29 Mart 2010 Pazartesi

Türkiye'de Cezaevi Gerçeği -5


Yılları bulan görüş yasakları!

Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi de diğer birçok cezaevi gibi kapasitesini aşmış durumda. 480 kişilik kapasiteli cezaevinde yaklaşık 900 tutsak kalıyor. 4 kişilik tek katlı odalarda 10, 6 kişilik odalarda 12, 8 kişilik odalarda 19-20 ve 15 kişilik odalarda kimi zaman 30'un üzerinde kişinin kaldığı kaydediliyor. Kaloriferlerin doğru düzgün açılmadığı, mahkumların yazın da sıcaktan kavrulduğu, bit ve pirelerin dönem dönem cirit attığı, haftanın birçok günü yemeklerin berbat çıktığı, yemeklerin karavana yerine plastik yoğurt kaplarında verildiği, bunun da sağlık sorunlarına neden olduğu ifade ediliyor. Cezaevine sevk edilen tutsakların askerler tarafından zorla soyundurulduğu belirtilen cezaevinde, tutuklu ve hükümlülere de sudan gerekçelerle cezalar veriliyor. Bu cezalar sonucunda açık görüş yasağının uygulanması yönteminin rutin bir hal aldığı kaydediliyor. Cezaevinde tutsakların sudan yeterince yararlanmadığı da iletilen şikayetler arasında. Cezaevinde sıcak suyun haftada iki saatle sınırlı tutulması ve tek banyonun bulunması cezaevinde yaşanan diğer sıkıntılardan biri.

EŞYALARA EL KONULUYOR

Cezaevinde mektup gönderme, yazılan Kürtçe edebiyat ürünlerinin dışarı gönderilmesinde de sorunlar yaşanıyor. Mektuplar için tercüme parasının istendiği cezaevinde, gönderilen Kürtçe kitapların uzun süre bekletildikten sonra ancak verildiği kayediliyor. Kargoyla gönderilen eşyalara el konulduğu ve mahkuma verilmediği, kimi zaman haftalarca kantinden istenen eşyaların verilmediği, kargo ile gönderildiğinde de 'Kantinde var' denilerek el konulduğu, elbise sınırlamasına gidildiği, kargo ile gönderilen eşyaların 'eskisini getir yenisini al' denilerek olmayan elbisenin istendiği söyleniyor. Ortak sohbet alanının 'personel eksikliği' gerekçe gösterilerek uygulanmadığı cezaevinde, mahkumlar ancak haftada bir saat ortak alana çıkabiliyor. Cezaevi odalarının nemli ve küf kokusu ile dolu olduğu, badana ve boya yapıldığında mahkumların hesabından kesildiği, çatıların eski olmasından kaynaklı kışın suların içeriye aktığı belirtiliyor. Kurumun kütüphanesi olmasına rağmen buradan yararlanmanın birçok şarta bağlandığı, isteğe göre kitap bulma, tercihte bulunma şansının çok az olduğu dile getirilen sorunlar arasında.

PARA KESİLİYOR

Haftada iki gün farklı pratisyen doktorun uğradığı cezaevinde bu değişimden ötürü tutsakların tedavileri takip edilmesi mümkün olmuyor. Doktorların hasta ile hiçbir ilişkiye geçmeden ilaç yazdığı, her rahatsızlığa 'psikolojiktir' diyerek geçiştirdiği ifade ediliyor. Mahkumların kaldığı bölümlerdeki ışıklandırma sisteminin onarımı ve yenileme giderlerinin mahkumlarca karşılanmasının dayatıldığı cezaevinde, Meclis TV'nin dahi izletilmediği, sınırlı kanalların verildiği bunun da ödenek eksikliğine bağlandığı kaydediliyor.

GÖRÜŞ YARIM SAAT

Cezaevine gelen görüşçülerin odalara göre saat olarak ayrılmaya çalışıldığı, bu nedenle il dışından gelen görüşçülerin ya görüş saatine yetişemedikleri için görüştürülmedikleri, ya da soğuk ve sıcakta görüş saatlerini beklemek zorunda kaldıkları ifade ediliyor. Ayrıca zaman darlığı gerekçe yapılarak mahkumların görüşmeleri yarım saatle sınırlandırılıyor. Kalp kapakçığında var olan bir sızmadan dolayı sürekli kriz geçiren M. Sıddık Cengiz'in yanı sıra belden aşağısı felç olan Temino Baysal'ın da tedavilerinin aksatıldığı belirtiliyor.

URFA E TİPİ CEZAEVİ

Urfa E Tipi Cezaevi'nin mahkum kapasitesi 450 olmasına rağmen, 800'ün üzerinde tutuklu ve hükümlü kalıyor. 6 kişinin sığabileceği odalarda 19-20 kişinin kaldığı cezaevinde, bir ranzada iki kişinin kaldığı, yeterince ranza olmadığı odalarda da beton zemine yatak serilerek yatıldığı belirtiliyor. Aileleri ile görüştürülürken sıkıntılar yaşayan mahkumların, şiddete maruz kaldığı, sağlık sorunlarının çözümünün geciktirildiği, kadın tutukluların kaldığı koğuşta, kadın gardiyanlar bulunmasına rağmen erkek gardiyanların arama yapmasından doğan sıkıntılar yaşandığı, zaman zaman tutuklu ve hükümlülerin kötü muamele, işkence ve tacize maruz kaldığı ifade ediliyor. Kadın mahkumların kaldığı odalarda iki pencerenin duvarla örüldüğü, sadece küçük bir pencerenin açık bırakıldığı cezaevinde, özellikle yaz mevsiminin sıcak geçmesi nedeniyle ciddi sorunlar yaşanıyor. Bu durum özellikle kronik astım ve alerjik rahatsızlığı olan kadın tutsakların sağlık durumlarında ciddi rahatsızlıklar yaratırıyor. Ayrıca kadınların spor yapabileceği odaların bulunmadığı, 'Yer yok' gerekçesiyle hobi odalarına çıkarılmadıkları ayrıca ayda bir yapılan genel aramalarda da askerlerin odaları dolaştığı kaydediliyor.

KÜRTÇE'YE CEZA

Cezaevinde Kürtçe şarkı söyledikleri için görüş yasağı cezası alan hükümlü ve tutuklular, Kürtçe önündeki engellerin hâlâ devam ettiğini belirtiyor. Neredeyse ortak sosyal alanın olmadığı cezaevinde koğuşlar arası görüşlerin de engellendiği ifade ediliyor. Gönderilen birçok mektup, resim ve kartpostala keyfi bir şekilde el konulduğu belirtilen cezaevinde koşulların düzeltilmesi için yapılan açlık grevleri de cezaya dönüştürülüyor. Doktora çıkmak için verilen dilekçelerin yanıtsız kalması, mahkemeye gidiş gelişlerde tutukluların tartaklanması ve kimi yeni tutuklulara girişte şınav çektirilmesi gibi sorunlarla da karşı karşıya kalınıyor.

TEKİRDAĞ 1 ve 2 NO'LU F TİPİ CEZAEVİ

Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Cezaevine dönem dönem PKK davasından tutuklu bulunan mahkumların sürgün edildiği belirtiliyor. Ajanlaştırma ve itirafçılaştırmanın sürekli dayatıldığı yönünde şikayetlerle anılan cezaevinin, bu işler için Adalet Bakanlığı ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü tarafından pilot bölge olarak seçildiği iddia ediliyor. Cezaevinde mahkumların el yazmalarına gerekçe gösterilmeden el konulduğu, Kürtçe dergi, kitap, gazete ve yayınların içeri alınmadığı, rutin aramalar dışında keyfi aramaların yapıldığı kaydediliyor. Odalardan alınan materyallerin tutanaksız alındığı cezaevinde hücre cezaları sık sık uygulanıyor. Tutukluların kültürel ve sportif hakları engellenerek, mektup ve dilekçelere sık sık el konuluyor. Mahkumların özellikle kış aylarında soğuk suyla banyo, temizlik yapmaya mecbur kılındığı, yazın da kaynar suyun verildiği, aramalarda kimi zaman kantinden parayla satın aldıkları çeşitli eşyaların keyfi bir şekilde alınıp 'yasak' denildiği, cezaevinin sık sık yeni şeyler için yasak kararı çıkarıp uygulamaya koyduğu, önce sattığını sonra yasak deyip mahkumdan tekrar aldığı belirtiliyor. Behçet Yılmaz'ın, ağır astım hastası olduğu ve kriz durumunda ilacını bile kullanamayacak kadar etkisiz olduğu halde tek başına hücrede tutulduğu, beyin hücrelerinin dörtte biri ölmüş durumda olan Hasan Tahsin Akgün'ün, kendisini 10 yaşındaki çocuk gibi hissetmesinden kaynaklı tek başına ihtiyaçlarını gideremez durumda olduğu kaydediliyor.

2 NO'LU F TİPİ

Tekirdağ 2 No'lu F Tipi Cezaevi'nde de haftada 10 saat olması gereken ortak sohbet hakkının diğer cezaevlerinde olduğu gibi ayda 2 saati geçmediği ifade ediliyor. Tutsakların bu yönlü tüm taleplerinin de keyfi gerekçelerle disiplin cezalarına dönüştürüldüğü belirtiliyor. Kimi zaman verilen disiplin cezalarının yılları bulduğu, çoğu tutuklu ve hükümlünün yıllardır (4-5 sene) açık görüş yapamadığı, açılan disiplin soruşturmalarının da infaz hakimliği tarafından derhal onaylandığı kaydediliyor. Mahkumların tüm yasal haklarının engellendiği, adli ve idari kurumlara gönderilen mektuplara el konulduğu, suç duyuruları için cumhuriyet savcılıklarına gönderilen mektupların da cezaevi idaresince el konulduğu ifade ediliyor. Cezaevinde ayrıca mahkumların avukatları ile görüşmelerinin engellendiği, türkü ve şiir okumaktan onlarca tutukluya 9 ile 12 ayı bulan iletişim ve ziyaret yasağı verildiği belirtiliyor. Maltepe Çocuk Cezaevi'nden getirilen mahkumların yaş sınırlandırması gerekçe gösterilerek hücre değişim taleplerinin reddedildiği ve bunlara psikolojik ve fiziksel saldırılar yapıldığı iddia edilirken, 12 Eylül döneminde Kürtçe konuştukları için mahkumların ailelerinin gözleri önünde dövülmesi olayının aynısının Tekirdağ 2 No'lu F Tipi'nde de dönem dönem yaşandığı ve yaşamaya devam ettiği ileri sürülüyor.

AĞIR HASTALAR

Hanefi Kuzu adlı tutuklunun 'kemik erimesi' teşhisiyle on dişinin çekilip, diğer dişlerini çektirmek için tekrar revire gittiğinde de, doktorun 'senin dişlerini çekmeye gerek yoktu' sözleri ile karşılaşması ve plastik diş verilmesi olayı, tutsakların hastalık halinde karşılaştıkları olayları en iyi şekilde gözler önüne sermesi açısından çarpıcı bir olay. Görme engelli olan Gülnaz Akkurt ve daha bir- çok ağır hastalığı olan tutsağın yaşamını kolaylaştırmak için gerekli olan ihtiyaçların karşılanmadığına dikkat çekilirken, Ağa Sağlık adlı mahkumun da çok fazla kilo kaybına uğradığı için hayati tehlikesi bulunmasına rağmen tedavisinin yapılmadığı kaydediliyor. Yine hidrosefali hastalığına yakalanan Mehmet Yeşiltepe ve verem ile ağırlaşmış zatürre hastası Hüseyin Balar da ağır hastalar arasında yer alıyor. Cezaevindeki sağlıksız koşullarda tedavisi yapılmadığı için Mustafa Demir adlı mahkum, 24 Mayıs 2009 tarihinde yaşamını yitirmişti.

KIRIKKALE F TİPİ CEZAEVİ

Kırıkkale F Tipi Cezaevi esas olarak diğer cezaevlerine göre 'Sürgün F Tipi Hapishanesi' olarak nitelendiriliyor. Bu cezaevindeki esas amacın baskı, ceza, işkence vb. şekilde sindirilemeyen 'sorunlu, raporlu' denilen! tutsaklar ile psikolojik rahatsızlıkları olan ve hastanelerde tedavi edilmeleri gereken adli tutuklu ve hükümlülerin konulması hedeflenen bir cezaevi. Yaklaşık 80 kadar ağırlaştırılmış adli mahkumun bulunduğu cezaevinde, hak ihlalleri had safhada. Sürgünlerle getirilmiş 40'ın üzerinde PKK'li tutsağın da tutulduğu cezaevinde, hem ilk girişte hem de sonrasında fiziksel saldırı ve işkencelerin rutin uygulamalar haline dönüştüğü ifade ediliyor. Bu işkencelerin tamamının kamera görüntüleri ve kayıtlarından raporlara dek somut kanıtlarla ortaya konulmasına rağmen savcılık tarafından görmezden gelindiği ve 'kovuşturmaya yer yok' kararlarının verilip, işkence ve saldırılara onay verildiği ifade ediliyor.

SALDIRILAR

Özellikle adli mahkumlara yapılan fiziksel saldırı, işkence, disiplin cezası, infaz yakma, tecridi koyulaştırma gibi her türlü baskı-sindirme yönteminin hadsiz uygulandığı cezaevinde, adlilerin de kendilerince savunma ve direniş biçimi olan barikat, eşyaları ve hücreyi yakma, jiletle kendini kesme, intihar girişimi vb. yöntemlerle karşılık verdiği iddia ediliyor. Özel yalıtılmış hücrelere atılan tutsakların kanlar içinde kalıncaya kadar dövüldüğü ileri sürülüyor. Adliler gibi siyasi tutsakların da zaman zaman fiziksel saldırı ve işkenceye maruz kaldığı bu cezaevinde, hiçbir uygulamanın denetlenemediği ifade ediliyor. Disiplin cezalarının kesintisiz uygulandığı cezaevinde mektup, iletişim, ziyaret yasaklarının birbirini kovaladığı, açık görüş gibi bir olanağın hiç gündeme gelmediği, açık görüşe çıkabilen mahkumun neredeyse olmadığı, adli-siyasi, herkesin bir şekilde disiplin cezalarıyla yanıt bulduğu, dış kantin veya iç kantinden alınan ya da içeriye verilen eşya ve malzemelerin birçoğunun özel ve keyfi bir engellemeyle tutulduğu vurgulanıyor.

HÜCREDEN ÇIKARMIYORLAR

Sohbet hakkının kullanılmadığı, birbirleriyle kalmak istemeyen sorunlu adli tutukluların yan yana kalmaya zorlandığı, ana maltanın pencere camlarının mahkumların birbirini görüp selamlaşmaması için boyandığı, Kürtçe konuşmaya müsaade edilmediği ve ziyaretçilerin engellendiği, bu nedenle esasta PKK tutsaklarının ziyaret yapamadığı, bazı uygulamaların protesto edilmesinin gerekçe gösterilerek, mahkumların hücreden hiçbir yere çıkarılmadığı, telefon, ziyaret, revir, hastane, avukat gibi olanaklardan yararlandırılmadığı, acil olarak hastaneye yapılan sevklerin dahi günler, haftalar sonrası ancak yapıldığı kaydediliyor. Hapishane girişinde ziyaretçilerin bekleyebilecekleri hiçbir yer olmadığı, neredeyse tümü çok uzak illerden gelen yaşlı tutsak yakınlarının; kışın soğukta, kar altında; yazın, sıcakta, güneş altında, bekleme işkencesine maruz bırakıldığı ifade ediliyor. Sıcak ve soğuk suyun yeterince verilmediği cezaevinde, TV kanallarının eğitici kanallar olmadığı, asker ve gardiyanların aramalar esnasında bütün eşyaları dağıttığı, gerginlik çıkarmaya çalıştığı, adli tutukluların bulunduğu hücreleri 'uyuşturucu' gerekçesi ile köpeklerle aradığı belirtiliyor.

Kırıkkale F Tipi Cezaevi'nde, kalp, tansiyon, ülser, Behçet gibi ağır sağlık sorunları bulunan Hasan Alkış adlı tutuklunun, adli tıp tarafından verilen 'içeride kalması uygun değildir' içerikli raporu olmasına rağmen tahliyesi gerçekleşmiyor.

Hazırlayan: Abdurrahman GÖK - DİHA

Hiç yorum yok: