Kürtler Türk savaş uçakları tarafından katledilen 7 sivilin ve Türk
polisi tarafında hedef alınarak infaz edilen Yıldırım Ayhan’ın yasını
tutuyor.
Türk gazeteleri ise Kürtlere karşı kirli manşetler atıyor. Köşe yazarları akıl tutulmasından öte, geçmişte özel harp dairesi tarafından hazırlanan şimdi ise AKP karargahlarında düzenlenen envayi türlü komplo ve kirli propagandaya meşruluk kazandırmaya çalışıyor.
‘İnce ruhlu’ romancı Ahmet Alan’ın köşesi bugün bütün bu kirli savaşın toplamı gibi duruyor.
Altan olguları, gerçekleri basit ama kirli kelime oyunlarıyla değiştirebileceğini düşünüyor. İnsandan önce ‘hakikatleri öldürüyor.’ Resmen yalan atıyor.
Her zaman olduğu gibi hakikatleri öldürmesi’ için ilk cümleleri doğru yazmaya kısmen özen gösteriyor. HPG’nin üç günlük eylemsizlik kararını ‘Bayramda PKK “ateşkes” ilan etti’ diye yazarak kaleminden yalan damlatmaya, gerçeklerin üzerini çizmeye başlıyor.
Dün sanki Türk ordusunun kara ve hava saldırısından bir habermiş gibi ‘Hiç olmazsa askerlerle gerillaların aileleri huzurlu birkaç gün geçirecek’ diye yazıyor.
Altan yalan atıyor. Altan bu yazıyı kalem aldığı zaman Türk ordusu Güney Kürdistan’ı bombalıyordu. Kürtler Türk polisi tararından infaz edilen Yıldırım Ayhan’ın cenazesini kaldırıyordu. Hem de gaz bombaları altında.
‘Bütün savaşlar kötüdür ama bu son yaşadığımız savaş sadece kötü de değil, tümüyle manasız ve gereksiz bir savaş’ diye serzenişte bulunan Altan dilinin altındaki baklayı çıkarıyor ‘Bu kez savaşı PKK yöneticileri körükledi’ diye yazarak psikolojik savaşın öncülüğünü yapıyor.
Altan yalan atıyor. Kürt tarafının tek taraflı ateşkesine rağmen Türk ordusunun aralıksız imha operasyonlarını sürdürdüğünü hasır altı etmek için bin dereden su getiriyor. Vicdanının yalan pazarına sunuyor. Sadece Nisan ev Mayıs ayları içinde 54 Kürt gerillası bu saldırılarda yaşamını yitirdiğini, hem de Hatay’da olduğu gibi kalleşçe, tuzağa düşürülerek katledildiğini gizleyebileceğini düşünüyor.
Altan tezlerine doğruluk kazandırmak için, son dönemlerin en moda psikolojik savaş üretimi olan PKK ile sayın Öcalan’ı karşı karşıya getirmeyi de ihmal etmiyor.
Kürtleri resmen aşağılayarak ‘liderlerini “kandırılacak bir adam” konumuna indirgeyen açıklamalarla saldırıları arttırdılar’ diye yazıyor.
Altan yalan atıyor. Kürt Hareketinin, PKK’den, Avrupa diasporasına, Gerilladan, BDP’ye kadar tüm bileşenlerinin Öcalan konusunda hassasiyetini bilerek üç kuruşluk kelime oyunlarına başvuruyor.
Türk ordusun vahşet ve saldırısını görmek istemeyen Altan ‘Niye yaptıklarını kimse tam olarak bilemiyor’ diye yazdıktan sonra esas yalan balonu uçuruyor. PKK’yi kast ederek ‘Kürtlerden ciddi bir destek de gelmedi’ türünden kargaların dahi güleceği bir yalana imza atıyor.
Altan bakıyor ama göremiyor. Kürdistan’ın dört parçasında son serhildan dalgasını göremiyor. Ve gerçeği karatmak için işi özel savaş yöntemlerine vuruyor.
Altan denetime çıkmış, fötr şapkalı, külot pantolonlu sömürge valileri gibi ‘Ben, PKK’ya sempatiyle bakanları da dâhil olmak üzere Kürtlerin PKK’yı bu kadar yüksek sesle sorgulayıp eleştirdiklerine ilk kez tanık oluyorum’ diye, gerçeği değil kendi hayallerini yazıyor.
Altan militarizmi savunacak kadar işi ileriye götürüyor. Günlerdir Kürdistan dağlarını viraneye çeviren, katliam yapan orduyu aklıyor, paklıyor. Ve orduyu bir çırpıda ‘şeffaflaştırıyor.’
Kürt hareketini kriminalize etmek, aşağılamak, gözden düşürmek için ‘minik serçenin’ sahibi Emin Çolaşan gibi ’PKK ise karanlıkta durmaya devam ediyor’ diye yazacak kadar insaf ve merhamet sınırlarını aşıyor.
Altan yalan atmakla kalmıyor. Daha da dipsiz bir kuyuya kendisini bırakıyor. 7 sivilin Türk uçakları tarafından vurulmasını ‘facia’ olarak nitelendirdikten sonra, genelkurmayın “O siviller bizim uçaklarımızın attığı bombalarla vurulmadı” yalanına sahip çıkıyor. Tıpkı Güçlükonak katliamında Türk basının ve köşe yazarlarının yaptığı gibi.
Altan genelkurmay eri gibi nerde, ne zaman çekildiği belli olmayan bir takım sözüm ona ‘uydu fotoğraflarını da delil olarak’ kabul ediyor. Katliamı genelkurmay adına PKK’nin üstüne yıkmak için alçaldıkça alçalıyor.
Daha 29 Ağustos günü ROJ TV’de olay yerine ilişkin ve genelkurmayın sözde o uydu fotoğraflarını çürüten yeni görüntüleri görmüyor. İnkar ediyor. Ve ‘Ama bu olayı PKK “sessiz” geçiştiremez’ diyerek kuşku yaratıyor.
Böylelikle Hatay’da katledilen 7 gerilladan sonra, Altan 7 Kürt sivilin de katledilmesini genelkurmay adına üstlenmiş oluyor.
Evet Ahmet Altan, ‘O sivilleri birisi bombayla parçaladı.’ O siviller senin şimdi toz kondurmadığın hükümet ve genelkurmay başkanlığı tarafından emri verilen hava saldırısında, Türk uçaklarından atılan bombayla öldürüldü. Katledildi.
Ahmet Altan ve diğerlerine bir çağrımız var. Sırça köşklerde oturup masa başı önünüze gelen genelkurmay ve hükümet açıklamalarından yalan yazı üreteceğinize gidin olayı yerin görün. Uzman bir ekiple o yedi Kürdün eti ve kanının olduğu hurdayı inceletin. Bakalım ne çıkacak.
Biraz insaflı ve adam olun. İnsandan önce hakikatleri öldürmeyin. Cinayetlere ortak olmayın.
Türk gazeteleri ise Kürtlere karşı kirli manşetler atıyor. Köşe yazarları akıl tutulmasından öte, geçmişte özel harp dairesi tarafından hazırlanan şimdi ise AKP karargahlarında düzenlenen envayi türlü komplo ve kirli propagandaya meşruluk kazandırmaya çalışıyor.
‘İnce ruhlu’ romancı Ahmet Alan’ın köşesi bugün bütün bu kirli savaşın toplamı gibi duruyor.
Altan olguları, gerçekleri basit ama kirli kelime oyunlarıyla değiştirebileceğini düşünüyor. İnsandan önce ‘hakikatleri öldürüyor.’ Resmen yalan atıyor.
Her zaman olduğu gibi hakikatleri öldürmesi’ için ilk cümleleri doğru yazmaya kısmen özen gösteriyor. HPG’nin üç günlük eylemsizlik kararını ‘Bayramda PKK “ateşkes” ilan etti’ diye yazarak kaleminden yalan damlatmaya, gerçeklerin üzerini çizmeye başlıyor.
Dün sanki Türk ordusunun kara ve hava saldırısından bir habermiş gibi ‘Hiç olmazsa askerlerle gerillaların aileleri huzurlu birkaç gün geçirecek’ diye yazıyor.
Altan yalan atıyor. Altan bu yazıyı kalem aldığı zaman Türk ordusu Güney Kürdistan’ı bombalıyordu. Kürtler Türk polisi tararından infaz edilen Yıldırım Ayhan’ın cenazesini kaldırıyordu. Hem de gaz bombaları altında.
‘Bütün savaşlar kötüdür ama bu son yaşadığımız savaş sadece kötü de değil, tümüyle manasız ve gereksiz bir savaş’ diye serzenişte bulunan Altan dilinin altındaki baklayı çıkarıyor ‘Bu kez savaşı PKK yöneticileri körükledi’ diye yazarak psikolojik savaşın öncülüğünü yapıyor.
Altan yalan atıyor. Kürt tarafının tek taraflı ateşkesine rağmen Türk ordusunun aralıksız imha operasyonlarını sürdürdüğünü hasır altı etmek için bin dereden su getiriyor. Vicdanının yalan pazarına sunuyor. Sadece Nisan ev Mayıs ayları içinde 54 Kürt gerillası bu saldırılarda yaşamını yitirdiğini, hem de Hatay’da olduğu gibi kalleşçe, tuzağa düşürülerek katledildiğini gizleyebileceğini düşünüyor.
Altan tezlerine doğruluk kazandırmak için, son dönemlerin en moda psikolojik savaş üretimi olan PKK ile sayın Öcalan’ı karşı karşıya getirmeyi de ihmal etmiyor.
Kürtleri resmen aşağılayarak ‘liderlerini “kandırılacak bir adam” konumuna indirgeyen açıklamalarla saldırıları arttırdılar’ diye yazıyor.
Altan yalan atıyor. Kürt Hareketinin, PKK’den, Avrupa diasporasına, Gerilladan, BDP’ye kadar tüm bileşenlerinin Öcalan konusunda hassasiyetini bilerek üç kuruşluk kelime oyunlarına başvuruyor.
Türk ordusun vahşet ve saldırısını görmek istemeyen Altan ‘Niye yaptıklarını kimse tam olarak bilemiyor’ diye yazdıktan sonra esas yalan balonu uçuruyor. PKK’yi kast ederek ‘Kürtlerden ciddi bir destek de gelmedi’ türünden kargaların dahi güleceği bir yalana imza atıyor.
Altan bakıyor ama göremiyor. Kürdistan’ın dört parçasında son serhildan dalgasını göremiyor. Ve gerçeği karatmak için işi özel savaş yöntemlerine vuruyor.
Altan denetime çıkmış, fötr şapkalı, külot pantolonlu sömürge valileri gibi ‘Ben, PKK’ya sempatiyle bakanları da dâhil olmak üzere Kürtlerin PKK’yı bu kadar yüksek sesle sorgulayıp eleştirdiklerine ilk kez tanık oluyorum’ diye, gerçeği değil kendi hayallerini yazıyor.
Altan militarizmi savunacak kadar işi ileriye götürüyor. Günlerdir Kürdistan dağlarını viraneye çeviren, katliam yapan orduyu aklıyor, paklıyor. Ve orduyu bir çırpıda ‘şeffaflaştırıyor.’
Kürt hareketini kriminalize etmek, aşağılamak, gözden düşürmek için ‘minik serçenin’ sahibi Emin Çolaşan gibi ’PKK ise karanlıkta durmaya devam ediyor’ diye yazacak kadar insaf ve merhamet sınırlarını aşıyor.
Altan yalan atmakla kalmıyor. Daha da dipsiz bir kuyuya kendisini bırakıyor. 7 sivilin Türk uçakları tarafından vurulmasını ‘facia’ olarak nitelendirdikten sonra, genelkurmayın “O siviller bizim uçaklarımızın attığı bombalarla vurulmadı” yalanına sahip çıkıyor. Tıpkı Güçlükonak katliamında Türk basının ve köşe yazarlarının yaptığı gibi.
Altan genelkurmay eri gibi nerde, ne zaman çekildiği belli olmayan bir takım sözüm ona ‘uydu fotoğraflarını da delil olarak’ kabul ediyor. Katliamı genelkurmay adına PKK’nin üstüne yıkmak için alçaldıkça alçalıyor.
Daha 29 Ağustos günü ROJ TV’de olay yerine ilişkin ve genelkurmayın sözde o uydu fotoğraflarını çürüten yeni görüntüleri görmüyor. İnkar ediyor. Ve ‘Ama bu olayı PKK “sessiz” geçiştiremez’ diyerek kuşku yaratıyor.
Böylelikle Hatay’da katledilen 7 gerilladan sonra, Altan 7 Kürt sivilin de katledilmesini genelkurmay adına üstlenmiş oluyor.
Evet Ahmet Altan, ‘O sivilleri birisi bombayla parçaladı.’ O siviller senin şimdi toz kondurmadığın hükümet ve genelkurmay başkanlığı tarafından emri verilen hava saldırısında, Türk uçaklarından atılan bombayla öldürüldü. Katledildi.
Ahmet Altan ve diğerlerine bir çağrımız var. Sırça köşklerde oturup masa başı önünüze gelen genelkurmay ve hükümet açıklamalarından yalan yazı üreteceğinize gidin olayı yerin görün. Uzman bir ekiple o yedi Kürdün eti ve kanının olduğu hurdayı inceletin. Bakalım ne çıkacak.
Biraz insaflı ve adam olun. İnsandan önce hakikatleri öldürmeyin. Cinayetlere ortak olmayın.
Cahit Mervan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder