9 Kasım 2010 Salı

Aborjinler;Avusturalya Yerlileri


  • Aborjin Avustralya kıtası yerlilerine verilen addır. Avustralya Yerlileri ifadesi de kullanılabilmektedir. Kelime Latince kökenden başlangıçtan gelen anlamında ab origine ifadesinden tüm yerli topluluklara izafe etmek için türetilmiş olmasına karşın 17.yüzyıldan itibaren özelde Avustralya yerlilerini genelde de yerli hakları tanımlamakta kullanılmıştır.
  • Aborjinler ifadesi genel olarak tüm bir Avustralya Tazmanya ve çevre adalarda yaşayan yerlileri tanımlamakta kullanılmakla birlikte bu isimlendirmenin dil ve yaşayış biçimi olarak ortak noktalarıyla birlikte farklılıklar da taşıyan geleneksel toplulukları işaret ettiği de unutulmamalıdır.
  • Yerli Aborjin topluluklarının dağılımı
  •  
  • Yerli kabilelerden bazıları; New South Wales ve Viktorya'da Koori Queensland'da Murri Güney Avustralya'da Noongar Merkezi Batı Avustralya'da Yamatji; Güneybatı Avustralya'da Nunga Kuzey Avusturya'da ve Kuzey bölgelerine komşu bölgelerde Anangu; orta Kuzey bölgede Yapa Doğu Arnhem topraklarında Yolngu ve Tazmanya'da Palawah kabileleri gibi.
  • En büyük gruplardan Anangu (Çölden gelen kişi anlamına gelmektedir) kabilesinin Yankunytjatjara Pitjantjatjara Ngaanyatjara Luritja ve Antikirinya şeklinde alt toplulukları bulunmaktadır.
  •  
  • Aborjin Nüfus
  •  
  • 2001 yılında Avustralya İstatistik Bürosu toplam yerli nüfusunu 458520 olarak vermiştir (bu rakam Avustralya'nın toplam nüfusunun %2.4'üdür). Bu nüfusun %90'ı Aborjin olarak %4'ü Torres Strait Islander geri kalan %4'ü hem Aborjin hem Torres Strait Islander olarak tanımlanmaktadır.
  • 2001 nüfus sayımına göre Aborjin Nüfusu:
  • Yeni Güney Galler New South Wales - 134888
  • Queensland - 125910
  • Batı AustralyaWestern Australia - 65931
  • Northern Territory - 56875
  • Victoria - 27846
  • Güney Avustralya South Australia - 25544
  • Tazmanya - 17384
  • ACT - 3909
  • Diğer bölgeler - 233
  •  
  • Kültür ve Din
  • Namadgi Ulusal Park'da bulunan bu Aporjin kaya çiziminde Kanguru Dingolar Kaplumbağa ve insanlar görülüyor
  • Avustralya kıtasında Avrupalılar gelmeden önce farklı dillere sahip pek çok kabile barındığı için tek bir kültürden ziyade birbirleriyle benzerlikleri de olan farklı kültürlerden bahsedilebilir. Pek çok büyük ve birbirlerinden farklı grupların kendi kültürleri inanç yapıları ve dilleri bulunmaktadır. Bu kültürler zaman içinde birbirleriyle az veya çok çakışmışlardır.
  •  
  • Aborjin Sanatı
  • Aborjinler suyla çeşitli kaya pigmentlerini karıştırarak elde ettikleri boyalarla kayalıklara veya ağaç kabuklarına ilkel fırçalar çubuklar ve parmaklarını kullanarak veya ağızlarına aldıkları boyayı püskürterek boyama yapmışlardır.
  • 1981'de Yeni Zelanda Nambassa Festival'indeki performanstan bir görüntü. Resimdeki enstrüman Aborjinlere özgü didgeridoo'dur.
  • Aborjin sanatında temalar Aborjinlerin mitolojik Rüyazamanı ile ilişkilidir öyleki günümüzde temasını amorjin maneviyatından almayan sanatların hakiki aborjin sanatı olmadığını söyleyenler bulunmaktadır. Aborjinlerin önde gelen sanatçılarından Wenten Rubuntja manevi anlamdan yoksun herhangi bir aborjin sanatı ile karşılaşmanın zor olduğunu söylemektedir.
  • Müzik ve dansın da Aborjin kültüründe önemli bir yeri vardır. Hemen her durum için aborjinlerin icra ettikleri şarkıları bulunmaktadır; av şarkıları cenaze şarkıları atalarla ilgili şarkılar mevsim şarkıları hayvan ve arazi ile ilgili şarkılar ve Rüyazamanı efsaneleriyle ilgili şarkılar. Aborjin müzikleri de kıtaya özgü enstrümanlarla (örneğin didgeridoo) icra edilirler.
  •  
  • Din
  • Gökkuşağı yılanının bir temsili
  • Avustralya yerlilerinin toprağa saygı ve Düşzamanı inancı üzerine kurulu şifahi gelenekleri ve manevi erdemleri bulunmaktaydı. Rüyalar düşler hem yaradılışın antik zamanı hem de günümüz gerçeğini ifade etmektedir.
  • Düş zamanı hikayelerinden bir versiyon:
  • Tüm dünya uykudaydı. Herşey sessiz hareketsizdi ve hiçbir şey büyümüyordu. Hayvanlar yeraltında uyumaktaydı. Bir gün gökkuşağı yılanı uyandı ve dünyanın yüzeyinde süründü. Herşeyi bir kenara itti ve bu onun tarzıydı. Tüm bir diyarı gezdi ve yorulduğunda kıvrılıp uyumaya başladı. Böylece heryere izini bıraktı. Sonra geri döndü ve kurbağalara seslendi. Onlar da su dolu kocaman mideleriyle ortaya çıktılar. Gökkuşağı yılanı onları gıdıklayıp güldürdü. Sular ağızlarından çıktı ve gökkuşağı yılanının izlerini doldurdu. Göl ve nehirler böyle yaratıldı. Daha sonra çimenler ve ağaçlar büyümeye ve yeryüzünü yaşam doldurmaya başladı.
  • 1996 nüfus sayımında Aborjinlerinin %72 oranında Hristiyanlığın çeşitli formlarını uyguladıkları %16'sının ise herhangi bir dini işaretlemediği bildirilmiştir. 2001 yılı nüfus sayımında Aborjin nüfusunun yüzde 0.03 kadarının Aborjin dini pratiklerini uyguladıkları tespit edilmiştir.
  •  
  • Tarih
  •  
  • Avustralya yerlileri kendilerinin hep Avustralya kıtasında bulunduklarına inanırlar. Yerlilerin kökeni ile ilgili elde hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Güneybatı Asya'dan bu kıtaya gelmiş olmalarına rağmen hiçbir Asya halkıyla herhangi bir bağlantıları olduğuna dair kanıt bulunmamaktadır.
  •  
  • Avrupalı Yerleşimcilerin Kıtaya Gelişi
  •  
  • Aborjin el aletleri
  • Kaptan James Cook'un 1770'de adaya gelişine karşı duran yerlilerin gösterildiği bir gravür
  • İlk Avrupalı yerleşimcilerin kıtaya gelişinden önce Avustralya'da 250 bin ve 1 milyon arası bir nüfusun olduğu tahmin edilmektedir. Nüfus düzeyi muhtemelen binlerce yıldır aynı kalmaya devam etmiştir. Avustralya yerlilerinin çoğunlukla çöl sakinleri olduğu şeklindeki genel kanı aslında yanlıştır çünkü en yoğun yerli popülasyonunun olduğu bölgeler sahil bölgeleridir. En büyük nüfus yoğunluğu kıtanın güney ve doğu bölgelerinde özellikle de Murray Gölü vadisinde yer almaktadır. Bununla birlikte Avustralya yerlileri Tazmanya'nın soğuk ve nemli platolarından kıtanın kurak iç bölgelerine kadar tüm Avustralya'da doğa ile başarılı bir uyum sağlamışlardır. Yerlilerin kullandıkları teknikler yiyecek türleri ve avlanma biçimleri yerel koşullara uyum sağlamıştır.
  • Kıtanın Avrupalı yerleşimciler tarafından sömürgeleştirilmesi sonrasında sahil bölgelerindeki yerli nüfus hızla topraklarından edildiler ve geleneksel Aborijin yaşqam biçimini terketmeye zorlandılar. Avrupalıların yerleşmekten kaçındıkları kurak bölgelerdeki yerli topluluklar ise yaşam biçimlerini daha fazla korudular.
  •  
  • Avrupalı Yerleşimcilerin Kıtaya Etkisi
  •  
  • 1770 yılında Kaptan James Cook Avustralya'nın doğu sahillerini Büyük Britanya adına ele geçirdi ve burayı Yeni Güney Galler (New South Wales) olarak isimlendirdi. Avustralya'daki İngiliz sömürgeciliği 1788'de Sydney'de başladı ve kıtaya ilk gelen Batılı yerleşimciler çiçek suçiçeği grip kızamık gibi rahatsızlıkları da beraberlerinde getirdiler. Bünyeleri bu hastalıkları hiç tanımayan Avustralya yerlileri bu hastalıklara yakalanarak büyük ölçüde kayıplar verdiler ve nüfusları önemli ölçüde düşüş gösterdi.
  • İngiliz yerleşimcilerin ikinci etkisi arazi ve su kaynaklarını kendilerine ayırmaları olmuştur. Beyaz yerleşimciler avcı-toplayıcı olan yerli halkın kendi topraklarına sahip olma gibi bir kavrama sahip olmayan ve sürülecekleri herhangi bir yerde de mutlu yaşayabilecek göçmenler olarak görmüşlerdi. Oysa geleneksel arazilerini yiyecek ve su kaynaklarının kaybı yerliler üzerinde ölümcül etki yapmış ve hastalıklarla güçsüz düşmüşlerdi. Aynı zamanda beyaz adamlar Avustralya yerlilerinin arazileriyle derin ruhsal ve kültürel bağlara sahip oldukları gerçeğini görmemiş veya görmemezlikten gelmeyi tercih etmişlerdi. Geleneksel dini pratiklerinden uzaklaştırılan bu halklarda doğum oranları hızla düşmüş alkol gibi yerlilere yabancı içkilerin kullanımı artmıştı. 1788 yılı ile 1900 yılları arasında yerliler maruz kaldıkları hastalıklar topraklarının kaybı ve kendisini kıtanın efendisi ilan eden beyaz adamdan gördükleri şiddet sonucu nüfuslarının yaklaşık %90'ını kaybettiler.
  •  
  • Avrupalı Sömürgecilerin Yerlilerle İlgili Görüşleri
  •  
  • Avrupalı beyaz adam kıtanın yerlileri üzerine uyguladığı soykırımı haklı çıkarmak ırki üstünlüğünü ve dolayısıyla kıta üzerindeki hakimiyetini gerekçelendirmek adına kimi zaman dönemin bilimini dahi kullanmış yerlilerin ne herhangi bir dine kültüre sahip ne de vatan bilinci gelişmiş insanlarlar olmadığına hükmetmişlerdir. Dönemin sömürgecilerin bazı ifadeleri de bunu açıkça göstermektedir. Örneğin 19. yüzyıldan bir yazar Avustralya yerlileri hakkında şunları söylemekteydi:
  • "Gelişme aşamalarının birbirlerinden büyük ölçüde farklı olduğu iki ırkın birbirleriyle teması sonucunda aşağı ırkın yok olması doğa kanunu gibi görünmektedir...Süreç doğa kanunuyla uyumlu görünüyor. Bu doğa kanununun daha uygun olanın hayatta kalmasını sağlayarak daha büyük insanlık ailesine hizmet ettiği açıktır. İnsani gelişme tamamen ilerici ırkın (progressive race) yayılması ve aşağı (inferior) olanlarının da yok olmasıyla kazanılmıştır...Avustralya aborjinlerinin neolitik ırklar aşamasının ötesine çok fazla geçmiş olabileceklerinden şüphe edilebilir...Bu sebeple onların yok oluşuna yas tutmamıza gerek yok.''
  • Bir diğer sömürgeci ise Aborjinlerin dinleri hakkında şunları ifade etmektedir:
  • "Önde gelen bir rahip tarafından dinin bazı izlerinin keşfedilmediği hiç bir ülke bulunmadığı iddia edilmişti. Bu insanlarla ilk tanışmamdan bugüne yaptığım gözlem ve araştırmalardan şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bu insanlar bu görüşün bir istisnasıdır.''
  • Albert F. Calvert 1894 tarihli "The Aborigines of Western Australia" eserinde Aborjinlerin kötücül karakterleri olan mitolojilerine karşılık lütufkâr ve adil bir Tanrı hakkında herhangi bir bilgilerinin olduğunun şüpheli olduğunu söylemekte ve Hristiyanlığın "yabani" yerlileri medenileştirmeyi ve batıl inançlarından kurtaracağını söylemektedir.
  •  
  • Aborjin Soykırımları
  •  
  • Avusturyanın Avrupalı sömürge güçleri Avustralya yerlilerini farklı zamanlarda soykırım uygulamalarına tabi tutmuşlardır. Ancak soykırımlarla ilgili bilgi çoğunlukla hükümetin tuttuğu kayıtlardan edinildiği için sayılarının belirtilenden çok daha fazla olabileceği düşünülebilir.
  • Northern Territory Legislative Assembly'nin üyesi olan John Ah Kit 9 Ekim 2003 tarihli bir tartışmada şunları söylemektedir:
  • 1920'lerin sonlarının büyük bir kuraklık zamanı olduğu ve bu yüzden de bu ortamda Avustralya'da siyah/beyaz ilişkilerinin öncülerinin aralarından pek çok şey geçtiği unutulmamalıdır. Doğal kaynaklar üzerinde yoğun bir mücadele yaşanmaktaydı. Bir arazi ve onun halkı arası arasında; sığırlar ve beraberlerinde silahlar ve hastalıklar getirenler arasındaki bir çatışmaydı bu. Genellikle yanlış anlaşılan şey şu ki Coniston Katliamının tek bir olay değil polis gruplarının ayırım gözetmeden haftalarca öldürdüğü bir seri cezalandırıcı baskınlardan biri olduğudur." [4]
  • Aşağıda bunlardan birkaçı yer almaktadır:
  • Fremantle Batı Avustralya (1830): Batı Avustralya'daki Avustralya yerli halkına yönelik ilk resmi 'cezalandırma baskını' (punishment raid) bu girişim Yüzbaşı Irwin tarafından 1830 Mayısında gerçekleştirilmiştir. Fremantle'ın kuzeyindeki Aborjin kampına Irwin'in yönlendirdiği askerler tarafından pek çok Aborjin öldürülmüş ve yaralanmıştı.
  • Convincing Ground katliamı (1833-34) : Portland yakınlarındaki Victoria'da Victoria'daki kayıtlı en büyük katliamlardan biri yapılmıştı. Balina avcıları ve yerel Kilcarer Gunditjmara halkı balina teknelerini sahile çekme hakları için mücadele etmekteydiler.
  • Waterloo Creek katliamı (1838) : Waterloo Creek denilen yerdeki yerli kampına düzenlenen baskında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 100-300 arasında Avustralya yerlisinin öldürüldüğü iddia edilmektedir.
  • Coniston katliamı (1928) : Avrupalıların Aborjinlere uyguladığı bilinen son katliamdır. Coniston'da bazı Aborjin aileleri Avrupalılar tarafından vurulmuştur. Katliam dingo avcısı Frederick Brooks'un 1928 Ağustosunda Yukurru denilen yerde bazı Aborjinliler tarafından vurulmasının intikamı adına işlenmiştir. Resmi kayıtlar 32 Aborjinin öldürüldüğünü ifade ederken tarihçiler en az altmış Aborjin erkek kadın ve çocuğunun katliamda öldürüldüğünü iddia etmektedirler. Brooks'un öldürülmesi üzerine yerel polis memuru William Murray intikam amacıyla birkaç hafta süreyle Aborjin kamplarına baskın düzenlemişti. Soruşturma kurulu Constable Murray'in eylemenin haklı olduğu hükmünü vererek beraat ettirmiştir.
  •  
  • Günümüzde Aborjinler
  •  
  • 1999'da Avustralya Anayasasının değiştirilmesi kabul edildi. Bu anayasaının giriş bölümünde Avustralya'da İngiliz Yerleşiminden önce Yerli Avustralyalıların kıtada yaşadığı kabul edilmekteydi.
  • 2004 yılında Avustralya Hükümeti Avustralya'nın en büyük yerli organizasyonu olan ATSIC'i (The Aboriginal and Torres Strait Islander Commission) kamufonlarının ATSIC'in başkanı tarafından kötüye kullanıldığı gerekçesiyle feshetti ve yerlilerle ilgili spesifik programlar başka hükümet departmanlarına aktarıldı ve hükümetle koordineli çalışan "Department of Immigration and Multicultural and Indigenous Affairs" altındaki "The Office of Indigenous Policy Coordination" kuruldu.
  • Avustralya Aborjin nüfusunun büyük bir kesimi şehirleşmiş ancak küçük bir kesimi eskiden kilise misyonu olan bölgelerdeki iskanlarda yaşamaktadır. Aborjin gençleri genel nüfusa oranla 11 kat daha fazla hapse giriyor ve polis gözetimi altında işlenen intihar oranları oldukça yüksek. İşsizlik sağlık ve yoksulluk problemleri aynı şekilde genel popülasyona oranla oldukça yüksek okul bırakma ve üniversiteye giriş oranları ise düşük seyretmektedir.
  • Eski ve mevcut hükümetler beyazların Aborjin topluluklarına yaptıklarından dolayı kendilerinden özür dilemeyi sürekli reddetmektedirler. Ayrıcak ATSIZ gibi Aborjinlerin en büyük organizasyonlarından birini yolsuzluk gerekçesiyle kapatmışlardır.
  •  
  • Suç Oranı
  •  
  • Avustralya yerlilerinin hapishaneye girme oranı yerli olmayan kesimden 11 kat daha fazla olduğu belirtilmektedir. Bu durum Avustralya yerlilerinin suça meyilli bir yapısı olduğunu göstermemektedir. Yerlilerin küçük suçlardan dolayı yerli olmayan kesimlerden daha fazla suçlandıkları da iddialar arasındadır. Yerlilerin suça itilme sebepleri arasında şunlar gösterilmektedir: 
  • Yoksulluk
  • İşsizlik : 2001 nüfus sayımında bir yerlinin (%20) yerli olmayandan (%7.6) 3 kat daha fazla işsiz kalabildiği ortaya çıkmıştır.
  • Yetersiz eğitim : 2001 nüfus sayımında yerlilerin sadece %39'unun 12 yıllık eğitimi tamamladığı görülmektedir
  • Adaletsizlik ve ırkçılığa tepki
  • Kültürel yozlaşma : Kıtanın beyaz yöneticilerinin yerlileri kendi kültürel kökenlerinden uzaklaştırmak adına yaptıkları pek çok uygulama olduğu bilinmektedir. Yerli çocuklarının ailelerinden koparılıp beyazlar gibi giyip konuşmaya zorlandıkları okullarda okutulmaya çalışılması bunlardan sadece biridir.
  •  
  • Aborjin mitolojisi
  •  
  • Avustralya Yerlileri pek çok klan ve dil grubuna ayrıldıklarından bir bütün olarak Aborjin mitolojisinden söz etmek imkansızdır. Buna rağmen genel olarak bu mitolojiler arasında benzerlikler bulmak mümkündür.
  • Avustralya Aborjin kültürü pek çok bakımdan doğaya dayalıdır. Mitolojik kahramanların çoğu hayvanlardır.
  • Ortak mitolojik temalardan biri Düşzamanıdır (Dreamtime)

Avustralyalılar Aborjinler için Referanduma Gidiyor

Türk devleti kuruluşundan bu yana Kürtlerin varlığını resmi olarak inkar etmeye devam ederken, Avustralya’da nüfusu 470 bin olan yerli halk Aborjinlerin anayasal olarak tanınması için referanduma gidiliyor.

Eylül ayında yapılan genel seçimleri az bir farkla kazanan kadın Başbakan Julia Gillard, “Bu fırsat her 50 yılda bir gelir” dedi. Parlamento ve halkın desteğini arkasında alan Gillard, “Duygusal ve pratik alanda değişimlerin gerekli olduğunu bilerek iktidara geldik” şeklinde konuştu.

Gillard, yerli Avustralyalıların olarak tanımladığı Aborjinler ve Tores Boğazı halklarının Anayasaca tanınmasının “bu yolculuğun ikinci aşaması” olduğunu ifade etti.

1901’DEN BU YANA 44 REFERANDUM

Avustralyalılar en son 1999’a referanduma gitmişti. Ülkenin bir Cumhuriyet olması önerisi bu referandumda reddedilmişti. 1901 yılından bu yana yapılan 44 referandumdan sadece sekizi halkın onayını aldı.

Aborjinlerin Anayasa’da tanınmasına ilişkin referandumdan önce uzman bir grup konuyu inceleyecek ve 2011 sonuna kadar raporunu sunacak. Referandumun 2013 genel seçimleri öncesi ya da sonrası yapılması bekleniyor. Avustralya basınına göre referandumun sonucunun olumlu çıkması için her iki tarafın da desteğini alması gerekiyor. Başarılı bir referandum için ulusal düzeyde ve eyaletler düzeyinde oyların çoğunluğuna ihtiyaç duyuluyor.

BAŞARISIZ BİR REFERANDUM ABORJİNLERE YENİ BİR HAKARET OLUR


 1999’da Anayasa’nın değiştirilmesi için gidilen referandumda Anayasa’ya Aborjinlere ilişkin bir giriş eklenip eklenmemesi sorulmuştu. Aborjinler için “Ülkemizin yaşamını zenginleştiren toprağa derin bağlılığı, eski ve canlı kültürüyle ulusumuzun birinci halkı” ibaresinin Anayasa’ya koyulmasının önerildiği referandum başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Sydney Üniversitesi profesörü Larissa Behrendt, The Guardian gazetesine yaptığı açıklamada, eğer referandum yeniden başarısız olursa bunun Aborjin toplumuna “çok kötü bir mesaj” göndereceğini belirterek, “Bir tanıma eylemi olması gerekirken yeni bir hakaret olacak” dedi.

2008’DA BAŞBAKAN RESMEN ÖZÜR DİLEDİ

Son yıllarda İşçi Partisi’nin iktidarında Aborjinlere yönelik “açılım” jestleri arttı. Şubat 2008’de Başbakan Kevin Rudd, parlamentoda yaptığı tarihi bir konuşmada ülkenin birinci sakinleri olan Aborjinlerden, iki yüzyıl boyunca maruz kaldıkları adaletsizliklerden dolayı özür diledi.
22 milyon nüfuslu Avustralya’nın 470 bini Aborjinlerden oluşuyor. Diğer Avustralyalılara kıyasla, Aborjinler arasında tutuklu, işsiz ve ağır hastalık oranları daha yüksek. Bir Aborjin, yerli olmayan bir erkek Avustralyalıdan ortalama 11,5 yıl, Avustralyalı kadından ise 9,7 yıl daha az yaşıyor.

Avustralya Aborjinleri, kıtanın ilk insanları olarak biliniyor. Tores Boğazı yerlileri ile birlikte bu Okyanusya Devleti’nin yerlilerini oluşturuyorlar. Aborjin kelimesi daha genel bir tanımla atalarının ilk olarak doğduğu toprakları ifade diyor.

Aborjinler tarih boyunca kendi topraklarında işgaller ve istilalar nedeniyle ağır baskılara ve göçlere maruz kaldı. Resmi anlamda Avustralya hükümetinin bakışına göre bir Aborjin, ataları Aborjin olanlar, kendisini Aborjin olarak tanımlayanlar ve Aborjin topluluğu tarafından tanınanlara deniyor. Aborjin olmak için bu üç kritere uygun olmak gerekiyor. Resmi olarak, “kısmen Aborjin” olmak hiçbir anlam ifade etmiyor. Diğer bir ifadeyle, “ya Aborjinsin ya da değilsin” demek isteniyor. Deri rengi bir kriter olarak sayılmıyor. Bazı Aborjinler, ataları siyahi olmasına rağmen beyaz bir görünüme sahip. Bu kriterler Tores Boğazı yerlilerine de uygulanıyor.