24 Temmuz 2011 Pazar

Medya Tetikçileri İş Başında



Türkiye siyasetinde medya her zaman kötü rolüyle anılmıştır. Evrensel ölçülerde yayın yapan medya organlarına baktığımızda Türkiye ’deki yazılı ve görsel medyanın ne kadar geri ve doğru medya kavramından uzak olduğunu anlıyoruz.

Her zaman iktidarın yanında olan halkı aydınlatma ve bilgilendirmeden çok sistem manipülasyonlarının aracı olan Türk medyası halen uğursuz bir rol oynamaya devam ediyor. Elbette bu duruş ideolojiktir. Objektiflikten bahsedilse de, basın her zaman egemenlerin toplumu manipüle etme aracı olmuştur. Ezilenler kendi basınını yani özgür, bağımsız  basını geliştirmediği müddetçe de böyle olmaya devam edecektir. Kapitalizmin merkezlerindeki basına baktığımız zaman tarafgirliği bile belli bir usulde yaptıklarını görüyoruz. Türkiye’ de ise her şey çığırından çıkmış durumda.
Yandaş ve candaş medya var olan iktidar çatışmasının tarafları olarak hareket ederken, siyasetinde olduğu gibi konu Kürtler olduğunda uzlaşıyorlar. Birbirini yiyen, en sağcı ve en sol iddiasındaki Kemalist gazetelere baktığınızda BDP, Kürtler konusunda hemfikirliği görürsünüz. Örneğin son Silvan çatışmasına basının nasıl baktığını incelerseniz her şey çıplak şekilde gözükür.

Sözcü, Aydınlık, Ortadoğu, Zaman, Radikal, Milliyet gazetelerinin olayı ele alışına baktığınızda hiçbir fark görmeyeceksiniz. Biri Kemalizm’i, liberalizmi, diğeri liberal muhafazakarlığı temsil iddiasındaki gazetelerin olay ve olguları aynı görmesi ilginç değil mi. Hepsi farklı fikirleri savunurken nasıl konu Kürtler olduğunda birleşiyorlar? Türkiye’deki medya gerçeğinin ne olduğunun en güzel örneği Kürtlere yaklaşımla ortaya çıkıyor. Velhasıl Kürtler her konuda olduğu gibi basında da turnusol görevi görüyor.

Medya tetikçileri görev başında
 
Medyanın içerisinde bulunduğu bu uğursuz rol içerisinde bazı isimler ise adeta tetikçi rolü oynuyor. BDP’nin seçimdeki başarısına tahammül edemeyen bu tetikçiler her fırsatta Kürt hareketine ve temsilcilerine ağır hakaretlerde bulunuyor. Hiçbir ahlaki ve etik yaklaşıma sığmayacak bu saldırılar liberalinden, İslamcısına, kendini solda tarif eden çeşitli kesimlere kadar yansıyor. Normal süreçlerde birbirini yiyen bu tetikçiler konu Kürtler olunca kaygısızca birleşiyorlar.

Buna en son örnekte Kanaltürk televizyonunda bir tartışmaya katılan Kemalist Ümit Zileli ve liberal geçinen ama aslında düşünce fukarası olmanın ötesinde bir değeri olmayan Rasim Ozan Kütahyalı. Silvan olayını değerlendiren bu akıl fukaraları en iyi yaptıkları şekilde sadece küfür etmeyi yeğlemişlerdir. ”Gazeteci” diye kendini lanse eden Kütahyalı TV’de Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel ve Sırrı Süreyya Önder’e “alçak” diyerek aslında kendi seviyesini göstermiştir.

Kütahyalı örneği Türk medyasının gelinen aşamadaki halini göstermektedir. Düşünce anlamında fukara bir adam olan, çok bağırarak, küfrederek, magazin programları ve iftiralar ile meşhur olan Kütahyalı’nın kanal kanal gezmesi ve “düşünce programlarına” katılmasını mizah olarak mı görmek gerek, yoksa Türk basının, entelektüel yaşamının dramı olarak mı görmek gerek zor bir tercih. Belki de gelinen aşamada hem mizah hem trajedi.

Bir yanda hapishanelerde düşüncelerinden dolayı cezalandırılan özgür basın emekçileri varken, basın adına Kütahyalı gibi çapsız,demagog küfürbazların her yerde olması ne kadar hazin bir durumdur. Türk basını tarihi boyunca belki hiç özgürleşmedi ama seviye ve kapasite hiç bu kadar düşmemişti. Düşünce yerine küfür etmeyi marifet sayan şaklabanların kanal kanal gezmesi aslında Türkiye halklarına da en büyük hakarettir.

Kütahyalı’yı görünce insanın aklına gelen düşmanın bile onurlu ahlakı olanını tercih etme şansının artık giderek yitirildiği geliyor.
Yandaş ve candaş medyanın seviyesizliği ve ahlaksızlığı bize tek yol bırakıyor, özgür basının daha da güçlenmesini ve etki gücünü artırmasını sağlamak. Yoksa Kütahyalı gibi magazinel küfürbazlarının,medya maymunlarının hakaretlerini dinlemeye devam edeceğiz..

ENGİN DOĞRU

Hiç yorum yok: