Türkiye Başbakanı Güney Kürdistan'a gitti. Kuşkusuz gündemi PKK idi. Türkiye'nin Güney Kürdistan’la ilgisi başta PKK konusu olmak üzere ekonomik yatırım ve ticaretledir. Özellikle PKK'yi etkisizleştirmek için Güneyli siyasi güçleri kullanmaya çalışıyor. Güney Kürdistan'a yönelik söylemlerin yumuşamasının nedeni budur. 2007 yılında Deniz Baykal bile Güney Kürdistanlı siyasi güçlerle ilgilenmek ve PKK'yi yalnızlaştırmak gerektiğini söyledi. Zaten AKP'nin iktidarda tutulmasının bir nedeni de Güneyli güçleri kullanma kapasitesidir.
Türkiye Başbakanı Güney Kürdistan'da Kürt sorunu konusunda adımlar attığını söyleyip KDP’nin AKP politikalarına destek olmasını sağlamaya çalışıyor. 2007 seçimlerinde olduğu gibi KDP ve YNK’nin AKP'yi desteklemesini istiyor. 2007 seçimlerinde bu nedenle Kürdistan'da oyunu arttırmıştı. KDP üzerinden Türkiye'deki Kürtlerin kendi politikalarına yönelik kuşkusunu gidermek istiyor. Başbakanın bu ziyaretinden önce birçok Güneyli Kürt gazeteci Türkiye'ye çağrılmış, Kürt sorununda nasıl adım attıklarını anlatmışlar ve destek istemişler. Böylece Erdoğan’ın gezisinin daha etkili olmasının altyapısını hazırlamışlardı.
Türkiye'nin tezi “PKK aradan çıkarsa ilişkilerimiz daha düzelir” biçimindedir. Halbuki gerçek bunun tam tersidir. PKK Türkiye'yi sıkıştırdıkça Güney Kürdistan'a yumuşak bir yaklaşım içinde olmuştur. Eğer PKK'nin mücadelesi olmasaydı şu andaki Güney Kürdistan'daki kazanımların çoğu ortadan kalkardı. Türkiye, İran, Suriye ve Irak’la ilişki içinde Güney Kürdistan’ı sınırlama politikası izler ve bu konuda sonuç da alırlardı. Ama PKK bunun önüne geçmiştir.
Bazıları gerilla 2004 yılında 1 Haziran hamlesini başlatınca “PKK böyle yaparak Türk ordusunun Güney Kürdistan'a girip kazanımları ortadan kaldırılmasını istiyor” dediler. Bu konuda PKK'nin Türk devleti tarafından yönlendirildiğini söyleyenler bile oldu. Ancak yedi yıllık gerilla mücadelesi ve ortaya çıkan gerçek gösterdi ki bu gerilla atılımı olmasaydı belki de şu anda Güney Kürdistan'ın statüsü en geri duruma düşerdi. Türk devleti hala “PKK'yi halledeyim, sonra Kuzey Irak’ı sıkıştırırız” hesabı içindedir. Türk devleti bu amacı ve politikasından vazgeçmemiştir. Hala PKK'yi tasfiye edip bu amacın önündeki engeli kaldırma umudunu taşımaktadır. Bunu görmemek basireti bağlanmış Kürt haline gelmektir.
Kuşkusuz AKP'nin Kürt politikası 20 yıl öncekinden farklıdır. Çünkü 20 yıl önceki politikaları Kürt halkının Özgürlük Mücadelesiyle başarısız kalmış ve iflas etmiştir. Bu nedenle 20 yıl önceki politikadan farklılıklar göstermesi AKP'nin Kürt politikasında olumlu bir çizgide olduğu anlamına gelmez. Aksine eski politika ve araçlarla Kürtleri egemenlik altında tutma imkanı kalmadığı için bazı psikolojik savaş adımlarıyla Kürtleri yeni koşullarda egemenlik altında tutmak istemektedir.
