İslamcı kadrolardan oluşturulan Deniz Feneri e.V. Soygun Şirketi’nin
para kaçırmada kullandığı ağlar oldukça dikkat çekicidir. Toplanan
paralar ya elde nakit ya da banka havaleleriyle Türkiye’ye götürülüyor.
Nakit paraların götürülmesi biçimini şimdilik bir yana bırakarak, para
kaçırma işlemi içerisinde bulunan bir banka var. Adı: Vakıfbank. Peki,
bu bankanın kullanılması ile Zekeriya Karaman ve Tayyip Erdoğan arasında
nasıl bir ilişki bulunuyor. Sorunun en önemli yanını bu
oluşturmaktadır. İlginç bağlantıyı anlamak için, Erdoğan’ın İstanbul
Belediye Başkanlığı dönemine gitmekte yarar var. Erdoğan ve ekibi, daha o
zaman, soygun şirketini organize etmiş. Belediye Başkanlığı döneminde
kurduğu organizasyonun yöneticilerinden bazılarını, Başbakanlığa alarak
çok önemli görevler verdi: Bu ekip ile Vakıflar Bankası ve Deniz Feneri
e.V. Soygun Şirketi arasında da doğrudan bir ilişki bulunmaktadır.
Erol Çakır, İstanbul Valisi’yken, 9 Nisan 1999 tarihinde, ‘T. C. Başbakanlık Makamına’ isimli hazırlayıp gönderdiği bir raporda: “...Her ay yaklaşık 3-4 trilyona yakın paranın Fazilet Partisi’ne yakın firmalar tarafından havuz hesaplarına aktarıldığı, bu hesaplardan da adı geçen partinin kuryeleri vasıtasıyla partiye ve Recep Tayyip Erdoğan’a gittiği… Paraların Vakıfbank’ta açılan bir hesapta toplandığı, buradan da denetimi imkânsız kılmak için birçok hesapta dolaştırıldıktan sonra Fazilet Partisi’ne yakın firma ve şahıslara… ve Akit, Yeni Şafak ve Kanal 7’ye devamlı kaynak aktarıldığı (...) büyük miktarlarda naylon fatura keserek karşılıksız trilyonlarca lirayı partiye aktardığı”nı belirtmişti. Erdoğan’ın kurdurduğu bu sistem, bugünkü Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından da devam ettiriliyor. Örneğin “İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve belediyeye bağlı İSKİ, Kiptaş, İETT, Hamidiye Kaynak Suları, BİMTAŞ, Hazır Beton başta olmak üzere 30 küsur şirketin mevduat ve kredi hesapları Vakıfbank Valide Sultan Şubesi’nde işlem görüyor. Bankanın Valide Sultan Şubesi’nin Müdürü olan ve aynı zamanda Erdoğan’ın çok yakınında biri olarak bilinen kişi Maksut SERİM’di. Bu kişi, şimdi, Başbakanlığa bağlı olan ve devletin gizli ilişkilerini örgütlemekte kullanılan ve miktarı hiçbir şekilde açıklanmayan ‘Örtülü Ödeneğin’ organizasyonundan sorumludur. Peki, devletin kirli işlerini organize eden bu kurumun parası hangi bankada tutuluyor: Yine Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı’yken, kendisine çok yakın biri olan, Serim’den sonra bankanın Valide Sultan Şubesinde Müdür olan Bilal KARAMAN’ın yıldızı da hızla parladı. 2005 yılında, alt kademe bir banka memuru olarak emekli olduktan sonra, Erdoğan tarafından Vakıfbank Genel Müdürlüğü’ne atandı.
Kanal 7’nin sahibi Zekeriya KARAMAN ile Tayyip ERDOĞAN akrabalar. Karaman’ın gelini ile Erdoğan’ın gelini kardeşler. Yani Erdoğan ile Karaman’ın oğlu bacanaklar. Kanal 7 tezgâhı, Karaman ve Erdoğan ailesi tarafından organize edilmektedir. Yıllardır Erdoğan’a çok yakın olan Maksut Sermin ile Bilal Karaman’ın aynı zamanda Zekeriya Karaman ile de sıkı ilişkileri var.
Kanal 7 şirketinin hesapları Vakıfbank’ta, Deniz Feneri e.V. Şirketinin hesapları Vakıfbank’ta, Türkiye’deki Deniz Feneri’nin hesaplarının bir kısmı aynı bankada. Devletin gizli ödenekleri bu bankada tutuluyor. Bankanın başında kim var: Tayyip-Zekeriya ikilisinin en çok güvendikleri adam; Bilal Karaman. Dikkat çeken önemli bir başka nokta da, Bilal Karaman, bankanın Valide Sultan şubesi müdürüyken aynı zamanda Deniz Feneri’ne ait mevduat ve kredi işlemlerini de organize ediyordu.
Bir başka soru var: Vakıfbank’taki hesapta tutulan Başbakanlığa bağlı ‘Örtülü Ödenek’ paralarında faiz işlemi var mı? Varsa bu faiz gelirleri nerelerde kullanıldı? İkincisi bu hesaptan söz konusu şirketlere para aktarıldı mı? Üçüncüsü, bir başka gün değineceğimiz gibi, Deniz Fener e.V. adına Mehmet Gürhan tarafından TSUNAMİ bölgelerinden kullanılmak üzere Başbakanlığa elde teslim edildiği söylenen ve iddianamede 350 bin Euro olarak geçen, ama gizli muhasebe kayıtlarına göre 2,5 milyon Euro olduğu belirtilen para; ‘Örtülü Ödenek’ hesabına yatırıldı mı? Başbakan adına, parayı teslim alan Maksut Serim, bu parayı ne yaptı, nereye harcadı? Yoksa hisse payı olarak doğrudan Başbakan’ın kendisine mi verildi? Bugüne kadar hiçbir açıklama yapılmadı. Ayrıca Serim hakkında dava açılmasına ilişkin gelen taleplerin bizzat Erdoğan tarafından engellenmesi de çok ilginçtir.
Polis kayıtlarına göre, Bankanın Frankfurt Şubesi, Deniz Feneri e.V. şirketinin para kaçırma ve aklama merkezi olarak işlem görüyordu. Deniz Feneri e.V. adına Frankfurt Vakıfbank şubesinde açılan “toplu bir hesap numarası” var. Bu hesap numarasını birçok kişi kullanıyor ve para çekebiliyor. Para transferi ve kredi işlemleri bu hesap üzerinde yapılıyor. Ele geçen belgelerden anlaşıldığı üzere, Almanya Deniz Feneri tarafından satın alınan ’Baltic Kristina’ isimli gemi için ihtiyaç duyulan kredi, Frankfurt Vakıfbank şubesinden alınıyor. Deniz Feneri e.V parası ile kurulan Euro-7 şirketinin, Frankfurt Vakıfbank şubesinden aldığı iki kredi var. 22 Ağustos 2006’da alınan ilk kredinin miktarı 1 milyon Euro’dur. 04 Eylül 2007 tarihinde alınan ikinci kredi ise 750 bin Euro’dur. Ayrıca, Frankfurt am Main’daki Vakıfbank’ta bulunan Euro 7 GmbH’nın hesabına 500 bin Euro yatırılıyor.
13 Eylül 2005 tarihinde, Kreitnergasse 4-6, 1160 Viyana, adresinde olan işyeri, Deniz Feneri e.V. tarafından kurdurulan Weiss Handels- und Investment GmbH şirketi adına 1.453.780 Euro’ya satın alınıyor. Bu para, Frankfurt’taki Vakıfbank şubesinden Viyana Şubesine gönderilerek ödeniyor.
Ayrıca dikkat çeken bir başka önemli nokta da, Deniz Feneri e. V. Soygun Şirketi hakkında davanın mahkeme tarafından açılmasından birkaç gün sonra, Vakıfbank Frankfurt Şube Müdürü’nün görev yeri değiştirilerek Ankara çağrılmasıydı. Peki, böyle ani bir değişikliğe neden gerek duyuldu? Dava dosyasında Bankanın ismi çok sık geçmektedir. Eğer Bankanın Frankfurt Şube Müdürü sorguya alınsaydı, Deniz Feneri e.V. Soygun Şirketi’nden paraların nasıl çekildiğinin bilinmeyen yönleri çıkacaktı. Bu durum Soygun Şirketi’nin merkezinde bulunan Zekeriya-Tayyip akraba ikilisi için çok daha büyük sorunlar ortaya çıkacaktı. Örneğin polis kayıtlarında geçen ve dava dosyasında yer alan bilgilere göre, Deniz Feneri e.V. Soygun Şirketi tarafından satılan alınan ve Erdoğan’ın büyük oğlunun %40’ına ortak olduğu geminin satın alınması için verilen kredideki usulsüzlükler bütün çıplaklığıyla ortaya çıkacaktı. Ayrıca Çalık Grubu’nun Sabah gazetesi ve ATV’yi satın almak için kredilerin alındığı yer Vakıfbank. Peki, Çalık Grubu’nun üst düzey yöneticisi kim? Erdoğan’ın eniştesidir. Deniz Feneri e.v Soygun Şirketi’nden toplanan paralardan Çalık Grubu’na aktarma yapıldı mı? Erdoğan’ın eniştesi bu soruyu yanıtlamalıdır.
Peki, bu kadar tesadüf bir araya gelebilir mi? Gelmeyeceği çok açık. Bunlar kurulan soygun şebekesinin bilinen ve görülen yönleri. Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde çok açık ki, bir soygun şebekesi kurmuş. Deniz Feneri e.V. Soygun Şirketi de bu sürecin halkalarından biri. Bütün bu işlerin organize edildiği yerlerden biri de Vakıfbank’tır. Vakıfbank hakkında yapılacak kapsamlı bir araştırma, özellikle Karaman-Erdoğan ailesine ilişkin bilinmeyen çok şeyi ortaya çıkartacağı gibi, İslamcı hareketin ekonomik kaynakları konusunda da önemli bilgilere ulaşmış olacağız.
Gokyuzu9@aol.com
Erol Çakır, İstanbul Valisi’yken, 9 Nisan 1999 tarihinde, ‘T. C. Başbakanlık Makamına’ isimli hazırlayıp gönderdiği bir raporda: “...Her ay yaklaşık 3-4 trilyona yakın paranın Fazilet Partisi’ne yakın firmalar tarafından havuz hesaplarına aktarıldığı, bu hesaplardan da adı geçen partinin kuryeleri vasıtasıyla partiye ve Recep Tayyip Erdoğan’a gittiği… Paraların Vakıfbank’ta açılan bir hesapta toplandığı, buradan da denetimi imkânsız kılmak için birçok hesapta dolaştırıldıktan sonra Fazilet Partisi’ne yakın firma ve şahıslara… ve Akit, Yeni Şafak ve Kanal 7’ye devamlı kaynak aktarıldığı (...) büyük miktarlarda naylon fatura keserek karşılıksız trilyonlarca lirayı partiye aktardığı”nı belirtmişti. Erdoğan’ın kurdurduğu bu sistem, bugünkü Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından da devam ettiriliyor. Örneğin “İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve belediyeye bağlı İSKİ, Kiptaş, İETT, Hamidiye Kaynak Suları, BİMTAŞ, Hazır Beton başta olmak üzere 30 küsur şirketin mevduat ve kredi hesapları Vakıfbank Valide Sultan Şubesi’nde işlem görüyor. Bankanın Valide Sultan Şubesi’nin Müdürü olan ve aynı zamanda Erdoğan’ın çok yakınında biri olarak bilinen kişi Maksut SERİM’di. Bu kişi, şimdi, Başbakanlığa bağlı olan ve devletin gizli ilişkilerini örgütlemekte kullanılan ve miktarı hiçbir şekilde açıklanmayan ‘Örtülü Ödeneğin’ organizasyonundan sorumludur. Peki, devletin kirli işlerini organize eden bu kurumun parası hangi bankada tutuluyor: Yine Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı’yken, kendisine çok yakın biri olan, Serim’den sonra bankanın Valide Sultan Şubesinde Müdür olan Bilal KARAMAN’ın yıldızı da hızla parladı. 2005 yılında, alt kademe bir banka memuru olarak emekli olduktan sonra, Erdoğan tarafından Vakıfbank Genel Müdürlüğü’ne atandı.
Kanal 7’nin sahibi Zekeriya KARAMAN ile Tayyip ERDOĞAN akrabalar. Karaman’ın gelini ile Erdoğan’ın gelini kardeşler. Yani Erdoğan ile Karaman’ın oğlu bacanaklar. Kanal 7 tezgâhı, Karaman ve Erdoğan ailesi tarafından organize edilmektedir. Yıllardır Erdoğan’a çok yakın olan Maksut Sermin ile Bilal Karaman’ın aynı zamanda Zekeriya Karaman ile de sıkı ilişkileri var.
Kanal 7 şirketinin hesapları Vakıfbank’ta, Deniz Feneri e.V. Şirketinin hesapları Vakıfbank’ta, Türkiye’deki Deniz Feneri’nin hesaplarının bir kısmı aynı bankada. Devletin gizli ödenekleri bu bankada tutuluyor. Bankanın başında kim var: Tayyip-Zekeriya ikilisinin en çok güvendikleri adam; Bilal Karaman. Dikkat çeken önemli bir başka nokta da, Bilal Karaman, bankanın Valide Sultan şubesi müdürüyken aynı zamanda Deniz Feneri’ne ait mevduat ve kredi işlemlerini de organize ediyordu.
Bir başka soru var: Vakıfbank’taki hesapta tutulan Başbakanlığa bağlı ‘Örtülü Ödenek’ paralarında faiz işlemi var mı? Varsa bu faiz gelirleri nerelerde kullanıldı? İkincisi bu hesaptan söz konusu şirketlere para aktarıldı mı? Üçüncüsü, bir başka gün değineceğimiz gibi, Deniz Fener e.V. adına Mehmet Gürhan tarafından TSUNAMİ bölgelerinden kullanılmak üzere Başbakanlığa elde teslim edildiği söylenen ve iddianamede 350 bin Euro olarak geçen, ama gizli muhasebe kayıtlarına göre 2,5 milyon Euro olduğu belirtilen para; ‘Örtülü Ödenek’ hesabına yatırıldı mı? Başbakan adına, parayı teslim alan Maksut Serim, bu parayı ne yaptı, nereye harcadı? Yoksa hisse payı olarak doğrudan Başbakan’ın kendisine mi verildi? Bugüne kadar hiçbir açıklama yapılmadı. Ayrıca Serim hakkında dava açılmasına ilişkin gelen taleplerin bizzat Erdoğan tarafından engellenmesi de çok ilginçtir.
Polis kayıtlarına göre, Bankanın Frankfurt Şubesi, Deniz Feneri e.V. şirketinin para kaçırma ve aklama merkezi olarak işlem görüyordu. Deniz Feneri e.V. adına Frankfurt Vakıfbank şubesinde açılan “toplu bir hesap numarası” var. Bu hesap numarasını birçok kişi kullanıyor ve para çekebiliyor. Para transferi ve kredi işlemleri bu hesap üzerinde yapılıyor. Ele geçen belgelerden anlaşıldığı üzere, Almanya Deniz Feneri tarafından satın alınan ’Baltic Kristina’ isimli gemi için ihtiyaç duyulan kredi, Frankfurt Vakıfbank şubesinden alınıyor. Deniz Feneri e.V parası ile kurulan Euro-7 şirketinin, Frankfurt Vakıfbank şubesinden aldığı iki kredi var. 22 Ağustos 2006’da alınan ilk kredinin miktarı 1 milyon Euro’dur. 04 Eylül 2007 tarihinde alınan ikinci kredi ise 750 bin Euro’dur. Ayrıca, Frankfurt am Main’daki Vakıfbank’ta bulunan Euro 7 GmbH’nın hesabına 500 bin Euro yatırılıyor.
13 Eylül 2005 tarihinde, Kreitnergasse 4-6, 1160 Viyana, adresinde olan işyeri, Deniz Feneri e.V. tarafından kurdurulan Weiss Handels- und Investment GmbH şirketi adına 1.453.780 Euro’ya satın alınıyor. Bu para, Frankfurt’taki Vakıfbank şubesinden Viyana Şubesine gönderilerek ödeniyor.
Ayrıca dikkat çeken bir başka önemli nokta da, Deniz Feneri e. V. Soygun Şirketi hakkında davanın mahkeme tarafından açılmasından birkaç gün sonra, Vakıfbank Frankfurt Şube Müdürü’nün görev yeri değiştirilerek Ankara çağrılmasıydı. Peki, böyle ani bir değişikliğe neden gerek duyuldu? Dava dosyasında Bankanın ismi çok sık geçmektedir. Eğer Bankanın Frankfurt Şube Müdürü sorguya alınsaydı, Deniz Feneri e.V. Soygun Şirketi’nden paraların nasıl çekildiğinin bilinmeyen yönleri çıkacaktı. Bu durum Soygun Şirketi’nin merkezinde bulunan Zekeriya-Tayyip akraba ikilisi için çok daha büyük sorunlar ortaya çıkacaktı. Örneğin polis kayıtlarında geçen ve dava dosyasında yer alan bilgilere göre, Deniz Feneri e.V. Soygun Şirketi tarafından satılan alınan ve Erdoğan’ın büyük oğlunun %40’ına ortak olduğu geminin satın alınması için verilen kredideki usulsüzlükler bütün çıplaklığıyla ortaya çıkacaktı. Ayrıca Çalık Grubu’nun Sabah gazetesi ve ATV’yi satın almak için kredilerin alındığı yer Vakıfbank. Peki, Çalık Grubu’nun üst düzey yöneticisi kim? Erdoğan’ın eniştesidir. Deniz Feneri e.v Soygun Şirketi’nden toplanan paralardan Çalık Grubu’na aktarma yapıldı mı? Erdoğan’ın eniştesi bu soruyu yanıtlamalıdır.
Peki, bu kadar tesadüf bir araya gelebilir mi? Gelmeyeceği çok açık. Bunlar kurulan soygun şebekesinin bilinen ve görülen yönleri. Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde çok açık ki, bir soygun şebekesi kurmuş. Deniz Feneri e.V. Soygun Şirketi de bu sürecin halkalarından biri. Bütün bu işlerin organize edildiği yerlerden biri de Vakıfbank’tır. Vakıfbank hakkında yapılacak kapsamlı bir araştırma, özellikle Karaman-Erdoğan ailesine ilişkin bilinmeyen çok şeyi ortaya çıkartacağı gibi, İslamcı hareketin ekonomik kaynakları konusunda da önemli bilgilere ulaşmış olacağız.
Gokyuzu9@aol.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder