aynı zamanda PYD Eşbaşkanı olan Salih Müslüm, yapılan tartışmaları ve Kürtlerin taleplerini şöyle formüle ediyor; “Suriye genelinde demokratik bir anayasa istiyoruz. Yapılacak bu demokratik anayasa’da ise Kürtlerin bir ulus olarak kabul edilmesi ve bu çerçevede haklarının tanınması bizim temel talebimizdir, kırmızı çizgimizdir. Konsey olarak bu konuda uzlaşmış bulunmaktayız. Kendi bölgemizi yönetme şekli ise Şam’da konuşacağımız bir konudur. Biz Suriye’nin parçalanması değil bütünlüğü çerçevesinde anayasal haklarımızla yaşamak istiyoruz…”

Peki, Kürtler açısından mevcut durumda en acil konu nedir? Bu sorunlar karmaşası içerisinde Kürtler ve Suriye geneli için öncelik verdikleri konular nelerdir? Yüksek Kürt Konseyi Üyesi ve PYD Eşbaşkanı Salıh Müslüm ve Konseyin basın Sözcüsü Ahmet Süleyman aynı noktalara dikkat çekiyor:

1-Yaşanan savaşın Kürt bölgesine yansımaması için tedbir almak ve kendilerini savunmak amacıyla Halk Savunma Kuvvetlerini güçlendirmek. Başka bir deyimle Öncelik verdikleri temel konu savunma.

2. Suriye genelinde yaşanan şiddet ve çatışmaların durması.


BATI KÜRDİSTAN DA HAYAT YANSITILMAK İSTENENDEN ÇOK DAHA BAŞKA

Yüksek Kürt Konseyi’nin diğer muhalif çevrelerle ilişkileri var mı sorusuna Konsey üyeleri tüm gruplarla ilişkilerinin olduğu bu ilişkiler istisnasız devam edeceklerini belirtiyorlar. Zaman zaman görüştüklerini belirtiyorlar. Kürt inkârcılığını öne çıkarmak isteyen bazı muhalif unsurlarında Türkiye destekli çıkışlar olarak yorumlanıyor. Türkiye’nin teşvik etmek istediği başka bir konu da, Kürtlerin parçalı hareket etmesi. Bu siyaseti Güney Kürdistan üzeri yürütmek istiyor. Davutoğlu’nun son Hewler ziyaretinin bir amacı da bu. Suriye’de yaşanan Kürtler arasında böyle bir zemin gözükmüyor. Batı Kürdistan’da sokaklarda hayat başka, konuşulanlar, düşünceler, duygular dışarıdan göründüğünden veya yansıtılmak istendiğinden çok çok başka.

ANKARA YÖNETİMİ “KÜRTFOBİSİNDEN” KURTULMALI

Kürtler geri dönemeyecek bir adım attılar ve şimdi bunun güçlendirilmesi için çalışıyorlar. Kazanımların bir sisteme kavuşması için yoğun bir çalışma, kurumlaşma var. Ayağı dışarıda olup bu kazanımlara, birliğe zarar vermek isteyenlerin toplumdan kendilerini soyutlayacaklarını biliyorlar. Hiç bir siyasetçinin bunu göze alması mümkün değil. Bu sebeple Ankara’nın çabaları beyhude.

Peki Ankara ne yapmalı? Yüksek Konsey Üyeleri Ankara bizimle uğraşmasın, bizden korkmasın, Oradaki Kürt sorununu çözsün, eğer çözemezse bu korkularından kurtulamayacak diyorlar. Salih Müslüm tek çözümün Ankara yönetiminin ‘Kürt fobisinden’ kurtulmasıyla mümkün olacağını belirtiyor.


ANF

Gerillalar Şemdinli-Yüksekova Karayolunu Kesti

HPG gerillaları, akşam saatlerinde Şemdinli-Yüksekova karayolunu trafiğe kapatarak gelen araçları durdurdu. Araçlarda kimlik kontrolü yapan gerillalar bir süre sonra olay yerinde ayrıldı.

FLASH: Gerilladan Şemdinli İlçe Merkezinde Saldırı

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde akşam saatlerinde silah sesleri duyulmaya başlandı. Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre, İlçe Emniyet Müdürlüğü ile Jandarma binalarına saldırı yapıldığı bildirildi.

Bu arada gerilanın Şemdinli'de geniş bir alanda kurduğu denetim de 11'inci gününde devam ediyor.


ANF

FLASH: Eruh'ta Karakola Saldırı, 11 Asker Öldü İddiası

Eruh/Şırnak - Siirt'in Eruh ilçesine bağlı Bilgili karakoluna HPG gerillaları tarafından ağır silahlarla düzenlenen saldırıda Türk ordusunun ağır kayıp verdiği bildirildi.

Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre gerilla saldırısında en az 11 asker ölürken, 2’si yaralandı.

Aynı saatlerde Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde akşam saatlerinde silah sesleri duyulmaya başlandı. Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre, İlçe Emniyet Müdürlüğü ile Jandarma binalarına saldırı yapıldığı bildirildi.

Yine akşam akşam saatlerinde Şemdinli-Yüksekova karayolunu trafiğe kapatan gerillalar gelen araçları durdurdu. Araçlarda kimlik kontrolü yapan gerillalar bir süre sonra olay yerinde ayrıldı.

Gerillanın Şemdinli'de geniş bir alanda kurduğu denetim ise 11'inci gününde devam ediyor. 

Türk kaynakları: Eruh'ta 2 asker ölü 7 yaralı

 Siirt'in Eruh ilçesi kırsalında HPG gerillalarının bir karakola yönelik eylemi konusunda Türk kaynakları ilk bilgileri geçmeye başladı. Türk kaynakları olayda 2 askerin öldüğünü 7 askerin de yaralandığını duyurdu.

Alınan bilgilere göre Eruh ilçesinin Bilgili köyünde bulunan karakolun üs bölgesine HPG gerillaları tarafından saat 19:30 sıralarında bir eylem gerçekleştirildi. Olayda yerel kaynaklar 11 askerin öldüğü bildirirken Türk kaynakları ise ölü sayısını 2 yaralı sayısını ise 7 olarak açıkladı.


ANF

ABD’den Türkiye'ye 'Suriye' Uyarısı

Washington - Batı Kürdistan’da halkın yönetime el koyması ardından işgal tehdidinde bulunarak Kobani karşısındaki Suruç’ta tank tatbikatı yapan Türkiye’ye ABD’den uyarı geldi: “Durumu daha fazla askerileştirme ilerleyecek yol değil.”

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Patrick Ventrell, Türkiye’nin, Urfa’nın Suruç ilçesine asker yığdırarak tank tatbikatına ilişkin, "Türkiye'nin kendi ulusal güvenlik çıkarlarını anlıyoruz. Ama şu anda durumu daha fazla askerileştirmenin ilerlenecek yol olduğunu düşünmüyoruz" dedi.

Patrick Ventrell, günlük basın toplantısında, Türkiye’nin Batı Kürdistan’la sınır bölgesindeki askeri hareketliliğine yönelik soruları yanıtladı. Suriye’deki gelişmelerle ilgili Türk müttefikleriyle düzenli olarak istişare halinde olduklarını belirten Ventrell, Suruç’ta askeri yığınak yaparak Batı Kürdistan’ı işgal tehditleri savuran Türkiye’yi uyardı: “Türkiye'nin kendi ulusal güvenlik çıkarlarını da açıkça anlıyoruz. Ama şu anda, daha fazla askerileştirmenin ilerlenecek yol olduğunu düşünmüyoruz.”

“Türklerden askeri bir operasyon bekliyor musunuz?” sorusu üzerine Ventrell, Suriyeli muhaliflerin şu anda mesafe kat etmeye devam ettiğini ve daha geniş alanı elinde tutmaya başladığını ifade ederek, Suriye'ye acil dışarıdan bir askeri müdahaleye yönelik geniş çağrılara ihtiyaç duymadıklarını söyledi.

Ventrell, bir soru üzerine, muhaliflere yardım etme ve organizasyon kapasiteleri ile diğer konularda onlara destek sağlama konusunda Türkiye ile 'aynı sayfada' olduklarını vurguladı.

Başka bir soru üzerine, “günlerdir ve haftalardır dile getirdikleri gibi Suriye'de her senaryoya hazırlık yaptıklarını ve bunun yanında, Esad sonrası döneme yönelik de dikkatli planlamalar yaptıklarını” belirten Ventrell, ama şu anda bulundukları noktanın, mesafe alan muhalefeti destekleme yönünde olduğunu açıkladı.

KARAYILAN: TÜRKİYE BLÖF YAPIYOR

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan da bugün ANF’de yer alan mülakatında, Türkiye’nin sınıra güç yığmasını blöf olarak değerlendirdi. Karayılan, “Türk devletinin sınıra güç yığması daha çok blöf ve tehdit amaçlıdır. Aslında çok kuru bir biçimde güç gösterisi yapmak ve zorbalığını göstermek istiyor (…) Bu basit bir politikadır. Ciddi bir gücün başvuracağı bir şey değildir. Bu aşamada müdahale koşulları henüz yoktur. Türk devleti ABD’den habersiz tek bir adım bile atamaz. Bunun için sağı solu korkutmaya çalışıyor ama kimse korkmamalıdır. Türk devleti halkımızın korkacağını sanıyorsa yanılıyor. Kürt halkı Türk devletine karşı genel bir direniş için hazırlıklara sahiptir. Halkımız bu tür blöflere kulak asmayacaktır. Ama yine de her türlü olasılığa hazır olmak gerekmektedir.” dedi.

Pratikte müdahale koşullarının olmadığını ve olası bir müdahalenin “çılgınlık olacağını” söyleyen Karayılan, şu uyarılarda bulundu: “Ancak bu çılgınlığın vuku bulması durumunda tüm Kürtler devreye girmelidir. Ben şimdiden belirtiyorum; özellikle Türkiye metropollerindeki ve Kuzey’deki tüm Kürtler ve yurtsever Kürdistan gençliği böyle bir sürece karşı duyarlı ve hazır olsunlar.

Bilinmeli ki böylesi bir durumda tüm Türkiye ve Kuzey Kürdistan keskin bir savaş sahasına dönüşür. Yani en doğal hakkı olan anadil hakkını, yine kendini yönetme hakkını elde etmek için mücadele eden bir halka karşı böyle saldırgan bir politikayla yaklaşılırsa, buna hiçbir Türkiyeli demokratın ve Kürdistanlı yurtseverin sessiz kalmaması gerekiyor. Bu açıdan böyle bir müdahalenin kendisiyle
birlikte çok farklı, yeni gelişmeleri yaratacağını düşünmekteyim.”


ANF

Şemdinli’deki Çatışmalarda 16 Asker öldü

BEHDİNAN - HPG gerillalarının 2 haftadır ‘devrimci operasyon’ geliştirdiği Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde meydana gelen çatışmalarda 16 asker ölürken, iki zırhlı araç darbelendi. Diyarbakır’da yaşanan bir çatışmada 4 asker ölürken, Şırnak’ta skorsky tipi bir helikopter darbelenerek geri çekilmek zorunda kaldığı bildirildi.

HPG gerillalarının yaklaşık 2 hafta önce Hakkari’nin Şemdinli ilçesi sınırları içinde bulunan Türk ordu güçlerine yönelik başlatmış olduğu ‘devrimci operasyon’ sonucu alanda yaşanan çatışmalar şiddetlenerek devam ediyor. HPG Basın İrtibat Merkezi (HPG-BİM), dün bölgede gün boyu 4 ayrı noktada yaşanan çatışmalarla ilgili açıklamada bulundu. HPG-BİM, yaşanan çatışmalarda en az 16 askerin öldüğünü, 1 zırhlı araç tümden imha edilirken, bir aracında darbelendiğini bildirdi.

ZIRHLI ARAÇ DARBELENDİ


HPG-BİM’in verdiği bilgiye göre, 1 Ağustos günü saat 11.00 sularında Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Rubarok karakoluna geçmek isteyen Türk ordusuna ait bir konvoya yönelik gerillalar bir eylem gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen eylem sonucunda bir zırhlı aracın tahrip edildiği belirtilirken, ölü ve yaralı asker sayısının netleştirilemediği bildirildi.

SUİKAST EYLEMİNDE 1 ASKER ÖLDÜRÜLDÜ

Aynı saatte Yukarı Nirkola Boğazının Masiroya bakan yamacında gerillalar tarafından bir suikast eyleminin gerçekleştirildiği aktarılırken, “gerçekleştirilen eylem sonucunda düşmanın 1 askeri öldürülmüştür” dendi.

NAVREZA KÖYÜ KÖPRÜSÜNDE ÇATIŞMA: 15 ASKER ÖLDÜ

Bir diğer çatışma ise Navreza köyü köprüsünde meydana geldi. Buna göre gerillalar, 1 Ağustos günü saat 18.30 sularında zırhlı araçlar ile Navreza köyü köprüsüne gelen Türk ordu birliğine yönelik bir eylem gerçekleştirdi. Alanda saat 19.30’a kadar süren çatışmalar sonucunda 15 askerin öldürüldüğü belirtilirken, “Eylem ardından işgalci TC ordusu çatışma alanına yönelik olarak savaş uçakları, tank, zırhlı araçlar, kobra tipi helikopterler, havan ve obüsler ile yoğun bir şekilde bombardıman yapılmıştır” bilgisi verildi.

YJA STAR GERİLLALARI ASKERİ KONVOYU VURDU

HPG-BİM, 1 Ağustos günü saat 14.30 sularında Şemdinli ilçesinden Rubarok karakoluna gitmek isteyen bir konvoya yönelik ise YJA Star gerillaları tarafından bir eylem gerçekleştirildiğini aktardı. HPG-BİM eylemle ilgili şu bilgileri verdi: “20 dakika boyunca tanklar çevresini rastgele bombalarken, gerillalarımız tarafından konvoya yapılan eylem sonucunda Bêgirdê köyü ile Kerkit köyü arasında bir araç darbelenmiştir. Gerillalarımızın direnişini kıramayan ve Şemdinli’ye geri dönmek zorunda kalan konvoyun geri çekilişi ardından eylem alanına yönelik olarak işgalci TC ordusu tarafından havan ve obüs saldırısı yapılmıştır. Ayrıca Kerkit köyünde yol kontrolü yapan düşman askerleri Bêsosin Karakoluna geri çekilmiştir.”

ROBUNUS İLE NAVREZA SIRTLARINA HAVA VE TOPÇU SALDIRI

HPG-BİM ayrıca, 1 Ağustos günü saat 16.00 sularında Robunus ile Navreza sırtlarına yönelik olarak Türk ordusu tarafından savaş uçakları, kobra tipi helikopterler, havan ve obüsler ile yoğun bir şekilde bombardıman yapıldığını kaydetti.

ULUDERE’DE SKORSKY TİPİ HELİKOPTER DARBELENDİ

Şırnak’ın Uludere İlçesi’nde sınırı geçen bir helikopter gerillalar tarafından darbelendi. HPG-BİM, 1 Ağustos günü saat 18.30 sularında Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Girê Çetan alanından sınırı geçerek Deriyê Dawetiya alanına geçmek isteyen skorsky helikopterine yönelik olarak gerillalar tarafından bir eylem gerçekleştirildiğini belirterek, “Eylem sonucunda darbe alan helikopter geri çekilmek zorunda kalmıştır. Eylem ardından Deriyê Dawetiya alanına yönelik olarak işgalci TC ordusu tarafından havan ve obüs saldırısı yapılmıştır” dedi.
DİYARBAKIR’DAKİ OPERASYONDA 4 ASKER ÖLDÜ

HPG-BİM, Türk ordusunun Diyarbakır’ın Kocaköy ile Fis köyü çevresinde düzenlediği operasyon sonucu dün meydana gelen çatışma hakkında da bilgi verdi. Buna göre, 31 Temmuz günü Diyarbakır’ın Kocaköy (Qaraz) ilçesi ile Qaraz’ın Fis köyü çevresine yönelik olarak heron ve zırhlı araçların katılımıyla Türk ordusu tarafından başlatılan operasyonda 1 Ağustos günü saat 08.00 sularında çatışma çıktı. Çatışma sonucu 1 panzer darbelenirken 4 askerin de öldüğü kaydedildi.

Çatışma ardından ise eylem alanının kobra tipi helikopterler, tank, havan ve obüslerle bombalandığı bildirilirken, alandaki operasyonun saat 11.00 sularında geri çekildiği aktarıldı. 


Şemdinli'ye özel birlikler gönderiliyor

Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Nehri bölgesinde 23 Temmuz tarihinden bu yana yaşanan çatışmalar ve operasyonlar devam ederken, bölgeye bir haftadan bu yana gönderilen zırhlı araçların yanısıra, özel eğitimli askeri birlikler gönderildi.

Van üzerinden gönderilen askeri birliklerin Şemdinli ilçe merkezi ile ilçeye yakın askeri birliklerde konuşlandırıldığı öğrenildi. Bu arada, kırsalda devam eden operasyonlar kapsamında Hakkari Dağ ve Komando Tugayı'ndan bölgeye Skorsky helikopterleri ile sık sık cephane ve bomba sevkiyatı yapıldığı bildirildi.


ANF

Hewler'de Neler Oluyor?

Türk hükümetinin Hewler’den istediği gibi bir sonuç alamadığı görülüyor. Davutoğlu’nun Yüksek Kürt Konseyi ile bir toplantıda bir araya geleceği iddia edildi. Konsey bu bilgiyi doğrulamadı. Yollar Hewler'de kesişmiş durumda. Kürtler pozisyonlarını hem Suriye içerisinde hem de dışarıda güçlendirirken, Suriyeli muhalif gruplar arasındaki ayrışma yeni bir boyut kazandı. Geçiş hükümetini kurmak iddiasıyla Mısır'da Suriye Devrim Konseyi kuruldu.

Batı Kürdistan’da birçok kentin yönetimi 19 Temmuz’dan itibaren eline geçiren ve aralarındaki birliği sağlayan Kürtler, mevcut durumda Suriye’deki en organizeli güç durumundalar. Pozisyonlarını hem içerde hem de dışarıda güçlendiren Kürtler, Suriye için demokratik özerklik projesiyle ortaya çıkarken, Kürtlerin kazanımlarından rahatsızlık duyanların başında gelen Türk hükümeti, müdahale tehditlerinde bulundu ve Kürt örgütlenmesini “terörist yapılanma” olarak suçladı.
Hükümetin anti-Kürt açıklamaları bölgesel ve uluslararası alanda destek görmezken, Kürtlerarası birliği bozmak ve kazanımların önüne geçmek için Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 1 Ağustos günü Federal Kürdistan Bölgesi’nin başkenti Hewler’e giderek Bölge Başkanı Mesut Barzani ile görüştü. Görüşmeye YNK ve KDP’den üst düzey tüm yetkililer katıldı. Bunlar arasında Başbakan Neçivran Barzani, eski başbakan Berhem Salih ve Meclis Başkanı da vardı.

ANKARA MI HEWLER'E MESAJ VERDİ YOKSA TERSİ Mİ?

Kürt hükümeti ile KDP ve YNK’den çok sayıda üst düzey yetkilinin Davutoğlu ile yapılan görüşmeye katılması ayrıca dikkat çekerken, yayınlanan ortak bildirinin Ankara’nın beklentilerini karşılamadığı anlaşılıyor. Türk medyasının iddia ettiği gibi Ankara mı Hewler’e mesajı verdi yoksa Hewler mi Ankara’ya?

Bildiride “Suriye'nin geleceğinin yalnızca Suriye halkının özgür iradesiyle belirlenebileceğinin” altı çizilirken, “Suriye’deki tüm vatandaşların eşit haklar ve özgürlüklerden faydalanacağı, demokratik, özgür ve çoğulcu Suriye için ve Suriye halkının meşru taleplerinin yerine getirilmesine destek vermek için işbirliği yapmaya ve çabaları eşgüdüm halinde yürütme noktasında görüş birliğine varıldı” denildi.


Bildiride şu ifadeler de dikkat çekti: “Suriye'de otorite boşluğundan istifade etmeye çalışacak her türlü şiddete başvuran grup ya da örgütün ortak bir tehdit olarak algılanacağı konusu da vurgulandı. Yeni Suriye'de her türlü terörist ve aşırıcı grubun varlığına izin verilmemelidir. Bölgenin barış ve istikrarı için iki taraf da istişare ve işbirliğine devam etme konusunda mutabık kaldılar.”

HEWLER’DE GÖRÜŞME TRAFİĞİ

Bildiride PKK veya PYD’nin adı geçmezken, gelen bilgiler Hewler’de Suriyeli muhalifler, Kürtler ve Ankara arasında temasların sürdüğü yönünde. Ankara ve Batı destekli Suriye Ulusal Konseyi (SUK) Başkanı Abdulbasıt Seyda’nın da Hewler’de olduğu iddia ediliyor ancak bu henüz doğrulanan bir bilgi değil. Seyda’nın, aralarında PYD’nin olduğu Batı Kürdistan Halk Konseyi (BKHK) ile Suriye Kürt Ulusal Konseyi (SKUK) arasında Kürtleri temsilen kurulan Yüksek Kürt Konseyi (YKY) ile görüşme talebinde bulunduğu da iddialar arasında. Böyle bir görüşmenin henüz gerçekleşmediği belirtiliyor, ancak YKY heyeti Barzani tarafından Hewler’e davet edilmişti. Qamişlo, Ankara ve SUK’un yolu Hewler’de kesişmiş durumda.

DAVUTOĞLU, YÜKSEK KÜRT KONSEYİ İLE GÖRÜŞECEK İDDİASI

AKNews’in geçtiği bir habere göre, SUK ve Yüksek Kürt Konseyi’nden temsilciler ile Barzani ve Davutoğlu’nun katılımıyla Hewler'de bir toplantı yapılacak. Toplantıda, “Esad sonrası Suriye ve Kürtlerin siyasi sürece katılımı hakkında bir anlaşma” imzalanacağı iddia edildi.

YÜKSEK KONSEY: BİLGİMİZ YOK, OLSA MEMNUN OLURUZ

PYD Eşbaşkanı ve aynı zamanda Yüksek Kürt Konseyi üyesi Salih Müslim, Davutoğlu ile yapılacağı iddia edilen görüşmeyi doğrulamadı. ANF’ye konuşan Müslim, “Öyle bir duyum almadık, kimse bir şey söylemedi” dedi. Müslim, “Ancak olursa memnun oluruz” diyerek, olası bir görüşmeye sıcak baktıkları mesajını verdi.

Davutoğlu ile Barzani arasında yapılan görüşme konusunda ise, “Gerçekten orada ne konuşulduğunu bilmiyoruz” diyerek yorum yapmadı. Yüksek Kürt Konseyi üyesi Aldar Xelil de, Barzani ile Davutoğlu arasındaki görüşmenin içeriği konusunda henüz kendilerinin bilgilendirilmediğini söyledi.

SEYDA HEWLER’DE DEĞİL Mİ?

SUK ile Yüksek Konsey arasında herhangi bir görüşme olmadığını da sözlerine ekleyen Müslim, Seyda’nın Hewler’e henüz gelmediğini söyledi. Müslim, “Seyda halen gelmiş değil, medya burada olduğunu söylüyor, ama burada değil” dedi.

MISIR’DA YENİ BİR MUHALİF GRUP OLUŞTU

Kürtler pozisyonlarını güçlendirirken, Suriye muhalefetinde yeni bölünme oldu. Mısır’ın başkenti Kahire’de 31 Temmuz günü geçiş hükümetini kurmak amacıyla Suriye Devrim Konseyi (SDK) oluşturuldu. Suriyeli muhalif Haytan El Maleh yaptığı açıklamada, “Bir geçiş hükümetini yönetmekle görevlendirildim” derken, ilk etapta diğer muhaliflerle görüşmelerde bulunacağını söyledi. 81 yaşındaki Maleh, kısa bir süre önce Suriye’den çıkmıştı.

Bu yeni oluşum SUK ve Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) tepkisiyle karşılaştı. SUK Başkanı Seyda “erken doğum” diyerek tepki gösterirken, ÖSO’nün Türkiye’deki komutanı Riyad El Esad, SDK’yi “oportünizmle” suçladı.

PYD Eşbaşkanı Salih Müslim, SDK konusunda kendilerine resmi bir bildirim olmadığını söylerken, bu oluşumun etkili olmadığını, ancak muhalefetin bir parçası olduğunu söyledi.


Bu arada SUK ve ÖSO da Esad sonrası için çalışmalar başladı. Batı ile Türkiye-Katar-Suudi Arabistan üçlüsü tarafından desteklenen ÖSO, Esad rejiminin düşmesi halinde geçiş hükümeti olarak asker ve siyasilerin olduğu 6 kişiden oluşan bir başkanlık konseyi öneriyor. Ankara’nın baskısı altındaki SUK ve ÖSO, Kürtlerin iradesini ve özerklik taleplerini kabul ettiklerine dair henüz bir açıklama yapmış değiller. Ancak alanda Kürt hareketler ile bu oluşumlar arasında zaman zaman temaslar olduğu bildiriliyor. 


ANF

YPG Efrin’de 2 Türk Gazeteciyi Kısa Süreliğine Gözaltına Aldı

EFRİN - Batı Kürdistan’da güvenliği sağlayan Halk Savunma Birlikleri (YPG), Efrin’e izinsiz giriş yaptıkları belirtilen 2 Türk gazeteciyi bir süreliğine gözaltına aldı.

Edinilen bilgilere göre, dün sabah saatlerinde Efrin’e izinsiz giriş yapmak isteyen Milliyet Gazetesi muhabiri Cihat Arpacık ve Star Gazetesi muhabiri Kemal Gümüş Halk Savunma Birlikleri (YPG) tarafından gözaltına alındı.

Buradan Burçheyder köyüne götürülen gazeteciler, bugün sabah saatlerinde serbest bırakıldı.

PYD’ye yakın kaynaklar, 2 gazetecinin izinsiz giriş yapmak istemesi üzerine gözaltına alındıkları, girişlerine izin verilmeyen gazetecilerin daha sonra serbest bırakıldıklarını söyledi.

Serbest bırakılan gazetecilerden Cihat Arpacık, Halep’e 10 kilometre uzaklıktaki Adenen köyünde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçlere teslim edildikten sonra serbest bırakıldıklarını söyledi. Arpacık, gözaltınada tutuldukları süre içinde herhangi bir kötü muameleyle karşılaşmadıklarını vurguladı. 


ANF

PYD Lideri Müslim: Yeni Osmanlıların Denetimine Girmek Istemiyoruz

Rusya’nın Sesi radyosuna bir röportaj veren PYD Salih Muslim, Kürtlerin yeni Osmanlıların denetimine girmek istemediğini söyledi.

Halep’teki Kürtlerin durumu radyodan Kamiz Şeddadi’ye değerlendiren Müslim, Halep’teki çatışmaların radikal İslamcıların bulunduğu mahallelerde meydana geldiğini ifade ederek Kürtlerin bu çatışmalardan olumsuz etkilendiğini bu yüzden savunma pozisyonu aldıklarını ifade etti. Müslim sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu andaki çatışmalar genelde radikal İslamcıların konuşlandığı mahallelerde meydana geliyor. Bu bölgelerde de Kürtler yaşıyor ve bu insanlar çatışmaların olumsuz etkilerini yaşıyorlar. Bir süre önce üç Sivil Kürt, çıkan çatışmalar sırasında hayatını kaybetti. Genelde ise Halep’in Kürt mahalleleri ne hükümet yanlısı silahlı kuvvetlerin, ne de muhalefete ait silahlı güçlerin hedefi olmadı. Aynı şekilde Halep’te yaşayan Kürtlerin iyi organize olduklarını da söyleyebilirim, kendi savunma güçlerini oluşturdular ve bu güçler Kürt mahallelerinin savunmasını yapıyorlar.”

Suriye’de Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı bölgelerin kontrolüne ilişkin soruyu değerlendiren Salih Müslim Kamışlı ve Sare Kaniye şehirlerinde hükümet güçleri bulunduğunu ancak bunlar yerel yönetime karışmadıklarını altını çizdi. Halkın Kobani, Afrin, Derik ve bunlara komşu köy yerleşim yerlerinde kontrolü ele aldığını ifade eden Müslim “Suriye’nin Kürt bölgelerinde durum genel olarak sakindir. Şu anda Batı Kürdistan’ın yönetimi ile ilgili tüm kararlar Suriye Kürtleri Yüksek Konseyi tarafından alınıyor. Bu konsey, Irak Kürdistan’ın başkenti Erbil’de Demokratik Birlik Partisi tarafından kurulmuş olan Batı Kürdistan Halk konseyi ve Suriye Kürtleri Ulusal Konseyi arasında imzalanan anlaşmaya göre kurulmuştur” dedi

ANKARA KÜRTLER ARASINDAKİ GÖRÜŞ FARKLILIKLARINA OYNUYOR

Türkiye’nin, Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) güney sınırlarında konuşlandığına ilişkin suçlamalarını değerlendiren PYD Başkanı Suriye’de PKK ve savaşçılarının hiç bir faaliyeti olmadığını, tüm bunlar Türkiye makamları tarafından uydurulduğunu vurgulayarak “ Ankara 30 yıldan fazladır PKK ile mücadele adı altında partimiz de dâhil olmak üzere tüm Kürtlere karşı mücadele etmektedir. Her şeyden önce Suriye’deki Kürtlerin birleşmesini istemiyorlar. Çünkü Ankara bütün Kürt politikasını, Kürt politik güçleri arasındaki görüş farklılıkları üzerine kuruyor. Suriye isyanının başlamasından bu yana Türkiye Suriye’ye asker sokmak için bahane arıyor. Bunun nedeni Suriye’deki demokrasinin kaderi üzerine endişeler değil, Kürtlerin ulusal haklarına kavuşmalarına engel olmak isteğidir. Bence şimdiki Dünya kamuoyunun tavrı Türkiye’ye, Suriye topraklarına askeri müdahale yapma imkânı vermiyor. Ancak yine de bu olası istilaya karşı tüm gücümüzle karşı koyacağız. Böyle bir müdahale Türkiye için içinden çıkması çok zor olacak bir bataklık haline gelecektir. Suriye’nin ne Arap, ne de Kürt halkları ‘Yeni Osmanlıların’ boyunduruğuna bir kere daha düşmeyi istemiyorlar” dedi.

SURİYE MUHALEFETİNİN BİR PARÇASIYIZ

Müslim Özgür Suriye Ordusu’nun Türkiye’den alacağı yardım karşılığında PKK’ye karşı savaşmaya hazır olduğuna dair haberlere ilişkin soruya ise şu sözlerle cevap verdi: “Bu haberler gerçeği yansıtmıyor. Özgür Suriye Ordusu’nun sivil temsilcileri Kürt öz savunma güçleri ile bağlantı halindedirler. Ancak Özgür Suriye Ordusu değişik unsurlardan oluşuyor. Suriye’de bulunan bazıları bizlerle iyi ilişkiler içindedir. İstanbul ya da Antakya’da oturanlar ise Kürt karşıtı açıklamalar yapıyorlar ve bana sorarsanız ne Özgür Suriye Ordusu’nu, ne de Suriye devrimini temsil ediyorlar.

Biz Suriye muhalefetinin bir parçasıyız ve hiç bir zaman devrimden uzak kalmadık. Ancak Suriye muhalefeti içinde birlik yok. Muhalefette olanlarla ilişkilerimiz Kürt Sorunu’nun çözümüne olan yaklaşımlarına bağlıdır. Sıkı ilişkiler içinde olduğumuz bir iç muhalefet var. Aynı şekilde Suriye Ulusal Konseyi gibi dış güçler tarafından kontrol edilen ve Kürtlerin haklarını kabul etmeyenler de var, bunlarla öyle bir bağlantımız yok.

Bizler, Suriye’de yaşayan tüm uluslar ve dini azınlıkların haklarının kabul edileceği demokratik bir Suriye için mücadele veriyoruz. Dünya kamuoyunun bu yönelişimize destek vermesini isteriz. Bu anlamda Rusya’ya yönelik büyük ümitlerimiz var. Dünya politikasında önde gelen oyunculardan biri olarak Rusya, bugün Suriye krizinin çözülmesinde önemli rol oynamaktadır.

Geçtiğimiz günlerde Moskova’ya yaptığım ziyaret sırasında Rus makamlarına Suriye Kürtlerinin yaklaşımlarını anlatmaya çalıştım. Rus devleti temsilcilerinin adil taleplerimize anlayışla yaklaştıklarını düşünüyorum. Ümit ediyorum ki, Rus tarafı ile bundan sonra yapacağımız görüşmelerde karşılıklı anlayışı pekiştireceğiz.”


ANF

Oramar’da ‘Bir’ Gerilla Direnişi

ZAGROS - Hakkari’nin Gever ilçesine Oramar alanında bulunan Şehit Rahime tepesinde beş gün boyunca çatışan gerilla Helo Mahabat toplam 8 askerin öldüğü çatışmaların içyüzünü anlattı.

Kuzey Kürdistan’ın bir çok yerinde olduğu gibi Hakkari’nin Gever ilçesine bağlı Oramar alında da çatışmalar çok sıcak ve yoğun geçmekte. Türk ordusu gerillanın denetiminde bulunan arazileri almak için yoğun bir çaba gösteriyor. Oramar alanında bulunan Şehit Rahime tepesi de bu alanlardan biri.

Kendisi Doğu Kürdistanlı olan gerilla Helo Mahabat üç kişilik gerilla timinin sorumlusu. Gerilla Helo’nun anlattığına göre 9 Haziran’dan 14 Haziran gününe kadar Türk ordusu gerillaların bulunduğu Şehit Rahime Tepesine yönelik birçok defa sızma girişiminde bulunmuş. Her seferinde gerilla Helo’nun fark ettiği sızma girişimleri gerillalar tarafından engellenmiş. Tabii burada ilginç olan ise Türk ordusunun yüzlerce asker ile yapmak istediği sızma girişimleri tek bir gerillanın direnişiyle engellenmiş. Yani gerilla Helo Mahabat’ın direnişiyle.

ASKERLERİ BEKLİYORDUK

Türk ordusu ile bire bir çatışan gerilla Helo Mahabat beş gün boyunca süren çatışma ve Türk ordusunun saldırılarını şöyle anlatıyor:

“Biz üç kişi Şehit Rahime tepesinde kalıyorduk. Geçen Haziran’ın 9’unda arkadaşlar su almak için çeşmeye gitmişlerdi. Biz düşmanı karşımızda bulunan bir boğazda bekliyorduk. Zaten uzun bir süreden beri operasyonlar olduğu için askerlerin ne zaman geleceği belli değildi. Onun için biz de sağlam bir yerde mevzilenmiş düşmanın hareketini takip ediyorduk. İki arkadaş suya gittiğinde ben de çevreyi kolaçan ediyordum. Birden düşmanın iki arkadaşı taradığını fark ettim. Ama arkadaşlar gelen mermilere karşı kendilerini korudular. Ateş açan askerler daha sonra Oramar tepesine geri çekildiler.

Biz tedbir olarak iki boğaz daha tutmuştuk. Tutulan yerler alanın stratejik yerleridir. Bazı alanlarda düşmanın gelme ihtimalini düşük buluyorduk ama yine de tedbirimizi almıştık.

DÜŞMAN SIZMA TARZINI ESAS ALDI

Düşman bulunduğumuz tepeye bir operasyon başlatırsa önce havadan ve karadan bombalar ondan sonra gelir diyorduk. Çünkü bu düzenli orduların klasik bir tarzıdır. Ama düşman öyle yapmadı. Tekniği kullanmadan sızma tarzını esas aldı. Tabii biz bu sızma tarzını da hesaba katmıştık. Ve ona göre de sürekli olarak keşiflerimizi yapıyorduk.

9 Haziran günü akşama doğru yaptığım keşifte düşmanın yine hareketli olduğunu fark ettim. Tepede üç kişiydik ama düşmanı beklerken oldukça moralli ve heyecanlıydık. Durumu diğer iki arkadaşa iletince onlarda gülerek “gelsinler” dediler. Hep birlikte kendi aramızda espriler yaparak gülmeye başladık.

AY IŞIĞINDA ÇATIŞMA: ÜÇ ASKER ÖLÜ

Akşam saat sekizde araziyi takip ediyordum. Bu arada bulunduğumuz yerden biraz aşağılara inmiştim. Bir ara bazı sesler duydum. Taşlar yuvarlandı ve ilk başta yabani hayvan olacağını düşündüm ama bir anlık bir dinleme sonrası seslerin normal olmadığını fark ettim. Havada ay ışığı vardı. Bir kayanın arkasında mevzilenerek sesleri takip etmeye başladım. Kısa bir süre geçmeden gelenlerin düşman askerleri olduğunu anladım. Asker üç koldan bulunduğumuz tepeye doğru hareket ediyordu. Benimle düşman arasındaki mesafe 30 metre bile yoktu. Diğer iki arkadaştan çok uzaklaştığım için gidip onlara haber vermek istedim ve bulunduğum kayalığı dönüp çıkmak isterken bir kol askerin de orada olduğunu fark ettim. Onlar beni fark etmemişlerdi. Aramızdaki mesafe 8-9 metre ancak vardı ve onlar daha beni fark etmeden ben hedef alarak onlara ateş ettim. İki asker hemen orada öldü. Askerler şok olmuşlardı ve bazıları bağırıyordu. Ben onların hareketlerini takip ediyordum. Ve bu arada iki tane asker kayanın üzerine çıktı ve onları da vurdum. Biri kayanın önüne düştü öldü, diğeri ise diğer tarafa yuvarlandı. Tabii bu arada askerlerin savunması da bana doğru ateş açtı ama ben hemen yer değiştirdiğim için bir şey olmadı.

“ASKERLERİ İZLİYORDUK”

Bu çatışma birkaç dakikada gelişmişti. Ben hemen arkadaşların yanına gittim. Her iki arkadaş da mermi seslerini duymuş ve hazır bekliyorlardı. Onlara durumu anlattım ve üçümüz de mevzilendik. Bir süre bekledik ve düşmanda da bir sessizlik oldu. Saat 12.00’a doğru askerlerin iki koldan ilerlediklerini gördük. Etrafı aydınlatmak için havaya ışıldak attılar. Işıldağın altında düşmanın kendi ölülerini ve yaralılarını sürükleyerek götürdüklerini fark ettik. Biz yukarıda onların tüm hareketlerini izliyorduk.

Diğer gün sabah keşif yaptığımda 12 askerin karakola doğru gittiğini gördüm. Arkadaşlar tekmil verdim ve 3 askerin öldüğünü ve birinin de yaraladığını, operasyon yapan hareketli birliğin de geri çekildiğini söyledim. Diğer taraftaki arkadaşlar da kendi yerlerinde mevzilenmişlerdi. O gün sessizlik vardı ve bir şey olmadı.

Üçüncü gün sabah diğer iki arkadaş yine su getirmek için gitti. Ben de tedbir olarak iki arkadaşında birbirlerini savunarak gitmesini istedim. Saat 09.30’da silah sesleri geldi. Ben gelen sesleri takip ettim ve birden sayıları elliyi bulan dört kol askerin benim olduğum tepeyi çembere aldıklarını fark ettim. Kendi kendime bunlar rahat durmayacaklar dedim. Tahmin etmediğim bir yerden geliyorlardı. Ben askerlerin hareketini de hesaplayarak onları kandıracağım, dedim. Çünkü tek başınaydım ve iki taraftan da geliyorlardı. Birkaç dakika kalmıştı. Ben son nefesime kadar tepeyi bırakmayacağım dedim. Bana en yakın arkadaşlar en az kırk dakika uzaktaydılar. Askerler Türkçe konuşuyorlardı ama ben anlamıyordum. O arada bir askerin koştuğunu görünce onu vurdum ve o düştü, öldü. İki asker daha bana doğru geldi ve ikisini de vurdum. Biri kayalardan düştü. Ben o arada bulunduğum kayalıklardan diğer tarafa bakayım dedim ve orada üç askerin geldiğini gördüm. Neredeyse tepeye çıkmışlardı ve ben onları da vurdum. Bu arada askerler de ateş ediyorlardı. Mermiler benim olduğum yere gelince ben yerimi değiştirdim. Askerlerle aramızda yoğun bir çatışma başlamıştı. Bu çatışma yaklaşık yarım saat sürdü. Ben bu çatışmada beş askerin cansız bedenlerinin yerde uzanmış hallerini görüyordum. Zaten bir tanesi yaralanmış ve durmadan bağırıyordu.

“YOĞUN BİR ÇATIŞMA YAŞADIK”

Ben askerlere göre daha avantajlı bir yerdeydim ve onları çok rahat görüyordum. Bu arada diğer iki arkadaş da benim yanıma gelmişlerdi. İki arkadaşın gelmesiyle birlikte ben de rahatladım. Kendi kendime şimdi bir ordu da gelse bir şey yapamaz dedim. Kısa bir süre sonra bir grup arkadaş daha gelince hiçbir kaygımız kalmadı. Sayımız çoğalmıştı ve düşman bir daha sızma yapmak istedi ve yoğun bir çatışma yaşandı. Düşmanın burada da kayıpları oldu ama tam tespit edemedik. Bu çatışma yaklaşık iki saat sürdü.

“TEPEYİ ALAMAYINCA GERİ ÇEKİLDİLER”

Düşman bir şey yapamayacağını anlayınca bu sefer ağır silahları kullanmaya başladı. Bulunduğumuz tepeye savaş uçakları, kobra helikopterleriyle, havan ve obüs toplarıyla, tanklarla yoğun bir şekilde bombardıman altına aldılar. Bu bombardıman tam iki gün sürdü. Yerimiz sağlam olduğu için bize bir şey yapamadılar. Düşman tepeyi alamayınca beşinci gün operasyon gücünü geri çekmek zorunda kaldı.”


ANF

Kürtler Kendi Özgün Devriminin Yolunda İlerliyor


Suriye’deki Kürtlerin müdahalede bulunarak yaratmış oldukları fiili süreç bir son değil, yeni başlıyor. Bunun ilk adımı başarıyla atıldı. Gerçek olan şudur ki, Ortadoğu’da Kürtlerin içinde olmadığı kardeşlik temelinde demokratik birlik, adaletli, eşit ve özgür bir yaşam asla kurulamaz. 


“Durumlar ciddi, gerçekler acımasızdır; devrim esastır ve tek çaredir.” A.Öcalan

Kürtler Suriye’de ki ilişki ve çelişkileri doğru değerlendirip doğru zamanda devlet kurumlarına el koyarak inisiyatifi kendi lehine çevirmiştir. Kısa zamanda bunu Kobani’yle sınırlı tutmayarak Afrin, Derka, Hamko, Amude, Qamişlo’da da etkin güç olmuşlardır. İlhak edilerek sömürgeleştirilmiş tüm topraklarını geri almaya ve özgürleştirmeye yönelmesiyle de, Kürdistan tarihinde çok değerli, önemli bir aşamayı ve dönüşümü temsil etmektedir. Eğer Kürtler, doğru bir siyasi ve ideoloji temelinde süreci iyi izlemeyip ve çelişkilerden doğru yararlanıp zamanında müdahale etmeseydi, bu kargaşa da büyük darbeler yiyebilirdi. Başarının arkasında doğru politikalar ve bunun pratikleştirilmesi yatmaktadır. Kuşkusuz bu durumun sürpriz değil, Kürtlerin bugünler için mücadele etmesi, meclis örgütlenmeleri ve öz savunması da dahil diğer hazırlıklarını yapmış olmasında yatmaktadır.


Kürt hamlesinin biçimini ise önlerine çıkan fırsatlar belirlemiştir. Çünkü hayat ve mücadelenin biçim ve tarzı fırsatlara ve koşullara göre esneyip değişmez ise, dogmatikleşir ve kendini tüketmeye başlar. Değişim ve dönüşüm momentini; o anı yakalayabilenler, kendilerini güçlendirebilir ve yaşamın spiral gelişiminde bir sıçrama gerçekleştirebilirler. Hatırlanacağı gibi 1917 Bolşevik Devrimi için Lenin an’ın önemini yaklaşık olarak şu sözlerle vurgulamıştı: “Dün erkendi, yarın geç olur ama bugün tam zamanıdır.” Kürtler bu anı doğru yakalamışlardır. İşte Suriye’de ki Kürt inisiyatifi buna hazırlıklı olduğu içindir ki, Kürdistan bayrağı, “Kürt ölmedi, Kürt yaşıyor ve özgürleşiyor” diyerek dalgalanmaktadır.

Asıl sürpriz AKP’ye yapılmıştır


Elbette ki, bölge üzerinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yirmi yıla dayanan emeğinin de meyveleridir bugünkü yaşananlar. Demek ki, asıl sürpriz AKP Hükümeti’ne yapılmıştır. Kürtler, AKP’nin Suriye’yi işgalden bahsetmesini ibretle izlerken, işgalin tüm Ortadoğu’yu savaş alanına çevireceğini de hesaplayamayacak kadar gözü dönmüş ve akıldan yoksun bir sömürge tipi faşizm ile karşı karşıya olduklarını da daha net görmektedirler. Pazar hırsı ve Büyük Kürdistan’ın kurulacağı korkusu nedeniyledir ki, gelişmeleri yanlış kavramakta, şok geçirmekte ve nasıl yapıp da Suriye Kürtlerini başarısız kılabiliriz diye telaşlanmaktadırlar. Yoksa onların kronik korkusu, Suriye’nin zora dayalı bütünlüğünün bozulması değil, Kürtlerin bir statü sahibi olmasıdır.


AKP’nin temsilciliğini yaptığı ve hükümet işlerini gördüğü işbirlikçi oligarşik yapının derdi, Suriye’de demokrasinin inşası; birlik, kardeşlik ve özgür yaşam değildir. Onlar devletçi ve inkarcı statünün korunması, anlayışlarıyla çelişmeyecek yeni bir yönetici kesimin getirilmesi ve Pazar kapma olayıyla ilgilidir. Bunlardan, Suriye’den etkilenerek Türkiye sömürgesi olan Kürdistan için Demokratik Özerklik talebine sıcak bakacağını ve diyalog yolunu açacağını beklemek, geçmişten ders çıkartmamaktır. Bunlar ancak mücadelenin dört bir yanda yükseltilmesiyle çözüm yoluna zorunlu bırakılabilirler. Bu bağlamda, Halkların Demokratik Kongresi’ni daha iyi örgütlemek ve Demokratik Toplum Kongresi’yle ortaklaştırarak TC’yi preslemek daha da can alıcı bir hale gelmiştir. Ancak o zaman Türkiye sömürgesi olan Kürdistan’ın bir parçası daha zincirlerini kırabilecektir.


Bu nedenle, Türk başbakan Erdoğan’ın Suriye’deki Kürtlerin inisiyatif geliştirmelerini kastederek, “eyvallah diyemeyiz” narasının arkasında yatan, dün Irak Kürt Federe devletine demek zorunda kaldıkları gibi, Batı Kürdistan’a da eyvallah diyeceği günlerin uzak olmadığıdır. Yani kamuoyu önünde racon kesen bu korkak ve sahte kabadayılar, yarın Suriye Kürdistanı ile de ekonomik ilişkiler kurmaya çalışacaklardır. Fakat unuttukları bir şey var; burası Irak Kürdistanı’na benzemez.

Sistemin kabusu ve kriz nöbetleri


TC egemenleri Suriye sorununa ve Kürt özgürleşmesine esas olarak insan hakları bağlamında değil ticari açıdan yaklaşmaktadırlar. Bunlar nasıl ki dün, “Türkiye’nin sınırında özerk Kürdistan istemeyiz” diye yırtındıkları halde Güney Kürdistana eyvallah demek zorunda kaldılarsa, buraya da eyvallah diyeceklerdir. Bunun için, KDP ve YNK’yi Yüksek Kürt Konseyi’ne karşı kullanmak için de cömert ve tavizkar olacaklardır. Ama diğer yandan da dört parçanın birleşmesiyle doğacak olan Büyük Kürdistan korkusu Irak’ın Güney Kürdistan’ı sıkıştırarak Suriye Kürtlerine destek vermesinin önüne geçmesini de gündeme getirebilir. Amaç YNK’nin önünü keserek Suriye Kürtlerine yapabileceği desteği durdurmak ve Suriye Kürtlerini Güney’den kuşatabilmektir. Irak’ın Güney’deki Federe Kürt oluşumuyla problemlerinin olması bu yaklaşımı güçlendirmektedir. Türkiye ise, kendi sömürgesi Kürdistanı kaybetme korkusuyla bütün kirli oyunlara başvurmaya devam ediyor. Çünkü hayalindekini gerçekleştirebilmek için dünya arenasında stratjik ve siyasal güç olmayı başarması gerekmektedir. İnkar ve imha bunun için gerekli görülmektedir.


Diğer yandan Irak örneğinde de görüldüğü gibi, hiç kuşkusuz  Suriye’de de Amerika eliyle getirilecek bir çözüm-ki ABD en uygun çözüm için müdahale edeceği anı kollamaktadır- Suriye’de yaşayan tüm halkların, etnik ve inançsal azınlıkların kendi yaşamlarını demokratik temelde örmelerine değil, emperyalizmin nihai çıkarlarına göre düzenlenecek ve bu da etnik ve mezhep çatışmalarını daha da derinleştirecektir. Bu nedenle Suriye’nin Esad rejimi sonrası yeniden inşasının yapılacağı geçiş süreci, çok daha uzun, ayrıştırıcı ve çatışmalı olacaktır. Her ne kadar Kürtler demokratik bir Suriye için birleştirici, uzlaştırıcı ve barışçı yollarda ısrara ediyorlarsa da, provakatif saldırılarla, meşru savunma temelinde büyük çatışmalara dahil edilebilirler. Kürdistan’da devletsiz demokrasi temelindeki her başarı, devletçi sistem altında yaşayan halkların sempatisini kazanacak ve bu da giderek güvene ve desteğe dönüşecektir. Yani Ortadoğu’nun aşağıdan yukarıya demokratikleştirilmesinin umudu daha da artacaktır.


İşte bu korku ve tehlike nedeniyledir ki, Kürtlerin kazanımlarının bir sistem olarak yerleşmemesi ve resmiyet kazanmaması için, ‘Özgür Suriye Ordusu’ ile olduğu kadar,  Esad güçleriyle de çatışmalar gündeme gelecektir. 26 Temmuz’da Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Halep’te üç Kürdün öldürülmesi ve 11 yaralının olması da bu bağlamda değerlendirilmelidir. Çünkü bu gelişme ezeli Kürt düşmanları için büyük bir kabus ve kriz nöbetleri demektir.

Bu bir ‘Kaos Aralığı’ durumudur


Kürdistan’ı inşa meselesi Kürtler için ölümsüzlük ilacıyken, inkarcı sömürgeciler için keskin bir zehirdir. Panzehiri ise, demokratikleşerek insan hak ve özgürlüklerini hazmetmektir. Bunu hazmeden biri gibi görünmeye çalışan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “büyük Kürdistan kuruluyor” diye telaşlanması ve korkması onun gerçekte zalimlerin temsilciliğine soyunmuş bir sahte demokrat olduğunu daha da açığa çıkartmıştır. Onun partisindeki Kürt ve Türkmen Aleviler bunu iyi görmeli ve CHP’nin Kürtlerin özgürlüğünden yana bir parti olmadığını da anlamalıdır artık.


Evet Suriye’de çok kritik, tehlikeli ve riskli bir sürece girilmiştir. Süreç, zafer sarhoşluğuna düşülmesiyle, büyük darbeler yiyerek kazanılan hamlenin kaybedilmesine de yol açabilecek bir süreçtir. Bu nedenle her zamankinden bin kat daha fazla dikkat gerektirmektedir. Buradan hareketle, Kürtlerin sağlamış olduğu ve dağılmaması için ne gerekiyorsa yapılması gereken Kürtler arası birliğin genişletilmesi; çemberin dışındaki, Arap, Asuri, Dürzi, Alevi ve Ermeni gibi tüm azınlık ve inançların demokratik Suriye cephesi içerisinde toparlanması gerkmektedir. Bunun başarısıyla Kürtlerin Kobani’yle başlattığı ilk hamle biraz daha güvenceye alınmış olacaktır. Bu riskli geçiş sürecinde “bağımsızlık ilan edilsin” önerisinde bulunanlar unutmamalıdırlar ki, Kürtler, bir türlü doymak bilmeyen aç kurtların ve çakalların cirit attığı bir coğrafya da yem olmamak için var olma ve statüsünü kabul ettirme mücadelesi vermektedirler. Dengeleri, çelişkileri, çatışmaları ve her türden provakasyon ve tezgahları hesaplayarak, tüm olasılıklara hazırlık yaparak pozisyon belirlemektedirler. Bunları hesaba katmadan “bağımsızlığımızı ilan ediyoruz” demek, tüm aç kurtlar ve çakallara zemin sunma anlamına gelecektir. Bu bir Kaos Aralığı durumudur. Kim veya kimler somut durumu doğru değerlendirir ve kendini ona göre konumlandırarak hazırlığını yapar ve doğru zamanda hamlesini gerçekleştirirse, onlar bu kaosdan başarıyla çıkmış olacaklardır.

Suriye’de süreç yeni başlıyor


Suriye’de Kürtlerin de fiili müdahalede bulunarak dahil olduğu süreç daha yeni başlıyor. Bunun ilk adımı başarıyla atıldı. Gerçek olan şudur ki, Kürtlerin içinde olmadığı kardeşlik temelinde demokratik birlik, adaletli, eşit ve özgür bir yaşam asla kurulamaz. Suriye’de kurulması başarılmış olan, Halk Meclisi ve Kürt Ulusal Konseyi ile bunların temsilcilerinden oluşan Yüksek Kürt Konseyi, özgürleşmiş kültürler bahçesinin Suriye’de yeşermesi için kurulmuştur.


Süreç, Kürdistan’ın parça parça alınarak bütünleştirileceği istikamette, yavaş ama emin adımlarla ve dostlarını çoğaltarak ilerlemektedir. Suriye’de atılan başarılı adım, özgürlük mücadelesinin siyasi olarak gelişim gösteren bir aşamasıdır. Şimdi bu kazanımın kalıcılaştırılması için Demokratik Özerklik ilan edilmiş ve Öz Savunma Gücü oluşturularak iç savaşa girmekte olan Suriye’de kazanımların koruması esas görev olarak tespit edilmiştir. Eğer Barzani Suriye’de ki olağanüstü durum nedeniyle, kendi çıkarlarını değil de tüm Kürtlerin özgürleşmesini esas alarak her düzeyde dayanışmayı gösterirse, başarı şansının da artacağı aşikardır. Bu aynı zamanda Irak Kürdistanı’nı da güçlendirecektir. Aynı zamanda tüm Ortadoğu’yu barış ve kardeşliğe davet çağrısıdır.

Kobani’den Afrin’e zincirlerin kırılması


Suriye Kürtlerinin devrimci atılımına Kobani’den başlaması tarihsel geçmişi açısından da önemlidir. Çünkü 1979 yılında A.Öcalan’ın ülke dışına çıktığında ilk uğradığı yer Kobani’dir. Ayrıca tarih itibariyle Kürtlerin 24 Temmuz 1923’de Lozan’da dört parçaya bölünmesi ve bugün buna özgürlükçü Kürtlerin itirazının yükseldiği döneme denk gelmesiyle de önemlidir. Diğer önemli bir durumda, Kürtlerin kendi denetimlerine aldığı Afrin’de Kürt aydını ve Koçgiri direnişi önderlerinden Dr. Nuri Dersimi’nin mezarının bulunmasıdır. Kürt gençleri Dersimi’nin mezarı başında onun yazdığı Kürt gençliğine hitabesini okuyarak müjdeyi verecektir.


Suriye’de yaşayan iki buçuk milyon Kürt, özgürleşmeye giden tuzaklarla dolu yolda her olasılığa hazırlanarak yürümektedir. Bu yürüyüş, Türkiye ve İran’da yaşayan Kürtlerin de zincirlerini kırma mücadelesine güç ve moral vermektedir. Köleliğin zincirlerinden bir halka daha kopuyor. Darısı Türkiye ve İran Kürtlerinin başına.


Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan, Ortadoğu’ya ilişkin savunmalarının dördüncü kitabında bugünlere ilişkin öngörüsünü şöyle ifade etmişti: “…Uygarlık tarihi boyunca ve en çok da modernitenin son iki yüz yılında bölge kültürüne dayatılan yabancılaşma, parçalanma ve dağılmalar ancak bütüncül yapılanmalar ve hakikat söylemleriyle aşılabilir...”


Kürtler kendi aralarında büyük oranda bu bütüncül yapılanmayı başardılar. Bu gerçeklik, Suriye’de ki tüm ezilenleri kapsayacak bütünlüğe doğru ilerleyerek, kendi etrafını da güçlendirecektir. Kuşkusuz ele geçirmek farklı onu korumak ve yeni yaşamı inşa etmek farklıdır. Bu inşanın can damarının ne olduğunu da aynı eserinde Öcalan şöyle belirtmektedir: “Güçlü bir akademik kadro olmadan demokratik modernite unsurları inşa edilemez.” Kürtlerin tarihinde büyük bir dönüşüm sürecine girilmiştir. Suriye Kürtlerinin attığı tarihi adım, özgür Kürdistan - demokratik Ortadoğu yolunda uzun, riskli ve provakasyonlarla dolu tuzakları aşa aşa özgürlükle sonuçlanacaktır.

Devletsiz demokrasi için adım adım ilerlemek


Kürt Özgürlük Hareketi devrim anlayışına yeni katkılarda bulunuyor. Tüm yöntemleri reddetmese de kendi devrim tarzını yaratıyor. Rojava’da bu tarzın ilk adımı atıldı. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık’ın tanımlamasıyla, “önce etrafını boşalttılar şimdi de içini boşaltıyorlar.” Devlet güçlerinin Kürdistan’daki kurumları böyle işlevsiz kılınarak içindekiler tahliye ediliyor. Bu devrimci hamle Kürdistan coğrafyasına özgüdür. “Yukarıdan aşağıya devlet iktidarını ele geçirip üretim araçlarına el koyarak, yukarıdan aşağıya proletarya diktatörlüğünü inşa etmek” olarak tanımlanan devrim anlayışı yeni paradigmayla daha da zenginleştirilerek Kürtler somutunda aşılmıştır. 

Elbetteki tüm sorunların kaynağı olan devleti yıkıp kendi devletini başka bir isim altında kurmak, zamanla ona benzemeyi de beraberinde getirecektir. Sovyet deneyimi buna en bariz örnektir. Bu nedenledir ki, Kürdistan devrimi başarısızlığı kanıtlanmış bu devletçi yolu tekrarlamak yerine kendi devrim yolunu bulmuş ve devletsiz demokrasi için adım adım ilerlemektedir. Fakat Kürtler dogmatik ve öngörüsüz değildir. Bu süreçte tarih, önlerine bir devlet kurmayı zorunluluk olarak çıkartırsa, elbetteki en kısa zamanda bu gereksiz yükten kurtulmak şartıyla bu aracı kullanmayı da reddetmiyeceklerdir. Aksi durumda yozlaşma bu devrimin sürekliliğini bitirerek kendi karşıtına dönüşecektir. Tam da bu nokta da diğer parçalardaki Kürtlere ve kardeş halklara olduğu kadar dünya da ki tüm devrimci-demokrasi güçlerine düşen görevler de bulunmaktadır. Birçok etkinlikle Kürt kardeşlerimizin yanınızdayız mesajını vermeleri önemlidir. Orta ve uzun vadeli olarak, Demokratik Özerk Kürdistan’ın inşasında gönüllü çalışmak amacıyla doktor, mühendis, mimar, işçi, öğretmen vb hizmetlere hazırlanmanın hayati önemini unutmamak gerekmektedir. Ayrıca bu süreçten kazanımla çıkmanın tek yolu, yığınakta hata yapmamaktır. Çünkü “yığınakta yapılan hata harekat boyunca devam eder.”
Kürtler tarihi yeniden yazıyor


Sömürgeciler diğer parçalarda olduğu gibi Suriye’de de Ortadoğu’da işbirlikçi bir Kürt burjuvazisine dayalı stratejiye uygun olan kısa, orta ve uzun vadeli üç taktik yürüteceklerdir.


 1- Demokratik Özerk Kürdistan’a izin vermemek.

 2- Sömürgecilerle işbirliğine evet diyen bir Kürt yönetiminin oluşturulmasına ve inisiyatifi ele almasına çalışmak.

 3- Son çare olarak Demokratik Özerk Kürdistan’ı tanımak ama içerden ve dışardan sürekli problemler yaratarak ve kuşatarak uzun vadede işleyişi bozma yoluyla orayı da kendi pazarı yapıp yozlaştırmak. 

İşte bu nedenle özgür ve bağımsız duruş, işbirliğine evet ama işbirlikçiliğe hayır duyarlılığı, öz savunmanın güçlendirilmesi ve halk meclislerine dayanmak gibi tedbirlerinden taviz vermemek hayati önem arz etmektedir.

Dikkat çekilmesi gereken diğer bir nokta ise, Esad rejimine müdahaleye karşı çıkmanın, Esad’ı emperyalizme karşı direnen biri olarak görmenin devrimci- demokrat bir tavır olamayacağıdır. Esad kendi sömürgeci sistemini ve dolayısıyla saltanatını korumak için bir başka sömürgeci güce ya da güçlere karşı direnmektedir. O ülkesindeki hak ve özgürlükleri korumak için direnen biri değildir. Bu nedenle sömürgeci güçlerden birini desteklemek devrimci bir tavır olamaz. Buradaki devrimci tavır, Ortadoğu’da yaşanmakta olan devrimci gelişmeyi temsil eden Kürtleri desteklemektir.


Kürt devrimi an be an sürmekte ve kendini değiştirip dönüştürerek bugünden inşa edilmektedir. A.Öcalan, “önemli olan sosyalizmi kurmak değil, sosyalizmi kuracak insanı yaratmaktır” sözünü bugünler için söylemiştir. Kendisinin sosyalizmden uzaklaştığını söyleyenlere de şu cevabı vermiştir: “sosyalizmden kuşku duymak insanlıktan kuşku duymaktır.” Bu aynı zaman da ahlaki ve politik toplum denen kendi için toplum olmanın da diğer adıdır. Suriye’de bunun temelleri atılmaya devam etmektedir. Bu bağlamda özelde Kürdistan’da özgürleşen her parça, birlikte yaşadığı halkları da özgürleştirerek “Demokratik Ülke Özgür Anayurt”ları yaratacaktır.


Devrim süreci, kendi baharını halkların baharına dönüştürmek için Suriye cephesinde büyük ve değerli bir avantaj yakalamıştır. Bu sürecin sürekli devrime dönüştürülebilmesi, Demokratik Özerklik’in tüm unsurlarıyla inşa edilmesi, kurumlarıyla birlikte halkın ideolojik-politik ve ahlaki olarak demokratik sosyalist dönüşümün hakikate evrilmesiyle mümkün olacaktır. Kürt halkı daha yolun başında. Huzurlu günlere daha çok var. Çünkü İnşa süreçleri en zor, en riskli, uzun, engebeli ve en tehlikeli süreçlerdir. Ama Kürtler, kendi tarihlerinin en avantajlı ve fırsat dolu zamanlarını yaşamakta ve sömürgecilerin aralarındaki kavgalarından yararlanmayı bilerek yürümektedirler. Kürtler, tarihi yeniden yazıyor ve de Kürdistan tarzı devrimlerini yapma yolunda ilerliyorlar. Ancak devrim süreklidir. Ve bu devrim, Öcalan’a özgürlük mücadelesiyle iç içe yürümektedir. Bu nedenle Öcalan’ın özgürlüğü gerçekleştirilmeden devrim tamamlanmış ve Kürtler özgürleşmiş olmayacaktır.

HÜSNÜ ÇAVUŞ