Küt halkının onlarca yıldır sürdürdüğü mücadele karşısında eski politikada ısrar etmeleri düşünülemezdi. Eski politikanın inandırıcılığı ve meşruiyeti kalmamıştı. Kirli savaşı yürüten eski generaller bile bu politikalarla sonuç alınamayacağını söylüyordu. Hatta özeleştiri bile vermişlerdi. Eski politika iflas etmiş, ama devletin çözüm zihniyeti ve politikaları da ortaya çıkmamıştır. Bu durumda bu politikanın özünü ve amacını ortadan kaldırmayan bazı değişikliklere gittiler. Kürtler üzerinde etkili oluruz diye bunu da AKP'ye yaptırdılar.
Şu anda kültürel soykırımı ve siyasi egemenliği ortadan kaldıracak hiçbir adım atılmamıştır. Aksine kültürel soykırım ve siyasi egemenliğe örtü olacak şeyler yapılmıştır. Bunlara adım demek bile doğru değildir. Kültürel alandaki kimi yumuşamalar kültürel soykırımı ortadan kaldırmaz. Kültürel soykırım araçları o kadar gelişmiştir ki bu yumuşamalar hiçbir etki yapmaz. 100 km hızla giden bir arabaya 20 km hızla giden arabayla yetişilmez. Aksine her saat mesafe daha da açılır. Yumuşamaların kültürel soykırım araçları karşısındaki etkisi bu kadardır.
AKP hükümeti “adım attık” diyerek Güneyli Kürt siyasi güçlerini böyle kandırıyor. Dar ufukları bu gerçeği görmelerini engelliyor. Ya da dar çıkarları gereği inanmış gibi gözüküyorlar. Güneyli siyasi güçlerin Kuzey Kürdistan'da siyasi iradeyi dikkate almayıp AKP politikalarına olumlu bakmaları çok olumsuz bir durumdur. Büyük bir gaflettir.
AKP PKK'yi sıkıştırmak için Güneylilere de yumuşak davranabilir. Türkiye'nin tek derdi PKK'nin tasfiyesidir. Bu nedenle Türkiye neden bize böyle yaklaşıyor derken bu gerçeği görmelidirler. Görmüyorlar demiyoruz, ama yaklaşımları yanlıştır. Kuşkusuz Türkiye ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerine bir şey demiyoruz, ama tasfiye ve soykırımın yeni biçimini onaylamak onları tarih karşısında utanç verici bir duruma düşürür. Bu nedenle her söz ve adımlarına dikkat etmeleri gerekir.
Türkiye Kürtleri bir toplum ve siyasi irade olarak tanımıyor. Hala bireysel bazı hakların kullanılmasından söz ediyor. Böyle yaklaşan bir devlete karşı Kürtlerin mücadelesi haklı ve meşrudur. Hiçbir Kürt böyle bir devletin politikasına iyi diyemez.
Başbakan Erdoğan sinekten yağ çıkarmaya çalışıyor. Hewler’de bile İbrahim Tatlıses’i kullandı. Sanıldığı gibi Güney Kürdistanlılar İbrahim Tatlıses’i sevmiyorlar. Çünkü Güney’de Türkçe türkü söyleyeni sevmezler. Belki Türkmenler İbrahim Tatlıses’i dinliyorlar, ama Güney Kürdistan'da etkisi çok azdır. Ama Başbakan’ın zihniyetini göstermek açısından İbrahim Tatlıses’i kullanma biçimi iyi bir örnektir.
İbrahim vurulmadan önce bağımsız aday olmak istemiş, ama vurulunca AKP'den aday gösterildi. Vurulmadan önce AKP'ye adaylık başvurusu yaptığı tamamen yalandır. Şimdi bu yalan üzerinden AKP birkaç bin oy daha fazla almak istiyor. Başbakan bilmeli ki, müziğini Türkçe yapan birisine artık Kürtler itibar etmez. Aksine İbrahim Tatlıses şu anda kültürel soykırıma hizmet eden biridir.
İbrahim Tatlıses vurulduğunda “bunu PKK yaptı” diyen zihniyetle İbrahim Tatlıses üzerinden Güney Kürdistan'da propaganda yapan anlayış aynıdır.
Başka bir olaydan tutuklanan bir avukatı İbrahim Tatlıses olayında tutuklanmış göstermek kadar ahlaksızca bir şey olabilir mi? işte AKP ve yandaşlarının ahlakı bu kadar düşmüştür.
CUMA RONAHİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder