2 Ağustos 2012 Perşembe

Oramar’da ‘Bir’ Gerilla Direnişi

ZAGROS - Hakkari’nin Gever ilçesine Oramar alanında bulunan Şehit Rahime tepesinde beş gün boyunca çatışan gerilla Helo Mahabat toplam 8 askerin öldüğü çatışmaların içyüzünü anlattı.

Kuzey Kürdistan’ın bir çok yerinde olduğu gibi Hakkari’nin Gever ilçesine bağlı Oramar alında da çatışmalar çok sıcak ve yoğun geçmekte. Türk ordusu gerillanın denetiminde bulunan arazileri almak için yoğun bir çaba gösteriyor. Oramar alanında bulunan Şehit Rahime tepesi de bu alanlardan biri.

Kendisi Doğu Kürdistanlı olan gerilla Helo Mahabat üç kişilik gerilla timinin sorumlusu. Gerilla Helo’nun anlattığına göre 9 Haziran’dan 14 Haziran gününe kadar Türk ordusu gerillaların bulunduğu Şehit Rahime Tepesine yönelik birçok defa sızma girişiminde bulunmuş. Her seferinde gerilla Helo’nun fark ettiği sızma girişimleri gerillalar tarafından engellenmiş. Tabii burada ilginç olan ise Türk ordusunun yüzlerce asker ile yapmak istediği sızma girişimleri tek bir gerillanın direnişiyle engellenmiş. Yani gerilla Helo Mahabat’ın direnişiyle.

ASKERLERİ BEKLİYORDUK

Türk ordusu ile bire bir çatışan gerilla Helo Mahabat beş gün boyunca süren çatışma ve Türk ordusunun saldırılarını şöyle anlatıyor:

“Biz üç kişi Şehit Rahime tepesinde kalıyorduk. Geçen Haziran’ın 9’unda arkadaşlar su almak için çeşmeye gitmişlerdi. Biz düşmanı karşımızda bulunan bir boğazda bekliyorduk. Zaten uzun bir süreden beri operasyonlar olduğu için askerlerin ne zaman geleceği belli değildi. Onun için biz de sağlam bir yerde mevzilenmiş düşmanın hareketini takip ediyorduk. İki arkadaş suya gittiğinde ben de çevreyi kolaçan ediyordum. Birden düşmanın iki arkadaşı taradığını fark ettim. Ama arkadaşlar gelen mermilere karşı kendilerini korudular. Ateş açan askerler daha sonra Oramar tepesine geri çekildiler.

Biz tedbir olarak iki boğaz daha tutmuştuk. Tutulan yerler alanın stratejik yerleridir. Bazı alanlarda düşmanın gelme ihtimalini düşük buluyorduk ama yine de tedbirimizi almıştık.

DÜŞMAN SIZMA TARZINI ESAS ALDI

Düşman bulunduğumuz tepeye bir operasyon başlatırsa önce havadan ve karadan bombalar ondan sonra gelir diyorduk. Çünkü bu düzenli orduların klasik bir tarzıdır. Ama düşman öyle yapmadı. Tekniği kullanmadan sızma tarzını esas aldı. Tabii biz bu sızma tarzını da hesaba katmıştık. Ve ona göre de sürekli olarak keşiflerimizi yapıyorduk.

9 Haziran günü akşama doğru yaptığım keşifte düşmanın yine hareketli olduğunu fark ettim. Tepede üç kişiydik ama düşmanı beklerken oldukça moralli ve heyecanlıydık. Durumu diğer iki arkadaşa iletince onlarda gülerek “gelsinler” dediler. Hep birlikte kendi aramızda espriler yaparak gülmeye başladık.

AY IŞIĞINDA ÇATIŞMA: ÜÇ ASKER ÖLÜ

Akşam saat sekizde araziyi takip ediyordum. Bu arada bulunduğumuz yerden biraz aşağılara inmiştim. Bir ara bazı sesler duydum. Taşlar yuvarlandı ve ilk başta yabani hayvan olacağını düşündüm ama bir anlık bir dinleme sonrası seslerin normal olmadığını fark ettim. Havada ay ışığı vardı. Bir kayanın arkasında mevzilenerek sesleri takip etmeye başladım. Kısa bir süre geçmeden gelenlerin düşman askerleri olduğunu anladım. Asker üç koldan bulunduğumuz tepeye doğru hareket ediyordu. Benimle düşman arasındaki mesafe 30 metre bile yoktu. Diğer iki arkadaştan çok uzaklaştığım için gidip onlara haber vermek istedim ve bulunduğum kayalığı dönüp çıkmak isterken bir kol askerin de orada olduğunu fark ettim. Onlar beni fark etmemişlerdi. Aramızdaki mesafe 8-9 metre ancak vardı ve onlar daha beni fark etmeden ben hedef alarak onlara ateş ettim. İki asker hemen orada öldü. Askerler şok olmuşlardı ve bazıları bağırıyordu. Ben onların hareketlerini takip ediyordum. Ve bu arada iki tane asker kayanın üzerine çıktı ve onları da vurdum. Biri kayanın önüne düştü öldü, diğeri ise diğer tarafa yuvarlandı. Tabii bu arada askerlerin savunması da bana doğru ateş açtı ama ben hemen yer değiştirdiğim için bir şey olmadı.

“ASKERLERİ İZLİYORDUK”

Bu çatışma birkaç dakikada gelişmişti. Ben hemen arkadaşların yanına gittim. Her iki arkadaş da mermi seslerini duymuş ve hazır bekliyorlardı. Onlara durumu anlattım ve üçümüz de mevzilendik. Bir süre bekledik ve düşmanda da bir sessizlik oldu. Saat 12.00’a doğru askerlerin iki koldan ilerlediklerini gördük. Etrafı aydınlatmak için havaya ışıldak attılar. Işıldağın altında düşmanın kendi ölülerini ve yaralılarını sürükleyerek götürdüklerini fark ettik. Biz yukarıda onların tüm hareketlerini izliyorduk.

Diğer gün sabah keşif yaptığımda 12 askerin karakola doğru gittiğini gördüm. Arkadaşlar tekmil verdim ve 3 askerin öldüğünü ve birinin de yaraladığını, operasyon yapan hareketli birliğin de geri çekildiğini söyledim. Diğer taraftaki arkadaşlar da kendi yerlerinde mevzilenmişlerdi. O gün sessizlik vardı ve bir şey olmadı.

Üçüncü gün sabah diğer iki arkadaş yine su getirmek için gitti. Ben de tedbir olarak iki arkadaşında birbirlerini savunarak gitmesini istedim. Saat 09.30’da silah sesleri geldi. Ben gelen sesleri takip ettim ve birden sayıları elliyi bulan dört kol askerin benim olduğum tepeyi çembere aldıklarını fark ettim. Kendi kendime bunlar rahat durmayacaklar dedim. Tahmin etmediğim bir yerden geliyorlardı. Ben askerlerin hareketini de hesaplayarak onları kandıracağım, dedim. Çünkü tek başınaydım ve iki taraftan da geliyorlardı. Birkaç dakika kalmıştı. Ben son nefesime kadar tepeyi bırakmayacağım dedim. Bana en yakın arkadaşlar en az kırk dakika uzaktaydılar. Askerler Türkçe konuşuyorlardı ama ben anlamıyordum. O arada bir askerin koştuğunu görünce onu vurdum ve o düştü, öldü. İki asker daha bana doğru geldi ve ikisini de vurdum. Biri kayalardan düştü. Ben o arada bulunduğum kayalıklardan diğer tarafa bakayım dedim ve orada üç askerin geldiğini gördüm. Neredeyse tepeye çıkmışlardı ve ben onları da vurdum. Bu arada askerler de ateş ediyorlardı. Mermiler benim olduğum yere gelince ben yerimi değiştirdim. Askerlerle aramızda yoğun bir çatışma başlamıştı. Bu çatışma yaklaşık yarım saat sürdü. Ben bu çatışmada beş askerin cansız bedenlerinin yerde uzanmış hallerini görüyordum. Zaten bir tanesi yaralanmış ve durmadan bağırıyordu.

“YOĞUN BİR ÇATIŞMA YAŞADIK”

Ben askerlere göre daha avantajlı bir yerdeydim ve onları çok rahat görüyordum. Bu arada diğer iki arkadaş da benim yanıma gelmişlerdi. İki arkadaşın gelmesiyle birlikte ben de rahatladım. Kendi kendime şimdi bir ordu da gelse bir şey yapamaz dedim. Kısa bir süre sonra bir grup arkadaş daha gelince hiçbir kaygımız kalmadı. Sayımız çoğalmıştı ve düşman bir daha sızma yapmak istedi ve yoğun bir çatışma yaşandı. Düşmanın burada da kayıpları oldu ama tam tespit edemedik. Bu çatışma yaklaşık iki saat sürdü.

“TEPEYİ ALAMAYINCA GERİ ÇEKİLDİLER”

Düşman bir şey yapamayacağını anlayınca bu sefer ağır silahları kullanmaya başladı. Bulunduğumuz tepeye savaş uçakları, kobra helikopterleriyle, havan ve obüs toplarıyla, tanklarla yoğun bir şekilde bombardıman altına aldılar. Bu bombardıman tam iki gün sürdü. Yerimiz sağlam olduğu için bize bir şey yapamadılar. Düşman tepeyi alamayınca beşinci gün operasyon gücünü geri çekmek zorunda kaldı.”


ANF

Hiç yorum yok: