12 Nisan 2010 Pazartesi

AHMET TURK'E ALCAKCA SALDIRININ GORUNTULERI

http://www.firatnews.org/index.php?rupel=nuce&nuceID=24616

AHMET TURK'E ALCAKCA SALDIRI


Alevi Burjuvazisi

Devlet Aleviler üzerine büyük oynuyor. Bir yandan resmi ideolojinin Aleviler üzerindeki etkisini kullanarak yoksul ve devrimci yurtsever potansiyeli taşıyan kesimi sistemin içine çekerek boğmak istiyor. Diğer yandan sahte Alevileri felsefesini taşıyan Alevi burjuvaları ile Alevileri sisteme yedeklemeye çalışıyor. Polatları, Süzerleri, Altınbaşı, Flokser Grubunu, A.Haydar Veziroğlu’nu, Hüseyin Özbek’i, İzzettin Doğan’ı, Ertuğrul Aslan’ı, Yalçın Özdemir’i bu projeyle özel olarak görevlendiriliyor.

Dikkat edilirse sahte Aleviciliğin politika olarak gündeme geldiği dönem CHP’nin Alevi kitleleri üzerindeki prestijini yitirip, Alevilerin sistem dışı alternatiflere yöneldiği süreçlerdir. CHP’nin artık tek başına dolduramadığı boşluk Alevi burjuvazisi devreye sokularak doldurulmaya çalışılıyor. Bu sermaye grupları çizgisinde ifadesini bulan Alevilik aynı zamanda Alevilerin kimlik sorunlarına sistem tarafından oluşturulmuş ‘çözüm’ modelidir.

Alevi burjuvazisi cılızda olsa yöresel feodal aileler şeklinde ortaya çıkışı 1838’lerde Osmanlının son dönemine denk gelir. Bu aileler Anadolu toplumunun her kesimi gibi cumhuriyetin kuruluşunda kemalizme yoğun destek verir. Bu destek sonra karşılıksız kalmaz. Bu süreçte, egemen olan ticari kapitalizm, emperyalizme bağımlı biçimde sanayi kapitalizme dönüşmüş ve bu temelde 1960 sonrası sınıfsal ayrışmayı hızlandırmıştır. Artık kapitalist pazar etrafında, kapitalizme ait modern sınıflar, yani burjuvazi oluşmaya başlayarak sadece ekonomik alanda değil, siyasal yaşamda da varlığını ortaya koymaktadır.

Bu süreç, kırsal alanda daha çok içine kapalı toplumsal ilişkileri kentlere taşımış, çarpık bir kentleşme olgusunu ortaya çıkarmıştır. Doğal olarak aynı süreç, daha önceleri kırsal alanda yaşamlarını devam ettiren Alevilerin kentsel yaşamın bir parçası olmasını beraberinde getirmiştir. Böylece geleneksel Aleviler içinde de sınıfsal ayrışma hızlanmış, önemli bir kısmı işçi sınıfı ve kent yoksullarına dönüşürken, kentleşmeyle beraber Alevı ailelerin önemli bir kısmının çocuklarının eğitim görmesiyle birlikte sistem içinde ürkerek de olsa yer almaya başlanmıştır.

ALEVİ BURJUVAZİSİNİN SİSTEME ENTEGRASYONU

1960’dan itibaren kemalizm kurumsallaşması, Alevi Türklerin ve Alevi-Sünni Kürtlerin ekonomik ve siyasal alandan dışlanması anlamına geliyordu. Elbette bu tam bir dışlama, yani açık hukuki ve siyasal kararlarla gelen bir dışlama değildi; ancak sistemin açık tutumuydu. Aleviler, siyasetten, yüksek bürokrasiden, ordudan, yüksek mahkemelerden gibi kritik her türlü devlet görevinden sürekli ve sistematik biçimde uzak tutulmuşlardı.

Ancak süreç içersinde özellikle küçük burjuvazinin üst kesimi ve orta burjuvaziyi ifade eden Alevilerin sisteme daha fazla dahil olma çabası, bir ölçüde karşılık görmüş ve sistem kendi yapısına da uygun bir figür olan İzzettin Doğan ve oluşturduğu Cem vakfı gibi gerici girişimler ile bu süreç açılmıştı.

Daha sonra ‘gerçekleşen sosyalizmin’ çöküşü ile birlikte dünya çapında dinsel, mezhepsel, milliyetçi ve bölgesel eğilimler güç kazanınca Alevi burjuvazisi sistem tarafından güçlendirilmeye başlandı. Böyle olunca geçmişin sosyalist aydınları ve işadamları kendilerine rant sağlamak için Alevilik alanında ifade etmeye başladılar. Sistem bu gelişmeyi bir yandan da Kürt ulusal hareketinin yükselişi dengelemek için değerlendirdi.

Sistem Alevilerle, Kürtlerin yüzyıllardır var olan çelişkilerini alevi burjuvalarını kullanarak bu dönemde ön plana çıkarmaya başladı. Sistemin Kürt halkının mücadelesini ‘bölücü’, ‘Onlar Şafi Kürtleri, Alevileri öldürmeyi farz bilirler’, ‘Ermeni destekli hareket’ gibi özel psikolojik özel savaş yöntemlerini kullanarak zihniyetin ortaya koydu.

ALEVİ BURJUVAZİSİ KİMLERDİR

Bugün az bir kesimi tekelci burjuva konumda yer alsa da, bununla çeşitli bağlar içinde olan burjuvalar ve orta burjuvalar vardır.

POLAT HOLDİNG: Sermaye birikimi 7 milyar dolar civarındadır. İnşaat, otel, seramik alanında faaliyet yürütüyor. Bu grubunun temel özelliği tekelci Alevi burjuvazisinin ilk temsilcisi olmaları. İbrahim Polat Karacaahmet Kültür Derneği ve Cem Vakfında yöneticilik yaptı. Hala da burada faal durumda. Polat grubu Alevi kurumlarının ve cemevlerinin yapılan inşaatlarına yoğun destek veriyor. Özellikle grup bu öznel durumunu kullanarak DYP-SHP hükümeti döneminde 650 milyon dolar faizsiz kredi aldı.

SÜZER HOLDİNG: Sermaye bikrimi 3.5 milyar dolar arasında tahmin ediliyor. Faaliyet alanları arasında inşaat, banka, otel işletmeciliği bulunuyor. Tekelci alevi burjuvazisini temsil ediyor. Alevi kurumlarına yoğun olarak maddi destek veriyor. Özellikle ANAP iktidarı zamanında Mesut Yılmaz tarafından Alevilerin oyunu almak için desteklenilip krediler verilmiş bir grup olarak biliniyor.

FLOKSER GRUBU: Rafet, Rasim, Yasin Tükek kardeşler, İzzettin Doğanın gizli kasası konumunda, Cem Vakfı’nın Tansu Çiller döneminde örtülü ödeneklerden aldığı 8 trilyonun aktarıldığı grup. ANAP DYP iktidarı döneminde Mesut Yılmaz tarafından Halk Bankasından faizsiz geri ödenmemek koşuluyla 218 milyon dolar kredi ödendi. Cem Vakfı yönetiminde çok etkin. Faaliyet alanı dericilik. Aleviler içinde Fetullah Gülen’in en yoğun destek verdiği grup olarak biliniyor.

İZZETTİN DOĞAN: Alevi zenginlerini sisteme entegrasyonun sağlayarak kendini kanıtlamış biri, hala çok aktif. Siyasetçilerle çok karanlık bir ilişki ağı içinde.

ERTUĞRUL ASLAN: AKP iktidarıyla yükseldi ve kamuoyu son dönemde kurduğu vakfı ile konuşuluyor. Bu vakıf Antalya'nın Elmalı İlçesi Tekke köyünde 17 Ocak 2007 tarihinde kuruldu. Vakfın ismi, Abdal Musa Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı. İsmini bugüne kadar hiç kimsenin duymadığı ve sadece bir yıllık bir geçmişi olan vakıf bir anda AKP'nin Alevi açılımı ile gündemin birinci maddesi haline geldi. AKP, kendi imkânları ile kurdurduğu bu vakfı Alevi açılımında tek muhatap olarak kabul etti. AKP uydusu olan bu vakıf kanalıyla 11 Ocak'ta Ankara Bilkent Otelinde bir yemek verildi, yemeğin 50 bin YTL'lik yemek masraflarını ise Abdal Musa Vakfı'nın karşıladı. Ayrıca Ertuğrul Aslan AKP’li belediyelerden komisyon karşılığı inşaat ihalelerini alıyor.

YALÇIN ÖZDEMİR: 12 Eylül' hızlı solcularından, yakalanınca hemen itirafçılığı seçerek onlarca masum insanın işkence tezgâhlarından geçmesine vesile oldu. Mamak cezaevinde geçirdiği yılların ardından yerel yönetimlere coğrafi bilgi sistemlerini kurdu, dergiler çıkardı, fuarlar düzenledi. Bir süre ANAP'ta politika yapan Özdemir, bugün AKP'nin Çankaya Belediye Meclisi üyesi ve Su TV’nin sahibi.

İMAM ALTINBAŞ: Altınbaş Holding faaliyet alanı isminden de anlaşılacağı gibi kuyumculuk yapıyor. Kıbrıs ve Ukrayna’da özel bankaları var. Sermayesi 3 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor.

A. HAYDAR VEZİROĞLU: Tansu Çiller’in destekleyip palazlandırdığı ve Alevileri sisteme entegre etmek için Barış Partisini kurdurduğunda örtülü ödenekten destekledi. 2 milyar dolarlık bir sermayeye sahip Veziroğlu’nun faaliyet alanı ise inşaatçılık.

HÜSEYİN ÖZBEK: Seven Hill markası faaliyet alanı, tekstil Rusya pazarına hakim. Fetullah Gülen grubu tarafından destekleniyor. Özbek’in babası da Cem vakfında yönetici.

Bu sınıfın özünde Alevilik sorunu yoktur. Bunlardan bazılarının Gülen cemaati ile bağları olduğu bilinmektedir. Alevilik bu sınıf için, yani burjuva sınıf için sömürünün bir aracıdır.

TARİKAT BAĞLANTISI

Devletin bankaları özelleştirmesi sonucunda Alevi burjuvazisine verilen krediler Fetullah Gülene bağlı Bank Asya üzerinden yürütülmeye başlandı. Alevi burjuvazisine Bank Asya’nın verdiği krediler 2 milyar dolar civarındadır. Gülen’in bazı alevi zenginleri desteklemesinin sebebi, Alevi burjuvazisinin merkezileşmesini, kurumsallaşmasının (Tusiad, Musiad) engelleyerek kendine bağlı bir alevi burjuvazisi oluşturarak ilerde cemaatine karşı katı kemalizm tarafından kullanılmasının engellemektir.

Aslında Gülen cemaati ekonomik gücüyle Aleviler içinde kendi Alevi kurumlaşmasını oturtmak istiyor.

Cem TV hisselerinin çoğunluğunun Türek ailesinin elinde olmasıyla başlayan Türek ailesi ve İzzettin Doğan gerginliğinde, Rafet Türek’in ABD’ye giderek Gülen ile görüşmesi ilişkinin boyutunu açıklamaya yeter sanırım. Gülen tarikatının yoğun olarak faaliyet gösterdiği yerlerde Alevi burjuvazisinde deri ve tekstil alanlarında (özellikle Flokser Grubu Rafet, Rasim, Yasin Tükek kardeşler ve Seven Hill) faaliyet gösteren firmalarının çok güçlü olduğu görülmektedir.

DEVLETLE İLİŞKİLERİ

Devlet, Alevi burjuvazisini Kürt ulusal hareketine karşı ciddi bir şekilde destekledi. Ancak Alevilerin devrimci dinamizmini taşıyan yoksul kesimine dönük asıl asimilasyon çabası ise 28 Şubat harekâtından sonra başladı. 28 şubat kararlarının ardında siyasal islama karşı bir tasfiye hareketi başlatıldı. Ordu siyasal islamı tasfiye ederken ’laik’, ’şeriatçı’ çelişkisini bilinçli olarak körükleyerek Alevi burjuvazisini kullanarak Alevileri şeriatla korkutup ordunun yanında olmaya zorladı. Örneğin Cem Vakfı’na asıl rol bu tarihte verilmiştir. MHP’nin artan ilgisi ve seçimlerde Alevi oylarını almak için alevi adaylar göstermesi, Alevi gençlere sınırlı da olsa orduda subay olma kapılarının açılması, hep bu sürecin bir parçasıdır. Ancak her şey planlandığı gibi gitmedi.

28 şubat sürecinin mağduru olarak gösterilen çevrelerin gelişmelerden dersler çıkartarak. Toplumda hızla etkili şekilde örgütlenip gülenin desteğiyle alarak iktidar olan AKP taşrada gelişmeye başlayan muhafazakar islamı burjuvaziye yol açmak ve bu kesimim geleneksel Alevi düşmanlığından çekinmesinden dolayı alevi burjuvazisinin gelişmesini engelleyerek 28 şubatta yer alan alevi kurumları ve sermaye gruplarını geçişi olarak cezalandırdı.

Alevi burjuvazisi, her şart altında alevi örgütlerindeki sosyo ekonomik ilişkilerini ve imtiyazlı potansiyelini göstererek devlete ‘beni kullanan’ diyerek yalvarır hale gelmiştir. Bu haliyle alevi burjuvazisi sistemin kirli işlerine alet olarak Alevi halkının yüzyıllar boyunca oluşturduğu değerlerin dışına düşmüştür. Ve düşmeye devam ediyor.