22 Mart 2012 Perşembe

Duran Kalkan: Kürtlerin Kahramanlık Çağı Yeni Başlıyor

Behdinan - 21 ve 28 Mart tarihleri arasını kapsayan hafta, uzun yıllardır Kürt halkı tarafından Kahramanlık Haftası olarak tanımlanıyor. Kahramanlık Haftası Kürdistan’ın dört parçasında ve Kürtlerin yaşadığı her yerde çeşitli etkinlik ve anmalarla geçiyor.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan ile yaptığımız söyleşide Kahramanlık Haftasının dünü ve bugününü konuştuk. Kahramanlık Haftasının nerede, ne zaman ve hangi amaçla ilan edildiğini, böylesi bir ilanın nedenlerini tartıştık. Kürtlerin kahramanlık çağının yeni başladığını söyleyen Kalkan sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

* Ulusal Kahramanlık Haftası ne zaman ve neden ilan edildi? Böyle bir hafta ilanındaki amaç neydi?

- Öncelikle ulusal kahramanlarımız Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz yoldaşları ve bu yoldaşlar şahsında tüm kahraman şehitlerimizi bu vesileyle bir kere daha saygı ve minnetle anıyorum. Anılarını yaşatmaya dair sözümüzü bir kere daha yineliyorum.

21 Mart Newroz günü ve bayramı zaten Kürt halkının tarihten gelen bir kahramanlık günüdür. Demirci Kawa’dan bu yana 2624 yıldır bu gerçeklik böyle anılıyor. 1982 yılı Newroz’unda 12 Eylül faşizmine karşı Amed zindanında geliştirdiği direnişle Mazlum Doğan, Demirci Kawa kahramanlığını bir kere daha canlandırmış bulunuyor. Dolayısıyla Önder Apo bu direnişçiliği Çağdaş Kawa direnişçiliği olarak tanımladı. Demirci Kawa’dan Çağdaş Kawa Mazlum Doğan’a kadar uzanan bir tarihsel kahramanlık çizgisi ortaya çıktı. Kürt halkı en zor dönemlerde bile büyük kahramanlık ifade eden özgürlük direnişini en yüce bayram günü olarak hep andı ve hatırladı.

1986 yılının Ekim ayı sonunda gerçekleştirilen PKK 3. Kongresi ise Mahsum Korkmaz yani Agit yoldaşın şahadet günü olan 28 Mart’ı Ulusal Kahramanlık Günü olarak kararlaştırıp ilan etti. Çünkü Demirci Kawa’dan bu yana ortaya çıkan Kürt kahramanlığının Mazlum Doğan 1982 yılında Amed zindanında çağdaşlaştırdığı gibi 1986 yılı 28 Mart’ında da Mahsum Korkmaz Botan’ın Gabar dağında 12 Eylül faşist askeri rejimine karşı geliştirdiği gerilla direnişiyle çağdaşlaştırıp silinmez kıldı. Zindan direnişini dağa, gerillaya taşıyarak Kürt halkının varlık ve özgürlük yolunu açtı. Dolayısıyla da PKK 3. Kongresi bu gerçeğin ifadesi olarak bu büyük gerilla komutanının şahadet günü olan 28 Mart’ı Kürt halkının Ulusal Kahramanlık Günü olarak tanımladı.

Böyle bir tanım herkesten çok ona yakışırdı. Dolayısıyla da kendine yakışanı buldu. Tarihten gelen ve Mazlum Doğan direnişçiliğiyle de çağdaşlaştırılan 21 Mart kahramanlığıyla, gerilla direnişinde yaratılan 28 Mart kahramanlığı Kürt halkının 12 Eylül faşizmine ve onun şahsında sömürgeci soykırım rejimine karşı geliştirilen varlık ve özgürlük direnişinin sembolü durumundaydı. Dolayısıyla da bu iki büyük kahramanlık günü, direnme günü ulusal direniş ve özgürlük günü arasındaki bir haftalık süreç 21 Mart’tan 28 Mart’a kadar geçen dönem, süre Ulusal Kahramanlık Haftası olarak tanımlandı ve ilan edildi.

* Kürt halkı bu kararı nasıl karşıladı? Bu haftanın ilanı Kürtler açısından ne anlama geliyor?


-Çağdaş Kawa Mazlum Doğan ile ölümsüz gerilla komutanı Mahsum Korkmaz’ın şahadet günleri arasındaki bir haftalık süreyi 1986’dan sonra Kürt halkı hep Ulusal Kahramanlık Haftası olarak tanımladı, andı, yaşadı, yaşattı. İki büyük kahramanlık günü arasındaki hafta Ulusal Kahramanlık Haftası haline geldi. Böyle bir hafta boyunca halk, Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz şahsında hep kendini var eden ve özgürlük iradesini ortaya çıkartan kahraman şehitlerini andı.

21 ve 28 Mart tarihleri arasındaki her gün ve an’da bu büyük kahramanlar şahsında tüm şehitlerin anılması elbette ki Kürt halkını ve Kürt insanını doğruya çekme, kendine getirme rolü oynadı. Bu büyük kahramanlar şahsında insanlar kendilerini sorguladılar. Toplum sorguladı. Bu kahramanlık çizgisinin neresinde olduğunu, onlara ne kadar uygun ve denk yaşadığını sorgulayarak varsa eksiklik ve hataları onları düzelten doğru bir özgür yaşam çizgisine kendisini çeken bir gelişmeyi yaşadı.

Dolayısıyla bu hafta Kürt insanının aslında özgürce yeniden var olma, dirilme, her türlü kötülükten, teslimiyetten, zayıflıktan kendinin kurtararak özgür, iradeli insan ve toplum haline gelme, en derin özeleştirisel sorgulamayla kendini kahramanlık çizgisinde özgürce yeniden yaratma haftası olarak anlam buldu. Böylece hem toplumu özgürce var eden insanların hakkı verilmiş, hem de o yüce insanların ölçü ve özelliklerine, duygu ve ruhlarına uygun bir özgür insan ve toplum yaratılması gerçekleşmiş oldu.

*Tam da “Kahramanlık çağı kapandı” şeklinde değerlendirme ve iddiaların yoğunlaştığı bir süreçte ulusal kahramanlık haftası ilanı ne anlama geliyor?

-Kahramanlık çağı kapandı türünden iddialar anlamsız ve boş sözden başka bir şey değildir. Böyle bir iddianın geçerli bir anlamı olmadığı gibi iddia olarak doğru da değildir. Çünkü kahramanlık çağı diye bir çağ yoktur. Her olgunun kahramanlık çağı yani kahramanlık zamanı, kahramanlık dönemi vardır. Her insanın kahramanlık dönemi vardır, her toplumun kahramanlık dönemi vardır, her ulusun kahramanlık dönemi vardır. Her halkın kahramanlık çağı vardır. Yani kahramanlık zamanı vardır.
Dikkat edilirse toplumsal olgular o toplumların niteliğini en üst düzeyde temsil eden kahramanlıklarla varlık buluyor ve tanımlanıyorlar. Dolayısıyla kahramanlık ile toplumsallık çelişen iki yan değil, tam tersine iç içe geçmiş, birbirini bütünleyen iki yan oluyor. Kahramanlık kısa bir çağ ya da tekil bir olay gibi görünse de aslında toplumsallığı, ister aşiret, ister halk, ister kabile, ister ulus düzeyinde olsun en ileri düzeyde temsil etmeyi ifade ediyor. Dolayısıyla kahramanlık ile toplumsallık iç içe geçmiş bulunuyor. Birbirinin olmazsa olmazı gibi bir içerik taşıyor. Bu nedenle toplumlar var oldukça ve özgür olma iradesini ve iddiasını sürdürdükçe kahramanlık çağı yok olmaz.

*Sanırım kahramanlık tanımınız savaşlarda ortaya çıkan kahramanlık dışında bir tanımı kapsıyor.

-Kuşkusuz savaş kahramanlığı kahramanlıkların en büyüğü, en yücesidir. Dolayısıyla ulus olsun, halk, aşiret, kabile hatta klan olsun bir toplumu var eden ve özgür kılan bir savaşın yaratıcısı, kazandırıcısına; bu temelde canını verene, şahadete gidene kahramanlıkların en yücesi, en büyüğü denir. Bu bakımdan savaş kahramanlığı elbette ki toplumsal kahramanlıkların en büyüğüdür, en anlamlı ve en yücesidir.

Yalnız, kahramanlık sadece savaş kahramanlığı da değildir. Toplumların yaşamı ve gelişmesi içerisinde onları özgürlük yönünde ilerleten, niteliğini tanımlayan, onlara şekil veren öncü, sürükleyici rol oynayan her temsiliyet aslında bir tür kahramanlık sembolü olma özelliği taşır.
Kahramanlık sadece savaş kahramanlığı olmadığı gibi toplumsal gelişmenin bir döneminde ortaya çıkmış bir olgu da değildir. Toplumsal gelişmenin her aşamasında o aşamanın temel niteliğine göre çeşitli kahramanlıklar ortaya çıkar ve toplum kendisini o kahramanlar sayesinde bulur, tanımlar, ifade eder. Başkalarından ayrı nitelik kazanır. Dolayısıyla toplumsallaşır. Demek ki aslında kahramanlık düzeyindeki tekillik ile toplumsallaşma düzeyindeki genelliğin diyalektik bir birliği vardır. Birbirini reddetmedikleri gibi birbirinin olmazsa olmazı niteliğindedirler.

* Bu kadar yaşamsal ve güncel bir konuyken kahramanlık çağı kapandı iddialarını dillendirenlerin amacı ne o zaman?

-Kahramanlık çağı kapanmıştır diyen çevreler aslında biraz da kendileri en çok buna dayanarak yaşatmaya çalışırken başkalarını bundan alı koyup yanıltma çabası içinde olanlardır. Çünkü biz biliyoruz ki en çok milliyetçiler, ulus devletçi güçler, faşistler çağımızda bunu söylüyorlar.

Aslında burada bu çağ kapanmıştır denerek toplumu temel bir değerinden, öncüsünden, önderinden yoksun kılma gibi bir amaç güdülmektedir. Toplum, insanlık bu biçimde yanıltılmaya, bilinci çarpıtılmaya, dolayısıyla da toplum olmaktan çıkartılmaya, toplumsallık gücünü kaybeder hale getirilmeye çaba harcanmaktadır.


* Peki, neden?

-Çünkü bu duruma gelen toplumlar üzerinde egemenlik daha kolay kurulur. Baskı ve sömürü daha rahat uygulanır. Öyle bir toplum daha kolay köleleştirilir ve üzerinde baskı ve sömürü uygulanabilir. Bu bakımdan aslında kahramanlık çağı kapandı sözü anlamsız, boş söz olmaktan öte dikkat edilirse bir de tehlikeli aldatmacayı ifade eden bir sözdür. Ulus devletin insanlığı, toplumu yanıltma, aldatma, bilinçsizleştirme çabasının önemli bir parçası olmaktadır. Kendisi en çok sözde kahramanlar, bu tür sembollere dayanarak varlık ve güç gösterirken başkaları için böyle bir olgu kalmamıştır diyerek aslında toplumun elinden bu gücü almak istemektedir. İşte burada bir yalan, hile, aldatma var. Herkes bu gerçeği iyi, doğru görmek, bilmek durumunda.

* Kürtlerde ulusal kahramanlık nasıl şekillendi?

- Özellikle partileşmeden, Kürt olgusunun kendi varlığını kesinleştirdiği, inkar ve imhanın artık kendini savunamaz duruma getirdiği 2000’lere kadarki dönem Kürt halkının ulusallaştığı dönem oluyor. Dolayısıyla bu dönemi temsil eden, sembolize eden olaylara, dönemlere, kişiliklere ulusal kahramanlık çağının sembolleri deniyor. Yani ulusal kahramanlar deniyor. Dolayısıyla bu dönemin bütün şehitleri ulusal kahramanlık şehitleridir. Bu şehitlere öncülük eden, onu sürükleyen öncü şahadetler ulusal kahramanlığı temsil ederler.

* Bunlardan söz edebilir misiniz?

- Örneğin Haki Karer kişiliği böyle bir öncü, kahramanlık sembolü niteliğindedir. Nitekim şahadet günü Kürt ulusu açısından şehitler günü olarak tanımlanmıştır. Örneğin Mazlum Doğan böyle bir sürükleyici, öncü kişiliktir. 12 Eylül faşizminin partiyi tasfiye etmek, dolayısıyla ulusal dirilme adımlarını daha yeşermeden kurutmak istemesine karşı bu adımları yeşertmek üzere, hayat suyu olma rolü oynamıştır. 12 Eylül faşist rejimini ideolojik olarak yenilgiye uğratıp Kürt ulusal varlığını en zor koşullarda bile yaşamını ortaya koyarak temsil etmiştir. İşte Mazlum Doğan kişiliğinin ulusal kahramanlık düzeyine ulaşması zindandan direnişin önünü açarak dalga dalga dağlara, ovalara, şehirlere ulusal direnişi yayması bunu ifade ediyor.

Mahsum Korkmaz kişiliği kahramanlık kişiliğidir. 12 Eylül faşist rejiminin her türlü askeri, siyasi gelişmeyi önleyerek soykırımı tamamlamak istediği dönemde böyle bir soykırım rejimine karşı gerilla direnişini örgütleme, eğitme, geliştirme, ona öncülük etme, komutanlık etme iradesini, gücünü göstermiştir. Bu temelde yaşamını ortaya koyarak, canını vererek böyle bir olguyu var etme temelinde gerilla direnişinin önünü açmıştır. Bu da bir öncü, sürükleyiciliktir.

Beriwan kişiliği, Beritan kişiliği, Zilan kişiliği hem ulusal hem de kadın cinsi açısından kahramanlık kişiliğidir. Kadının ulusal dirilişteki rolünü, öncülüğünü yarattığı gibi her türlü köleliğe karşı toplumun yarısı olan özgür kadını yaratma gücünü, iradesini göstermiştir.

Elbette bütün bunların yaratıcısı olarak Önder Apo bir kahramanlık kişiliğidir. Çünkü bütün bu kahramanlık örnekleri ruhlarını, duygularını, düşüncelerini, davranışlarını, kahramanca var oluşlarını Önder Apo gerçeğinde buldular. Oradan aldılar. Kahramanlık ölçü ve özelliklerini oradan kazandılar. Dolayısıyla da kendilerini silinemez kahramanlar haline getirdiler. Dolayısıyla Önder Apo kişiliği büyük kahramanlık kişiliği, sembol kişilik olmaktadır.

*Kürt halkı bu kişilikleri nasıl ele alıyor? Kürt halkı açısından söz ettiğiniz kişiliklerin anlamı nedir?

-Bütün bu kişiliklerle Kürt halkı her türlü sömürgeci ve soykırımcı saldırıya karşı varlığını koruma ve özgür yaşama iradesi ve iddiasına sahip olduğunu ortaya koydu. Her türlü saldırıyı kırma iradesine ve gücüne sahip olduğunu bir kere daha kanıtladı. Böyle bir direniş ile uluslaşacağını, bir ulusal topluluk haline geleceğini herkese gösterdi. O nedenle Kürt uluslaşmasının kahramanlık dönemi kahramanlık çağı PKK ile yaşandı. Bütün PKK şehitleri bu kahramanlık çağının temsilcileri, sembolleri oluyorlar.

Bu şahadetlere öncülük eden, yön veren şehitler şehidi olan semboller ise hepsini temsilen ulusal halk kahramanları olarak anılıyorlar. Bütün ulus, tüm halk yediden yetmişe, kadın-erkek bu kahramanlar şahsında kendi kişiliğini buluyor, kendini tanımlıyor. Varlığını ve özgür yaşama iddia ve iradesini ortaya çıkarıyor. İnsan ve toplum olarak var olma gücüne, iradesine ulaşıyor. Dolayısıyla halk olarak var olmanın, ulus olarak gelişmenin sürükleyici gücü, temsil gücü, öncü gücü olmayı bu semboller sürdürüyorlar.

Dolayısıyla da böyle kahramanlar yarattığı ölçüde bir halk, bir ulus kendini bu düzeyde kanıtladığı ölçüde var olup özgür yaşama gücü, iddiası kazanmış oluyor. Kendini tanımlama imkanı, fırsatı buluyor çünkü. Kürt halkı da varlığını bu büyük kahramanlarla kanıtladı. Özgür yaşama iddia ve iradesini bu büyük kahramanlarla gösterdi. Dolayısıyla halk ve ulus olarak özgürce var olma ve yaşama gücü kazandı. Kürt uluslaşması bu büyük kahramanlarla sembolize edildi, nitelik kazandı. Uluslaşmanın, ulusal direnişin bütün özellikleri kendini bu büyük kahramanların ölçü ve özelliklerinde buldu. Onlar Kürt uluslaşmasını temsil eden en yüce değerler haline geldiler. Ulusal demokratik gelişmenin öncü, çekim gücü, sembolü oldular.

Tarih boyunca Kürt uluslaşması bu büyük kahramanlarla anılacak, tanımlanacak, sembolize edilecektir. Dolayısıyla Kürtler için ulusal kahramanlık çağı geçmemiştir. Tersine daha yeni başlamış durumdadır. Şimdiye kadar savaş kahramanlığı olarak ortaya çıktı. Bundan sonra özgür toplum yaşamının diğer bütün alanlarında sanatta, siyasette, sporda, üretimde her alanda kendi öncü sürükleyicilerini, sembollerini, kahramanlarını ortaya çıkartarak bu ulus demokratik bir toplum olarak gelişme ve yaşam gücü gösterecektir.

*Siz Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz ile birlikte kaldınız. Bize biraz Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz’ın kişilik özelliklerini değerlendirebilir misiniz?

-Mazlum Doğan kişiliği için Önder Apo, “Hareketimizin bilinç hamuruydu” dedi. Mahsum Korkmaz için ise herkes “PKK’nin kılıcıydı” diyor. Bilinç de kılıç da iki şeyle vardır: sorumluluk ve örgütlülük. Yüksek düzeyde bilinç olmak, sorun çözecek kılıç olmak, aynı düzeyde sorumlu olmayı ve örgütlü davranmayı gerektirir. Örgütsüz bilinç hiçbir şey ifade etmez. Yüksek bir sorumluluk duygusu olmadan da hiçbir bilinç yaratılamaz. Yine örgütsüz kılıç değil sorun çözmek, zorlukları alt etmek, tersine sahibine zarar verir. Yine yüksek bir sorumluluk olmadan bir sorun çözücü haline kesinlikle gelmez. Bu bakımdan da ister bilinç hamuru olsun, ister sorun çözen kılıcı olsun bütün bunların en üst düzeyde sorumluluk duygusu ve örgütlülük olduğu tartışmasızdır.

İşte Mazlum ve Mahsum kişiliğinin Kürt toplumunda yarattığı en temel kültür bu iki büyük yüce değeri kazandırmış olmalarıdır. Elbette bunu Önder Apo’nun yüce düşüncesinden aldılar. Önderlik doğuşunda ve gelişiminde ifadesini bulan yüksek sorumluluk duygusu ve keskin mücadelecilikten bu özellikleri kazandılar. Örgütlü duruş ve davranıştan aldılar o karakterlerini. Önderlik gerçekleşmesinin, Apocu sorumluluk ve örgütlülük ölçülerinin en üst düzeyde cisimleşmesi oldular.

* Peki, Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz’ın nasıl bir ‘kültür’ yarattı?

-PKK’nin ölçü ve özelliklerini de en yüksek düzeyde Mazlum Doğan ve Mahsum Korkmaz kişilikleri temsil ediyorlar. Önderlik çizgisinin, Apocu çizginin en iyi anlayanı ve en güçlü uygulayanı oluyorlar. Birisi ideolojik cephede 12 Eylül faşizmini ve bu temelde sömürgeci soykırım rejimini yenen, diğeri gerilla direnişi alanında 12 Eylül faşizmini ve onun gerisindeki sömürgeci soykırım rejimini yenen iki büyük direniş çıkışına imza atıyorlar. Dolayısıyla da aslında kahramanlık çağının sembolü haline geliyorlar.

Onları bu duruma getiren kuşkusuz yüce bilinçleridir. Önder Apo’nun dehasını herkesten önce görmeleri, anlamaları ve ona en yüksek düzeyde katılmalarıdır. Yüksek sorumluluk duygularıdır, mücadele iradeleridir. Kendi bireysel yaşamlarını, çıkarlarını değil de tarihsel bilinç temelinde toplumsal varlığı ve özgürlüğü düşünen, kendi yaşamlarını toplumsal özgürlüğün, harcı yapmayı bilen bir cesaret ve fedakarlığın temsilcisidirler. Mütevazılığın, sorumluluk duygusunun, örgütlü yaşamın temsilcileri durumundadırlar.
Mazlum ve Mahsum kişiliklerinin temsil ettiği yüce değerlerdir ki bugün bir bütün toplumu yediden yetmişe kucaklamış ve yeni bir yaşam kültürü yaratmış bulunuyor. Bu kültür politik ve ahlaki toplum kültürüdür. Bu en yüce sorumluluk duygusudur. En derin bilinçtir. En büyük cesarettir. En derin fedakarlıktır. En güçlü örgütlülüktür. Cesur eylemliliktir. Örgütlenme ve eylemin bir toplumu var edecek ve kanıtlayacak düzeydeki en ileri temsilidir. Eğer bugün Kürt toplumunda yurtseverlik, demokratiklik, eşitlik, özgürlük, vatan, adalet, toplumsallık, yoldaşlık, halk severlik yükselen değer ise, insan ve toplum olmanın temel ölçü ve özelliklerini temsil ediyorsa işte bütün bunların yaratıcısı, böyle bir toplumsal kültürün ortaya çıkartıcısı bu büyük kahramanlık kişilikleridir.

Aslında bu kahramanlar öncülüğünde Kürt toplumunda yaşananın büyük bir kültür devrimi olduğu ortadadır. Geleneksel devletçi sistemin ve kapitalist modernitenin her türlü kültür erozyonuna, kültür dejenerasyonuna karşı halk kültürünü, ülke sevgisini, demokratik kültürü, vatan sevgisini, insan sevgisini yaratan işte bu kültür olmaktadır.

*Kürt halkı, varlığını koruma ve özgürlüğünü elde etme dönemi olarak adlandırılan bir süreçten geçiyor. Böylesi bir dönemde kahramanlık olgusu nasıl anlam buluyor?

-Bireysel ve toplumsal düzeyde Kürt’ün varlık ve özgürlük iradesi ulusal kahramanlarıdır. Yani Mazlum Doğan’lar ve Mahsum Korkmaz’lardır. Bağrından ulusal kahraman çıkartma gücü gösteremeyen bir toplum ya da topluluk eriyip yok olmaya, tarihten silinmeye mahkûmdur. Yine bağrından çıkardığı yüce değerlerini temsil eden ulusal kahramanlarını anlayamayan ve yeterince sahiplenip doğru izleyemeyen topluluklar yenilmeye ve tasfiye olmaya mahkûm olurlar. O nedenle de tarihin her döneminde olduğu gibi günümüzde de ulusal demokratik var oluşun toplumsal düzeyde gerçekleşmesine öncülük eden değer ve semboller ulusal kahramanlardır.

Bu, bütün toplumlar açısından böyle olduğu gibi Kürt toplumu açısından da böyledir. Bu bakımdan da henüz varlığı üzerindeki tehdidin yok edilemediği, tam özgürlüğe ulaşamamış Kürt toplumu açısından elbette ki kahramanlık en yüce değer durumundadır. Çünkü böyle bir toplumun sorumluluğa ve örgütlülüğe ihtiyacı vardır. Yani bir toplum olarak var olma ve özgür yaşama bilinciyle bunu elde etme eylemini gerçekleştirmesi zorunludur. Bunları yapmazsa o zaman böyle bir toplum tarihten silinip yok olup gider. Bunları yapabilmesinin de en üstteki çekim gücü bu değerleri en ileri düzeyde temsil eden güçler, ulusal kahramanlardır.

* Fakat özellikle Kürt kimliğine sahip kimi kesimler Kürtlerin tanındığını, devletlerce kabul edildiğini söylüyor...

- Kürt toplumuna kahramanlık çağı kapanmıştır, ulusal kahramanlar hiçbir anlam ifade etmiyor demek ona en büyük hakareti ve kötülüğü yapmak demektir. Aslında sömürgeci soykırım rejiminin yapamadığını yapmayı ifade ediyor. Çünkü henüz soykırım tehdidi altında bulunuyor Kürt toplumu. Varlığını garantilemiş değil. Her gün, her an üzerinde çok örgütlü ve sistemli bir kültürel soykırım uygulanıyor. Kürt kimliği ve varlığı hâlâ küresel sistem tarafından inkâr ediliyor. Bu inkârın hayata geçmesi için de çok örgütlü, bilinçli ve ittifak halinde bir politika uygulanıyor.
*
Bu inkâr politikasını biraz açar mısınız?

-Mevcut devletçi sistem Kürt toplumunu yok etme üzerine kurulmuş bir sistem. Kürt’ün özgür olup olmadığını tartışmak bir yana varlık yokluk mücadelesi içinde bulunan bir toplum düzeyinde. Çünkü devletçi sistem gericiliği küresel düzeyde Kürt toplumunun yokluğu üzerine kurulmuş bir sistem. Bunu gerçekleştirebilmek için de her türlü ideolojik siyasi, askeri, ekonomik, kültürel saldırıyı son derece örgütlü ve planlı bir biçimde yürütüyor. Adeta Kürt’e nefes aldırmadan onu yok etmeye çalışıyor.

Elbette kılıçla vurup fiziken yok etmiyor. Fiziki varlığını yaşatıyor ama ruhunu öldürüyor, duygusunu yok ediyor, bilincini ortadan kaldırıyor. Kimliğini ve varlığını yok ediyor. Kimliksiz, kültürsüz, dilsiz; sadece fiziken var olan ve bu temelde de başkalarına en aşağılık kölece hizmet eden bir varlık durumuna düşürmek istiyor. Böyle bir tehlike altında olan bir toplumun yüksek bir sorumluluk duygusuna, güçlü bir örgütlülüğe, cesur ve fedakar bir direnişe ihtiyacı olduğu açıktır. Bunu gerçekleştirebilmesi için de elbette onu böyle bir mücadeleye çekecek örgütleyecek, bilinç kazandıracak, cesaret ve fedakarlık verecek yüce değerlerinin, öncülerinin olması gerekiyor.

İşte Önder Apo gerçeği Kürt toplumu açısından bunu ifade ediyor. Şehitler gerçeğimiz bunu ifade ediyor. Bugün Kürt’ün varlığı, kimliği, adı Önderlik ve şehitler gerçeğiyle temsil buluyor. Önderlik ve şehitler gerçeğinin olmadığı bir durumda aslında Kürt’ün adı bile yoktur. Sömürgeciliğin tam bir hakimiyeti söz konusudur. Eğer bugün sömürgecilik kısmen parçalanmışsa, kültürel soykırım açığa çıkartılarak belli ölçüde zayıflatılmışsa elbette bu ona karşı yürütülen büyük özgürlük mücadelesiyle olmuştur. Böyle bir mücadeleyi var eden, ona öncülük eden, bu mücadelenin değerlerini yaratan çekim gücü olan da onun Önderliğidir. Yani Önder Apo ve şehitler gerçeğidir. Mazlum Doğan’lar, Mahsum Korkmaz’lar, Haki Karer’ler, Kemal Pir’ler, Hayri Durmuş’lar, Beritan’lar, Beriwan’lar, Zilan’lar, Adil’ler, Nuda’lar, Rüstem’ler, Şilan’lar, Xebat’lar, Çiçek’ler, Alişer’ler gerçeğidir. Herkes bu gerçeği iyi bilmek, iyi anlamak durumundadır.
*Bu konuda bir eksik anlama olduğunu mu düşünüyorsunuz?

-Düşünelim bir kere Kürt’ün ulusal ve demokratik var oluşu anlamında PKK ile gerçekleşen mücadele değerlerinin dışında başka neyi vardır? Böyle büyük bir mücadele de kahraman şehitleriyle anlam bulmuyor mu, temsil bulmuyor mu, ifade edilmiyor mu? Bugün Kürdistan’da kadın-erkek, genç-ihtiyar herkesi sorumluluğa çeken, onlara duygu veren, ruh veren, bilinç veren, onlara örgütlülük kazandıran, onları eylem yapma cesaret ve fedakarlığına götüren bu yüce değerler değil mi? Bunun böyle olduğu tartışmasızdır. Herkes çok iyi biliyor ki özgür Kürt insanı ve özgür Kürt toplumu şehitleriyle varlık buluyor. Ruhunu onlardan alıyor. Bilincini onlarla kazanıyor. Duygularını onlarla düzeltiyor. Davranışını onlarla cesur ve fedakâr kılıyor. Onlara dayanarak onların izinde yürüyerek örgütleniyor, bir araya geliyor. Her türlü sömürgeci oyunu, hileyi görerek onları bozan, özgür var olma iddia ve iradesini yaratan bir duruşu onlar sayesinde elde ediyor.

Bu bakımdan da kim ki bu yüce değerleri ulusal kahramanları umursamıyorsa iyi bilinmeli ki o bir haindir. Sömürgecilik ajanıdır. Yine unutulmamalı ki kim bu yüce değerleri doğru ve yeterli anlayamıyorsa o bir köledir, sefildir, zavallıdır. Kim olduğunu, nasıl yaşadığını ve nasıl yaşaması gerektiğini bilemeyecek durumda olan biridir. Dolayısıyla bu tür anlayış ve yaklaşımlara karşı özgürlük ve demokrasiden yana olan, ulusal bilinç, kimlik ve yaşam sahibi olmak isteyen herkes dikkatli ve duyarlı olmak durumundadır. Sömürgeci soykırım rejimine karşı mücadelenin her şeyden önce bu kesimlere karşı doğru bir duruş ve ideolojik mücadeleden geçtiğini iyi bilmek durumundadır. Doğru bir ideolojik mücadeleyle iç düşman, yani ihanet ve teslimiyet geriletildikçe dış düşmana karşı yani sömürgeciliğe, faşizme ve soykırıma karşı doğru ve sonuç alıcı bir mücadelenin yürütülebileceği açıktır.

*Sözünü ettiğiniz ulusal bilinç kazanma ve demokratik mücadele yürütmeyi biraz daha açar mısınız?

-Bütün bunları başarılı yapabilmek de ancak kahraman öncülerin izinde doğru yürümekle mümkündür. Yüce değerleri, devrimimiz ortaya çıkardığı yeni ölçü ve özellikleri, bunları yaratan kahraman öncüleri doğru anlayıp onların izinden doğru ve başarılı yürümeyi bildikçe ancak ulusal demokratik kişilik haline gelebiliriz. Ulusal demokratik toplum olabiliriz. Bu yüce değerler karşısında her gün, her an kendimizi özeleştirisel sorgudan geçirip her türlü işbirlikçilik, ihanet, teslimiyet, kölelik, zayıflıktan kurtarıp güçlendirdikçe özgür, iradeli kişilik ve toplum haline geliriz. Dolayısıyla özgürlük, demokrasi ve eşitlik için mücadele etme bilincini, iradesini, gücünü, cesaret ve fedakarlığını kazanırız.

Kendi bağrından ulusal kahraman yaratamamış ya da ortaya çıkardığı ulusal kahramanları yeterince sahiplenip anlayarak, onların izinde yürümeyi başaramamış toplumların acı sonu yok oluştur. Soykırımdır, tasfiyedir. Bu gerçeği herkes iyi bilmek durumunda. Dolayısıyla bugün Kürtler açısından da var olan böyle bir tehdide karşı Kürt’ün var olmasının ve özgür yaşamasının yegane güvencesi özgürlük mücadelesinin ortaya çıkarttığı yüce değerlerdir. Bunlar da kahraman şehitler olmaktadır.

Bunları görüp anlamadan, bunlara doğru sahip çıkmadan nasıl özgür toplum olunur? Örgütlü hale gelinir? Bunları doğru anlayıp izinde yürümeden nasıl özgür, iradeli kişilik kazanılabilir? Böyle olmadan değil onurlu, özgür kişi olmak toplum haline gelmek insan olarak var olabilmek bile mümkün değildir. Dolayısıyla insanlığı koruyabilmek, varlığını, kimliğini geliştirebilmek özgür yaşam iradesi kazanabilmek her şeyden önce bu değerleri temsil eden öncü, kahraman kişilikleri doğru anlamaya, onları doğru özümsemeye, onların izinden güçlü, doğru ve etkili bir biçimde yürümeye bağlıdır.

*Ulusal kahraman unvanı alan ve sözünü ettiğiniz kadrolar aynı zamanda döneminin gençlik öncüleriydiler. Bugün açısından gençlik öncülüğünün durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Kahramanlık ile gençlik arasında daha başat ve bütünlüklü bir ilişkinin olduğu tartışmasızdır. Bir anlamda kahramanlık çağı demek her olgu için gençlik çağı demek anlamına gelir. Bir insanın kahramanlık çağı neresidir diye sorsak, hiç kuşkusuz gençliktir diyebiliriz. Yoksa çocukluk çağı bu kişinin kahramanlık çağıdır denemez. Yine yaşlılık çağını hiç kimse onun kahramanlık çağı olarak tanımlamaz. Olgunluk dönemi de meyve verir ama yaratıcı olduğu dönem değildir. Yaratıcılık dönemi, çağı; dolayısıyla yeni nitelik oluşturma çağı hiç kuşkusuz gençlik çağıdır. İşte yeniyi yaratma, yeniyi temsil etme de kendisini kahramanlıkta ifade ediyor. Demek ki aslında bir olgunun kahramanlık çağı onun gençlik çağı anlamına geliyor. Dolayısıyla kahramanlığı gençlik temsil ediyor. Gençlik demek kahramanlık anlamına geliyor.

O halde gençliğin bu gerçeği iyi anlaması dolayısıyla da mensubu olduğu toplumun kahramanlık çağını yaratma gücünü mutlaka gösterebilmesi gerekir. İlla bunu savaş kahramanlığı biçiminde yapmak durumunda değildir. Eğer toplum savaşmak durumundaysa, faşist baskı altındaysa, sömürgeci soykırım rejiminin katliamlara altında bulunuyorsa elbette ki savaşacaktır. Savaşmaktan başka bu tür baskı ve saldırı sistemleri karşısında var olmanın yolu yoktur. Dolayısıyla da o zaman ortaya çıkacak kahramanlık hiç kuşkusuz savaş kahramanlığıdır. Yüce şahadetlerdir.

Bir toplum savaşmak durumundaysa o savaşı yürütecek, dolayısıyla savaş kahramanlığını yaratacak olan gençlikten başkası elbette değildir. Yine demokratik gelişme çağındaysa bir toplum o toplumun demokratik gelişimine yaşamın her alanında öncülük edecek, nitelik kazandıracak, çıkış yaptıracak olan yegane kesim gençlik kesimidir. Demek ki kahramanlık gençliğin bir ürünüdür, gençliğin yarattığı bir değerdir. Gençliği ifade eden, temsil eden bir durumdur.
*Kahramanlık haftasının anlamı ve önemi gençler açısından tam olarak anlaşılıyor mu?

-Gençliğin kendi gerçeğini her zaman bilmesi, anlaması, bu gerçeğine uygun davranmayı bilmesi gerekir. Bunun yüksek sorumluluğu, bilinci, örgütlülüğü ve eylemi içerisinde olması gerekir. Böyle olursa ancak o gençliğe gerçekten gençlik denebilir. Kahramanlık yarattığı ölçüde yani toplumu yeniliklere taşıdığı, icatlar geliştirdiği, topluma yeni adımlar attırdığı ölçüde o kuşağa yeterli gençlik kuşağı denebilir. Dolayısıyla kahramanlık görevlerini başarıyla yerine getiren gençlik olabilir.

Bütün toplumlar açısından olduğu gibi Kürt toplumu açısından da gençliğin elbette böyle bir anlamı, tanımı, yeri vardır. Kürt gençliğinin de kahramanlık gerçeğini böyle ele alması, algılaması gerekir. Kürt halkının ulusal diriliş devrimini yaratan ulusal kahramanların hepsi aynı zamanda birer gençlik kahramanıdır, gençlik sembolleridir. Haki Karer de bir gençlik önderiydi. Mazlum Doğan da bir gençlik önderiydi. Kemaller, Hayriler, Ali Çiçekler, Akifler gencecik yaşlarında ulusal onurun, ulusal kahramanlığın sembolü haline geldiler. Agitler, Beriwanlar, Beritanlar, Zilanlar gencecik yaşta kahramanlık eyleminin sahibi oldular. Dikkat edelim PKK’nin kendisi bir gençlik partisi. PKK’nin yarattığı bütün kahramanlar aslında aynı zamanda birer gençlik kahramanları. Hepsi gençlik çağında bu kahramanlık mertebesine ulaşma gücünü gösterdiler.

Bütün bu kahramanlıkların bileşkesi olarak Önderlik çıkışı bir gençlik çıkışı oldu. Bir gençlik önderliği olarak çıktı. Gençlik hareketi olarak kendisini örgütledi. PKK’yi bir gençlik partisi olarak kurarak Kürt toplumuna öncü yaptı. O halde ulusal kahramanlık, öncülük bir gençlik duruşudur. Bütün gençlerin her dönemdeki genç kuşağın bu gerçeği anlaması, genç kuşak olmanın yegane tanımının bu temelde gerçekleşmeyi ifade ettiğini bilmesi gerekir. Ancak kahramanlık çizgisinde yüründüğü ölçüde bir kuşağa gerçek anlamda gençlik kuşağı denebilir. Eğer öyle yürüyemiyorsa o kuşak yaş olarak gençlik çağında bulunsa da somut olarak ya çocukluğu ya da ihtiyarlığı yaşıyor ve temsil ediyor demektir. Bu bakımdan da gençlik çağı kahramanlık çağıdır. Gençlik, kahramanlık çizgisinde yürümeyi bilmek, kahramanlığın ifade ettiği yüce sorumluluğu, örgütlülüğü, cesaret ve fedakarlığı, politik ve ahlaki toplum gerçeğini en üst düzeyde temsil eden yaşatan olmak durumundadır.

* Gençliğin kahramanlık olgusuna bakışı nasıldır?

- Günümüzde ağırlıklı olarak Kürt gençliği tarafından bu yüce değerlerin ulusal kahramanlarımızın tam bilinçli olmasa da duyguyla, hisle anlaşıldığı ve büyük ölçüde sahip çıkılmaya çalışıldığı bir gerçektir. Dikkat edilirse dağa çıkan, gerillaya koşan, özgürlük bayrağını kaparak yüksekte taşımaya çalışan gençlik işte bu kahramanlık çizisinde, Agitlerin, Zilanların çizgisinde yürüyen gençliktir. Yine serhildanlarda polisle göğüs göğse halka öncülük eden gençlik Beriwanların izinde yürüyen gençliktir. Zindanlarda her türlü direnişi AKP faşizmine karşı yiğitçe geliştiren gençlik Akiflerin, Ali Çiçeklerin izinde yürüyen gençliktir. Demek ki kendi sembollerine öncülerin, kahramanlarına Kürt gençliği büyük ölçüde sahip çıkmaktadır.

Elbette bu sahip çıkış içerisinde eksiklikler vardır, eleştirilecek yönler söz konusudur. Hatalı ve eksik duruşlar kapitalist modernite sisteminden, faşist, sömürgeci etkilerden kaynaklanan hatalı tutumlar söz konusudur. Bunları da sürekli eleştirmek, özeleştiriyle düzeltmeye çalışmak gerekir. Böyle olmak elbette tehlikelidir çünkü faşizm zulüm demektir. AKP’cilik oyun oynamayı ifade eder. Kapitalist modernite ayartıcılıktır. Bütün bu tehdit ve tehlikelere karşı özellikle de gençlik üzerinde topyekûn özel savaş kapsamı temelinde AKP faşizminin geliştirdiği her türlü planlı saldırıya karşı uyanık olmak, dikkatli olmak gereği mutlaka söz konusudur. Bu çerçevede de tehlikelere karşı kendimizi hep eğitmeliyiz, uyarmalıyız. Doğru bilinç ve örgüt içine kendimizi çekmeliyiz.

* Sahiplenme düzeyi sizce nasıl olmalıdır?

- Bu anlamda gençliğin sürekli bir tartışma, eğitim, eleştiri özeleştiri içinde olması şarttır. Böyle olmazsa faşist sömürgeciliğin, soykırım rejiminin, kapitalist modernitenin şu veya bu düzeydeki etkileri altında kalması, sağa sola savrulması gerçekleşebilir. Bu tehlike her zaman vardır. Bu tehlikeleri önleyebilmek, boşa çıkartabilmek için de sürekli bir tartışma, bilinçlenme, eğitim, örgütlülük, arayış söz konusu olmak durumundadır. Böyle yaptığı ölçüde gençlik bu tehlikelerden kendisini kurtarır. Bu da onu kendi gerçeğini doğru anlamaya, ulusal kahramanlarına, yüce değerlerine doğru sahip çıkmaya, onların izinden güçlü ve başarılı bir biçimde yürümeye götürür. Doğrusu da budur, olması gereken de budur.

Kürt gençliği bir düzeyde bunu yapabilmektedir. Tabii bu düzeyi çok daha ileriye götürme, bütün Kürt gençliğine yayma görevi de Kürt gençlik örgütlerinin omzundadır. Bu örgütler kendileriyle yetinmemek, bütün gençlik kitlesine ulaşarak onları faşizmin, sömürgeciliğin kapitalist modernitenin ayartıcı etkilerinden kurtararak ulusal kahramanlarımızın temsil ettiği yüce ulusal demokratik değerler temelinde eğitip, örgütlemeyi bilmek durumundadır.
ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: