9 Eylül 2011 Cuma

Arda'ya Hiza, Savaşa Devam

Arda Turan, halkların şehit evlatları için üzüntüsünü dile getirdiği malum konuşması nedeni ile dost düşman herkesin ortasına düşüverdi sahada top misali.

Açık söyleyeyim Arda’nın ne dediğinden çok, siyasetin ve toplumsal dinamiklerin ne derece gergin olduğunu gösteren tablo dikkatimi çekti. Anlayış, uzlaşma, barış, adalet ihtiyacı had safhadayken ortada bunlardan hiç kalmadığını gösteren bu tablo, halklar arasında barış ve kardeşlik adına umutlu değerlendirmeler yapılmasına mani olabilecek kadar büyük üstelik.

Nitekim; iktidarın savaş kararlılığına bağlı kesimlerce eleştiri ve tehdit yağmuruna tutulan Arda sözlerini geri çekti. Başka bir deyişle hizaya getirdiler Arda’yı. Ancak hizaya getirdikleri halde kızgınlıklarını söndüremeyip suçlamaya devam ettiler. “Yanlış anlaşılacak sözler söylemiş olması bu sözleri geri almış olması ile affedilemez, bunları söylemeden önce bir bilene danışsaydı…” bile dedi kimi yorumcular.

AKP iktidarının seleflerini aratır yasakçılığı, saldırganlığı bu kez Arda için ortaya çıkmış oldu. Bizzat Başbakan yahut taraf medya aracılığı ile halka, muhaliflere, aydınlara yönelik tehditlere tanıklığımıza Arda da eklenmiş oldu.

Öte yandan Arda, ülkenin içinde bulunduğu durumdan endişeli olan ve barış isteyen kesimlerce alkışlandı, hatta sözleri ile çok kişinin “içini soğuttu” denilebilir.

Evet, zor zamanlardan geçiyoruz. Güçlerin sınandığı bu ortamda her gün karşılıklı ölüm ve gözyaşı yarıştırıyoruz. Barış çabalarının, halkların eşit, özgür bir ortamda birlikte yaşamak arzusunun iktidar tarafından dinamitlendiği, aklın yerini kirli hesapların, kızgınlık ve nefretin almaya başladığı zamanlardayız. Tutunacak her dal önemli. Fırat’ın beri yakasındaki insanların da sağduyulu, vicdanlı, adil yaklaşımlarına ihtiyacımız var.
Ancak ne dedi Arda ve sadece demekle ne çözüldü bugüne kadar?

Karşılaştığı baskı neticesi sözlerini, vicdanını ve sağduyusunu iktidarın sınırlarına çeken bir futbolcudan çıkan bu sesleri abartarak sadece onun vicdanını rahatlatıyoruz hissiyatını ve bu bizim işimiz değil kanaatini taşıyorum.

Kaldı ki; ölü bedenleri bile kullanan AKP iktidarının savaş politikalarına karşı yapılması gereken şey, masa başında bir şey istemenin ötesine geçmiş bulunuyor çok zamandır.

Evet, zor zamanlardan geçiyoruz. AKP, PKK ‘yi Kandil'de yok etmek hesabı ile sınır ötesi operasyonlar yaptığını söylese de, hesabına berideki “PKK halktır halk burada” sloganı etrafında bir araya gelen milyonların da dâhil olduğu açık. Demokratik hakkını kullananlara yönelik saldırılar ve devam eden tutuklamalar bunun en basit kanıtı durumunda.

Amerikan Haber Ajansı AP’nin yaptığı araştırma da, bu gidişata ayna tutmaktadır. Bu araştırmaya göre Türkiye, terör suçlaması ile gözaltına alma ve tutuklama konusunda dünyada birinci sırada yer alıyor. Kürt sorununu, barış taleplerini, demokrasi taleplerini terör sorunu, bu uğurda mücadele eden herkesi terörist gören bir yönetme anlayışından başka hangi sonuç çıkabilirdi ki? 

Sonuç olarak: Geleceğin isabetli tahmini zorsa da, PKK’nin savaş yöntemleri ile yok edilemeyeceğine dair her kesimce yapılan değerlendirmelerin de işaret ettiği gerçeklerle düşünüldüğünde, bu aşamada savaşta ısrar ve barışın yollarını kapayan AKP için söylenebilecek tek şey; Türkiye’yi bilinçli olarak ve Kürtlerin bir arada yaşama ısrarlarına rağmen bölünmeye sürüklediğidir.


GÜLSEREN YOLERİ


Hiç yorum yok: