2 Ekim 2012 Salı

Hatay’da Gerillalar ‘Fedai Eylem’ Gerçekleştirdi

HPG, Hatay’ın Kırıkhan İlçesi Güzelce Jandarma karakoluna yönelik düzenlenen eylemin ‘fedai eylem’ olduğunu açıkladı. HPG 1’i astsubay 16 askerin öldüğü eylemde 2 gerillanın yaşamını yitirdiğini duyurdu. Aynı bölgede bir gerillanın ise ‘komplo sonucu kurulan pusuda’ yaşamını yitirdiği bildirildi.

HPG gerillaları 30 Eylül günü akşam saatlerinde Hatay’ın Kırıkhan İlçesi Güzelce Jandarma Karakoluna yönelik bir eylem gerçekleştirmişti. HPG Basın İrtibat Merkezi (HPG-BİM) söz konusu eylemin ayrıntılarını açıkladı.

HPG-BİM, gerillaların eylemi saat 21.30’da gerçekleştirdiklerini belirterek şu bilgileri verdi: “Gerillalarımız karakol binası ve çevresindeki mevziileri 4 koldan etkili bir şekilde vurmuş, gerillalarımıza müdahale amacıyla karakola yaklaşan 1 panzeri de vurarak imha etmiştir. Eylem genelinde 1’i subay olmak üzere 16 asker öldürülmüştür.”

Eylem esnasında 2 gerillanın ağır yaralandığını aktaran HPG-BİM, yaralı gerillaların burada ‘fedai eylem’ gerçekleştirerek yaşamlarını yitirdiğini kaydetti. HPG-BİM, “Eylem esnasında ağır yaralanan 2 yoldaşımız karakol içindeyken düşmanın üzerine giderek kendi bombalarını patlatmak suretiyle fedai bir eylem gerçekleştirerek şahadete ulaşmışlardır” dedi.

Yaşamını yitiren 2 gerillanın kimlik bilgileri şöyle:

- Batı Kürdistan’ın Afrin kenti doğumlu, Serfiraz Cudi kod adlı Firaz Xelil

-Mardin Kızıltepe doğumlu, Sabri Doğan kod adlı Mehmet Arif Ateş


HPG-BİM açıklamanın devamında, Kırıkhan ilçesi Görmeli yaylasında bir gerillanın ‘komplo sonucu kurulan pusuda’ yaşamını yitirdiğini aktardı. Açıklamada, “29 Eylül saat 06.00’da Hatay’ın Kırıkhan ilçesine bağlı Görmeli yaylasında bir yoldaşımız, komplo sonucu kurulan pusuda şehit düşürülmüştür” dendi.

Yaşamını yitiren gerillanın kimlik bilgileri şöyle:

-Muş Varto doğumlu, Siyabent Varto kod adlı Kudbettin Gündüz


ANF

Bağdat'tan Türk Askeri Üslerini Kapatma Kararı

Bağdat/Hewler - Merkezi Bağdat hükümeti, Türkiye’ye ait askeri üslerin kapatılması ve yabancı güçlerin Irak topraklarına girişinin yasaklanmasına karar verdi.

Irak Hükümet sözcüsü Ali Debbag, “Bakanlar Kurulu kendi topraklarındaki yabancı üsler ve birlikleri çıkarmaya ve yabancı güçlerin Irak topraklarına girişini yasaklamaya karar verdi” dedi.

Debbag, hükümetin parlamentodan “geçmişte yabancı ülkelerle imzalanan ve Irak topraklarında yabancı güçler ile askeri üslerin varlığına yol açan sözleşmelerin iptal edilmesi” için talepte bulunduğunu sözlerine ekledi.

AFP’nin haberine göre bir diğer yetkili bu kararın Duhok’taki Türk askeri birliklerini hedef aldığını söyledi. Kürt hükümeti konuya ilişkin henüz açıklamada bulunmazken, kararın Kürt hükümeti tarfından uygulanıp uygulanmayacağı henüz bilinmiyor.
Hükümetin aldığı bu karar, Türk meclisine sunulan tezkere ardından gelmesi dikkat çekti. Kürtlere karşı sınırötesi savaş tezkeresinin süresi 17 Ekim’de doluyor. Hükümet, bu yetkinin bir yıl süreyle uzatılmasına ilişkin tezkereyi Meclis Başkanlığı’na sundu. Tezkere, 4 Ekim Perşembe günü TBMM Genel Kurulu'nda görüşülecek. Tezkere'nin, Federal Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani’nin Ankara’da temaslarda bulunduğu bir sırada meclise sunulması dikkat çekti.

Irak merkezi hükümeti ile AKP hükümeti arasındaki ilişkiler hiç olmadığı kadar gerilmiş durumda. Şii Başbakan Nuri El Maliki, AKP kongresi için yapılan daveti de geri çevirmişti.
İlişkiler özellikle Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’nin Türkiye tarafından ağırlanmasıyla daha da gerildi. Irak mahkemesi, Irak’ta ölüm mangallarını yönetmek ve yönlendirme suçlamasıyla yargılanan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi hakkında 9 Eylül günü idam kararı vermişti. Irak’ın önde gelen Suni siyasetçilerinden Tarık Haşimi, geçtiğimiz yıl Şii Başbakan Nuri El Maliki hükümetince, Şiilere karşı cinayetler işlemek üzere gizli ölüm mangalları kurmakla suçlandığında ilkin Federal Kürdistan Bölgesi’ne sığınmıştı.

Bağdat, Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun kendilerinden izin almadan Kerkük ziyareti etmesi nedeniyle Türkiye'ye nota vermişti. Federal Kürdistan Petrolunun Türkiye üzerinden transferine de karşı çıkan Bağdat, Türkiye’nin Kandil bölgesine yönelik hava saldırılarına karşı da sert açıklamalarda bulunarak, devam etmesi durumunda Türk uçaklarını vuracaklarını belirtmişti. Ancak Türk savaş uçaklarının saldırısı sürüyor.

TÜRK ASKERİ ÜSLERİ 1990’LI YILLARDAN BERİ VAR

1990’lı yıllardan bu yana Güney Kürdistan’da Türk askeri üsleri bulunuyor. Batufa, Bamerni, Begova ve Kanimasi bölgelerindeki Türk askeri varlığı 1995 yılında, Türk askerleri ile KDP peşmergelerinin bir araya gelerek PKK’ye karşı yürüttükleri savaşa dayanıyor. 1997 yılında Türk ordusu ile KDP arasında yapılan anlaşma sonucu bölgede Türk askerinin bulunmasına izin verilmişti. O günden bu güne kadar Türk askerleri bölgeden ayrılmadılar. Bu üslerde onlarca tank ve binlerce asker bulunuyor. Tanklar arasında 20 kadar Alman Leopard 1 tipi tanklarının da olduğu kaydediliyor. Bunların özellikle Türkiye sınırına yakın noktadaki Batufa ile Kanîmasî’de konumlandırıldıkları ifade ediliyor.

Ayrıca Amediye şehir merkezinin kuzeyinde Türklere ait bir karargah dikkat çekiyor. Bura da 3 dolayında tank konumlandırılırken, karargahta ağırlıkta istihbarat elemanlarının bulunduğu belirtiliyor. Yine Zap alanı ile Gare dağı arasında yeralan Şeladizê ve Deraluk civarında ise 10’a yakın tank ile 500'ün üzerinde asker ve çeşitli askeri araçlar bulunuyor. 


ANF

Hakkari'de Türk Ordusuna Gerilla Müdahalesi

Hakkari’nin Şemdinli, Yüksekova ve Çukurca ilçelerinde Türk ordusunun operasyonlarının gerilla güçleri tarafından durdurulduğu bildirildi. Askeri birliklerin Çukurca'da ilerleyemediğini belirten HPG, Gediktepe ve Garê alanlarında ise çatışmaların yer yer sürdüğünü ifade etti.

HPG Basın İrtibat Merkezi (HPG-BİM), “Hakkari’nin Şemdinli, Yüksekova ve Çukurca ilçelerinde TC ordusu tarafından düzenlenen operasyonlara müdahale eden gerillalarımız düşman güçlerini durdurmuştur” dedi.

GELİYÊ ZAP’TA ASKER SIKIŞTIRILDI

Açıklamada Çukurca’ya bağlı Geliye Zap alanında “işgalci TC ordusu” tarafından 27 Eylül günü başlatılan operasyona katılan “düşman güçleri”nin ilerleme sağlamadan bulunduğu yerde sıkıştırıldığı ifade edildi.

HPG-BİM, “İşgalci TC ordusu buna karşın Geliye Zap alanına giriş çıkışları yasaklayarak halka baskı yapmaktadır. Alan halen gerillalarımızın denetiminde bulunmaktadır” dedi.

1 Ekim gece saat 24.00’de Şemdinli’ye bağlı Meleyan tepesine çıkmak isteyen Türk ordusuna gerillanın “müdahalede bulunduğunu” belirten HPG-BİM, “Düşmanın ilerleyişini durduran gerillalarımızın eylemindeki ölü ve yaralı asker sayısı tespit edilememiştir” diye belirtti.

GARÊ'DE ÇATIŞMA

Açıklamada devamla şu ayrıntılar yer aldı: “2 Ekim günü 04.00-05.30 saatleri arasında Gare sırtlarına çıkmak isteyen işgalci TC ordu güçlerine yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Eylem ardından gerillalarımız ile işgalci TC ordusu askerleri arasında bir buçuk saat boyunca çatışma yaşanmıştır. Alana müdahale etmek isteyen 2 kobra helikopter ise gerillalarımızın cevap vermesi ardından uzaklaşmak zorunda kalmıştır. Bu alandaki eylem ve çatışmalardaki ölü ve yaralı asker sayısı tespit edilememiştir.

Eş zamanlı olarak Ranyapîrê boğazını ele geçirmek amacıyla ilerleyen işgalci TC ordusuna yönelik 2 Ekim günü saat 08.00’da bir eylem gerçekleştiren gerillalarımız 2 düşman askerini öldürürken, 1 düşman askerini de yaralamıştır.

GEDİKTEPE'YE HAVA SALDIRISI

Hareketi durdurulan işgalci TC ordusu 2 Ekim günü 08.30-09.00 saatleri arasında Konserve (Gediktepe) ve Gare tepelerini savaş uçaklarıyla bombalamıştır. Alandaki çatışmalar ise halen yer yer devam etmektedir.

Yüksekova ilçesine bağlı Çarçela dağı ve Mergezerê alanlarına yönelik önceki gün başlatılan ve Gıre Çeta mıntıkasında yoğunlaşan operasyon gücüne yönelik gerillalarımız 1 Ekim günü saat 13.00’da bir eylem gerçekleştirmiştir. Tüm hedeflerin etkili bir şekilde vurulduğu eylemdeki ölü ve yaralı asker sayısı tespit edilememiştir.

Bu alanda da ilerleme sağlamayan işgalci TC ordusu Gire Çeta’ya skorsky helikopterlerle çok sayıda asker ve cephane sevk edilirken 21.30-22.30 saatleri arasında Çarçela ve Mergezerê alanları savaş uçaklarıyla, 21.30-23.00 saatleri arasında da Geliye Doskî alanı kobra helikopterlerle bombalanmıştır.” 


ANF

HPG'den Eylem Dalgası

HPG gerillaları Şırnak, Ağrı, Van, Erzincan ve Mardin’de düzenlediği eylemlerde çok sayıda asker ölürken, en az üç mevzi imha edildi, askeri malzeme taşıyan bir tren ve bir zırhlı araç tahrip edildi, 4 TIR ateşe verildi.

HPG Basın İrtibat Merkezi (HPG-BİM), bir çok bölgede düzenlenen gerilla eylemleri hakkında bilgi verdi Şırnak’ta 30 Eylül ve 2 Ekim arasındaki eylemler ve askeri hareketliliklere ilişkin şu bilgiler aktarıldı:

“*30 Eylül günü saat 17.30’da Şırnak’ın Uludere ilçesiyle Kadune köyü arasında işgalci TC ordusuna ait askeri bir konvoya yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Eylemde 2 düşman askeri öldürülmüş, 3 asker de yaralanmıştır.

*30 Eylül günü saat 17.00’da Şırnak’ın Uludere ilçesi sınır hattında, Deriye Dawetiye alanına geçmek isteyen işgalci TC ordusuna ait skorsky tipi bir helikopter gerillalarımız tarafından vurulmuştur. Darbe alan helikopter alandan uzaklaşmak zorunda kalmıştır.

*2 Ekim sabah saatlerinde Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Faraşin alanında işgalci TC ordusu tarafından kobra helikopterlerin desteğinde yapılan indirmelerle bir operasyon başlatılmıştır.”

TRENE SABOTAJ

30 Eylül’de Sivas-Erzincan hattında da bir trene sabotaj yapıldığını bildiren HPG-BİM, bu eyleme ilişkin şu ayrıntıları verdi: “Şehit Zilan, Şehit Celal ve Şehit Aziz devrimci harekatı kapsamında gerillalarımız 30 Eylül günü saat 21.30’da Sivas-Erzincan hattında bir trene yönelik sabotaj eylemi gerçekleştirmiştir. Askeri malzeme taşıyan trene yönelik Cebesoy mıntıkasında gerçekleştirilen eylemde büyük çapta maddi hasar meydana gelmiştir. Eylem ardından işgalci TC ordusu eylem alanı ve çevresinde kısmi bir operasyon düzenlemiştir.”

YOL KONTROLÜ

1 Ekim günü 16.45-19.30 saatleri arasında Mardin’in Nusaybin-Ömerli yolu Kurikê köyü yakınlarında HPG gerillalarının bir yol kontrol eylemi gerçekleştirdiğini bildiren HPG-BİM, “Durdurulan araçlarda kimlik kontrolü gerçekleştiren gerillalarımız halka süreç hakkında bilgilendirmede bulunmuştur. Eylemde işgalci TC ordusuyla işbirliği halinde çalışan 2 kişi toplanan halk önünde mahkemeye çıkarılmıştır. Halkın aldığı düşmanla çalışmama kararına uyacakları sözünü veren 2 şahıs serbest bırakılmıştır” dedi.

DOĞUBAYAZIT’TA 3 MEVZİ İMHA EDİLDİ

“Şehit Sidar ve Şehit Dicle devrimci harekatı” kapsamında gerillaların Ağrı’nın Doğubeyazıt ve Van’ın Çaldıran ilçelerinde çeşitli eylemler gerçekleştirdiğini belirten HPG-BİM, Doğubayazıt’taki eylemlere ilişkin şunları belirtti:

“1 Ekim günü saat 17.45’te Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesine bağlı Kevire Şamiya karakolunun güvenlik tepesine ve karakolun 3 mevziisine yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Tepede bulunan askerleri etkili bir şekilde vuran gerillalarımız, hedeflenilen 3 mevziiyi de içindeki askerlerle birlikte imha etmiştir. Eylemdeki ölü ve yaralı sayısı tespit edilememiştir.

Eylem alanına müdahale amacıyla Teperî köyüne doğru ilerleyen zırhlı araçlardan oluşan askeri konvoy da gerillalarımız tarafından etkili bir şekilde vurulmuştur. Eylemde 1 zırhlı araç tahrip edilirken eylemdeki ölü ve yaralı asker sayısı tespit edilememiştir. Düşman eylemlerdeki ölü ve yaralılarını çeşitli araçlarla alandan uzaklaştırmıştır.”

4 TIR İMHA EDİLDİ

Ayrıca, 1 Ekim günü 17.30-22.00 saatleri arasında Doğubayazıt-Çaldıran yolu üzerinde bir yol kontrol eylemi gerçekleştirildiğini ifade eden HPG-BİM, “Durdurulan araçlarda kimlik kontrolü gerçekleştiren gerillalarımız, halka devrimci harekat ve süreç hakkında bilgilendirmede bulunmuştur. Eylemde ayrıca işgalci TC ordusuyla işbirliği halinde çalışan şirketlere ait 3 TIR yakılarak imha edilmiştir” bilgisini verdi.

Gerillaların Iğdır-Doğubeyazıt yolu üzerinde de 1 Ekim günü 20.30-21.00 saatleri arasında bir yol kontrol eylemi yaptığını belirten HPG-BİM, bu eyleme ilişkin şu detayları aktardı: “Durdurulan araçlarda kimlik kontrolü gerçekleştiren gerillalarımız halka devrimci harekat ve süreç hakkında bilgilendirmede bulunmuştur. Eylemde ayrıca işgalci TC ordusuyla işbirliği halinde çalışan bir şirkete ait 1 TIR yakılarak imha edilmiştir. Eylem ardından işgalci TC ordusu eylem alanına zırhlı araçlarla müdahale ederek araziye keşif ve pusu birlikleri yerleştirmiştir. Bu alanlardaki gerilla eylemleri ardından işgalci TC ordusu bugün sabah saatlerinde Kire Gewre, Kire Qijikê, Kire Arhac alanlarına yönelik binlerce askerin katılımıyla bir operasyon başlatmıştır.”


ANF

Kandil Dağları'nda Model Belediyecilik-2

Kandil Belediyesi Federal Kürdistan Hükümeti tarafından resmi olarak tanınmıyor. Ancak bu belediyenin hizmetlerine engel değil, Kandil’in derin vadilerine kadar hizmet götüren Belediye’nin en büyük destekçisi halk.

Kandil Dağları’nın derin vadileri arasındaki köylere yolculuğumuz devam ediyor. Alireş köyü çoğunlukla hayvancılık ile geçimlerini sağladıklarından keskin bir gübre kokusu etrafı sarmış durumda. PÇDK sağlık komitesi kimi tedbirler önermiş, ancak daha yapılacak çok iş var, öyle anlaşılıyor.

Köyün ortalarında ve dağın hemen yamacında bulunan bir eve gidiyoruz. Köy evlerine göre oldukça büyük bir yer. Bizi karşılayan genç kadın yakındaki tarlada çalışan babasını çağırması için küçük kardeşini gönderiyor. Tarladan oğluyla birlikte dönen İbrahim Ahmet’le belediye çalışanları ve PÇDK’liler hemen sohbete başladılar bile. Buralarda alışılmış bir tarz var. İlk karşılaşanlar hal hatır sorduktan sonra ne var ne yok diye gelişmeleri soruyorlar. Bu defa biz hızlı davranıyor, köyde ne var ne yok diye araya giriyoruz. Saç ve sakallarına aklar düşmüş İbrahim Ahmet sakin bir şekilde “ne olacak ki, köyde her şey gözler önündedir” diyerek yaşadıkları sorunlara işaret ediyor. “Saddam döneminde buralar sadece savaş için kullanıldı. Şimdi de kimi partiler siyasal hesaplarla buralara yatırım yapmıyor. 5 kilometrelik yol bahane edilip, köyümüze elektrik bile çekilmek istenmedi. Kandil belediyesi yeni yol açarak buna da çözüm buldu. Bakalım ne zaman işlerine gelip elektriğimizi çekecekler. En büyük sorunumuz sağlık, okul ve sudur. Kandil belediyesinin bunları karşılama imkanları yoktur. Çünkü belediye halkın desteği ile birçok hizmet verdi. Ancak büyük yatırım gerektirecek işleri yerel hükümetin yapması gerekir. Halk hizmetinde siyasi çıkarlar düşünülmemelidir bence” diyerek durumu özetliyor.

HALK GERİLLAYI NASIL GÖRÜYOR?

Gerillanın alandaki varlığı ve Türk devletinin hava saldırılarının etkilerini soruyorum. “Bu alanlara gerilla gelmeden önce sürekli can ve mal kaygısı yaşardık. Gerilla imkanları dahilinde şimdi sorunlarımıza çözüm oluyor. Onlarda devrimci bir kültür ve terbiye var. Önceleri diğer örgütler gibi düşünmüştük. Ancak altında yattıkları ceviz ağacından düşen cevizleri bir kenara toplayıp sahibine verdiklerini gördüğümüzde, dışarıda kalan bir hayvanı korumaya alıp bize teslim ettiklerinde bunların bir amaç için buralarda kaldığını öğrendik. Türk devleti de halk ve gerillayı karşı karşıya getiremediği için hedef seçmeden rast gele Kandil’i bombalıyor. Gerilla halkın bulunduğu alanlarda kalmıyor ki, onlar dağın en ücra yerlerinde kalıyor. Ama Türk devleti köyleri açıkça sivilleri vuruyor. Bu saldırılar açık olmasına rağmen yerel hükümet siyasi hesaplarından dolayı sessiz kalıyor.”

OYUNCAKLA YOL YAPAN ÇOCUKLAR…

Güneş son ışınlarını Karux dağları ardından göndermeden önce köy sakinleri de akşama hazırlanıyorlar. Sürüler köye doğru akarken, evlerinin önünde oynayan çocuklar dikkatimizi çekiyor.

Köylerde yaşananlar onları etkilemiş olacak ki ellerindeki araçlarla yol açıyorlardı. Yaşça büyük olan çocuk elindeki oyuncak kepçe ile yol açarken, bir direği çukurları doldurmak için boyundan büyük kürek ile toprak taşıyordu.

Gün yerini geceye bırakırken yeniden yola koyuluyoruz. Bestê köyüne ulaşıp araçtan indiğimizde bizi ilk karşılayan köyün köpekleri oluyor. Sürülere kurt saldırısını engellemek için bu kadar köpek beslediklerini söylüyor PÇDK çalışanı.

Bu köyde de Xelil ailesinin konuğu oluyoruz. Evin önündeki büyük su tankerleri gözümüze çarpıyor. Suyu nereden karşıladıklarını soruyorum. Evin en yaşlısı olan Mele Xelil 5 km mesafedeki küçük bir çeşmeden kendi imkanları ile suyu getirdiklerini söylüyor. Kandil’in en ücra yerlerinde dünyaya seslerini duyuracak fazla imkanları olmadığını anlatıyor. Burada okul su ve sağlık merkezi sorunu dile geliyor. Mele Xelil, birçok kez bu sorunların giderilmesi için Yerel Hükümet’e başvurduklarını ancak sonuç alamadıklarını söylüyor. Kandil Belediyesi bu köyde hem köylerin ev ve bahçe yerlerini ve yollarını hem de köy içinde kimi yolları yapmış Xelil bunun için belediyeye teşekkür ederek “Kandil belediyesi elinden gelen tüm imkânları bizlere sunuyor. Ancak okul, su, eğitim, sağlık ve sosyal tesislerin sorunları çözecek olan yerel hükümettir” diyerek taleplerini dile getiriyor.

ERKEN GELEN YAZ YAYLACILIĞI VURDU

Oğlu Ahmet Resul de geçim kaynaklarının hayvancılık olduğunu bu yıl baharda yağmur az yağdığı için yayladan erken inmek zorunda kaldıklarını anlatıyor. Kandil’deki birçok köyde olduğu gibi burada da ekonomik sorun öne çıkıyor.

Geceyi bir önceki gün geldiğimiz Meredo köyünde geçiriyoruz. Günün ilk ışıkları ile Kandil dağının serinliğinde kahvaltımızı yapıp tekrar yollara düşüyoruz.

İstikametimiz Sorgule Köyü’nde bizi Kandil belediye meclis üyesi Şeyh Mihemed’in beklediğini öğreniyoruz. Mihemed’le kısa bir merhabalaşma ardından Kandil köylerinin sorunlarını ve belediye çalışmalarını soruyoruz:

“Kandil alanı merkezi bölgelere uzak bir alan, bundan dolayı da sorunları fazla” diyerek söze başlıyor. Sonrasında şöyle devam ediyor: “Kandil belediyesi olarak tüm çalışmalarımızı meclisimizin planlaması çerçevesinde yürütüyoruz. Çalışmalarımızı halkın desteği ve katılımı ile kısıtlı imkanlarla ve mümkün oldukça halkın tüm ihtiyaçlarına cevap olacak şekilde yürütüyoruz. Kandil Belediyesi geniş bir coğrafyada yaklaşık 60 köye ulaşıyor. Köylerde alt yapı sorunlarından tutalım sağlık okul vb birçok konuda sorunlar yaşanıyor. Tüm bunların üzerine geçmişte İran top atışları ile Türk devletinin aralıksız bombardımanları eklenince halkın sorunları daha da ağırlaşıyor.”

HÜKÜMET KANDİL BELEDİYESİNİ TANIMALI


Mihamed, ulaştıkları köylerde başta yol ve sağlık hizmetleri olmak üzere çözüm arayışında olduklarını belirtiyor. Ancak Belediye’nin tüm ihtiyaçları karşılayacak maddi olanağa sahip olmadığını da ekliyor:

“Kandil halkının iklim koşulları ve kışın yaşadığı zorlanmaları gözünde tutarak halkın en temel ihtiyaçlarını karşılamak için meclis üyelerimiz toplanıp bir çalışma planlaması gerçekleştirdik. Bu plana göre iki aydır Merodo ve Rızgê köylerinden başlayarak bir çalışmayı başlatmışız. Bu çalışma halen Tütme köyü yolu üzerinde devam ediyor. Doğu Kandil’deki Kalatuka, Şinova, Tütme, Alireş, Bestê ve Serxan gibi birçok köy ve yerleşim yerinin yollarında onarım çalışmaları yürütüldü. Yolları olmayan yerlere de 20 km’ye yakın yeni bir yol yapımını gerçekleştirdik. Halkın ihtiyacı ve talebi doğrultusunda birçok ev ve bahçe yerlerini açtık. Belediyemizin sınırları içinde kalan halkın temel ihtiyaçlarından birisi de sağlık sorunudur. Yapımı devam eden hastanemiz hizmete girdiğinde halkın birçok sağlık sorununa çözüm olacaktır. Ancak genel anlam da Kandil alanının yol, elektrik, su ve sağlık olmak üzere birçok ihtiyacı vardır. Eğitim alanında birçok eksiklik vardır. Kütüphane ihtiyacımız vardır. Belediyemiz halkın bu ihtiyaçlarının tümünü karşılayacak maddi bir güce sahip değildir.”

Bu ihtiyaçları hangi bütçeyle karşıladıklarını soruyoruz Mihamed’e. Cevabı, “yaptığımız tüm bu çalışmaları kıt imkânlarla gerçekleştirdik. Hizmetlerin tümünde halkın katılımı ve desteğini gördük. Zaten en temel gelir kaynağımız halkın yardımlarıdır. Halkın katılımı ile demokratik bir belediyeciliği esas aldığımızdan, halkın destek ve yardımları ile Kürdistan’ın bu ücra köşelerine iyi bir hizmet vermeye çalışıyoruz” oluyor.

En ücra köşelere kadar hizmet götüren Kandil Belediyesi Federal Kürdistan Hükümeti tarafından resmi olarak tanınmıyor. Yaşanan sorunları Belediye Meclisleri olarak Hükümetin gündemine koysalar da, belediyenin resmi tanınmasını ve diğer belediyeler gibi destek sağlanmasını istiyor Kandil Belediyesi yetkilileri.

“Kandil belediye Meclisi olarak bu vesile ile hastane, kütüphane, elektrik gibi temel sorunlarda hizmet vermek için destek çağrısını yapıyoruz. Kandil halkı Kürdistan halkının özgürlüğüne kavuşması için fedakarlık yapmış birçok bedel ödemiş ve halen ödemeye devam ediyor. Herkes şunu iyi bilmelidir çalışmalarımızda hizmetin dışında siyasi bir çıkarı düşünmüyoruz. Halka hizmeti her şeyin üstünde tutuyoruz. Çağrımız belediyemizin yerel hükümet tarafından resmi tanınmasıdır.”

SALDIRILARIN TÜMÜNDE SİVİLLER ZARAR GÖRDÜ

Kandil Belediye Meclis Üyesi Şeyh Mihemed Türk devletinin Kandil alanına yaptığı saldırıları da değerlendirdi. “Kortek katliamını ve diğer saldırılarda direk halk hedef alınıyor son birkaç yıldır Kandil alanına yapılan saldırıların tümünde sivil halk zarar görmüştür. Halktan insanlar katledilmiş, hayvanları telef olmuş, halkın bağ ve bahçeleri tahrip olmuştur. Saldırılarda yaylada kalan köylüler, tavuk çiftliği bile hedef alındı. Halk büyük zarar görmesine rağmen Federal Hükümet’ten bir kınama masajı bile gelmedi. Bu saldırılardan dolayı çocuklarımız okullarda rahatlıkla eğitim göremiyor, halk tarla ve bahçelerinde işlerini yapamıyor. Kürt halkı ve dostlarına çağrımız Kandil üzerindeki bu saldırıları kınamaları, Kandil halkı ile dayanışma içinde olmalarıdır” diye konuştu.

Mihammed’le belediye çalışmalarını ve halkın durumunu değerlendirdikten sonra Rızgê köyü üzerinden Tütme köyüne doğru yola çıkıyoruz. Yanımızdaki PÇDK Üyesi yol boyunca alanı tanıtıyor. Gerillanın bu köylere yıllar önce vadide kurduğu baraj ile elektrik verdiğini söylüyor. Rızgê köyünün karşı sırtlarına geldiğimizde kış hazırlığına başlayan köylülerle karşılaşıyoruz. Köylüler hayvanların kışlık besini için palamut ağaçlarının yapraklarını buduyorlar. Köylüler bir yemek ikram etmeden bizi bırakmayacaklarını söylüyor. Kısa süre sonra kaplar içinde sarma ve dolmalar ile ayranlarla bir yer sofrası kuruluyor.

HER EVDE SAVAŞTAN İZLER VAR

Güneş batmakta iken bize de yol görünüyor. Rizgê köylüleriyle vedalaştığımızda Kandil’in gölgesi çoktan vadilere düşmüştü. Yüksek bir yamacın üstüne geldiğimizde geriye dönüp bakıyorum. Köylülerin yaşam mücadelesini ve her şeye rağmen heybetinden bir şey yitirmeyen Kandil’i düşünüyorum.

Son bir fotoğraf karesiyle yolculuğu noktalamak istiyorum. Bu fotoğrafın ardında nice bedel ödeyen, savaşın acılarını derinden yaşayan ama bugün de direnen bir halk var. İçlerinde evleri defalarca İran-Irak savaşında, İran saldırısında, Türk savaş uçaklarının bombardımanında yıkılan insanlar var.

Yolumuzun düştüğü her evde savaştan izler var. Ama hepsinin ortak dileği, kendi topraklarında özgürce yaşamak. 


ANF

Kandil Dağları'nda Model Belediyecilik-1

Görkemli Kandil Dağları’nın eteklerinde, Güney Kürdistan’ın tümüne model olabilecek bir yaşam hükmünü sürüyor. Yaklaşık 60 köye hizmet veren Kandil Belediyesi, demokratik belediyecilik anlayışını oturtma mücadelesi veriyor. Hem de Güney Kürdistan Hükümeti tarafından resmi bir belediye olarak tanınmamasına rağmen…

ANF Muhabiri M. Nuri Ekinci, Kandil Belediyesi yetkilileriyle görüştü. Onlarca köye giderek Kandil halkının sorunlarına ayna tuttu, sınırlı imkanlarla geçit vermez coğrafyanın en ücra köşelerine giderek hizmet sunan Kandil Belediyesi’nin çalışmalarını inceledi. Yazı dizisinin 1. bölümünü yayınlıyoruz:

Kandil Dağları; derin vadileri, geçit vermez boğazları ile Kürtler için öteden beri direniş mekânı. Türk devleti içinse özellikle son yıllarda korkuyla adını andığı bir coğrafya.

BAHARDAN BU YANA 60 KÖYE HİZMET ULAŞTI

Bu coğrafya tüm saldırı ve yönelimlere rağmen görkemini koruyor. Kandil’in eteklerinde ise, Güney Kürdistan’ın tümüne model olabilecek bir yaşam hükmünü sürüyor. Yaklaşık 60 köye hizmet veren Kandil belediyesi, demokratik bir belediyecilik anlayışını oturtma mücadelesi veriyor. Hem de Güney Kürdistan Hükümeti tarafından resmi bir belediye olarak tanınmamasına rağmen…

Kandil Belediyesi’nin kıt imkânlara, sınırlı sayıdaki çalışana rağmen bahardan bu yana yoğun bir çalışma temposu içinde olduklarını öğrenir öğrenmez yollara düşüyoruz.

İki katlı Belediye binasına gittiğimizde alışılmışın dışında sakin bir ortam buluyoruz. Belediyenin gündelik ihtiyaçlarını karşılayan birkaç köylü ve belediye çalışanı haricinde kimse yok ortalarda. İkram edilen çayları yudumlarken, bizi ağırlayan Belediye yetkilisine çalışmalarını izlemek istediğimizi söylüyoruz. Önce “bahardan bu yana yoğun bir çalışma içindeyiz, geç kaldınız” diyerek önce sitem ediyor, ardından 60 köye götürdükleri hizmetleri özetliyor.

‘BELEDİYE İÇİNSE BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE’


Yol yapım çalışmalarının Doğu Kandil alanında sürdüğünü, ancak araçla Tütme Köyü’ne gitmemiz durumunda oradaki ekip ile irtibat kurabileceğimizi belirtiyor.

Bu kısa sohbet ardından Doğu Kandil alanına doğru yola çıkmayı planlıyoruz. Ancak ne aracımız var ne de o bölgeyi bir tanıyanımız. Belediye yetkilisi bu endişemizi de gideriyor: “O tarafa giden hangi araca belediye çalışmalarının olduğu yere bizi götür deseniz hayır demez. Bir halk belediyesi olarak tüm çalışmalarımızı onların desteği ile gerçekleştiriyoruz” diyor.

Dediği gibi oluyor. Yolda karşılaştığımız bir aracı durdurup Belediye çalışmalarını takip için Kandil’in Doğusuna gittiğimizi söylediğimizde, “halk için olunca başımız, gözümüz üstüne her yerde hizmete hazırız” diyerek arabaya buyur ediyor. Aracın sahibi İran zulmünden kaçıp gelen Doğu Kürdistanlı bir genç; adı Alan.

OKUL HARÇLIĞINI SEBZE SATARAK ÇIKARIYORLAR

Dağların heybeti altında kıvrılan yollardan ilerliyoruz. Ranya-Haci Ümran yolunu birbirine bağlayan asfalt yolda ilerlerken sağlı sollu çardaklar altında sebze meyve satanları görüyorum. 5 ve 7 yaşlarında biri kız bir oğlan çocuğunu gördüğümde araç sahibinden durmasını rica ediyorum. Önüne koydukları kasada salatalık ve domates satıyorlar. Babalarının bir gelirleri olmadığı için yaz aylarında çalışıp hem okul masraflarını çıkardıklarını hem de ailelerine katkıda bulunduklarını söylüyorlar. Keşke daha fazla sohbet etme şansım olsa diyerek arabaya yöneliyorum. Tabii ki fotoğraf çekmeyi ihmal etmeden.

KORTEK’İN VİRAJLI YOLUNDA KATLİAMIN İZLERİ DURUYOR

Araç Kortek’in virajlı yolunda Surede köyüne doğru ilerliyor. Kürt halkının artık bir katliamla hatırladığı o yolda, aracın şoförü Alan tam zirveye doğru arabayı sürerken Türk savaş uçaklarınca 7 sivilin bombalandığı yeri gösteriyor. Tepeden bir süre aracın kalıntılarını izliyoruz.

Tozlu köy yolunda kıvrılarak giden aracın içinde ozan Mehmet Arife Cizrevi, Mehmet Şêxo ve Aram Tigran gibi Kürt ozanlarını dinliyoruz. Adeta dağ başlarını mesken edinenlere rehberlik ediyor yanık türküler. Koyulaşan sohbeti bozan gördüğümüz yeni yerleri merakımızı giderme çabalarımız oluyor. Üç saate yakın süren yol, cana yakın araç şoförümüz Alan sayesinde çabucak bitiyor.

Uğurlarken teşekkür etmekten başka vereceğimiz değerli bir şey bulamadık. Onu da en fazla mutlu eden bu içten teşekkürlerimiz olsa gerekti. Kısa bir süre sonra belediyenin emekçilerinden Erdal ile yanında yıllar önce tanıdığım Hamza gelmişti. Yunanistan sahasında 15 yıl önce tanımıştım. Kimi çalışmalara birlikte katıldıktan sonra yollarımız ayrılmıştı. Ve işte hiç beklemediğim bir alanda yine karşılaşıyorduk. Fiziksel bir değişim yaşamasına rağmen mütevazı ve emekçiliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Kandil’in bu ücra köylerine belediyenin çalışmalarına katkı sunmak için ta nerelerden çıka gelmişti.

GERİLLA ŞEHİTLİĞİ’NDE HÜZÜNLÜ ANLAR

Tütme köyünü geçip, Rızge köyünün sırtlarından geçerken, ‘Şehit Harun Gerilla Şehitliği’ görünmeye başlıyor. Araca birden sessizlik çöküyor. Şehitliği ziyaretimiz de aynı biçimde gerçekleşiyor. Kameraman arkadaşımız Şerdem gerilla mezarlarını ziyaret ettikten sonra mozolenin önünde mermerden yapılan büyükçe bir mezarın önünde duruyor. Üzerinde büyük bir portre bulunan mezar geçen yıl gerilla güçleri ile İran devleti arasında Casusan tepesinde yaşanan çatışmalarda hayatını kaybeden Simko Serhildan adlı gerilla komutanına ait. Şehitlik çalışmalarını yürüten ve bize refakat eden gerilla ‘ona yakışır bir mezar yapmaya çalıştık’ diyor. Söylenecek bir söz bulamıyoruz.

ÖĞLEN MEREDO, AKŞAM SERXAN VE ALİREŞ KÖYÜNDEYİZ


Meredo köyünden öğle yemeği için bir davet alıyoruz. Geniş bir avlu içinden geçerek ulaştığımız evde çardak altında oturuyoruz. Kurulan yer sofrası köy yemekleri ve soğuk ayran ile oldukça zengin bir sofra. Serin ve temiz havanın vurduğu üzüm asmalarının kapladığı çardağın altında yenen yemeğe sıcak bir sohbet eşlik ediyor. Ancak yolumuz uzun. “Biraz da biz halk için çalışalım’ dediğimde Belediye çalışanları da evin sahibi de gülmeye başlıyor. Evden tebessümle ayrılıyoruz.

Meredo köyünden itibaren ekibimize Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi’nin bir kadın üyesi eşlik ediyor. Onların çalışma alanına gidiyoruz. Gideceğimiz köylerde ilişkilerimizi onlar sağlayacak. Alireş köyüne yöneldiğimizde sol yamacımızda kalan yüksek tepelerin Casusan tepeleri olduğunu öğreniyoruz. Yıllarca tampon bölge olarak boş kalan alanları Güney Kürdistan köylüleri yaz aylarında yayla yeri olarak kullanıyor.

BÖLGE HÜKÜMETİ’NİN YAPMADIĞI YOLU BELEDİYE YAPTI

Federal Bölge Hükümeti, Serxan köyüne çektiği elektrik şebekesini, aralarında 5 km olmasına rağmen yol olmadığı gerekçesi ile Alireş köyüne getirmek istememiş. Bunun üzerine halkın taleplerini değerlendiren belediye meclisi iki köy arasına yeni bir yol yapmaya karar vermiş. Bu şekilde yerel hükümetin gerekçesi ortadan kalkmış oldu diyor Alireş halkı. Tozlu yoldan ilerlerken yerel hükümete bağlı şirketlerin araçlarının da Kandil belediyesinin açtığı yolu kullandığını görüyoruz. 50 haneye yakın bir yer olmasına rağmen köyde okul da yok.

Serxan köyü geniş bir arazi üzerine kurulduğu için evler dağınık duruyor. Köyün içinde bir eve gidiyoruz. Kapıda bizi Ahmet Resul Kadır adlı 40 yaşlarında bir köylü karşılıyor. Yanımızdaki PÇDK üyesi sayesinde tüm kapılar açılıyor bize. Ahmet Resul Kadır ve eşi Menice’ye köyde belediyenin çalışmalarını ve genel olarak da köyün durumunu soruyoruz.

ÇOCUKLARINI EŞEK SIRTINDA OKULA GÖNDERİYOR

Ahmet, “yerel hükümet buraları kendi kaderi ile baş başa bıraktı. Zamanında ve günümüzde Kürdistan için çok bedel ödedik. Ama şimdi bazıları zengin, bizim gibileri de kendi haline bırakmış. Elektrik direklerini yeni köye getirdiler. Köyde okul olmadığı için çocuklarımı kar, kış demeden eşeksırtında okula götürmek zorunda kalıyorum” diyor. Köydeki diğer insanların durumunun da kendisinden farksız olmadığını aktarıyor. Menice ise köyde sağlık ocağı olmadığından şikayetçi. “köyümüzde bir doktor ve sağlık merkezi yoktur. Herkesin şehirlere gidip tedavi olması için maddi durumları iyi değildir. Bundan dolayı da özellikle kadın ve çocuklarda ciddi sağlık sorunları gelişiyor. Belediye sağlık hizmetleri veriyor. Ama onların da imkanları sınırlı ve her yere ulaşamıyorlar.”

Dışarıda yol yapım çalışmalarını yürüten kamyonların toz dumanı altında çekim ve röportajlarımızı yaptıktan sonra Alireş köyüne doğru yola çıkıyoruz.


ANF

Salih Müslim: Haklarımızı Almaya Kararlıyız

PYD Lideri Salih Müslüm
PYD Eşbaşkanı Salih Müslim Stockholm’de düzenlenen bir halk toplantısında yaptığı konuşmada Ortadoğu’da Arap Baharı olarak adlandırılan ayaklanmaların neden ve sonuçlarını değerlendirerek Rojava’daki son gelişmeleri Kürdistanlılara aktardı. Müslim Kürt halkının Suriye devriminin bir parçası olduğunu, ne pahasına olursa olsun Kürt halkının haklarını alacağını vurguladı.

Ortadoğu’da ayaklanmaların özgürlük talebiyle Tunus’ta başladığını Mısır ve diğer ülkelere yayıldığını söyleyen Müslim ayaklanmalardan sonra bir çok ülkede ılımlı Müslümanların iktidara geldiğine dikkat çekti. Müslim Tunus’ta devrimİne önderlik edenlerle görüştüklerinde kendilerine “Siz Suriye’nin devrimcilerisiniz. Bizim devrimimizi çaldılar. Sizinkini çalmasınlar” uyarısında bulunduklarını söyledi.

Müslim Berberilerin Libya’da onyıllar boyu Kaddafi’ye karşı mücadele etmelerine rağmen iktidar değişikliğinden sonra taleplerinin karşılanmadığını belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Devrimi Berberler başlattı. Bedelini onlar ödedi. Ama şimdi onların ne dillerinden ne de kültürlerinden sözediliyor. Bizim ülkemizde de bir devrim var. Bu devrim haklı bir devrimdir. Suriye halkları özgürlük ve demokrasi istiyor. Biz özgürlük mücadelesi veren Suriye halklarının bir parçasıyız. Suriye’de diktatörlük ancak Kürtler üzerinde çifte diktatörlük vardır. Diimizi, toprağımızı elimizden aldılar. Köylerimizin adlarını değiştirdiler. Çocuklarımıza Kürtçe isim verme imkanımız bile yoktu. Tüm bu baskılara karşı çıkan biz Kürtler baskı ve işkencelere maruz kaldık. Cezaevlerine atıldık. Suriye rejimi 1990’lı yıllardan itibaren Türkiye ile anlaşıp Kürtlere yönelik korkunç baskı ve saldırılarılara girişti. Bize karşı ilk kez bir miting bile örgütlediler. Kamişlı ayaklanması sırasında binlerce insanımızı işkenceden geçirdiler. Şehitler verdik. İşte Baas rejiminin Kürtlere yönelik politikası böyleydi.”

KÜRTLER 2004’TEN BERİ BAAS REJİMİNE KARŞI MÜCADELE EDİYOR

Kürt halkının Baas rejimine karşı 2004 yılında Kamışlı’da başlattığı ayaklanmayı bazen onbinler bazen de 10 kişiyle sürdürdüğünü, tutuklamalara ve işkencelere rağmen mücadelenin tüm Suriye geneline yayılıncaya kadar devam ettiğini söyledi. Tunus, Mısır ve Libya’da olduğu gibi Suriye’deki ayaklanmanın da bir halk devrimi olduğunu ve özgürlük istediklerini söyleyen Müslim Kürtlerin diğer halklara göre daha çok demokrasi ve özgürlüğe ihtiyacı olduğunu ifade etti. Baas rejiminin çok kötü ve berbat bir rejim olduğunu ancak Esad’ın gitmesinden sonra iktidara kimlerin geleceğini ve ne için mücadele ettiklerini bilmek zorunda olduklarını belirtikten sonra şunları söyledi: “Biz kimsenin askeri olmayacağız. Halkımızın askeri olmak zorundayız. Hiç kimse bizi kendi askeri olarak görmesin. Biz kendi tarihimizi ve eksikliklerimizi çok iyi biliyoruz. Hatalarımızdan dersler çıkardık. Biz kimliğimizi ve özgürlüğümüzü kabul etmeyen hiç bir güçle birlikte olmayacağız. Onlarla ortak mücadele etmeyeceğiz. Bizim stratejimiz farklıdır. Tarihi ve siyasi tecrübelerimiz var. Bu nedenle de eksikliklerimiz azdır. Biz kimseye hizmet etmeyeceğiz. Öteki Kürt örgütleri de bu tutumumuzun doğru olduğunu söylüyor.”

ROJAVA İLGİ ODAĞI OLDU

Müslim Temmuz ayında Kürtlerin Rojava’daki yerleşim bölgelerini ele geçirmelerinden sonra Batı Kürdistan’ın ilgi odağı haline geldiğini, bir çok devlet ve örgütün PYD hakkında bilgi almak için girişimde bulunduklarını söyledi. Paris’ta yaptıkları basın toplantısını aralarında Fransız Cumhurbaşkanının Danışmanın da bulunduğu pek çok kurum temsilcisi tarafından izlendiğini, önümüzdeki ay Alman Dışişleri yetkilieriyle görüşmelerde bulunacaklarını ifade etti.

KÜRTLERİN BİRLİĞİNİN BOZULMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ

Kürtlerin birliğe ve örgütlenmeye ihtiyaçları olduğunu vurgulayan PYD Eşbaşkanı 2007 yılından beri “Demokratik Özerlik” olarak adlandırdıkları ekonomik, siyasi ve savunma yanları olan bir projeleri olduğunu ve bu projeyi yaşama geçirmeye çalıştıklarını söyledi. Müslim halkın ögütlenip öz savunma oluşturması gerektiğini, illerde, köylerde ve mahallelerde Meclisler kurduklarını, Afrin, Koban ve diğer yerleşim birimlerinde halkın idareye el koyduğunu ve kendi kendine yönetmeye başladığını ifade etti. Projenin yaşama geçirilmesi için halkın yönetime katılmasının gerekli ve zorunlu olduğunu belirten Müslim Kürtlerin kendilerini korumak amacıyla silahlandıklarını söyledi.

Müslim uzun yıllar boyunca Kürtlerin birliğinin sağlanması için çalıştıklarını, ancak diğer partilerin isteksizliğinden dolayı bunu gerçekleştiremediklerini Temmuz ayında Hewler’de imzalanan anlaşmanın uzun yıllar sürdürdükleri birlik mücadelesinin bir sonucu olduğunun altını çizdikten sonra şunları söyledi: “Biz halkımıza söz verdik. Herkese de söylüyoruz. Biz bu anlaşmaya sahip çıkmak zorundayız. Bunun bozulmasına izin vermeyeceğiz. Biz bazı güçlerin bundan rahatsızlık duyduklarını ve dağıtmaya çalıştığını çok iyi biliyoruz.”

KÜRTLER, SALDIRILARI ENGELLEYEBİLECEK GÜÇTE

Müslim konuşmasında Özgür Suriye Ordusu’nun bütünlüklü bir yapı olmadığını ve onlarca başı bulunduğunu ve bunların farklı düşündüklerini ve kendi aralarında diyalogları olmadığını, başlarının Fransa, İstanbul ve Antakya’da yaşadıklarını ve Türkiye’de yaşayanların tıpkı Tayyip Erdoğan gibi Kürtlere düşmanlık yaptıklarını söyledi. Müslim ayrıca Kürtlere düşmanlık yapanların başını Türkiye’de yaşayan Suudi Arabistan ve Türkiye’nin para ve silah yardımı yaptığı Arap örgütlerinin çektiğine dikkat çekti.

AKP iktidarının para vererek kandırdığını Antakya ve Urfa’da yaşayan bir grup Kürt gencinin Facebook aracılığıyla PYD ve diğer Kürt örgütlerine yönelik karalayıcı kampanyalar yürüttüklerini belirten Müslim “Bunlar AKP İktidarına kendini parayla satan Kürtlerdir. Biz halkımızın bunları ciddiye almadığına ve almayacağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.

Müslüm Batı Kürdistan’da halkı tehlikelere karşı kendilerinin savunduklarını, ekmek ve gıda yardımı yaptıklarını ve halkla bütünleştiklerini ve hiç kimsenin bu birlikteliği bozamayacağını ifade etti. Yaptıkları her şeyde halkın çıkarlarını temel aldıklarını belirten Müslim Kürt halkına karşı olanlarının başarı şansları olmadığına vurgu yaptı. Halkın giderek bilinçlendiğini ve bu saldırıları engelleyecek ve oyunları boşta çıkaracak güçte olduğunu belirtti.

TÜRKİYE ESAD’LA BİRLİKTE 12 YIL KÜRTLERE KAN KUSTURDU

12 yıl Türk devletinin Esad rejimi ile birlikte çalıştığını ve Kürtlere kan kusturduklarını söyleyen Müslim şimdi de hem muhalefet hem de Esat rejiminin Kürtlere tavır aldıklarını vurguladı. Suriye’de süren kirli savaşa karşı olduklarını ve savaşın durdurulmasını istediklerini belirten Müslim ancak Kürtlere yönelik bir saldırı olması durumunda kendilerini savunabilecek durumda olduklarını ifade etti.

Müslim Rojava’da yaşayan Kürtlerin diğer parçalarda yaşayan kardeşlerine ihtiyaçları olduğunu hatırlattıktan sonra her türlü müdahale alternetiflerine karşı hazırlıklı olduklarını da vurguladı. 


ANF

Türk Ordusu YPG Devriyesine Ateş Açtı, 1 Ölü 2 Yaralı

Halk Savunma Birlikleri, Batı Kürdistan'ın güvenliğini sağlıyor
DIRBESİYE - Türk ordusunun Dirbesiye'ye bağlı sınır hattındaki bir köyde devriye gezen YPG'ye üyelerine ateş açması sonucu 1 YPG üyesi yaşamını yitirirken, biri ağır 2'si de yaralandı.

Türk ordusu Batı Kürdistan’ın sınır hattında bulunan kenti Dirbesiye’ye bağlı bir köyde YPG güçlerine ateş açtı.

Saldırı yerel saatle bu sabah saat 02.30 sıralarında Dirbesiye'ye bağlı Girê Lûlan köyü yakınında gerçekleşti.

YPG güçleri devriye gezerken düzenlenen saldırıda, YPG üyesi Hogir Beşir Erebo hayatını kaybederken, Tamir Hewaz ve Mazlum Reşad Eli da yaralandı. Reşad Eli’nin durumunun ağır olduğu bildirildi.

Dirbesiye’nin Melek köyü nüfusuna kayıtlı Beşir Erebo’nun cenazesi Qamişlo kentindeki Qasimo Camisi’ne götürüldü. Cenaze dini vecibeler yerine getirildikten sonra bugün kendi köyünde defnedilecek.


ANF