‘Stratejik Derinlik’ Başbakan Erdoğan’ın eski danışmanı ve
şimdinin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu‘nun kitabının ismidir. Soğuk
savaş öncesi ve sonrası dünyadaki uluslararası sistemi tetkik
etmektedir. Özgün olarak ta Türkiye’nin Osmanlı mirasıyla olan
bağlantılarını irdeleyerek, Osmanlı’nın zamanında işgal ettiği
topraklarla olan organik bağları vurgulanaraktan bunun üzerinden bir
gelecek tasavvur etmektedir. Bunun yanı sıra stratejik araçlar ve
bölgesel politikalar; NATO, AB, IKO, D-8 vb. uluslararası örgütlere dair
yapı analizleri, bu kurumlarla Türkiye‘nin yeri ve oynadığı rol ve
soğuk savaş sonrası dönemde takınması gereken tutumu inceliyor. İlk
bakışta herhangi bir kitap olarak görülebilinir, lakin yazarı ve
yazarının devlet içindeki konumu göz önüne getirildiğinde sıradan bir
analiz olarak bakılıp geçilemez. Aynı zamanda yakın tarihte Türkiye
siyasetine yön veren, dış-ilişkilerini bu tezler üzerine kurma söz
konusudur…Takkiye, fıkhi bir kavram. Kelime anlamı ‘örten‘, ‘koruyan‘
anlamına geliyor. İslam felsefesinde ‘kalbi imanla dolu olduğu halde,
baskı karşısında yalan söyleme meşruluğunu ‘ifade ediyor. Tabi İslam
felsefesindeki birçok kavramda olduğu gibi, bunun uyarlanışı çok farklı
bir hal alıp, kurnazlık, yalan atma ve komploculuk halini alıyor.
AKP’nin
Kürt Sorununa yaklaşımı ‘Stratejik Derinlik‘ adlı kitap okunulduğunda
daha iyi anlaşılıyor. Güncel olarak farklı tarihlerde çözüme dair
yapılan açıklamalar, koca bir yalan olup, özünde dar partisel çıkarları
hedeflemekten öte şuana kadar bir anlam ifade etmemiştir. Okuyanlar
bilir, o kadar tarihi ve güncel analizler var, ama Türkiye’nin temel
sorunu olan Kürt sorununun çözümüne yönelik tek bir vurgu, çözüm formülü
yapılmayıp, mevzu-bahis bile edilmiyor. Ve bunu yazan Türkiye
başbakanının danışmanlığını yapmış kişi ve mevcut durumda Türkiye dış
ilişkilerinden sorumlu. AKP süregelen hükümetlerin çok gerisinde bir
çizgide olup ’takkiyeci politikalarla dünya kamuoyunu ve Kürt Halkını
kandırmaya çalışıyor. Değişik dönemlerde açıkladığı paketlerle, yapılan
açıklamalarla herkesi umutlandırıp ‘sil baştan‘ yapabiliyor.
Trajik-komik olan, kandırdığını sanmasıdır. Kürt Halkı birçok hükümete
olduğu gibi AKP hükümetine de fazlasıyla şans tanıdı. Söylediklerine
inandığı için değil, inanmak istedi ve bu şansı tanıdı ama başından beri
‘stratejik derinlik‘ içinde yerlerinin olmadığını ’açılan paketlerin,
gerçek yüzün maskelemesi olduğunun idrakindeydi. 4. direniş hamlesi bu
amaçla başlatılmıştır. Hangi sistem, hangi insan bu kadar kör olacak ki
yanı başında yaşanan vahşeti görmeyecek, ‘ tarihdaşım’ , ‘ soydaşım’ , ‘
ümmet ‘ mantıklarından hareketle başka bir yerde yaşanan baskıyı
dilinden düşürmeyecek. Şu çok açık bir gerçek ki; AKP’nin Kürt sorununda
çözüm paketi: mutlak teslimiyet, imha ve asimilasyondur. Partinin
yetkili kişileri: ‘Ermeni sınırına dayandılar’ ‘Diyarbakır’a şu dili
öğretemedik ‘diyecek, bir başkası dış siyasette böyle bir sorunun
varlığını bile kabul etmeyecek ve halka saldırmayı meşru gören bir
siyaset izlenecek ardından bazı aydınların deyişiyle ‘AKP‘nin Kürt
Sorununu çözme paketine’ inanacağız. Birde yıllardır bize izletilen bu
tiyatroya inanmamız gerektiğini söyleyecekler. Herkes şunu çok iyi
biliyor ki Kürt Halkı siyasal düzeyi yüksek bir halktır. Ne gözlerine
mil çekilmiş aydınlara, ne de AKP’nin bu takkiyeci politikalarına
inanır. Diğer hükümetlere tanıdığı şansın daha fazlasını AKP tanıyarak
tiyatroyu izledi. Bunun anlamsız bir zaman kaybı olduğunu, AKP’nin diğer
hükümetlerden bile daha tehlikeli bir siyasetin içinde olduğunu fark
ederekten 4. direniş dönemine girdi. Diğer hükümetlerde olduğu gibi,
AKP’nin bitişini getirecek olan Kürt sorunundaki çözümsüzlük
politikasıdır. Tek partili sistem ve Özal’ın ANAP’ından sonra en şanslı
hükümetlerin başında AKP geliyordu. Özellikle de sayısal bileşim
açısından ciddi yasaların çıkarılmasını sağlayacak, ülkenin temel sorunu
olan Kürt sorununun çözümünde ciddi adımlar atacak uluslararası destek
ve zemine de sahipti. Her şeyden öte sorunun çözümünde baş aktör olan
Kürt halk önderi Sayın Öcalan’ın tanıdığı fırsat birçok açıdan tarihi
fırsatlardı. AKP bunları ne gördü, ne de görmek istedi. İmha, inkâr ve
asimilasyon politikalarını daha da genişletip yayarak sürdürdü.
Savaşların galibi yok diye bir söz var. Askeri literatürde bunun bir
mantığı vardır ve anlaşılırdır. Bütün savaşların da müzakere sonucu
bittiğini de unutmamak gerekir. Eninde sonunda bu noktaya gelinecektir.
Olan tüketilen onca enerjiye, zamana ve nice gencecik insanlara
olacaktır. Kürt Halkı uğruna bedel ödediği ideallerini
gerçekleştirinceye kadar çizgisinden vazgeçmeyip, görkemli direnişini
sürdürecektir. ’Stratejik Derinlikte‘ ısrar edildiği takdirde de AKP
sonunu getirecektir.
Mevcut gelişmeler “ AKP aklinin değil de “ , “
devlet aklinin “ sağduyulu davrandığı ve sorunun devamı durumun da
yaşanacakları kestirdiği için akli selim bir tutum içerisin de
olduğudur.
Baran Qewm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder