Sivas katliamının 18. Yıldönümü. Türkiye tarihinin en alçakça ve insanlık dışı katliamlarından biri Sivas’ta yaşandı. 34 Alevi Kürt-Türk ve aydın diri diri yakıldı. İnsanlar cayır cayır yanarken etrafında ölüm dansı yapıldı.
Sivas katliamı birkaç kişinin komplosu, provokasyonu veya suikastı değildi. Birileri oteli ateşleyip kaçmamıştı. Böyle olsaydı insanlar kendini dışarı atıp kurtulabilirdi. Aksine binlerce gözü dönmüş saldırgan içerde insanların olduğunu bile bile bu katliamı gerçekleştirmiştir. İnsanların yanan otelden çıkmasını engellemişlerdir.
Böyle
bir katliam için hiç kimse binlerce insanı Madımak otelinin önüne
toplayamazdı. Burada solcular var gidip yakalım denilseydi bile oradaki
sayının onda biri toplanamazdı.
Her
şeyi bir tarafa bırakalım, Alevi düşmanlığını yaratan zihniyet bu
katliamdan sorumludur. Bu düşmanlık olmasaydı hiç kimse başka kışkırtıcı
etkenler devreye soksa da binlerce insanı Madımak otelinin önüne
yığamazdı. Bugün siyasal İslamcı denilen kesimler bu düşmanlığın
yaratılmasından sorumludurlar ya da bunlar bu düşmanlığı yaratanların
mirasçısıdırlar. Bu kesimler böyle bir düşmanlığı engellemek için hiçbir
çaba göstermemişlerdir. Aksine bu düşmanlığı dini siyasete alet etmek
için kullanmışlardır. Daha kısa bir süre önce Başbakan Erdoğan’ın
Kılaçdaroğlu’nun Alevi olduğunu meydanlarda vurgulamasının nedeni
budur. Böylece Kılıçdaroğlu’nun Sünnilerden oy almasının önüne geçmek
istemiştir.
1993 yılında Sivas’ta katliam yaşanmasının nedeni bu
siyasal İslamcı zihniyettir. Şimdi bu kesimler “derin devlet bu olayı
yaptırmış” diyerek kendilerini temize çıkarmak istiyorlar. İlk önce
sorgulanması gereken, bu binlerce insan oraya nasıl birikmiştir?
Alevileri yakmak için neden o kadar istekli olmuşlardır? Bu zihniyet
sorgulanmadan bu olayı şuraya, buraya yıkmak istemek kendi
zihniyetlerini ve suçlarının üstünü örtmektir.
Siyasal
İslamcılar, AKP yandaşları ve Fetullahçıların o sırada bu olaya nasıl
yaklaştıklarını bilmek önemlidir. O zaman bu olayı nasıl
değerlendirdiler? Bu çok önemli bir veridir. Bu cenahın tümü o zaman en
kolay buldukları gerekçe Aziz Nesin’dir. Aziz Nesin’in varlığı bir
tahrikmiş. Yani katili değil, maktulü suçlayan bir anlayış o dönemdeki
siyasal İslamcı basının hâkim görüşüdür.
1993 yılı aynı zamanda siyasal İslamcıların derin devlet tarafından en fazla kullanıldığı yıllardır. Derin devlet, kirli devlet, Gladio, Ergenekon, ne derseniz deyin bunların 1993 yılındaki en temel sorunu PKK ve Kürt Özgürlük Hareket’iydi. Bütün çabaları bu hareketi ezmekti. Bunun için her yolu kullanmayı mubah görüyorlardı. Bu nedenle siyasal İslamcı kesimleri de kullandılar. Hatta Kürdistan ve Kürtlerin yoğun yaşadığı metropollerde siyasal İslamcıların önünü açtılar. Kürtlerin PKK'nin etkisi yerine onların etkisine girmesini tercih ettiler.
Sivas katliamın olduğu
günler aynı zamanda Hizbul-Kontra eliyle faili meçhul cinayetlerin
gerçekleştiği günlerdir. Madımak otelinde insanların yanmasına göz
yumanlar, aynı zamanda sokak ortasında insanların katledilmesine de göz
yumuyorlardı. Faili meçhul adı verilen cinayetler devlet güçlerinin
gözleri önünde yapılıyordu.
1993 Temmuz’unda Kürdistan'da on kişi
bir araya gelseydi polis ve asker onların üstüne kurşun yağdırırdı.
Ancak Madımak önünde diri diri insan yakanlar ise seyredilmiştir. O
dönemin başbakanı Çiller yakanları kastederek “vatandaşlarımız zarar
görmemiştir” diyebilmiştir.
Sivas katliamı süreci aynı zamanda
Alevi Kürtler başta olmak üzere Alevilerin Kürt Özgürlük Hareketi'ne
sıcak baktığı süreçtir. Sadece Kürt değil, Türk Alevi gençleri de Kürt
Özgürlük Hareketi saflarına koşmaktadır. Aleviler demokratik taleplerle
Türkiye'deki sisteme karşı mücadele etmektedir. O dönemde Kürt Özgürlük
Hareketi’ni yalnızlaştırmak için hiçbir gücün demokrasi mücadelesi
vermesi istenmemektedir. İşte böyle bir süreçte Hizbul-Kontra
cinayetlerinin bir versiyonu olarak Sivas’ta Alevi katliamı
gerçekleştirilmiştir. Sadece Alevi düşmanı sıradan halk değil,
Sivas’taki siyasal İslamcıların basın ve siyasal alandaki kanaat
önderleri bu katliamın örgütlenmesi ve yönlendirilmesi içinde yer
almışlardır.
Siyasal İslamcılar 1996 yılına kadar derin devlet
tarafından kullanılmıştır. Ancak bunlar PKK'ye karşı kullanılırken
palazlanıp güç olmuştur. İşbirlikçi siyasal İslam’ın önünü açanlar bu
defa da sınırlamak istemişlerdir. Ancak atı alan Üsküdar’ı geçmiştir.
Siyasal
İslamcılar Sivas olaylarının yıldönümünde bir özeleştiri vermelidirler.
Yoksa Sivas olayının sorumlusu ve suçlusu olmaya devam edeceklerdir. Bu
olayı başkalarının üstüne yıkarak kendi sorumluluklarından
kurtulamazlar. Derin devletin bu olayda eli olabilir. O dönem Kürt
Özgürlük Hareketi’yle buluşmasını engellemek için Madımak katliamı
üzerinden Alevilere gözdağı vermişlerdir. Ancak bu olayı birkaç kişi
gizli olarak yapmamıştır. Alevi düşmanlığı ile beyinleri doldurulmuş
toplumsal güç bazıları tarafından harekete geçirilmiştir. Bunu harekete
geçiren de Sivas’taki siyasi İslamcı güçler ve onların basınıdır.
Kuşkusuz
bir kullanma ve kullanılma vardır, ama zihniyetleri nedeniyle Alevi
katliamında kullanılacak güçler var olduğu için kullanılmıştır.
Dolayısıyla bu gerçeklik görülmeden sadece birileri kullanıldı demek
olayı küçümsemektir. Ortada bir ajanın kullanılması yoktur. Zihniyeti ve
politikası Alevi düşmanlığı üzerine kurulmuş toplumsal ve siyasal bir
gücün içinde yer aldığı bir katliam söz konusudur.
Mizgîn Delîla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder