Politik İslamcıların soygun düzeni tahminlerin ötesinde çok karmaşık ilişkiler içerisinde gelişiyor. Bütün faaliyetler belirli bir ideolojik politik hedefe bağlı olarak yürütülmektedir. Türkiye’deki birçok İslamcı kurumun özellikle uluslararası alandaki İslamcı örgütlerle belirli bağları olması sanırım tesadüfî bir durum değil. Suudi Arabistan tarafından kurulan ve İslam’ı dünyaya hâkim kılmak için faaliyet yürüten RABITA gibi, Türkiye’de Gülen cemaati başta olmak üzere birçok İslamcı kuruluş, hem Türkiye’nin hem de dünyanın İslamlaştırılması için çok kapsamlı bir örgütlenme faaliyeti içerindedirler. Bu faaliyet Türk-İslam stratejisine göre örgütlendirildiği için de devletin desteğini de almaktadır. Devletin birçok kurumu, İslamcı politik hareketin özellikle Balkanlar, Avrasya ve Ortadoğu bölgesindeki faaliyetlerinden doğrudan haberdar olduğu gibi yönlendirmektedir.
Kamuoyunda ‘İslamcı Soygun Düzeni’ olarak geçen Deniz Feneri e.V. davası tahminlerimizden çok daha karmaşık ilişkilere sahiptir. Sorun Jetpa, Kombassan, Yimpaş örneklerinde olduğu gibi, yalan ve dolana dayanarak halktan milyonlarca Euro toplamasının çok ötesindedir.
Deniz Feneri e.V şirketi Fethullah Gülen patentli bir kurum olup, İslamcı AKP hükümeti ile doğrudan ilişki içerisinde, uluslararası bağları bulunan bir örgütlenmedir.
Alman polisinin ele geçirdiği ancak birçoğunu kamuoyundan gizlediği ve açıklamadığı belgeler Deniz Feneri e.V. şirketinin uluslararası ilişkiler ağını ortaya koymaktadır.
Örneğin Makedonya’daki Kültür ve İnsani Dayanışma Derneği (CHOM) yöneticisi olarak bilinen Adnan İsmaili’ye, 21 bin 500 Euro verilmiş. Aralık 2005’te Islamska Verska Zaenicb isimli kuruma Arnavutluk ve Makedonya’daki faaliyetler için 128 bin 800 Euro gönderilmiş.
2005 yılında 77 bin 500 Euro, IIARC’in İstanbul Derneği’ne, 21 bin Euro da Fondatsia isimli kuruluşa verilmek üzeren 21 bin Ahmet Davutoğlu’na havale edilmiş. Peki, Ahmet Davutoğlu kim? Erdoğan’ın başdanışmanı ve akıl hocası.
IIARC’a ikinci kez 35 bin Euro, Shoqata VHK’nin İstanbul’da faaliyet yürüten derneğine 10 bin Euro, Kryesiae bashkesie Islamete isimli örgüte de 13 bin Euro gönderilmiş.
Ele geçen belgelerde, 15 Ocak 2005 tarihinde, elle yazılmış bir tutanakla Irak-Türkmenlerine yönelik faaliyet yürüten Türk ve Ortadoğu Dayanışma Vakfı (TODAV) başkanı Abdullah Sever’e nakit 64 bin Euro teslim edilmiş.
2005 ve 2006 yılında Azerbeycan Demokratik Telebe Gençler Teşkilatı’na (ADTGT) 21 bin Euro, Azerbeycan Respubikası Gençliye Yardım Fondu’na (GYF) ise 2005-2006 yıllarında toplam 500 bin Euro gönderilmiş. Mehmet Gürkan’ın, 15 Mart 2005 tarihinde Frankfurt-İstanbul, 16 Mart 2005 tarihinde İstanbul-Bakü, 19 Mart 2005 tarihinde Bakü-İstanbul, 21 Mart 2005 tarihinde İstanbul-Frankfurt yolculuğu oldukça dikkat çekicidir. Azerbaycan’daki İslami kuruluşlara yüklü paraların aktarılması ile bu yoğun seyahatler arasındaki ilişkinin arka planı tahminlerimizden çok daha karmaşıktır.
14 Aralık 2005 tarihinde, Deniz Feneri e.V. şirketinin Frankfurt am Main VakıfBank’taki 3344 numaralı hesabından Pakistan’da İslamcı faaliyetleri örgütlemede görev alan Pakistan-Türk derneğine 440 bin Euro para aktarılmış. Ayrıca, Pakistan’da üniversite kurmak için, Türk Deniz Feneri’nin Vakıf Bank şubesinden 2 milyon Euro’nun, yine söz konusu derneğe aktarıldığı belirtilmiş.
2006 yılında Deniz Feneri’nin Vakıfbank’taki hesabından 75 bin Euro, Nijeryalı olduğu tespit edilen Sidi Mohamed Moussa adında bir kişiye havale edilmiş. Bu kişi kim peki? Nijerya’da İslamcı faaliyetleri örgütleyen bir derneğin yöneticisidir.
2005 ve 2006 yıllarında, Char-titable Society for Social Welfare (CSSW) isimli İslamcı örgüte, 400 bin Euro hesap numarasına, 340 bin Euro elden olmak üzere toplam 740 bin Euro gönderilmiş.
2005 yılında Mali’de faaliyet yürüten ENSHA isimli İslamcı örgütten Dr. E. Hamid isimli birine 75 bin Euro gönderilmiş. Habeşistan’daki faaliyetler için gönderilen para 730 bin Euro.
Deniz Feneri e.V. şirketinden para alıp Mohamad Siraj’a götüren İmal Umar-İsmail’in kayıtlara geçen ifadesi bu konuda çok ilginçtir. Mohamad Siraj’ın kendisine telefon ettiğini, Deniz Feneri’ne gidip takriben 40 bin Euro civarında bir parayı almasını istediğini, bu paranın yardım parası olduğunu ve önce evine götürmesini istediğini, daha sonra kendisinin (Siraj) telefon edip, parayı kime vermesi gerektiğini bildireceğini söylediğini, 2005 Kasım sonları/Aralık başlarında kendisinin Frankfurt am Main’daki Adam-Opel-Strasse 5 adresine gittiğini, orada oldukça boylu bir adamdan 45 bin Euro parayı büyük banknotlar halinde aldığını, Siraj’ın talimatı üzerine parayı bir hafta kadar evinde bulundurduğunu, daha sonra birisinin kendisine telefon ettiğini ve onunla Frankfurt am Maim merkez tren istasyonunda bir kahvede buluşmak istediğini, oraya gittiğinde muhtemelen Habeşistanlı üç kişiyle buluştuğunu, onlara parayı verdiğini, parayı verdiği kişilerin isimlerini bilmediğini, buluştukları zaman Siraj’ın telefon ettiğini ve her şeyin yolunda olup olmadığını sorduğunu belirtmiş. Ayrıca 2005 yılının sonlarında, Siraj adındaki adamın tekrar kendisine telefon ettiğini, tekrar Frankfurt’a gidip para getirmesini istediğini, bunun üzerine kendisinin aynı binaya gittiğini ve orada büyük ve gayet iyi Almanca bilen bir adamdan 80 bin Euro aldığını, ilk defa olduğu gibi bu sefer de parayı aldığına dair bir kağıt imzaladığını, parayı Heidelberg’deki evinde bir hafta kadar beklettiğini, tekrar Frankfurt’a gittiğini ve aynı büroda, aynı şahıstan bu sefer 145 bin Euro para aldığını, bu parayı da evinde 4-5 gün kadar beklettiğini ve tekrar birisinin telefon ettiğini ve kendisiyle Frankfurt merkez tren istasyonu yakınlarında buluşmak istediğini belirttiğini, aracı olan bu adamın arabasında ona parayı verdiğini, daha arabada iken Siraj adındaki şahsın telefon ettiğini de belirtmiştir. Kısa süre sonra da Deniz Feneri’nden 225 bin Euro daha getirdiğini, bu sefer de her şeyin daha önceki gibi yapıldığını, ancak bu sefer aracı kişilerin başka kişiler olduğunu, bunlarla bir hafta sonra Frankfurt’ta Merkez tren istasyonuna yakın olan bir kahvenin arka odasında buluştuğunu açıklamış ve yine 2006 yılı başlarında da tekrar Deniz Feneri’nden, aynı şekilde “çok iyi Almanca konuşan adamdan 235 bin Euro para aldığını, 9-10 gün sonra parayı muhtemelen Habeşistan vatandaşı olan kişilere (iki erkek ve bir kadın) Heidelberg Merkez tren istasyonu yakınlarında parayı teslim ettiğini” belirtiyor. Kamu kuruluşu olarak faaliyet yürüten Deniz Feneri e.V. şirketinin tahminimizden çok daha fazla uluslararası karanlık ilişkiler içerisindedir.
Deniz Feneri e.V. soygun şirketinin uluslararası ilişkilerinin amacı nedir? Kimler organize ediyor? Birkaç ayrı bilgisayarda tutulan hesaplar neden birbirinden farklıdır? Değişik ülkelerde faaliyet yürüten İslamcı örgütlere gönderilen paralar neden şirketin normal hesapları içerisinde değil de, özel bir bilgisayarda gözlenmiş? Hiç şüphesiz ki, bütün bunların bir nedeni vardır. Deniz Feneri e.V. soygun şirketi uluslararası İslamcılaştırma hareketinin yan kolu olarak hareket etmektedir. F. Gülen tarafından organize edildiği bilinen uluslararası ‘İslamcı Hareketi’nin finansman kaynaklarından biri de, Deniz Feneri e.V. soygun şirketidir. Almanya Anayasa Koruma Örgütü’nün bu amaçla hazırlamış olduğu ve mahkemeye sunduğu ama ‘gizlilik’ gerekçesiyle kamuoyuna henüz sunulmayan, fakat bir örneğinin Başbakan Erdoğan’a ulaştırıldığı iddia edilen söz konusu raporda çarpıcı açıklamalar bulunmaktadır. İslamcı hareketinin nasıl örgütlendiği, sermayesini nasıl geliştirdiği Milli Görüş’ten AKP ve Erdoğan’a kadar geçen bir süreci değerlendiren rapor, AKP ile Deniz Feneri e.V. soygun şirketi arasındaki ilişkilerinin arka planını çok kapsamlı olarak açıklamaktadır.
Yanıtlanması gereken bazı soruların olduğu, dava dosyasını takip eden hemen herkesin bildiği bir gerçektir.
Örneğin, Erdoğan ve ailesi başta olmak üzere birçok bakanın, Davutoğlu, Avcı gibi Erdoğan’ın başdanışmanlarının içerisinde yer aldığı şebekenin sırlarının açıklanmaması için Almanya’ya hangi rüşvetler verildi?
Erdoğan’a elden 2,5 milyon Euro’nun teslim edildiğine dair itirafların dava dosyasında çıkarılması için kimler devreye girdi?
Erdoğan dışında hangi bakanların ismi bu soygun düzeni içinde geçiyor?
Hangi danışmanlar bu soygun düzenini organize ediyordu?
Nakit paralar hangi bürokratlara teslim ediliyordu?
Bütün buların gizlemesi için Erdoğan kimleri devreye soktu?
AKP kurmayları, CHP’li Kılıçdaroğlu’nun aynı partiden A.K ile Frankfurt’a gelip Deniz Feneri e.V. soygun şirketi davasını araştırması sırasında kimlerle görüştüğünü polise bildirdi. Polis görüşme anında yaptığı operasyonu neden kameralara aldı. Kamera çekimleri AKP’nin eline nasıl geçti ve neden Kılıçdaroğlu’na karşı gizli bir şantaj için bekletilmektedir? Amaç bu davada Kılıçdaroğlu’nu susturmak mıdır?
Deniz Feneri ve Yimpaş, Gülen’in ABD oturum almak için yürütülen mahkeme masraflarını karşılamak için 600 bin Euro gönderdi mi?
Deniz Feneri e.V. Soygun şirketinden Yimpaş, Kombassan gibi İslamcı şirketlere ne kadar para aktardı?
Zekeriya Karaman, iki ayrı yerde alınmış kimliği nasıl kullanabiliyor?
Kanal 7 Televizyonu, kara para aklama merkezi olarak nasıl bir işleve sahip?
Deniz, bir yardım kuruluşu olarak kimler üzerine hangi ülkede eve, bina, arazi aldı? Adı geçenlerin AKP ile bağlantıları nedir?
Başbakan Erdoğan’ın yetmesi Bilal, beş kuruş para koymadan, Deniz Feneri e.V. soygun şirketinin satın aldığı geminin yüzde 43’üne nasıl ortak oldu? Gemiden elden edilen gelirler nasıl oldu da Zekeriya Karaman’ın TV şirketi hesaplarına aktarıldı?
Zahit Akman, Zekeriya Karaman, Almanya’ya gelmeden birçok şirkete nasıl ortak oldular?
Ortak olan şirketlere yatırdıkları paraların kaynağını neden gösteremiyorlar?
Bütün bunların ve benzer soruların yanıtlarını, çok yakında, henüz kamuoyuna yayınlanmamış belgeleriyle açıklayacağız.
Deniz Feneri e.V. soygun şirketi, AKP hükümetinin içerisinde yer aldığı ve Gülen cemaati tarafından organize edilen uluslararası bağlantıları olan bir şebekedir. Bu gerçeğin bütün çıplaklığıyla ortaya çıkartılması gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder