26 Temmuz 2011 Salı

Özerklik Tartışmaları: Neşe Düzel-Bengi Yıldız

Özerklik Tartışmaları: Neşe Düzel-Bengi Yıldız"Kürdistan denilen bölge, Sivas Koçgiri’ye kadar olan sınırdır aslında. Maraş’ın bir kısmı, Erzincan, Malatya, Elazığ. Tarihsel olarak Erzurum, Van, Ağrı... Batman... Doğu ve Güneydoğu’nun tamamıdır bu"

"Özerklik işi yürümezse, otuz yıldır ne oluyorsa, o olacak. Devlet, ilan ettiğimiz şeyi ya kabul edecek ya kabul edecek. Talepleri hiçbir şekilde kabul etmemek bağları kopartır, hareketi radikalleştirir"

"Demokratik özerkliğini ilan eden yer, Ankara’ya vergi vermemeli ama devletten yardım almalı. Geri kalmış yörelerin hepsi için bu böyle olmalı. Zira bu bölgeler ihmal edildi, devlet yatırımları Marmara-Ege’ye yaptı"

NEDEN BENGİ YILDIZ


Kürt sorunu çok tehlikeli bir viraja girdi. Birtakım hesaplarla siyaset devre dışı bırakılıyor, çözüm silahta ve şiddette aranıyor. Her gün çatışmalarda, operasyonlarda, pusularda çocuklar ölüyor. Şehirler bileniyor, mahallelerde Kürtler ve Türkler karşı karşıya geliyor. İşte böyle bir ortamda... Bütün Türkiye’yi sarsan ve insanları derinden etkileyen Silvan’da büyük çatışmanın yaşandığı günde, Demokratik Toplum Kongresi “demokratik özerklik” ilan etti. Aysel Tuğluk’un sözcülüğünde 14 temmuzda ilan edilen özerkliğin neleri kapsadığı, nerelerde ve nasıl uygulanacağı on gündür açıklık kazanmadı. Anayasa değiştirilmeden tek taraflı ilan edilen bu idari yapı değişikliğini, devlet kabul etmezse ne olacak, bu durumda DTK, KCK, PKK, ve BDP’yi içine alan Kürt hareketi ne yapacak tartışılmadı. Demokratik özerkliği DTK hangi bölgede ilan etti? Kürdistan denen bölge hangi illeri kapsıyor? Antep, Adıyaman, Siirt gibi iller de var mı bu demokratik özerklik ilan edilen bölgenin içinde? Özerklik ilan edilecek iller hangi ölçüye göre seçilecek? BDP’ye oy vermemiş Kürt kentlerinde de özerklik ilan edilecek mi? Halk desteğinin olmadığı yerlerde özerkliğin dayanağı ne olacak? Demokratik özerklik istemeyen Kürtler ne yapacak? Devlet, özerkliği kabul etmezse, ne olacak? Topyekûn bir halk ayaklanması mı düşünülüyor? Bütün bu soruları, demokratik özerklik ilan eden Demokratik Toplum Kongresi’nde BDP’yi temsil eden beş milletvekilinden biri olan Bengi Yıldız’la konuştuk. Bengi Yıldız, DTP-BDP çizgisinden iki dönemdir Batman milletvekili seçildi.

Demokratik Toplum Kongresi, demokratik özerkliği hangi bölgede ilan etti?


Önce şunu söyleyeyim. Demokratik özerklik, BDP’nin ve DTK’nın kendi programlarına koydukları projedir. Bu sistem, Türkiye’nin tamamı için önerilen bir modeldir.

Ama bu model, Türkiye’nin tamamında tartışılmadı! DTK, demokratik özerkliği nerelerde ilan etti?


Tabii ki, Kürtlerin yaşadığı bölgede... Yani Barış ve Demokrasi Partisi’nin, Demokratik Toplum Kongresi’nin gücünün olduğu yerlerde... Biz, “Bu model Türkiye gerçekliğine uyuyor” diyoruz ama netice itibarıyla bunu Türkiye’ye dayatamayız tabii. “Türkler, Karadeniz’de demokratik özerkliğinizi ilan edin. İstanbul, demokratik özerkliğini ilan et” diyemeyiz.

Demokratik özerkliği ilan ettiniz yer hangi bölge peki?


Bu açıdan Kürdistan’dır bu... Biz bunu Demokratik Özerk Kürdistan olarak formüle ettik ve bunu üç, dört yıldır söylüyoruz.

Kürdistan denen bölge hangi illeri kapsıyor?


Tarihsel ve coğrafi olarak nereyi kapsıyorsa orayı kapsıyor. Bu, Sivas Koçgiri’ye kadar olan sınırdır aslında. Maraş’ın bir kısmı, Erzincan, Malatya... Elazığ... Tarihsel olarak Erzurum, Van, Ağrı... Batman, Diyarbakır... Aslında Doğu ve Güneydoğu’nun tamamıdır bu. Coğrafi olarak baktığınızda, Osmanlı zamanında da Kürdistan’ın sınırlarıdır bu.

Bunun bir kısmı Ermenistan coğrafyası değil miydi?


Çok tarihsel arka plana giderseniz şüphesiz Ermenistan’dır. Ama 1514’ten sonraki Osmanlı döneminde orası Ermenistan değildir, Kürdistan’dır. 1900’lerin başına kadar, Kürdistan’daki beylikler kendi kendilerini yönetiyorlardı. Kürdistan dediğimizde, sadece Türkiye Kürdistanı açısından bakmıyoruz tabii biz.

Demokratik özerkliği Irak Kürdistanı için de mi ilan ettiniz?


Hayır. Kürdistan’ın sınırlarını çizin dediğiniz için bunu söyledim. Biz, Demokratik Özerk Kürdistan dediğimizde, şüphesiz Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı kastediyoruz. Fakat bunu ilan ettiğimizde ve bu nerede uygulanabilir meselesine geldiğimizde... Ancak güçlü oy aldığımız, yerel yönetimlerinde, il genel meclislerinde iktidar olduğumuz yerlerde, bizim demokratik özerkliği pratiğe geçirme şansımız vardır. Yoksa şimdi ben, “Demokratik özerkliği Sivas’ta, Erzincan’da uyguluyorum” desem, olmaz.

BDP’nin oyunun yüzde 50’nin üzerinde olduğu yerlerde mi ilan ettiğiniz demokratik özerkliği? Oralarda mı uygulayacaksınız?


Biz, talep meselesine bakıyoruz. Biz demokratik özerkliği ilan ettik. Bunun, Kürtler açısından önemli bir proje olduğunu söylüyoruz. Kim bunun aksini iddia ediyorsa, kim, “Kürtler demokratik özerklik istemiyor, bu nereden çıktı” diyorsa, gelsin orada referanduma gitsin, diyoruz. Devlet yapsın bu referandumu ve “Ey Kürtler, siz nasıl yönetilmek istiyorsunuz, Demokratik özerkliğe evet diyor musunuz” diye sorsun.

Adım adım gidelim. Antep, Adıyaman, Siirt gibi iller de var mı bu demokratik özerklik ilan edilen bölgenin içinde?


Şimdi şüphesiz hedeflenen öyledir.

Şu anda nerede ilan edildi demokratik özerklik?


DTK, toplanıp, “Biz Batman’da, Şırnak’ta ilan ettik. Mardin’de ilan etmedik” şeklinde bir formülasyon geliştirmedi. Bu, Kürtlerin talebidir. Bu, bizlerin talebidir. “Demokratik Toplum Kongresi’nin, BDP’nin, KCK’nin etkin olduğu, yani Kürt siyasal hareketinin etkin olduğu yerlerde ilan ettik ve uygulayacağız biz bunu” diyoruz. Zaten birçok ilde halk meclisleri var. Bu proje beş, altı yıldır mahalle meclisleri, kent konseyleri vasıtasıyla zaten yaşama geçti. Batman’da halk meclisi, kent konseyi var.

Daha net sorayım. Özerklik ilan edilecek iller, hangi ölçüye göre seçilecek? BDP’ye verilmiş oylara göre mi?


Şüphesiz o, önemli bir veridir. Bizim belediye olduğumuz, il genel meclislerinde etkin olduğumuz, yani demokratik yollarla yapılan seçimlerde etkin olduğumuz yerlerde, demokratik özerkliği hayata geçirmek, organlarını oluşturmak çok daha rahat bir durum. Çünkü neticede meşruiyetini ve gücünü halktan alıyor. Ayrıca belediyeler ve il genel meclisleri vasıtasıyla pratik olarak orada uygulamak daha rahattır.

BDP’ye oy vermemiş Kürt kentlerinde de özerklik ilan edecek misiniz peki?


Oralarda bir talep var mı, demokratik özerklik nasıl hayata geçecek meselesini kendi aramızda konuşuyoruz, tartışıyoruz ve tartışacağız. Diğer kesimleri ve azınlıkları da içine katmak için bir çaba içinde DTK. Bu ay sonunda bir genel kurul yapacak ve yapısını yenileyecek. Size şöyle anlatayım. Biz bu süreci, hem ilan, hem inşa süreci olarak görüyoruz. Mustafa Kemal, “İsmet, yarın cumhuriyeti ilan edelim” dediğinde, cumhuriyet bütün kurum ve kuruluşlarıyla inşa edilmiş halde miydi?

Siz sisteminizi ve yapılarınızı, 19 ve 20. yüzyılın “klasik demokrasi”sine göre mi, yoksa 21. yüzyılın “katılımcı-çağdaş demokrasi”sine göre mi kuracaksınız?


Hayır, hayır. İspanya’da Katalanlar demokratik özerkliklerini nasıl ilan ettiler? Halkın taleplerine göre ilan ettiler. Halk bunu talep etti.

Adıyaman AKP’ye oy verdi mesela. Orada özerklik nasıl olacak? Orada ne inşa edeceksiniz? BDP’ye oy bile vermemiş bir kent, DTK’nın özerkliğini niye desteklesin?


“Ben bir milletim. Ben bir halkım. Benim dilim, kültürüm, tarihim var. Anadilimde eğitim görmek istiyorum. Kendi kendimi yönetmek istiyorum” demek için BDP’ye oy vermek mi gerekir? AKP’ye oy veren insanlar da bunu pekâlâ talep edebilirler.

Adıyaman’da özerkliği nasıl yapacaksınız? Halk desteği olmadığı yerlerde özerkliğin dayanağı ne olacak?


Demokratik özerkliğin ne olduğunu, kendisine ne kazandıracağını anlatmak suretiyle yapacağız. Biz demokratik özerkliği sadece Adıyaman’da değil, Türkiye’nin her tarafında, İstanbul’da da anlatacağız. Demokratik özerklik, bir barış projesidir ve bölünmenin panzehiridir. Dünyada demokratik ülkelerde halklar kendi kendilerini ya federasyonla ya da özerklikle idare ediyorlar. Türkiye gibi merkezden idare edilen bir başka ülke kalmadı.

KCK, demokratik özerkliğin içini doldurdu. İsteklerini, iki dilli yaşamın yanı sıra, “Demokratik özerklik ilan edilen yerlerde polis görev yapmasın, gençler askere gitmesin, öz savunma gücü oluşturulsun, devlete vergi verilmesin” diye sıraladı. Bunlara katılıyor musunuz?

BDP adına konuşamam. Bengi Yıldız olarak konuşabilirim. Askere gitmeme meselesini ben üç-beş yıldır söylüyorum. Kürtler kendi kendini idare etmelidir. Kendi polisini kurmalıdır. Vergiye gelince, vergiyi o yerelin kendisi toplar. Yerel özerklik kuracaksan, kendi vergilerinin önemli bir kısmını kendin harcarsın. Ama şu var. KCK’nin açıklamalarına katılıyor musunuz katılmıyor musunuz şeklinde meseleyi formüle etmek çok doğru bir yaklaşım değil. “Demokratik özerklikten BDP olarak siz ne anlıyorsunuz? Siz ne istiyorsanız?” derseniz...

Cevabınız nedir?


Dünyayı yeniden keşfetmiyoruz. Dünyada özerklik neyse, İspanya’da demokratik özerklik nasıl inşa edilmiş ve yürütülmüşse, biz de öyle yapıyoruz. Özerk parlamentoları var onların. Bu yüzden AKP ile BDP’yi birbirinden ayrıştırırsanız doğru bir yaklaşım olmaz. “Kürtler, kendi kendini yönetmek istiyor” diyorum ben. AKP’ye oy vermiş olanı da, CHP’ye oy vereni de bunu istiyor.

Bütün Kürtlerin, ilan ettiğiniz demokratik özerkliği istediğini, desteklediğini bir oylamaya, araştırmaya dayanarak mı söylüyorsunuz?

Bize verilen destekten anlıyoruz biz bunu. Kürtlerin geniş bir kesiminin tasvip ettiği bir projedir, yaklaşımdır bu.

Demokratik özerkliği dört-beş yıldır tartıştığınızı ve parti programınızda yer aldığını söylediniz. Size oy vermeyenler niye vermediler sizce?

Birden çok sebebi var bunun. Kürdistan’ın tamamına ve Türkiye halklarına biz ne istiyoruz meselesini yeterince anlatamadık. İmkânlarımız çok sınırlıydı ve seçimlere bile parti olarak giremedik.

Tam olarak planınız nedir?


Biz üç, dört yıldır, konuşuyoruz, tartışıyoruz... Mesela parti programımıza koyduk. Bu bir yaklaşımdır. Biz henüz bu projeyi madde madde sıralamadık. Kürtlerin bütün kurumları, demokratik özerkliğin içinin nasıl doldurulacağı, bu projenin nasıl inşa edileceği konusunda fikirlerini açıklayacaklar.

Bir haritası var mı bu özerk bölgenin?

Şu anda öyle bir şey yok.

Peki, mesela Diyarbakır... BDP yüzde altmış oy aldı ama karşısında yüzde kırk var. O yüzde kırkı özerklik istemiyorsa ne olacak?


Demokrasinin bütün kurumlarında kim çoğunluksa, orayı o yönetir. Dolayısıyla yüzde 50 oy aldığımız yerleri tabii ki biz yöneteceğiz ve zaten biz yönetiyoruz şu anda...

Demokratik özerklik çoğunluk oyunu aldığınız yerler için ilan edilmiş oluyor bu durumda öyle mi?

Tabii, ilan edildi.

Özerklik istemeyen yüzde kırka ne yapacaksınız?


Hiç bir şey yapmayacağız. İstemiyorum deyip ne diyecek yani... Sen kendi kendini yönetme, meclislerinde karar alma mı diyecek? Savaş mı ilan edecek? Kalan kısma da demokratik özerkliğin ne olduğunu anlatmaya çalışacağız, onları da ikna etmeye çabalayacağız. Dayatmayacağız.

Siz hukuk fakültesini bitirdiniz. Demokratik özerklik ilanı, bir idari yapı değişikliğidir. Eğer “Çoğunluğu alan, azınlığın isteklerine aldırmadan ve azınlığa sormadan idari yapıyı değiştirebilir” diyorsanız, AKP’nin bütün ülkede idari yapıyı keyfince değiştirmesini de desteklersiniz mantıken, öyle değil mi?


AKP de keyfince değiştiremez, biz de keyfince değiştiremeyiz. Çoğunluğun sağlamış olduğu bir meşruiyet, bir dayanak vardır. Şüphesiz azınlığı ikna ederek, onunla konuşarak yaparsınız bu uygulamayı. Biz öneriyoruz, biz Türkiye’ye dayatmıyoruz ki. Bizim temsil ettiğimiz Kürtlerin böyle yaşamak istediğini söylüyoruz.

Konuşmanın başında bütün Kürtlerin demokratik özerklik istediğini söylediniz ama...

Hayır, ben onu söylemiyorum. Bize oy vermeyen AKP’lilerin demokratik özerklik istemediğini söyleyemezsiniz, diyorum ben. Onlara referandumla demokratik özerklik isteyip istemediklerini sormak lazım.

Sizin mantığınıza göre, AKP, çoğunluk olduğu her ilde, ki bu illerin sayısı çok fazla, kendince bir yapı kurabilir. Siz buna evet mi diyorsunuz?


Hayır.

Kendiniz için hak gördüğünüzü, Kürtlerin bir bölümünün oy verdiği AKP için niye görmüyorsunuz?


Eğer siz Kürtlerin yüzyıllık isyanını, onların siyasal mücadelesini getirip AKP’yle eşdeğer tutarsanız... Kürtler yüz yıldır kendi kaderini tayin etmeye çalışıyor. Kimileri bağımsızlık, kimileri federasyon diyor. 21. yüzyılda biz bu ülkenin bütünlüğü içinde demokratik özerklik diyoruz. Kürtlerin, uğruna büyük bedeller ödediği, yüz binlerin cezaevine girdiği, on binlercesinin öldüğü bir siyasal akımın bir talebi ve arayışı bu. Dolayısıyla...

Evet...

Dolayısıyla bu, seçimlerde yüzde 50 oy alıp almama meselesi değildir. Bu bir halkın arayışıdır, talebidir. O halkın, “Ben böyle yaşamak istiyorum, ben bunun için öldüm, cezaevine girdim. Ben kendi kimliğimle kendi kaderimi tayin etmek istiyorum. Kendi kaderimi de, bu ülkenin bütünlüğü içerisinde özerk yaşayarak ilan etmek istiyorum” demesidir. Bu, bütünlüklü ve genel bir arayıştır...

Siz bütün Kürtleri temsil ediyor musunuz?

Kürtlerin tamamını temsil etme meselesi oy oranı itibarıyla değildir. Bu mücadeleyi yürütenler... Bu yapının tamamı... KCK, PKK, DTK ve BDP... Biz, Kürtlerin yüzyıllık arayışının ifadesiyiz... Biz Koçgiri’yiz, Şeyh Sait’iz, Dersim’iz. Bu mirasın tamamına sahip çıkıyoruz ve onun taşıyıcısı olarak ilerliyoruz. Bir toplumun dili, onun bilinçlenmiş aydın kesimidir. O kesim, halk adına o halkla birlikte, o halk için o mücadeleyi yürütür.

Kürtlerin tamamı, size niye oy vermiyor sizce?

O ayrı bir problem. Bir halkın özgürlük arayışıyız biz. Sadece sandığa gitmek ve temsil etmek meselesi değildir bu.

Peki, diyelim ki BDP’nin yüzde altmışına karşılık Diyarbakır’daki yüzde kırk, demokratik özerkliğe “kesinlikle olmaz” dedi. Ne yapacaksınız? Tutuklayacak mısınız yüzde kırkı?

Niye tutuklayalım. Yüzde 40, ben böyle yönetilmek istemiyorum diyebilir. Onlar da kendilerini ifade edecekler.

Demokratik özerklik olunca, korucular ne olacak? Onların silahlarını KCK mı toplayacak?

Korucunun silahını almak, merkezî hükümetin işidir. Devletin korucuları silahsızlandırması lazım.

Devlet korucuları silahsızlandırmadı. Siz demokratik özerlik ilan ettiniz. Öz savunma gücünü kurdunuz. Ne olacak?


Korucuların yüzde 70-80’i BDP’ye oy veriyor. Kendileri, koruculuktan toplu istifa edecekler.

Korucular örgütlenirlerse ne olacak? Kürtler Kürtlerle iç savaşa mı girişecek?


Öyle bir şey olmaz. Korucuları biliyoruz biz. Koruculuğu ayakta tutan devlettir. Devlet, Kürtlerin işlerine karışmasa...

Demokratik özerkliğin olduğu iller, devletten yardım alacak mı yoksa tamamıyla kendi yağıyla mı kavrulacak? Mesela Hakkâri’ye hiç para gitmeyecek mi merkezden?

Siz, Kürtlerin ilan ettiği demokratik özerkliği niye Kürtlere has bir demokratik özerklik olarak kabul ediyorsunuz? Bizim ilan ettiğimiz demokratik özerklik, dünya sistemi dışında bir özerklik değil. Demokratik özerklik pratiği dünyada nedir, İspanya’da nedir?


Ben İspanya örneğini bilmiyorum. Bazı okurlar da bilmiyor olabilir. Özerkliği siz ilan ettiniz ve ben sizin özerkliğinizin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.

DTP’nin ve BDP’nin dört yıl boyunca yüzlerce toplantısında bu tartışıldı, konuşuldu. Demokratik özerklik diye internete girerseniz...


Niye internete gireyim? Ben dört yıldır demokratik özerkliği tartışan bir partinin önde gelen siyasetçisiyle konuşuyorum ve ona soruyorum. Demokratik özerkliğin olduğu iller devletten yardım alacak mı yoksa tamamıyla kendi yağıyla mı kavrulacak?

Biz demokratik özerkliği konuştuk ve inşa ediyoruz. Formülasyonu şu... Kendi yerelinde topladığı vergiler, şüphesiz oranın kalkınmasında ve Türkiye’nin diğer bölgeleriyle arasındaki makasın kapanmasında yeterli olmaz. Merkezin, pozitif ayırımcılık uygulayarak orayı desteklemesi gerekir. Yani Ankara’ya vergi vermemesi ama devletten yardım alması lazım. Geri kalmış yörelerin hepsi için bu böyle olmalıdır. Çünkü bu bölgeler yıllardır ihmal edildi. Devlet Ege’ye, Marmara’ya yatırım yaptı.

Demokratik özerklik ilan eden her yer, merkezden para alacak ama merkeze para vermeyecek. Türkiye’nin diğer vatandaşlarını, vergilerinin bölgede kullanılmasına, bölgenin ise hiç vergi vermemesine nasıl ikna edeceksiniz?

Bu devlet, bu bölgeyi yıllarca ihmal etti diyeceğiz. Demokratik özerkliği ilan ettik ve her şey güllük gülistanlık değil. Bu ülkenin demokratikleşmesi, bu bürokratik cumhuriyetin demokratik cumhuriyete evrilmesi lazım.

Siz bu özerkliğin zamanlaması konusunda ne düşünüyorsunuz? Her şey hazırlandı, olgunlaştı da mı ilan edildi yoksa barış geliyor telaşıyla biraz aceleye mi getirildi işler?

Gerçekten kışkırtıcı laflarla yaklaşıyorsunuz.

Hangi açıdan kışkırtıcı?


Biz, parlamentoya gidemediğimiz bir ortamda şunu söyledik! “Biz alternatifsiz değiliz. Bizim alternatifimiz var. Biz Kürt halkıyız. Bizim vatanımız Kürdistan’dır. Biz, mücadele insanıyız. Ankara’ya gidemesek de, siz oranın yolunu bize kapatsanız da, biz burada kendi kurumlarımızı oluştururuz” dedik.

Merkezden hiç para gelmemesi, hayat standardını biraz etkiler mi yoksa hiç etkilemez mi?


Tabii ki olumsuz etkiler. Biz, bu sürecin içini dolduracağız, dediğimizde, sadece biz dolduracağız, demiyoruz. Biz diyoruz ki, parlamentoda bunun yasal ve anayasal dayanaklarının oluşturulması lazım... Bağımsızlık ilan etmişiz gibi yaklaşmamak lazım bu olaya.

Bağımsızlık değil ama yeni bir idari yapı ilan etmediniz mi siz?


Evet... Doğru ama biz devletle bağı kopartmıyoruz. Demokratik özerkliği talep ediyoruz. Biz bu şekilde yönetilmek istiyoruz diyoruz. Biz hem bu ülkenin sınırları içinde kalacağız hem de demokratik özerklik yaşayacağız.

Diyelim ki, DTK’nın demokratik özerklik ilan ettiği illerde, devlet “olmaz öyle şey” dedi. O zaman ne olacak? Topyekûn bir halk ayaklanması mı düşünülüyor?


Türkiye Cumhuriyeti, kendisini evrensel ölçülere uydurmak zorunda... İlan ettiğimiz şeyi ya kabul edecek ya kabul edecek... Başka bir şeyi var mı yani? Kabul etmezse gelsin hepimizi öldürsün, biz bunun mücadelesini vereceğiz. O zaman Kürtler olarak biz de biraraya gelip toplanacağız, değerlendirmeler yapacağız. “Senin taleplerini hiçbir şekilde kabul etmiyorum” demek bağları koparmaktır. Biz bağları koparmaktan yana değiliz. Taleplerin kabul edilmemesi bu hareketi radikalleştirir ve bağları koparmaya doğru götürür.

Topyekûn bir halk ayaklanması mı olacak?


Ne bileyim hangi ayaklanma olacak. Ben Bengi Yıldız olarak Kürt toplumunun tamamı adına konuşamam... Siz geleceğe ilişkin sorular ve kararlar soruyorsunuz... “Bu olmazsa, ne olacak?” diyorsunuz.

Politika bu değil midir? İlan ettiğiniz şeyin kabul edilmemesi halinde hangi hamleyi yapacağınızı düşünürsünüz, planlarsınız... Siz, kendi aranızda “Biz bunu ilan ettik ama Ankara kabul etmezse ne yapacağız” diye hiç düşünmediniz mi?

Neşe Hanım biz ne yapacağımızın hepsini size anlatırsak, asıl o zaman biz politika yapmıyor oluruz. Bir halk, meşru demokratik temelde bir talepte bulunuyor. Devlet ve hükümet buna karşı direniyorsa, dünyada ne oluyorsa bizde de o olacak.

Dünyada ne oluyor?


“Biz şu anda kendi kaderimizi demokratik özerlik olarak tayin ediyoruz” diyoruz...

Böyle bir halk ayaklanması ihtimalini ve bunun muhtemel sonuçlarını DTK herkese anlattı mı?

Kürtler zaten şu anda silahlı mücadele veriyor. Neyi anlatacağız Kürtlere... Kürtler şu anda bedel ödüyor, herkes mücadele veriyor. AKP’lilerin çocukları, akrabaları da var bunların arasında. Ailesinden dağa çıkmamış, yaşamını yitirmemiş bir adam bulamazsınız sağcısından solcusuna kadar bütün Kürtlerin arasında. Onlara daha neyi anlatacağız? Biz niçin ölüyoruz, cezaevine giriyoruz, hayatımızı riske atıyoruz? Özgürlük için yapıyoruz bunu. Yarın bunu kabul etmezlerse ne olacak yani?

Ne olacak?


Şimdiye kadar ne oluyorsa o olacak. Kürtler direnmeye devam edecek. Direnmenin şeklini şemalini de kendi aralarında konuşurlar, tartışırlar. Ama Kürtlerin teslim olmayacakları kesindir. Biz bu esareti kabul etmeyeceğiz. Şu anda 20 milyon Kürt, bu coğrafyada statüsüz. Dili inkâr ediliyor. Başbakan asimilasyon bitti diyor ama şu anda biz asimile oluyoruz. En Kürtçe konuşanı bile kendini Kürtçe ifade edemiyor. Çünkü her yerde Türkçe konuşuluyor, Türkçe öğretiliyor. Okul kitaplarında Kürtlerden, Kürdistan’dan bir satır bile bahsedilmiyor. Bahsedildiğinde de zararlı cemiyetler olarak bahsediliyor. Asimilasyon nasıl bitti sorarım ben size? Kürtler kendi dilini kullanacak ve o dil onun resmî dili de olacak.

Temel bir hak bu tabii ki... Özerkliğe dönersek... BDP’nin resmî politikası ne özerklik konusunda? Siz DTK’nın ilan ettiği özerkliği destekliyor musunuz?


Evet destekliyoruz. DTK’nın bir bileşeni olarak bunu destekliyoruz. Bizim parti programımızda var bu. Parlamentoya gidersek, demokratik özerkliğin anayasal ve yasal altyapısını oluşturmak için mücadele edeceğiz.

Ama demokratik özerklik ilanıyla, idari yapıyı tek taraflı olarak değiştirdiniz. İdari yapıyı tek taraflı değiştirmek, “ayaklanmak ve yasaları dinlememek” anlamına geliyor. Hem yasalara karşı ayaklanıp, hem de parlamentoda nasıl görev yapacaksınız? Mantıken sizin parlamentodan da, seçimlerden de çekilmeniz gerekmiyor mu?

Hayır. Biz, bu yasalara itiraz ediyoruz. Bir kısım yasaları kabul etmiyoruz. Ayaklanmak olarak nitelendirmeyelim bunu. Demokratik özerklik, bizim BDP olarak programımıza tüzüğümüze koyduğumuz bir talebimizdir, yaklaşımımızdır.

Diğer partilerin de programlarında projeler ve vaatler var ama bunları uygulamak için ya iktidar partisiyle uzlaşmayı ya da iktidara gelmeyi bekliyorlar. Tek taraflı olarak uygulamaya koymuyorlar. Değil mi?

Biz faşist yasaları, 12 Eylül ürünü olan yasaları kabul etmek zorunda değiliz. Biz bu yasaları kabul etmiyoruz. Biz “parlamentoya girmeyeceğiz, girmiyoruz” demiyoruz. “Eğer bu yasaları ve Anayasa’yı değiştirme iraden varsa, parlamentoya gelelim. Böyle bir iraden yoksa ve bizi oyalayacaksan, biz parlamentoya gelmeyelim” diyoruz. Meselemiz budur bizim! Mesela Başbakan “tek millet” diyor. Bizim tek devlete, tek bayrağa hiç bir itirazımız yok. Kürtlerin en büyük itirazı tek milletedir. Bu millet formülasyonuyla, bu anayasa gitmez...

Peki, bu özerklik işi yürümezse ne olacak?

Şu âna kadar ne oluyordu... Otuz yıldır ne oluyorsa, o olacak. Bakınız... Ölme, öldürme işini biz seçmedik. Bunu, devletin kendisi seçti. Devlet ölme ve öldürme işinden vazgeçmeli. Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Dünya sorunlarını nasıl çözmüşse, “ey halkım, ey Kürtler gelin biz de böyle çözelim” demeli devlet. Bu ülke bir imparatorluğun bakiyesidir. Burası çok dilli, çok dinli bir topluluktur. Ama Cumhuriyet bunu inkâr etti! Türkiye, yerel yönetimler, medeni ve siyasi haklar ve anadil konularında altına imza attığı uluslararası sözleşmelerdeki çekincelerini kaldırsa...

Sonuç ne olur?


Demokratik özerkliğin içini büyük ölçüde doldurur. Bunlar çağdaş ve evrensel sözleşmelerdir. Bu sözleşmelerin kabulü, önemli bir başlangıç olur. Bu kabul, Türkiye’yi de rahatlatır, bizi de. Demokratik özerklik ilanı Türkiye’nin üniter devlet yapısı içinde bir barış formülasyondur. Bunun görülmesi lazım...


Hiç yorum yok: