- Ana Sayfa
- Öcalan Anlatıyor: Uluslararası Komplo Gerçeği
- SAİD-İ KURDÎ(Nursi) VE KÜRT SORUNU
- Batı Kürdistan(Rojava) Devrimi
- Soykırımdan Özerkliğe Batı Kürdistan
- AKP ve Faşizm Üzerine
- Anti Emperyalist-Kapitalist Mücadele ve KÜRT BAHARI
- Karadeniz: Toprak, Su, Hava ve Emek
- Bir İşkence Yöntemi Olarak Tecrit
- Politik Sinema
- Belgeseller
- E-Kitaplar
- İnternet Sansürünü Del !
Site İçi Arama
12 Temmuz 2011 Salı
Deniz Feneri Şirketi Soygun Düzeni ve Gemi Yolsuzluğu
Deniz Feneri Soygun Şirketi’nin toplanan paraları hesaplarına aktarmak için her yöntemi uyguladıkları ortaya çıktı. Bunları farklı boyutlarda ele alıyoruz. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından incelenen dosyada çok ciddi eksikliklerin bulunduğunu ve Alman Savcılığı’nda bulunan dosyanın bir bütününün getirilmediğini belirtmek gerekir. Ayrıca dava dosyasında ikinci sanık olarak yargılanan ve davanın sonuçlanmasından sonra ceza alıp serbest bırakılan Mehmet Taşkan, Alman Savcılığı tarafından Deniz Feneri dosyası kapsamında yeniden tutuklandı
Ankara Savcılığı’nın dosya kapsamında incelemeye aldığı Deniz Feneri Davası içerisinde önemli bir yer işgal eden ve Başbakan Erdoğan’ın oğlunun da ortak olduğu, 2.5 milyon Euro verilerek satın alınan gemiye ilişkin, Türkiye’ye gönderilen dava dosyasındaki bilgi ve belgeler oldukça yetersizdir.
Almanya’daki dava dosyasının 1551-1650 arasındaki sayfalarda, Deniz Feneri adına halktan alınan paraların bu geminin alımında kullanıldığına dair çok önemli ve detaylı bilgiler-belgeler bulunuyor.
Halktan toplanan paraları özel hesaplara ve kurulan paravan şirketlerin hesaplarına aktarmak için kullandıkları hilelerin bir benzeri, gemi satın alınma işlemlerinde de yapılmış.
Dava dosyasında Sanık Ermiş’in anlatmış olduklarına referans verilerek, “zamanında ‘Baltic Kristina’ adını taşıyan ve Letonya’da demirlemiş bir geminin, Almanya Deniz Feneri’nin parasıyla satın alındığı; resmi muhasebeye, geminin satın alınması için 1.000.000,00 € kredi alındığını ve geri kalan paranın Deniz Feneri’nin kasasındaki paradan aktarıldığı, ancak paranın Türkiye’den getirilmiş gibi gösterildiği” belirtiliyor . Yani geminin parası Deniz Feneri hesabından çekilmesine rağmen sahte belgelerle sanki Türkiye’den getirilmiş gibi gösteriliyor.
Yine Sanık Taşkan’ın ifadelerine dayanarak, “01.03.2007 tarihinde Riga’da, açık müzayede ile Euro-7’ ye bir feribot satın alındığı; geminin satın alınması için açık arttırmada verilmesi gereken ön edeme için 730.000 Euro teminatın, Deniz Feneri’nin yardım paralarından alındığı” hem dosya soruşturmasında hem de iddianamede çok açık olarak belirtilmiş. Ermiş, ifadesinde Euro-7’nin hesabında yeterince paranın bulunmadığını söylemiş. Feribotun, Temmuz 2007’den beri aracı bir firma kanalıyla, “Comorit” (duyulduğu gibi yazılmıştır) adındaki firmaya kiralandığı ve bu arada İspanya ile Cezayir arasında çalıştığı, “Atlas 1” olan adının da ‘’Badis’’ olarak değiştirildiği ve Euro 7 GmbH şirketine ait olduğu belirtiliyor.
Taşkan satın alma sürecini aktarırken de; “Takriben Kasım sonları Aralık 2006 başlarında kendisine, yanında çalışmış olduğu eski patronu olan Santour GmbH sahibi Mehmet Koç’un telefon ettiğini ve Letonya’da demirlemiş olan bir Feribotun açık müzayede ile satılacağını ve uygun bir fiyatla satın alınabileceğini” belirtmiş.
Almanya’daki dava dosyasının 1661 sayfasında, sanıklardan Taşkan ve Ermiş’in vermiş oldukları bilgelere dayanılarak şunlar belirtilmiş:
“Geri kalan 1,2 milyon Euro’nun da Deniz Feneri adına Vakıflar Bankası’nın Frankfurt şubesinde kredi olarak alındığı. Teklif hakkında bilgileri aldıktan sonra, kendisi, sanıkla birlikte, gemiyi getirmek üzere 16.12.2006 tarihinde, uçakla Riga’ya gittiklerini belirtiyor. ’Baltic Kristina’ adı altında limanda bekleyen gemi, Letonya bandıralı olarak çalıştırılmış. Riga kenti Liman işletmeleri tarafından gemiye el konulmuş. Gemi daha önceleri Riga kenti tarafından çalıştırılmış, ancak maddi nedenlerden dolayı artık çalıştıramaz hale geldiğinden, çalıştırmayı durdurmuş. Gemi (Feribot) 1972 model olmasına rağmen, görünüşü itibariyle gayet iyi imiş. Teknik açıdan yapılacak rektefiyenin takriben 200.000 Euro’ya mal olacağı düşünülmüş. Buna rağmen geminin durumunun iyi olduğu ve çalıştırılabileceği düşünülmüş.”
Ayrıca Alman mahkemesinin kayıtlarına geçen 0037129206XXX – 003717353XXX ve 0037173235XXX No’lu telefonlardan geçen konuşmalarda geminin nasıl satın alındığına ve paraların nereden nasıl aktarılacağına dair önemli bilgiler verilmektedir.
Buradaki bilgilere göre, Taşkan’ın eski patronu, Santour GmbH sahibi Mehmet Koç, feribotun birlikte alınabileceğini, Brindisi/İtalya ile Çeşme/Türkiye arasında çalıştırılabileceğini ve bilet satışını da Atlas Media Marketing GmbH şirketi üzerinden satılabileceğini düşünmüş ve feribotun yüzde 50’sine ortak olmak istemiş. Gemi değerinin yüzde 20 kadarını aracılık yapacağından komisyon olarak istemiş, geri kalan yüzde 30’u için de kendisine kredi verilmesini talebinde bulunmuş. Çelik, İsmail Karahan, Zekeriya Karaman’ın bilgisi dâhilinde Euro 7 üzerinden gemiyi satın almaya karar verdiklerini ifade etmiş ve bu ifade dosyada çok belirgin olarak ortaya konulmuş.
Dosyada, “Feribot geminin 240–260 araba ve 890 yolcu (mürettebat dahil) taşıyabileceği, tamir için 200.000–300.000 Euro harcanmasından ve geminin tamirinden sonra değerinin takriben 3 Milyon Euro olabileceğinin hesaplanacağı belirtiliyor.” Gemi satın alma önerisini getiren Koç’un ‘geminin kendisine haber verilmeden satın alındığını duyunca çok kızdığı; İtalya’da olan bir aracıdan kendisinin geminin açık arttırmayla satılacağından haberinin olduğunu ve bu adamın 120.000-150.000 dolar aracılık komisyonu istediğini söylediği’ kayıtlarda bulunuyor. Aynı kayıtlara göre, bu paranın ödenmemesi halinde mahkemeye başvuracağı tehdidinde bulunan Koç’a, Karaman’ın kararı doğrultusunda komisyon parasının verilmeyeceğini Gürhan tarafından iletiliyor.
Geminin satın alınmasından sonra seferlere konulması için bazı bürokratik sorunların olduğu bunların aşılması gerektiği de belirtilmiş. Türkiye’den izin çıkartılmasına kadar “geminin Türk bayrağına geçmeden mevcut bayrağı ile Türkiye-İtalya çalışması mümkün. Yolcu ve araç taşıyacak şekilde geçerli uluslar arası sertifikalarının olması şarttır. Türk bayrağına geçilmesi ise geçerli klas P&L gibi dokümanlar olmalıdır. Ulusal seferler için belirtiler hususlar göz ardı edilebilir” deniliyor. Bunun için geminin uluslararası sefere çıkması için, 07.06.2004 tarihinde Türkiye Roma Büyükelçiliği’nin Konsolosluk şubesine başvurularak işlemlerin hızlandırılması talebinde bulunuluyor.
Yapılan başvuruda dikkat çeken çok önemli bir nokta bulunuyor. Geminin satın alınması için paralar Deniz Feneri kasasında çekiliyor. Krediler Deniz Feneri adına alınıyor. Paralar Euro7’nin VakıfBank Frankfurt şubesindeki hesaplarına yatırılıyor. Gemi sanki Euro-7 Şirketi adına alınmış gibi gösteriliyor. Gemiye için ödenen paralar Euro-7 hesabından gönderiliyor. Ancak gemi “İSTANBUL GEMİCİLİK LTD. ŞİRKETİ” adına satın alınmış gibi gösterilerek geçici ‘bayrak saadetnamesini’ almak istedikleri belirtiliyor. Böylece, Almanya’daki Deniz Feneri Derneği’nin hesabından çekilen paralarla satın alınan gemi sanki İstanbul’daki şirket tarafından satın alınıyormuş gibi işlem yapılarak, müthiş bir oyun oynanmış. Türkiye’deki işlemlere göre gemi, İstanbul Gemicilik LTD Şirketi tarafından ödenen paralarla satın alınmış gibi gösteriliyor.
“Yapılan aramalar, iş olanaklarının kısıtlı olması ve müşterilerin yeterince olmaması yüzünden gemi, arzu edilip beklendiği gibi çalıştırılamamış. Zekeriya Karaman’nın istemiyle, gemi kiraya verilmiş. Yılda 3 Milyon Euro ciro beklentileri olmuş. Kendilerinin bundan kârlarının takriben 500.000 Euro olacağı tahmin edilmiş. Kendileri gemiye ‘’Atlas1’’ adını verdikleri, ama gemiyi kiraya alanların ismini tekrar değiştirdikleri, ‘’Badis’’ adını koydukları ve geminin bu arada İspanya ile Kuzey Afrika arasında çalıştığı da dosyada belirtiliyor.
Almanya’da Deniz Feneri Derneği hakkında soruşturmanın başlamasına paralel olarak Gemi tahminen 4 milyon Euro’ya satılmış. Bu paralardan bir kuruşu dahi ne Deniz Feneri Derneği’nin hesaplarına yatırılmış, ne Deniz Feneri adına alınan VakıfBank kredisi ödenmiş, ne de Euro-7 Şirketinin hesabına gönderilmiş. İstanbul Denizcilik Ltd. Şirketi hesabına aktarılan paralara, baş aktör Zekeriya Karaman tarafından el konulduktan sonra, söz konusu şirket kapatılmış.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı gerçekten Deniz Feneri Davasını ciddi bir şekilde incelemek, geminin satın alınmasında uygulanan tezgahı öğrenmek ve kurulan paravan şirketleri açığa çıkartmak istiyorsa, Erdoğan’ın oğlu Bilal’in gemi ile olan ilişkisini öğrenmek istiyorsa, Dava dosyasının tamamını ve Almancasını incelemelidir.
Çok açık olarak kurulan tezgâhın baş mimarı Başbakan Erdoğan’ın dünürü Zekeriya Karaman ve Zahid Akman’dır. Bu bütün verileriyle açığa çıkmış bulunuyor. İkisi de Erdoğan ve AKP tarafından korunuyor.
Dava dosyasına bakan Savcılık, eğer gerçekten ciddi olarak bir inceleme yapmak ve kurulan soygun şirketini açığa çıkartmak istiyorsa, dava dosyasında adı geçen ve şu anda devletin bakanı, bürokratı olan kişileri sorgulama ve haklarında soruşturma açma cesareti gösterebilecekse ve bunun için Almanya’daki dava dosyasının orijinaline ulaşmaktan güçlük çekiyorsa, mevcut dosyanın tamamını istemleri halinde kendilerine ulaştırabilirim.
Önümüzdeki günlerde dava dosyasındaki bazı ilginç ayrıntıları işleyemeye devam edeceğiz.
Örneğin:
• Mehmet Gürhan’ın MİT ile ilişkisi var mıdır?
• Zahid Akman, RTÜK Başkanı olduğu halde Almanya’da nasıl ikinci bir oturumu olur? Veya iki kimliği mi vardır?
• Zekeriya Karaman, gelen paraların kendisine geldiğini gizlemek için kendi ismi yerine rumuz kullandı mı?
• Başbakan Erdoğan ve çocuklarının ismi neden dosyadadır?
• Dava dosyasında Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun adı neden geçiyor? Hangi örgütlenmede görev alıyor?
• Dosya’da adı geçen Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın işlevi nedir
• Erdoğan’ın danışmanı ve dostu olan ve sürpriz bir şekilde istifa edip Erdoğan’ın hasımı Doğan Grubu gazetesinde yazarlığa başlayan M. Akif Beki kurulan Soygun şebekesinde ne yapıyordu?
• Daha önce göçmenlerden yaklaşık olarak 500 milyon Euro toplayıp dolandıran YİMPAŞ ile Deniz Feneri arasındaki müthiş ilişki nasıldır? Yimpaş Soygun Şirketi’nden yargılanıp aynı zamanda Deniz Feneri Soygun Şirketi içerisinde bulunan AKP’liler kimler?
• Erdoğan’ın tanımıyorum dediği Mehmet Gürhan ile yakın ilişkisi nedir?
• Erdoğan’ın oğlu Bilal, neden Alman Deniz Feneri’ni ve Euro-7 şirketine geldi? Acaba bedavadan gemiye ortak olmak mıydı?
• Yeni Şafak Gazetesi, Deniz Feneri Şirketi Soygun Şebekesine nasıl dâhil edildi ve ‘Yeni Şafak Gazetesi’ adına şirketin kurulmasının amacı neydi? Deniz Feneri’nin hesabından bu şirket hesabına ne kadar para aktarıldı?
• Deniz Feneri Derneği’nin parası ile Zekeriya Karaman ve Zahid Akman’ın ortak olduğu şirketler hangileridir?
Savcılık hala dosyayı incelemeye devam estin. Ama bütün bunları kanıtlarıyla, belgeleriyle ortaya koyup yazmaya devam edeceğiz.
Mustafa Peköz
Gokyuzu9@aol.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder