12 Temmuz 2011 Salı

‘Stratejik Derinlik’ ve Takkiyecilik

AKP süregelen hükümetlerin çok gerisinde bir çizgide olup ’takkiyeci politikalarla dünya kamuoyunu ve Kürt Halkını kandırmaya çalışıyor. 
 
‘Stratejik Derinlik’ Başbakan Erdoğan’ın eski danışmanı ve şimdinin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu‘nun kitabının ismidir. Soğuk savaş öncesi ve sonrası dünyadaki uluslararası sistemi tetkik etmektedir. Özgün olarak ta Türkiye’nin Osmanlı mirasıyla olan bağlantılarını irdeleyerek, Osmanlı’nın zamanında işgal ettiği topraklarla olan organik bağları vurgulanaraktan bunun üzerinden bir gelecek tasavvur etmektedir. Bunun yanı sıra stratejik araçlar ve bölgesel politikalar; NATO, AB, IKO, D-8 vb. uluslararası örgütlere dair yapı analizleri, bu kurumlarla Türkiye‘nin yeri ve oynadığı rol ve soğuk savaş sonrası dönemde takınması gereken tutumu inceliyor. İlk bakışta herhangi bir kitap olarak görülebilinir, lakin yazarı ve yazarının devlet içindeki konumu göz önüne getirildiğinde sıradan bir analiz olarak bakılıp geçilemez. Aynı zamanda yakın tarihte Türkiye siyasetine yön veren, dış-ilişkilerini bu tezler üzerine kurma söz konusudur…Takkiye, fıkhi bir kavram. Kelime anlamı ‘örten‘, ‘koruyan‘ anlamına geliyor. İslam felsefesinde ‘kalbi imanla dolu olduğu halde, baskı karşısında yalan söyleme meşruluğunu ‘ifade ediyor. Tabi İslam felsefesindeki birçok kavramda olduğu gibi, bunun uyarlanışı çok farklı bir hal alıp, kurnazlık, yalan atma ve komploculuk halini alıyor.

AKP’nin Kürt Sorununa yaklaşımı ‘Stratejik Derinlik‘ adlı kitap okunulduğunda daha iyi anlaşılıyor. Güncel olarak farklı tarihlerde çözüme dair yapılan açıklamalar, koca bir yalan olup, özünde dar partisel çıkarları hedeflemekten öte şuana kadar bir anlam ifade etmemiştir. Okuyanlar bilir, o kadar tarihi ve güncel analizler var, ama Türkiye’nin temel sorunu olan Kürt sorununun çözümüne yönelik tek bir vurgu, çözüm formülü yapılmayıp, mevzu-bahis bile edilmiyor. Ve bunu yazan Türkiye başbakanının danışmanlığını yapmış kişi ve mevcut durumda Türkiye dış ilişkilerinden sorumlu. AKP süregelen hükümetlerin çok gerisinde bir çizgide olup ’takkiyeci politikalarla dünya kamuoyunu ve Kürt Halkını kandırmaya çalışıyor. Değişik dönemlerde açıkladığı paketlerle, yapılan açıklamalarla herkesi umutlandırıp ‘sil baştan‘ yapabiliyor. Trajik-komik olan, kandırdığını sanmasıdır. Kürt Halkı birçok hükümete olduğu gibi AKP hükümetine de fazlasıyla şans tanıdı. Söylediklerine inandığı için değil, inanmak istedi ve bu şansı tanıdı ama başından beri ‘stratejik derinlik‘ içinde yerlerinin olmadığını ’açılan paketlerin, gerçek yüzün maskelemesi olduğunun idrakindeydi. 4. direniş hamlesi bu amaçla başlatılmıştır. Hangi sistem, hangi insan bu kadar kör olacak ki yanı başında yaşanan vahşeti görmeyecek, ‘ tarihdaşım’ , ‘ soydaşım’ , ‘ ümmet ‘ mantıklarından hareketle başka bir yerde yaşanan baskıyı dilinden düşürmeyecek. Şu çok açık bir gerçek ki; AKP’nin Kürt sorununda çözüm paketi: mutlak teslimiyet, imha ve asimilasyondur. Partinin yetkili kişileri: ‘Ermeni sınırına dayandılar’ ‘Diyarbakır’a şu dili öğretemedik ‘diyecek, bir başkası dış siyasette böyle bir sorunun varlığını bile kabul etmeyecek ve halka saldırmayı meşru gören bir siyaset izlenecek ardından bazı aydınların deyişiyle ‘AKP‘nin Kürt Sorununu çözme paketine’ inanacağız. Birde yıllardır bize izletilen bu tiyatroya inanmamız gerektiğini söyleyecekler. Herkes şunu çok iyi biliyor ki Kürt Halkı siyasal düzeyi yüksek bir halktır. Ne gözlerine mil çekilmiş aydınlara, ne de AKP’nin bu takkiyeci politikalarına inanır. Diğer hükümetlere tanıdığı şansın daha fazlasını AKP tanıyarak tiyatroyu izledi. Bunun anlamsız bir zaman kaybı olduğunu, AKP’nin diğer hükümetlerden bile daha tehlikeli bir siyasetin içinde olduğunu fark ederekten 4. direniş dönemine girdi. Diğer hükümetlerde olduğu gibi, AKP’nin bitişini getirecek olan Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikasıdır. Tek partili sistem ve Özal’ın ANAP’ından sonra en şanslı hükümetlerin başında AKP geliyordu. Özellikle de sayısal bileşim açısından ciddi yasaların çıkarılmasını sağlayacak, ülkenin temel sorunu olan Kürt sorununun çözümünde ciddi adımlar atacak uluslararası destek ve zemine de sahipti. Her şeyden öte sorunun çözümünde baş aktör olan Kürt halk önderi Sayın Öcalan’ın tanıdığı fırsat birçok açıdan tarihi fırsatlardı. AKP bunları ne gördü, ne de görmek istedi. İmha, inkâr ve asimilasyon politikalarını daha da genişletip yayarak sürdürdü. Savaşların galibi yok diye bir söz var. Askeri literatürde bunun bir mantığı vardır ve anlaşılırdır. Bütün savaşların da müzakere sonucu bittiğini de unutmamak gerekir. Eninde sonunda bu noktaya gelinecektir. Olan tüketilen onca enerjiye, zamana ve nice gencecik insanlara olacaktır. Kürt Halkı uğruna bedel ödediği ideallerini gerçekleştirinceye kadar çizgisinden vazgeçmeyip, görkemli direnişini sürdürecektir. ’Stratejik Derinlikte‘ ısrar edildiği takdirde de AKP sonunu getirecektir. 

Mevcut gelişmeler “ AKP aklinin değil de “ , “ devlet aklinin “ sağduyulu davrandığı ve sorunun devamı durumun da yaşanacakları kestirdiği için akli selim bir tutum içerisin de olduğudur.

Baran Qewm

Hiç yorum yok: