12 Temmuz 2011 Salı

Deniz Feneri Davası ve Ankara Savcılığı'na Yeniden Bir Çağrı


Deniz Feneri davasında sağlıklı bir araştırma yapılması isteniyorsa, Ankara Başsavcılığı istediği anda, elimdeki yaklaşık 6 bin sayfalık belgenin tamamını kendilerine gönderebilirim

2 Nisan 2010 tarihli yazımda Deniz Feneri hakkında soruşturma yürüten Ankara Savcılığı’na yaptığım açık çağrıda, elimde bulunan yaklaşık 6 bin sayfalık dava dosyasının tamamını gönderebileceğimi belirtmeme rağmen hiçbir yanıt verilmedi. Bu da dava dosyasına ilişkin yürütülen soruşturmanın amacını çok açık olarak ortaya koymaktadır.

Almanya’nın Frankfurt Mahkemesi’nde devam eden Deniz Feneri davası hala devam ediyor. Davanın bir numaralı sanığı ve soygun düzeninin mimarları olarak bilinen Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı ZEKERİYA KARAMAN ve eski RTÜK Başkanı ZAHİD AKMAN hakkında yeni bir soruşturma açıldı. Deniz Feneri e.V davasında, “asıl failler” olarak tanımlandılar. Davanın somutlaştırılması için Türkiye’de sürdürülen soruşturma bekleniyor. Ancak dava dosyası iki yıldır hala bir sonuca ulaştırılmadı. AKP hükümeti dosyayı geciktirmek için elinde gelen her hukuksuzluğu yapıyor.

Frankfurt Savcılık Sözcüsü Doris Müller-Scheu verdiği bilgilerde şunu belirti: “Bu şahıslar hakkında Ankara’ya yöneltmiş olduğumuz adli yardım talebimize Ankara’dan yaz aylarında cevap geldi. Ancak Ankara’nın cevabı hem gecikmiş olduğu için, hem de biz bu davayı Ankara’dan gelecek cevabı beklemek zorunda olmadan, elimizdeki bilgilerle açabileceğimize karar vererek, daha Ankara’dan dosya gelmeden önce dava açılması talebini Frankfurt Mahkemesi’ne sunmuştuk. Biz Ankara’dan hem bazı bilgilerin toplanmasını hem de şüphelilerin sorgulanmasını istemiştik. Bize yollanan dosyada bu konuda ne kadar bir yardım almış olduğumuz mahkeme sürecince belli olacak.”

Dava dosyasında Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Ulaştırma Bakanı Yıldırım gibi onlarca kişinin ismi geçiyor. Paraların doğrudan ve dolaylı olarak AKP yöneticilerine gönderildiğine dair yeterince bilgi var. ZEKERİYA KARAMAN ve ZAHİD AKMAN’ın sorgulanması işin ucunu Başbakan’a ve birçok Bakan’a götürecek. Bu nedenle söz konusu iki kişinin Alman savcıları tarafından sorgulanmasına izin verilmedi.

Dosya’daki mevcut veriler dikkate alındığında Deniz Feneri Soygun Düzeninde paraları teslim alan kişi Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’dır. Para transferinde görev alan kişiler de Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çelik ve Mali İşler Müdürü İsmail Karahan’dır ve bunlar aynı zamanda Kanal 7 şirketinin yönetim kurulu üyeleridir. Halktan toplanan paralardan yaklaşık olarak 15 milyon YTL’nin Kanal 7 hesaplarına aktarıldığının tespit edilmesinden sonra, şirket hesabında toplanan paralar hızla çekilmeye başlandı. Tuhaf bir şekilde şirket 14.600.000 YTL olan sermayesini 14.196.793,52 YTL azaltarak 403.206,48 YTL’ye indirildi. Şirket sermayesinin 14,2 milyonu, yani neredeyse tamamı çekildi. Yani bir biçimde Kanal 7 şirketinin piyasa değeri sıfırlandı. Sermaye indiriminden Zekeriya Karaman 5,1 milyon YTL, Mustafa Çelik 3,5 milyon YTL, İsmail Karaman ve Ahmet Hüküm de yaklaşık 2,8 milyon YTL’yi kendi hesaplarına aktardılar. Bu şirket hakkında soruşturma devam etmesine rağmen, şirketin maddi değeri sıfırlandıktan sonra soruşturmayı yürüten savcı ‘tedbir’ kararı koydu. Bütün bunlar aynı tezgâhın devam ettiğini gösteriyor. Alman Savcılığı bütün bu gelişmeleri takip etti ve gerekli uyarıları yapmasına rağmen Deniz Feneri Soygun Düzenini temize çıkarmakla görevli savcılık hiçbir somut adım atmadı. Gelişmiş teknolojiye rağmen Alman savcılarıyla ortak hiçbir çalışma yapmadılar.

Ankara’da Soruşturmayı yürüten Savcıya yeniden hatırlatmakta yarar var. Dava dosyasında bulunanlardan ve mutlaka soruşturma kapsamına alınması gereken isimlerden bazılarını yeniden hatırlatalım.

Deniz Feneri Soygun Şirketini ilk elden organize edenler ve derneğin banka hesabından 9.978.000 Euro çeken MEHMET GÜRHAN, 6.351.000 Euro çeken FİRDEVSİ ERMİŞ, 2.255.000 Euro çeken MEHMET TAŞKIN.

Deniz Feneri adına toplanan paralarla yurtdışında şirket kurup ortak olan ve ayrıca Kanal 7’ye yaklaşık olarak 7 milyon Euro aktarmasını sağlayan ZEKERİYA KARAMAN, ZAHİD AKMAN, MUSTAFA ÇELİK, İSMAİL KARAHAN ve AHMET HÜKÜM.

Deniz Feneri tarafından çanta ile kendisine gönderilen ve bir biçimiyle kabul ettiği 2,5 milyon Euro için, ‘bana doğrudan verilmedi, başbakanlığın hesabına yatırıldı' diyen TAYYİP ERDOĞAN.

Deniz Feneri parası ile satın alınan geminin yüzde 40’ına ortak olan BİLAL ERDOĞAN.

Parlamento başkanıyken meclisten 7 tır eşyayı Deniz Fenerine aktarıp, başarı madalyası veren, bugünün Başbakan Yardımcı BÜLENT ARINÇ.

YİMPAŞ ile özel ilişkisi olan ve Deniz Feneri Dava Dosyasında önemli bir yer işgal eden Deniz Fenerinde gönderilen 2 milyon Euro’yu uluslararası İslamcı örgütleri finanse etmekte kullanan, Erdoğan’ın eski başdanışmanı bugünkü Dışişleri Bakanı AHMET DAVUTOĞLU.

Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde Belediye’ye bağlı 30’a yakın şirketinin hesapları ile ve aynı zamanda Deniz Feneri’nin de hesaplarının bulunduğu Vakıflar bankasının Valide Sultan Şubesinin Müdür olan ve aynı zamanda Erdoğan tarafından Başbakanlığa bağlı devletin ‘örtülü ödenek’ kurumunun başına getirilen MAKSUT SERİM.

SERİM'den sonra bankanın Valide Sultan Şubesinde Müdür olarak Deniz Feneri parasını değerlendirme yetkisine sahip olan ve 2005 yılında emekli olduktan sonra Erdoğan tarafından Vakıfbank Genel Müdürlüğüne getirilmesiyle, Almanya, Avusturya gibi Avrupa’nın farklı ülkelerinde Türkiye’ye Deniz Feneri’ne ait olan paranın transfer işini kontrol eden BİLAL KARAMAN.

Yetkisi olmadığı halde Deniz Feneri parası ile kurulan şirketlere usulsüz kredi veren, ayrıca Türkiye’ye para transferinde kilit rol oynayan, davanın Alman Federal Savcılığı tarafından açılması ile hemen apar-topar Türkiye getirilen dönemin Vakıfbank Frankfurt Şube Müdürü METİN ÖZETÇİ.

Türkiye’deki Yeni Şafak gazetesinin Avrupa’daki kolu olarak işlev gören ‘Yeni Şafak Europa GmbH’ isimli şirketin adresi, Kanal7 Europa GmbH ile Almanya Deniz Feneri Derneği ile aynı olup iki şirket aynı kişiler tarafından yönetilmektedirler. Yeni Şafak Gazetesi’nin sahibi, Albayrak Grubu adına AHMET ALBAYRAK'tır. İcra Kurulu Başkanı olarak da aynı aileden kardeşi MUSTAFA ALBAYRAK bulunmaktadır. Böylece kurulan soygun çetesinin içerisine Albayrak ailesi de alınarak genişletilmiş. ALBAYRAK KARDEŞLER, ‘Yeni Şafak Europa GmbH’ şirketini kurduktan sonra, aynı binada bulunan Almanya Deniz Feneri Soygun şirketini sıklıkla ziyaret etmeye başladılar. Amaçları, gazetenin Almanya’da yayınlamasını sağlamak değildi. Biliyor ki, bu gazetenin Avrupa’da çok ciddi bir etki gücü yoktur.

Bir dönem Başbakan Erdoğan’ın ve Deniz Feneri Soygun Şirketlerinin danışmanlığını yapan, Radikal yazarı AKİF BEKİ ile MEHMET GÜRHAN arasındaki gizli ilişkinin de soruşturma kapsamına alınması gerekiyor.

Toplanan paraları aklamak için Almanya’da AK HOLDİNG’i, Türkiye’de BEYAZ HOLDİNG’i kuranların kimler olduğunu savcılık bir merak etse soruşturmanın rengi kendiliğinden değişecek.

Bir gazeteci-araştırmacı yazar olarak Deniz Feneri davasını çok yakından izledim ve izlemeye devam ediyorum. Daha önce buna ilişkin verilere, belgelere dayanan birçok yazı kaleme aldım.

Başbakan da bu davayı çok yakında takip ediyor. Davanın kesişme noktalarında ERDOĞAN ailesi olduğuna dair öylesine çok veri var ki, bunların mahkeme kararlarıyla ispatlanmasını istemiyor.

Kurulan soygun düzeninin yöneticileri olarak bilinen ve resmi kayıtlara göre 14 milyon Euro’yu zimmetlerine geçiren AKMAN ve KARAMAN’ın sorgulanması dava bakımından önemli bir aşamayı oluşturuyor. Bunun için Alman Savcılarının bu iki kişiyi soruşturmalarına izin verilmedi.

Başbakan’ın ailesinin de içinde olduğu soygun şirketine ilişkin fiili hiçbir işlem yapılmadığı gibi, dava zamana yayılarak, bürokratik gerekçelerle kapatılmaya çalışılıyor.

110 milyon Euro’ya ilişkin olarak yapılan bir sorgulama süreci var. 41 milyon Euro, resmi belgelerle ispatlandığı gibi Türkiye’den KARAMAN tarafından organize edilen şirketlere aktarılmış. AKP’nin seçim propagandasında kullanılan söz konusu miktarın soruşturma sonucu açığa çıkması çok bilinçli olarak engellenmeye çalışılıyor.

Binlerce sayfayı bulan dava dosyasının hemen her sayfasında davanın iki önemli ismi var: Zekeriya KARAMAN ve Zahid AKMAN. Almanya’daki Deniz Feneri, bu iki kişinin talimatı ile kurulmuş olup, dernek adına yoksullar için toplanan paraların tamamının Türkiye’ye aktarıldığı belgelerle ispatlanmış. Ama Ankara’da soruşturmayı yürüten Savcılık, bu iki kişinin Alman savcılığı tarafından sorgulanmasına izin vermiyor. Davanın esası Frankfurt’ta görüldü. Daha sağlıklı ve kesin sonuçların alınması ve davanın bütünlüklü olarak sonuçlandırılması için Türkiye’deki bağlantılarını sürece dâhil etmek istiyor. Hükümet ise bunu engellemeye çalışıyor. Ama davanın açılması kararlaştırılmış durumda.

Peki, neden buna izin verilmiyor? Alman savcılığı tarafından yapılacak olan sorgulamada çok daha kapsamlı bilgilerin ortaya çıkartılması söz konusudur. Bu da başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AKP hükümetini çok ciddi olarak zorda bırakacaktır. Sanırım bu sorgulamanın önündeki en büyük engel Adalet Bakanlığı’dır.

Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Feneri’ne ilişkin yaptığı bir açıklamada, yeni belgeler açıkladığını söyledi.

Deniz Feneri davasına ilişkin, soruşturmanın bütün safhalarından son mahkeme kararını ve çok önemli belgeleri de içeren yaklaşık 6 bin sayfalık belge elimde bulunuyor.

Ankara Savcılığı’nın yürüttüğü soruşturma dosyasında bulunan dokümanlar-belgeler çok sınırlı olup önemli bir kesimi elenmiş bulunuyor.

SAVCILIĞA YENİDEN ÇAĞRI:


Deniz Feneri davasında sağlıklı bir araştırma yapılması isteniyorsa, Ankara Başsavcılığı istediği anda, elimdeki yaklaşık 6 bin sayfalık belgenin tamamını kendilerine gönderebilirim.

Savcılık bu davayı objektif incelemek istiyorsa, davayı gerçek belgeler üzerine sonuçlandırmak istiyorsa, toplanan 40 milyon doların özel şirketler vasıtasıyla aklanmasını açığa çıkartmak istiyorsa, AKP’nin bu sürecin bir parçası olup olmadığını ortaya çıkarmak istiyorsa dava dosyasının tamamını incelemesi gerekir.

Almanya Frankfurt Mahkemesi, Deniz Feneri Davası kapsamında KARAMAN ve AKMAN’ı içeren ikinci iddianameyi hazırlıyor. Sadece bu iki kişi bulunmuyor. Bunlarla birlikte soygun şirketine dâhil olan birçok kişiyi kapsıyor. Dosyada yeni belgeler bulunuyor. Bunları yakında kamuoyuna açıklamaya devam edeceğiz.

Ankara’da soruşturmayı yürüten savcılık davayı objektif ve tarafsız yürütmek istiyorsa, birincisi dava dosyasının tamamını incelemelidir. Elimdeki dosyanın tamamını iletebilirim. İkincisi Frankfurt Savcılığının yürüttüğü soruşturmayı engellememeli tersine desteklemelidir. Bu çağrıya yanıt vermesi durumunda, davanın kapsamı çok daha farklı düzeyde gelişecektir.

Yanıt bekliyorum.

gokyuzu9@aol.com 
Mustafa Peköz 

Hiç yorum yok: