30 Mayıs 2011 Pazartesi

Nuray Mert: Şiddet ve Duble Yollar Birlikte Gidiyor


AKP iktidarının “duble yolları” ile Dersim katliamı öncesi imar politikası arasında paralellikler kuran gazeteci Nuray Mert, “Yol ve zor politikası birlikte gidiyor” dedi. Mert, Türkiye’nin çok ciddi bir radikal dönüşüm içerisinde olduğunu belirterek, yeni bir statükonun kurulmakta olduğuna dikkat çekti.

Brüksel’de ANF’nin sorularını yanıtlayan gazeteci Nuray Mert, kaset skandalının tek hayırlı yanının olduğunu belirterek, “Böylece Türkiye’de mahrem hayat nedir, özel hayat nedir, bunun sınırlar nedir… bu vesileyle konuşuldu” dedi.

KASET KONUSUNDA TEK İTİMAL GÖZARDI EDİLİYOR

“Kasetler aslında çok siyasi bir olay” diyen Mert, “çok spekülatif” ve “manipülatif” olduğunu ifade etti. Hükümet çevresinin MHP içinde “muhalif bir gruba” bağladığı bu olay değerlendirdiğine işaret eden gazeteci Mert, “Öyle her grup, her siyasi grup, muhalif grup bu kadar şantaj imkanlarına sahip olsa, sadece kendi partileri değil, bir grup da çıkar iktidar partisi içinde yapar” şeklinde konuştu.

Tüm ihtimaller tartışılırken “tuhaf bir şekilde tek bir ihtimalin göz önüne bulundurulmadığını” söyleyen Mert, “Bir tek iktidar çevresinin bundan faydalanabileceği ihtimali olmuyor” diye belirtti.

CHP eski lider Deniz Baykal’a ilişkin kaset olayı ardından bazı çevreler tarafından dile getirilen Kemal Kılıçdaroğlu döneminin başlamasının belirlenmiş bir plan dahilinde olduğu fikrine karşı çıkan Mert, “Ama hayat bu kadar belirlenmiş bir süreç değil ki… Ne malum ki CHP’nin bin parçaya bölünmesi beklenmiyordu? Nerdeyse suyun üç hali gibi, ya da fizik kanunu gibi olmaya başladı” dedi.

İKTİDAR MHP’NİN OYLARINA ALIŞTI

Kaset olayından “muhtemelen daha çok iktidarın çıkarı olduğunu” sözlerine ekleyen Nuray Mert, AKP iktidarı ile MHP oyları arasındaki ilişkiyi şöyle özetledi: “Zaten referandumdan beri MHP’nin oylarını almaya alışmış, bunun rehavetine kapılmış. Olay sadece bundan (kasetten) ibaret değil ki. İktidar partisi zaten her yönüyle milliyetçi oylara göz diktiğini, bunları hedeflediğini, referandumda edindiği genişlemeyi, genleşmeyi devam ettirmek istediğini açıkça itiraf ediyor. Bunu bir tek kabul etmek istemeyenler, iktidar adına yazan çizenlerdir, bu normaldir. Bir de Türkiye’nin garip mizaçlı aydınları ve demokratlarıdır. Nedense böyle bir ihtimali görmek istemiyorlar.”

AKP’nin MHP’nin oylarına neden ihtiyaç duyduğunu ifade ederken “bütün kitle partileri için bunun böyle olduğunu” söyleyen Mert, “fazla mal göz çıkarmaz” şeklinde yaklaşıldığını belirtti.

AÇILIMI KENDİ SEÇMENİ YÜZÜNDEN FRENLEDİ

Ancak bu çerçevede iktidarın Kürt açılımında da başarılı olamadığına dikkat çeken Mert, “iktidarın başarısız olduğu bir politika oldu” tespitini yaptı. Erdoğan’ın açılım politikasını “her şeyden önce kendi seçmeni yüzünden frenlediğini” belirten Mert, “Oradaki tepkiden etkilendi. Çünkü kendi seçmenini böyle bir şeye hazırlamadı. Son derece milliyetçi bir dil var. Bugün aldığı halden bahsetmiyorum. Yani iktidar Kürt açılımına gelene kadar dilini değiştirdi mi? Hem iktidara sadece hükümet olarak bakmamak lazım. Muhafazakar gazetelere bakın. Açılımın yapılacağı günden bir hafta öncesi veya o sırada bile bütün muhafazakar yayınların yazdıkları, çizikleri hiç de öyle açılacak, bir zihin dönüşünü geliştirecek bir şey gibi değil” şeklinde konuştu.

İSLAMCILAR İLE MİLLİYETÇİLER ÖRTÜŞEN GRUPLAR

Mert, sözlerini şöyle sürdürdü: “İktidar bu olaya şöyle baktı. Ben yaparım olur. Seçmene bir şey söylerim. Ali’nin külahını alır Veli’ye, Veli’ninkini Ali’ye veririm. Olmadı işte, ne Ali’ninkini alabildi ne de Veli’nin külahını öbürüne verebildi. Çok da ciddi tabandan tepki geldi. Ve ona Milli Birlik Projesi adını vermek zorunda kaldı.”

“Ondan sonra, referandum sürecinde gördü ki milliyetçi oylar belli dönemlerde, belli koşullarda rahatlıkla kendisine yönelebiliyor” diyen Mert, bu seçimlerde ise Başbakan’ın “Başkanlık sistemi” hedefi ve o olmazsa cumhurbaşkanlığı yarışına gireceği bir ortamda milliyetçi oylara göz diktiğine işaret etti. “İslamcılar ya da muhafazakar demokratlarla milliyetçilerin örtüşen gruplar olduğunu” söyleyen Mert, “O yüzden çok fazla geçişlilik var” dedi.

Mert, “Kasetlerden bağımsız olarak, asıl bizim ilgilenmemiz gereken şey; Türkiye’de iktidar partisi milliyetçi oylara tevessül ediyor mu, onu hedefliyor mu, onun sonuçları ne olacak?” diye sordu.

AKP’NİN BÜYÜK KORKUSU

AKP oyunu korusa da bu oyları isteyeceğini vurgulayan Mert, Türkiye’deki diğer gerilimlere de dikkat çekti. Mert, “Türkiye’de dışarıdan bakıldığında dikkat çekmeyen başka gerilimler de var. Parasız eğitim istiyoruz diye pankart açtıkları için öğrenciler hapse atıldı… şaka gibi… Hala inanmıyorum böyle bir şey olacağına. Diyecekler ki sana bunu ben pankarttan almadım ‘terör örgütünden’ aldım. Zaten bütün otoriter sistemler böyle” ifadelerini kullandı.

“Geçmişi gözü yaşlı anan” iktidar çevrelerini eleştiren Mert, “Niye şimdi geçmişi herkes gözü yaşlı anıyor?” diyerek o zamanın “komünizmle mücadele dernekçilerinin ah vah edip Nazım Hikmet şiirleri okuduğuna” dikkat çekti. Mert, “O zaman da aynen böyle bir ortam vardı. Zavallı bir köy öğretmeni, eşitlik filan dediğinde hay komünist filan…” diye konuştu.

AKP’nin iktidarı ve elindeki gücü kaybetme korkusuna da değinen Mert, “Bu kadar büyük kavgalara girmiş bütün çevreler korkar. Gücünü ne kadar her şeyi kontrol edecek hale yayarsan, onu kaybetmeni bedeli de sana büyük olur. Sadece bu iktidarla kısıtlı bir şey değil ki bu. Bu her zaman böyledir, fizik kanunu gibi” diye belirti.

BU KADAR GÜCÜN ZAYIFLAMASININ MALİYETİ DE BÜYÜK OLUR


AKP iktidarın Türkiye’yi dönüştürdüğünün altını çizen Mert, şöyle konuştu: “Daha demokratik yönde olmayabilir. Ama çok ciddi bir radikal dönüşüm içerisinde. Ben yeni bir statükonun kurulması diyorum buna. Bu yeni statükonun kurulması çerçevesinde büyük bir güç edinmiş, yani tam burada, bu gücün kaybedilmesi bir yana, zayıflamasının bile maliyeti çok büyük olur.”

ZOR İLE YOL BİRLİKTE GİDİYOR

Nuray Mert, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın miting alanlarında ağzından düşürmediği “duble yollara” da çarpıcı bir değerlendirme getirdi. Mert, 26 Mayıs günü Avrupa Parlamentosu’nda yapılan Dersim Konferansı’nda, “duble yollar” ile Dersim Katliamı öncesi yapılan imar politikası arasında paralellikler kurmuştu.

Bu konuya açıklık getiren Mert, Kürt bölgesinde yol projeleri ile ilgili Mayıs’ın ilk haftasında bir gazetedeki yazıda yer alan “Artık zor dönemi bitti yol dönemi başladı” şeklindeki değerlendirmeye dikkat çekerek, “Aslında yol ve zor politikaları her zaman beraber gidiyor” dedi.

Dersim Katliamı’nda “zor, şiddet ve imar politikasının nasıl birlikte gittiğini” hatırlatan Mert, “Benzetmek gibi olmasın, bunun ardından katliam gelecek manasında değil. 1935’te ilk raporlarda hep yol inşa edilmesinden bahsedilir, çünkü buraya yapılacak harekat için yol lazım. 1935’teki gibi bir katliamı andıracak olmasından değil ama şu anda o bölgedeki şiddet politikalarının da alt yapısı oluyor, o paralelliği hatırlatmak için” şeklinde konuştu.