9 Eylül 2011 Cuma

AKP, Tek Taraflı İyi Niyeti İstismar Etmiştir

HÜSEYİN ALİ

Türkiye’de birçok kesim çatışmaların artmasının ve sınırötesi saldırılar yapılmasının siyasi nedenlerini tartışıyor. Her zaman olduğu gibi yandaş ve candaş basın Kürt Özgürlük Hareketi’ni suçluyor. AKP’nin 9 yıldır Kürt sorununu çözmemesine ve İmralı ile yapılan görüşmeleri bir zaman kazanma olarak değerlendirmesine yönelik eleştiriler var. Ancak bunların sayısı sınırlı.

Herkes de biliyor ki Kürt Özgürlük Hareketi defalarca ateşkes yaptı. Ama hükümet bunlara olumlu bir karşılık vermedi. 1999 yılında gerilla tek taraflı silahları susturdu ve sınırdışına çıktı. Bu sırada pusular kurularak yüzlerce gerilla katledildi. 1999-2004 arası 5 yıl çatışmalar önemli oranda durdu. Ama Türk devleti yine de zaman zaman operasyon yapıyor, şurada burada 3-5 gerilla öldürülüyordu. Buna rağmen ateşkes sabırla sürdürülüyor ve dillerde tüy bitecekcesine çözüm ve barış deniliyordu. Ama bu 5 yıl devlet ve hükümetler tarafından değerlendirilmeyince çatışmalar 2004 Haziran’ında yine başladı.

AKP’nin iktidara gelmesinden sonra da bir buçuk yıl AKP’ye sürekli bu konuda adım at çağrıları yapılmasına rağmen AKP de devlet gibi PKK’nin bittiğini düşünerek hiçbir adım atmadı.

Bu 5 yıllık sürecin çatışmasızlık içinde geçmesini sağlayan Kürt Özgürlük Hareketi olmuştur. Çözüm için büyük fırsat olan bu 5 yıllık süreçte devletin hiçbir rolü yoktu. Hatta politikasıyla her gün savaşı tahrik ediyordu. Demek ki o dönemde de iki taraflı bir süreç yoktu. Tek taraflı bir irade ortaya konmuş, ama sonuç alınamamıştır.

2006 yılında da AKP dahil çeşitli kesimlerden giden istekler doğrultusunda tek taraflı ateşkes ilan edildiğini biliyoruz. AKP’nin politikaları, sınırötesi tezkerenin çıkarılması ve askeri operasyonlar sonucu bu ateşkes 2007’de bozulmuştur. 2008 yılında aracılar yoluyla yeniden fiili ateşkes sağlanmış, bu ateşkes 2009 yerel seçimlerinden sonra tek taraflı olarak kamuoyuna ilan edilmişti. Ancak Türk devleti ve AKP bu ateşkesleri çözüm fırsatı olarak ele almamıştır. Aksine askeri ve siyasi soykırım operasyonları için bir fırsat olarak değerlendirmiştir. Buna rağmen sabırlı davranılmış ve 2010 Haziran’ına kadar tek taraflı eylemsizlik sürdürülmüştür.

AKP bütün çağrılara rağmen çözüm doğrultusunda hiçbir adım atmayınca 2010 1 Haziran’ından sonra çatışmalar şiddetlenmiş, gerillalar da eylemlerini arttırmıştır. Eylemlerin artması sonucu referandum öncesi zor durumda kalan hükümet İmralı’ya heyet göndermiş, ateşkes yapılmasını istemiştir. 2010 referandumuna da böylece eylemsizlik içinde girilmiştir. 2010 referandumu sonrası da İmralı’da bazı sözler verilmesine rağmen yerine getirilmemiştir. Hatta siyasi ve askeri operasyonlar aralıksız sürdürülmüştür. Hükümetin bu tutumu zaman zaman gerilimi arttırsa da, tek taraflı eylemsizlik esas olarak 12 Haziran seçimleri sonrasına kadar devam etmiştir. Herhalde yumuşak geçen süreç denilirken, bu zaman dilimi kastediliyor.

Bu zaman diliminde sözü edilen sürecin bir ayağı da İmralı görüşmeleridir. Bu hükümet zamanında tahminen 2005 yılından beri İmralı’yla görüşmeler sürmektedir. Bu görüşmelerin tümünün hükümetin direktifi ve bilgisi dahilinde yapıldığı bilinmektedir. Bu görüşmelerde hükümetin esas olarak tek taraflı ateşkes olsun, silahlar sussun önerilerinde bulunduğunu görüşme notlarından anlıyoruz. Ancak bu görüşmeler sırasında PKK Önderliği’yle tartışılan, sözü verilen ve üzerinde mutabık kalınan hiçbir konuda adım atılmamıştır.

Görüşme notlarına yansıyanlardan anlıyoruz ki PKK Önderliği sürekli sabırlı davranmış, bu tartışmalarla bir zihniyet devrimi yaratmaya ve demokratik çözümün önünü açmaya çalışmıştır. AKP Hükümeti’nin çözümsüzlük politikalarını bilmesine rağmen hiçbir zaman heyeti AKP ile özdeşleştirmemiştir. İmralı, heyetin AKP bilgisi dahilinde ve direktifleri doğrultusunda geldiğini bildiği halde hiçbir zaman heyeti AKP ile aynı görmemiştir. AKP ile heyeti ayrı tutmuştur. Hatta heyetin yaklaşımlarını olumlu değerlendirdiğini söylemiştir.

Heyeti bir devlet heyeti olarak ele almış ve devlet içinde çözüm isteyenler olduğunu belirtmiştir. AKP’nin çözüm politikası olmadığını vurguladığında bile devlet içinde çözüm yanlıları olduğunu her zaman belirtme ihtiyacı duymuştur. Bu yaklaşımı; görüşmeleri kesmeme, eğer AKP’nin çözüm yaklaşımı olursa bunu da değerlendirmek için göstermiştir.  Diğer yandan heyet devlet heyetidir, yaklaşımı olumudur diyerek toplum içinde çözüm yanlılarını cesaretlendirmeye çalışmıştır. Toplumun devleti dikkate aldığını düşünerek devlet içinde de çözüm isteyenler bulunuyor değerlendirmesi yaparak toplumu çözüme hazırlamaya çalışmıştır. Bu bir yönüyle de devleti çözüme hazırlama yaklaşımıdır. Sürekli pozitif yaklaşarak, ortamı yumuşatarak çözüm zemini güçlendirmeye çalışmıştır. Birçok tartışmanın İmralı’nın bu pozitif ve öne açıcı yaklaşımı ve değerlendirmeleri çerçevesinde geliştiği bilinmektedir.

Eğer bu görüşmeler bir süreç ve barış için yapılmış çalışmalar olarak ele alınacaksa bilinmelidir ki, bu tek taraflı bir irade ve yaklaşımla olmuştur. AKP’nin böyle bir süreçte olumlu hiçbir katkısı yoktur. AKP’nin yaklaşımlarına kalsaydı bu görüşmeler hiçbir biçimde sürdürülemezdi. Çünkü AKP bu görüşmeleri oyalama ve zaman kazanma biçiminde ele almıştır.

Ortada demokratik çözüm ve barış için herhangi bir müzakere yoktur. Tek taraflı bir iradeyle demokratik çözüm ve barışın önünü açmak için gösterilen bir yaklaşım vardır. Kuşkusuz Türkiye toplumu ve demokrasi güçleri içindeki demokratik çözüm eğilimine dayanılarak bu yaklaşımlar ortaya konulmuştur.
Kürt Özgürlük Hareketi de İmralı’da halkların kardeşliği temelinde bir demokratik çözüme inandığı için çatışmaların olmadığı ortamda bir çözümü tercih etmişlerdir. Bu nedenle tek taraflı eylemsizlik dönemlerinde yüzlerce gerillanın operasyonlarda katledilmesine rağmen fedakarlık yaparak demokratik çözüm ve barışın önünü açmak istemişlerdir. Bu konuda esnek politikanın tüm incelikleri gösterilmiştir. Ancak AKP Hükümeti bir türlü demokratik çözüm ve barış çizgisine getirilememiştir. “Kürt Özgürlük Hareketi’ni benden daha iyi tasfiye edecek güç yoktur” diyerek hükümetlerine icazet alan AKP, kendisine verilen bu rolü yerine getirmek için tasfiye politikalarından vazgeçmemiştir. İlker Başbuğ’un çerçevesinin ortaya koyduğu ve AKP tarafından da benimsenen “liberal demokrasi” çözümünü kabul ettirmek için askeri ve siyasi operasyonlarını arttırmıştır.

Ortada var olan bir demokratik çözüm ve barış süreci bulunmuyordu. Sadece İmralı’nın ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin tek taraflı iradesiyle demokratik çözüm ve barışın önünü açma yaklaşımları ve çabaları vardı. Ancak bu çabalara olumlu yanıt verilmediği gibi hep kötüye kullanılmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi ve İmralı çözüm konusunda atılması gereken acil adımları iletmiş ve bir kısım taleplerde bulunmuşlardır. Ama AKP Hükümeti bunları kabul etmediği gibi kendi düşündüklerini gerçekleştirmek için Kürt Özgürlük Hareketi’nin ve Kürt demokratik hareketinin siyasi iradesini kırma saldırıları yürütmektedir. 

Hiç yorum yok: