24 Temmuz 2011 Pazar

Acının Gazabında Fotoğrafladım Yaşamı


İhsan KaçarBen acının gazabında fotoğrafladım yaşamı, bundan sonra neler yaşayacağımı da bilmiyorum. Bir bölgeyi dolaştım

gezdim. Karamsarlığın ötesine gidemedim.

Yaşlanmış birer fidan gibi baktığım her bir annenin hikâyesinde kayboldum.

Acı hâkimdi,

Beklentiler vardı.

Talepler vardı.

Bir kare bile yetiyordu acının dilinde onları yaşamak ve anlamak için. Bende onu yaptım, hiçbir ana’ya acının dillini

sormadım. Kadraja giren ifadenin anlattıklarıyla yetindim. Karış karış dolaştığım toprakların kuraklığı ve tedirginliği

karşısında ana’ların, acıdan mayalanmış gözyaşlarının ıslaklığıyla karşılaştım. Yürüyen adımlarında, yaşlanmanın

izlerinde ve deneyimlerinde oluşan havzaların gösterdikleri de ayrı bir öğreticilikti…

Bir ara bir anne ile yüzleştim. Deklanşöre basacakken, anlatmaya başladı…

Birkaç çocuğunu kaybettiğini ve kahramanlaştığını karşılığında “AŞİTİ” diye eklemeye devam etti. İçimde bir şeyler

oldu. Durdum. Ama deklanşöre bastığımı zannediyordum. Bir iki saniye sonra baktığımda hiçbir şey çekmediğimi

fark ettim.

O esnada akan gözyaşları enstantanelerken, kendi gözyaşlarımın aktığının farkında bile değildim. Ana’yla yüz

yüze geldik. Oğlum, sen neden ağlıyorsun dedi. Erê lavê mîn dedi ve beraber ağlamaya başladık.

Bir ana hasreti ve evlat sarılmasıydı bu, belliydi yaşadıklarının ve özlemlerinin sarılışıydı,

kolumdan aşağıya kaydı ve yere çarptı. Bana sarılmaktan vazgeçerek bir telaşla makineyi yerden aldı ve bana

uzattı. “Lavêmin bigire” dedi.

Benim çok üzüldüğümü gördü, kendi acısını içine gömdü ve bana telkinlerde bulunmaya başladı. Bu çalışmayı ne

yapacağımı ve nerelerde kullanacağımı sordu. Ben cevaplamadım, oysa bir ana’yi ikna etmek ve ona çalışmayı

anlatmak epey bir zamanımı alırdı, bazen 20 bazen 30 dakika boyunca çekimleri anlatırdım ve zar zor ikna

ederdim. Bu kez ben sustum. Bişey demedim. Ana’ya baktım yüzündeki kırışıklar bir tarih gibi yaşadıklarını ele

veriyordu.

Sonra etrafa dönüp baktım. Çevreden bulunanlar ve benimle çalışanların bizi seyrettiğini gördüm. Hareketsiz bir

fotoğraf makinesi

fotoğraf karesi gibiydi.

Yaşananlardan sonra ana’ın dünyasına girdim, dolaştım. Bir evladın kaybolmasını hissettim. Bunun acısını

ve acısının karşısında nasıl durulduğunu anlamaya çalıştım. Sonradanda ana’mı hatırladım. Onun ölümünü

hatırladım. En son gördüğümde hastaydı, felçliydi, fotoğrafını çekerken var gücüyle bana nasıl gülümsediğini

olabildiğince kadrajımı doldurmaya çalıştığını dünyamda dolaştırdım…

Anaların duygularının aynılaştığına bir kez daha tanık oldum ve gördüm. Evlatlarınsa bunu nasıl hissettiklerini bir

kez daha yaşadım.

İHSAN KAÇAR FOTOĞRAFİA

ihsanmunzur@gmail.com

Hiç yorum yok: