27 Ağustos 2012 Pazartesi

Siz ‘Bombaya’ mı Karşısınız Yoksa BDP’ye mi?

Veysi Sarısözen 

Artık kabak tadı verdi.

CHP’li vekil Aygün, bir HPG “devriyesi” tarafından “gözaltına” alındıktan sonra, BDP Eşbaşkanları bu eylemi eleştirdi. Onlar eleştirdiği halde, AKP ve AKP yanlısı medya “alçakça susuyorlar” demeye devam etti.

Antep’teki sivil katliamı karşısında, BDP hiç tereddüt etmeden, resmi bir açıklamayla, bu “eylemi” sert biçimde eleştirdi. Ama aynı koro devam etti: “Utanç verici suskunluk”

Yapmak istedikleri açık. PKK’nin yaptığı ya da yapmadığı “sivilleri hedef alan” her eylemden sonra, BDP’yi, o tür eylemlerin yapılmasını önlemek için, o eylemlere karşı çıkmak yerine, doğrudan doğruya “PKK’ye karşı” çıkmaya zorlamak.

Bunlar boş işlerdir.

Haydi gelin bir kere daha durumu açıklığa kavuşturalım. Bu açıklama işlemini, öyle BDP’nin, şunun bunun üzerinden değil, bu satırların yazarı üzerinden yapmaya başlayalım.

Bir: Şu anda PKK, kimilerinin iddia ettiği gibi, “ben stratejimi değiştirdim, sivilleri hedef alacağım, tıpkı Başbakan’ın dediği gibi,  kadın, çocuk, yaşlı dinlemeyeceğim’ dese, bu satırların yazarı, aynı gün, yapabildiği tek “eylem” olan “yazı yazma eylemine” son verir. Böyle bir PKK ile arasına “mesafe” kor. Çünkü böyle bir çizgiyi benimseyen örgüt “terörist örgüt” olur.

Ama durum böyle değil. PKK “Antep eylemi benim bilgim dahilinde olmadı, biz sivilleri hedef alan eylemlere karşıyız” demekte. Bu satırların yazarı da, “böyle diyorlarsa, bu çok iyi bir şey demekte; herkes için büyük bir şans, böyle bir ifadeyi senet’ sayıp, dört elle sarılmak gerekir, bu açıklamayı yok saymak aptallık olur; açıklamanın gerçeği yansıttığını anlamak zor değildir, çünkü aksi olsaydı, şu anda Türkiye yaşanamaz bir ülke haline çoktan gelirdi, Oslo’da MİT elemanları PKK’nin şehirlerde büyük patlayıcı yığınağı yaptığını söylediklerine göre, PKK eğer sivilleri hedef alan sistematik bir eylem çizgisi belirleseydi, şu ana kadar ülkede kan gövdeyi götürmüş olurdu.”

Böyle bir anlayışla “arana mesafe koymak” olur mu?

Tam tersine. Mesafeyi ne kadar ortadan kaldırırsan, “sivilleri hedef almayan çizgiye” o kadar destek vermiş olursun. Herkesin istediği de bu değil mi? Bir aydır Türk silahlı kuvvetleriyle aralıksız çarpışan bir güçten söz ediyoruz. Öyle “bir şarjör” mermiyi boşaltıp, ortadan kaybolan insanlardan söz etmiyoruz. Bir aydır havan topları, doçkalar, kaleşnikoflar mermi yağdırıyor, ordunun geçeceği yollar “anti-tank” mayın dolu. Karşı karşıya olunan gerçek “sen şu kadar, ben bu kadar öldürdüm” değil. HPG’nin TSK karşısında sergilediği hayret uyandıran savaş potansiyeli.

Bu potansiyele sahip bir güç, eğer kalkıp da “sivilleri de hedef alan bir çizgi izliyorum” derse, dediğini yapar. Dediğini yaptığında bunu onun açıklamalarından değil, büyük şehirlerin sokaklarında, kalabalık alanlarında patlayan bombalardan, kana bulanan meydanlardan anlarız.

Şükür ki, PKK böyle bir yönelime sahip değil.

Böyle bir durumda “PKK’yle arasına mesafe koymayan BDP’yi Meclisten atacağız” kabadayılığı yapan ağzı bozuk Bakan’a sormak gerekir; “BDP, PKK’nin sivilleri hedef almayan çizgisiyle arasına mesafe koymuyor, sen neden mesafe koyuyorsun; sen ne istiyorsun? PKK’nin gerçekten sivilleri hedef alan bir “terör örgütü” halini almasını mı? Öyle olduğu zaman, bırak BDP’nin parlamentodaki sandalyesini, sen kendi koltuğunu koruyabilir misin? Ülke kan gölüne döndüğü gün, AKP’nin işi biter. İnisiyatif, Suriye’deki gibi, ne idüğü belirsiz, Selefilerin, El Kaidecilerin, “Ülkücü lümpenlerin” eline geçer. Cenaze törenlerinde başınıza yağdırılan pet şişelerinin yerini, “Allahüekber” nidalarıyla patlatılan bombalar alır. Ülke şimdiki “savaşı” aratacak olan bir “iç savaş cehennemine” yuvarlanır.

Demek ki neymiş? Antep katliamı karşısında PKK’nin yaptığı açıklama, basit bir şey değilmiş. Yaşamsal bir şeymiş.

Gelelim, ikinci hususa... Eğer bu katliam, PKK’nin merkezine rağmen ya da askeri hedefe yönelikken diyelim ki kazara patlayan bir PKK bombasının eseri olsun. Ya da PKK merkezine rağmen bir yerel birimin işi olsun.

Ne olur?

AKP yanlısı medyatör, “o zaman BDP bu eylemi lanetleyemez” diye meydan okuyor.

Lanetler. Lanetliyor. Lanet olsun bu eyleme...

Ama aklı başında hiç kimse, bu eylemi sahiplenmeyenlere “düşmanlık” etmez. “Lanet okumaz”. Bu eyleme lanet okur. Bu eylemin yanlış olduğunu söyleyene değil. Böyle eylemlere lanet okuyarak, PKK’nin “sivilleri hedef almıyoruz” sözlerine “destek” verir, bu sözlerle arasına asla mesafe koymaz. Mesafe koymayarak, ortada varsa böyle “sivilleri hedefe” alma yanlıları, onlara karşı “sivilleri hedef almayız” diyen PKK’yi güçlendirmiş olur. Doğrusu budur.

AKP ise Antep katliamını PKK’nin üstüne yıkıyor ve BDP’yi “sivillere karşı eylemlere” değil, PKK’ye “lanet okumaya” zorluyor.
Siz ki, bırakalım “TSK’yi lanetlemeyi”, TSK’nın Hava Kuvvetlerine bağlı bir “biriminin” yaptığı katliamı bile “lanetleyemediniz”.

Bizler ise, Antep’te yaşanan eylemi kim yapmış olursa olsun, lanetliyoruz.

Hepsi bu. Ama “Antep’teki patlamayla ilgimiz yok, biz sivilleri hedef alan eylemlere karşıyız” diyenleri lanetlemiyoruz.

Bu yüzden “dokunulmazlıkları” mı kaldıracaksınız? Kaldırın bakalım. Lanet olsun size...
Kaynak: Özgür Gündem

Hiç yorum yok: