Tarihi önemde gelişmeler yaratan bir süreçten geçiyoruz. 12 Haziran seçim süreci Türkiye ve Kürdistan’da seçim olayını çok aşan nitelikte ve kalıcı siyasal gelişmelere vesile ve zemin oluyor. Özgürlüğün olmazsa olmaz nitelikteki temel yolu olan mücadeleyi iyi öğrenmiş bulunan Kürtler, şimdi de özgürlüğün diğer yolunu, birlik yolunu inşa ediyor.
Belli ki genel seçim süreci bu konuda iyi bir zemin oldu. Sanki duvarın son tuğlasını koymak gibi rol oynadı. Kürtler için de, Türkiye demokrasisi için de artık vazgeçilmez ve ertelenemez bir olay haline gelen birliğin gerçekleşmesi için gerekli son tuğlayı koydu. Demokratik Ulus Bloğu, ya da Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu olarak adlandırılan birlik böyle oluştu.
Başlangıçta atılan adımlar zayıftı ve fazla umut verici değildi. Umutla ve güvenle “bu iş olacak” diyenden çok, deyim yerindeyse kırk dereden su getirme misali “olmaz” teorisini dillendiren karamsarlar vardı. Doğrusu geçmiş pratikte bu konuda karamsarların elini güçlendiren nitelikteydi. İşte böyle bir ortamda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın öngörülü ve kararlı tutumu belirleyici rol oynadı. Birçokları için “hayal görme” düzeyinde olan birlik böyle gerçekleşti.
Bu tarz ısrarlı bir çabayla gerçekleşen birlik iki yönlüydü. Bir yandan Kürtlerin kendi içindeki ulusal demokratik birleşmeyi içeriyor, diğer yandan tüm Türkiye demokratik güçlerinin bir araya gelmesini ifade ediyordu. Daha önce bir taraftaki birlik oluşturulamazken, bu kez iki yönlü birlik birden yaratılmıştı. Belli ki ikisi de birbirine bağlı ve içiçeydi. Nitekim birbirini besleyen ve tamamlayan bir olay olarak gerçekleşti.
Demokratik Ulus Bloğu şekillenip de oluşumunu ilan edince, kamuoyundaki yankısı ve etkisi çok fazla oldu. çünkü hemen herkes adeta şaşırmıştı. Belkide en çok şaşıranlar birliğin içinde yer alanlardı. Başlangıçta adeta “biz mi bunu yaptık?” dercesine bir hava yansıtıyorlardı. Umutsuz ve güvensiz bir duruş sergiliyorlardı. Birçok çevre de adeta “Ne zaman dağılacaklar?” diye bekliyordu.
Fakat gelişmeler böyle olmadı. Özellikle gerçeği ve ihtiyacı görenlerin ısrarı, sürecin uzamasına ve birlik yolunda yeni adımların atılmasına yol açtı. Tabi her yeni adım da birlik sürecini daha da derinleştirerek umudu güçlendirdi. Bu durum en çok da birlik içinde yer alanları etkiledi. Yaptıkları işin gelişme yarattığını ve kendilerini güçlendirdiğini gördükçe, bu sefer daha güçlü ve iddialı adımlarla bu işe sarıldılar. Sonuçta Demokratik Ulus Bloğu halkın ve demokratik güçlerin yeni umudu, çürümüş devlet iktidarının gerçek alternatifi haline geldi. Böylece seçim kazanmak için oluşan ittifak yeni bir ulus ve toplum yaratmanın başlangıcı oldu. Türkiye’de en geniş demokrasi güçlerinin seçim için de olsa, birleşmesinin siyasi etkisi devlet sınırlarını aşarak tüm Ortadoğu ve Avrupa’ya yayıldı. Adeta gelişen Arap isyanını Türkiye’de tamamlayan bir sonuç ortaya çıkardı. Tabi benzer bir etki de Kürt birliği etrafında gerçekleşti. Kuzey Kürtlerinin başlangıçta seçim için bile olsa bir araya gelip ittifak yapması, bütün Kürdistan toplumunu derinden etkiledi. Tüm parçalardaki Kürtler için yeni bir umut ve güven kaynağı haline geldi.
Nitekim bu etki kısa sürede benzer somut adımlara da dönüşmeye başladı. Suriye’deki isyan durumunun da yönlendirmesi sonucunda Batı Kürtleri benzer bir birlik arayışına girdi. Sonuçta oniki Kürt örgütünü birleştiren ve Batı (Suriye) Kürtlerinin ortak iradesini ortaya çıkartan yeni bir Kürt birliğinin yaratıldığı kamuoyuna ilan edildi.
Kuzey ardından Batı Kürtlerinin de birleşip tek bir siyasi irade ortaya çıkarması, Güney ve Doğu Kürdistan’ı da hızla etkiledi. Bu etki hem parçaların kendi içindeki birlik arayışını gündeme getirdi, hem de son yıllarda yoğunca tartışılan Kürt Ulusal Konferansı’nı toplama yönündeki arayışları güçlendirdi. Bunun sonucu olarak Demokratik Toplum Kongresi’nin kararı temelinde bir heyetin Güney Kürdistan’ı ziyareti gerçekleşti.
Şimdi bu ziyaret sonunda yapılan açıklamada “2011 güzünde Ulusal Konferansın toplanacağı” duyuruluyor. Kuzey’de seçim için atılan birlik adımı, daha ikinci ayını tamamlamadan Kürt ulusal birliğini yaratma adımına dönüşmüş bulunuyor. Bu temelde Kürtler eskiye göre birbirini çok daha iyi anlıyorlar. Çok daha umutlu ve güvenli konuşuyorlar. AKP’nin yeni oyunlarını da bu temelde daha şimdiden boşa çıkarmayı başarmış görünüyorlar. Ortadoğu halkları için, özgürlük ve demokrasi yaratmanın temel bir aracını daha geliştirerek önaçıcı olmaya devam ediyorlar.
Burada şu söylenebilir. Çok zor ve geç de olsa Kürtler özgürlüğün temel bir yolunu daha buldular. Bu yol birlik yoludur, sömürgeciliğe ve soykırıma karşı birlik olma yoludur. Şimdiye kadar birlik olamamaları kendilerine çok zarar verdi, çok şey kaybettirdi. Eğer çözümsüzlük bu kadar uzadıysa, bunda Kürtlerin birlik olamamasının da önemli bir rolü oldu. Şimdi bu zarar verici durum aşılıyor. Her yerde Kürtler birlik oluyor. Parçalarda ve ulusal düzeyde Kürt birliği gelişiyor. Bu durum Kürtlerde yeni bir umut ve heyecan yaratmış bulunuyor.
Tabi bu umut ve heyecan Kürtlerle de sınırlı kalmıyor, komşu halklara ve demokratik güçlere de yayılıyor. Kürt heyecanı genel demokrasi ve Ortadoğu heyecanı oluyor. Çünkü oluşan Kürt birliği kimseye, hiçbir halka karşı değil. Tersine köleliğe ve soykırıma karşı. Aynı zamanda özgürlük ve demokrasiden yana. Dolayısıyla sömürgeci ve soykırımcı güçler dışında kimseyi tehdit etmiyor. Tersine tüm halklar için özgürlük, demokrasi ve kardeşlik öngörüyor.
Kuşkusuz böyle bir birlik eğilimine Kürtler kolay ulaşmadılar. Uzun ve zorlu bir mücadele ardından özgürlüğün birlik yolunu keşfettiler. Önce özgürlüğün mücadele yolunu keşfettiler ve uzun süredir soykırıma karşı kahramanca direndiler. Mücadele ederek özgürlüğe yakın hale geldiler. Uzun mücadele tarihi içinde Önderlik doğuşu gerçekleştirdiler, partileştiler, 15 Ağustos Atılımı’yla gerillalaştılar, serhildanlarla özgür halklaştılar, komploya karşı direndiler, en son 1 Haziran atılımıyla da çözümü kesin dayatır hale geldiler.
Şimdi en son direniş atılımının yeni bir yıldönümü yaşanıyor. 1 Haziran 2010 stratejik hamlesi birinci yılını dolduruyor. Bu bir yıl içinde Kürtler hem savaştılar, hem de çok yönlü bir siyasal mücadele yürüttüler. Şimdi geçen bir yılın muhasebesini yapıp derslerini çıkarmaya çalışıyorlar. Yine 1 Haziran 2004 atılımının da sekizinci yılına giriliyor. Son bir yıl için olduğu gibi, son yedi yılın derslerini çıkartmak da gerekiyor. Belliki 1 Haziran Kürtler için önemli mücadele günlerinden biri oluyor ve buna uygun da karşılanıyor.
Birlik ve Mücadele, Kürt özgürlüğünü yaratacak iki temel güçtür. Kürtler bu gücü kullanmanın yolunu açmıştır. Dolayısıyla bu iki yoldan yürüdükçe Kürtler durdurulamaz ve Kürt özgürlüğü yakındır!..
Belli ki genel seçim süreci bu konuda iyi bir zemin oldu. Sanki duvarın son tuğlasını koymak gibi rol oynadı. Kürtler için de, Türkiye demokrasisi için de artık vazgeçilmez ve ertelenemez bir olay haline gelen birliğin gerçekleşmesi için gerekli son tuğlayı koydu. Demokratik Ulus Bloğu, ya da Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu olarak adlandırılan birlik böyle oluştu.
Başlangıçta atılan adımlar zayıftı ve fazla umut verici değildi. Umutla ve güvenle “bu iş olacak” diyenden çok, deyim yerindeyse kırk dereden su getirme misali “olmaz” teorisini dillendiren karamsarlar vardı. Doğrusu geçmiş pratikte bu konuda karamsarların elini güçlendiren nitelikteydi. İşte böyle bir ortamda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın öngörülü ve kararlı tutumu belirleyici rol oynadı. Birçokları için “hayal görme” düzeyinde olan birlik böyle gerçekleşti.
Bu tarz ısrarlı bir çabayla gerçekleşen birlik iki yönlüydü. Bir yandan Kürtlerin kendi içindeki ulusal demokratik birleşmeyi içeriyor, diğer yandan tüm Türkiye demokratik güçlerinin bir araya gelmesini ifade ediyordu. Daha önce bir taraftaki birlik oluşturulamazken, bu kez iki yönlü birlik birden yaratılmıştı. Belli ki ikisi de birbirine bağlı ve içiçeydi. Nitekim birbirini besleyen ve tamamlayan bir olay olarak gerçekleşti.
Demokratik Ulus Bloğu şekillenip de oluşumunu ilan edince, kamuoyundaki yankısı ve etkisi çok fazla oldu. çünkü hemen herkes adeta şaşırmıştı. Belkide en çok şaşıranlar birliğin içinde yer alanlardı. Başlangıçta adeta “biz mi bunu yaptık?” dercesine bir hava yansıtıyorlardı. Umutsuz ve güvensiz bir duruş sergiliyorlardı. Birçok çevre de adeta “Ne zaman dağılacaklar?” diye bekliyordu.
Fakat gelişmeler böyle olmadı. Özellikle gerçeği ve ihtiyacı görenlerin ısrarı, sürecin uzamasına ve birlik yolunda yeni adımların atılmasına yol açtı. Tabi her yeni adım da birlik sürecini daha da derinleştirerek umudu güçlendirdi. Bu durum en çok da birlik içinde yer alanları etkiledi. Yaptıkları işin gelişme yarattığını ve kendilerini güçlendirdiğini gördükçe, bu sefer daha güçlü ve iddialı adımlarla bu işe sarıldılar. Sonuçta Demokratik Ulus Bloğu halkın ve demokratik güçlerin yeni umudu, çürümüş devlet iktidarının gerçek alternatifi haline geldi. Böylece seçim kazanmak için oluşan ittifak yeni bir ulus ve toplum yaratmanın başlangıcı oldu. Türkiye’de en geniş demokrasi güçlerinin seçim için de olsa, birleşmesinin siyasi etkisi devlet sınırlarını aşarak tüm Ortadoğu ve Avrupa’ya yayıldı. Adeta gelişen Arap isyanını Türkiye’de tamamlayan bir sonuç ortaya çıkardı. Tabi benzer bir etki de Kürt birliği etrafında gerçekleşti. Kuzey Kürtlerinin başlangıçta seçim için bile olsa bir araya gelip ittifak yapması, bütün Kürdistan toplumunu derinden etkiledi. Tüm parçalardaki Kürtler için yeni bir umut ve güven kaynağı haline geldi.
Nitekim bu etki kısa sürede benzer somut adımlara da dönüşmeye başladı. Suriye’deki isyan durumunun da yönlendirmesi sonucunda Batı Kürtleri benzer bir birlik arayışına girdi. Sonuçta oniki Kürt örgütünü birleştiren ve Batı (Suriye) Kürtlerinin ortak iradesini ortaya çıkartan yeni bir Kürt birliğinin yaratıldığı kamuoyuna ilan edildi.
Kuzey ardından Batı Kürtlerinin de birleşip tek bir siyasi irade ortaya çıkarması, Güney ve Doğu Kürdistan’ı da hızla etkiledi. Bu etki hem parçaların kendi içindeki birlik arayışını gündeme getirdi, hem de son yıllarda yoğunca tartışılan Kürt Ulusal Konferansı’nı toplama yönündeki arayışları güçlendirdi. Bunun sonucu olarak Demokratik Toplum Kongresi’nin kararı temelinde bir heyetin Güney Kürdistan’ı ziyareti gerçekleşti.
Şimdi bu ziyaret sonunda yapılan açıklamada “2011 güzünde Ulusal Konferansın toplanacağı” duyuruluyor. Kuzey’de seçim için atılan birlik adımı, daha ikinci ayını tamamlamadan Kürt ulusal birliğini yaratma adımına dönüşmüş bulunuyor. Bu temelde Kürtler eskiye göre birbirini çok daha iyi anlıyorlar. Çok daha umutlu ve güvenli konuşuyorlar. AKP’nin yeni oyunlarını da bu temelde daha şimdiden boşa çıkarmayı başarmış görünüyorlar. Ortadoğu halkları için, özgürlük ve demokrasi yaratmanın temel bir aracını daha geliştirerek önaçıcı olmaya devam ediyorlar.
Burada şu söylenebilir. Çok zor ve geç de olsa Kürtler özgürlüğün temel bir yolunu daha buldular. Bu yol birlik yoludur, sömürgeciliğe ve soykırıma karşı birlik olma yoludur. Şimdiye kadar birlik olamamaları kendilerine çok zarar verdi, çok şey kaybettirdi. Eğer çözümsüzlük bu kadar uzadıysa, bunda Kürtlerin birlik olamamasının da önemli bir rolü oldu. Şimdi bu zarar verici durum aşılıyor. Her yerde Kürtler birlik oluyor. Parçalarda ve ulusal düzeyde Kürt birliği gelişiyor. Bu durum Kürtlerde yeni bir umut ve heyecan yaratmış bulunuyor.
Tabi bu umut ve heyecan Kürtlerle de sınırlı kalmıyor, komşu halklara ve demokratik güçlere de yayılıyor. Kürt heyecanı genel demokrasi ve Ortadoğu heyecanı oluyor. Çünkü oluşan Kürt birliği kimseye, hiçbir halka karşı değil. Tersine köleliğe ve soykırıma karşı. Aynı zamanda özgürlük ve demokrasiden yana. Dolayısıyla sömürgeci ve soykırımcı güçler dışında kimseyi tehdit etmiyor. Tersine tüm halklar için özgürlük, demokrasi ve kardeşlik öngörüyor.
Kuşkusuz böyle bir birlik eğilimine Kürtler kolay ulaşmadılar. Uzun ve zorlu bir mücadele ardından özgürlüğün birlik yolunu keşfettiler. Önce özgürlüğün mücadele yolunu keşfettiler ve uzun süredir soykırıma karşı kahramanca direndiler. Mücadele ederek özgürlüğe yakın hale geldiler. Uzun mücadele tarihi içinde Önderlik doğuşu gerçekleştirdiler, partileştiler, 15 Ağustos Atılımı’yla gerillalaştılar, serhildanlarla özgür halklaştılar, komploya karşı direndiler, en son 1 Haziran atılımıyla da çözümü kesin dayatır hale geldiler.
Şimdi en son direniş atılımının yeni bir yıldönümü yaşanıyor. 1 Haziran 2010 stratejik hamlesi birinci yılını dolduruyor. Bu bir yıl içinde Kürtler hem savaştılar, hem de çok yönlü bir siyasal mücadele yürüttüler. Şimdi geçen bir yılın muhasebesini yapıp derslerini çıkarmaya çalışıyorlar. Yine 1 Haziran 2004 atılımının da sekizinci yılına giriliyor. Son bir yıl için olduğu gibi, son yedi yılın derslerini çıkartmak da gerekiyor. Belliki 1 Haziran Kürtler için önemli mücadele günlerinden biri oluyor ve buna uygun da karşılanıyor.
Birlik ve Mücadele, Kürt özgürlüğünü yaratacak iki temel güçtür. Kürtler bu gücü kullanmanın yolunu açmıştır. Dolayısıyla bu iki yoldan yürüdükçe Kürtler durdurulamaz ve Kürt özgürlüğü yakındır!..