24 Temmuz 2011 Pazar

Söz ve Eylemin Uyumsuzluğu


Söz ve eylemin uyumu ya da birliği yoksa orada bir hilenin, sahtekârlığın, ikiyüzlülüğün, manipülasyonun, kandırmanın, yönlendirmenin, aldatmanın ve de göz boyamayla bir şeyleri saklamanın telaşı olduğu kesindir. Tabii eğer ahmaklık yoksa bilinen klasik duygusal tepkisel çıkışlar yoksa başka bir deyimle politik bilinçten yoksun apolitik durumlar yoksa.

Ancak bizler oldukça politikleşmiş bir dünya da yaşıyoruz. Adeta neyin, ne zaman, nasıl yapılması gerektiğini planlayarak yaşayan bir dünya. Böyle olunca da oldukça ciddiyet gerektiren bir saha olarak bilenen politika sahasında duygusal, tepkisel çıkışlara yer verilmediğini, buna göre bireylerin özenle, özelle hazırlandığını biliyoruz. Münferit olarak bireylerin dar çıkışları olsa da ağırlıklı kontrolün nasıl sağlanması gerektiğinin eğitimini iyi veriyor bu dünya, ya da bu dünyanın para babaları. Hem de, tesadüflere yer bırakmayacak kadar iyi.

Denilecek ki ‘biz Ortadoğuluyuz bizde ara sıra sert, duygusal, tez canlı, tez kanlı çıkışlar olabilir. Bizim karakterimiz böyledir.’ Bu da olabilir. Lakin bizim dile getirdiğimiz söylemler, sözler duygusal, tepkisel çıkışlardan çok uzak, ağırlıklı olarak beyin çalışması olarak bilinen, planlı, programlı çalışmalara dönüktür. Bu ise tez canlılığının çok ötesinde ciddiyet isteyen işlerdir.

Evet, söz ve eylemin uyumsuzluğu varsa orada ciddi bir aldatma söz konusudur dedik. Hile var dedik. Kandırma var dedik. Ve bir şeyleri saklamanın telaşı var dedik.

Türkiye ve Kürdistan’da en güzel sözleri sarf eden güç kesinlikle AKP’dir. AKP kurmayları-başta da Erdoğan olmak üzere-adeta hangi sözün, nerede, kimi, nasıl etkileyeceğinin en ince ayrıntısını yaparak siyaset yapıyorlar. Öyle ki en etkileyici sözleri piyasaya çıkaran güç olarak bu ekibi sunmak yanlış olmaz.

Biliniyor solcular geçmişten beri hep ezilenlerin yanında yer almışlardır. Toplumu değiştirmek isteyenler hep halkçılığı seçmişlerdir. Özcesi muhalif olanlar halka yaklaşmışlardır, belki de başka yolları olmadığından bunu yapmışlardır. Ne de olsa egemenleri alt etmek için güç ve kudret sahibi olmak gerekir. Bu ise egemenlere karşı alternatif olarak duran halktı, halktır.

Ama bugün Türkiye’de solcuların söylemlerini en ileri düzeyde kullananlar AKP’lilerdir. Feministlerin söylemlerini sarf edenler AKP'lilerdir. Azınlıkların söylemlerini kullananlar AKP'lilerdir. Alevilerin söylemlerini sarf edenler AKP'lilerdir. Kürtlerin, İslamcıların, komünistlerin, milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin, dinciliğin, mitolojinin, pozitivizmin derken ne kadar akım varsa, ne kadar duruş varsa hepsinin en iyi sözlerini sarf edenler yine AKP'lilerdir.

Bir AKP'li siyasetçiyi izleyin ve siz eğer sosyal demokratsanız bir bakmışsınız ki sizin söylemlerinizi sizden daha iyi AKP kullanmış. Solcuysanız hatta radikal solcuysanız bir de bakmışsınız ki sizinkileri de kullanmışlardır. İslamcıysanız bir de bakmışsınız o da gitmiş. Aleviyseniz onlarda gitmiş. Hıristiyan’sanız sizden daha iyi onlar yani AKP'liler Hıristiyan olmuşlar.

Tuhaf gerçekten tuhaf! Daha dün roman açılımı dediler. Ve insan başbakanı izlediğinde ağlaması geliyordu. Nasılda diziyor dünyanın en güzel sözlerini. Nasıl da insanı etkilemenin yollarını hem de renk atmadan yapıyor. İnsanın gerçekten inanası geliyor.

Egemenlerin insanları özenle nasıl aldattıklarının yol yöntemlerini bilmesek hemen bizde etkilenivereceğiz. Çünkü kendi günlük yaşamımızda sarf ettiğimiz sözleri bizden adeta alıp hem de kızarmadan belki de bizden daha iyi sözlerle dile dökmelerini gördükçe bunu daha iyi anlıyoruz.

Alevileri aforoz edenler birde bakmışsınız alevi olmuş. Kürtleri katledenler bir de bakmışsınız Kürtçü olmuş. Dindarlıkla alakası olmayanlar bir de bakmışsınız ki dindar kesilmişler. Demokrasinin d harfine yaklaşamayanlar birde bakmışsınız demokrasinin havarisi kesilmişler. Askere el pençe duranlar bir de bakmışsınız askere laf atmakta en usta kesimler olmuş. İsrail devletine her gün bir sürü laf atacaksın, fosfor bombası kullandığını söyleyeceksin ama diğer taraftan aynı partinin, aynı hükümetin başka bir bakanı bir törende-ki bu silah satın alma törenidir-sarmaş dolaş olacak. Demokrasiden dem vuracaksın ancak faşist bir ordunun faşizan anayasasını değiştirmeye yanaşmayacaksın. Dersim’deki katliamlardan söz edeceksin ama halen Dersim’e bombalar yağdıracaksın. Tarihle yüzleşme diyeceksin ancak 1,5 milyon Ermeni insanımızın katledilmesinin dile getirilişine tahammül edemeyeceksin. Gazze de atılan bombalarla ne kadar çocuğunun katledilmesini dile getirerek sözde karşı çıkacaksın ama 4000 Kürt çocuğunu zindanlara tıkayacaksın. Ergenekon’a karşı nasıl savaş açtığını söyleyeceksin ancak faili meçhul cinayetlerinin araştırılması için verilen önergeyi ret edeceksin. JİTEM’e karşı olduğunu söyleyeceksin ancak araştırılması için önerge verildiğinde karşı duracaksın.

Bu listeyi, daha doğrusu listeleri çoğaltarak sıralamak mümkündür. Çünkü AKP’nin stratejisi insanların duygularını manipüle etme üzerine inşa edilmiştir. AKP, insanların duygularını güzel sözlerle alt etme üzerine kuruludur. Nerede etkileyecek bir söz varsa bulacaksın ve kızarmadan, renk atmadan en güzel şiirsel bir dille dile getireceksin. Ne de olsa insanlar duygusaldırlar ve bu durum manipüle edilmelerine aldatmalarına kapı bırakmaktadır.

Ancak AKP’ye ‘Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye’ deme zamanıdır. Çünkü sözle eylemlerinin tümünde uyumsuzluk vardır. Söyledikleriyle pratikleri çelişiktir. Böyle olunca her gün yeni durumlara, ortamlara göre söz ve eylemleri değişmektedir. Değişmek zorundadır. Yalan ve dolan üzerine kurulan bir sistemin varacağı yer eninde sonunda tutarsızlık ve ilkesizliktir ki, AKP’nin tüm politikaları ilkesiz ve tutarsızdır.

Sonuç olarak; sözle eylemin uyumu varsa orada bir doğruluk ve tutarlılık vardır. Sözle eylem çelişiyorsa orada bir aldatma ve sahtekârlık vardır.

Sahtekârlıklara artık yol vermeyelim.

Kasım Engin

Hiç yorum yok: